1. 1.
    +3
    bir zaman bu kadar kasvetli olmadığı bir zamanda insanlar günlük işlerini yaparken bile panik içerisindeydiler.bir taraftan zalim kralın korku politikasından etkilenen halk öbür yandan da birbiriyle sürekli çatışma halindeydi.işler hiç olmadığı kadar kötüydü ve daha da kötü olacağa benzerdi.her yüzyıla bir tane dahi düştüğünü söylerler.o devirdede sanki dağ,taş,akıp giden zaman o kahramanı beklemekteydi.etrafa bir ölüm sessizliği hakimdi ama bu aslında iyi bir şeydi.eğer etrafta gürültü varsa o zaman korkmak lazımdı.ve gürültülü dönemler yaklaşıyordu hem de hiç ayrılmamak üzere.
    edit:daha rahat okumak için http://inci.sozlukspot.co...hi%C3%A7/@atticus%20finch
    ···
  2. 2.
    +3
    şiddet mi?hayır hayır buna şiddet denemezdi. peki ya vahşet?hem de nasıl. vahşet uyumak gibi hayatın gerçeklerinden biri olup çıkmıştı. gereksiz,faydasız, ölümcül ama sökülüp atılamayan bir gerçek. aslında tek bir gerçek vardı o da vahşetti. vahşet kapı pervazlarından insanların tırnak uçlarına kadar baştan sona serpilmişti. insanlar korkuyorlardı.bu öyle şiddetli bir korkmaktı ki insan korkmaktan bile korkardı. iyiyi anlamak için kötünün de mevcutluğuna ihtiyaç duyulur derler. burda ise kötü daha kötüyü tanımlamak için kullanılırdı.
    ···
  3. 3.
    +3
    bernett gorduklerine inanamiyor duyduklarina sasiriyordu. tum zorluklara ragmen mutluydu ve bu durumun degismesinden korkuyordu. ama bir kole icin bu soylenenler bir teklif degil bir emirdi. baska turlu davranmasi beklenemezdi. james ' yemekten once yikanman gerek bernett' dedi. 'bu pis halinle masaya oturamazsin'. bernett'i banyoya goturdu ve soyunmasini soyledi. koleligin de boyle bir durumu vardi iste her isteneni yapmasi gerekiyordu dusunmeden, karsi koymadan. sarayin bastan cikarici buyusune banyonun basdondurucu kokusu da ekleniyordu ki bu durumu hic beklenmedik bir ses bozdu. 'simdi domal'. isler gariplesiyordu.
    ···
  4. 4.
    +2
    bernett ta bunu bildiğinden hala ürkekti. biliyordu çünkü kendi abisi de satılmıştı. aslında yaşananlardan satılmayacağını az çok kestirebiliyordu tabii olarak ama yine de sebepsiz bir şüpheye düşmekten de kendini alamıyordu. şatoya girdiklerinde james bernett'ın yüzüne dikkatlice baktı. şaşırmadan ya da bir afallamadan eser yoktu. olmaması da gayet normaldi çünkü bernett o sırada o kadar telaş içerisindeydi ki bir mezbahayla şatonun ayırımını bile güçlükle yapabilirdi.
    ···
  5. 5.
    +2
    ve o sabah hiç beklenmedik bir şey daha gerçekleşti. uyandığında james'i baş ucunda görmüştü. james 'kalk bernett bu sabah kahvaltıyı beraber yapacağız' dedi. bernett şaşırmıştı.'gerek yok efendim'dedi.'benim kahvaltım var.ve masanın üzerinden aldığı kuru ekmeği yemeğe koyuldu.'bırak şu sefil şeyleri dedi'james.'benimle geliyorsun itiraz istemem. sana krallara layık bir ziyafet çekeceğim sen bunu hakettin.ve onu kolundan tutup şatoya getirdi. muhafızlar çocuğa acıyarak baktılar çünkü bir kölenin şatoya girmesi demek bir köle tüccarına satılması demekti.
    ···
  6. 6.
    +2
    kölelerin beyni yoktur dediği için kendinden utanıyordu.bir açmazda olduğu doğruydu ama çok zekice cevaplar veriyordu bu sıska köle. sonra birden bir şeyi unuttuğunu farketti ve bu unuttuğu şey de kölenin adını sormamasıydı. köleye döndü ve 'senin adın ne ? ' dedi.'sana adınla hitap etmek isterim. köle biraz duraksadı ve sonra yanıtını verdi 'annelerimiz bize isim koymaz efendim' dedi. doğrusu ya bu james'i oldukça şaşırtmıştı.'ama nasıl olur ?' dedi.'isimsiz insan olur mu hiç?'.
    ···
  7. 7.
    +2
    'tanrı mı? güldürme beni. hani sizin tanrınız. varsa şayet öyle bir tanrı, hiç sormadın mı kendine neden sen bu köpek kulübesinde yaşarken benim niye şatoda yaşadığımı?'
    -biz kölelerin tek bir gayesi vardır efendim. ebedi cennet nimetleri için bu dünyadaki yaşamımızı satarız, dedi.
    köle küçük efendinin hoşuna gitmişti.ona tuhaf gelen bir üslubu vardı. birden bunlardaki bu 'tanrı' inancı iyi ki var diye düşündü. yoksa isyan etmemek için aptal olmak gerekirdi.
    ···
  8. 8.
    +2
    ve birden kendini yere attı. james ürkerek bir iki adım geri çekildi. köle sessiz ama dokunaklı bir sesle 'hemen bitirin efendim,ne kadar çabuk,o kadar iyi'dedi. james ona kalkmasını söyledi. sesi güven vericiydi. bundan cesaret alan köle kalktı fakat hala onun yüzüne bakmıyordu. james sanki karşındaki dengiymiş gibi konuşmaya başladı.'merak ediyorum'dedi.'seni kırbaçla tehdit etmeme, sövmeme rağmen neden bana yardım ettin?'
    'annem bana her zaman her koşulda herkese yardım etmemi ancak bu şekilde tanrının bize kucak açacağını söyler'dedi köle. açıkçası bu james'e tuhaf gelmişti.o devirde zenginlerin tanrıları olmazdı onlar için para, para ve daha çok para vardı.
    ···
  9. 9.
    +2
    gözleri birden kenarda duran yavrulara ilişti. evet yavruydu bunlar kuş yavruları kaldıkları yerde kuş yuvasını andırıyordu. yuvadan atılmayı bekleyen kuşlardı bunlar uçmayıysa kırbacın sıcak darbeleriyle öğreneceklerdi. uçmak,o ne menem şeydi.ve bu kargaşalı ortam içinde sanki o ortama yabancıymış gibi duran birine daha ilişti gözleri aynı anda.bu ona yardım eden köleydi.o kadar sıskaydı ki onu nasıl taşıdığına şimdi james bile şaşıyordu. james 'gözlerime bak.'dedi 'çekinmene gerek yok.ama nasıl çekinmesindi. köle kendisine söz verilen kırbacı artık çok yakında hissediyordu
    ···
  10. 10.
    +2
    ve james'in o günden sonra düşünmek için epey zamanı oldu. annesi o daha küçükken bir kölenin saldırısı sonucu ölmüştü. kölelere olan kini de bu yüzdendi.ama şimdi olanlar onu derinden etkilemişti.o kölelere hep kötü davranmışken neden o köle ona iyi davranmıştı ki.işin tuhafı köleyi ölümle bile tehdit etmişti ama köle yine de ona yardım etmişti. kölelerin beyni yoktur diye geçirdi yeniden.'eğer beyni olsaydı bana yardım etmezdi.'aslında bunun böyle olmadığını o da biliyordu ama daha fazla düşünmeye de mecali yoktu açıkçası. hayatını değiştirecek kıvılcım işte o gün atılmıştı
    ···
  11. 11.
    +2
    o vahim ama neticeleri pek iyi olan kaza gerçekleştikten iki ay sonra james neredeyse tamamen iyileşti hatta eskisinden daha iyi olduğu bile söylenebilirdi.ilk işi nöbetçilerin yanına inip onlara köleyi sormak oldu.ve nöbetçilerle birlikte kölelerin kaldığı barakaya, baraka bile denemezdi ya,yol aldılar. içerdeki manzara içler acısıydı. salon denemeyecek salonda eşya denemeyecek eşyalar insan denemeyecek insancıklar vardı. james'in içinde bir duygu kıpırdanması oluştuysa da daha olgunlaşmamıştı.
    ···
  12. 12.
    +2
    'isim koymazlar çünkü bize bağlanmak istemezler. isim koymazlar çünkü yuvadan her an uçabileceğimizi bilirler. isim koymazlar çünkü bir gün bir yerde haddinden fazla kırbaç yeme ihtimalimizin onlarda ayırdındadır.'dedi. james etkilendiyse de belli etmedi.'öyleyse sana benim bir isim koymam icap eder'dedi.'dur bakalım bir düşünelim.heh buldum. senin adın bernett olsun. kölelerin içinde en güzel isim senin ki dostum. başından beri konuşmaları dinleyen muhafızlar gülmemek için dudaklarını ısırıyorlardı. oysa ki ne de acıklı bir tabloydu bu
    ···
  13. 13.
    +2
    @3 kitabın adı belli değil yazarı da benim şuan yazıyorum panpa
    ···
  14. 14.
    +2
    bir şeylerin yanlış gittiği kesindi.ama kölelerin beyni yoktu. onlar hiç bir şeyi tam olarak algılayamaz sadece hissederlerdi. aslında bir şeylerin farkındaydılar ama bu kuşun yaklaşan tehlikeyi sezinlemesi gibi bir şeydi.o halde yapılacak tek bir şey vardı. beklemek beklemek ümitle beklemek. onlar da bekliyorlardı. bekliyorlardı ama bu beklenecek bir şey değildi ki.karşı koymaları gereken insanın doğasıydı.ve aslında her şey bu karşı koyuştan sonra başlıyordu.
    ···
  15. 15.
    +2
    ve böylelikle bernett ta bir köle olarak dünyaya gelmişti. kölelik aslında hastalıklı bir hanedanlıktı ve köleler eli kırbaçlı lalalar tarafından eğitiliyorlardı işlerini en iyi bir şekilde yapsınlar diye yani korkuyla ve körü körüne.ve bu eğitim süreci o denli şevk verirdi ki kölelere bir çok çocuğun korkudan dili tutulurdu. neyseki bernett şanslıydı ki küçük efendinin ona kanı kaynamıştı.bu yakınlaşma o denli tesadüfi gerçekleşmişti ki şaşmamak elde değildi doğrusu.
    ···
  16. 16.
    +1
    kız 'lüzumu yok,bu ancak daha çok acı çekmemize neden olur.'dedi ve bernettın yanından ayrıldı.her şeyi unutması söylenmişti ama unutmak mümkün olacak mıydı?bu mümkün gözükmüyordu.ki o unutmak istese bile olaylar ve zaman ona izin vermeyecekti. kader ne kötü şeydi böyle. demirden tokmağını insanların kafasına geçirir arsızca sırıtırdı. oyun oynayan bir çocuktan farksızdı. vurur,iş oldu der sonra yine vururdu.
    ···
  17. 17.
    +1
    oğlum okuyan var mı lan? boşa yazmıyom de mi
    ···
  18. 18.
    +1
    'neyse bernett artık gitme vakti, tekrar geleceğim'dedi ve ayrıldı. annesi 'pekala bernett.'dedi. bernett'ı değişik bir tonda vurgulamıştı. olanlara şaşırdığı çok belliydi çünkü bu görülmüş bir şey değildi.'artık yatağa girme vakti.ama şunu unutma, onlar beyazsa sen de siyahsın. sonsuzda herkesin rengi aynıdır,'ölümün rengi'.ve genç bernett uykuya daldı. uykusunda yaşananları tekrar tekrar gördü. kaçıncı tekrar olduğunu sayamadığı bir esnada ise annesi onu uyandırdı. sabah olmuştu.
    ···
  19. 19.
    +1
    o gün her zamankinden farklı bir gündü. james'in 18.yaş günüydü ve şato ülkenin dört bir yanından gelen konuklarla doluydu. haliyle yapılacak işler de her zamankinden fazlaydı.bu yüzden james bernett'a evdeki hizmetçilere yardım etmesini söyledi. aslında amacı bu bahaneyle bernett'ın da kutlamaya katılmasıydı fakat bu bernett'ın gururunu incitmişti
    ···
  20. 20.
    +1
    @41 gerekirse yazıcam dıbına koyim siz binlere de okuma sevgisi aşılıyıcam. benim amacım zaten idman yapmak word e yazıcağıma buraya yazıyorum
    ···