1. 14.
    0
    her hayatın kendince bir hikayesi var derler ya bu hikayedeki pekekent mustinin de kendince bir hikayesi vardı. belki bir gün onu da anlatırım size binler.
    ···
  2. 13.
    0
    iyiydi iyi sardı la hikaye
    ···
  3. 12.
    0
    yolla panpa

    handeyi yolla
    ···
  4. 11.
    0
    up up up up
    ···
  5. 10.
    0
    rezerve tutar bu
    ···
  6. 9.
    0
    avrupada iktisat yapılmaz şu an kriz var avrupada "ihtisas" yapılır panpağ!
    ···
  7. 8.
    0
    (bkz: up hande oh hande)
    ···
  8. 7.
    0
    alın amk geniş özeti: bir huuryu gibiyolarmış, sonra, mustafa diye bir çocuk gelmiş, o da gibmiş huuryu üstüne bir de aşık olmuş. sonra pekekentin teki öldürmüş mustafayı. huur da huurluğuna devam etmiş.
    ···
  9. 6.
    0
    --spoiler--

    hande girdi içeri.
    mustafa öldü.
    pekekent hapse düştü.
    osman karısından ayrıldı.
    --spoiler--
    özet bu panpalar. ben şukuladım
    ···
  10. 5.
    0
    reserved
    ···
  11. 4.
    0
    adam ne güzel yazmış binler okusanıza.
    ···
  12. 3.
    0
    ap lan çok güzel.
    ···
  13. 2.
    0
    üşenmedim okudum lan şuku panpa değişik bir çalışma .)
    ···
  14. 1.
    +5
    hiç şüphesiz mevlana kerhanesinin en güzel huursuyudu hande. mevlana kerhanesi, yakınındaki vakıftan dolayı bu isimle anılırdı. bir kısım insanlar nefretle ansa da küçük bir mahalle olan kartalın er kişilerinin çoğu erkekliğe ilk adımı bu kerhanede atmışlardı. dahası karısından sıkılan, dertlenen, mutsuz ne kadar erkek varsa hepsi kendini burada bulurdu. ufak bir kaçamak, hayattan bir soluk gibi gelirdi bu kerhane kartalın erkeklerine.

    ama hande kartalın gülüydü. mevlana kerhanesinin en güzel kızı... bırakın diğer mahalleleri diğer şehirlerden bile handeyi gibmek için gelen erkekler olurdu. handeyle bir gece geçirmek de baya bir cebinizi yakardı. ama handeyle bir geceyi geçiren şanslılar handeyi de ağızlarından düşürmezlerdi. sanki konuşulacak başka şey yokmuş gibi kartalın tüm meyhanelerinde, tüm kahvehanelerinde hande konuşulurdu. hele de handeyi giben birisi orada olursa sanki handeyi gibmemişte gitmiş avrupada ihtisas yapmış ciks hakkında. anlatırdı da anlatırdı: hande attı beni yatağa, soydu bir güzel, o göğüsler neydi anam, ah hande, oh hande...



    kartalın erkekleri bunu nasıl başarıyordu bilmiyorum ama, bir şekilde bu kerhane gizli kalırdı, hiçbir evin içinde handeden bahsedilmezdi. birkaç evde de hande at yarışlarının en iyi atı olarak bilinirdi. kadınlar bilmiyorlar mıydı yoksa bilmezden mi geliyorlardı onu da ancak allah bilirdi.

    handenin gerçek adı elbette hande değildi. on dört yaşında babası evlendirmişti handeyi. kocası da bir yıl sonra pekekent mustiye satmıştı kızcağızı. tabi ağzını burnunu da kırmıştı. handenin bunları hatırladığından değil de pekekent musti böyle anlatırdı handeye. handenin hatırlamaması başına bir kaza geldiğinden falan değildi. nasıl desem, hani derler ya allah bir yerden alıp bir yere verirmiş bu söz doğruysa handenin de aklından almış yüce rabbim güzelliğine boyuna posuna vermiş. anlayacağınız handenin biraz aklı kıttı. aklında pek bir şey tutamazdı. ama huur sevişmeyi iyi bilirdi. bir de zevk alırdı bu işten. diğer huurlar gibi değildi hande yani o kerhaneden çıksa dışarı adımını atsa yine huur olurdu. parayla yapmasa da yapardı bu işi. yine de özgürce yapmayı isterdi ya erkeklerin kendisini seçmesini değil de kendisinin erkekleri seçmesini, ama mustiye olan borcu izin vermezdi. mustiye borcu olduğunu da mustiden öğrenmişti. az pekekent değildi şu musti.

    mustafa henüz 17 yaşında yağız bir delikanlıydı. babası tuttuğuyla kolundan "gir lan pekekent" dedi. oradan musti alınır gibi yaptıysa da kendisine demediğini anlayınca diğer müşteriyle pazarlığa devam etti. mustafanın babası(osman) mustafayı azarlamaya devam ediyordu.

    -ulan gavurun dölü, seni kerhaneye getiriyoruz daha ne istiyon. kimin babası kimi kerhaneye zütürmüş de sen bunuyon.

    osman kartalın en zenginlerindendi. kırklı yaşlarında olmasına rağmen dinç bir adamdı. sizin onun mustafayı azarlayışına bakıp da kanmayın yeri geldi mi de tam bir beyfendi olurdu. ee para, beyfendilik bir de karizması olunca çapkınlık da kaçınılmaz oluyordu. ama geçenlerde mustafaya yakalanmıştı çapkınlık yaparken. bu işten kurtulmanın en iyi yolunun da mustafayı handeye getirmek olduğunu düşünmüştü aklınca.

    mustafa babasına dirense de kendini o ter kokulu kerhanenin içinde bulmuştu. on yedi yaşında dediysem mustafaya aldanmayın dediğime, 1,83 boyunda iri yarı dev gibi bir şeydi mustafa. görenler heybetinden bir kenara çekilirdi. hele bir de pehlivanlığından haberi olanlar yoluna bile çıkmazdı.

    pekekent musti, müşteriyi sepetleyip osmanın yanına geldi, bir takım saçmalıklardan sonra mustafa artık handenin yatağındaydı. pehlivan mustafanın heybetinden etkilenen hande öyle bir sevişiyordu ki zannedersiniz bu iş için mustafa para alıyor. hande azdıkça mustafa da iştaha geliyordu. handeyle mustafa ne fantaziler yaptılar, kaç defa boşaldılar bunu size bırakıyorum ya asla tahminleriniz de başarılı olamayacaksınız.

    sabah olup da ikisi de bitap düştüğünde mustafa hayatının en iyi gecesini yaşadığından emindi. belki de ilk defa kerhaneye giden tüm toylar gibi o da handeye aşık olmuştu.

    handeye ben seni buradan kurtaracağım dedi.
    dedim ya handenin kafası pek basmaz. mutlu olduğu bu evden niye ayrılması gerektiğini bilmese bile tüm diğer huurların hayali handede de bir ümit olarak doğmuştu. aptallığından mı yoksa tereddütünden mi bir süre bekledikten sonra tamam dedi.

    mustafa pehlivan adamdı. pek de kimseden korkusu yoktu. hele ki o sümsük pekekentten hiç korkusu yoktu. handeyi de aldığıyla çıkacaktı. tek sorun babasıydı ya olanları annesine anlatmamak için bunu şart koşacaktı. babası da mecbur kabul edecekti. diğer odalarda son bir postayı vurma telaşesinde olan müşterilerin ve son postayı yiyen huurların sesleri yükseliyordu.

    musti mustafaya "evlat onlar kamu malıdır, cimrilik etme de bırak burada herkes kullansın" dedi biraz alaycı bir ifadeyle. mustafanın ciddi tavrı pekekent mustiyi sinirlendirdi. mustafanın üstüne yürüyecek oldu ama sonra bunun hata olduğunu da anladı. mustafa elini kolunu sallayarak çıktı kerhaneden. musti babadan kalma silahıyla (gerçi bu çalıntı silah babasından kalmamıştı ya herkese öyle derdi musti) peşlerinden çıktı. iki tane delik açtı mustfanın postunda. sonra namluyu handeye çevirdi ama ona ateş etmedi. hiçbir laf da etmedi.

    hande girdi içeri.
    mustafa öldü.
    pekekent hapse düştü.
    osman karısından ayrıldı.
    değişen hükümetle mi yoksa bu olaydan mı bilinmez mevlana kerhanesi başka yere taşındı.
    başka bir pekekent geldi.
    kartalda her evde kerhanenin tamamen kapatıldığına dair bir söylenti dolaştı.
    ama meyhanelerde anlatılan şey yine handeydi. değişen bunca şeye rağmen değişmeyen tek bir şey vardı: ah hande, oh hande...

    özet: handeyi gibmişler beyler.
    Tümünü Göster
    ···