Hüseyin'in gözlerinin içi cehennem kadar korkunç ve sonsuz görünmektedir bedeninde de yanıklar vardır. Hasan bu gördükleri karşısında tek kelime bile edemeden dona kalır ve sadece Hüseyin'i izlemeye başlar.

Bir süre boyunca Hasan'ın gözlerinin içine öfkeli bir şekilde baktıktan sonra sesini yükselterek Arapça bir şeyler söylemeye başlar ve bütün kalabalık telaşa kapılır. Hüseyin konuştukça sesi yükselir ve bir süre sonra kilometrelerce ötelerden bile duyurabilecek kadar yükselir.

Hüseyin'in sesi durmadan yükselir ve etrafa kargalar toplanmaya başlar. Aşırı yüksek sesin yaptığı etkiyle ormandaki ağaçlar şiddetle sallanmaya başlar ve birkaç büyük ağaç kalabalığın olduğu yere düşer ve kalabalığın çoğunluğu korkunç bir şekilde parçalanarak can verir, kalanlar da dehşete düşmüş bir şekilde etrafa kaçışıp dağılarak gözden kaybolur. Geriye sadece Hasan kalır.

Hasan'ın kulakları, Hüseyin'in dehşet verici derecede yüksek bağırışları yüzünden duyma yetisini kaybeder. Hiçbir şey duyamamanın verdiği korkuyla birlikte acı içinde ağlayıp inlemeye başlayan Hasan'ın yanına, beyaz elbiseli kız yanaşır ve kolundan çekiştirerek kutunun olduğu yere doğru zütürmeye başlar.

Hasan hiçbir şey duyamamaktadır ancak birden kulaklarına anlayamadığı Arapça sesler gelmeye başlar ve Hasan bayılarak olduğu yere yığılır.

Hasan bayılmasının üstünden ne kadar süre geçtiğini bilmeden gözlerini açar ve kendisini sadece ufak bir güneş ışığının girebileceği kapalı bir kutunun içinde bulur. Duyma yetisinin geri geldiğini fark eder ve heyecan ve korkuyla birlikte kutunun kapağını ittirerek kalkmaya ve kutudan çıkmak ister ancak gözleri ve kulakları dışında bütün uzuvları işlevini kaybetmiştir.

Bir süre boyunca çaresiz bir şekilde öylece orada uzanan Hasan, bir kız ve bir adamın sesiyle birlikte ayak seslerinin yaklaştığını duymaya başlar. Ayak sesleri iyice yaklaştığında bir kız sesinin "işte burada yatıyor" dediğini duyar. Daha sonra da bir adamın "burada yatan kim" diye cevap verdiğini işitir.

Adamın bu cevabı karşısında kızın "o yakında dirilecek" diyip kahkaha atarak uzaklaştığını duyan Hasan, olanlara anlam veremez ancak adamın sesini ölen arkadaşı Hüseyin'in sesine olan büyük benzerliğini fark eder.

Gece olduğunda kız gelir ve kutuyu açıp Hasan'ı kutunun içinden çıkarır ve kutunun içine bir kağıt parçası bırakır ve Hasan'ı da yanına alarak oradan uzaklaşır.

Bir zaman geçtikten sonra iki adamın kutunun yanına gidip kutunun içindeki kağıt parçasını alıp zütürdüğünü görürler. Bunun üzerine Hasan, konuşmaya çalışır ve beyaz elbiseli kıza bir şeyler söylemeye çalışır ancak bütün yetilerini kaybettiği için konuşamaz ve anlamsız sesler çıkarmaya başlar. Bu sesler bütün ormanda duyulur, hatta ormanın dışına kadar yayılır.

Hasan, aradan bir süre geçtikten sonra iki adamın yine ormana geldiğini görür ve beyaz elbiseli kız onları karşıladıktan sonra koşarak kaçmaya başlar. Adamlar kızı kovalarlar ancak kızı bulamayıp oldukları yerde, karanlığın ortasında korku içinde durup beklemeye başlarlar.

Bu sırada beyaz elbiseli kız korkunç bir şekilde gülmeye başlar ve Hasan sinirlenip ona Arapça bir şeyler söyleyerek bağırır ve kızın kahkahaları kesilir. Hasan Arapça bilmez, hatta konuşamamaktadır. Bu yüzden bunu nasıl yaptığını anlamaz ve kendinden korkar.

Daha sonra kız baygın bir şekilde olan Hüseyin'den onlarcasını getirip adamların etrafındaki ağaçların dallarına asar ve daha sonra Hasan'a dönüp gözlerinin içine korkunç bir şekilde bakmaya başlar.

Bu bakışlar yüzünden Hasan dehşet dolu bir sancı çekmeye başlar ve bu acıya dayanamayıp ölür. Hemen ardından cesedi siyahlaşır ve gözlerinin içi sonsuz bir çukur gibi açılır. Böylece cesedi tanınmaz hale gelir.

Hasan'ın bu korkunç haldeki cesedi birden ayaklanır ve benzer şekildeki onlarca Hasan da, Hasan'ın yanına gelip ormanda kaybolan iki adamın etrafını sararlar.

Devamı:
http://www.incisozluk.com.tr/e/174013125/