Ancak bu sefer kız ormanın hemen girişinde beklemektedir ve ikili, kızın yanına gittiğinde kız onlara teşekkür eder. Neden diye sorduklarında kız güler ve anlamsız bir şekilde ikilinin yüzüne bakar. ikili neye güldüğünü sorduğunda tekrar teşekkür eder ve koşarak kaçmaya başlar.

Adamlar bu sefer kızı bırakmak yerine kovalamaya başlarlar ancak ormanın derinliklerine girdiklerinde kızı gözden kaybederler. Yanlarında ışık ya da benzeri hiçbir şey olmadığı için zifiri karanlıkta kaybolurlar ve korkuyla imdat bağırışları atmaya başlarlar.

Bunun hemen ardından nereden geldiğini anlayamadıkları bi alaycı bir gülüş duyarlar. Birkaç saniye boyunca bu gülüş devam eder ve ardından öfkeli bir sesin Arapça bir şeyler söyleyerek bağırmasıyla kesilir.

Adamlar korku içinde buldukları çalı çırpıyı bir araya getirip iki dalı birbirine vurarak ateş yakarlar ve etraflarında gördükleri şey karşısında dona kalırlar.

Etraflarında gözlerinin içi sonsuz bir boşluk gibi görünen ve simsiyah bedenlere sahip uzun boylu çıplak tuhaf ve korkunç insanlar görürler ve bu insanların arkalarında da Hüseyin'e tıpa tıp benzeyen insan cesetleri ters bir şekilde ağaçlara asılı durmaktadır.

Bunu gören adamla Hasan dona kalırlar ve tek kelime bile etmeyi bırak, gözlerini bile kırpamayacak şekilde taş kesilirler. Tek yapabildikleri etrafa korkuyla bakmaktır. Bu sırada etraflarındaki korkunç insanlar yavaşça onlara doğru yaklaşır ve yaklaştıkça bağırmaya başlayarak daha önce adamın gördüğü kızın söylediği tekerleme gibi şeyi söylerler.

Rezervasyon

ikilinin iyice yakınlarına geldiklerinde durup korkunç ve dehşet dolu bir şekilde bağırmaya başlarlar ve son derece soğuk bir rüzgarın esmesiyle sesler kesilir. Seslerin kesilmesiyle birlikte etraflarındaki korkunç insanlar ve kendilerine benzeyen cesetler birden buhar olup kaybolur ve kendilerine doğru yaklaşan ayak sesleri ve Kur'an ayetleri duymaya başlarlar.

Koşarak kaçmaya çalıştılar ancak kaybolmuş durumda oldukları için bir yere gidemezler ve oldukları yerde gözlerini kapatıp oturarak beklemeye başlarlar. Ayet ve ayak sesleri iyice yaklaşır ve ayetleri okuyan adamın nefesini suratlarında hissetmeye başlarlar. Hasan korkuyla birlikte gözlerini açıp yanına baktığında, kağıt parçası buldukları kutuyu görür ve içinde adam yatmaktadır. Önüne baktığında ise beyaz sakallı, takkeli ve beyaz kıyafetli bir dede görür.

Hasan gözleri dolmuş ve sesi titrek bir şekilde yaşlı adama olan bitenin ne olduğunu sorar. Adam bir süre daha ayet okumaya devam ettikten sonra durur ve şu cevabı verir:

Dede, "gördüğünüz notu Abdulkadir Dede okuduğunda size şerliler musallat olmuş oğlum" der. Daha sonra içi korkuyla kaplanan Hasan, arkadaşı Hüseyin'e döner ve onu kutuda yatarken görür. Daha sonra onu kaldırmaya çalışır. Dakikalarca uğraşsa da Hüseyin kalkmaz. Ancak daha sonra yine o beyaz elbiseli uzun sarı saçlı kız gelir ve iki eliyle Hüseyin'in kafasını tutar.

Hasan dehşete düşmüş ve ne olduğunu anlamayan bakışlarla kızı izler. Daha sonra kız aniden buhar olup kaybolur ve Hüseyin yattığı yerden kalkıp Hasan'a doğru yürümeye başlar. Bu sırada yaşlı dede dua okumakla ve etrafa üflemekle meşguldür. Hüseyin, Hasan'a iyice yaklaştıktan sonra durur ve "o geri dönecek" der. Daha sonra koşarak oradan kaybolur.

Dedeyle birlikte ellerinde yaktıkları bir dal odunu ışık kaynağı olarak kullanarak ormandan çıkmak için telaşla yürümeye başlarlar. Başlarına hiçbir şey gelmeden ormandan çıkıp köye giderler ve gece yarısı bomboş olması gereken köyün ortasında korkunç çığlıklarla ağlayıp bağıran bir kalabalık vardır ve bir şeye bakıyorlardır.

Kalabalığın olduğu yere yaklaşıp kalabalığın neye baktığını gördüklerinde şok olurlar. Abdulkadir Dede'nin etrafı ateşlerle çevrilmiştir ve köy halkı onu çok sevdiği ama kurtaramadığı için korkuyla bağırmaktadır.

Alevler yükseldikçe Abdulkadir Dede'ye yaklaşır ve en sonunda Abdulkadir Dede acı çığlıklarla bağırarak can verir ve Abdulkadir Dede'nin çığlıklarının kesilmesiyle aynı anda alevler de aniden söner.

Sönen alevlerin ardından hiçbir sıcaklık veya başka bir şey kalmamıştır. Köy halkı Abdulkadir Dede'nin yanmış cesedine doğru yaklaşır ve tam o sırada Hüseyin'in bahsettiği ormanın içinden gelen sesleri duymaya başlarlar.

Herkes ormanın olduğu yöne doğru döner ve zifiri bir sessizlikle sesi dinlemeye başlarlar. Daha sonra sesleri bir kızın kahkahaları bastırır ve ardından yine öfkeli bir sesin bağırarak söylediği Arapça şeylerin ardından sesler kesilir.

Sesler kesildikten sonra Abdulkadir Dede'nin cesedinin olduğu yöne tekrar dönerler ancak ceset kaybolmuştur. Herkes ellerine birer meşale, mızrak, çapa, silah ve benzeri şeyler alır ve ormana doğru gitmeye başlar.

Bütün köy halkı ormanın içine girer ve bu şiddetli kalabalığın arasında bazı insanlar ezilerek ölür. Biraz ilerledikten sonra Hüseyin ile birlikte beyaz elbiseli kızı yan yana görürler. Hasan ise tüm bu olayları kalabalığın arkasından korkarak izlemektedir.

Hüseyin, yavaşça yürümeye başlar ve kalabalığın arasından geçerek Hasan'ın yanına gider ve çok yakınına geldiğinde durur.