-
50.
+1Tezervedüllaj
-
49.
+1Dediki : süloo arkandaki ağaç dallarından 2 elma kopar da yiyelim.
Sülo: laaan!11! Bunlar ağaç dalı değil , aha bunlar da elma değil yıkık oç!!1!
(Evet.. o gördükleri ağaç dalları aslında 3 tane 35lik damarlı yeşil ork yannanı idi ve o elma sandıkları şey ise yeşililmsi ork daşşakları idi.)
Maalesef gerçeği farketmeleriyle zütlerinde yannanları hissetmeleri bir oldu.
(R.I.P)
in the memories of
Sülo
Kadir -
-
1.
+1Seri bitti beyler dağılın
-
1.
-
48.
+4Ha bu arada yeni hikaye geldiğinde mesaj isteyenler bu gönderinin altına rez alabilir mi acaba? Tek tek aramamak amaçlı.
-
-
1.
+2Rez bro
-
2.
+1Rez kardeş
-
3.
+1Rezzzzzzzzzz
-
4.
+1Rez bekliyoruz
-
5.
+1Rez kardesim gercekten bu hikayelinin kaydini al ve ilerde kitap olur kalemine sağlik
-
-
1.
0Teşekkür ederim. Ama bir kitap olacak kadar uzun değil. Topu topu 36 sayfa. Belki ileriki bir zamanda.
-
1.
-
6.
+1rez panpa beni cok guldurdun mesaj atarsin hikaye ciktiginda
-
7.
+1Rezrkdkrc
-
8.
+1Rezzers
-
9.
+1Dostum kalemin çok sağlam ^^ devamini bekliyorum
-
10.
+1rezerve
-
11.
+1Rez be çok iyisin kardeşim
-
12.
+1Rez tez rez Allah'ına re,
-
13.
0Rezzzzzzzz
-
14.
+1rez
-
15.
0Rezervasyon
diğerleri 13 -
1.
-
47.
+31 Hafta Sonra (Diğer hikayede detaylarına gireceğim.)
Dediği gibi 1 haftada tamamen iyileştim. Tabi tıp dünyası şaşkına döndü. Hastane rekldıbını yaptı ve böylece herkesin işine geldi. Tabi Gamze ve Huriye de şok olsa da onlara hala anlatamam. Ne kadar şey bilirlerse o kadar tehlikeye girerler. Huriye ile sevgili taklidimiz hala devam ediyor. Süleyman öğrendi ve bana kaydı. “Emanet kıza niye yavşıyon lan şerefsiz” dayağını da yedim. Ve Alfa hala uyanmadı. Arada Beta ile dolaşıyorum ama Alfa’nın bu kadar fazla uyuması beni korkutuyor.
Beta-“Normal bu kadar uyuması. içinde tek kırıntı enerji bile kalmamıştı. Şimdi toparlanıyor. Bu kadar üzülme. Uyanır zamanla.” dese de kardeşim işte ne yapayım. Biri Rian’da, diğeri uyuyor. Ha bu arada 3 haftadır Ork Diyarı’na gidiyorum. Şefler beni eğitmeye başladığından beri kırılmadık kemiğim ekgib olmuyor. ilaçları da olmasa felç yaşayacağım. Birkaç kere Rian’a gittim ama fazla kalmadım. Dikkat çekmemem gerekiyor. Bilgi alıyorum sonra da gizli bir yerde geri dünyaya dönüyorum. Her yerde krallık ajanları var. Kuş uçsa haberleri oluyor. Ama benden olmayacak. Her adımımı dikkatli atıyorum. Ama bilgi toplama tamamlandı. Artık elimde yeterli bilgi var. Tek yapmam gereken ejderhaları bulmak ve savaşa başlamak. Evet. Artık hazırım. Hedefim ejderhaları kurtarmak. Annemin ve babamın nerede olduklarını da öğrenmem lazım. Yaşıyorlar. Biliyorum. Ama lanetliler. Çözeceğim. Artık Rian maceram başlayabilir.
Not: Okuyan herkese teşekkür ederim. Son hikayeyi bitirdiğim an paylaşacağım şu an not defterine yazmaya devam ediyorum. Bir sonraki hikayede görüşmek üzere kendinize iyi bakın.
Tüm hikayelerim için (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) -
46.
+4Gözlerimi açtığımda her yerim alçıdaydı. Süleyman yanımdaydı.Tümünü Göster
Süleyman-“Lan gerizekalı. 64 çatlak kemik ve 3 kemik kıracak ne yaptın? Kim dövdü oğlum seni?” Hala konuşamıyorum. Çenemi bile sabit tutmak için çenemin altına bir şey koymuşlar. Vücudu gibtim resmen bir balta kaldıracağım diye. Baltanın da dıbına koyayım, kel kafanı da gibeyim. Şu an o kadar çok acıyor ki. “Sana 8 aya iyileşir diyorlar. Ne tak yiyecen şimdi? 8 ay iyileşsen 2 ay da kendini toparlama 10 ay. 10 ay sonra unutturma o kemiklerini tek tek ben geri kıracağım.” Dedi ve hışımla odadan çıktı. Yarağıma bak. Daha sonra yanımda Koum belirdi.
Koum-“Hahahaha. Kemiklerini kırmak pahasına kaldırdın o çekici demek. Merak etme. Sana orklara özel bir ilaç vereceğim. Biz savaştığımız sırada ağır yaralılara kullanırız bir aya düzelirler. Sende sadece birkaç çatlak var. 1 haftaya bir şeyin kalmaz. Hem bu kırdığın kemikler yerine daha güçlü kaynayacak. Bir daha öyle kolay kolay kırılıp çatlamayacaklar.” Lan birkaç kemik ki? 64 tane lan çatlak 64. içinde bitkiler yüzen bir şey içirdi. Yemin ediyorum kusacaktım az daha. Ork sidiğinin tadı ne diye sorsalar kesinlikle budur derim. “Benim vaktim doldu. Geri dönüyorum. Kendine iyi bak.” dedi ve kayboldu. Keşke Alfa, Beta ve Gama da gezgin olsaydı da ziyeretime gelebilselerdi. iyileşince ilk işim yanlarına gitmek. Daha sonra içeri Berkecan girdi. Sinirli sinirli baktığımı görünce
Berkecan-“Başka diyarlardan da gezici bulmuşsun. iyi bari dost önemlidir. Niye sinirli bakıyorsun? Hala barışmadık mı? Ben sana oysaki Rian’a nasıl gireceğini söylemeye geldim.”Valla mı lan? Eğer söylerse değil sinirimi unutmak ellerinden öperim amk. “Şimdi bir düşün. Seni kovalıyorlardı. Kaçarken aklından bir sözcük geçiyordu. ‘Kimse yok mu? Kimse yok mu? Kimsem yok mu?’ Buradaki sözü hatırlamaman normal çünkü o an adrenalin salgılıyordun ve düzgün düşünemiyordun. Hemen de unuttun tabiki normal olarak. Yalnızlık hissin seni zütürüyor. Kendini yalnız hissettiğinde yalnızlık hissine odaklanırsan Rian’a gidebilirsin. Şimdi bu bilginin karşılığını almam lazım.” Ne karşılığı lan. Boynumdaki kolyeyi söküp aldı. Annemin hediyesiydi. Üzerinde beyaz bir taş ve etrafında nazar boncukları vardı. Beyaz taşı söktü ve:
Berkecan-“Bu taş ne biliyor musun? Senin bir diyar içinde başka bir diyara gitmeni engelleyen taş. En azından senin lanetlenmemeni istemişler ama yine de sende kalmasına izin veremem. Her gegin sınanmalı. Yani artık istersen bir diyardayken başka bir diyara gidebilirsin. Ama lanetlenirsin. Ve lanetliler pek hoş yerlere gitmiyorlar. Muhtemelen yapmayacağını biliyorum. O yüzden sana güveniyorum. Hem korkma. Gerçekten istersen bir diyardan başka bir diyara gidebilirsin. istemsiz bir şekilde gidemezsin. Neyse. Görüşmek üzere.” O taşı alması pek iyi olmadı. Ya ileride irademe yenik düşer ve iki diyar arası geçiş yaparsam? O zaman irademi sağlam tutmalıyım. Ve gitmemeliyim.
Daha sonra Huriye ve Gamze de ziyaretime geldi. ikisi de çiçek getirmişler. Ne kadar düşünceliler. Sağolsun Gamze bir yığın dalga geçti. Kaçamayacağımı ve cevap veremeyeceğimi bildiği için bütün beni utandıracak soruları yöneltti. Gıcık. Daha sonra onlar da gitti ve hastanede yalnız kaldım.
Yorgunluğuma odaklanıp Ejderha Diyarı’na gittim. Alfa hala uyuyor. Geri dönsem iyi olacak. Ve geri döndüm. Acaba ne zaman uyanacak? iyileştikten sonra eğitime devam. Bu sefer ork diyarında bir yerim kırılırsa falan geri dönmemeye gayret edeceğim. Orklar Diyarı’nda dinlenseydim bu kadar merak edenim olmazdı. -
45.
+5b-“Kaldıracak halim yok. Kollarım çok acıyor.”Tümünü Göster
Koum-“Asıl acırken zevkini alırsın iş yapmanın. Hadi kalk bakalım. Devam et.”
b-“Cidden. Kalkamıyorum. Kılımı dahi kımıldatamıyorum.”
Koum-“Sen bu kadar cılızken kardeşini nasıl kurtaracaksın? Gözlerini kapatıp kaçarak mı?” Gözlerimi kapatmak mı? işte bu.
b-“Koum. Senden bir ricam var. Sakın ses çıkartma.” Gözlerimi kapattım ve beni bu dertten kurtaracak her şeyi aradım. Evet. Salyam arttı ve tadının değiştiğini hissettim. Ama yeterli değil. Bir ot bile ne olursa beni bu durumdan kurtaracak. Evet. Görebiliyorum.
b-“Koum. Yan çadırda bir fıçı var. Fıçının içindeki sıvıdan biraz getirebilir misin?” Koum hemen gitti. Evet. Doğru fıçıdan bir bardak o sıvıdan aldı. Ve yanıma doğru geliyor.
Koum-“istediği şeyin bu olduğuna emin misin?”
b-“Evet. Bu.” Görene kadar emindim. Gördükten sonra emin olmamaya başladım. Lanet mor sıvı. Orkların içkisi. Elimi zar zor kaldırdım. Kaslarım bana isyan etse de o bardağı aldım ve bir damla kadar içtim. Vücudumun rahatladığını hissediyorum. Fazla içersem yine sarhoş olurum ve işe yaramaz. Büyük bir yudum içkiyi ağzıma aldım, çalkaladım ve üzerime, kollarıma tükürdüm. Tekrar ağzıma aldım ve vücudumun geri kalan her yerine tükürdüm. Sonra tekrar sarhoş olmayayım diye su ile ağzımı çalkaladım. Hafif bir baş dönmesi var evet ama şu an süperim. Kollarımı istediğim gibi oynatabiliyorum, ayağa da rahatça kalkabiliyorum. Tamam. O zaman baltayı kaldırmaya devam edebilrim.
Koum-“Güçsüz olabilirsin ama bilge birisin. Bilgeler daha hızlı güçlenir.”
b-“Benim de hedefim o yönde.” Daha sonra baltaya geri odaklandım. Yok. Kalkmıyor. Yine gözlerimi kapattım. Belki içgüdüyle alakalıdır. Bir şey kaçırıyorum ama ne? O savaştığım ork da sadece bizim kaslı oğlanlara benziyordu ama bunu o insan kaslılar bile zorlanarak kaldırır. Düşün düşün…
Koum-“Bir savaşçı amaçsız dövüşmez. Senin amacın ne?”
b-“Kardeşimi ve tüm ejderhaları kurtarmak.”
Koum-“Onları kurtarmak mı istiyorsun? Tek yapman gereken şey o baltayı kaldırmak. Kardeşin ne kadar değerli? O ejderhalar ne kadar değerli?”
b-“Benim için çok değerliler.”
Koum-“O zaman kaldır o baltayı. Cihan inlesin.”
b-“Hıııaaa!!” Sonunda. Kaldırdım. Balta avuçlarımın arasında. Birkaç çatırdama sesi geldi. Baltayı elimden bırakmak zorunda kaldım. Ve yere düştüm. Sanırım birkaç kemiğim kırıldı. Acı hissetmiyorum. Ya içkinin etkisi ya da zaferimden dolayı. Dünyaya geri mi dönüyorum? istemsiz bir şekilde döndüm herhalde.
Evet. Kitap yanımda. Ben ise yerde yatıyorum. Kımıldayamıyorum. Hay lanet. Tamam. Kahvaltıyı hazırlayamayacağım, kaypağı uyandıramayacağım. Yerde yatarken acısı yavaş yavaş geliyordu. Kaypak saatler sonra anca uyandı. Sabah sövme seromonisine başladı yine sokuk.
Süleyman-“Lan şerefini gibtiğim. Beni niye kaldırmadın? Gerizekalı.” diye bağırıyordu odadan. “Evde misin lan?” Sesim bile çıkmıyor şerefsizim. Mal gibi kaldım. Acıdan bağırmak istiyorum ama çenemi dahi kımıldatamıyorum. “Lan şerefsiz. Buradaymışsın. Neden kaldırmıyorsun beni? Lan cevap versene it. Lan. Öldün mü?” Hemen yanıma koştu ve nabız yokladı. Nabız atıyor ama kımıldayamıyorum. Beni kucağına aldığında muhtemelen acıdan bayıldım. dıbına koduğumun manyağı. Ambulans çağırsana. gibsen daha az acırdı amk. -
44.
+4Sonunda akşam oldu. Akşama kadar uğraştım ama kalkmıyor. Sonunda biraz dinlenmek istedim ama bir şey beni tekrar gaza getirdi. Şefler. Hala savaşıyorlardı. Hem de hala tüm güçleriyle. ikisi de yaralıydı. Tamam doktor olmayabilirim ama bizim parmağımız kesilse iki saat naz yaparız ama onlarda derin kegibler, ağır yaraları olmasına rağmen hala savaşıyorlar. Bunlar saçma bir nedenle kavga ederken azimleri solmuyorsa ben kardeşimi kurtarmak gibi önemli bir amacım varken azmimi kaybedemem. Tekrar baltamın yanına gitti. “Bu sefer yerinden kalkacaksın. Sen istesen de istemesen de.” dedim ve baltayı tüm gücümle çektim. Kalkmadı amk. (Kalkacak sandınız de mi? Biliyorum iman power beklediniz ama gelmedi.)
Sabaha kadar devam ettim baltayı kaldırmaya. En sonunda artık yorulmuştum. Kollarım o kadar çok ağrıyor ki değil baltayı kaldırmak, kolumu kaldıramıyorum. Koca gün tek bir baltayı kaldıramadım. Ne diyeyim. Eğitimin temeli bir de bu. Gerçeğine geçsek taku yedim demektir. içeriye birisi girdi. Kim olduğunu görmedim. Zaten pek de umurumda değil.
Koum-“Hala kaldıramadın mı baltayı? Belki de çok zor bir görev vermişimdir. Ama hatırlıyorum. Sizin atalarınız bizim baltaları kolaylıkla kaldırabildiği zamanlar vardı. Ama siz baltalar yerine kılıç denilen her yeri keskin şeyler kullanıyordunuz.” Evet. Ama taa eski zamanlarda. Şimdi silah var mk. Şekilsiz, işe yaramaz, cılız adamlar silah alıyor yiğitlik taslıyor. Aslında silahla gidemez miyim ki oraya? Lan bir F16 krallığın dıbına koyar. Koyar da ben F16 yı nereden bulacağım ve o kadar büyük bir şeyi benimle nasıl getireceğim? Daha elimdeki kitap benimle gelmiyor. Bir tek kıyafetlerim. Saolsunlar onu düşünmüşler. -
43.
+4Uyandığımda karşımda Koum’u gördüm. Yerimden fırladım resmen. Korkunç yüzü var pekekentin.Tümünü Göster
Koum-“Dünyanızda her şey çok küçük. Bu sinir bozucu.”
b-“Sen burada ne arıyorsun ki? “ Lan. Kaypak gördü mü ki bunu? giberler. “Seni kimse gördü mü?”
Koum-“Hayır. Daha geleli 20 saniye yeni oldu. Şeflerim seni çağırıyor.”
b-“Şeflerin mi? Senin tek şefin Maan Holas değil miydi?”
Koum-“Artık değil. Hadi. Odaklan. Seni bekliyoruz.” dedi ve kayboldu. Şimdi neye sinirleneceğim ki? Hah. Fırsatım varken Huriye ile işi pişiremedim. Ve karşılığında saçma sapan bir kitap aldım. Benden salak var mı bu dünyada? Sinirlendim. Sinirime odaklandım ve gittim.
Orklar karşımda duruyordu. iki lider de yan yanalar. ikisi de taştan bir tahtta oturuyorlardı. Geldiğim yer çok garipti. Evet. Kitapta okumuştum. Orkların başkenti. Lyon Lakron.
RReis-“Seni bekliyorduk Bir Bine.”
HReis-“Barış partimize sensiz başlayamazdık.”
b-“Barış mı? Ne ara? Nasıl?”
Koum-“Senin sayende gezgin. Senin onursuz olarak düşünülen davranışların, orkların içindeki bir duyguyu hatırlattı. Kardeşlik. Senin Moon Rolas ile yaptığın konuşma onun düşünmesine neden oldu. Ve barış teklifinde bulundu. Yüzyıllardır süren savaşı onurundan fedakarlık göstererek bitirmek… işte bu tam insanlara göre bir şey.” Lan çok kolay oldu mk. Keşke dünyadaki devletler de böyle kolay barışabilse. Ama olmaz. Birbirlerinin kuyularını kazmaya devam ederler.
HReis-“işte savaşçı. Ödül olarak seni ben eğiteceğim.”
RReis-“Ne diyorsun sen? Asıl ben ödül olarak onu eğiteceğim.”
HReis-“Ben senden daha güçlüyüm. Ben eğiteceğim onu. Senden savaşmayı öğrenirse direk kaybetmeye gider. Benden öğrenirse zafer garantili.”
RReis-“Benim gücümü mü sorguluyorsun sen?”
b-“Sakin olun.”
HReis-“Kelleni tahtımın yanı başına kolluk olarak koyacağım.”
RReis-“Asıl ben senin kelleni ayağımı uzatabilmek için tahtın önüne koyacağım.”
ikisi de dikenli topuzlarını ellerine alıp birbirleriyle savaşmaya başladılar. ilk topuzları birbirine çarpıştığında Koum kolumdan tutmasa rüzgarıyla uçuyordum. Ne müthiş güçlüler lan bunlar. Ama topuzlarda tek bir çizik bile yok.
Koum-“Beni takip et. Ben sana temellerini öğreteyim.” Beni bir çadıra zütürdü.
b-“Şimdi tekrar mı savaş başlayacak?”
Koum-“Hayır. Yüzlerine dikkatli bak. Savaşmaktan çok eğleniyorlar.”
b-“Birbirlerine öldüresiye saldırıyorlar, ve bundan eğleniyorlar mı yani?”
Koum-“Orklar savaşmak için dünyaya gelmiş. Yapımızda var.”
b-“Peki kim haklıydı? Atanız Kian Rolas mıydı yoksa Kiam Holas mı?”
Koum-“ikisi de.”
b-“Nasıl yani?”
Koum-“Kian Rolas ve Kiam Holas ikizlerdi. Ama ikisinin de yan yana durduğu görülmemiştir. Ne zaman biri gelse diğeri savaşa giderdi. O elinde gördüğün topuzların biri Rolas’a diğeri Holas’a aitti. Atalarından bugüne kadar biri sahte olduğu düşünülerek savaş çıkmıştı. Ama senin sayende bu savaş son buldu. Yüzyıllar sonra artık topuzlar birbirine nefret bağı ile değil, sevgi bağı ile vuruyorlar. Ve bu tokmaklar birlikte iken daha güçlü.” Vay be. Desene yüzyıllardır mallıktan savaşıyorlar, boşa kan döküyorlar. Resmen bir ırkın kaderini değiştirdim.
Koum-“Şimdi şunu al.” Bana bir balta attı. Ama orkların kullandığı baltaydı. Kaldıramıyordum. “Bugünkü amacın bunu kaldırmak. Kolay gelsin.” Lan kaç kilo bu? Neyle yaptınız bunu? Kaldıramıyorum amk. Altıma yapacam kaldırayım derken. Kalkmıyor. Koduğumun baltası kalkmıyor. -
42.
+3Eve geçtim. Kaypak uyuyordu. Tamam. Benim işime gelir. Kömürlüğe girdim ve kitabın ismine baktım. “Evrensel Gezgin Rehberi” Yazar: Grymin Shoum. Herhalde bizim dünyadan değil. ismi ve soyismi çok garip çünkü. Kitabı açtım. ilk sayfasında şöyle yazıyordu: “Düşük yaşamlı canlı formlarının okuması için evrensel dil olan gezgin dili ile yazılmıştır.” Düşük yaşam formu mu… Burada benden bahsediyor galiba. Bir sonraki sayfa kurallar kısmıydı:Tümünü Göster
1)Bu kitap hak eden gezgine izleyicisi tarafından verilir. Eğer hak etmezse izleyici kitabı yakmakla yükümlüdür.
2)Gezgin eğer bu kitabı hak ederse dahi hata yaptığı an izleyici bu kitabı geri almak zorundadır. isterse yakabilir, isterse saklayabilir.
3)Gezgin bu kitabı kaybedemez, çaldıramaz, başka birine okutumaz.
4)Gezgin sadece kendi dünyasından başka evrenlere yolculuk yapabilir. Eğer bu kurala uymazsa lanetlenir.
Kurallar bunlardan ibaret gibi gözüküyor. Zaten denemiştim. Yapamıyorum ki. Neyse. Bir ileriki sayfaya geçtim. Tüm Gezgin isimleri yazıyordu. Dünya kısmına hemen çevirdim. Orklarda zaten Koum’u gördüm. Ejderhalar kısmında sadece bir kişinin ismi yazıyordu ve altına not düşülmüş:
“Ejderhalar fazla kudretli canlılar olduğundan dolayı gezgin olmaları yasaklanmıştır. istisnai durum çıkarsa gezgin olabilir.” Hemen isimleri kontrol etmeye başladım. Tamam. Benim ismim de yazıyor. Bir Bine Kılıçsoy. Hemen beni de yazmışlar. Daha sonra üstümdekini gördüm. Benden önceki. Donakaldım. Rıfat Kılıçsoy (Lanetli) Rıfat. Babam mı lan bu? Babam da mı gezgindi? işler çığırından çıkıyor. Nefesim daraldı. Babam ölmüş olmalıydı. Peki ya ölmemişse? Ya başka bir evrendeyse? Peki lanet ne işe yarıyor? Hemen sayfaları çevirdim. Lanetler kısmı. “Bu kısmı kanından biri lanetli olduğu için göremezsin” yazıyor. internet tarayıcısı mı lan bu? Ban yemişim gibi girmiyor. Ciddi ciddi. Her sayfada aynı şey yazıyor. Lanet kısmı bitince tekrar bilgi yazmaya başladı. Ama lanet konusunda hiçbir bilgi alamıyorum. Koduğumun kitabı.
Geri döndüm isimlere. Rian’daki isimlere bakacaktım. Sadece 2 tane isim vardı. Miras Styla ve Kim Styla(Kaçak, Lanetli, Öncelikli). Başka da kimse yok. Ama yanında yazana bak. Kaçak, Lanetli ve öncelikli ne lan? Yoksa ejderhaları bu diyara getiren gezgin bu mu? Onu zamanla öğreneceğim. Rian’a nasıl gideceğime baktım. Rian hakkında bilgiler var sadece. Doğal güzellikleri vs. Nasıl gideceğim yazmıyor. Fırlattım kitabı kenara. “Ne kadar işe yaramaz bir kitapsın.” Dedim ve yattım yerime. Çok saçma bir şekilde sinirlendim. Rehber dediğin şey sadece o dünyalarda neler var o yazıyor. Ve sadece benim bulduğum diyarlar hakkında bilgiler yazıyor. O zaman ne işe yarar bu kitap? O zaman ben çocukken “Hadi gitmeliyiz. Hissediyorum. Geliyorlar.” sözünün anlamı şimdi anlaşıldı. Kaçıyordu. Lanetten. Peki başardı mı? Hayır. Annem peki neden gitti ki onunla? Bunlar hep aklımda soru işareti olarak kalacak. Uyuyakaldım. -
41.
+5Berkecan-“Beni kurtardığın için teşekkürler. Sayende Huriye ile evlenememe gerek kalmadı.”
b-“Senin için yapmadım. Huriye için yaptım.”
Berkecan-“Ama beni de kurtardın. Böylelikle sana ödülünü verebilirim.”
b-“Senden ödül mödül istemiyorum. Sadece hayatım boyunca bir daha karşıma çıkma yeter.”
Berkecan-“Yoo. Bu hediye çok hoşuna gidecek gezgin. Sana gezgin diye mi sesleneyim yoksa Bir Bine diye mi? Hem senle bundan sonra yollarımız daha çok kesişecek.” Nereden biliyor lan bu dallama?
b-“Ne saçmalıyorsun. Git başımdan.” Gitmeye başladım. O da arkamdan seslendi.
Berkecan-“Rian’a girişi arıyorsun. Ama sadece bir kere gidebildin. O da benim yardımımla.” Arkama döndüm ve yakasına yapıştım.
b-“Nereden biliyorsun? Ve sen kimsin?”
Berkecan-“Söyledim ya. Benim ismim Berkecan.”
b-“ismini sormuyorum. Sen nesin?”
Berkecan-“Ben senin izleyiciyim. Seni sınamak benim görevim. Senin ejderhalar ile tanışman, orklar ile kapışman, Rian diyarına gidip bir ejderhanın ölümünü izlemen… hepsini biliyorum. Çok zorluklar atlattın. Normalde bu kitabı eğer ki depoda Huriye ile birlikte olsaydın yakmak zorunda kalacaktım. Ama çok şanslısın. Sana çok yardımı dokunacak bilgiler var içinde. Ama seni bir konuda uyarmak istiyorum. Rian’a gittiğinde her şey istediğin gibi gitmeyebilir. Çünkü çok safsın. Ve aynı zamanda güçsüz. Herkese hemen inanma. Senden tek istediğim şey bu.” Kitabı verdi, arkasını döndü ve yürümeye başladı.
b-“Nereye gidiyorsun? Ve bu kitapta ne var?”
Berkecan-“Tekrar senin içinden geçen deyiminle zengin bin olmaya gidiyorum. Eğer sana söylemem gereken bir şey olursa zaten hissederim. Umarım ejderhaları kurtarırsın.” dedi ve arabasına binip gitti. Gezgin bitti bir de izleyici var ha. Başka bir şey kaldı mı bari. Haa doğru. Bir de gibici var. O da bizim kaypak. -
40.
+5Geri yukarıya çıktık. Gamze’nin istediği içkileri depodan çıkartıp verdik.
Gamze-“Bir Bine. Bak uykun yine açılmış. Nasıl yapıyorsun Allah aşkına? Hem Huriye. Sen niye kıpkırmızı oldun.”
Huriye-“Bir Bine bana aşkını itiraf etti de. Uykusunu o açmıştır.”
Gamze-“NEE?” müşteriler bakınca birden ağzını kapadı. Kısık sesle “Nee. Ciddi misin?”
Huriye-“Evet. Artık çıkıyoruz.”
Gamze-“Vayy be. Ne şanslı adamsın Bir Bine. Böyle güzel bir kızı bir daha zor bulursun.” Şimdiden başladık mı lan oyuna? Bari hazırlanaydım.
b-“Ben servise çıkayım.” dedim ve bardakları aldım. Oradan uzaklaştım. Allah’ım. 22 senelik yalnızlığım sona erdi. Sonunda oyundan da olsa sevgilim var. Sevgilin varken ne yapılır ki? Onu dışarı mı çıkarmam lazım? Off. Yine mi bir sorun? Valla sıkıldım artık. Bunu da düşünüp stres olursam artık intihar ederim herhalde. Sonunda iş çıkışı saatine geldik. Her yeri temizledik, ve dışarı çıkarken Huriye koluma girdi.
Huriye-“Görüşürüz.” Dedi ve yanağımdan öptü. Ve kendi yanağını uzattı. Ö öpmem lazım. Tamam. Bu oyun. Yani öpmem gerçek değil. Ben de yanağına öpücük kondurdum. O da arabasına bindi ve gitti. Yani şöförü de gördü. Artık ailesinin kulağına gitmesi an meselesi. Arkamdan bir ses geldi. -
39.
+4Bence bunun anlamı ejderha diyarına bir daha gitmemeliyim. En azından yavrular yumurtadan çıkana kadar. Çıktığını nasıl anlayacağım ki? Off. Tam sıkıntı. Kafamı kaldırdım ve hala Huriye yeri siliyordu. Bir an içimden “Lan kız ne yavaş siliyor yav. Günlerdir oradayım.” Diye geçse de gerçek hayatta zaman geçmediğini hatırlamam salak gibi hissetmeme neden olmuştu.Tümünü Göster
Huriye-“Ahan. Bak yine yaptın. Rengin açılmış yine. Daha kafanı koyalı 10 saniye olmadı.”
b-“Ne bileyim. Biraz gözlerimi kapattım kendime geldim.”
Huriye-“Yok yok. Bu başka bir şey. Sen bizden bir şey saklıyorsun ama. Hadi bakalım çıkar yakında kokusu.” Birden aklıma geldi. Berkecan’ın dedikleri.
b-“Huriye. Seninle bir şey konuşmama lazım.” Onu kenara çektim ve Berkecan ile konuştuğumuz her şeyi anlattım. Huriye en başta sessiz kaldı. Daha sonra:
Huriye-“Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun?”
b-“Ben mi? Benim bir önemim yok. Zorla evlendirilecek olan sensin. Ben her halukarda seni korumak isterim. Ne de olsa değerli bir arkadaşımsın.” Gözlerini devirdi.
Huriye-“Babamın eski kafalılığı yüzünden istemediğim bir çocukla evlendirileceğim yani? Zaten söylemişti ama inanmamıştım. Bir de senden duyunca şimdi anlıyorum. Babamın paragöz bir insan olduğunu biliyordum ama bu kadarı? Sırf kâr etmek için beni evlendirmeyi planlıyor. Nefret ediyorum babamdan. Biraz düşünmeme izin verir misin? Gün sonunda kararımı vermek istiyorum.”
b-“Peki.”dedim ve yani kaypağın arkadaşı işte ne olacaktı? Ya paragöz olur ya da kendisi gibi kaypak.
Saat 03.24 oldu. Kendimi yorgun hissetmeye başladım. Acaba Alfa’nın yanına gidip uyusam mı diye düşündüm. Ama aklıma geldi. Sakın beni uyandırma. Sadece gidip uyusam ne olur ki? Ya dalgınlığıma gelir uyandırırsam? Yok yok. En iyisi normal insanlar gibi çalışmaya devam etmek. Hep kaçacak yerim varmış gibi düşünürsem bir gün ulaşamadığımda zoruma gider. inşallah öyle bir gün gelmez. Huriye normal bir şekilde servis yapmaya devam ediyordu. Daha bana bir kere bile seslenmemişti ama. Benimle konuşmaya korkuyor gibi. Derin bir iç çektim. Artık gidecek bir yerim bloke, konuşacak arkadaşım bloke, (Legend Online’da savaşçıya hasar vuramıyom hep bloke… Aman yanlış yere geldik.) Son çare ork diyarına son bir kez daha gideceğim. Ama şu an olmaz. Yorgunken hemen beni keserler. Umarım Kiam Holas kabilesinin orada çıkarım. Yoksa Kian Rolas’da çıkarsam direk idam bile edebilirler.
Huriye-“Bir Bine. Benimle gelebilir misin?” Peşinden gittim. Depoya indirmişti beni. Kapıyı kapattı ve birden dudaklarıma yapıştı. Lan. Ne yapıyon? Kafayı mı yedin? Vücudumun olur olmadık yerlerine dokunmaya başladı. Mecburen itmek zorunda kaldım. Hatta biraz sert ittim yere düştü.
b-“Huriye. Ö özür dilerim. iyi misin.” diye elimi uzattım ama elinin tersi ile itti.
Huriye-“Sana her şeyimi vermeye hazırdım. Neden reddettin beni?” (Tamam. Biliyorum. Çoğunuz bana sövüyorsunuz. Hakkınız da var. Sövmek serbest. Ana avrat küfürlerine girmeden lütfen.)
b-“Sana bunu yapamam. Eğer bunu yaparsak senin hayatını zorlaşır. Hem bunu yapmak, ne bileyim. Ayıp işte.” Huriye gülmeye başladı ve yerden kalktı. (Bu ismi her yazdığımda aklıma istemsizce başı kapalı, 60 yaşlarında bir hanım teyzemiz geliyor.)
Huriye-“Umarım her zaman böyle saf bir şekilde kalırsın. Teklifini kabul ediyorum. Herkese sevgili olduğumuzu söyleyelim. istediğin zaman bana söyle, ayrılırız. En azından ayrılık nedenimiz benim yüzümden olsun.” dedi ve yanağımdan öpüp elindeki şişelerle yukarıya çıktı. Lan az daha bekaretim gidiyordu. Lan. Ciddi ciddi işi pişirecektim ben? Hay benim korkaklığıma. Şu an kendimi ork diyarına atıp dikenli topuzla kafama gelişine çakmalarını istiyorum. Ve istemsizce haykırdım. LANET GiRSiN BANAAA. -
38.
+4Uyandığımda yine üstüm kapalıydı. Yoksa Gama mı? Değildir. Daha yeni konuştuk.
Beta-“Günaydın.” Kanadını çekti. Tahmin etmiştim. Alfa yumurtalarından dolayı yerinden kımıldayamıyor.
b-“Günaydın.”
Beta-“Gama ile mi konuştun?”
b-“Evet de nereden bildin?”
Beta-“Hepimizle konuştu. Başka evrenlerde olduğumuz için zar zor bize ulaşabiliyor.”
b-“iyi olduğunu söyledi. Ben de şimdi daha iyiyim. Tek derdim onun nasıl olduğuydu. Şimdi Rian’a gitmeye daha çok odaklanabilirim.” Tahmin ettiğim gibi meyvemi de ekgib etmemiş. Meyveleri silip süpürdüm. Yakında bu diyarda meyve bırakmayacağım. Özellikle de kırmızı benekli mavi meyveden. Buna isim koyup patentini almayı planlıyorum.
b-“Öyleyse ben gidiyorum. Çalıştıktan sonra orklarla şansımı tekrar deneyeceğim.”
Beta-“iyi haberlerini bekliyoruz.”
Alfa-“Bir dahaki gelişinde eğer uyanmazsam sakın beni uyandırmaya çalışma.”
b-“Zaten seni hiç uyandırmam ki? Hem neden?”
Alfa-“Yavru uykusuna yatmam lazım.”
b-“Yavru uykusu mu? O da nedir?”
Alfa-“Bütün enerjim bir anda yavrularım arasında paylaşılacak ve ben o enerjiyi toparlayana kadar yorgun düşeceğim. Yumurtalarından çıkana kadar kendimi toparlamam lazım.”
b-“Anlıyorum. Yani gelmesem daha iyi olur.”
Alfa-“Gelmen sıkıntı değil. Sadece beni uyandırma. Beta’yı çağırırsın.”
b-“Tamam. O zaman ben gidiyorum.” dedim ve
Beta-“Kendine dikkat et.” dedi ve gözden kayboldular. -
37.
+1nnnnnnnnnnn
-
36.
+3Kendime geldiğimde kanatın altındaydım. Alfa olmalı. Ama yerinden kalkamaz ki o. Kanadını kaldırınca kim olduğunu gördüm. Bu Gama. Gama. Buradasın. Yaşıyorsun. Sağlıklısın.
Gama-“Benim için endişelendin mi?”
b-“Hem de nasıl.”
Gama-“Ama endişelenme. Ben iyiyim. Seni bekliyorum. Sen gelene kadar yakalanma veya ölmeye niyetim yok.”
b-“Nasıl yani? Biz Ejderha Diyarı’nda değil miyiz?”
Gama-“Hayır. Rüyandayız. Kardeşlerim yaşadığımı anlıyorlar. Bu yüzden bu kadar endişelenmiyorlar. Ama sen anlamıyorsun. Ne de olsa aramızda kan bağı yok.”
b-“O zaman nasıl rüyama girebildin?”
Gama-“Kan bağımızın olmaması kardeş olmadığımız anldıbına gelmez. Kader bağımız var dördümüzünde. Bu da annemizin son hediyesiydi. Biz uyurken her gece kanadının altında birbirimize kader bağı dikerdi. Küçükken anlamamıştım ama şimdi daha iyi anlıyorum. Ne olursa olsun birbirimizden ayrılmamamızı istemiş.” Ah anne ah. Ölümünde bile bizi düşünüyorsun. “Yani artık endişelenip kendini hasta etmeyi bırak. Yoksa beni ararken kendini kaybedeceksin. Hem merak etme. Bak. Ben iyiyim. Yakalanmadım da. Diğer ejderhaların yanındayım.”
b-“Peki oraya nasıl gittin?”
Gama-“Pelerinli biri vardı. Peşinden gitmek isterken bir geçitin içinden geçtim. Ve sonra içinden geçtiğim geçit arkamdan kapandı. Pelerinli de ortadan kayboldu. Neyse ki ejderhalar beni hemen buldu. Şansım varmış. Anlattığın Lyaa ile tanıştım. Ona senden biraz bahsettim. Buraya geleceğini ve bize yardım edeceğini söyledim. O ise gerek olmadığını ve bizim geri dönüşümüzü bulmaya yaklaştığını söyledi. Belki senin bizi bulmana bile gerek kalmaz.”
b-“Her ne olursa olsun seni Ejderha Diyarı’nda görmediğim sürece vazgeçmeyeceğim.”
Gama-“Ben de sana vazgeç demiyorum. Sadece kendine dikkat et diyorum.”
b-“Tamam. Dikkat edeceğim. Ama sen de kendine dikkat et.”
Gama-“Tamam dikkat edeceğim.” Dedi ve gülümseyip rüyayı bitirdi. -
35.
+3b-“Alfa. Gama bulundu mu?”
Alfa-“Her taşın altını aramış Beta fakat bulamadı. Sen yine kötü gözüküyorsun.”
b-“Bilmiyorum. Bende mi sorun. Çok fazla kafama mı takıyorum acaba? Ama Gama tehlikedeyken Rian’a gidememek ve onu kurtaramamak ağırıma gidiyor.”
Alfa-“Senin kendini bu kadar kötü duruma düşürmen bana ve Beta’ya ayıp olmuyor mu sence? Bizim elimiz kolumuz bağlı. Yardıma gidemiyoruz. Belki bize sesleniyor ama duymuyoruz. Senin onu bulabilme ihtimalin var. Ama bizim yok.” Onu bu şekilde sitemli konuşurken ilk kez duyuyordum.
b-“Özür dilerim. “
Alfa-“Özür dilemeni istemiyorum. Hakkında endişeleneceğim kardeşim olmasın istiyorum. Hepimiz mutlu olalım istiyorum. Gama’nın kurtulması senin elinde. Ama sen bu şekilde kendi vücuduna iyi bakmazsan sen de onu kurtaramazsın.” Sabrımın sınırına gelmiştim.
b-“BiLMiYOR MUYUM SANIYORSUN? GAMA’YI KURTARMANIN SADECE BENiM ELiMDE OLDUĞUNU BiLMiYOR MUYUM? ONU HER SEFERiNDE MERAK ETMEK NASIL BiR ŞEY HABERiN VAR MI? NASIL? NE DURUMDA? ÖLDÜ MÜ? YAŞIYOR MU? YARALANDI MI? AĞLIYOR MU? BiZE SESLENiYOR MU?... BUNLARI DÜŞÜNMEKTEN YORULDUM ARTIK. VE BUNU KENDiME iTiRAF ETTiKÇE KIZIYORUM. SANKi ONU UMURSAMIYORMUŞUM GiBi HiSSEDiYORUM. BÜTÜN YÜK BENDE iKEN ONA ULAŞMA iHTiMALiM VARKEN ELiMiN KOLUMUN BAĞLI OLMASINA DAYANAMIYORUM.”
Alfa-“Sonunda kusabildin zehrini. Şimdi daha iyi misin?”
Bir Bine-“Sadece yorgunu…” derken bilincimi kaybettim. -
34.
+3b-“Gama. Elimden bir şey gelmiyor. Özür dilerim.” Diye ağlamaya başladım. Parkta öylece ağlıyorum. Aciz olmaktan bıktım. Kardeşim tehlikedeyken gidemiyorum yanına. Yanında duramıyorum. Diyemiyorum “seni kurtaracağım.” diye cesaret veremiyorum. Kendimi toparladım ve kafamı kaldırdığımda akşam olmuştu bile. Yarın işe gideceğim. Eve geçsem iyi olacak.Tümünü Göster
Eve vardım ve kapıyı açıp içeriye girdim. Hiçbir şey düşünmeden kaypağın dediği gibi kendimi kömürlüğe attım. Yatak artık önemli değil. Sadece Gama’yı merak ediyorum. Ne olacak ona? Tüm gece gözüme uyku girmedi. Ya yakalandıysa? Ya sonu o ejderha gibi olursa? Saate baktığımda çoktan sabah 6.40 olmuştu. Kalktım, hazırlandım ve tam evden çıkacakken kaypak omuzumu tuttu:
Süleyman-“Bir Bine. Bir sorun mu var? Solgun görünüyorsun.”ilk kez adımla seslendi. Yani 40 yılda bir sesleniyor desek daha mantıklı olur. Ne diyeyim ki. Söylesem de anlamaz zaten.
b-“Yok abi iyiyim. Sadece geç uyudum.”
Süleyman-“Hmm. Tamam. O zaman yarın tam uyu. işte uyuklarsan fena dayağımı yersin. içeride yatamadığın için bu haldeysen de nah yatarsın bir daha içeride. istediğin kadar acıtasyon yap.” Dediklerini duymuyorum bile.
b-“Tamam abi.” Dedim ve ruh modu açık bir biçimde dışarı çıktım. Yani ruh gibiyim. Sadece aklımda Gama var. Korkuyor mudur? Benim onu bulacağıma güveniyor mudur? Acaba daha erken Ejderha Diyarı’na gitseydim ona gitmek yerine bana gelir miydi? Belki de benim hatamdır. Metroya bindim. Tüm yol boyunca bu düşünceler beynimi kemirmeye devam ediyordu. Sonunda işe vardım. içeri girdiğimde Gamze gelmiş masaları siliyordu. Huriye de yerleri paspaslıyordu.
Gamze-“Bir Bine iyi misin? Çok kötü gözüküyorsun.”
Huriye-“Aynen. Sanki hayalet gibisin. Bembeyaz olmuşsun.”
b-“Bir sorunum yok. iyiyim. Sadece geceleyin az uyudum.”
Gamze-“Senin gece az uyumuş halini de biliyorum. Ama bu halin o halin değil. Sanki kafanı kurcalayan bir şeyler var.”
b-“Yok bir şeyim. Dediğim gibi yorgunum sadece.“ Anlatsam da inanmazlar ki zaten. Belki ileride anlatırım.
Gamze-“Tamam. Sen bilirsin. Gözüm üzerinde ama.”
Huriye-“Sıkıntın varsa bizimle paylaşabilirsin. Bizden sır çıkmaz.”
b-“Belki ileride. Şimdi olmaz.”
Huriye-“Peki. Sen bilirsin. “ işe başlasak da bir an başım döndü. Sandelyeye kendimi zor attım.
Gamze-“Bir Bine. Sen iyi değilsin. Seni hastaneye zütürelim.”
b-“Şurada biraz dinleneyim kendime gelirim. Sadece birkaç dakika izin verin.”
Gamze-“Peki madem. Ama eğer fenalaşırsan seni hastaneye zütürürüm.”
b-“Tamam söz. zütürürsün.” Ben de yorgunluğuma odaklanıp Ejderha Diyarı’na gittim. Alfa her zamanki yerinde yatıyordu. -
33.
+3b-“O zaman kavganızın nedeni ne? Neden birbirinizle savaşıyorsunuz?”
RReis-“Kian Rolas bizim atamızın ismidir. Oradaki kendini bilmezler atamızın ismine Kiam Holas diye seslenirler. Bu saygısızlıktır. Atamız bizim topraklarımızın ilk sahibidir. Burayı karanlıklardan temizleyip aydınlığa ulaştırdığı söylenir. Eskiden bu topraklarda sadece kötülük yaşarmış. Daha sonra Kian Rolas buralarda onlarla savaşmış, topraklara fidanlar ekmiş ve bizim neslimize kadar gelmiş. Ama adına saygısızlık yapıldığını duysa ne kadar sinirlenirdi.” Ne yani? Sadece isimde birkaç harften dolayı mı kavga ediyorlar. Hay ben sizin.
b-“ismini yanlış bildiğinizden dolayı değil sadece 2 harf değişiyor diye birbirinizi öldürmenize üzülürdü.”
RReis-“Bu kadar yeter. insan türünün bu kadar onurdan şereften yoksun, saygısız bir tür olacağını hiç düşünmezdim.” Yumruğumu sıkarken buldum kendimi. Acıyacağımı bilsem kesin yumruk atardım yüzüne. Öyle sinirlendim ki haddimi aşarak:
b-“Onur ve şerefim yerinde. Ben kendi kardeşimi kurtarmak için bunlardan vazgeçmeye bile hazırım. Ama sen sadece 2 harf farklı diye kardeşlerini öldürüyorsun. Bana yapacakların umurumda değil.” Üzerine doğru yürüdüm.”istersen kafamı kopart. istersen bağırsaklarımı deş. Ama kardeşimi Rian’dan kurtarmak için güce ihtiyacım var. Ve bunu artık sizden sağlamasam da olur. Kolum kopsa da, ayaklarım bir daha yürüyemese de, kalbim bir daha atmayacak dahi olsa kardeşimi kurtaracağım. Umarım sen de kardeşlerin hakkında aynısını düşünüyorsundur.” Dedim ve arkamı dönüp dışarıya doğru yürümeye başladım. Tam çadırdan dışarı çıkarken kendimi dünyada buldum. -
32.
+1Rez helal olsun kardes
-
-
1.
0Saol panpa.
-
1.
-
31.
+4Elektrik erken geldi Allah'tan. Devam.Tümünü Göster
Şimdi orkların yanına gitmem lazım. Öfkeme odaklandım. Ve tahmin ettiğim gibi orkların kampına geldim. Öfkem beni orklara yönlendiriyor. Daha sonra bir ork beni görünce direk baltasını üzerime salladı. Son anda sıyrıldım. Ne yapıyor lan bu? Sallamaya da devam ediyor.
b-“Bekle. Beni tanımadın mı? Ben Bir Bine.”
Ork-“Biz öyle birini bilmiyoruz. Sen garip bir yaratıksın ve bir anda karşımda belirdin.” Dedi ve baltasını sallamaya devam ediyordu. Farkettim. Burası farklı bir yer. Ama bu salak bana baltasını sallamaya devam ederse hiçbir şey kazanamayacak.
b-“Şefiniz ile görüşmek istiyorum.” Bir anda baltasını sallamayı kesti. Ve beni tutup çuval gibi kaldırdı. Lan şefinizle görüşmek istiyorum diyince direk zütürüyorlar mı? Bu neyin kafası? Ya suikast düzenleyecek olsaydım? Yine bir çadıra girdik. Bu ork Maan Holas’a benzemiyor.
Ork-“Reisim. Bu garip varlık sizinle görüşmek istedi.”(Kiam Holas’ın şefine HReis ve Kian Rolas’ın şefine RReis diyeceğim.)
RReis-”Sen de nesin böyle? Ve benimle konuşmak istersin? Konuş.”
b-“Ben bir gezginim. Dünya denen diyardan geliyorum.”
RReis-”Bir gezgin demek. Bizim yaşlı olan Koam’dan duymuştum. Eskiden masallarını dinlerdim. Seni görene kadar da inanmamıştım ona. Artık inanıyorum. Ne istiyorsun insan?” Önemli değil. Sadece söylemem lazım.
b-“Beni eğitmenizi istiyorum. Ben güçsüz bir insanım. Ve amacım büyük bir savaşta yer almak. Ama güçsüzüm. Güçlenmem için yardım etmenizi istiyorum.”
RReis-”Hmm. Seni yanıma kabul etmem için güçsüz olduğunu düşünmeyi bırakman lazım.”
b-“istediğin her şeyi düşünebilirim. Yeter ki güçleneyim.”
RReis-”Çok aciz duruyorsun. Ve seni bu acizliğe iten şey nedir?”
b-“Kardeşimi kurtarmam lazım. Şu an Rian denen bir diyarda. Ama ben güçsüz olduğum için onu kurtaramayabilirim.”
RReis-”Bundan daha fazlası var. Sen bir savaş kaybetmişsin. içinde de hala onla savaş veriyorsun. içindeki savaşını bitir önce. Sonra sana yardım edip edemeyeceğimi düşünürüz.” Dikenli topuzu dikkatimi çekmişti.
b-“Dikenli topuzunuz dikkatimi çekti. Maan Holas’daki topuza çok benziyor.” Hemen ayağa kalktı ve
RReis-“Maan Holas’ı nereden biliyorsun? Sen yoksa casus musun?”
b-“Hayır hayır. Değilim kesinlikle. Ben sadece bir gezginim. Beni ilk önce onların kabilesi yakaladı ve dünyama geri döndüm. Daha sonra geri geldiğimde sizin kabilenizde ortaya çıktım.”
RReis-“Neden sana inanalım?”
b-“inanmanız için ne yapmam lazım?”
RReis-“Senin içinde hiç onur yok mu? Her şeyini feda edip kendinde hiçbir onur bırakmayınca savaşı kazanacağını mı sanıyorsun. Gerçek güç buradadır.” dedi ve kalbini gösterdi. “Sendeki bu eksiği tamamlayana kadar sana yardım edemem.” Artık yeter. Şeref, onur laflarını söylemelerine rağmen kendileri şeref onurdan yoksun yaratıklar. Öfkeme yenik düştüm.
b-“Neden her ikinizde birbirinize benzerken bu kadar kavga ediyorsunuz ki? Bu da sizde bir şeyler ekgib olduğunu göstermez mi?”
RReis-“Misafirsin ve üstelik genç ve deneyimsizsin diye sana bir şey demeyeceğim. Aksi halde eğer ki kabilemden biri olsaydın çoktan kafanı koparmıştım.” Sözleri buz gibiydi. Öfkemi bile söndürdü. Yerini korkuya bıraktı.
başlık yok! burası bom boş!