orada durmuş noel ağacını süslüyordu ben de

Kuzuların Sessizliği’nin yazarı Thomas Haris, hayal edilebilecek en canavar seri katili yaratmak için yola koyuluğunda, sonuçta ortaya leziz yemek anlayışı, bakla ve bir şişe Chianti şarabı ile insan ciğeri yemek olan “Yamyam Hannibal” diye anılan Dr. Lecter çıkmıştır.

Ancak gerçek hayatta insan eti yiyen katillere pek sık rastlanmaz. Sadece tahminlere dayalı nedenlerden ötürü, Almanya yirminci yüzyılda insan eti yiyenlerin çok büyük yüzdesini üretmiştir. 1920’lerin toplumsal karmaşası sırasında, son derece hasta bir ruha sahip olan Fritz Haarmann, en az elli oğlan çocuğunu kesmiş, etlerinin bir kısmını yemiş ve sonra da kalanları karaborsada dana eti olarak satmıştır. En az onun kadar manyak olan vatandaşı Georg Grossmann, insan eti satarak gelirine katkıda bulunmuştur; ancak o tombul genç kadınları tercih edip etlerinden sosis yapmıştır. Savaş sonrası Alman yamyamlarından biri de müşterilerinden en az otuz tanesini öldürüp etlerini yemiş olan han işletmecisi Karl Danke’dir.
Almanya’da bu olayların yaşandığı yıllarda, Sado-Mazoşist bir kaçık olan Albert Fish Amerika’yı dolaşıp küçük oğlanları ve kızları avlamaktaydı. En sonunda on iki yaşında güzel bir kız çocuğu olan Grace Budd’ı kaçırıp öldürmekten idam edilmiştir. Grace’in vücudunun bazı parçaları ile kendine et yemeği pişirmiştir.

Yakın zamanlarda “Milwaukee Canavarı” Jeffrey Dahmer, yasak olan insan eti yeme güdüsünün medenileşmiş olduğu düşünülen hayatın yüzeyinin altında hala canlı olduğunun korkunç bir hatırlatıcısıdır.

Ne kadar ürkütücü olursa olsun, Dahmer’in suçları, teyit edilmiş elli iki kurbanla modern zamanların en korkunç seri katili olma rekorunu elinde bulunduran Rus “Çılgın Canavar” Andrei Chikatilo tarafından geride bırakılmıştır. Yaptığı sayısız korkunç işin yanında, Chikatilo kurbanlarının bir kısmının cinsel organlarının yemiştir. Bu, onu yakalayanların ifadesine göre, onu elen veren tuhaf bir ağız kokusuna neden olmuş bir eylemdi.

Ölüm korkusu hayvani bir korkudur. Onu yenmek gerekir. ölümden bilinçli olarak ancak sonsuz yaşama inanıp günahlarından korkanlar korkar.

ne diyon sen yarraaaam

kadavra.avi

Görünüşte, dedektifler Gein’in korku evinde yamyamlığa dair çürütülmesi neredeyse imkânsız işaretler bulmuşlardı. Bir tavada bir insan kalbi, buzdolabında kâğıtlara sarılmış vücut parçaları. Ancak bu iddia, Gein’in suçları ortaya çıktığı zamana ortalığı saran histerik rivayetlerden sadece biriydi. Mezar hırsızı Gein her türden kelimelerle anlatılamayacak eylemlerde bulunduysa da, yamyamlık bariz bir biçimde bunlardan biri değildi. Yine de çok sevdiği fasulye yemeğini bir insan kafatasının içinden yemeye bayılıyordu.

her insanın içinde bastırılmış duyguları yaşama arzusu vardır. ilginç ,korkunç ya da yasaklanan her şey insanoğlunun daima ilgisini ve merakını çekmiştir. seri katillere, cesetlere, öldürmeye, ölüme , kana , çürümüş cesetlere vb. duyulan ilginin kökeninde merakınız ve yasaklar yatmaktadır.

aynada kendine bakar ve kendisine dünyadaki en güçlü ve en tehlikeli adam olduğunu söylerdi. insan kılığına bir tanrı gibi hissediyordu kendisini

Çünkü cehennem biraz da insanın kendine musallat olmasıdır.

Bayan Durand-Decaen artık yaşamıyor. Dünya üzerinden tümüyle silindi,ona ait hiç bir iz bulunamaz artık. Kadını öldürdüm ,tecavüz ettim sonra cesedini bir güzel asitle erittim. asit kalıntılarını Lepoad'da bulabilirsiniz. hiç bir iz kalmadı... ceset yoksa cinayette yok demektir.. sıkıysa kanıtlayın?

sadist seri katiller kendi iç dünyalarına göre çeşitli kategorilere ayrılırlar. bazıları sadece kadınları öldürürken , bazıları ihtiyarları , bazıları mavi gözlü çocukları seçerler.. bazıları öldürmek için bıçak kullanırken bazıları ip,ustura, neşter ,balta gibi aletleri tercih ederler. pgibiyatrlara göre bu tamamen katilin çocukluğu ya da dönüm noktası olan pgibolojik vakasıyla ilgili bir durumdur.

kendimle iç içeyim , hem ölüyüm hem mezar.

http://imgim.com/666-666.jpg

seri katillerin hemen hemen pek çoğu güçlü cinsel unsurlar taşır. nasıl oluyorsa bazen garip bir şekilde bu dürtüleri dile gelir. tıpkı seri katil ve şehvet katili Jerome Brudos'un bayan iç çamaşırları ve ayakkabılarına takıntısı olduğu gibi..

insanların göründükleri gibi olduklarını sanmamalısınız

Kızıl Örümcek lakaplı Polonyalı seri katil Lucian Staniak yalnızca Varşova'daki sarışın ,genç kızları öldürüyordu sebebi ise annesi ve kız kardeşine kapkaç sırasında çarpan genç ve sarışın sürücünün ihmali sebebiyle annesi ve kız kardeşinin ölmesiydi. zamanla sarışın genç kızlara karşı bir öfke duymaya başladı. kızları önce kaçırıyor , tecavüz ediyor , ardından tornavidayla deşiyor, bağırsaklarını çıkarıp ve bir kenara atıyordu.

Ölüm; bu dünyaya ait olamayacak kadar gizemli ve güzel bir şey.

Nilsen akşam işten eve geldiğinde evinde sakladığı cesetlerle oynamaktan kendini alamıyordu. onların güzelim bedenlerine sahip olmak onu deli gibi heyecanlandırıyor , ölünün gizemi kendisini büyülüyordu. cesedi tutkuyla kollarına alıyor, saatlerce seyrediyor, onunla konuşuyordu. işi bittiğinde de onu yeniden döşemelerin altına sokuşturuyordu.

Nekrofiliyak (yani ölü sevici) olmak dünyaya ilginç gelmiyor. insanlar sadece kan görüyorlar. Ama bu beni hiç ilgilendirmiyor. insanların benim hakkımda ne düşündüğünü zaten hiç bir zaman önemsemedim.”