-
1.
0Beyler öncelikle söyleyeyim. hikaye uzun ve korku hikayesidir. ben yazdım hikayeyi, asıl nickim blade.
Gece 1'e geliyordu sanırım. Dışarısı zifiri karanlık.
Annem ve babam ayrıydı benim. Şiddetli geçimsizlikten dolayı. Annemle kalıyordum evde. Melek gibi kadındır. Bir dediğini iki etmem, oda etmez.
Birde benim kardeşim var. Oğuz, 13 yaşlarında. Kız arkadaşım, gönül.
Severdim, çok severdim onu. Belki herşeyden çok. Bilemiyorum. Oğuzda canımdı benim. Annem, herşeyimdir.
Gönül daha yeni gitmişti bizden. Odamda oturmuştuk, konuşuyorduk. Bana onlardan bahsetti.
3 Harfliler, dedi. Ateist olduğumdan pek aldırış etmiyordum bu duruma.
içten içe gülüyordum bile. Ama anlattığına göre, onlardan biri onu geçen sene ziyaret etmiş.
Anlatıyodu bana, bir gün kapı çalmış. Babası gelmiş, hadi gidiyoruz kızım giy üstünü gel hemen, demiş. Gönülde hemen hazırlanıp gitmiş. Babasının sözünü iki etmezmiş. Babası elinden tutmuş, şehir çıkışına doğru yürüyorlarmış. Babasına hiç birşey sormamış. Çünkü dimdik önüne bakıyormuş. Hiç böyle olmamış. Ciddiyetinin farkında olduğu için, susmuş.
Şehirden çıkacakken, bir araba yanaşmış yanlarına.
Arabadan biri inmiş. Gözlerine inanamamış, şok olmuş.
Arabadan inen, babasıymış. O halde elini tutan kimdi ? Sağına baktığında hiç bir şey görememiş.
Peki o halde, o kimmiş ? O günden sonra pgibolojik tedaviler görmek zorunda kalmış. Eğer o şans, babası orada olmasaymış. Şehir çıkışında bir kuyu varmış, oraya hapsolacakmış.
Bunu söylerler çoğu zaman. Bende duymuştum. o kuyuda bi kaç çocuk olduğu söylenir.
inanmam ben öyle söylentilere. Gözümle görmedim çünki. Her neyse. Gönüle inanmış gibi yaptım. Şaşırmış gibi yaptım.
Ama anlatırken gerçekten yaşamış olduğu gözlerinden okunuyordu. Bir şey diyemedim. Kafam karıştı. Bilgisayarın başında oturuyordum. Odanın ışığı kapalıydı.
Annem uyuyordu, oğuzda arkamdaki ranzada yatıyordu. Kız arkadaşı vardı galiba hergelenin telefonla mesajlaşıp dururdu.
---
Bilgisayardan cin çağırma eylemlerini araştırıyordum.
Aklıma takıldı gönülün anlattığı şeyler. Yalan söylemiyordu. Bunu anlayabiliyordum.
Girdiğim siyah arka planlı bir internet sitesinde, ayin gibi bir türle çağırılabileceği yazıyordu.
Güldüm, nasıl olabilirdiki ?
Ayrıntılı bir bilgi yoktu. Sadece ayin ile çağırılır, dikkatli ol. Yazmışlardı.
Detaylı bilgiye ihtiyacım vardı. Ebubekir diye bir arkadaşım vardı. Kardeşimdir, her daim yanımdadır. O bahsederdi böyle şeylerden.
ONLAR tarafından rahatsız edildiğini söylerdi.
Alay eder gibi bir anlatış biçimi vardı, ama oda doğru söylüyordu. Yaşamıştı.
Hatta, evde ayak sesleri duyduğunu söyledi. Her gece onu rahatsız ettiklerini söyledi.
Odasının kapısı durduk yere çat diye kapanıp onun uykudan uyanmasına sebep olurmuş ara sıra. Geceleri mesaj atardı, uyuyamıyorum selman, diye.
Teselli ederdim. Her neyse, geç olmuştu. Arkamı döndüğümde oğuzunda telefon elinde, uyuya kaldığını gördüm.
Güldüm, az gelmedi başıma bu olaylar.
Çok geçtim bu yollardan. Yorgan altında nefessiz kalırdım ben. Aldım telefonu elinden, duvar kağıdı yapmış kızı.
Çokta tatlı bi kız. Kapmış dişiyi muallak
Her neyse, uzandım yatağıma. Koydum telefonumu yastığın altına, yine gönül geldi aklıma.
Her geldiğinde gülümser yüzüm. Yavaş yavaş, uyudum.
Ay ışığı aydınlatıyordu sokakları. Uzatan sıfatını tam olarak göremedim kızın.
iki eliyle hırkasını tutmuş, terliklerle koşuyordu bize doğru.
Selman, dedi ince bi sesle. Gönül dü o, bize doğru koşuyordu.
Ebubekirin omzundan çektim kolumu, sarıldım gönüle. Kulağına fısıldadım, pekte fısıldamak sayılmaz aslında. Normal bi sesle, " ne arıyosunlan bu saatte dışarda gerizekalı " dedim. Yanağından öptüm. Baktım gözlerine. Tamam sus, dedim. Parmağımı dudaklarına koydum. Beni merak ettin, dimi ? dedim. Atladı üstüme, sarıldı, hıhı dedi. Bi elimide bunun beline doladım. Ebubekir, ben, gönül, bize doğru yola aldık.
Mahalle aralarında bazı yerlerde, sadece sokak lambası aydınlatıyordu sokağı. Hava soğuktu. Gönülün üşüdüğünü farketmiştim. Ceketimi falan verecek değilim. Tarzan gibi çıkmasaymış. Zaten eve az kaldı.
Ebubekir sessizdi. Susuz kalmış gibiydi. Belki birazda aç.
Kapıya gelmiştik. Elimi cebime attım.
Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Ev her zamanki gibi sesizdi. içeriye girdik. Sessizce, geçin şöyle mutfağa bakalım. Hem olanları anlatır ebubekir. Bende size bişeyler ikram ederim, dedim.
Mutfağa girdik.
Masaya oturdular. Ebubekir kafasını masaya koydu. Kollarını birleştirdi. Gönülde ebubekire dokunup, "ebubekir, ne oldu sana söyle, ne oldu ?" diye soruyordu.
Bende sürahiyle, sakinleştirici niyetine 3 bardak su doldurdum.
Koydum masaya. Dolabın kapağını açtım. Dünden kalan pasta vardı. Çıkardım pastayı. Kestim 3 dilim, koydum tabaklara.
Sonra tabaklarıda masaya koydum. Çektim kendime bi sandalye. Oturdum. Gönül ayağa kalkıp sandalyesini bana yakınlaştırdı. Bi elini belime koydu. Yanağıma ıslak bi öpücük kondurdu. Kulağına fısıldadım, yapma çocuğun yanında. Bak şunun haline. Destek çıkalım ona, dedim. Tamam diye fısıldadı oda. Yüzü gülmüyodu o anlık. Ama gözlerinden neşesini okuyabiliyodum.
Döndüm ebubekire. Ellerini anlına koymuş, dirsekleri masada. Düşünüyor öylece.
Koluna koydum elini. Anlat kanka, ne oldu ? dedim.
Çekti ellerini alnından. Anlatmaya başladı, yeni ağlamıştı. Sesi titrekti. Genizden geliyordu. Ağlamaya hazırdı, en ufak bişeyde ağlayacak gibiydi.
"kanka,ben uyurken birden kapı çat diye kapandı. Yine aynı olay oldu. içeride birileri vardı. Ama göremiyordum. Kanka... (ellerini tekrar anlına koydu. Ağlıyordu yine) bişey boğazımı sıkıyodu kanka.. Sesim çıkmıyoduu. Çıkmıyodu. Çıkmıyodu işteee ! (elini masaya vurdu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyodu.) öldürüyolardı benı kanka ! Yapamıyorum artık dayanamıyorum her gece buna. (bağırarak) Olmuyo ! Beni göz göre göre öldürüceklerdi. Hareket edemiyodum. Nefesini boğazımda hissediyodum. Kalbime batıyodu bişey.. Bu gece çok ileri gittiler... Son anda annem üstümü açmışımdır diye üstümü örtmeye geldiğinde ışığı açtı ve her şey bitti. Nefes nefese kalmıştım.
Annem göz yaşları içindeydi. Ben iyiyim anne diyip hırkamı aldığım gibi sokağa attım kendimi.. işte burdayım.
-
2.
0içeri birden annem girdi.Tümünü Göster
-Aa, hoşgeldiniz çocuklar, dedi. Hoşbulduk hatice abla dedi ebubekir.
Gönül daha çok anne demeyi tercih ediyordu. Hoşbulduk anne, dedi.
Annem, hah gelinimizde burdaymış, dedi.
Bi gülümseme oldu ortada.
Ne oldu anne ? dedim. Su içecektim oğlum, sizi gördüm, dedi. Ebubekiri farketti. Gözyaşlarını, kızaran suratını.
Ebubekirin yanına gitti, elini omzuna koydu,
Aaaaa, noldu sana oğlum ? dedi.
Boşver anne sonra anlatırım ben sana olayı dedim. Çıkıyoduk bizde tam, dedim. Tuttum gönülün elinden. Ebubekirde hazırdı, çıktık evden.
Yol biraz uzundu. Gönüle ceketimi verdim. Soğuğa dayanıklıyımdır ben.
Yine, bi kolum ebubekirin omzunda, bi kolum gönülün belinde. Gönülün uykusu vardı. Sessizdi. Başını omzuma dayamıştı, yürüyoduk.
Ebubekir çok stresliydi. Onu anlayabiliyodum. Fakat onun için yapabileceğim bişey olabilirdi sanırım. Bunu biliyorum.
Ölü gibi bi sesle,
Nereye gidiyoruz ? diye sordu ebubekir.
Sizin eve gidiyoruz dedim. Gönül, annenler merak etmesin seni ? evinin önünden geçerken git istersen sen ? dedim. Bu işe onu sokmamalıydım. O kadar uykusu vardıki, duymamıştı. Resmen ayakta uyuyodu. Biraz daha yürüdük.
Gönülün evinin önünde, hırkasının cebinden anatarını çıkarıp dış kapıyı açtım. Gerçekten uyumuştu. Kucağıma aldım, evinin kapısına kadar çıkartıp kapıyı açtım. içeri girdim, kucağımda zütürdüm, yatağa yatırdım, üstünü örttüm, yanağına bi öpücük konduracakken ebubekirin çığlığını duydum. Hemen çıktım evden, sessizce kapıyı kapadım. Merdivenlerden indim, ebubekirin yanına koştum. Yine ağlıyodu, yeter ulan artık yeter diye sıkıyodu kendini.
Bu durumu beni çok üzüyodu. Ne oldu lan yine diye bağırdım.
Burdalardı, yanlız kaldığımda buluyolar beni, yine geldiler. Seslerini duydum. Yine burdaydılar dedi.
Ebubekirin ensesinden tuttum, bak bana, baak ! diye sakinleştirmeye çalışıyorum. Oğlum biz bir bütünüz lan. Çözücez oğlum bu sorunu. Çözücez. Bana güven oğlum lan. Güven. Gel şimdi gidiyoruz, dedim. Attım elimi omzuna. Yine sakinleştirmek için güldürüyorum.
Aga bak nooldu biliyonmu, geçen havada salto atayım derken sehpaya serçe parmağımı vurdum, taşşaklarım ters döndü amk, diyerek eğlendirmeye çalışıyordum. Eğleniyorduda. Gülümsüyordu.
En fazla bunu yapabilir zaten. Çocuğun yerine kendimi koyuyum diyorumda. Deliririm lan. Her neyse, saat 5 e yaklaşıyordu. Ebubekirin evine gelmiştik. Yavaşça kapıyı açıp içeriye girdik.
Ev gayet sıcaktı. Oğlum beni sakın yalnız bırakma bak, dedi. Annesi üst katta uyuyormuş. Rahatsız etmek istemedik.
Sende bu in cin kitapları falan varmılan ? dedim. Var, dedi. Zaten bunlar yüzünden geliyor bu olaylar başıma dedi. Ver o kitabı dedim. Gittik odasına. Odada eşyalar yerle bir olmuştu.
Bunu onlar yaptı, dedi. Sesi yine titremeye başladı. Sakın ağlama lan, dedim. Çözücez bu sorunu dedim.
Tamam dedi. Kitabı elime verdi, ismi " Gizli ilimler " idi.
Açtım, inceledim biraz.
Cin çağırma bölümünü buldum.
Hiç gecikmedik. Hemen yeterli ortamı oluşturmak istedim.
Bir kaç mum bulduk, yaktık. Ayin olayı doğruymuş.
Bu kitapta detaylı bilgiler yazıyordu.
Odanın 4 yanına mumları koyduk. Kitaptaki kelimeler arapçaydı. Ebubekir eskiden kuran kursuna gitmiş.
Okumasını öğretti bana. Ezberledim kelimeyi.
Bunu yapmak istediğine eminmisin ? dedi bana ebubekir.
Evet dedim, senin için kanka dedim.
Gülümsedi. Işığı kapatıp mumları yaktık. Ortaya bir şekil yaptık, topraktan.
Toprağı çiçek saksısından temin etmiştik.
Başladık, kelimeleri söylemeye.
Her kelimeyi söylediğimizde mum ışıkları dengesizleşiyordu.
Yükselip alçalıyordu.
Her kelimeyi söylediğimizde daha fazla yükseliyordu.
En son ateş söndü. Işığı yakarsak çok kötü sonuçlar olacağı yazıyordu.
Karanlıkta kalmıştık. Ebubekirin ağlamasını duyabiliyordum.
Şşşt, dedim. Kitapta kelime harici ses olmaması gerektiği yazıyordu.
Bazı sesler duymaya başladık.
---
Mumlar birden sönmüştü. Odanın içinde karanlıkta kalmıştık. Ebubekirin ağlama sesleri ve gerilimden oluşan nefes sesleri gideriyordu odanın sessizliğini.
Arapça kelimeler fısıldanıyordu kulağımıza.
Kısık bi sesle, ne ? dedim. Yine arapça kelimeler söyleniyordu.
Ebubekir dayanamadı, anlamıyoruz ulan ! diye bağırdı.
Aradan 3 saniye geçmeden, kulağımda çekimsiz bi acı hissettim. Bir çığlık yankılanıyordu kulağımda.
iki elimle kulağımı tuttum, yeter, yeteeer diye bağırarak yere kapandım.
Sesler kesilmişti. Hiç bi ses yoktu. Sonra mumlar tekrar alev aldı.
Odayı mumlar aydınlatıyordu sadece.
Ebubekirin olduğu yere baktım, orada değildi. Bu korku canıma tak etmişti.
Ebubekir, diye seslendim. Gözlerim dolmuş, sesim titriyordu. Gözümden 1 damla düştü bacağıma. Tekrar, ebubekir ismi süzüldü ağzımdan.
Kendimi koyvermiş, ağlayacakken arkadan boğazıma bir kol sarıldı. iki elimle kurtulmaya çalışırken bi ses geldi kulağıma, "ebubekir artık yok." diye bir ses. Çok değişikti.
Sanki sesi sigara içmekten gitmiş, yaşlı amcalar gibi.
Yerdeki telefonu bir elimle tutup arkamdaki kişinin kafasına doğru rastgele vurdum.
Nereye vurduğumu bilmiyordum ama beni bırakmıştı. Yeniden, "aptal" diye bi sözcük söyledi. Hemen ayağa kalkıp ışığı sertçe açtım.
Yerde çelimsizce yatan beden, ebubekire aitti.
Fakat sesi değişmişti. Yardım etmek istedim, bir o kadarda korkuyordum.
Tekrar dizlerinin üstüne geldi, ayağa kalktı yavaşça.
Ağzını oynattı,
- Arkadaşın artık bizim, dedi ve gülmeye başladı.
Ne yapıcağımı bilemedim. Sehpanın üzerinde duran makas çekti dikkatimi.
Onu öldürebilirdim, ama yapamazdım. Oralarda bir yerlerde o vardı, ebubekir oradaydı.
Sıktım yumruğumu, suratı gülen, ama dudağından az önce yediği darbe yüzünden kan süzülen ebubekirin önünde sertçe durdum.
Ne istiyosun ondan ? dedim. Hırslı bi ses tonum vardı o an. Sinirliydim. Korkusuz, cesaretliydim. Ancak her şey bir anda değişti.
Bir hareketiyle ışığı söndürdü. Korkmaya başlamıştım.
Işıklar kapalıyken bana her şeyi yapabilirdi. Her ihtimale karşı, sehpanın üzerinde duran makası elime almak için hamle yaptım.
Karanlıkta makası bulmam biraz zaman aldı. Elime aldım, rahat bırak bizi, ne istediğini söyle ! Diye bağırdım. Sesim titriyordu. Korktuğum her yönden belli oluyordu.
- Sizden ne mi istiyorum. (kahkaha) siz rahat durmadınız, dedi.
Sustum biraz. Arkadaşımı rahat bırak, nolur, yalvarırım sana uğraşma bizimle', dedim. Sustu, korkudan geri gidip duvara yaslandım.
Sıkışıp kalmıştım. Odada sadece mumlar yanıyordu. Her yeri aydınlatmıyordu. Ayak sesleri duydum.
Odanın kapısı çaldı.
(tık tık)
- Oğlum, müsaitmisin, ne yapıyosun içeride ?
Elif teyzeydi bu. Ebubekirin annesi. Lanet olsun her şey üst üste geliyor, derken boğazımda hissettim ellerini.
Nefes alamıyordum.
Odanın kapısı aralandı, bir el uzandı ve ışığı açtı.
Nefes alamıyordum, ebubekirin suratına baktım.
Beti benzi akmış, gözleri bembeyazdı. Boğulacaktım. O reflex ile makasın ucunu karnına sapladım. Ellerinin gevşediğini hissettim. Sadece gevşemekle kalmayıp bırakmıştı. Ve
- Bana böyle zarar veremessin, dedi. yere yığıldı. Annesi elleri ağzında korkuyla bizi izliyordu, şoke olmuştu.
Hemen oğlunun üzerine koşup, oğluum ! diye ağıtlar yakmaya başladı. Ben pişman ve ağlak bir şekilde öylece bakıyordum yerde yatan ebubekire. Hemen o telaşla cebimden telefonu çıkarıp ambulansı aramak istemiştim. Ama telefonu cebimde bulamadım.
Telefon evde kalmıştı. Annesi gözlerime baktı. Ve ayağa kalkıp, yakama sarıldı.
Korkmuş gözlerimle, telaşlı gözlerine bakıyordum.
- Ne yaptın sen oğluma ! diye çığlık atmaya başladı. Ben elinden kurtulup hemen ev telefonundan ambulansı aradım. -
3.
0---Tümünü Göster
Elif teyze ağıtlar atarken ben orda oturmuş olanları izliyodum.
Ebubekir yerde gözlerini açmıştı, göz bebeği yerine gelmişti.
Yüzüne kan gelmişti. Sesi fazla çıkmıyordu. Kan kaybediyordu.
- Ne oldu bana... dedi güçlükle.. konuşamıyordu.
Hemen yanına gittim, elif teyze üzerime saldırdı.
Güç olarak, o yaşlı olduğu için ondan güçlüydüm. Elini tuttum, elif teyze sakin ol olanları anlatıcam sana lütfen sakin ol, dedim. Korkuyordum.
Elif teyze çok telaşlıydı. Tekrar oğlunun başına koştu ve "iyimisin oğluuuuum, iyimiiisiiiiinnnnn" diye ağlamaya başladı.
Güçlükle, iyiyim, dedi ebubekir. Annesinin ağıtları eşliğinde ambulans sesi duyuldu mahallede. Camı açıpi ambulansa evin burası olduğunu söyledim.
Koşup kapıyı açtım. O sırada sedyeyle içeri girdiler. Ebubekiri aldılar sedyenin üstüne.
Hızlı bi şekilde ambulansa zütürdüler. Tüm mahalle ayaklanmıştı.
Ambulans, siren sesi eşliğinde uzaklaştı.
Elif teyze ebubekirin arkasından ağlıyordu.
Sokaktaki bağırışlarından komşular aşşağı indi, elif teyzenin bağırışları içimi çok acıtıyordu.
- Katiiil, biricik oğlumdan ne istediiin,
Diye bağırıyordu. Zar zor sakinleştirilen elif teyzeye tüm olayı başından sonuna kadar komşuların yanında anlatmak zorunda kaldım.
- ... ve sen odaya girdiğinde, beni boğuyordu. Mecburen reflex olarak elimdeki makası ona karşı kullanmak zorunda kaldım. Üzgünüm. Gerçekten çok üzgünüm, ama benim bi suçum yok elif teyze.., diye izah ettim.
O gece çok bitkin bi şekilde döndüm eve. Bizimkiler uyuyordu. Saat 7'ydi. Biraz uyumam lazımdı, biraz uykuya ihtiyacım vardı...
Kapıyı açtım, yavaşça merdivenlerden odama doğru çıktım. Odamın kapısından girecekken, sesler duydum. Biraz daha yakınlaşınca farkettim.
Oğuz, telefonumda ebubekirin attığı ses kaydını dinliyordu.
içeri daldım, ani bi hareketle telefonu elinden aldım ve sessizce, geç yatlan yatağına, dedim.
Uykum yok ! diye bağırdı. Boğazından tutarak, bağırma, annem uyuyor gerizekalı dedim.
Bıraktım. Şimdi git televizyonmu izleyeceksin ne yapacaksan yap ama sessiz ol, dedim.
Yatağıma uzandım. Bütün o gecenin stresiyle yattım, yorganı üzerime çektim.
Tam uyuyacakken annem sakince odaya girdi.
Telefon çalıyordu. Gönül arıyordu, kendimi toparlayıp telefonu açtım.
Alo, bile demeden hemen;
- Sevgilim, beni iyi dinle. 1 saat sonra, eskiden gizlice buluştuğumuz yere gel. Çok önemli, orda olman gerek." deyip kapattı telefonu.
1 gram uyku uyuyacaktım, yok. Olmadı.
Tüm günün yorgunluğuyla, giyindim ve hazırlandım.
Aceba bu kız beni sabahın 8 inde neden oraya çağırsın ?
Neyse, vardır elbet bi bildiği diyerek çıktım evden.
Son anda telefonumu unuttuğum aklıma geldi. Kapıyı açtım, içeri girdim.
Oğuz televizyon izlemiyordu. Yatağına gitti heralde dedim. Merdivenden çıktım ve odaya girdim. Yastığımın altında duran telefonu alıp cebime koydum.
Bu arada oğuzu dürtüp, şşt televizyon izlemiycekmiydinlan sen? dedim.
Iııııı, dedi. Ne ? dedim. Ne zaman dedim ben öyle bişey ya, uykum var dedi ve yorganı başına çekti.
Yorganı çektim, korkmuştum.
- Oğlum sen az önce ayakta değilmiydin ? Benim telefonumu karıştırmıyormuydun ? dedim.
+ Yoo, rahat bırak beni abi ya uykum var, diyerek yorganı tekrar başına çekti.
O anda anladım, gönüle yapacakları şeyi yapacaklardı banada.
Buluşma yerine gitmedim, gönüle mesaj çektim,
- Aşkım, az önce senmi aradın beni ?
Biraz sonra mesaj geldi.
+ Hayır bitanem, şimdi uyandım bende. Mesaj sesinden, ne olduki ?
Bu mesajı gördükten sonra iyice korkmaya başladım.
Kime güvenecektim ben ?
Kimlere güvenebilirdim...
- Bekle, geliyorum. 5 dakika sonra kapıda ol, dedim.
Evden çıktığım gibi koştum. Ne oluyordu böyle...
Düşüncelerim çok karmaşıktı..
Bir yandan ebubekir.. Bir yandan ONLAR...
Dengesiz koşuyordum. Uykusuzdum. Kapıda bekleyen gönülü gördüm. Elinden tutup, herşeyi yolda anlatıcam meleğim. Gel benimle, hastaneye gitmemiz gerek, dedim.
---
Ebubekiri merak ediyordum.
Gönül yolda giderken sordu, aşkım, ne oldu ?
Durumu anlatmak zorundaydım.
Meraklı gözlerle gözlerime bakıyordu.
Anlatmaya başladım...
-Aşkım sen neredeyse ayakta uyuyordun. Ben seni kucağıma alıp yatağına yatırdım. Sonra ebubekirin sesini duydum. Koştum. Sen güvendeydin, içim rahattı.
Ebubekiri rahatsız ediyorlardı. Onlar gönül... (v.s v.s) ... ve sonra ambulans ebubekiri zütürdü...
Bunları anlatırken gönül şaşkın, korkmuş ve üzüntülü gözlerle dinliyordu beni.
Ben bunları anlatırken çoktan hastaneye gelmiştik.
Tam hastanenin kapısından girecekken, ebubekir çıkıyordu kapıdan annesiyle beraber.
iyimisin, diye gittik hemen yanına.
- Olum, tamam bişeyim yokda. Bunu neden yaptın bana ? , dedi.
Yolda onlarla beraber yürürken durumu anlatıyordum.
- ben, benmi... Ben seni boğmayamı çalıştım... , diyordu şaşkınlıkla.
Ona, kendinde olmadığını belirttim. Ama her şey geçmişti.
Sanırım onlar artık bizi rahatsız etmiyordu.
Yada öyle sanıyorduk. Ebubekirin iyi olduğunu gördükten sonra gönülü alıp bizim eve gittik.
Bu kızla ciddi düşündüğümü ailelerimiz biliyordu. O yüzden onun bizde kalması falan sorun olmuyordu.
Uykusuzluktan ölüyordum neredeyse. Evin kapısını açtık. Saat sabahın 9'uydu.
Oğuz geçmiş çizgi film izliyordu.
- hoşgeldin abi, hoşgeldin gönül abla, dedi.
Bitkinlikten cevap vermemiştim.
- hoşbulduk oğuz, demişti gönül.
Merdivenlerden odama çıkmıştık. O yorgunluktan kendimi yatağa attım. Gönülde yanıma yattı.
Gözlerimi kapattım. Üstümüzü battaniye ile örttü, kafasını göğsüme koydu ve tam uyuyacakken, aşşağıda annemin ve oğuzun bağırışmalarını duydum.
Kalktım yataktan, aşşağı bakmaya giderken ebubekir kapıdan içeri girdi.
Elinde bir bıçak vardı. Bıçak kanlıydı.
Düşündüğüm şey olmamalıydı. Bıçağı görünce gönül çığlık attı.
- Ne oldu selman ? Hı ? , deyip kahkahalar atmaya başladı.
Suratında alaycı bi ifade vardı. Elindeki bıçakla gönüle saldırdı.
Tutamadım, sanki yerinden kımıldamıyordu bacaklarım.
Bıçağı gönülün karnına soktu, gönülün son nefesini hisseder gibi oldum.
Kalbimden bir parça koptu. Onunla beraber öldüm sanki. Yüreğim parçalandı o görüntüde.
Ebubekir hala gülümsüyordu. Gözleri bembeyazdı.
Beti benzi akmıştı suratının. Bıçağı gönülden çıkardı, gönül yere yığıldı.
Bana doğrulttu, ve tam saplayacakken "gönüül !" diye bağırarak uyandım.
Gönül yanımdaydı. Saat 10 olmuştu.
Ne oldu hayatım, kabusmu gördün ? dedi.
Yok bişey, dedim. Pgibolojim alt üst olmuştu.
Kolumu gönülün beline atarak koydum kafamı yastığa.
Kafamda bir çok düşünce vardı.
Ama uykusuzdum.
- Uyuyamıyorum gönül, dedim. Yanağımdan öptü, sarıldı.
Tekrar dene, dedi. -
4.
0Uyandım. Saat 5 olmuştu. Yanıma baktığımda gönül yoktu. Çıktım yatağımdan, aşşağı indim.Tümünü Göster
Mis gibi yemek kokuları geliyordu burnuma.
Merdivenlerden inerken, gönülün sesini duydum.
- işte. Çok zor günler geçiriyorlar, diyordu.
Ne olduğuna bakmaya gittim. Mutfakta anneme yemek konusunda yardım ediyordu. Bu sıradada olayları anlatıyordu.
-Anne ? diye seslendim. Annem acınası gözlerle bakıyordu bana.
Tünaydın oğlum, dedi. Yüzü gülüyordu, ama gözleriyle bana acıdığını belli ediyordu.
-O halde biz çıkalım şimdi, akşam yemeğe geliriz annecim, dedi gönül.
- Tamam kızım, fazla geç kalmayın, dedi annem.
Elimden tutup, koridora zütürdü beni gönül.
- Ebubekiri ziyaret etmeliyiz, dedi.
- Tamam hayatım, dedim.
Hazırdım zaten. Banyoya gitim, elimi yüzümü falan yıkadım.
Hazırlandım, kapıdan çıkacakken,
- Kendine dikkat et oğlum, dedi annem.
- Tamam, diyip kapadım kapıyı.
Oğuz evde yoktu.
- Oğuz nerede aceba, dedim kendi kendime.
- Arkadaşı çağırdı, top oynayacaklarmış, deyip güldü gönül.
Ebubekirlere doğru yola çıktık.
Ebubekirlerin evine vardık. Kapıyı annesi ağlayarak açtı.
- Ne oldu elif teyze ? Ne olduu ? , dedim telaşlı bi sesle.
- Orda, diyerek bize ebubekirin odasını işaret etti.
Koştum hemen, kapıyı açmaya çalıştım, kilitliydi.
- Gidin burdan, gidiiiin ! diye bağırıyordu ebubekir.
Gönül korkmuştu, duvara yaslanıp yere çökmüştü. Ne oldu ona dedi, korkak bi ses tonuyla.
Aldırmadan,
- Ebubekir aç yoksa kırıcam, aaaç ! diye bağırıyordum.
Arkada annesi ağlıyordu. Babası yurt dışındaydı. Annesiyle kalıyordu.
- Aç şunu, dedim. Açmadı. Geri yaslanıp, kapıya bi omuz vurdum. Kırılmadı.
Tekrar geriye yaslandım, ve tekrar vurdum.
Kırılmadı.
Bu sefer geri gerilip, bir tekme attım. Kapı küt diye yere düştü.
Ebubekirin içerideki halini görünce tüm pgibolojim yerle bir olmuştu.
Tırnaklarıyla yüzünü soyuyordu.
- Çıkın odadaaan ! diye bağırmaya başladı. Ağlıyordu. Yatağından kalkıp üstüme yürüdü.
Tek çaremin bu olduğuna inandım, gerilip suratına bir yumruk atıp yere düşürüp sersemlettim onu. Annesi ve gönül arkada ağlıyorlardı.
Çaresizdik. Hepimiz çaresizdik. Onu bu durumdan kurtarmalıydık.
Yerde bayılmışken annesinden bir ip istedim.
Annesi ipi getirdi. Ellerini arkaya doğru bağladım. Kendine zarar vermemesi için. Sonra onu yatağa yatırıp, yatak başlığına ellerini ve ayaklarını bağladım.
Ne yapacağı belli olmazdı. Gözlerini açtı.
Bana baktı. Ve gülümsedi. Kanlı yüzünde o alaycı ifadesi beni çok korkutuyordu.
Gönüle, elif teyzeye destek çıkması için burada kalmasını söyledim.
Benim eskilerden bildiğim bir hoca vardır.
Ona gitmek üzere yola koyuldum.
Ebubekirin bu hali beni yüreğimden yaralamıştı.
En yakın dostumu kaybediyordum.
Koşa koşa gittim. Hoca bizim evin az aşşağısında oturur.
Koştum.
Evinin kapısına geldim. Çaldım hızlıca. Açtı kapıyı,
- Buyur evladım, dedi.
Bağında kavuğu, sakalları ağırmış, 60 yaşlarında bir insandır.
Çok severim kendisini.
-Hocam hemen gelmeniz gerek, çok önemli bi vaka var. Acele edin çok önemli hocam, dedim. Sesimden telaşlı olduğumu anlamıştı.
Terliklerini giydi, anahtarını alıp kapıyı kapattı.
Koşun hocam, dedim.
- Ne oldu evladım, hele bi anlat bakalım, dedi.
Hocam gözlerinizle görüceksiniz zaten anlatması çok uzun, koşun, dedim.
Bir kaç dakika sonra ebubekirlerin evine varmıştık. Kapıyı çaldım.
Hoca nefes nefese kalmıştı. Geldik hocam, geldik, dedim.
Kapıyı gönül açtı, aşkım çok kötüleşti, dedi.
Hocam girin içeri dedim. Tuttum kolundan, kapıya kadar getirdim.
Hocam, odanın içinde, dedim. içeriye girdi, kelime i işadet getirdi.
Odadan çıktı hemen. Beti benzi akmıştı. Korkmuştu.
Ne vardı bu kadar korkaca ? Bende girdim içeri, hoca arkamdan geldi.
Ebubekir yatakta kahkahalar atıyordu. Yüzünden kanlar akıyordu. Bi elini ipten kurtarmıştı.
Yüzünün derisini soyuyordu. Kanlı gözleriyle gülerek bana baktı.
Hocam bişey yapın ! diye bağırdım.
Hoca arapça kelimeler söylemeye başladı. Ebubekir sakinleşmeye başladı.
Yatağı sallamayı bıraktı. Durdu, kanlı göz kapaklarını yavaşça kapattı.
- Çabuk bi kağıt, bi su, ve çakmak getirin bana, dedi hoca.
Hemen aradık, bulduk istediği şeyleri, verdik hocaya.
Annesi hala ağlıyordu. Ağlamaktan gözlerinin altı mosmor olmuştu.
Gönülün kanı donmuştu. Odaya giremiyordu. Ebubekire bakamıyordu.
Hoca kağıda bişeyler yazdı, suyun üstüne getirip kağıdı yaktı.
Kağıdın küllerini suyla karıştırdı. Ebubekirin suratına döktü, ve döktüğü anda ebubekir çığlıklar atarak yatağı sarsmaya başladı.
Bi kaç saniye sonra durdu. Gözlerini açtı, göz bebekleri yerindeydi.
Ağlamaya başladı, "noldu bana" diye ağlıyordu.
Ebubekir normale dönmüştü. Artık içinde başka biri yoktu.
- Yüzüm acıyo laaaaan, diye bağırdı.
Hoca, bismillahirrahmanirrahim dedi, yüzü gülüyordu.
Hadi gözünüz aydın, dedi. Kapıdan çıktı, evine doğru gitti.
Hepimiz odaya girdik. Ebubekirin ellerini çözüyorduk. Serbest bıraktık.
Ona durumu anlattık. içerden yara bandı, bandaj falan getirdik.
Gönül şaşkın bir şekilde, yüzü gülüyordu.
Elif teyze ise, çok şükür allahımaaa, diye neşe içinde bağırıyordu.
Gerçekten mutluydum o an, tuttum ebubekirin yara içindeki elini,
- Oğlum, ne çektik ulan biz seni kaybetmemek için. Biliyomusun. Değerini bil at kafası, dedim. Sarıldım şerefsize. Aah, dedi. Canı acıyordu.
Yüzünü bandajla sarmasına yardım ettik. Ona baktık, yaralarını sardık.
Hepimiz çok mutluyduk.
Her neyse, iyice bi dertleştik, moral olarak netleştik.
Bu sırada telefonu çıkarıp anneme, geliyoruz merak etme diye mesaj çektim. Telefonu oradaki sehpaya koydum.
Ebubekirin dinlenmeye ihtiyacı vardı. Yatağına uzanmasına yardım ettik. Gönülle fazla geç olmadan çıktık.
Anneme 8 olmadan döneriz demiştik. Döndük.
Yemekler çok güzeldi, gönülün marifetleri anneminkiye birleşince ayrı bi tat oluyodu ya, anlatılmaz.
O gün benim için çok yorucuydu. Annem ne olduğunu sordu, yarın anlatırım dedim.
Karnımızı doyurduktan sonra gönülü evine bıraktım. Yanağından bi öpücük aldım. Evime doğru yürümeye başladım.
Çok uykum vardı. Herşey bitmişti. Her şey normaldi.
Rahat bir uyku uyuyabilirdim. Evime döndüm, kapıyı açtım, yavaşça kapadım, merdivenlerden çıktım, kendimi yatağa fırlattım.
Yatar yatmaz uyudum.
Sabah oğuz uyandırdı. Kalk kahvaltı edicez diye dürtükledi. Elimi yüzümü yıkadım. Annem kahvaltı yapmıştı.
Telefonumu bulamadım. Nerde diye ararken ebubekirlerdeki sehpanın üzerinde unuttuğum aklıma geldi. Anne, hemen geliyorum, dedim.
Terliklerle fırladım dışarı. Ebubekiride görüp gelirdim hem.
Herşey düzeldi sanmıştım.
Taki, ebubekirlerin evinin önündeki cenaze arabasını görene kadar.
Annesi fenalaşmıştı, dışarıda komşular zor zaptediyordu.
Cenaze arabası giderken arabanın arkasında ebubekirin resmi vardı.
Yikıldım o an, telefon aklıma geldi. Belki bişey yazmıştır, belki haber vermiştir.
Belki ona yardım edememiştim. Koştum içeri, aldım telefonu elime.
Haklıydım. Bir sesli mesaj vardı.
- (ağlayarak)Kanka, can kardeşim. Her şey bitti sanmıştık. Benim için bitmiş. Sizin için bitmemiş. Benden birşey istediler. Yapmassam, sana ve gönüle bulaşacaklarını söylediler. Mecburen yaptım. Lütfen kızma bana. Mutlu olun tamammı. Sizi çok seviyorum kardeşim. Siz bana, beni sevdiğinizi gösterdiniz, sıra bende... Kendine iyi bak kardeşim...
Yıkıldım... -
5.
0bu nasıl hikaye yazılıs sekli lan uzun ve arka arkaya olum az yazacan ara ara entry atacan durum yoklayacan ki merakı popisi olsun hikayenin
-
6.
0(bkz: blade hikayeler)