1. 26.
    0
    okuyun beyler harbi süper akıcı
    ···
  2. 27.
    0
    anlat amk gelirler panpa
    ···
  3. 28.
    0
    @21 saolsın panpam en azından paylasmak iyi geldi okuyanların oldugunu bilmek
    ···
  4. 29.
    0
    yok mu gelenler panpalarım
    ···
  5. 30.
    0
    @23 panpa aldatılmak çok lanet bir durum aldatan kişi en büyük huurdur 2 ay oldu benim de ne okula gidiyorum ne bi tak yapabiliyorum sadece uyuyorum kafadan çıkartamıyorum cipralex kullanıyoruz işte onunda bi taka yaradığı yok bu arada prozac sakat amk boşalamıyosun
    ···
  6. 31.
    0
    @25 panpa ilac filan bahane kafandan atamadıgın surece ne kullanırsan kullan adamı dibe goturuyor
    ···
  7. 32.
    0
    @25 libido mu kaldı be panpa nefes alacak derman kalmadı ki onu dusuneyim
    ···
  8. 33.
    0
    up up up
    ···
  9. 34.
    0
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  10. 35.
    0
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  11. 36.
    -1
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  12. 37.
    0
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  13. 38.
    0
    up up up
    ···
  14. 39.
    0
    @29 sen nabıyon amk
    ···
  15. 40.
    0
    up up up
    ···
  16. 41.
    0
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  17. 42.
    0
    kapı ısrarla açılmıyordu... ısrarla zili çalmaya devam ettim. kapı açılmıyordu. bir kaç saniye durdum, geri dönmekle dönmemek arasındaydım, zili çalmaya devam et diyordu içimdeki ses, sağ duyum ise "gibtir git" diyordu. iç sesi duygularım yönetiyordu, öfke, nefret aşktan güçlü bir duyguymuş. zili çalmaya devam ettim. aynı anda zemin katta olan evinin mutfak camından da dış kapıyı açmaya gelen olup olmadığına bakıyordum. ısrarlı çalmalara dayanamamış olmalı ki üstü başı incin vaziyette kapıya yöneldi. mutfak camından beni gördü, elimle kapıyı açmasını işaret ettim. kıpkırmızı bir yüzü vardı. bir dakika deyip içeri döndü, üstüne bir şeyler giyip evinin kapısını kapattıktan sonra apartman kapısına yöneldi. bense bahçe duvarının üzerine oturmuş sessizce bakıyordum. yanıma geldi, buradan uzaklaşabilirmiyiz dedi. içerdekinide çağırmasını söyledim. "onun suçu yok, lütfen burada konuşmayalım" dedi. evinin önünden yürüyerek, evinin karşısında buluna bir sokağa yürüdük, 100 metre falan uzaklaşmış olmalıyız, sanırım bir okul vardı, okulun bahçe demirlerine sırtını dayadı. aldatılmıştım. hayatta ilk kez başıma geliyordu, üstelik böylesine sevdiğim bir kadın tarafından. yüreğimde patlayan yanardağ gözlerimden fışkırıyordu. "neden?" diye sordum. ses vermedi, sesi çıkmıyordu, garip bir şekilde yüzüme bakıyordu, bir parça onur kalmıştı suratında korkuyla karışık. bir kaç kez daha neden diye sordum, hiç ses vermedi. yüzüne sağlam bir tokat attım, arkasına dayandığı demirler olmasa büyük ihtimalle yere düşerdi. ne bir kelime ne bir ah sesi ne bir yakarış, bir tek sözcük. küfür etmeye başladım, aklım uçup gitmişti, kontrol edemiyordum kendimi, sorularıma cevap vermemesi bir yana yüzünde bir tek pişmanlık belirtisi olmaması, öfkeyi büyütüyordu. ne saçma, insan birisini aldatıyorsa neden pişman olsun ki. ortaya çıkmasa mutlu mesut yaşayıp gidecekti nasılsa. bugün pişman olmamasını anlıyorum da o günkü cinnet durumunda anlamam pek mümkün değildi. arka arkaya vuruyordum, sonsuz öfkeyle küfürler ediyordum, bir ara boğazını sıktım, ölüyordu, bıraktım.
    ···
  18. 43.
    0
    up up up
    ···
  19. 44.
    0
    başlığa entry girdiğiniz sürece bunu yapıcam benim lan bu başlık yazdırmam
    ···
  20. 45.
    0
    vay mk kimse giblemiyor lan neyse okuyan panpalarıma tskler en azından
    ···