-
1.
+22 -6Salavat getirmeyi bilmeyenimiz elbette yoktur; ama onun kıymetini ve faziletini, bize ne faydalar sağlayacağını bilmeyenimiz sanırım çoktur. Bu vesileyle; âyet ve hadislerle, bir takım kıssalarla, Efendimize salavat getirmenin önemi ve lüzûmundan kısaca da olsa bahsedelim.Tümünü Göster
Öncelikle şunu bilelim ki; okuduğumuz her salavât-ı şerife Efendimize mutlaka ulaşıyor ve bundan haberdar ediliyor. Bunun için Allâh-u Teâlâ’nın görevlendirdiği melekler vardır. Bu salavâtı alıp Efendimize zütürürler ve falanca oğlu filancanın Size selamı var derler. Nitekim Efendimiz: “Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) Bana tebliğ ederler.” (Nesai, sehv 46) buyurmuştur.
Bu ne büyük bir nimettir ki, en büyük Şefaatçimiz bundan haberdar oluyor. O halde ne kadar çok salavat getirirsek, Efendimize arz edilen listede o kadar çok ismimiz geçecek. Bu vesileyle arada bir nevi ünsiyet ve yakınlık hasıl olur ki, bu ne büyük bahtiyarlık ve ne büyük bir ahiret sermayesidir.
Öyleyse vaktimizi boş lakırdılarla, lüzumsuz mevzularla geçirmeyip, salavatla meşgul olalım. Çünkü bu dünyada çok salavat getirenler, ahirette Efendimize en yakın kimselerden olmaya hak kazanırlar. Zira Abdullah ibni Mesud (Radıyallâhü Anh)’ın naklettiği bir hadîsi şerifte Efendimiz: “Ahirette Bana insanların en yakını,
Bana en çok salavat okuyanlardır.” buyurmuştur. Ki, o mahşer gününde herkesin “Nefsî, nefsî” dediği ve kendisinden başka hiç kimseyi düşünemediği o hengâmede, o can pazarında, “Makâm-ı Mahmud”un sahibi olan Hz. muhafazid Mustafa (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’e yakın olmak, hiç şüphe yok ki ne büyük bir kurtuluştur. Mahşerde Ona yakın olmak demek; Cennete yakın, Cehenneme ise uzak olmaktır.
Salavât-ı şerifeye devam etmek, sadece ahirette değil, dünyada da insanı zor durumdan kurtarıp selamete ulaştırır. Kitaplarda bununla alâkalı pek çok ibretli kıssalar nakledilmiştir.
Rivayet edilir ki:“Tebe-i tâbiin büyüklerinden olan, aynı zamanda büyük bir fâkih ve muhaddis olan Süfyan-ı Sevrî hazretleri, bir hac mevsiminde mukaddes topraklarda iken bir adam dikkatini çekti.
Bu adam devamlı Peygamber Efendimize salavât-ı şerife okuyordu. Öyle ki Arafat’ta, Müzdelife’de ve sair mübarek mekânların hepsinde dilinden salavât-ı şerifeyi düşürmüyordu. Halbuki her makamın kendine has bir duâsı vardı. Süfyan-ı Sevrî hazretleri o kimseye yanaşarak sordu:- Ey fülan kişi! Her makamın bir duâsı ve tesbihi vardır.
Halbuki sen; duâyı, tesbihi ve tehlili bırakmış, bütün makamlarda salavât-ı şerife okuyorsun. Okunacak duâları bilmediğin için mi böyle yapıyorsun, yoksa bu hususta bildiğin başka bir şey mi var? - Özür dilerim, sizin kim olduğunuzu öğrenebilir miyim?- Bana Süfyan-ı Sevrî derler. Adam bu ismi duyunca hemen yumuşadı ve hürmetlerini beyan ettikten sonra:- Eğer bu zamanın seçkin bir simâsı ve büyük bir âlim olmasaydınız, size halimi anlatmaz ve sırrımı da açıklamazdım, diyerek başından geçenleri anlatmaya başladı:- Babamla birlikte Hac etmek üzere Horasan diyarından yola çıktık.
Yolculuk gerçekten zor ve meşakkatli geçiyordu. Babamın yaşı bir hayli ilerlemiş olduğundan, bu meşakkatlere tahammül edemedi ve yolda hastalandı. Bir konaklama yerinde mola verilince orada babamın tedavisiyle meşgul oldum, fakat ne yaptımsa çare olmadı ve emri Hak vaki olup babam orada vefat etti.
Böyle bir durumda benim ne kadar zor durumda kaldığımı sanırım tahmin edersiniz? Memleketimizden çok uzaklarda, gurbet elde babamı kaybediyordum. Yolculuğa beraber çıkmıştık, fakat tek başıma Hac edecek ve tek başıma memlekete geri dönecektim.
Kafile yola çıkmadan evvel, bir an önce babamın teçhiz ve tekfin işlerini halletmek üzere dışarı çıktım. Gerekli olan işleri yaptıktan sonra geri döndüm, babamın üzerindeki örtüyü kaldırınca bir de ne göreyim? Aman Ya Rabbi! Babamın yüzü zift gibi kararmış simsiyah olmuş…
Öyle üzüldüm, öyle perişan oldum ki anlatamam. Babamın böyle bir halde ahirete gitmesine mi yanayım, yoksa milletin -yüzü simsiyah olmuş bir cenaze için- neler söyleyeceğine mi?.. Bu yaban ellerinde derdimi kime anlatacak, bu durumu kime, nasıl açıklayacaktım?
Öyle ya, böyle adamın cenazesini kim kılardı ki… Son derece çaresizlik ve üzüntü içerisinde ağlamaya başladım. işte bu halde ağlaya ağlaya uyumuşum.O esnada bir rüya gördüm. Ben yine babamın başında üzüntülü bir şekilde ne yapacağımı bilemez bir halde beklerken, yanıma yüzü pırıl pırıl, nur gibi bir zat geldi.
Babamın üzerindeki örtüyü hafifçe kaldırdı ve elini babamın yüzüne sürdü. Sonra örtüyü tekrar kapatıp bana döndü ve tatlı bir şekilde tebessüm ederek: “Üzülme! Allâh-u Teâlâ bu belayı başınızdan izâle etti.” dedi ve dönüp gitti.Ben hemen babamın üzerindeki örtüyü kaldırıp baktım ki, ne göreyim? Babamın yüzündeki o siyahlık gitmiş ve ayın on dördü gibi parlıyordu. Öylesine sevindim, öylesine mutlu oldum ki anlatamam. Derhal o zatın peşinden koşup durumu öğrenmek istedim.
Ona ulaşınca:- Ey Allah’ın güzel kulu! Beni gurbet elde çaresizlikten kurtardın. Kimsin Sen?- Beni tanımadın mı? Ben Allah’ın Resûlü (muhafazid Mustafa)’yım (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem).Bunu duyunca derhal Efendimizin mübarek ayaklarına kapandım ve bu olanların sebebi hakkında beni aydınlatmasını rica ettim.
Bunun üzerine Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki:- Senin baban, bazı haramları irtikâb eden bir kimse idi. Lakin güzel bir adeti vardı. Her gün mutlaka Bana yüz defa salavât-ı şerife okurdu. işte bu salavat hürmetine Allâh-u Teâlâ babanın sûretini tekrar eski haline tebdil etti. Ben, salavat okuyanların imdadına koşar, onlara şefaat ederim. Uykudan uyandığımda hâlâ bu rüyanın etkisindeydim. Üzerimdeki ağırlık tamamen kalkmıştı ve içimde bir ferahlık vardı.
Fakat birden duraksadım ve tedirgin oldum. Çünkü bu gördüklerim sadece bir rüya idi. Acaba babamın yüzü gerçekten eski haline dönmüş müydü, yoksa değişen bir şey yoktu da, bu sıradan bir rüya mıydı? Büyük bir tedirginlik ve heyecanla babamın yüzündeki örtüyü kaldırdığım zaman gördüm ki, gerçekten babamın yüzü eski haline dönmüş ve ayın on dördü gibi parlıyordu. Rabbime öylesine şükrettim, öylesine hamdettim ki...
Benden, babamın vefatının üzüntüsü tamamen gitti ve yerini sevince bıraktı. işte ben o zamandan beri, farzları edâ ettikten sonra devamlı Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’a salavat getirmekle meşgul olurum.”Şimdi bu ibretli kıssayı okuduktan sonra, bu konuda başka hiçbir şey söylenmese dahi, salavâtı şerife getirmenin ne kadar lüzumlu ve önemli olduğunu anlamak açısından sanırım yeter de artar...
Kur’an-ı Kerîm’e baktığımızda, Mevlâ Teâlâ hazretleri: \"Namazınızı kılınız, zekâtınızı veriniz.\" şeklinde, pek çok emri doğrudan verdiğini görüyoruz. Ama Efendimize salavâtı şerife getirmeyi emrederken doğrudan emretmiyor ve şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki, Allâh-u Teâlâ ve melekleri Nebiye salât ederler. -
2.
+4Senin gibiler kaldı mı be kardeşim.
-
3.
+4Yararlı şuku
-
4.
+3Ey iman edenler siz de Nebiye salât ve selâm edin.” (Ahzab: 56) âyeti kerimede açıkça görüldüğü üzere Mevlâ Teâlâ Hazretleri evvela bizzat Kendisinin, sonra meleklerin salât ettiğini beyan buyurup, sonra bütün müminlere salât etmelerini emrediyor.Tümünü Göster
Böylece âyeti kerimedeki bu ifadeden, salavat getirmenin ehemmiyetini ve önemini daha iyi anlamış oluyoruz. Ayrıca Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm)’ın ismini işiten her mü’mine, salavat getirmenin vâcip olduğuna bu âyet delalet ediyor. Dolayısıyla Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm)’ın ismi geçti mi, tâzim ve hürmetle hemen salavat getirmeliyiz. Çünkü salavat, Peygamberimize bağlılığın, muhabbetin ve teslimiyetin bir ikrarıdır.
Bir hadîsi şerifte Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm): “Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde Bana salavat okumayandır.” buyurmuştur. Hidayetimizin yegâne sebebi olan Resûlüllah’a, ismi geçtiğinde, şu iman nimetinin bir teşekkürü olarak salavat getirmemek ne büyük bir cimriliktir…
Bu cimriliği ve nankörlüğü yapanlar için Efendimiz buyurdu ki: “Yanında adım zikrolunup ta Bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizi, Daavat, 100)
Salavat getirenleri ise Efendimiz şöyle müjdeliyor: “Kim Bana (bir kere) salât okursa Allah da ona on kere salât okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.”
Yine bu ayetteki maksatlardan biride Allah-u Teala kullarına Peygamberinin yücelerin yücesindeki mevkiini haber veriyor ve Onu Kendisine yakın meleklerin yanında övdüğünü meleklerin de Onun için mağfiret dilediklerini beyan ediyor. Ki ulvi ve süfli alemin varlıkları Ona övgü ve senada ittifak edip birleşsinler.
Salat nedir? denilirse; imam-ı Mücahid’e göre Allahtan salat, tevfik ve ismettir. Melek-lerden yardım, ümmetten ise ittibadır. Seyyid Şerif’e göre ise salat; Allah’tan rahmet meleklerden istiğfar, müminlerden hayır duadır. Efendimize tazimdir.
Salavat getirmenin Fıkhî hükmüne gelince; ömürde bir defa getirmek vaciptir. Salavat getirmeyenin zimmetinde bu bir borç olarak kalır, mutlaka getirmek gerekir. Bazı alimlere göre ise, her sohbet meclisinde en az bir kere getirmek vaciptir” ki, Fetva bunun üzerinedir.
Denildi ki: Tıpkı tilavet secdesi gibi, bir mecliste bir kere getirilmesi yeterlidir. Tabi şunu da ifade etmek gerekirse, Mesela bir mecliste secde ayeti, birkaç kere tekrarlanarak okunursa bir secde yapmak yeterlidir, fazlası mekruhtur. Amma salavatı şerife de ise, Efendimiz’in her ismi tekrarlanışında salavat getirmek müstahsendir. Güzel görülmüştür.
Ebu Saidi’l-Hudri (R.A) buyurdu ki: “Bir cemaat bir mecliste Efendimize Salavat getirmezse cennete girseler dahi, bundan sebep yine pişmanlık duyacaklardır”
Hasan-ı Basri Hazretleri derki: “Rüyamda Ebu ismetî gördüm ve kendisine ‘Rabbin Sana nasıl muamelede bulundu?’diye sordum, şu cevabı verdi. ‘Rabbim beni bağışladı.’ ‘Hangi sebepten dolayı?’ ‘Ben ne zaman bir Hadis-i Şerif zikrettimse mutlaka Efendimize Salat-ü selam getirdim ve bunun sayesinde Allah beni bağışladı.’
Amr ibni Rabia (Radıyallâhü Anh) anlatıyor: Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Bana salât okuyan bir mü’min yoktur ki ona melekler rahmet duâsı etmemiş olsun. Bu Bana salavat okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu ister az, ister çok yapsın!”
Ubey ibni Ka’b hazretleri bir keresinde Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’a sordu.- Ey Allahın Resûlü! Ben Sana çok salavât getiriyorum, buna vaktimin ne kadarını ayırayım?- Dilediğin kadarını?- Dörtte biri nasıl?- Dilediğin kadar yap, artırırsan senin için daha hayırlıdır.- Yarı olsa?- Dilediğin kadar yap artırırsan senin için daha hayırlıdır.- Üçte ikisi nasıl?- Dilediğin kadar yap artırırsan senin için daha hayırlıdır.
Bütün vakitlerimde Sana salât okusam?- Bu takdirde üzüntün gider, günahın mağfiret olunur (yani o zaman zaten bütün sıkıntıların gider, duâ etmene de gerek kalmaz). Bir başka rivayette ise: “O zaman Allah bunu senin için dünya ve ahirette zor olan şeylere kâfi kılar.” buyurdu.
Demek çok salavat getirmek; günahların affedilmesine, insanın üzüntü ve sıkıntılardan kurtulmasına sebeptir.
Tüm bu hadîsi şeriflerden hareketle, tasavvuf erbâbı mâlum farzları ve sünnetleri yerine getirdikten sonra, kişi gücü yettiğince ve bu durum kendisini dünya işlerinden alıkoymayacak şekilde, vaktinin tamdıbını Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a, salavatla meşguliyete ayırmasını müstehap saymışlardır.
Öyleyse, dillerimiz Efendimize salavat getirmekle her daim ıslak kalsın… Rabbim getirdiğimiz salavatlar hürmetine, bizleri dünyada da ahirette de her türlü sıkıntı, bela ve musibetten muhafaza eyleyip, Habîbinin şefaatine mazhar eylesin.
Amin!
Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ muhafazidin ve alâ Âli Seyyidinâ muhafazid. -
-
1.
+1 -1kardeş o yan yatık 2 ne manaya geliyo :d ?
hayır bir şey çalıcaksanız düzgün çalın.
-
1.
-
5.
+2'Allahümme salli ala seyyidina muhafazidin adede ma fi ılmillahi salaten daimeten bi devami mülkillah.'
Anlamı: 'Allahım efendimiz muhafazide senin ilminde bulunanlar sayısınca ve mülkün devam ettiği sürece salat ve selam eyle.' -
6.
+2Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina muhafazidin ve ala ali seyyidina muhafazidin bi adedi ilmike.
Manası: Ey Allahım ! efendimiz Hz. muhafazid'e (S.A.V.) ve efendimiz Hz.muhafazidin (S.A.V.) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selam ve bereketler ihsan eyle. -
7.
+2Allahümme salli ve sellim ala seyyidina muhafazidin el-müştemili alel hakayiki.
Manası:ALLAH'ım, Efendimiz muhafazid üzerine bütün hakikatlar ile O'na salat ve selam eyle -
8.
+2اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِ نَا مُحَمَّدٍنِ الْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ نَا صِرِ الْحَقِّ بـِالْحَقِّ وَالْهَادِى اِلَى صِرَاطِكَ الْمُسْتَـقِيمِ وَعَلٰى اٰلِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ *
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ muhafazidinil fâtihı limâ uğlika velhaatimi limâ sebaka.Nâsıril hakkı bilhakkı vel hêdii ilâ sıraatıkel müstekıym.Ve alâ êlihii hakka kadrihii ve mikdârihil azıym. -
9.
+2Allah razı olsun kardeş.
-
10.
+2Allahümme salli ala muhafazidin ve ala âli muhafazidin hatta yebka minessalati şey'ün, verham muhafaziden ve ala ali muhafazidin hatta la yebka minerrahmeti şey’ün ve barik ala muhafazidin ve ala ali muhafazidin hatta la yebka minel bereketi şey’ün ve sellim ala muhafazidin ve ala ali muhafazidin hatta la yebka minesselami şey'ün.
Manası: (Ey Allah'ım, muhafazid Mustafa'ya ve aline öyle rahmet eyle ki rahmetinden onlara kavuşmayan asla bir şey kalmasın. muhafazidi ve alini öyle esirge ki onlara ulaşmayan asla rahmet kalmasın. muhafazid Mustafa'ya ve O'nun aline öyle salat ve selam eyle ki onlara kavuşmayan hiç bir selam kalmış olmasın.) -
11.
+1Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina muhafazidin ve ala alihi adede in’amillahi ve ifdalih
Seyyid Ahmed Savi Hazretleri buyuruyor:
“Bu salavat-ı şerife mü’min bir kul için dünya ve ahirette rızık kapılarının açılmasına bir vesiledir.Bu o kadar faziletli bir salavat-ı şerifedir ki, sevabını melekler yazmakla bitiremezler. -
12.
+1Subbanallahi ve bihamdihi Subhanallahil azim, estağfirullahe ve etübu ileyh
Manası:Her türlü noksanlıktan münezzeh olan ve kemal sahibi olan Allaha hamd ederim. -
13.
+1Allâhümme salli alâ seyyidinâ muhafazidin ve alâ âlihî ve eshâbihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî ve ehli beytihi Mustafa ve ashârihi ve ensârihî ve muhibbîhi ve ümmetihî ve aleynâ meahüm ecmaîn.
Şifa-i Şerif kitabından, Hasan Basri Hazretlerinden rivayetle. Buyurmuştur ki; "Her kim sevgili Peygamber Efendimizin havzından (Kevser Havuzu) içmek isterse, şu şekilde salavat versin." -
14.
+1Allâhümme enzilhül mak'adel mukarrebe indeke yevmel kiyâmeti
Manası: Ey Allah'ım! Hz. muhafazid'e Salatu selam et, ve onu kıyamet gününde sana yakın bir yere(makam-ı Mahmut'a) indir.
Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki;
"Kim bu salavati okursa benim sefaatim ona vacib olur."
"Her kim bana salavat verirse sonunda bunu okusun." -
15.
+1Allahümme salli ala seyyidina muhafazidin adede ma fi ilmillahi salaten daimeten bi devami mülkillah.
Allah'im! Efendimiz muhafazid'e Senin ilminde bulunanlar sayısınca ve mülkün devam ettigi sürece salat ve selam eyle
Hz. Fatıma buyurmuş: Bir kimse bu salavatı bir kere okursa denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa bunun sevabını yazmakla bitiremez -
16.
+1Allahümme salli ala seyyidina muhafazidin ve ala alihi adede kemalillahi ve kema yeliyku bi kemalih.
70 bin salavat kıymetinde bir salavat olduğu söylenir -
17.
+1"Lâ ilâhe illellâhu adede kelimâtihi Lâ ilâhe illellâhu adede halkıhî Lâ ilâhe illellâhu zînete arşihi ,Lâ ilâhe illellâhu mile semâvâtihi Lâ ilâhe illellâhu misle zalike meahü vel hamdülillâhi misle zalike meahü, Allâhummeğfir li zunûbi"
"Allah'ın kelimeleri adedince Lâ ilahe illallah. Yarattıkları adedince Lâ ilahe illallah, Arş ağırlığınca Lâ ilahe illallah. Semâlar dolusu Lâ ilahe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Lâ ilahe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Elhamdülillah." Böyle dersen ne bir melek sevabını yazmağa takat getirebilir, ne de bir başkası." (el-Camıu's-Sağîr) -
18.
+1EY ALLAHIM EN EVVELKi ZAMANDAN BU ZAMANA KADAR OKUNMUŞ VE EN SONRAKi ZAMANA KADARDA OKUNACAK TOPYEKUN SALATLAR VE SELAMLAR GÖNDERDiĞiN PEYGAMBERLERiNiN ÜZERLERiNE OLSUN ... EY ALLAHIM GÖNDERDiĞiN PEYGAMBERLERE ZATININ iLMiNDE BULUNANLARIN EBEDE KADAR ZiKREDEBiLECEKLERi TOPYEKUN MiKTARINCA VE SENiN MÜLKÜNÜN DEVAMI SÜRESiNCE SALAT VE SELAM EDiVER...
-
19.
+1"Kuşkusuz Allah ve melekleri, o nebîye (Hazreti muhafazid'e) salât ederler. Ey îmân edenler, siz de ona salât edin ve tam teslimiyet ile selâm verin." ( 33-Ahzâb,/56.Ayet )
-
20.
+1Kim bana bir salât-ı şerîfe getirirse, Allah ona on salât (rahmet) eder."
Allâhümme enzilhül mak'adel mukarrebe indeke yevmel kiyâmeti