/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3
    Bir hikaye NOT:Alıntıdır ama fazla duygusal olan okumasın...

    ilkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi isteğiyle
    >geldiğini söylemişti. Kayıt yapmak için adını sorduğumda:
    >
    >-Fatma , dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla… Ve ekledi:
    >-Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak istemiyorum . Böyle tehdit
    >edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu. Tebessümle:
    >
    >-Korkmayın küçük hanım siz isteyin hafız da yaparız, hoca da… O küçük
    >gözlerinin içi parıldadı birden. Annesi:
    >
    >-Hoca hanım kusuruna bakma hele sen, ille de hafız olacam der de başka bir
    >şey demez. Bizim köyün hocasından duymuş. Peygamberimiz hafız olanlara
    >cennette taç giydirilecek demiş herhalde. Siz daha iyi bilirsiniz ya köylü
    >kafası, biz de bu kadar duyduk anladık. Bu da çocuk işte .
    >
    >-Tabi teyze ne demek, keşke herkes sizin gibi duyduklarından etkilense de
    >teslim olsa… Siz hiç merak etmeyin kızınız önce ALLAH’a sonra bize
    >emanet.

    >Kadıncağız elime yapıştı, öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun
    >elini öptüm. Gözleri yaşardı.
    >
    >-Hoca hanım bu eller, gözler hep günahlı asıl sizinkiler öpülmeye layık .
    >
    >-Estağfirullah teyze , dedim. O ahirette belli olur.
    >
    >Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığım Fatıma’nın Erzurumlu olduğunu
    >öğrendim. Bir an düşündüm. “Küçük nasıl kalacak bu kadar zaman
    >buralarda”…
    >Zaman ilerledikçe Fatıma’nın edepli tavırları daha da çok etkiledi beni.
    >Azimliydi. Geceleri uykusunun arasında ayetleri sayıklarken görüyordum çoğu
    >kez… Böyle devam ederken arada bir bana gelip sorular soruyordu. Bir gün:
    >
    >-Hocam hafız olmak için Kur’an ı bitirmek mi lâzım diye sordu. Ben de:
    >
    >-Tabiiki hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını alacaksın . Bu cevabıma çok
    >üzülmüş gibiydi. Birşeyler demek istiyordu sanki… Teşekkür etti ve döndü
    >arkasını gitti. Derslerim arasında onlara sürekli Kur’an ezberlemekle işin
    >bitmeyeceğini mutlaka içindekileri uygulamanın gerektiğini hatırlatıyordum.
    >
    >Talebelerden biri:
    >-Hocam , dedi. Fatma’nın annesi ona abdestli olmayanın hafızlara
    >okunamayacağını söylemiş doğru mu diye sordu.Çok ilginçti doğrusu. MaşALLAH
    >dedim. Osmanlı zamanında atalarımız Kur’an’a ve hafıza kıymet
    >verdiklerinden öyle yaparmış dedim. Çok hoşlarına gitmişti bu iş. Hepsi
    >adeta kendilerini
    >ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi görüyorlardı. Görsünler dedim
    >içimden, bu yaşta buralara gelmişler. ALLAH’ın keldıbını ezberliyorlar,
    >onlara fazla görmem bunu.
    >
    >Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman
    >geçtikçe Fatma’nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün
    >dersini 2 kez
    >aksatınca sordum.
    >
    >-Ne oldu yoksa anneni mi özledin
    >
    >-Hayır , dedi.
    >
    >-Neden moralin bozuk Sık sıkta hasta oluyorsun dedim.
    >-Yanlış anlamayın, inan ki annemi özleyipte gitmek istediğim yok. Burayı
    >çok seviyorum. ALLAH’ım’dan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana
    >ahirette
    >hesabını sormaz mı
    >
    >Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendimi. O küçük kalpte bu ne
    >imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla izliyordum.
    >
    >Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora zütürmek zorunda kaldık. Bir çok
    >tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanım:
    >
    >-Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder dedi. şaşkınlıkla:
    >
    >-Neden diye sordum. Bana:
    >
    >-Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe “Kanser”.
    >
    >Adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin
    >Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı. Hastahaneden ayrılırken
    >Fatma’ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup
    >dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma eğilerek “-Hocam” dedi. Azrâil
    >insanların canını
    >alırken nasıldır
    >
    >Ağlamamak için zor tuttum kendimi:
    >-Güzel bir surettedir, mü’min kullara , dedim. Sevindi, sanki mırıldandı:
    >
    >-Belki hafız olamam ama Elhamdülillah mü’minim diye. şimdi anlamıştım bana
    >önceden sormuş olduğu soruyu. Demekki hastalığını biliyordu. Hafız olmak
    >için
    >Kur’an ı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi
    >anlamıştım. Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü
    >dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi gerekiyordu.
    >Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek:
    >
    >-Bana kızmadınız değil mi Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız .
    >
    >-Ne demek nasıl kızarım sana dedim. Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı
    >bitiremedim diye. Bu yola girdin ya. Rabbim seni hafızlar zümresinden
    >yazmıştır
    >ınşaALLAH , dedim. Öyle sevindi ki sarıldı boynuma;
    >
    >-Gerçekten ben şimdi hafız sayılır mıyım Anne bak duydun değil mi
    >
    >Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı şu Fatma
    >ne güzel bir kul olurdu. Böylece Fatma’yı Erzurum’a uğurladık. Çok geçmedi.
    >Bir iki
    >hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde
    >ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini,
    >rüyalarına bile
    >girdiğini yazıyordu. Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatmanın
    >annesiydi karşımdaki ses.
    >
    >Ağlamaklı bir sesle:
    >”-Hoca hanım Fatma’yı uğurladık. Rica etsem bir hatim okurmusunuz” deyince
    >bende dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi beni teselli edercesine
    >telefonu kapatmadan:
    >
    >-Size ölmeden önce şunu söylememi istedi , dedi.
    >Hıçkırarak:
    >
    >-Anneciğim hocama söyle Azrâil söylediğinden de güzelmiş .
    >
    >”Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp keldıbına
    >sımsıkı sarılan kulunu sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç “
    Tümünü Göster
    ···