-
76.
0Arabanın yanına gittim Adam ne hale gelmiş. Karnı davul gibi olmuş. ilk gördüğümde üzüldüm aslında. Belki en büyük düşmanımdı ama Allah düşmanımı başına bile vermesin diyeceğim olaylardan biri olduğun sonradan anladım. Şişliği bir süre sonra iner sanıyordum. Meğerse arabaya bindiğinde daha inikmiş. Her geçen zaman onun aleyhine işliyormuş. Bu büyü kalkmazsa çatlayıp ölecekmiş. Gözlerime öyle bir baktı ki, konuşamıyordu. Dili dişi kilitlenmişti. Ne yalan söylim acıdım, lakin olayı benim emrim ile yaptırdığım düşüncesi gaflete daha da kalıpmama neden oluyordu. Belki çatlasın desem o an çatlayacaktı. Kulağa ilk düşündüğünüzde bile hoş geliyor. Bana da öyle gelmişti. Hoca Bakışları ile bana yalvardı. Bende iyi olacaksın korkma dedim. Damadına da bir daha görmeyeyim sizi burada dedim. Hava ya girmiştim. O gece Hocanın karnı inmiş ama hoca felç kalmış. Haberi 2 gün sonra aldık. Su testisi su yolunda kırılmıştı. Üzülmüştüm yinede ama asıl benimle ilgili bir sorun vardı. Ben geçmesini söylemiştim o gece bana gelen hizmetkarlara. Fakat beni kandırmışlardı. Ya bir gün benide böyle kandırırlarsa fikri o zaman neden gelmedi ki aklıma. O zaman içimde hep bir iyi oldu hak etti gibi düşünceler vardı. Hayatımı zehir eden cadı öldü, hoca ise felç kaldı. Düşmanlarımdan kurtulmuştum. Ama asıl kendi düşmanımın kendi nefsim olduğundan habersizdim..
-
77.
+1Hayatım böyle devam ediyordu. Her gece bir ritüel yapıp isteklerimi sıralayacak kadar arsız olmuştum. Bazı akşamlar ise zuzumbilesi gelir beni sesi ile uyandırır. Uzun saçları ile övünürdü. Zaman sonra onların dışında tüm varlıkları görmeye başlamıştım. Bunlar merak eden herkes için ulaşılan son zirvedir beklide fakat ben bunları istemeden yaşıyordum. Gündüzleri çok yorgun olur hep uyurdum. Geceleri ise hiç uyumazdım. Uyusam da rüyamda alemlere dalardım. Hayatta iyice asosyal olmaya başlamıştım. Aileme karşı çok kırıcıydım, bunun için hala pişmanım. Kimse ile konuşmuyor onları küçük görmeye başlamıştım. Korkmuyordum artık. Diğer alemlerde de tanınıyordum. Saygı duyuluyordum. Zuzumbilesi kabilenin ileri gelenlerinden T….. nin kızı idi. Onlarda da makam mevki şöhret görselliğe önem vs vs sınıflar ve insanlara özel sandığımız bir çok olay vardı. Uzun saçlı olan dişiler her zaman saygı duyulan ve gıpta edilen tiplerdi. Sanırım bu alem e karışmıştım artık. Ama oranın da insanlar alemi gibi , iyisi olduğu kadar kötüsü de oluyordu. Bana da bu kadar saltanat yeterdi. Artık tamamen asosyal olmuştum hep odama kapanırdım . Hayatım bitmişti. Çok kez düzgün olan insanlar medyumlar yada kendini kanıtlamış ilim sahibi insanlara gösterdi babam. Ben o anki ruh halimi hatırlıyorum. Düşündüğümde ne kadar da kaptırmışım kendimi…
Aradan 2,3 sene bu şekilde geçti. Ben ileri yaşlara geldim artık. Ben bekar biriyim aslında değilim demiştim. Ben farklı bir alemde evli olduğumda , kendi alemimden biri ile evlenme fikri kafamda hiç yoktu. Fikirlerim kontrol altındaydı. Ben emrederdim belki ama ben kuklaydım. Örnek vereyim anlayın diye. Ben ülkenin başkanıyım. Ama beni yöneten güçler var. Ben onlarla ters düşersem , saltanat biter…
Saltanatın bitmesine az kalmıştı… -
78.
0Artık evlenme vaktim gelmişti ( Bir insan ile ) ama ne işim vardı , ne de param vardı. Ama annem babam bir an önce işe girip kendime çeki düzen vermemi istiyordu. Ben ise geceleri gündüzüne, gündüzleri gecesine karışmış bir baltaya sap olmayan bir adamdım. Şehirde ev almıştık o zamanlar kredisi duruyordu. Kaba inşaat olarak alıp içini yaptırmıştık. Şehirde bir işe girdim. Zamanla kazancımda olmaya başlamıştı kendimi dışarıdan düzelmiş gibi göstersem de her gece o alemde yaşıyordum aslında…
Arkadaşlar edinmeye başladım. Hatta kız arkadaşlarım bile oldu. Ama duyguları alınmış bir insandım ben. His olarak başka düşüncelerim yoktu. Ama bu olaylar benim hükümdarlığımın sonunu ve köleliğimin başlangıcı olan olayların başlangıcıydı. -
79.
0Günler geçtikçe bende artık sosyal yaşamdan yaşam dan kopmaya işime gücüme bakmaya başlamıştım. Şerliler de beni bir müddet hiç rahatsız emiyordu. Bir çok insanın yaşadığı rutin hayatı ve spontane gelişen olayları yaşıyordum. işimde ilerlemeye çalışırken bir yandan da arkadaşlık ilişkilerinde yol kat etmeye çalışıyordum. Bir gün karşıma daha bir şerlinin çıkabileceği düşüncesi aklıma bile gelmiyordu. Artık mutluluk hayalleri kurar hale bile gelmiştim. Ancak bir gün eve geldiğimde geçmişten kalan bir intikam olacağını bilmiyordum.
işten eve gelmiştim. iş çıkışı da yeni edindiğim arkadaşlarımla her akşam olmasa da 2 akşamda bir kesin gezerdim. Yine gezmeden geldiğimde terlediğim için acele duşa girdim. Karşımda tam ayna vardı belden üzerimi gösteren. Bende köy hayatından kalma alışkanlık; banyomuz dar olduğu için etrafa su sıçratmama alışkanlığımız vardı zaten su ısıtır kovadan su alır yıkanırdım. O yüzden çömelerek alırdım duşumu… Şehirdeki evimizde fıskiyeyi duvara koyup duş almak yerine yine de çömelerek alırdım duşumu. Saçımı yıkamaya başladım. Yüzümü gözümü hep köpükledim elimi musluğa attığımda bir türlü açamadım musluğu elim köpüklüydü muslukta çevirmeliydi. açamayınca lavabodaki musluğu açayım elimin köpüğü gitsin dedim. Tam o sıra gözümü hafif açayım dedim. Tam klozetin yanında ayakta duran kısa boylu kıllı ve sivri kulaklı dizleri kap kara ve bana doğru dişlerini bileyerek bakan 4 tane mahluk gördüm. Yüreğim ağzıma geldi, ne yapacağımı bilemedim hemen lavabo da yüzümün köpüğünü yıkadım kafamı çevirdim klozetin orada kimse yok. Kafamı kaldırdım ayna ya bakmamla tam arkamda bana arkası dönük üzerinde sim siyah bir örtü ile duran, kafasını da örtünün altına gizlemiş bir varlık vardı. Ben onu görünce dondum kaldım, gözümü aynadan bile alamadım. O anda örtünün arkasından kafasını tıslayarak öyle bir çevirdi ki. Dişler bunda da kap kara gözleri insan gözünün 2 katı kadar büyüklükte burun yerinde sadece 2 tane delik ve o kadar korkunç bir surat ifadesi ile karşı karşıya kaldım ki o an ki adrenalin ile hemen banyodan kaçtım ne yapacağımı bilemedim çırılçıplaktım. Tek durduğum için kimseye de ses veremedim. Annem babam köydeydi, babam hala köyde görev yaptığı için… -
80.
0Hemen o an başımdaki köpükten kurtulmak geldi önce evde sadece banyonun ışığı yanıyordu. Onun ışığının aydınlatması ile mutfağa doğru koştum, ben elimi prize atmadan ışık kendiliğinden yandı ve birden mutfağın perdesi kendi kendine sonuna kadar hızlıca çekildi.Tümünü Göster
Bana hiçbir mahluk böyle yapmamıştı. Beni sanki bu sefer kapana kıstırmışlardı ama bu gördüklerim asla diğer gördüklerime, bana hizmet edenlere benzemiyordu. Mutfağın perdesi çekilince ben kendimi dış kapıya atmak istedim üzerimde bir şey yoktu. Oradan oturma odasına koştum ışığı yakmaya çalıştım florasan olduğu için ilk önce 5,6 kere yanıp sönüp sonra bekleyip yanıyordu. O yanıp sönme arasında oranın perdesi de çekildi aynı şekilde, aklımı kaçıracaktım. Orada koltukların üzerinde örtü sererdi annem beni kirletmesin diye hemen oradaki örtüyü çektim kaçarken üzerime sardım ve florasan ben çıktığımda yandı. O anda dış kapıya doğru kaçarken banyonun kapısına çarptı gözüm , kapı buzlu camlıydı, geçerken camın arkasında hala o karartı vardı ve gitmediklerini anladım oradan, kaç kişi geldiklerini kestiremiyordum. Kapıdan apartmanın içine çıktım ama başımda köpük üzerimde yatak örtüsü, biri görecek olsa hem rezalet hem deli sanarlardı. Bunu o an takacak değildim, içeride ki mesele en büyük meseleydi. Dış kapının önünde biraz bekledim. Kapıyı tam çekmedim anahtar olmadığı için. Bir 10 dakika bekledikten sonra biraz sakinledim. 3 dakika da bir apartmanın ışığı sönüyordu. Her seferinde de elim orada tetikte bekliyordum. Söndüğü anda hemen yeniden yakıyordum. içeriye girmeye karar verdim ama çok korkuyordum, giremezdim yapamazdım bunu…
O an ışık tekrar söndü ve bir daha bastığımda merdivende oturan bir kedi gördüm. Bu kedi gerçek bir kedi olamazdı. Şerlilerden biri bu kılığa girmişti. O an çığlıkla içeri koştum telefonumu alıp çıkmak geldi o an aklıma birine haber vermek için, telefonumum yatağımın üzerindeydi koşarak gidip aldım, bu sefer apartmandan da çıktım dışarı kapıyı da çekmişim o an korku ile üzerimdeki örtüyü omuzlarımdan astım. Enteresandır ki o saatte dışarıda hiç yoksa 10-15 kişi olurdu ama o gece kimse ama kimse yoktu. Hemen telefondan arkadaşlarımdan Ercan vardı onu aradım. Telefonu açar açmaz çabuk gel çok kötüyüm dedim evdeyim dedim sağ olsun hemen geldi babasının arabası ile… -
81.
0Beni o halde görünce gülmeye başladı. Bu ne hal lan ötrü falan dedi. Başımda ki köpük uzun süre beklediği için yok olmuştu, kafamdaki köpüğü de görse hep kahkaha atacaktı. Gülme kardeşim sana bi sır vereceğim dedim. Eskiden yaşadıklarımın bir kısmını anlattım. O da böyle şeylere hiç inanan birisi değildir. Din ile pek arası yoktur ama insanlığına iyi çocuktur. Paranoyak mısın sen falan deli gibi çıkmışsın örtü ile gören deli sanar Bakırköy e yolarlar seni gibisinden hala espri yapıyordu. Benim ciddiyetimi anlayınca duraksadı, gel hadi size girelim dedi. Apartmandan girdik kapının önüne geldim anahtar yok. Açamıyoruz kapıyı. Bu hırsız mıdır nedir cüzdanında kredi kartı gibi bir şey çıkardı. Kapının kilit yerine sokup üstten aşağı çekerek kapıyı açtı. içeri bir girdim ki bütün ışıklar kapalı. Hemen salonun ışığını açtım. Dedim bu ışıkların hepsi yanıyordu Ercan. Hala gülerek kapatıp çıkmışlardır fatura yazmasın sana diye oğlum sevildiğini bil diyordu. Mutfağın ışığını açtım perde açıktı. Hemen oturma odasına gittim ışık yine zorlana zorlana açıldı. Orasının da perdesi açıktı. Ercan yemine derim perdeleri onlar çekti, mutfağın ışığını onlar yakıtı dedim. Hala deli muamelesi yapıyordu bana , Git sen banyoya bak dedim orada ilk karşıma çıktılar dedim. O banyo ya bakmaya gitti, banyodan bana seslendi. Gel gel buradalar sende gel okey atalım falan diyor. O zaman sinirlendim, yalan mı konuşacağım oğlum sen benim yaşadığım olayları bilmiyorsun dedim. Banyo ya gittim suyu açık bırakmışım lavaboda onu kapatırken çorabı ıslanmış ona çorap verdim . Oturduk tv açtık ses olsun diye, bu akşam burada kal dedim o da zaten muhabbet arıyormuş, bizim Selim, Dilara ve Meryem vardı . Onlara da haber verdi laf ederiz muhabbet var gelin dedi onlarda geldiler yarım saat sonra. Oturduk ben ne yaşadıysam anlattım. Hepsi inandı, Ercan ben anlatırken bile dalga geçti. Bu hareketleri beni iyice gıcık etmişti ama evde de yalnız kalamazdım. Emrinde olduğunu söylediklerini çağır işte gelsinler laf edelim diye aynı hareketlerine devam etti. Bende istiyor musun gerçekten dedim. Herkes buradaki siz meraklı arkadaşlar gibi çağır gelsinler merak ettim dediler. Bende o anki salaklıkla kabul ettim ve hadi o zaman dedim.
-
82.
0Olayların ilk başladığı zamanlarda bahsettiğim hocanın bana okutmaya çalıştığı kağıt vardı, benim okuyamadığım. O kağıtta bahsettiğim gibi cinleri çağırmak için yazan bir hayırlı olmayan yazı vardı.
O yazıyı 2 ayrı kağıda yazdım ve 6 tane mum yakıp yıldız oluşturacak şekilde dizdim. Birini içine su doldurduğum bardağın altına koydum. Diğerini elime alıp okumak üzere pozisyona girdim. Birde cinler yanmış ot kokusunu çok severler. Özellikle defne yaprağı…
Elimdeki yazıyı okumaya başladım. 2 defa okudum mumlarda kıpırdama bile olmadı. Yalnız olmadığım için gelmeyeceklerini düşündüm. Eğer onları getirtemezsem bana deli muamelesi yapacaklarından adım gibi eminimdim. Gidip sepetten soğan aldım. Soğanların başlarındaki yeşil kısımlarından kopardım ( Sizin evdeki soğanlarınızda olmayabilir. Biz kendimi köyde yetiştiriyorduk )Bir tane de çay bardağı altlığı aldım ve odaya geldim. Işıklar zaten kapalıydı sadece mum ışığı ile aydınlanıyordu. Elimdeki yeşil kısımları yaktım ve tekrar okumaya başladım. Etraf yanık ot kokuyordu. Bir anda öndeki mumun alevi resmen dans etmeye başladı. Bunlar bunu görünce korktular. Nefsim bürünmüş gibiydi . Okudukça okudum diğer mumlarda ateşini yükseltmeye başladı ve o anda duvarda gölgeler oluşmaya başladı. Bunlar bunu görünce hiç ses çıkaramadı sadece bağırmaya çalışan ama kilitlenmiş eski ben gibi olmuşlardı. O anda sadece ilk alevlenen mum yanmaya başladı. 30 santim yükselmişti neredeyse. Oda ap aydınlık oldu. Diğer 5 mum söndü ve Banyo da gördüğüm arkası dönük olan şerli aynı şekilde bize arkası dönük bağdaş kurup oturdu. -
83.
0Parlayan mum tamamen erimiş su olmuştu o ateşin alevi ile ve sadece fitilinden çıkan ve yanıp ışık yaymaya devam eden çok az bir ışık vardı. Tam önümüzde o şerli hala oturmaya devam ediyordu. Arkama dönüp bizimkilere bakayım dedim Kızlar bayılmış yerde yatıyor Ercan’ın gözleri fal taşı gibi açılmış, Selim dilsiz gibi bir şeyler geveliyordu, dili tutulmuştu anlaşılan. O anda O şerli arkasını bir döndü ki o anı sadece kısacık hatırlıyorum. Kırmızı gözler o kadar... Ben bayılmışım. Ercan ve selim o anı görmemişler, Onlar daha önceden bayılmışlardır. Ya da bilmiyorum ne olduğunu, ben bayılmışım ayıldığımda başımda Ercan vardı onun sesine ayıldım su döküyordu yüzüme…
Bu sefer bana inanmışlardı Selim in hala dili tutuktu. Kızlar duvardaki gölgeleri hatırlıyorlarmış sadece ve benden başka o varlığın dönüp baktığını bilen kimse yoktu. Ercan olanlara inanamıyordu. O gece selim kızları evine bıraktı. Bende kıyafetlerimi aldım ve kalmak için Ercanlara gittim. Ne ben kalabilirdim yalnız ne de Ercan bizde kalırdı. Sabaha kadar onlarda uyuyamadık. Annesine babasına anlatmasını istemedim Ercan’ın ,Sabaha kadar başımdan geçen her şeyi anlattım ve artık kendi de gördüğü için olanlara benden daha çok inanıyordu. Benim aklımı kurcalayan ise, acaba benim emrimde olan cinlerin öldürdüğü cinlerin ailesinden birilerimiydi diye gelenler düşünmeye başladım. Lakin ilk gelenler onlar olsaydı bile, benim çağırdıklarım, benim emrimde olanlardan birisi olmalıydı … Lakin gelen de aynı örtülü şerli varlıktı. Bu iş çığırından çıkmadan yarın işe gittiğimde izin istedim. Ercan olanları patrona anlatmış. -
84.
0Olanları anlatmak için köye babamların yanına gittim. Babama sadece evde tek olduğumda olanları anlattım ve Ercan geldi dedim diğer olanları anlatmadım. Babam d Büyük dedenin yanına git ona da anlat bakalım, bayağıdır bir şey yoktu, çok düşünüyorsun bu işleri ondan olmuştur dedi. Kendisi de okudu ama dedeme de göndermeyi ihmal etmedi.
Arabayı aldım ertesi gün giderken şehirden de birkaç ekgib gördüm meyve aldım ekmek aldım köye çıktım ziyaret etmeye gelmiş gibi… Benim iyi olduğumu düşünüyorlardı beklide, çok sevinmişlerdi. Ben onları gördüğüme sevinmiştim ama içinde anlatacaklarımla ilgili sıkıntı olduğu için bu havayı elbet bozacaktım anlatacaklarıma başlayınca. Dedem tabi sordu daha oluyor mu falan dedi daha yeni geldiğim için atmosfer bozulmasın diye bahsetmedim olanlardan. işten güçten köyden kentten konuştuk akşam oldu . Yemekten sonra dedeme beni bir oku gelmişken dedim. Dedem beni okuyunca bir şeyler hissetmiş olmalı ki en son ne zaman gördün dedi. Bende yalan olmasın diye aslında buraya hem sizi görmek hem de bunları anlatmak için geldim dede dedim. Olanları baştan anlattım babama anlattığım gibi ama dedem bana hep şüpheci gözlerle bakmaya başladı beni okuduktan sonra.
Dedem her lafın sonunda “ Sen iletişime geçmeye çalıştın mı? “ Diye bir çok kez sordu. ilk başlarda yok desem de nede olsa eski alimlerden biri olduğu için olayın aslını anlattım ve dedem bana orada bir tokat patlattı. Anlamış mıydı emin değilim fakat ben anlattıktan sonra daha da sinirlendi. Nasıl yaptın dedi anlattım bende…
Gitti çok eski bir kitap getirdi dedem. Bayağı aradı sandıkların içinde. Sanki eskilerde bıraktığı ve görmek istemediğinden, hem zihninde hem de fiziksel olarak sakladığı bir kitaptı bu… -
85.
0Dedem kitabı açmadan önce, asla bu kitabı alıp açmayacaksın. Seni bunun için biri zorlar ise, Kitabı açma aşamasına gelmeden bana bildireceksin. Bu kitaptaki göreceğin şeyler hayatın boyunca unutamayacağın kötü anılar bırakabilir. Bu kitap senin için bir kurtuluş olabilir ama bu kitap a mühürlenenler için azap ve ölümle sonuçlanır dedi. Dedemin bu laflarından korkmuştum. Çok ciddi konuşuyordu. Bu laflardan sonra o kitap a el sürmeyi bırak bakmazdım bile. Dedem ama üstüne basa basa, bana biri seni zorlarsa bildireceksin dedi. Bu zaman a kadar beni fiziksel işleri yapmam konusunda zorladıklarını görmemiştim.
Dedem içini açtığında kitaptan ağır rutubet kokusu geldi. Uzun yıllardır çıkarılmadığı kokusundan ve eski sayfalarından belliydi. Kitap açıldığında odanın atmosferi değişti. Bana bir üşüme geldi ve odanın içi kasvet doldu. Açar açmaz gözlerime baktı ve bir şey var mı diye sordu. Fakat az olduğu için dillendirmek istemedim. Kitabın içi sadece yazılardan oluşmuyordu. Geometrik şekiller, süslü yazılar, Piramit ve piramit i parçalara bölüp oluşturulmuş ayrı şekiller vardı. Kitaptan yayılan negatif enerji büyün gücümü ve enerjimi emiyordu resmen…
Dedem sayfalarda gezdikten sonra bir sayfada durdu. Şekiller sana ne hissettiriyor dedi. Normal dede bir şey yok dedim. Kitabı ters çevirip önüme koyduğunda, şimdi bak dedi. Kitabın açısına göre yazılar da değişti şeklide… Kitabı aynı haline getirdi, şimdi az öncekileri görüyor musun dedi. Yok dedim, soru sormadım, dedem çok ciddi konuşuyordu bu yüzden soru soramıyordum. Kalktı bir bardak su aldı oradan birkaç satır yazıp üçgen şeklinde katlayıp suyun içine attı. Ben sadece yaptıklarını öylece izledim. Su ya bir şeyler okudu ve biraz iç dedi. içtim ama suyun tadı acıydı. Normal musluktan alınan bir su olmasına rağmen tadı acıydı. Ama suyu içtiğimde içime bir rahatlama ve dilime akıcılık geldi. Hissettiğim kasvet kalktı.O zaman sordum..
Ne oldu şimdi dede? Ne okudun da kaldırdın o kasveti? Suya neden yazdın o kağıtları dedim. Dedem ilk o zaman tebessüm etti. Bu kitap öyle bir kitap ki, sen onu yemezsen o seni yer. Sen onu içmezsen sel olur seni alır gider dedi. -
86.
0Olm hala yazıyon mu lan
-
87.
+1Dedem o gece kitaptan sürekli notlar alıp kağıda yazdı. Bazı yazdığı yazıları da bana okuttu. Bazı yazdıklarını da muska gibi katlayıp ipe sıra sıra dizdi. Bunlar çok işimize yarayacak dedi. Kitabı kapatıp masanın üzerine bıraktı. O kadar yıllardır sakladığı bir kitabı öylece masanın üzerine bıraktı ya ben yatıyorum sende karşıki çekyata yat dedi. Saat geç olmasına rağmen kalmaya pek niyetim yoktu. Araba altımda iken dönerim diye düşünüyordum ama kal deyince de giderim demedim. Karşı ki çekyata yattım. Pek rahat olmadığı için döne döne gözüme uyku girmedi. Bir ata tuvaletim geldi yatakta doğruldum kalkmak için, evin içi karanlık olduğu için etrafta piriz görmeye çalıştım. Dedemlerin prizleri eski prizdi. Gece baktığında, fosforlu olduğu için yeşil olarak belli belirsiz görünüyordu. Etrafa baktım ama yönüm nedense tayin edemedim . Gözümle prizi ararken oda kap karanlık olmasına rağmen masanın üzerindeki kitabın dışı parlıyordu. O kitabın dışı kapalı yeşil bir renk ti fakat o zifiri karanlıkta nasıl parlıyordu anlamadım. Biraz kitaba doğru eğildim, kitap ın sayfaları sarı yarı parlamaya, sanki beni aç oku demeye başladı. içimde öyle bir güzel his oluşturdu ki baktıkça o parıltı ya sanki eğlence gibi geldi. Saatlerce usanmadan bakabilirdim.O anda kitap inanılmaz şekilde kendi kendine hızlıca bir sayfa açtı ve durdu. Sayfadaki yazılar kabarık şekle büründü. O an delirmek içten bile değildi, Başka bir şey olsa bu belki de basmıştım çığlığı, fakat bu kitap bir başka idi. Bu kitap beni çağırıyordu. içimden sadece başına gidip göz ucu ile bakmak geldi. Ben yataktan kalktım ve çekyatın telleri gıcır gıcır edince dedem hemen doğrulup ışığı yaktı. Priz kapı açık olduğu için kapının arkasında kalmış. Dedem karşımda duruyordu. Ben ise kitabın başındaydım. Fakat kitap kapalıydı.
-
88.
0Dedem bana, bu kitap senin için tehlike oğlum. Bu kitap seni her şeyden kurtarabilirde, her şey daha da kötüye gidebilir. Kitap çok kasvetliydi. Kitabın oradaki varlığı şerli varlıkları rahatsız ediyordu. Benim korkum şerli varlıklar değildi. Benim korkum şerli varlıklar yüzünden hayatım hiçbir zaman normal olmayacak korkusuydu. Dedem kitabı kaldırıp sandığına koydu. Tekrardan yatmak istedim, ben yatınca dedem de fazla uzatmadı. Burada pekte kalmak istemiyordum. Yarın giderim diyerek uykuya daldım. Sabah oldu dedem erken kalkmış zaten köy yumurtası falan almış komşulardan haşlamıştı güzelce kahvaltı yaptık. Kuzine (Soba) vardı . Kuzinenin fırın yerine patates koyduk. Çok güzel pişti yedik vs vs… Gitmek istiyordum dün gece ama şu eski günlerimdeki köy hayatımda ki gibi anılarım depreşince gidip kalmak arasında ikileme düştüm. Ben bu kasvetli ve her an korku içinde olduğum hayatı istemiyordum. Keşke hayatım eskiden olduğu gibi huzur dolu günlere dönseydi. Akşama doğru, dede ben gidim daha dedim. Daha bu işlerden kurtulamayacağımı biliyordum artık. Karşıma da ne çıksa takmayacaktım artık. Ismarlaştım dedemlerle ama o gün benim için çok duygu yüklüydü. Köy hayatı ve o kuzinenin bana verdiği anlamsız mutluluk…
Eve geldim tekrardan, babamlara dedim evdeyim dedemlerden geldim diye. Babam biraz bağırdı çağırdı buraya gel o zaman dese de işime gücüme bakayım dedim. Cesaret hapı yemiş gibi anlamsızca davranıyordum.
Ama bunları yapmamdaki sebebin o kitaptan uzaklaştırılmak olduğunu bilmiyordum… -
89.
0Eve geldikten sonra duş alacaktım ama gece olmasının ve evde tek olmamın verdiği korku ile giremedim banyo ya aynı şeyleri yaşarım diye. Ercan’ı aradım ben geldim diye haber vermek içi ama aslında niyetim en azından bu gece gelir bizde kalır diye düşünmüştüm. Aradığımda evde tekim annemler köye gitti istersen sen gel dedi ama böyle pekte isteyerek demedi. Zira gördükleri karşısında kim olsa aynı şeyi yapardı belki…
Ama yüzsüzlük yapmak zorundaydım. Çıkıyorum o zaman evden dedim Ercanlara geldim. Gelirken yanıma iç çamaşırı vs. aldım ki duşumu orada alırım diye. Ercanlara geldiğimde yüzü biraz düşüktü. Şaşırmadım aslında istenmediğimi biliyordum ama ona da suç bulamıyordum. Pek yüzüme ardıma bakmadı. Bende madem duş alayım gideyim evime, ne ile karşılaşacaksam karşılaşayım dedim. Duş aldıktan sonra annemler gelmiş beni çağırıyorlar kusura bakma anahtarları yok falan dedim. Giderken anahtarı ver gel istersen dedi ağız ucu ile ama belliydi beni istemediği…
Yok daha gelemem annemlere ayıp olur dedim ama eve korka korka gittim. Bu akşam uyumam diye düşündüm, yarında işe gideceğime köye gider babama arabayı verir yürüyerek tekrar gelirim diye düşündüm ama yine aynı şey olacak, sonuç olarak eve gelecektim. O gece sabah namazına kadar gözümü kırpmadım. Pgibolojikmen kendimi korkutuyordum. Evdeki normal eşyalardan suret oluşturuyordu beynim. Tüm olanlar pgibolojikti. Delirdiğimi sandım artık bu durumlardan. Sabah ezanı okunduğunda bir rahatlama geldi içime namaz kılayım dedim. Mutfakta ki muslukta abdestimi aldım ( Annem görse evlatlıktan reddederdi .) Korkuyordum banyo ya gidemezdim. Namaza durmaya kalktım. Arkamda sanki biri var hissi oluşuyordu sürekli. Namaza bir türlü duramadım. Hep ARKAMA BAKMA HiSSi oluşuyordu. Arkamda sanki biri nefes alıp veriyordu. Bu şekilde korkularım beni namaz kılmaktan alı koymuştu. -
90.
+1Hava biraz aydınlanır gibi olduğunda yatmaya karar verdim. Televizyonu açtım, koltukta uzandım. Ses olsa da birkaç o uykusuzlukla saat uyumuştum. Uyandıktan sonra giyinip köye arabayı vermeye gittim. Babam, dedenin yanında kalsana evde korkuyorsun falan dedi ama gündüzleri bana bir heriflik geliyordu. Onlar benden korksunlar diye onlara, endişe etmemeleri ve birde benimle uğraşmamaları için blöf yapıyordum.
Birkaç saat oturduktan sonra kalkıp yürüyerek köyden inecektim. Babam araba ile yatsı an sonra bırakırım seni dedi. Yürüyeceğime araba ile gideyim daha iyi dedim. Akşama kadar rutin geçen bir günün sonunda babam beni eve bıraktı kendisi eve ekgib görüp gitti. Eve girdim evde bir ses vardı. Televizyonu nasıl olduysa açık bırakmışım. Tüm ışıkları yakarak kademe kademe ilerlemeye başladım. En önce mutfağa uğradım birde baktım ki perdeler kapalıydı. Ben açık bırakmıştım uymadan önce eve ışık girsin diye…
Oturma odasına girecektim kapısı kapalıydı. Kapı yarı buzlu camlı olduğu için ( Şu an hala aynı evdeyim. Kapıyı isterseniz çeker atarım şimdi buraya ) içeride bir şeyler dolanıyordu siyah siyah….
O an dondum kaldım. Kapıyı açamazdım. Ses çıkarmamaya çalıştım ama dondum kaldım. Sanki içeri de ayin vardı. Olduğum yerde dururken arkamda bir nefes hissettim. O anda arkama baktım ve çok uzun zamandan sonra Zuzumbilesi tam arkamda duruyordu. Benim ruhani eşim olan Zuzumbilesi…
Son gördüğümden farklıydı. Saçları çok uzamıştı yerlerdeydi bir kısmı. Yüzünün güzelliği hala ay gibi parlıyordu ama o suratında kötü bir ifade vardı. Bu beni korkuttu. Ona o an eskisi gibi güzel gözü ile değil… Buda bir cin ve kılık değiştirmiş gözü ile bakıp aklımdan geçirdiğim anda, Yüzü şekil değiştirdi ve kulak zarı patlatan bir çığlık duydum. Karşımda kambur, burunsuz ,vücudu buruş buruş , ağzı kocaman ve içi sivri dişlerle dolu , saçları yine aynı uzunlukta olan bir mahluk gördüm ve o anda boğazıma sarıldı. Beni boğacak gibi olduğu anda “Allahu la ilahe“ der demez gözümün önünde yok oldu. Beni gerçekten öldürecekti. Bir insanın boğazımı sıkması ile aynı güçteydi fakat ekgib olan benim onu fiziksel olarak tutmamam ve müdahale edemememdi.. -
91.
0Alel acele telefona sarıldım, içimden de sürekli dua okuyordum. Oturma odasının kapısını o an açtım ve halı yanıyordu. Halının köşesi alev almıştı. Babamı aramadan önce halıyı söndüreyim dedim. Su doldurup geldim geldiğimde kendi kendine sönmüş sadece yanık yer duruyordu. Bu nasıl olurdu? Nasıl yanardı duru durduk yere halı… Bu zaman a kadar böyle bir durumla karşılaşmamıştım.Tümünü Göster
Babamı aradım daha köye varmadan hemen geri döndü. Babam gelene kadar çıkıp kapının binanın önünde bekledim. Babam son sürat geri geldi. Ağlayarak olanları anlattım. iş çığırından çıkmıştı artık. Dünün, kral gibi emir verip istediğini yaptıranı, bugün köle olacak durumdaydım. Halının yandığından bahsettim. Yukarı çıkıp babama da gösterdim. O gece direkt dedemin yanına gittik. Dedem o kitabı tekrardan çıkardı ve bir sayfa açtı. Açtığı sayfayı sonuna kadar bana okuttu. Onları okuduğumda beynimde çığlık sesleri oluşuyordu. Beynim patlayacak gibi oldu, o an elimi başıma zütürdüm. Dedem de galiba bunu deniyor olacak ki kitaba okumamam için elini tuttu. Bu okudukların sana zarar veren şerlilere acı veriyorsun. Onların çığlıklarını duydun. Kaç tane çığlık duydun dedi…
Bağımda neredeyse 100 tane çığlık vardı ve hepsinin tonu farklıydı. Sayıyı duyunca dedemin tipi değişti. Babama sen burada kal dedi beni yatak odasının yanında küçük bir oda vardı oraya zütürdü.
Çekmeceden bir sürü mum çıkardı ve halka oluşturacak şekilde dizdi. Benden bir bardağa küçük abdestimi bozmamı ve bardağı getirmemi istedi. Gidip biraz ıkınarak ta olsa yapıp getirdim. Bardağı en ortaya koydu. Kitaptan başka bir sayfa açtı ve açtığı sayfada aynı şekilde oluşturulmuş bir resim vardı. Dedem şeklin altında ki yazıları okumamı istedi. Ben okuduğumda mumların ateşi diğer olanların aksine çok azaldı, neredeyse sönecek duruma geldi.
Dedem dur dedi. Ben sana dediğimde buradaki mumları sırası ile yavaşça alıp bardağın içine sokup söndüreceksin dedi. Bunu yapış amacımız ; buradaki her bir mum, her bir şerli için boyut değiştirebileceği bir kapı görevindeydi. Okuduğum yazılar onları çağırıyormuş fakat ne diğer boyuta geri dönebiliyor ne de bizim boyutumuza geçebiliyormuş. Onları zoraki çağırıp bu duruma sokan bir yazı…
Mumların ateşinin azalma sebebi ise; tek yapabildikleri şeyin kendi mumlarını söndürüp eski boyutlarına kaçabilmesiymiş. Ben eğer onları bardağın içine söndürmeden sokabilirsem, o kapıdan gelen şerli ölecekmiş. Bu şekilde 4 tane mum söndürebildim, diğer kalan mumlar okumaya başladığımda, ya da elime aldığımda sönüyordu. Bunları öldürmek imkansız görünüyordu… -
92.
0Dedem tekrar tekrar denedi, fakat kalan mumlar nedense kendi kendine sönüyordu. Bunun sebebi onların güçlü olmasıymış. Şerlilere kapıları açan mumları, kendileri söndürerek o kapıdan geri gidiyorlardı. Bu nasıl bir güçtü? Bunlarla baş edebilmek için ne yapmam gerekirdi? Fiziksel boyuta geçiyorlardı artık ve bana fiziksel müdahale de bulunuyorlardı. Dedeme ister istemez sitem ettim. Başka yolu yok mu bunlardan kurtulmanın. Hayatım bitti dede. Kimse ile arkadaş bile olamıyorum. Benim bu halimi gören benden uzaklaşıyor. Ben ne zaman normal insanlara döneceğim dedim.
Dedem konuşmalarımı dikkate bile almadı. Kaldırdı mumları, zaten hepsi sönmüştü. Bana da bardağı verdi. Serentinin altında kazma var toprağı biraz eşele bardağı oraya dök, bardağı da at dedi.
Dışarı adımımı atar atmaz evin önündeki fındık bahçesinin aşağısında bir ışık yanıyordu. Eğilerek gidip baktım. Aşağı da 4,5 kişi vardı ama o saatte dedemin bahçesinde kim olacaktı yani? Bardağı falan bıraktım yere hemen dedeme çağırdım. Dedem geldi aşağı taş atmaya başladı. Dedemin attığı taşlar bize geri gelmeye başladı. O kadar mesafeden yukarıdan aşağı taş gelme şansı yok zaten, hem de ağaçlara vurur yani. Hemen içeri geçtik o ara ben bardağı dökmeyi unuttum. Aklıma bir yarım saat sonra geldi. Hemen dedemle beraber dışarı çıktık tekrar. Bardak duruyor ama içi boş. içindeki benim idrarım buhar olmuş sanki. Dedem bana biraz bağırdı neden dökmedin diye ama dökmeden önce olanlar yüzünden unutmuşum. -
93.
0içeri geldik oturuyorduk. Evin çatısı çinko çatıydı. Eve girdikten sonra sanki birisi çatıda yürüyor gibi ayak sesleri olmaya başladı. Çatır çatır yürüyordu birisi çatıda ve bizim olduğumuz odasın üzerinde durdu. Dedem sesli sesli ayetler okumaya başladı, o şey bizim üzerimizde dururken çatının mutfak tarafındaki yerinden aynı şekilde çatıdan ayak sesleri gelmeye başladı. Artık Dışarı çıkacak duruma geldik. Salona doğru gittik sessizce . Bir anda yağmur sesleri gelmeye başladı çatıdan…Tümünü Göster
Ama bu yağmur olamazdı. Dolu yağarmış gibi öyle bir ses oldu ki ama bitmek bilmiyordu bu ses. ..
Dedem bize dönüp … BiZi TAŞLIYORLAR, herkes içinden ayetel kürsi yi okusun dedi. Okuyorduk ama bitmek bilmiyordu. Camlara da vurmaya başladı aynı şekilde çakıl taşları. içeride dua okumasını duyamaz hale gelmiştik. Öyle bir ses olamaz. Resmen çatıyı geleceklerdi. Artık olan ses kulakalrımızı çok fazla rahatsız etmeye başladı. Nasıl bir şeyin içine düşmüştük. Buradan kurtulamayacağımızı düşündüm. O an aklımdan annemin evde yalnız olduğu ve bunca zaman işlediğim günahlarım geldi. Sanırım bu ölüm korkusuydu. Artık evde duramadık dedem çıkalım, çıkarsak keserler belki dedi. Dedem dış kapıyı açtığı anda çatıdan sadece takılı kalan taşların yuvarlanma sesleri gelmeye başladı. Bir anda bıçak gibi kesildi sesler. Birde saçak diplerine baktık ki milyonlarca küçük küçük çakıl taşarlı vardı ve nasıl olurda bu şerliler bu kadar çakıl taşını bir araya getirmiş olabilirlerdi. Dedem dış kapının ışığını yaktı ve evin kenarında ki küçük tarlanın tam başında bir kazık vardı. Tarlanın etrafı tel örülmemiş, sadece kazıklar çakılmıştı. Bahsettiğim kazığın üzerine oturmuş kolarını birleşirmiş ve suratı çok eşki şekilde kısacık boylu bir şerli vardı. Hafif keçi sakalı vardı ve görüntüsü o Harry potter filminde ki dobby den farklı değildi. ( Bu filmler gerçek şeylerin benzetmelerinden yapılmıştır.)
Bize doğru öyle bir kötü bakış atıyordu ki. O kadar kısa boylu bücür bir şey olması inanın beni diğerlerinden daha çok korkutmuştu. Dedem Kul euzü bi rabbin nas, melikinnas ilahinnas, min şerril vesvasil hannas ellezi yüves visu fisudurinnas minel cinneti vennas ın cinneti kısmını okuduğu anda gözden kayboldu. Etrafa baktığımızda başka hiçbir şey yoktu. O kadar çakıl taşını tek bir cin mi yapmıştı..Ben hiç sanmıyordum. -
94.
+1Dedem biraz daha etrafa bakındı sonrasında ama başka bir şerli ile karşılaşmadık. Biz içeriye girdik ve aradan 2 dakika geçmeden yine bir şey çatıda yürümeye başladı. Çatıda öyle bir şey var ve biz aşağıda duruyorduk. Dedem koşup kitabını getirdi. Kitabı masanın üzerine koydu ve sanki bu anları daha önce yaşamış gibi bir sayfayı arıyordu. Alel acele sayfaları hızlı hızlı çeviriyor, sanki biraz sonra olacaklardan haberdarmış gibiydi. Dedemin bu aşırı stesli hali ve çatıda tepinen şerlinin evin içine verdiği atmosfer bizi resmen bunalıma sokuyordu. Bizi resmen dışarıya çıkmak için zorluyordu. Pencerelere baktığımızda normalde sokak lambalarını görürdük. Ama pencerelere baktığımızda sanki önlerine bir şey konulmuş gibi her taraf karanlık görünüyordu. Sabki kapana kısılmıştık. Çatıdaki yürüme ve tepinme sesleri artık dayanılmaz bir hal aldı. Zıplayarak çatıyı çökertmeye çalışır gibi bir halleri vardı. Bunu görüp dışarıda oturan şerli varlığıda hatırladıkça tüm zamanlardakinden daha çok korkmuştum.Tümünü Göster
Artık bu stresli dakikaların bir an önce bitmesi için sürekli içimde dualar okuyordum. Nas Felak surelerinide okuyordum fakat nedense bu sefer ayrılmıyorlardı. Bizi dışarı çıkarma çabaları kendini çok belli ediyordu. Deddem bu stres ortamında bir türlü aradığı sayfayı bulamıyor ve çatıda devam eden ses artık deprem etkisi yaratmaya başlamıştı. Dedem durup arkasına dönüp mahcup bir şekilde bana baktı ve sonra cama doğru birkaç adım attı. Sim siyah bir perde vardı sanki önümüzde. Oraya bakmaktan vazgeçti mutfağa doğru gitti ben yerimden bil kıpırdayamaz hale gelmiştim. Belki dışarıda insanlar olsa bu kadar tedirgin olmazdım. Çıkar saldırırdım. Öleceksemde en azından mücadele vererek ölmüş olurdum, fakat dışarıda daha tam olarak nasıl bir şey ile karşılaşacağımdan bile emin değildim. Bazen güzeller güzeli bir prenses iken bazen dünyanın en çirkin varlığı, bazen bir bebek, bazen sakallı kırmızı gözlü uzun boylu ayakları ters bir varlık, bazen mor bacak, bazen ise normal bir insan sureti ile karşıma çıkıyorlardı. Dedem bir ara aşırı donuklaştı. Sanki ele geçirilmiş gibi bir ifadesi vardı. Babam zaten ömründe böyle bir olaya şahit olmamıştı. Ben herkesten daha çok şeyler yaşamıştım ama tek güvencemiz dedemdi. Onunda bu donuk ifadesi bizi artık sona geldiğimiz hissiyatına alıştırmaya başlamıştı. Derken dedem ayağa kalktı dış kapıya yöneldi. Sanki dedemi onlar yönlendiriyor gibiydi. Dedemin kapıya yöneldiğini ananem görünce bastı çığlığı nereye gidiyorsun diye. Dedemi babam belinden sarılıp geri çekti ama biz aşağıda bunları yaşarken yukarıdan gelen ses bizi strese boğuyordu. Aşağıda olanları biliyorlardı ki bizi daha da kargaşanın içine sokuyorlardı. Dedem kapının önüne gitmekte ısrar ediyordu. Fakat elini kapı koluna değil, elektrik saatinin altında ki kapı pervazına uzatıyordu. -
95.
0Dedem ısrarla elini uzatmaya devam ediyordu. Sanki niyeti dışarı çıkmak gibi değildi. O an bırakalım dedik, sanki konuşamaz durumda ama hala bir şeyler için çabalıyor sandık. Dedem elektrik saatinin altında ki pervazı çekiştirmeye başladı. Esnettikçe arkada şeker poşetine sarılı sap sarı olmuş yağmur almış kağıda yazılmış muska kendini gösteriyordu. Dedem eskiden bu işlerle uğraşan bir hoca olduğu için, zamanında korunmak için kapının önüne bu şekilde muskalar bırakmıştı ki evin içine şerliler giremesin diye. Ama artık bunu kendi elleriyle çıkaracaktı, çünkü artık bedeni yönetiliyordu. Dedemin bunu yapmaya çalıştığını görünce geri çektik ikimiz tutunca daha ilerleyemeden geri getirdik. Arkadan ellerini tutup yere eğdim. Babam onu okudukça koca adam hırıltılı hırıltılı derinden babamla konuşuyordu. Şerli bir şekilde dedemi yönetiyordu. Ne söylediği anlaşılmıyordu ama konuştuğu gırtlaktan gelen bir sesti. Bu ses kesinlikle dedeme ait değildi. Dedem nefes alamıyordu. içindeki şey dedemi boğuyordu sanki. Nefes almadan sürekli peş peşe konuşuyordu ve ses azalıyordu. Dedem boğuluyordu ölecekti . insan o anda sevdiklerinin o şekilde olmasına dayanamıyor. Bende o anki korku ve cesaret arası duygu ile cama yöneldim. Camı açtığımda o siyah örtü kalktı ve karşımda duran yüzlerce kırmızı göz ile artık burun burunaydım. Ben bunu yaptım da dedemin kendi sesini duydum. Kapat camı dedi sadece…..Tümünü Göster
Hiç ama hiç hatırlamıyorum. Ben o camdan nasıl geçti isem dışarı çıkmışım. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Tekçe dedemin senini hatırlıyorum. Hala kulaklarımda çınlanır o ses. Ben dışarıdayken dedemler benim peşimden kapıdan çıkıp hemen çıkarken de kuzine üzerindeki sıcak ibrikteki suyu alıp çıkmışlar. Pencerenin önünden başlayıp etrafa döküp kaynar su ile şerlileri kaçırmışlar. Ben bunları hiç hatırlamıyorum. Hayatımda bu bölüm yok arkadaşlar. Uyumak yada bayılmak gibi bir şey de değil. Narkoz gibi. Bir saniye sonrasıymış gibi geldi bana. Dedemler beni yerde bulduklarında öldü sanmışlar. Nefes almıyormuşum. Başımda Saatlerce ayetler okumuşlar. Dedem o kitabından da bir çok şey yapmış…
Ben uyandığımda hala o anda geri kalmıştım. Çok tuhaf ama benim yüzüm gözüm şekil değiştirmişti resmen. Elmacık kemiklerim çıkmış yüzüm zayıflamış, eklemlerim sanki kırılacak duruma gelmişti. Bana orada birkaç dakika içinde her ne yaptılarsa son amacına öldürme ye varamamış ama bana bir zarar verdikleri kesindi.