1. 2.
    +1
    fışkıyenin önünde ki belediyeyi kim soydu ?
    ···
  2. 1.
    0
    sabah sabah hüzünlendim amk.
    ben aşağıdaki şiiri okumuştum.
    zapzayıf çocuğa obur şiirini okutmuşlardı. üstelik bana bol gelen bir pantolonum vardı.. sahneye çıktığımda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. karşımda ailem benle dalga geçercesine gülüyordu : ((

    obur

    bir gün evde yalnız kaldım, yavaşça mutfağa daldım,
    bir elimde kaşık çatal, bir elime de bıçak aldım.

    hazırlandım ben savaşa, dayanamadım tatlı aşa,
    anlarsınız siz de bunu, oburluk gelince başa.

    raf üzerindeki koca tepsi, bu mu yemeklerin hepsi?
    gözüm doymaz ki bunlarla, daha ne var, ne yok ara.

    köfteler mis gibi koktu, savaş vakti geldi dedim,
    hemen on beş tane yedim.

    darılmasınlar diyerek, dolmalardan da yiyerek,
    böreklere de bir göz attım, on tane de bundan tattım.

    raf üstündeki tepsiye, yanaşarak bidüziye,
    atıştırdım baklavayı, unuttum sayı mayı…

    susuzluktan içim yandı, baklavalar pek yamandı,
    suyu içtim yudum yudum, kendimde başkalık duydum.

    baktım hayli ağırlaştım, belki yüz kiloyu aştım,
    mutfak kapısını çekip, yemeklerden uzaklaştım…

    çok geçmedi annem geldi, ” kahvaltı yaptın mı? ” dedi.
    ” yaptım, anneciğim” dedim, ” biraz şundan, bundan yedim” .

    dedim ama, midem berbat, hiç kalmadı ağzımda tat,
    gözlerim kararıyordu, yatacak yer arıyordu.

    fakat annem işi sezdi, birkaç dakika böyle geçti,
    birer birer hep anlattım, sonra dizlerine yattım.

    üç gün evde perhiz yaptım, güzelce dersimi aldım,
    börek, tatlı yiyemedim, okula da gidemedim..

    lâtif öktem
    ···