Salim amca üstünde hırkası altında ise iç camasiri ile belirdi ibrahimi görünce “ oo ibrahim gel içeri bizde senin gibi birini arıyorduk” ibo ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi tam oturma odasına yönelecekti ki gördükleri karşısında şok oldu yüzü kızardı ve afalladı

Merkep ibo eve yaklaştı oturma odasının ışıkları yanıyordu kapıya yaklaştı o esnada kapinin onunde yatmakta olan kedinin kuyruğuna yanlışlıkla bastı kedi keskin bir ses çıkararak kaçtı ibo korkuyla karışık bir ses çıkardı ve kapıya tik tik vurdu

Tutun tabakasını cebine koydu televizyonu kapattı kapıyı kilitleyip dışarı çıktı ellerini cebine koyup yavaş yavaş yürümeye başladı .. iki ihtiyar ibrahim i yalnızlıklarını gidermek için bazen çağırırlar beraber sohbet ederler çay içerler eskilerden ve akrabalarından bahsederlerdi ibrahimi çokta sevdiklerinden değil fakat onun bu yaşa gelip bir baltaya sap olamamasına üzülmeleri dolayısıyla ona birazda acıyarak yaklaşırlar kendi yalnızlıklarını da unuttukları için arada bir birbirleriyle görüşürlerdi

Fakat son akşamlarda oldukça durgunlaşan ibo yu kimse arayıp sormuyordu ibo nunda pek umrunda değildi bazen televizyondan bir türkü açıyor tütün sarıp kafa bulmaya çalışıyordu fakat bunlarda kesmez olmuştu kendi kendine”ulan şu köyün ihtiyarları bile arayıp sormaz oldu bahtımı talihimi gibeyim! Gelmişim 35 yaşına bir baltaya sap olamadım ne malim var ne de gönlümü eğleyecek bir kadinim… lanet olsun lanet olsun” tutun dumanını acı acı çekiyordu demli caya vuruyordu… cok geçmeden “ulan su ihtiyarları bir ziyaret edeyim bakayım ne haldeler”

Dediğim gibi evlenmek için pek yaşlıydı gende oldukça fakirdi bazen babadan kalma Çiftesini omzuna takar birkaç kuş vurur onlarla et ihtiyacını gidermeye çalışırdı ibo son günlerde oldukça durgunlaştı gerek boz eseginin olmesi gerekte bu yasa kadar hiçbir baltaya sap olamaması onda yavaş yavaş fakat gün geçtikçe artarak büyük bir tesir gösteriyordu yaklaşık 50 metre ötede 80 yaşlarında bir kadınin evi vardı birkaç metre ötede de yaşlıların kaldığı eski köy evleri vardı bazen aslında genç fakat ruhen onlarla yaşıt olan yaşlıların yanına gider çaylarını çorbalarını içer yine evine geri dönerdi

Merkep ibo pazardan aldığı üç beş kuruşunu ceplerine doldurmuş köyün yolunu tutmuştu hava kararıyor hafif bir meltem merkep ibo nun yüzünü yalıyor köy yolunda yavaş yavaş ilerliyordu.. az vakit geçti eve vardı daha on gün önce çok sevdiği merkebi ölmüştü onu hayata bağlayan tek şey bu sakar alınlı boz essegiydi onu küçükken babası hediye etmişti merhum babasindan kalan bir hatıraydı annesi yıllar önce terketmiş kardeşleri de başka şehirlerde hayata atılmıştı köyde ailesinden sadece kendisi kalmıştı fakir bir insandı bahçesine ektiği bir kaç lahana domates ve patlıcandan oluşan sebzelerini pazara zütürür birkaç kuruş para kazanır bunlarla da ancak tütün alır karnını doyururdu