/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 26.
    +11
    Tüm bu düşünceler arasında sessizce Hasan Hoca'yı beklemeye koyulduk. O normal zamanlardaki hoş sohbetimiz, neşemiz, şakalaşmalarımız yerini derin bir kaygı, korku ve sessizliğe bırakmıştı. Neyse ki çok geç olmadan Hasan Hoca geldi. Elinde büyükçe siyah bir kitap ve poşet vardı. Selamünaleyküm diyip içeri geçti. Aleykümselam diyip buyur ettim ben de. Sevda kahve koymuştu bile. Nasılsınız, ben yokken herşey yolunda gitti inşallah dedi hoca. Pek sayılmaz hocam dedim ve olanı biteni anlattım, kalktı perdeyi filan inceledi. Bana dönerek biraz da despot bir tavırla, seni uyardım değil mi? Neden banyoya gittin? Ya kızcağızı öldürseydin? diye azarladı. Hocayla neredeyse yaşıttık ama tuhaf bir hükmedişi vardı insanın üzerinde. Normalde kızacağım atarlara yada tavırlara onun karşısında suskun kalıyordum. Ama haksız da değildi adam, neyse.. içeri geçti takip ettim ben de. Poşetten çıkardığı mumları, kömür kalemi, özenle kesilmiş kağıt parçalarını ve bakır tasını çıkardı. Evde sini tepsiniz var mı diye sordu. Var dedim. Sevda hemen mutfaktan getirdi. Yeni yıkanmış temiz bir çarşaf istiyorum ayrıca dedi. Onu da getirdi Sevda. Duvardaki saate gözüm takıldı. 22:35'i gösteriyordu. Sevda hanım kardeşim. Birazdan bir ritüel gerçekleştiricez. Bu sırada senin dışarıda olmanı ve içerde kıyamet te kopsa asla içeri girmemeni istiyorum. Görüldüğü kadarıyla seninle bir temasları yok, şu saatten sonra olmasını da istemeyiz dedi. Kafasını onaylar biçimde sallayarak mutfağa gitti, kapımızı da kapattı.. Hoca mumları etrafımızda daire olacak şekilde dizdi. Tepsiyi yere koyarak üstüne oturmamı istedi ve su dolu bakır tası da tam tepsinin dışına hemen önüme koydu. Bana dönerek birazdan olacaklar karşısında ne olursa olsun asla kontrolü elden bırakma, kulağın hep bende olacak, asla teması benden koparmamaya çalış ve çok güçlü ol... Şimdi senden önce sakin olmanı ve arkana bakmanı istiyorum. Sakın korkma ve kaçmaya da çalışma..
    ···
    1. 1.
      0
      Devam kardeş devam
      ···
  2. 27.
    +11
    Berbat bir duyguydu bu. Biri yada bişey senin tüm hayatını mahvediyorken elinden hiçbişey gelmeden acizce olanları izlemek. Hoca lafa girdi yeniden. Bak kardeşim ben sana Allah'ın da yardımıyla yardımcı olacağım. Birçok vaka ile karşılaştım. Çeşit çeşit büyüler, iflah olmaz musallatlar... Kimini kurtardım, kimi için çok geçti artık. Fakat emin ol senin için elimden gelenin en iyisini yapıcam. Eline yanında duran siyah eski kitabı alarak " Bu kitap var ya, bu kitap bu ilmin anasıdır. Bana bunu iran'lı Hafez Majid (türkçede hafız macid gibi bir şey oluyor herhalde) adında bir hoca verdi. Onunla eski Babil bölgesinde Harut ve Marut meleklerini araştırırken tanıştık. Gecelerce süren ilmi sohbetlerimizden sonra sıkı bir dostluğumuz oldu ve bana bu kitabı hediye etti. istanbul Üniversitesi'nde Farsçadan Türkçeye çevirttim. Hatta o arkanda duran Hüddam'ı bu kitap sayesinde edindim. Sen müsterih ol sözümden çıkma kafi" dedi. Zaten yapacak başka da bir şeyim yoktu. Bu anlattığı herşeyi hayatımda ilk defa görmüştüm yada duymuştum. Birden aklıma ev sahibi Sedat'ın anlattığı hikaye geldi, tabi ya hocaya neden anlatmadım ki bunu. Hemen ben de söze girerek hocaya dün duyduklarımı anlattım. Ama ev sahibi burada kalmış bir kaç gece hiçbişey görmemiş yaşamamış dedim. Büyük ihtimalle ev sahibin inançlı ve temiz biri, cinler musallatı daha kolay olan insanları yani imanla çok alakadar olmayanları hedef alırlar dedi. Aslında ateist değildim ama öyle ibadet ile de çok alakadar değildim.. Neyse diyip kalktı hoca eşyalarını toplayarak. Bana da çantasından çıkardığı küçük bir muska verdi. Bunu yatarken dahi çıkarma boynundan eşine de pek bişey anlatma. Etkilenirse onların hedeflerine girebilir dedi ve ayağa kalktı...
    Ayrıca merak edenler için ( bkz: insanlığa büyüyü öğreten iki melek harut ve marut )
    ···
  3. 28.
    +11
    Dizerken yaktığı mumların karanlık odanın duvarlarında yansıttığı haleleri izleyerek arkama dönüyordum ki gözüm duvardaki gölgeye takıldı. Tam arkamda öylece dikilmiş insan siluetinde devasa bir gölge. Gayri ihtiyari yerimden fırlar gibi oldum ki hoca atladı hemen kolumu yakaladı.. Şşşşş dedi. Sakın korkma. O benim yardımcım. Hüddam cini. Ama en nihayetinde bir cin. Kızdırmaya gelmez. O yüzden sakin kalmalısın.. Şimdi onu görmeni ve tanımanı istiyorum lazım olacak dedi. Allahım aklımı yitirecektim korkudan. Hayatımda bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum. Yavaş ve sakin bir hareketle arkamı döndüm ve arkamda ayakta duran o heybetli uzun varlığı gördüm. Elleri kocaman, gövdesi buruşuk, saçları uzun, yüzü saçlarının arasından belli belirsiz görünüyordu. ince çizgi halinde dudakları kırışık dolu, nefes alan burnu şişip sönüyordu. Aslında hüddam olduğunu bilmesem NBA emeklisi orta yaşlı bir abi derdim. Ama gözlerini göstermiyordu önüne düşmüş saçları. Çok ta merak ediyor sayılmazdım zaten. Yavaşça hocaya döndüm. Hoca sakin ol anlamında bir mimikle karşılık verdi. Yanında getirdiği özenle kesilen küçük kağıtlara kömür kalemle bişeyler yazmaya başladı ve ağır ağır bişeyler okuyor, ritmik bir hareketle öne doğru sallanıyordu. Bu böyle beş dakka sürmüş olabilir. Sonra kağıtları bakır tastaki suya atmaya başladı. Son kağıtta adımın ve onun adının yazdığını gördüm. Elini uzat dedi. Uzattım. Cebinden çıkardığı küçük keskin bir çakı ile başparmak birinci boğumunu keserek kanını sürdü. Sonra da aynı şekilde benim kanımı.. Ve suya attı sallanıp mırıldanarak. Sürekli durmaksızın okuyordu. Aniden etraftaki mum alevleri titremeye başladı. Arkamdaki varlığın homurdandığını duydum. Huzursuzdu. Hoca hareketlerini sesinin tonunu da artırarak iyice hızlandırmaya başladı. Odayı bir uğuldama sesi dolduruyordu. Sanki deprem öncesi son uyarı gibiydi. Ben içimden hala kendimce bildiğim duaları okumaya çalışıyor, ancak bir türlü adapte olamıyordum, sürekli sureleri birbirleriyle karıştırıyordum.
    ···
  4. 29.
    +11
    Beyler bu geceki son partı da attım. Artık uyumam gerek. Sabah beş buçukta kalkmam lazım işe gitmem için. Yarın işim yoğun değil büyük ihtimalle gündüz yazmaya devam edicem. Öğlen gibi bitirmeyi planlıyorum. Hadi iyi geceler size. Sabah bu başlığı şuku manyağı olmuş olarak görmek istiyorum ona göre yoksa yazmam.. Şaka lan şaka yazarım. Benim hiç bir hikayem yarım kalmadı, bu da kalmayacak. Yarın görüşürüz panpalar
    ···
  5. 30.
    +11
    Gece belli belirsiz bir kaç saçma rüya daha gördükten sonra yine o kuş sesleri ile uyandım. Ama okadar bitkindim ki, kuşlar börtü böcek umrumda bile değildi. Baktım Sevda kalkmıştı benden önce. Zaten hemen sonra mutfaktan gelen sesini duydum. "Tamam anne, yine ararım seni gelmeden.. inşallah anne ya inşallah. Çıldırma noktasına geldik ikimiz de, umarım çare olur, hadi görüşürüz" diyerek kapattı. Arkasında dikilen beni görünce bir sıçradı ki. Birden üzüldüm kıza ya. Sanki onca şeyi ben görmemişim gibi.. Ona üzülüyorum. Ama demek sevince böyle oluyor. Kendinden önce o geliyor elinde olmadan. Kimdi o diye sordum. Annemdi, olanı biteni anlattım. Kadın da korktu. (Ona hiçbişey olmaz amk. 😒 gece gördüğüm korkunçlu karıyı ananla yaşamaya tercih ederim). Giydirdi mi bana yine diye sordum. Boşver şimdi onu (giydirmiş anladık) annem bugün babama soracak illa bi bilen vardır bu işleri, hoca filan ne bileyim. Hah tamam şaptık şeker olduk diye çıkıştım. Hacı hoca muhabbetini ne de severim ya.. "Saçmalama artık. Kendin anlattın olanları. Bunların iki açıklaması var ya sen delirdin, yada musallat oldular delirtmeleri yakındır." Ben tepkisizce içeri odaya geçtim. Aslında aklımda bugün ilk iş ev sahibini bulmak vardı. Bu evi bu kadar ucuz kiraya vermesinin bu olanlarla bi alakası var mı bi anlayalım bakalım diye düşündüm..
    ···
    1. 1.
      0
      rez aldım
      ···
    2. 2.
      0
      #REZ PANPA
      ···
  6. 31.
    +10
    Oğlum kusura bakma gece gece rahatsız ediyorum. Sana verdiğin depozitoyu hesabına havale ettim bugün onun haberini vermek için aradım. Eyvallah amca sağol diyip direk kapattım. Kimbilir küfretmiştir ama umrumda değil şuan sorunum başkaydı. Sevda ortalarda yoktu. Tekrar annesini aradım onlar da açmadı. Gece yarısı olmuştu bile, uyumuşlardır diye düşündüm. Yeter artık polisi arayacaktım. Aradım ve bir ekip yönlendirdiler. Hemen her sorularını cevaplayıp bir de eşgal için fotoğraf verdim. Bundan sonrası sadece beklemek olacaktı.

    O gece sabaha kadar uyumayıp şafak söktüğünde daha fazla dayanamayarak taksi çevirip Sevda'nın Fatih'te oturan ailesinin evlerine gittim. Apartman kapısında zile en az yirmi kere basmış olmama rağmen açan olmadı. Az sonra içeriden çıkan yaşlıca bir amca önümde durdu. Hayırdır oğlum kime baktın tanıyamadım seni dedi. Amca bu binada Nevin teyze ile Mustafa amca oturuyorlardı onlara geldim ama kapıyı açan olmadı dedim. Onlar dün sabahtan taşındılar oğlum. Peki yanında kızları var mıydı? diye sordum. Valla pek tanımıyorum ama gençten kumral bir kız vardı. Beraber gittiler. Evet işte oydu. Sevda.. Ama niye, nasıl?

    Kafamda binbir cevapsız soru ile aradan iki hafta geçmişti. Bu süreçte kendimi alkole vurmuş, sıkıntılarımdan dolayı izin istediğim ve bunu reddeden birim amirine kafayı atıp işten kovulmuş, her gün her saat kendi kendime neden diye sormaktan çıldırmak üzereydim. iki haftanın sonunda telefonum çaldı..
    ···
    1. 1.
      0
      Up up up up
      ···
  7. 32.
    +9
    Beyler sizden ricam ilk entry şukulamanız başlığı biraz yukarı taşıyalım yardımcı olun tüm ahali okusun, malum şuku bir yazarın mazotu gibidir
    ···
  8. 33.
    +9
    Beyler rez aldıktan sonra başlığa bi şuku atın, dünden beri geberdim bu hikayeyi bitiricem diye. 54 şuku ayıp olmuyor mu. Kuzen mi gibelim illa amk..
    ···
  9. 34.
    +9
    Tişörtü kaldırıp baktım yırtılmamış ancak, iki adet uzun çizgi halinde kızarıklık vardı. Sevda ise yanımda herşeyden habersiz öylece kımıldamadan ölü gibi uyuyordu. Bi dakka lan. Yoksa? Elimi burnuna zütürdüm nefesiyle ısınan parmağımı hissedince rahatladım. Kadına bak anasını satayım. Şuan yerinde olmak için neler vermezdim. Şirazem kaymış şekilde yatağa uzandım yeniden. Bu olayı çözmeden rahat edemeyecektim anlaşıldı. Euzu besmele çekip gözlerimi kapadım. Yarın ola hayrola!!
    ···
  10. 35.
    +9
    Kot pantolon giyen hoca mı olur amk. Takke yok, cübbe yok, senin benim gibi genç sayılacak yaşta bir eleman. Düşünsenize yıllarca akıllara pelesenk olmuş hoca silüetini gibip atıyor biri gelip. Kendimce dalga geçiyordum içimden. Bu da tabii yüzüme ve mimiklerime hafif bir tebessüm olarak yansımış olacak ki söze girdi Hasan Hoca. " Başlarda herkes yadırgıyor beni görünce. Şaşırıyorlar. Ama unutulmasın ki ilim irfan tüm yaştaki bünye ve zekalara açıktır. Yeter ki kötüye kullanmayalım. insan beyni dünyanın en mucizevi organı olmakla beraber en tehlikeli silahıdır da.." Şaşkınlıktan dilim sarkacaktı neredeyse. Hocanın da felsefiğine denk geldik amk iyi mi!!
    ···
  11. 36.
    +8
    Sevda'ya göz edip mutfağa geçtim. O da gelince napıyorsun allah aşkına, bu ne şimdi, hacı hoca olayına ne kadar uzağım sen iyi biliyorsun, nasıl çağırdıysan yolla gitsin dedim. "Saçmalama hayatım. Hiç bişey olmasa adam misafir, kovmak ne demek. Hem belki yardımcı olur ne biliyorsun?" dedi. Ya arkadaş bu neydi başıma geldi şimdi lanet olsun ya diye söylendim. "Hadi canım nolur kırma beni, söz bugün bi fayda görmezsek çağırmayız bidaha olur biter" dedi Sevda.

    Canım sıkkın zorla içeri geçtik. Çay konulmuştu içiliyordu. Hasan Hoca lütfen beni beyefendi ile yalnız bırakın dedi. Çıktılar, mutfağa geçtiler. Evet arkadaşım şimdi bir de ben dinleyeyim yaşadıklarını senin ağzından. Anlatmaya başladım başından itibaren. Ancak ben anlatırken hocanın benle pek alakası yok gibiydi. Bir süre sonra dikkatinin bi noktaya toplandığını farkettim. Ben durunca, emir verir gibi "devam et" dedi. Ama suratı düşmüş, yüz mimiklerinden endişeli olduğu anlaşılıyordu. Anlatmayı bitirince hiç yüzüme bakmadan ağzında bişeyler mırıldanarak kalktı yerinden. Kapalı olan balkon kapısının önünde dikildi, arkası bana dönüktü ama mırıldandığı hala duyuluyordu. "Hocam" diyecek oldum eliyle beni ikaz etti sus dercesine. Sustum ve izlemeye koyuldum. Mırıldanması bitince bana döndü, suratı kan ter içindeydi. Bu ifrit her neyse çok çok güçlü. Gece yarısından önce gelicem evden çıkmayın, almam gereken şeyler ve danışmam gereken insanlar var. Bekleyin. O zamana kadar özellikle sen balkondan ve banyodan uzak dur dedi ve çıktı. içeri giren Sevda ve ailesi nolduğunu sordular, geri geleceğini söyledim. Annesi biz gidelim öyleyse (isabet olur 😒) Sevda sen de bizimle gel istersen kızım, hoca burada olacak nasılsa yarın gelirsin tekrar.. "Anne saçmalama" diye dişlerini sıktı Sevda gözlerini büyütüp "ayıp oluyor" der gibi. Annesi bana son bir kez gözleri ile köpek çekti ve çıktılar. Lan bu karıdan bu kız nasıl çıkmış anlamıyorum arkadaş.
    ···
  12. 37.
    +8
    Kapıya doğru ilerledik beraber. Tam kapı önündeyken hoca unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi dönüp "anlattığın hikayeye bakılırsa evle alakalı bir sahiplenme söz konusu, ama bu her neyse sana musallat olmuş. Çünkü sadece sahiplenme olsa dediğim gibi en fazla tabak çanak kırılır, kapı pencere vurulur, bilinmeyen nedenlerden yangın çıkar filan.. Ama sen bu şerliyi görmüşsün, bu da işin boyutunu çok değiştiriyor dedi. Neyse hadi Allah rahatlık versin" diyip çıktı. Çok yorgundum. Kolumu kaldıracak güçte bile değildim. Bugün yaşadıklarım bana çok ağır gelmişti, başım ağrıyordu. Sevda hemen yanıma gelip soru yağmuruna tuttu. Tabiki anlatmadım, zaten anlatacak dermanım da yoktu. Hayatım okadar yorgunum ki hemen uyumak istiyorum dedim ve yatağa attım kendimi. Resmen bayılır gibi farkında olmadan direk dalmışım. Gece tuhaf seslerle tekrar uyandım. Salonun ışığı yanıyordu. Yanıma baktım Sevda yoktu. Herhalde ona da ağır geldi uyku tutmadı diye düşündüm. Kalktım yataktan salona doğru ilerliyorum uzun koridorumuzdan. Salon koridorun en ucundaydı. Yine o iğrenç yanık et kokusunu almaya başladım. Tanrım yine başlıyorduk. Durmak istiyor, yatağıma geri gitmek istiyordum ama kontrolüm dışında ayaklarım beni salona doğru zütürüyorlardı ağır adımlarla. Hem Sevda da yatakta yoktu umarım tuvalete filan kalkmıştır. Tabi birazdan öyle olmadığını anlayacaktım..
    ···
  13. 38.
    +8
    Bi dakka.. Hasan Hoca balkon ve banyo konusunda beni uyarmamış mıydı. Aptal kafa aptal, aptal.. Nasıl unutabilirdim ulan bunu ben. Sevda hemen bir yer bezi ayarlamış dökülen suyu ve is lekelerini silmeye başlamıştı bile. Bir yandan da Allah'ım nedir bu başımıza gelen, naptık biz, günahımız neydi ki tarzında söyleniyor ve dua ediyordu. Benimse içimden dua etmek geliyor, ancak sürekli araya başka düşünceler giriyor, sürekli dikkatim dağılıyordu. Normalde dua ederken her türlü işimi yapabilen ben son bikaç gündür üç kelime bir araya getiremiyordum
    ···
    1. 1.
      0
      Devam et zippirik sigara
      ···
  14. 39.
    +7
    Sanki saatlerce yürüdüğüm o on adımlık koridorun sonuna gelip salonun kapısında durduğumda bu dünyadaki cehennemimi yaşamıştım. O varlık yine oradaydı. Upuzun neredeyse kafası tavana değecek boyuyla orada duruyordu. Ama asıl dehşet olanı yalnız değil, Sevda da yanındaydı. ikisi de bedenleri birbirine kafaları bana dönük olarak salonun ortasında duruyor bana bakıyorlardı. Sevda'nın yüzünde anlam veremediğim bir tebessüm vardı. Gözleri korkuyla büyümüş, yüz ifadesi aksine gülümsüyordu. Sonra kafaları birbirine döndü ve o şerli Sevda'nın saçlarına ellerini dolayarak tek hamlede havaya kaldırdı. Sevdanın hala gülümsediğini görebiliyordum. Yerimden kımıldayamıyor kafamı hatta gözlerimi bile kaçıramıyordum. Sanki yirmi kişi beni olduğum yerde tutuyor, bu manzarayı izlememi istiyordu. Aniden o varlık baştaki ince ve üç parmaklı uzun pençeli elini sevdanın göğüs kafesinin hemen altından soktu, oluk oluk kan sıçrıyordu heryere, ben avazım çıktığı kadar çığlık atıyordum ancak asla sesimi çıkaramıyordum. Boğazım sıkılıyor, gözlerim o basınçla patlayacakmış gibi ileri atılmaya çalışıyordu. Garip bir şekilde Sevda da en ufak acı belirtisi yoktu. Ve o varlık karın boşluğundan soktuğu eli boğaz kısmından çıkarıp sert bir hareketle kafayı çekerek omurlarla birlikte fırlatıp önüme attı. Son hatırladığım görüntü sevdanın kanlar içindeki hala gülümseyen yüzüydü.. Büyük bir çığlıkla yatakta doğruldum ve aynı anda yatak odasının yavaşça dış taraftan çekilip kapandığını gördüm. Sevda hemen yanımda uyuyordu hala. Alnımdan akan ter damlaları gözlerimi yakıyordu. Ağlamak istiyor onu bile yapamıyordum. Sıvı kaybetmiş vücudum bir bardak su için deliriyor, bense o kapının kapanışını gördükten sonra susuzluktan ölmeyi yeğliyordum.. Çaresiz geri yattım elimle hala boynumda duran muskayı yoklayarak..
    ···
  15. 40.
    +7
    Hoca ile helalleştikten sonra uğurladık. Sevda ortalığın halini hiç yadırgamadan yarın ilk iş taşınıyoruz burdan dedi. Yavaşça gülümseyerek kafamı onaylar gibi salladım. Aradan bir ay geçmiş, yeni bir semtte yeni evimize taşınmış, borç harç ile aldığımız yeni eşyalarımızın ödemelerini zorlansak ta hiç isyan etmeden yapıyorduk. Atlattığımız o badirelerden sonra kredi borcunun lafı bile edilmezdi. O günden sonra paranormal hiç bir durum yada kötü kabuslar yaşamadık. ikimiz de mutluyduk hayatımız yeniden düzene girmişti. Bir gün iş dönüşünde evde Sevda'nın olmadığını görünce önemsemedim. Ancak saat 21:00 olunca endişelenip aradım ulaşılamıyordu, annesini aradım, orada da değildi. Hiç böyle yapmazdı. Gecikecek olsa kesin arardı. Hatta bir yere gitmeden arardı beni. Şarjı bitti herhalde ama geldiğinde fena kavga edicez Sevda hanım haberin olsun diye söyledim.. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum telefonum çaldı. Arayan eski ev sahibi Sedat'tı...
    ···
  16. 41.
    +6
    Dün sana bahsettiğim arkadaşım Majid'i aradım. Gerekli istişareyi yaparak biraz bilgi aldım bu cinler hakkında. Hadi başlayalım diyip aynı pozisyonda mumları yakarak Hüddam'ı çağırdı. Hala korkuyordum ondan, alışamamıştım. Hoca dünkü ritüelin aynısını gerçekleştirip elindeki boş kağıda değişik harflerle sonradan cinin adı olduğunu öğrendiğim şeyi yazıp yakarak tasın içinde duran diğer yazılı kağıtların arasına attı. O küçük bakır tastan öyle bir alev çıktı ki tarif edemem. Ve bu alev sönmüyor sabit boyutta yanıyordu. Biraz dikkat ettim ki alev hareket ediyor sanki bir canlıymış gibi davranıyordu. Allahım bu o cindi. Alevden daha parlak gözleri belli belirsiz görülebiliyordu. Bütün vücudum pompalanan adrenalinle titriyor, kalbim deliye dönmüş çıkar beni burdan diyordu sanki. Hoca ileri geri sallanıyor bişeyler mırıldanıyordu. Ateşe bakmıyordu bile bense pür dikkat kilitlenmiş gibi onu izliyordum. Birden alevin üstünden simsiyah bir duman yükselmeye ve şekillenmeye başladı. Sadece bir kafası olduğunu görebiliyor, el yada ayak seçemiyordum. Dumanın kafa kısmı burnumun ucuna kadar eğildi, o an açığa çıkan içi boş, kora dönen demirin göz kamaştıran renkteki gözlerini gördüm. Tıslamaya başladı. Bu sesi tanıyordum.. Bu oydu..
    ···
  17. 42.
    +6
    Ve ani bir hareketle çarşafı ikimizi de kapatacak şekilde üstümüze çekerek bakır tasa doğru eğilip sustu. Gözlerini bir manyağın bakışı gibi kocaman açmış izliyor gibiydi. Mumların alevleri iyiden iyiye hareketlenmiş, yükselmeye başlamıştı. içeride sanki koşan birinin ayak sesleri geliyordu. Etrafıma bakıyordum istemsizce ancak ayak sesi yanımdan geçmesine rağmen bişey göremiyordum. Çünkü biri olsa mumların yardımıyla çarşaf altından gölgeyi görürdüm. Ancak benim tek gördüğüm Hüddam'ın üstümüze düşen gölgesiydi. Hoca hiç istifini bozmuyor, tüm dikkatiyle bakır tasa odaklanmış izliyordu. Birden Lahavlevela-kuvveti'llabilahilaliyilaziym dedi. Sonra Felak ve Nas suresini sesli okuyup başlangıcından anladığım kadarıyla ayetel kürsi'yi de sessizce okuyup çarşafı seri bir hareketle kaldırdı. Elini bakır tastaki suya batırıp mumları söndürmeye başladı. Tüm mumları ağır hareketler ve dualarla söndürdükten sonra arkamdaki varlığa bakarak gözü ile tamam işareti yaptı. Kalkıp ışığı yaktığında ortalıkta Hüddam filan yoktu. Ayak sesleri de bıçak gibi kesilmişti. Işığın açılması odanın kasvetini kesmiş içimdeki korku biraz olsun hafiflemişti. Ama kalbimin göğüs kafesimi çatlatan atışları hala devam ediyordu. Odanın kapısını açarak Sevda hanım lütfen toplamamıza yardımcı olur musunuz dedi. Sevda hemen içeri daldı önce bana sarıldı. Ağlaştıktan sonra etrafı toparladık birlikte. Hoca özellikle bakır tasın suyunu banyo giderine döktürdü. Ortam normale dönünce hoca aldı beni karşısına. Bak kardeşim. Öncelikle metanetini koru. Ancak Allah yardımcın olsun bu iş çok kolay olmayacak söyliyim baştan dedi.. Yutkundum. Dona kalmıştım. Gördüğüm Gûl tahifesinden bir cindi. Bunlar en vahşi ve acımasız cinlerdendir. Genelde insanlara yakın yaşarlar. Hani şu başımıza taş attılar, evimde yangın çıktı, kapılarım çarpıldı diye anlatılan hikayeler var ya, hah işte onlar bunların ürünleridir. Çok korkunç biçimlerde insanlara görünür ve musallatları ölümle bitebilir! Kaderime küfrediyordum artık!!
    ···
  18. 43.
    +6
    - Alo?

    - fabrikasidasana ile mi görüşüyorum

    - Buyrun benim!

    - istanbul emniyetinden arıyorum. Sevda Yılmaz hakkında bir kayıp başvurunuz vardı.

    - Evet doğru, var mı bi haber memur bey?

    - Başınız sağolsun. Sevda hanım Mardin'in Mazıdağı ilçesinde bir evde anne ve babası ile birlikte ölü bulundu, bilgi ve ifadeniz için il emniyet müdürlüğüne bekliyoruz sizi, iyi günler..

    Dağlar başıma yıkılmıştı o an sanki. Uzunca bir süre oturduğum yerde öylece bekledim. Boğazım düğümlenmiş, ağlamak istiyorum ama ağlayamıyordum. Son bir gayretle doğruldum, üstüme ne giydiğimi bile hatırlamadan evden çıktım..
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzzzzz
      ···
  19. 44.
    +6
    "Nevin Yılmaz ritüel gecesinden bir hafta önce bana geldi ve kızının şuanki sözlüsü fabrikasidasana beyden ayrılması için büyü yapmamı istedi. Bu işin çok külfetli ve tehlikeli olduğunu, olacaklardan sorumlu olmayacağımı kendisine bildirdim. Kabul etti. Daha sonra bana fabrikasidasana adlı şahsın saç kılından getirdi. Bu yapacağım büyü için yeterliydi. Amacımız onun aklını kaçırtarak Sevda'nın da ondan vazgeçmesini sağlamaktı. Evlerine iki kere seansa gittim. Çünkü yaptığım büyü hafifti, sadece kabus görecek ve çare için bana başvuracaklardı. Asıl musallat yüzyüze yapılmalıydı. Gerekli ilk seansta cini çağırdım, ikinci seansta ise tamamen musallat edeceğim gün, emrimde olan müslüman Hüddam bana ihanet etti ve çağırdığım cin ile savaştı. Ben de o korkuyla yanan ateşe su dökerek çağırdığım cini öldürdüm. Hüddam'ı ise o günden sonra ne kadar çağırdıysam da göremedim. Bu işe yaramayınca Sevda'ya soğutma büyüsü yaptırarak kızlarını fabrikasidasana adlı şahıstan uzaklaştırıp kaçtılar istanbul'dan. Büyük ihtimalle de öldürdüğüm cinin kabilesi intikam için onları öldürdüler. Onlarda da kan davası vardır. Gerekirse tüm kuşaklarına musallat bile olabilirler. Sonra siz aradınız olaydan da öyle haberim oldu. Sorumluluğu kabul etmediğimi ben Nevin Yılmaz'a söylemiştim. Serbest bırakılmayı talep ediyorum."

    imza

    Hasan Dilek

    Gözlerimden yaşlar istemsizce dökülüyordu. Büyük bir şoktan beni amirin sözleri uyandırdı. Bu ifadeyi veren Hasan Hoca lakaplı şahıs aynı günün gözaltı gecesinde nezarethanede sabaha karşı içten dışa yanmış şekilde ölü bulundu. Sırtında Mardin'deki maktullerin de cesetleri üzerinde gördüğümüz şu şekilleri bulduk " נקמה" (intikam)

    SON...
    ···
    1. 1.
      0
      Giderayak kız öldü
      ···
    2. 2.
      0
      Kıza yazık oldu
      ···
  20. 45.
    +5
    Yine tüm bedenim kilitlenmiş gözlerinin içine çekiliyorum sanki. Vücudumun tüm kemikleri kırılacak gibi zorlanıyordu. Aniden arkamdaki Hüddam'ın elini omzumda hissettim. Beni tek hamlede hiç bir insanın asla yapamayacağı bi kuvvette omzumdan geriye doğru çekişiyle arkaya fırlattı. Sırtımı duvara sertçe vurmuş nefessiz kalmıştım. Bir yandan nefes almak için cebelleşirken bir yandan Hüddam'ın o gölgeyle savaştığını görebiliyordum. Sanki iki köpek hırlayarak kavga ediyordu. Ortalık gümbür gümbür sallanıyor, mumların alevleri harlandıkça harlanıyordu. Pencere camlarının çatırdadıklarını duyabiliyordum. Aniden hoca sallanıp okumayı bırakarak sırtında sakladığı küçük bir cam şişe çıkarıp çığlık atarcasına euzu besmele ile şişedeki suyu hala yanmakta olan bakır tasa boşalttı. Alev acı çeken birinin çığlık sesleri eşliğinde söndü.

    Hüddam yerde o heybetli gövdesiyle uzanmış, 10 km koşmuş bir insan gibi hızlı ve derin nefes alıp veriyordu. Bunun dışında oda büyük bir sessizliğe bürünmüştü.. Manzara korkunçtu. Yeni aldığım Led tv yerde paramparça, vitrin darmadağın, koltuk döşemeleri pençe izleri ile parçalanmıştı. Hoca da koltuğa yaslanmış nefes almakta güçlük çekiyor, alnındaki ve boynundaki teri siliyordu. Nefes nefese bana dönerek "bitti, kurtuldun kardeşim inşallah" dedi.. Bedenimden yüz kilo yük indirmiş gibi rahatlamış, duvara yaslanmış sigaramı çıkarıp yakmıştım bile...
    ···