+2
-1
Aslında önemli olan bu kardeşlerimizin kendilerini mensubiyet olarak nereye yerleştirdiği olup benim gözlemim odur ki “Arap” sanılan kardeşlerimin kendilerini herkesten daha çok “Türk” hissettiğidir.
Cahil halkın “Arap” ;”Arap uşağı”,”fellah” olarak adlandırdığı milletimizin mümtaz kesiminin önemli şahsiyetleri, önderleri Nusayrilerin Sâmi,Arap soyundan olmadığını aksine bu coğrafyaya ana kitleden çok evvel gelen öncü Türkler olduğunu yüksek sesle dillendirmektedirler.
Bu gerçeği bütün samimiyeti ile her ortamda haykıran da değerli dostum Hakan Bülent Yardımcı’dır.
Tarihe not düşmek için Hakan Bülent Yardımcı’nın bu konudaki yani “Arap” bilinen Adana’daki topluluğun Türklük hassasiyetini bu konudaki bilgilendirme gayretini ,samimiyetini ve de cesaretini saygı ile yâd etmeliyim…
Kendisi Başkan Yardımcılığını yaptığım Dünya Türkmenler Birliği tarafından Türkmen beyi ilân edilmiş, Türkmen poşusu;bunu giyenler içinde en çok ona yakışmıştır.
Bunu her yerde haykırmaktan ve dillendirmekten çok ama çok mutlu oluyorum.
Onu her görüşümde atalarının Horosan’dan sonra konakladığı bir bölümünün oralarda kaldığı Kerkük ve civarındaki Irak Türkmenlerine olan hasretimi dindiriyor, her karşılaşmamızda Kerkük Türküsündeki gibi onunla şâd oluyorum.
Ali Tayyar Önder’in Fark yayınlarından çıkan Türkiye’nin etnik yapısı isimli eserinden alınan konu ile ilgili bölüm ile yazıya devam edelim:
“Arap”zannedilen Nusayrilerin asli köken olarak Türk oldukları Halep Salnamelerine ibn-i Batuta, Bertrandan de la Broquire, Prof. D.M. Fuat Köprülü, Taberi Mes’udi, ibn Havkal, Schlumberger, Ebi Ami Osman b. Abdullah b. ibrahim al Tarsusi, G. Le Strange, Ramsey, Lebeau’nun eserlerine dayanılarak kanıtlanmıştır. (bkz. Türklük ve Anadolu, Abbasiler)
Bu öncü Türkleri bu coğrafyaya Horasan’dan getiren Türk kumandanların isimleri bile tespit edilmiştir. Bunlar arasında Ebu Süleym Ferec el Hadim et Turki, muhafazid b. Sül, El Afşin Haydar, b. Kaus Ebu’s Sac. Mubarek et Turki, Zirek et Turki, Boğa el Kebir isimli komutanlar vardır. (bkz. Türklük ve Anadolu, sf. 74)
Nusayrilerin aslen Horasan Türkmeni olduğunu belgeleyen önemli bir eser de, Adana eski Belediye Başkanlarından Kasım Ener’in Adana Tarihine ve Tarımına Dair Araştırmalar isimli kitabıdır.(Milli Eğitim Basımevi, istanbul, 1978, 3. basım)
Kasım Ener, Başbakanlık Arşivindeki mühimme ve tapu defterlerini incelemiş 1552 ile 1604 tarihlerinde Adana, Kozan (Sis) ve Kadirli (Kars) ve Hatay halkının etnik kimliğine dair çok değerli bilgiler tespit etmiştir.
Söz konusu mühimme ve tapu defterlerindeki kayıtlardan görülmektedir ki, bu bölge tamamen Türk oymak isimleri, öz Türkçe isimler taşıyan kaza, nahiye, köyler, mahalleler ve cemaatlerle doludur. Kayalıbağ, Tepebağ, Nacarlı, Kınık, Sarucalı, Danışmandlu, Tekelu, Tahtalu, Aydoğmuşlu, Kızıllar vs. gibi,
Aynı defterlerde, bölge halkının etnik kökenine ilişkin bilgiler de mevcuttur. Bunları tek tek değerlendiren Kasım Ener bu bölgedeki Nusayrilerin köken olarak Irak ve Suriye’den gelen Horasan Türkmenleri olduğunu belgelerle ortaya koymuştur.
Nusayrilerin Irak’tan gelişleri ve Şamanizm’i okşayan Alevilikleri göz önünde tutulursa Suriye’den Hatay- Çukurova’ya göçü tercih etmelerinin nedenini ırk sorununda aramak gerekir. _ Realite şudur: Abbasiler devrinde Türkistan’dan Horasan’a büyük akınlar olmuş ve özellikle Mutasım’ın halifeliği sırasında (833-842) Irak Türkler ile dolmuştur. Bunlardan bir kısmı, eski inançları Şamanlığın etkisi altında Tahtacı ve Kızılbaş Türkmenler gibi şia mezhebinin tarikatlarına girmişlerdir. Böylece şia (şii) tarikatından Nusayriliği benimseyenlerin Kuzey Suriyeli Arap oldukları iddiası yersizdir ve politiktir. Kaldı ki, Kuzey Suriye halkının büyük çoğunluğu Abbasiler, Tolonlar, Hamdanoğulları, Selçuklular, Eyyubiler ve Mısır Türk Memlukları devrinde yerleşen Türkmen Aşiretleri oluşturmuşlardır. Bunun oranını ATATÜRK, Yıldırım Ordular Grubu komutanı iken 2’nci ve 7’nci orduya gönderdiği 3 Kasım 1918 günlü emrinde belirtmiştir. Harp dairesi arşivi sayı 5280/4 ve 18 kayıt numaralı bu günlük emrin 2’nci fıkrası şöyledir: Cebel Seman, Katma Havalisinin TÜRKLERLE meskun olduğu ve Halep ahalisinin dörtte üçünün Arapça tekellüm eder. (konuşur) TÜRK olduğu her vesile ile hatırda tutulmalı ve her davada bu, esas ittihaz edilmelidir.
işte bu gerçeklerle birlikte Kanuni Sultan Süleyman zamanında Nusayrilerin oturdukları Adana köylerinde: Tokbey oğlu, Dursun oğlu, Sevindik oğlu, Dündar oğlu, Seçilmiş oğlu, Torlu oğlu, Tokşah oğlu Karabey oğlu ve ilaldı oğlu gibi Türk baba adı taşıyan reaya çoğunluktadır. Nusayrilerin kurdukları: Yalmanlı, Dağlıoğlu, Oba, Çandıroğlu, Ada Sokağı ve Akkapı ise katkısız Türkçedir. Bu kuruluşlar o vakitler çevresinde Türkmen aşiretlerinin kaynaştığı ova kesiminde bulunmaktadır. Çukurova’ya ilk göçen Nusayrilerin buralara yerleşmeleri Araplardan olduğu gibi Türkmenlerden çekinmediklerini, yani aynı kanı taşıdıklarını gösterir. Şurasını da söyleyelim ki, resmi kayıtlarda Nusayri veya Fellah deyimlerine rastlanmamaktadır. Adana şer’i mahkeme sicillerinde adları bahçeciler olarak geçmektedir. Ve bunların içinde de: Beğendik oğlu, Kaslı oğlu Topuz oğlu Boğa oğlu ve Kuyucu oğlu gibi birçok Türk adlıları bulunmaktadır. Nusayri Alevilerin kendi aralarında Arapça konuşmalarına gelince: Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra Osmanlı imparatorluğunun gerilemeye başlayıp bilgisizliğin kök saldığı devirlerde softa hocaların ayırıcı propagandaları, cahil şeyhlerin tarikatı savunmaları yüzünden Sünni soydaşları ile kaynaşamadıkları ve toplu kaldıkları için Kuzey Suriye’de öğrendikleri kırık Arapçayı unutmamışlardır. Buna tipik bir örnek, evvelce Atatürk parkının yerindeki mahallede oturan Girit’li göçmenlerdir. Rahmetli Turhan Cemal Berker ile benim başkanlığım sırasında burası istimlak edilinceye dek bu Türk vatandaşlarımız bir arada yaşadıkları sürece hep Rumca konuşmuşlardır. Garipler cemaati dolayısıyla ele aldığımız Nusayri (Alevi) ler konusuna burada son verirken diğer bir başka politik söylentiye karşılık şu açıklamayı yapalım ki, ibrahim Paşa’nın Çukurova’yı işgali zamanında (1832-1840) getirttiği fellahlar ile Alevi vatandaşlarımızın hiç ilgili yoktur. Çünkü iyi cins şeker kamışının üretimi için fidelerle birlikte getirilen fellahlar Mısır’lı Kıptilerdir. Ve 1980 yılına ait Adana şeri mahkeme kayıtlarından öğrendiğimize göre sayısı pek az olan bu kalifiye tarım işçileri memleketlerine dönmeyerek Sünni mezhebine girmişlerdir.” (sf. 30,31,32)
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki, Nusayrileri’in Abbasiler döneminde, 750’li yıllardan başlayarak Hatay, Adana, Tarsus, Mersin’de yerleştirilmiş Oğuz Horasan Türkleri oldukları hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar tarihi verilerle kanıtlanmış bir gerçektir.
Nusayriler de Alevi bir topluluk olarak endogamiye sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır. Grup dışı evliliğe kapalıdırlar. 1200 yıldır istisnalar hariç ne dışardan kız almışlardır, ne de dışarıya kız vermişlerdir. Nusayriler endogami konusunda Anadolu’daki diğer Alevi gruplardan çok daha katıdırlar. Dolayısıyla, Nusayriler ırkî olarak Türklüklerini en saf olarak korunmuş bir gruptur.
Tümünü Göster