1. 8776.
    0
    inci giber
    ···
  2. 8777.
    0
    ondra [değiştir]

    Mayıs 1849'da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra'ya yerleşir. 1851'de New York Herald Tribune gazetesinde muhabir olarak çalışır. 1855'te oğlu Edgar veremden ölür.[9] Parasızlıktan ve kötü yaşam koşullarından dolayı politik ekonomi üstündeki çalışması çok ağır ilerlemesine rağmen 1857'de sermaye, özel mülkiyet, ücretli emek ve devlet üstünde yazdığı 800 sayfalık çalışma vardır. 1858'de çalışmalarını topladığı Grundrisse ancak 1939 yılında yayımlanır. Yayımlanan ilk ciddi iktisadı çalışması 1859 yılında yayımlanan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı kitabıdır. Adam Smith ve David Ricardo'nun teorilerini tartıştığı Artı-Değer Teorileri 1862-63 arasında yazdığı el yazmalarından oluşmaktadır. Bu kitap, ölümünden sonra yayımlanmıştır. Bu iki çalışma da Kapital'in taslaklarını ve çeşitli bölümlerini içerir. 1867'de dev çalışması, kapitalist üretim sürecini analiz ettiği Kapital'in ilk cildi yayımlanır. ikinci ve üçüncü cildi üstünde çalışmalarını sürdürür ancak bu ciltler ölümünden sonra Engels tarafından yayımlanabilecektir.
    Karl Marx, 1861.

    Kapital'in dev bir araştırma ve analiz olması, Marx'ın sürdüğü sefalet bu eserin tamdıbının yayımlanmasını geciktirmiştir. Bunların dışında zamanının ve enerjisinin önemli bir kısmını Birinci Enternasyonal'e ayırması da yazma sürecinin ağır işlemesine sebep olmuştur. Kongrenin düzenlenmesinde aktif olarak görev alan Marx, kongrede Mikhail Bakunin önderliğindeki anarşist sol akım ile ciddi fikir ayrılıkları ve çatışmalar yaşamıştır. 1872'de gerçekleşen Lahey Kongresi'nde Bakunin'in Marx'ın fikirlerini "otoriter" olarak değerlendirmesiyle iki grup arasında büyük çekişmeler yaşanmış, sonunda Bakunin ve anti-otoriter çevreler kongreden ihraç edilmiştir. Paris Komünü sırasında yaşananlar, Lahey Kongresi'ndeki fikir ayrılıklarının da önemli bir bölümünün kaynağıdır. Bölünme Marx'ı da derinden etkilemiş ve Fransa'da iç Savaş makalesiyle Paris Komünü'nü savunmuştur.

    Marx'ın sağlığı son on yılda gittikçe bozulmaya başlamıştır, bu yüzden önceki yıllarında gösterdiği üretkenliği sağlayamamıştır. 1875'te yayımlanan Gotha Programı'nın Eleştirisi devrim stratejisi, proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden komünizme geçiş ve işçi sınıfı partisi konularını ele alır. Bu kitapta, "Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre" prensibinin komünist toplumunun sloganı olması gerektiğini beyan eder.
    Aile hayatı [değiştir]
    Karl Marx, 1882.

    Karl Marx, bir Prusya baronunun eğitimli kızı Jenny von Westphalen ile evlendi. Marx ve Westphalen ailelerinin istememesi yüzünden bu beraberlik önceleri saklı kaldı, daha sonra çift 19 Haziran 1843 tarihinde evlendi.

    Aile, 1850'li yıllarını yokluk içerisinde Londra'nın Soho semtinde bulunan üç odalı bir evde geçirdi. Marx ve Jenny'nin bu yıllarda dört tane çocuğu oldu, daha sonra Jenny üç çocuk daha doğurmuştur, fakat yedi çocuktan sadece üç tanesi hayatta kalarak ergenliğe erişebildi (Bu 3 çocuktan 2'si ise olgunluk yaşlarında intihar etmiştir). Manchester'da aile işini yürütmekte olan Engels, bu yıllarda Marx'ın en büyük maddi destekçi oldu. New York Daily Tribune'de muhabir olarak çalışan Marx, buradan da bir miktar para alıyordu. Aile, Jenny'e 1856 yılında kalan miras sayesinde gene Londra civarında görece sağlıklı bir yere taşındı. Marx hemen hemen bütün hayatını kıt kanaat geçirdi, yokluk peşini hiçbir zaman tam olarak bırakmadı.

    Marx'ın çocuklarının isimleri şunlardır: Jenny Caroline (Longuet; 1844–1883); Jenny Laura (Lafargue; 1846–1911); Edgar (1847–1855); Henry Edward Guy ("Guido"; 1849–1850); Jenny Eveline Frances ("Franziska"; 1851–1852); Jenny Julia Eleanor (1855–1898) ve Temmuz 1857'de henüz ismi konulmadan hayatını kaybeden bir bebek.
    Ölümü [değiştir]

    Aralık 1881'de karısı Jenny'nin ölümünden hemen sonra Marx'ın da sağlığı bozuldu, son on beş ayını katar hastalığıyla geçirdi. Bu hastalık bronşit ve plöreziye yol açmış, Karl Marx 14 Mart 1883 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde uyruksuzdu[10]. Londra'daki mezartaşının üst bölümünde Komünist Manifesto'nun son cümlesi büyük harflerle yazılıdır:
    “ Bütün ülkelerin işçileri, birleşin! ”

    Alt bölümünde ise Feuerbach Üzerine Tezler'in 11. bölümünün sonu yer alır:
    “ Filozoflar dünyayı, yalnızca, çeşitli şekillerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir. ”
    Highgate Mezarlığı, Londra

    Mezartaşı Büyük Britanya Komünist Partisi tarafından, özgün haline de saygı gösterilerek alçak gönüllü bir mimariyle, 1954 yılında bir anıt haline getirilmiştir[11]. 1970'de el yapımı bir bombayla bu anıtı yok etmek amacıyla başarısız bir girişim olmuştur.[12]

    Cenazesinde Wilhelm Liebknecht ve Friedrich Engels gibi Marx'ın yakın arkadaşları konuşma yapmıştır. Engels'in konuşması şu cümleleri içerir[13]:
    “ 14 Mart günü, öğleden sonra üçe çeyrek kala, yaşayan düşünürlerin en büyüğü artık düşünmez oldu. Sadece iki dakika yalnız bıraktıktan sonra, odaya girince, onu koltuğunda rahat rahat, ama sonsuzluğa dek, uyumuş bulduk. ”

    Engels ve Liebknecht dışında Charles Longuet ve Paul Lafargue de cenazeye katılmıştı. Liebknecht Almanca, Longuet Fransızca birer konuşma yaptı, Fransa ve ispanya'daki işçi partilerinden gelen iki telgraf okundu. Engels'in konuşmasıyla, toplam onbir kişi bulunan cenaze töreni tamamlandı.

    Marx'ın kızı Eleanor da babası gibi komünist oldu ve onun çalışmalarının düzenlemesini yaptı.
    Marx'ın görüşleri [değiştir]

    Marksizm, standard felsefi süreçten farklı olarak düşünüşün dışında eylemi de içerir (Marx, praksis ve felsefeyi birleştirerek, Marksizm'i "praksis felsefe" vasfına bürümüştür, buna göre Marksist felsefe düşünüş ve faaliyeti birlikte gerçekleştirir). Ölümünden sonra Lenin, Mao, Stalin ve Troçki gibi liderler Marksizmi çeşitli şekilde yorumlamışlar ve bu yorumların sonucu ortaya koydukları hareketler Leninizm, Maoizm gibi isimlerle adlandırılmıştır.
    Marx'ın felsefesi [değiştir]
    Komünist Manifesto, el yazması.

    Marx'ın felsefesinin dayanak noktası insanın doğası ve toplum içindeki yeridir. Hegelci diyalektiğin yardımıyla insan doğasının değişmezliği kavrdıbını reddeder. Burada kastedilen insan doğası, fizyolojik ihtiyaçlar değil insanın toplum içinde yarattığı hareket ve davranış biçimidir. Bunu da "tarihsel süreç" ve "doğa" kavramlarını bir arada ele alarak yapar. Sosyal koşulların davranışı belirlemesi, doğanın insanın davranışını belirlemesinden önce gelir. Ama bu insan doğasının varlığını reddetmez, yabancılaşma teorisi bunun üstüne kurulur. insan emeği kaçınılmaz olarak doğal bir kapasite gerektirir ama bu da insan bilincinin aktif rolüne sıkıca bağlıdır:
    “ Örümcek, işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini yapmada pek çok mimarı utandırır. Ne var ki, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey, mimarın, yapısını gerçekte kurmadan önce, onu hayalinde kurabilmesidir. „

    —Kapital, 1. Cilt, Üçüncü kısım, 7. bölüm, 1. Kesim [14]

    Marx'ın tarih analizi, tarım toplumlarında toprak ve kürek, sanayi toplumunda madenler ve fabrikalar olarak sayılabilen yani bir malın üretimi için doğrudan gerekli üretici güçler ve bu üretim araçlarını kullanan insanların kurduğu sosyal ve teknolojik ilişkileri tanımlayan üretim ilişkileri arasındaki ayrıma dayanır. Bu ayrım ve bağ üretim biçimini oluşturur. Marx, Avrupa'da üretim biçiminin değişmesiyle birlikte feodalizmden kapitalist üretim biçimine geçildiğini söyler. Marx üretici güçlerin, üretim ilişkileriden daha önce geldiğini ve daha hızlı değiştiğini söyler. Felsefenin Sefaleti çalışmasında bu durum şöyle yer alır:[15]
    “ Toplumsal ilişkiler, üretici güçlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeni üretici güçler sağlamak için insanlar kendi üretim biçimlerini değiştirirler; kendi üretim biçimlerini değiştirmek, yaşamlarını kazanma yollarını değiştirmek için de bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler. Yeldeğirmeni size feodal beyli toplumu verir; buharlı değirmen ise, sınai kapitalistli toplumu. ”

    Marx toplumdaki sınıfların bu üretim biçimlerine bağlı olarak oluştuğunu söyler. Bir sınıfı oluşturan insanlar kendi istekleri yahut bilinçleriyle bir araya gelmiş değildir. Her sınıfın da kendi çıkarına farklı bir isteği vardır, bu da toplumda çatışmaya yol açar. insanlık tarihinin en kalıtımsal özelliği sosyal sınıfların çatışmasıdır:
    “ Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir. ”

    Marx insanların kendi emek gücü ve bunla olan ilişkisiyle de ilgilenmiştir; yabancılaşma sorunu özellikle Genç Marx'ın ilgilendiği bir alandır. Kapitalist sistemde insan kendi doğasına yabancılaşmasıyla, hem kendi emeğine hem üretim sürecine hem de sosyal ilişkilerine karşı yabancılaşır. Kapital'de yerini daha ayrıntılı biçimde tanımladığı meta fetişizmine bırakır.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 8778.
    0
    inci giber
    ···
  4. 8779.
    0
    Başlığın diğer anlamları için, John Locke (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.

    John Locke

    John Locke Somerset (d. 29 Ağustos 1632 – ö. 28 Ekim 1704) materyalist ünlü ingiliz filozofu.

    18. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünce hürlüğünü, eylemlerimizi akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir.
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Hayatı
    * 2 Eserleri
    * 3 Dış bağlantılar
    * 4 Ayrıntılı Yaşam Öyküsü için bkz.

    Hayatı [değiştir]

    John Locke, Bristol yakınlarında, Wrington'da doğdu. Kumaş ticareti ile uğraşan bir aileden gelmektedir. Babası ticaretle uğraşmak yerine noterliği tercih etmiştir, ibadetle sadelik isteyen Püriten mezhebinin koyu bir taraftarıydı. Locke'un daha sonra öne sürdüğü öğrenim kuramlarında babasının büyük etkisi sezilir. Locke yüksek öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı, en çok tabiat bilimleriyle tıp okudu. Hayata atıldıktan sonra hem yazar, hem de siyaset adamı olarak çalıştı. Önce Brendenburg Dükalığı'nda ingiliz elçiliği katibi olarak bulundu. ingiltere'ye döndükten sonra da 8 yıl Shaftsbury adında bir ingiliz aristokratının yanında özel hekimlik yaptı. 1683'te Shaftsbury'nin Hollanda'ya kaçmak zorunda kalması üzerine Locke'de ingiltere'den ayrıldı. Ancak 1689'da ikinci ingiliz Devrimi Başarı kazanınca ingiltere'ye dönebildi.

    Locke, bütün eserlerinde gelenek ve otoritenin her çeşidinden kurtulmak gerektiğini, insan hayatına ancak aklın kılavuzluk edebileceğini ileri sürer. Bu düşünceleriyle Liberalizm'in, tabii bir din anlayışının, Rasyonel Pedagoji'nin öncüsü olmuştur. Mutlakiyet yönetimlerini ilk sarsan kişi olarak tarihe geçmiştir, mutlakiyet yönetimine açtığı sarsıntılar sonucunda zamanla derin yarıklar oluşmuştur ve üç büyük devrimin temelleri oluşmuştur. ingiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinin temelini oluşturan filozof olarak akıllara yer etmiştir. Doğal hukuk doktrinini savunanlardan biridir (Diğerleri: Jean Jacques Rousseau ve Thomas Hobbes).

    ilk kitaplarını siyasi nedenlerden ötürü isimsiz yayınlamış ve hiçbir zaman bu eserlerin kendisine ait olduğunu kabul etmemiştir. Descartes'tan etkilenmesine rağmen ona hiçbir zaman benzememiş; zihnin özünün düşünme ve zihnin özünün yer kaplama olduğu biçimindeki iki temel ilkesine karşı çıkmıştır.

    Gassendi'nin görüşleri ile Deneme'nin birçok bölümü arasındaki benzerlikler salt rastlantı olamayacak kadar büyüktür, öyle ki Leibniz, Locke için Gassendici demiştir. insan zihninin başlangıçta bir Tabula Rasa oluşu, Locke'taki "bütün niteliklerden yoksun ak kâğıt" ya da "boş oda" önermelerinin aynıdır.
    Eserleri [değiştir]

    * 'An Essay Concerning Human Understanding' (insanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
    * 'Some Thoughts Concerning Education' (Eğitimle ilgili Bazı Düşünceler)
    * 'A Letter Concerning Toleration' (Hoşgörü Üzerine Bir Mektup)
    * 'Two Treatises of Government' (Yönetim Üzerine iki inceleme)
    * 'Hükümet Üzerine iki Deneme'

    Dış bağlantılar [değiştir]

    * JOHN LOCKE
    * Felsefe. info: John Locke

    Ayrıntılı Yaşam Öyküsü için bkz. [değiştir]

    * M.Cranson, John Locke (Lockmans 1657) ve J.R

    ingiltere Bir ingiliz'in biyografisi olan bu madde bir taslaktır. içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
    Aristotel template.gif Filozof ile ilgili bu madde bir taslaktır. içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 8780.
    0
    aruch Spinoza (24 Kasım 1632 (Amsterdam) – 21 Şubat 1677 {Lahey) ), Benedictus de Spinoza veya Bento d'Espiñoza olarak da bilinmektedir. René Descartes ve Gottfried Leibniz ile birlikte 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Zamanında anlaşılmayan pek çok filozof gibi Spinoza da yanlış anlaşılmanın ve anlaşılmamanın muhatabı olmuş, tuhaf bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış, hem de eserinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu söylenmiştir. Bunlarla birlikte Spinoza'nın tam bir bilge yaşamı yaşadığı belirtilebilir. En büyük eseri Ethica isimli kitaptır.
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Yaşamı
    * 2 Felsefi düşünceleri
    * 3 Spinozacı metafizik
    o 3.1 Tanrı ya da Doğa
    o 3.2 Töz, nitelik ve görünüm
    o 3.3 insan
    o 3.4 Özgürlük
    * 4 Spinoza'nın etkileri
    * 5 Çalışmaları
    * 6 Türkçe'de Spinoza
    * 7 Bağlantılar
    * 8 Referanslar

    Yaşamı [değiştir]

    Spinoza, Hollanda'da ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ailesi Yahudi'ydi ve Portekiz'den engizisyonun baskıları dolayısıyla kaçıp önce Nantes'a sonra da Amsterdam'a (1622 yılı olarak tahmin ediliyor) gelmişlerdi. Bilimsel buluşların, dinsel bölünme ve çatışmaların, siyasal değişikliklerin ve felsefi gelişmelerin yoğun olduğu bir sırada Hollanda'da yaşadı. Spinoza'nın babası ticaretin yanı sıra sosyal alanda da gelişme kaydetmiş ve Amsterdam'daki Sinagog'un ve Yahudi okulunun müdürü olmuştu. Ailesi Spinoza'nın Yahudi hahamı olarak yetişmesini istemiş ve bu yönde gelişmesi için her türlü eğitim olanaklarını sağlamıştı. Spinoza bu sebeple erken yaşta gittiği Yahudi okullarında ve Sinagoglarda ibranice öğrenmiş, Yahudi ve Arap teologların çalışmalarını öğrenme imkânı bulmuştur.

    Spinoza'nın laik ve sorgulayıci düşünceyle güçlü bağlantısının başlangıcında eğitim sürecinin başlarında yer alan öğretmeni liberal haham olarak bilinen Manasseh ben Israel'in (Amsterdam Yeshiva'sına 1638'de atandı) etkisi olduğu söylenebilir.

    1650'de Franciscus van den Enden'ın okulunda Latince, doğa bilimleri (fizik, kimya, mekanik, astronomi ve fizyoloji) ve felsefe okumaya başladı.

    1651'de Spinoza'nın Descartes'in eserlerini okumaya başladığı tahmin ediliyor.

    1652'de babasının tüm karşı çıkışına rağmen Spinoza mercek yontma işine başlar.

    1653'de Jan de Witt Hollanda bölgesi konsey yönetimi'ne atanır.

    1654'de Spinoza'nın babası Michael'ın ölümü.

    1655'de Spinoza, Cemaat Mahkemesi tarafından din dışılıkla (materyalistlik ve Tevrat'ı küçük görmek ile) suçlanır. Bu sorgulamada Tanrı'nın bir bedene sahip olduğunu savunan Spinoza, sonunda hahamlar tarafından din düşmanı olmakla suçlanır ve pişman olmaya zorlanır. Bu yıl içinde Spinoza Tractatus de Deo et homine etjusque felicitate (Korte verhandeling van God, de mensch en des zelfs welstand, Tanrı, insan ve insanın Refahı Üzerine Kısa Bir inceleme) isimli çalışmasını da bitirir. Bu kitap çok güçlü olmamakla birlikte Spinoza'nın felsefesini tüm temel tezlerini barındıran bir yapıt olarak değerlendirilir.

    1656'da 24 yaşındaki genç Spinoza Amsterdam Sinagog'u tarafından, her ikisi de Dekartçılığın bir formuna dayanan, "Tanrı'nın evren ve doğanın işleyişi olduğu, bir kişiliği olmadığı ve incil'in Tanrı’nın doğasını öğretmek için mecazi ve simgesel bir kitap olduğu" iddialarını savunduğu için Yahudi cemaatinden kovulur (cherem veya herem; Yahudilikte, Katoliklikteki aforoz benzeri bir ceza) (bknz. René Descartes) Kovulmasını takiben, ismini Benedictus’a (ilk ismi olan Baruch’un Latince karşılığı) çevirdi. Cherem'in şartları çok kesindi, ceza asla geri alınmazdı (bknz. Kasher ve Biderman).

    1660'da Amsterdam Sinagog'u yerel yetkililere Spinoza için "her türlü din ve ahlak için bir tehdit" diyerek şikayette bulunur.

    1661'de Spinoza Amsterdam'ı terk eder, yakınlardaki Rijnsburg'a yerleşir, Etika 'sını yazmaya başlar ve hayatının sonuna kadar mektuplaşacağı Henry Oldenburg ile tanışır.

    1662'de Tractatus de intellectus emendatione isimli eserini bitirdiği tahmin edilmektedir.

    1663'de Lahey yakınlarındaki Voorburg'a ressam Daniel Tydemann ile birlikte yerleşir.

    1664 yılında Lahey'de Descartes Felsefesi'nin ilkeleri isimli kitabını yayınlar. Bu kitabın ekinde Metafizik Düşünceler adlı çalışması yer almaktadır. Aralık 1664'den Haziran 1665'e kadar amatör bir Kalvinist teolog olan ve Spinoza’ya şeytan konusunda sorular soran Blyenbergh ile mektuplaşır. 1665'in son aylarında Oldenburg'a, 1670'te basılacak olan yeni kitabı Teolojik Politik inceleme 'ye çalışmaya başladığını yazar.

    Bazı arkadaşlıkları (Jan de Witt gibi) nedeniyle politik kamplaşmalarda taraf olmak durumunda kalmış, yazdığı ve isimsiz olarak yayınladığı Teolojik-Politik incelemeler kitabı bu kamplaşmalar dolayısıyla tepkiyle karşılanmıştır. Spinoza bu kitabından sonra yazmamaya karar verir.

    1670'de Teolojik-Politik incelemeler Amsterdam Kilise Konseyi (Kalvinist)tarafından "Dininden dönen bir Yahudi ve Şeytan tarafından Cehennem'de uydurulmuş ve Sayın Jan de Witt'in bilgisi dahilinde yayınlanmıştır" ifadesiyle eleştirildi. Spinoza Lahey'de Stille Veerkade'de yaşamaya başlar.

    1671'de Leibniz ona Notita opticae promoteae isimli eserini oda Leibniz'e Teolojik-Politik incelemeler eserini yollar.

    1673'te kendisine teklif edilen Heidelberg Üniversitesi'ndeki felsefe kürsüsünü de reddeder, çünkü "din adamlarını rahatsız etmeme koşulu" vardır bu önerinin.

    Etika'isimli eserini 1675'te tamamlar. Bu eser belirli bir çevrede dolaşır, tartışılıp değerlendirilir, ancak Spinoza yaşadığı sırada izin vermediğinden basılmaz.

    Ölümünden bir yıl önce 1676'da Leibniz ile görüşür. Aynı yıl Lahey Sinodu Teolojik-Politik incelemeler in yazarı hakkında takip kararı alır.

    21 Şubat 1677'de ölen Spinoza'nın eserleri, Amsterdam'da, arkadaşları tarafından Opera Posthuma (Ethica, Tractatus politicus, Tractatus de intellectus emendatione, Epistolae, Compendium Grammatices Linguae Hebrae) adıyla yayınlanır.

    1678'de Spinoza'nın eserleri Felemenkçe (kendi dilinde) yayınlanır.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 8781.
    0
    Bob Dylan (d. 1941 Minnesota). Bay Abraham ile Bayan Beattie'nin oğlu olarak dünyaya geldi. ilk ismiyle, Robert Allen Zimmerman. Rusya'dan göç eden Yahudi atalarının niçin bir Alman soyismi taşıdıkları hakkında bir fikir bulunmamaktadır. 2004'de yazdığı "Chronicles: Volume One" adlı biyografisinde, babaanesinin Kırgız ve Türk asıllı olduğunu ve istanbul'dan Odessa'ya göç ettiğini de yazmıştır.

    Sonradan "Huzurevine oranla daha fazla kişinin öldüğü yer" olarak tanımlayacağı üniversiteden atıldığında, henüz 18 yaşında bir gençti. Yirmisinde ise incin ve kirli saçları, eski püskü giysileri, omzunda gitarı ile New York'ta, "Beatnic"lerin arasında bulunmuştur. Ona göre New York "Henüz çok fazla insanın gitmediği, gidenin de geri dönmediği" bir yer ve oraya gitmek, "Aya gitmek gibi bir şey"dir.
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Müzik hayatına atılış
    * 2 Diskografi
    * 3 Dış Bağlantı
    * 4 Ayrıca bakınız

    Müzik hayatına atılış [değiştir]
    Joan Baez ile birlikte Washington D.C.'de düzenlenen marş (March on Washington for Jobs and Freedom)'a katıldığında (28 Ağustos 1963).

    "The Freewheelin' Bob Dylan" 1963'te piyasaya çıktığında, Dylan, en iyi olma yoluna çıkmıştır. Albümün kapağında New York sokaklarında sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı bulunmaktadır. "Blowin' In The Wind", herkesin diline düşmüştür. Her seferinde farklı bir şeylerden bahseden Dylan; savaşların anlamsızlığından, Tanrı’dan, adaletsizlikten, ciksten, aşktan, sevgiden bahsetmiştir. Her seferinde değişik kesimlerin tepkisini çekmiştir. Bir şeyler söylüyordu; fakat bir başka sefer aynı şeyleri tekrarlamıyordu. Çoğu kişiye göre o, sadece içinden geleni yapıyordu. Belki de, kitleler onu görmek istedikleri gibi görüyordu. Folk müziği seçmesinin nedeni de zaten, gitarı ve armonik.tr.crasından başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayacak olmasıydı.

    Joan Baez’in söylediğine göre, "gördükleri sadece kendisi için bir şey ifade ediyordu". "Başkalarının ihtiyaçları için kafa yoran biri değildi." Yine de Baez ona aşık oluyordu. Geceliği oniki dolarlık izbe bir otel odasında gazetecilere üstünde kocaman siyah ceketi, beyaz gömleği ve mor kol düğmeleri ile röportaj verirken, Baez’in gözünde "Gözleri bütün gerçekleri görmüş gibi yaşlı ve kendisi bir kış yaprağı kadar naif"ti.

    Dylan, 1965'te ingiltere turnesi sırasında yanındaki "elit bohemlerle" birlikte Savoy Otel’de ikamet etmiştir. Ve Marianne Faithfull ona yakın olabilmek için otele gider, odada bir köşeye çekilir. Dylan’ın daktilosuna, "eninin ideal mısra ölçüsü olduğunu söylediği" kalın bir tuvalet kağıdı takılıdır. Faithfull onun dikkatini çekmediğini düşünürken, o, sürekli bir şeyler yazmıştır. Ne yazdığını sorduğunda, aldığı cevaba şaşıracaktır Faithfull. Dylan, onun hakkında bir şiir yazmaktydı.

    Dylan’ın teklifi üzerine, yeni albümünü dinlerler bir gece otel odasında. Ona göre; "Onun özel dinleyicisi olmanın bir bedeli vardır, O gece duygusal biri olmuş, ona kur yapmaktadır".

    Fakat Faithfull hamiledir ve bir hafta sonra evlenecektir. Faithfull’un o gece gerçeği söylediği için pişmanlık duymasının nedeni, onunla yatamamış olması değil, o tuvalet kâğıtlarına kendisi için yazılanları hiçbir zaman öğrenemeyecek olmasıdır.

    ingiltere turnesi Joan Baez’le ilişkilerinin de sonu olur. Forest Hill Konseri’ne kendisini davet ederek New York’tan Amerika’ya açılmasına yardımcı olan Joan Baez’i, ingiltere turnesinde sahneye davet etmemiştir.

    1973’teki “Pat Garrett and Billy The Kid” albümüne kadar bir süre sessiz kalır. Bu yıl, “Knockin’ on Heaven’s Door” ile Bob Dylan olduğunu bir kez daha hatırlattığı yıldır. Üç yıl sonra gelen Desire albümündeki “One More Cup Of Coffee” ise bir başka klagib olacaktır.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8782.
    0
    'Fryderyk Franciszek Chopin'(okunuşu: Şopen) (1 Mart 1810, Zelazowa-Wola, Polonya - 18 Ekim 1849, Paris), Romantik dönemin önde gelen Polonyalı piyanist ve bestecisi. Bazı kaynaklarda doğum günü 5 Mart olarak gösterilir.

    Babası Fransız, annesi Polonyalı olup ömrünün büyük kısmını şöhretini kazandığı Paris'te geçirmesine ve klagib müzik literatüründe Fransız ismiyle anılmasına rağmen gönlü her zaman o dönem Rus işgali altındaki vatanı Polonya'da olmuştur. Bu durumu ile Chopin devrinin önemli karakterlerindendir. Milli sınırların üzerinde bir müzisyendi denebilir. Zaten 19.yyda ortaya çıkan yeni tip bir sanatkarın veya dahi virtüozların hali milli bir sanatkar olmaktan çok evrensel bir sanatkar olmaktır.

    Chopin, tam anlamıyla romantik bir sanatkar, fakat yine yaratılış bakımından bambaşka bir şahsiyetti. Besteciliği bunu en açık şekilde gösterir. Pek az eseri istisna edilirse besteciliği tamamen piyanoya vurmuştur. Piyanodan kendini gösteren yeni tınlama imkânları çıkarmış, ayrıca devrinin henüz ulaşamadığı tınıları bile keşfetmiştir. Bununla birlikte armonilerinin geniş ve zengin ifade sahası, çok farklı üstünlüğünü, bu melodiler ve onların ortaya konuşunda beliren ritimlerin özel bir serbestlikle düzenlenişi ve sonunda lirik şiire has bir tattan gelişerek yükselen ifade yeteneği gibi nitelikleriyle, Chopin’in Fransız müziğinin ancak çok daha sonra varabildiği özelliklerin ilk hatlarını tespit etmek mümkündür.

    Ne kadar uzakta yaşasa da derin bir hisle vatanına daima bağlı kalmıştır. Kendisinden önce konser salonlarında görülen Mazurka ve Polonezleri folklör statüsünden çıkarıp sanat seviyesine yükselten odur.
    Eugène Delacroix'ın fırçasından Frédéric-François Chopin.

    Gerçekte, yeteneği küçük yaşta beliren ve genç yaşta olgunlaşan bu müzisyen de çalışma yolunu tutmak zorunda kaldı. Beethoven’in öldüğü sene Joseph Elsner’in öğrencisi olarak Varşova’da genel dikkat ve ilgiyi üzerine çekti. Viyana’da kaldıktan sonra Temmuz Devrimi sırasında Paris’e geldi. Orada piyanist olarak ünlendi ve adı Avrupa'nın her tarafına yayıldı. Besteciliği de orada gelişti ve yükseldi. 1837-1847 arasında Fransız yazar George Sand (Barones Dudevant) ile inişli çıkışlı bir ilişki yaşadı. Ömrü boyunca kırılgan ve zayıf olan bedeni 1849'da tüberküloza yenik düştü. Cenazesinde kendi bestelediği Marche Funébre-Cenaze Marşının (2.Piyano Sonatı-3.Bölüm) değil Mozart'ın Requiem'inin çalınmasını istedi. Paris'te Pére-Lachaise mezarlığında gömülüdür.
    Paris'te Pére-Lachaise Mezarlığında Chopin'in mezarı

    Chopin’in yeni bir fikri aristokrasisinin temsilcisi olarak gören Schumann genç besteciyi sonsuz takdir ifade eden şu sözlerle alenen selamlıyordu: “Şapkalarınızı çıkarın baylar, bir dahi geliyor. Şair olmak için kocaman ciltler doldurmak gerekmez; bir iki şiirle bu ünvana layık olabilirsin. Chopin de böyle şiirler yazmıştır”.

    Impromptu (1991) isimli film kendisi ile George Sandsin tanışmasını konu almaktadır. Filmde Chopini BAFTA ve Golden Globe ödüllü aktör Hugh Grant canlandırılmaktadır. Film de Judy Davis ve Emma Thompson da rol almıştır.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8783.
    0
    inci giber
    ···
  9. 8784.
    0
    Dream Theater, Amerika/New York'tan çıkmış Progresif Metal grubudur. 90'ların başında Amerika'da başlayan progressive metal hareketinin tartışmasız en büyük grubudur. Yaptıkları müzikle, yazdıkları şarkı sözleriyle, grup elemanlarının kendi alanlarındaki yetenekleriyle kendilerine gelmiş geçmiş en iyi grup diyen kitle sayısı da dünya çapında bir hayli fazladır. Grup müziğinde progresif rock ve heavy metali, jazz temelleri ile birleştirmiştir. Hayat ve felsefe gibi derin konulardan etkilenen şarkı sözleri ile progressive metal'de yeni bir yol açmış, birçok grubun müziklerini etkilemişlerdir.
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Tarihi
    * 2 Grup Elemanları
    * 3 Diskografi
    * 4 Dış Bağlantılar

    Tarihi [değiştir]

    Yaklaşık 24 yıldır resmi olarak müzik yapan Dream Theater, Berklee'de okuyan bas gitarist John Myung, gitarist John Petrucci ve davulcu Mike Portnoy tarafından kurulmuştur. Daha sonra Petrucci'nin çocukluk arkadaşı Kevin Moore'un da katılımıyla grup "Majesty" adını aldı. Yaptıkları ilk deneme albümün başarıya ulaşması sonucu "Majesty" isminin başka bir grup tarafından kullanıldığını öğrenip, Mike Portnoy'un babasının tavsiyesiyle grubun adı eski bir sinemadan esinlenerek "Dream Theater" olarak ilk ve son kez değiştirmişlerdir. Grubun ilk albümü (When Dream and Day Unite) 1989 yılında piyasaya sürüldü. Bu albümden sonra müzikal farklılıklar yüzünden vokalist Charlie Dominici gruptan ayıldı ve onun yerine Kanadalı James LaBrie gruba katıldı. En büyük çıkışı 1992'de ikinci albümleri "Images and Words" albümüyle gerçekleştirdiler. ilk konserlerini Iron Maiden'ın katkısıyla gerçekleştirdiler. 1994'te Awake albümünü çıkaran gruptan Kevin Moore ayrıldı ve yerine Derek Sherinian geldi. 1995'te A Change Of Seasons albümünü 1997'de çıkan Falling From Infinity albümü izledi. Daha sonra gruba Jordan Rudess girdi ve 1999'da Metropolis Part 2 yan başlıklı Scenes From A Memory adlı konsept albüm çıktı. Bu albümde Nicholas diye biri hipnoz ile geçmiş yaşantısına döndürülür ve geçmiş hayatında Victoria adlı bir kadın olduğunu ve iki erkek kardeşin ona aşık olması sonucu yaşanan sorunları görür (Bu hikâyenin başı da Images and Words albümünde Metropolis Part 1 olarak anlatılmıştır). Daha sonra deneysel albümler yapan grup 2002'deki 6 Degrees Of Inner Turbulence adlı 2 CDlik bir albüm yaptılar. 2003'te ise kariyerlerinin en sert albümü olan Train Of Thought piyasaya sürüldü. Bu albümü 2005 yılında Octavarium izledi. John Petrucci bu albümü en iyi albümleri olarak düşündüğünü "Score" adlı DVD lerinde belirtmiştir ve son albümleri olan Systematic Chaos ise 2007 yazında piyasaya sürüldü.2008 Nisan ayında ise best of albüm tadında olan ve grubun eski şarkılarını stüdyoya girip tekrar coverlayarak piyasaya sürdüğü Greatest Hit albümü piyasaya sürüldü. Ve son albümleri "Black Clouds and Silver Linings" 23 Haziran 2009 tarihinde piyasaya çıktı. Mike Portnoy'a göre albüm bir çok karanlık temayı, sert bir üslupla işliyor, fakat bu karanlık ve ağır havanın yanında iyimser bir çizgi de çiziyor, hem müzikal hem tematik anlamda. Bu açıdan albüm ismi keşiyor, Mike Portnoy'a göre. Grup, 3 kere Türkiye'ye konser verdi. ilki 6 Degrees turnesinde, ikincisi Octavarium turnesinde gerçekleşti. Train Of Thought turnesinde de gelmek istemelerine rağmen, konser daha sonra iptal edildi. Bu yaz grup Türkiye'de 4 Temmuz 2009 günü Maçka Küçükçiftlik Park'ta bir konser verdiler. Grup üyelerinin hepsi birçok albümde değişik müzisyenlerle çalışmış, değişik projeler dahil olmuştur. Gitarist John Petrucci 2005 yılında Steve Vai ve Joe Satriani ile beraber G3'te çalmış ve G3 Live in Tokyo isimli albümde yer almıştır. Ayrıca kendisinin Suspended Animation adında solo albümü de vardır. Mike Portnoy da defalarca Dünyanın en ünlü davul dergilerine kapak konusu olmuş , dünyanın en iyi davulcularından biridir. Rudees gruba katılmadan önce ünlü basçı Tony Levin, Petrucci, Rudess ve Portnoy Liquid Tension Experiment adı altında iki albüm çıkarmıştır. John Petrucci nin "Rock Discipline", Mike Portnoy'un "Progressive Drum Concepts", "Liquid Drum Theater", "in Constant Motion", John Myung'un "Progressive Bass Concepts" isimli eğitim videoları vardır. 4 Temmuz 2009 ' da istanbul' da konser vermişlerdir.
    Grup Elemanları [değiştir]
    Tümünü Göster
    ···
  10. 8785.
    0
    inci gibiveriri valla
    ···
  11. 8786.
    0
    * James LaBrie - Vokal,
    * John Myung - Bas gitar,
    * John Petrucci - Gitar, Back vokal
    * Mike Portnoy - Davul, Back vokal
    * Jordan Rudess - Klavye

    Diskografi [değiştir]

    Albümler

    * When Dream And Day Unite - 1989
    * Images And Words - 1992
    * Awake - 1994
    * A Change Of Seasons - 1995
    * Falling Into Infinity - 1997
    * Scenes From A Memory - 1999
    * Six Degrees Of Inner Turbulance 2 CD - 2002
    * Train Of Thought - 2003
    * Octavarium - 2005
    * Systematic Chaos - 2007
    * Greatest Hit - 2008
    * Black Clouds and Silver Linings - 2009

    Konser albümleri

    * Live At The Marquee - 1993
    * Once In A LIVEtime - 1998
    * Live Scenes From New York (3 CD) - 2001
    * Live At Budokan (3 CD) - 2005
    * Score - 20th Anniversary World Tour (3 CD) - 2006
    * Chaos in Motion - 2008

    Single ve EP

    * Another Day - 1992
    * Pull Me Under - 1992
    * Lie - 1994
    * The Silent Man - 1994
    * A Change Of Seasons - 1995
    * Hollow Years - 1997
    * Through Her Eyes - 2000
    * As i am - 2003
    * Constant Motion - 2007
    * Forsaken - 2007
    * A Rite of Passage - 2009
    ···
  12. 8787.
    0
    nihat reyiss
    ···
  13. 8788.
    0
    inci giber
    ···
  14. 8789.
    0
    gibilmiş fenerbahçe
    ···
  15. 8790.
    0
    uri Bilge Ceylan (d. 1959, istanbul) Türk yönetmen, senarist ve fotoğraf sanatçısı.

    Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde iki yıl sinema eğitimi gördü. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eğitimi sırasında üniversitenin dağcılık ve mağaracılık kulüplerine katılarak, doğa aktiviteleri ile ilgilendi. 1980'lerde kimi portfolyoları Gergedan gibi dönemin nitelikli kültür ve sanat dergilerinde yayınlanan Ceylan, yaptığı dört filmin de, yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstlendi. Sinemaya Koza adlı kısa filmiyle adımını atan Ceylan bu filmiyle, Cannes Film Festivali'nin ilgili bölümüne katılma başarısını gösterdi. Ceylan 1997'de ilk uzun metrajlı filmi olan ve başta Berlin Film Festivali olarak pek çok dünya festivalinde gösterilen üç bölümlü, otobiyografik ve pastoral Kasaba filmini, 1999 yılında da bir meta-film olan ve ilk iki filmdeki otobiyografik izleği sürdüren ve büyük başarı kazanan Mayıs Sıkıntısı'nı çekti. Film, Berlin Film Festivali'nin yarışmalı bölümünde gösterilmişti.

    56. Cannes Film Festivali’nde yarışan ve favori filmler arasında gösterilen Nuri Bilge Ceylan’ın 2002 yapımlı dram filmi Uzak, Altın Palmiye’den sonra festivalin ikinci önemli ödülü olan ‘Büyük Jüri Ödülü’nü (‘Grand Prix’) aldı. Filmde yalnız ve yabancılaşmış iki kuzeni oynayan filmin başrol oyuncuları Muzaffer Özdemir ve film tamamlandıktan hemen sonra bir trafik kazasında ölen Mehmet Emin Toprak da ‘En iyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü paylaşarak Türk sinema tarihinin en parlak başarılarından birine imza attılar.

    Ceylan'ın dördüncü uzun metrajlı filmi olan iklimler, 2006 Cannes Film Festivali'nin yarışma bölümüne kabul edildi. Ceylan'ın o güne kadar çektiği en büyük bütçeli eser olan film, dijital görüntü teknolojisiyle kotarıldı ve görüntü yönetmenliğini Ceylan'ın kendisinin üstlenmediği ilk filmi olma özelliğini kazandı. Filmin bir diğer önemli özelliği ise, Nuri Bilge Ceylan'ın bu kez kamera önüne de geçerek, eşi Ebru Ceylan'la başrolleri paylaşmış olmasıdır.

    2008 Cannes Film Festivali'nde küçük zaafların büyük yalanları doğurmasıyla parçalanan bir ailenin, gerçeklerin üzerini örterek bir arada kalma çabasını anlatan Üç Maymun filmiyle "En iyi Yönetmen Ödülü"nü aldı. Ödülü aldıktan sonra yaptığı teşekkür konuşmasında "Bu ödülü birisine adamak istiyorum: Tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme... " dedi.[1]
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Filmografi ve Ödüller
    * 2 Kaynakça
    * 3 Yayınlanan Senaryoları
    * 4 Dış bağlantılar

    Filmografi ve Ödüller [değiştir]

    * Koza (1995)

    1995 Cannes Film Festivali Uluslararası Kısa Film Yarışması

    * Kasaba (1997)

    17. istanbul Film Festivali (1998) "Fipresci Ödülü"

    Berlin Film Festivali (1998) "Caligari Ödülü" Nuri Bilge Ceylan

    Cologne Film Festivali (1999) "En iyi Film"

    "En iyi Görüntü Yönetmeni" (Nuri Bilge Ceylan)

    * Mayıs Sıkıntısı (1999)

    21. Siyad Türk Sineması Ödülleri, 1999 "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "En iyi Film"

    36. Antalya Altın Portakal Film Festivali (1999) "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "Nuri Bilge Ceylan - Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü"

    "En iyi 2. Film"

    19. istanbul Film Festivali 2000 "Altın Lale"

    "En iyi Türk Filmi"

    "Fipresci Ödülü (Uluslararası)"

    "Halk Jürisi Ödülü"

    Buenos Aires Uluslararası Film Festivali, 2001 Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen

    12. Ankara Film Festivali 2000 En iyi Film

    iskenderiye Film Festivali 2000 "Jüri Özel Ödülü"

    "Mehmet Emin Ceylan" - En iyi Erkek Oyuncu

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Kurgu"

    * Uzak (2002)

    56. Cannes Film Festivali, 2003 "Nuri Bilge Ceylan - Büyük Jüri Ödülü"

    "Mehmet Emin Toprak - En iyi Erkek Oyuncu"

    "Muzaffer Özdemir - En iyi Erkek Oyuncu"

    39. Antalya Altın Portakal Film Festivali 2002 "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "En iyi Film"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Senaryo"

    "Mehmet Emin Toprak - En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu"

    "En iyi Film"

    14. Ankara Film Festivali 2002 "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Görüntü Yönetmeni"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Kurgu" "Zuhal Gencer Erkaya - En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu"

    24. Siyad Türk Sineması Ödülleri, 2002 "En iyi Film"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Görüntü Yönetmeni"

    22. istanbul Film Festivali 2003 "En iyi Film"

    "Nuri Bilge Ceylan - Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Yılın En iyi Türk Yönetmeni"

    "FIPRESCI Ödülü"

    Cinemaya Film Festivali 2003 "En iyi Film"

    "Büyük Ödül"

    13. Orhan Arıburnu Ödülleri 2002 "En iyi Film"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "Muzaffer Özdemir - En iyi Erkek Oyuncu"

    39. Chicago Uluslararası Film Festivali, 2003 - Nuri Bilge Ceylan - En iyi 2. Film 25. Montpellier Film Festivali 2003 "Nuri Bilge Ceylan - Altın Antigone"

    "Nuri Bilge Ceylan - Eleştirmenler Birliği Ödülü"

    Beyrut Film Festivali 2003 "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Film"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Senaryo"

    16. Trieste Film Festivali, 2004 - Nuri Bilge Ceylan - En iyi Film Mexico City Film Festivali, 2004 "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Yönetmen"

    "Nuri Bilge Ceylan - En iyi Görüntü Yönetmeni"

    * iklimler (2006)

    43. Antalya Film Festivali, 2006 [1] En iyi Ses Tasarımı (ismail Karadaş) En iyi Kurgu (Ayhan Ergürsel) En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Nazan Kırılmış) En iyi Yönetmen (Nuri Bilge Ceylan) 59. Cannes Film Festivali, 2006 FIBRESCI Ödülü 26. istanbul Film Festivali, 2007 En iyi Film Skip City Uluslararası Dijital Sinema Festivali, Japonya, 2007 [2] En iyi Dijital Film

    * Üç Maymun (2008)

    61. Cannes Film Festivali Altın Palmiye En iyi Yönetmen Ödülü
    Kaynakça [değiştir]

    1. ^ NTVMSNBC, Cannes’da En iyi Yönetmen ödülü Ceylan’ın, 25 Mayıs 2008
    Tümünü Göster
    ···
  16. 8791.
    0
    inci giber
    ···
  17. 8792.
    0
    Clinton Richard Dawkins (d. 26 Mart 1941), ingiliz uyruklu bilimadamı, etolog, yazar, evrim kuramcısı. Oxford Üniversitesi'nde zooloji profesörüdür. Bilimin halkça anlaşılması için 1995 yılında oluşturulmuş Oxford Üniversitesi Charles Simonyi Kürsüsü'nün 2008 yılında emekli oluncaya kadarki sahibi ve aynı zamanda New College bilim kurulunun bir üyesidir.

    Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve ingiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entellektüeli listelerinde, 2005 yılında 3., 2008 yılında 19. sırada yer almıştır.

    1976'da yayımlanan The Selfish Gene (Gen Bencildir) adlı kitabında doğal seçilim'in bireyler ya da türler seviyesinde değil, genler seviyesinde incelenmesi gerektiğini savundu. Aynı kitapta, mem kavrdıbını ortaya atarak bugün memetik diye bilinen bilim dalının kurucusu oldu.

    1982'de yayımladığı The Extended Phenotype (Genişletilmiş Fenotip) adlı kitabında, fenotipi vücutla eş anlamlı gören geleneksel görüşe karşı çıktı, bir organizmanın kendi vücudu dışında oluşturduğu yapıların da (kuş ve termit yuvaları gibi) o organizmanın genleri tarafından inşa edildiğini, dolayısıyla organizmanın fenotipine dahil edilmesi gerektiğini savundu.

    Evrim, yaradılışçılık ve din konularındaki fikirlerini açıklamak için pek çok popüler bilim kitabı yazmış ve pek çok televizyon progrdıbına katılmış olan Dawkins, bir ateizm savunucusu olarak da ünlenmiştir. 2006'da yayımladığı The God Delusion (Tanrı Yanılgısı) adlı kitabında tanrının varlığı ve dinlerin gerekliliği için öne sürülen geleneksel savlara karşı çıkmış ve ateist bir dünya görüşünü savunmuştur.

    Profesörün http://www.richarddawkins.net adresindeki internet sitesine 10 Eylül 2008 tarihinde Türkiye çıkışlı sunucularda yasak konulmuştur. Siteye Türkiye'den girildiğinde yalnızca “Mahkeme kararıyla erişim engellenmiştir” ifadesi görünmektedir. Ancak hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile engellendiği belirtilmemektedir. Yasaklama üzerine, siteden yapılan açıklamaya göre Türkiye'den mahkeme başvurusu yapan kişinin x y olarak da bilinen, x y mahlâsını kullanan x y olduğu belirtilmiştir.

    Richard Dawkins, yazdığı kitap nedeniyle de Türkiye'de dava konusu olmuştu. Dawkins'in "Tanrı Yanılgısı" adlı kitabını Türkiye'de yayımlayan Kuzey Yayıncılık'ın sahibi Erol Karaaslan, geçtiğimiz Mart ayında, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla dava edilmiş, ancak mahkeme, "kitap yasaklamanın düşünce özgürlüğünü özünden sınırlayacağını" belirterek Karaaslan'ın beraatine karar vermişti.[1]

    Dawkins, son kitabı Yeryüzündeki En Büyük Gösteri ile, evrimi doğruladığını öne sürdüğü kanıtlar kanıt sunuyor.
    Kitapları [değiştir]

    Yayın Tarihi Özgün Adı Türkçe Adı Yayınevi
    1976 The Selfish Gene Gen Bencildir Tübitak Yayınevi
    1982 The Extended Phenotype - -
    1986 The Blind Watchmaker Kör Saatçi Tübitak Yayınevi
    1995 River Out of Eden Cennetten Akan Irmak Varlık Yayınları
    1996 Climbing Mount Improbable Olasılıksızlık Dağına Tırmanmak Kuzey Yayınları
    1998 Unweaving the Rainbow - -
    2003 A Devil's Chaplain Bir Şeytanın Papazı Kuzey Yayınları
    2005 The Ancestor's Tale : A Pilgrimage to the Dawn of Life Ataların Hikayesi Hil Yayınları
    2006 The God Delusion Tanrı Yanılgısı Kuzey Yayınları
    2009 The Greatest Show on Earth Yeryüzündeki En Büyük Gösteri Kuzey Yayınları

    Dış bağlantılar [değiştir]
    Tümünü Göster
    ···
  18. 8793.
    0
    inci giber
    ···
  19. 8794.
    0
    @adam orjin timberland beyler
    ···
  20. 8795.
    0
    iskenderiye kütüphanesi
    Vikipedi, özgür angiblopedi
    Git ve: kullan, ara

    Başlığın diğer anlamları için, iskenderiye kütüphanesi (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.

    iskenderiye kütüphanesi

    iskenderiye Kütüphanesi, M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Mısır'ın iskenderiye kentinde Ptolemaios hanedanı tarafından kurulmuş olan antik kütüphane. iskenderiye Müzesi olarak bilinen araştırma enstitüsünün bir bölümü olarak inşa edildi.[1] insanlık tarihinde meydana getirilmiş önemli eserlerden biridir. Eski kaynaklar, burada 150 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder.
    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Tarihçe
    * 2 Kütüphanenin yakılışı
    * 3 Yeni kütüphane
    * 4 Kaynakça
    * 5 Dış bağlantılar

    Tarihçe [değiştir]

    iskenderiye şehri M.Ö. 332 yılında, Makedonyalı Büyük iskender tarafından kuruldu. Onun ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda kumandanlarından Lagus’un oğlu Ptolemaios I Soter'in eline geçti. O da Mısır’da krallığını ilan etti. Mısır’da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olup, 323 yılında 24 yaşında iken 24 yıl hüküm sürmüştür. Savaşı sevmeyen Ptolemaios, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmadı. Bilim ve edebiyata düşkünlüğüyle, Mısırlılar'ın gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek halkın sevgisini kazandı. Eski kanunları, dini törenleri muhafaza etmekle kalmayıp, eski Mısır hükümdarlarının lakabı olan Firavun unvanını aldı ve onları taklit ederek öz kız kardeşiyle evlendi.[kaynak belirtilmeli]

    Bu yeni devletin merkezi iskenderiye şehriydi. Yeni firavun burayı baştan başa onarıp, genişleterek o devrin en meşhur başkenti haline getirdi. Burada meydana getirdiği en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat, ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.

    Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a giren her kitabın buraya zütürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait incin halde ve kaybolmaya mahkum durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu.
    Kütüphanenin yakılışı [değiştir]

    Genel kanı bu kütüphanenin, çıkan çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, antik Pagan tapınakları ve yapıların imhası sırasında Hıristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir.

    Bu görüşe göre 391 yılında Bizans’ın Mısır Valisi Theophilos, iskenderiye’de Mısır’ın eski din mensuplarına ait Osiris tapınağının yeri olan bir arsayı, kilise inşa edilmesi için Hrıstiyanlara verdi. Burada yapılacak kilisenin temel kazıları sırasında üzerinde eski dine ait yazılar bulunan bir taş çıktı. Hristiyanlar bunu bir alay konusu yaptılar. Bu olay şehirde oldukça kalabalık halde bulunan putperestleri kızdırdı ve sonunda iskenderiye’de dini bir ayaklanma çıktı. iki taraf çarpıştı, insanlar kitle halinde kılıçtan geçirildi. iskenderiye Kütüphanesi’nin olduğu bölge yerle bir edildi. imparator I. Theodosius, valiye başka büyük şehirlere göre eski dinin iskenderiye’de hala neden bu kadar canlı olarak devam ettiğini sorunca, buna sebep olarak iskenderiye Kütüphanesi’nin eski putperestlik kültürünü devam ettiren kitaplarını ileri sürdü. imparator, bunun üzerine hepsinin yok edilmesini emretti. iskenderiye Kütüphanesi’ndeki tüm eserler şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu bilim ve kültür hazinesi yok oldu.

    Daha önceleri bu kütüphanenin şehrin Müslümanlar tarafından alınmasından kısa bir süre sonra ikinci islam Halifesi Ömer’in emriyle Mısır Fatihi Amr ibnül-As tarafından yakılarak yok edildiği ileri sürülmüştür. Bernard Lewis konu hakkındaki makalesinde, kütüphanenin Müslümanlar tarafından yok edildiği hikâyesinin doğruluğunu Alfred J. Butler, Victor Chauvin, Paul Casanova ve Eugenio Griffin gibi Batılı ilim adamlarının reddettiğini yazmaktadır. [2]

    Kütüphanenin Sezar tarafından, iskenderiye'yi kuşattığı sırada yok edildiği görüşü de çeşitli tarihi eserlerde yer almaktadır. Kütüphanenin varlığını 4. yüzyıla kadar sürdürdüğü bilinmektedir. Sezar'ın kuşatmasında sadece bir bölümünün zarar görmüş veya yıkılmış olduğu da düşünülmektedir.
    Yeni kütüphane [değiştir]

    Ana madde: Yeni iskenderiye Kütüphanesi

    2002 yılında tekrar açılan iskenderiye kütüphanesi

    Yakılan iskenderiye kütüphanesinin bulunduğu alanda Yeni iskenderiye Kütüphanesi yapılmış ve 2002 yılında hizmete açılmıştır.
    Kaynakça [değiştir]

    1. ^ "Library of Alexandria." Encyclopædia Britannica. Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2008.
    2. ^ Mostafa El-Abbadi ve Omnia Mounir Fathallah, What Happened to The Ancient Library of Alexandria?, Brill, 2008, sayfa 214

    Dış bağlantılar [değiştir]

    * Bernard Lewis'in "The Arab Destruction of the Library of Alexandria: Anatomy of a Myth" (iskenderiye Kütüphanesi’nin Araplar Tarafından Yıkımı: Bir Efsanenin Anatomisi) adlı makalesinin çevirisi [1]
    Tümünü Göster
    ···