/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    0
    Nihal Atsız aslında Atatürk düşmanı mıydı

    cevap verilene kadar sonuna kadar her gün yazıcam
    NiHAL ATSIZ\\\\\\\\\\\\\\\'IN ATATÜRK iFTiRACISI RIZA NUR\\\\\\\\\\\\\\\'A DERiN ÖVGÜLERi

    Atatürk iftiracısı Rıza Nur, Nihal Atsız\\\\\\\\\\\\\\\'ın manevi babasıdır ve Nihal Atsız Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'a HER ZAMAN derin övgüler yağdırmıştır. Bu durumu gizlemek isteyen Atsızcılar, \\\\\\\\\\\\\\\"Atsız, Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un hatıratını öğrendikten sonra Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'a tavır aldı.\\\\\\\\\\\\\\\" derler. Bu ise koskoca bir YALANDIR! Nihal Atsız, Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un Atatürk hakkındaki iftiralarından ilk günden beri haberdardır ve Türkiye\\\\\\\\\\\\\\\'de basılmasını istemektedir!

    Nihal Atsız Atatürk iftiracısı Laz Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'u şöyle tanımlamaktadır:

    \\\\\\\\\\\\\\\"istanbul\\\\\\\\\\\\\\\'da 8 Eylül 1942\\\\\\\\\\\\\\\'de öldüğü güne kadar Rıza Nur, Türkçülük ülküsünün en büyük şahsiyetidir.\\\\\\\\\\\\\\\"

    Cumhuriyet tarihi yalanlarının kaynağı olan Atatürk\\\\\\\\\\\\\\\'ün Nutuk adlı eserinin toplatılıp imha edilmesini isteyen Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un cenazesiyle de Nihal Atsız ilgilenmiştir ve Atatürk iftiracısı Laz Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un mezar taşına \\\\\\\\\\\\\\\"Türklük için yaşadı, öldü.\\\\\\\\\\\\\\\" yazdırmıştır.

    O Rıza Nur ki Hayatım ve Hatıratım adını verdiği 4 ciltlik paçavralarında KENDi KENDiSi hakkında bile şunları yazmıştır:

    ”Bu çocuğu (Harbiyeli) herkesten ziyade sevmeye başladım… Görmesem aklımdan hiç çıkmıyor, görsem yüzüne bakamıyor, içimde heyecan duyuyordum… Anladım ki bu çocuğa aşık olmuştum… Böyle bir aşkın sonu livata (sapık cinsel ilişki) demektir.”

    (Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım, sayfa 22)

    Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un Atatürk\\\\\\\\\\\\\\\'e iftiralarla dolu paçavraları ise 1960 yılında ingilizlerce yayınlanmıştır.

    Nihal Atsız ise manevi babası Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'dan zaten bizzat dinlediği bu iftiralar yayınlandıktan sonra da Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'u övmeye devam etmiştir!

    Nihal Atsız\\\\\\\\\\\\\\\'ın Eylül 1962 tarihli Orkun dergisinin 8. sayısında yayınladığı ve Makaleler -2 kitabının sansürsüz versiyonunda da basılan \\\\\\\\\\\\\\\"Rıza Nur\\\\\\\\\\\\\\\'un Türkçülüğe En Büyük Hizmeti\\\\\\\\\\\\\\\" başlıklı yazısı aynen şöyledir:

    \\\\\\\\\\\\\\\"Büyük Türkçülerden merhum Dr. Rıza Nur‘un Türkçülüğe en büyük hizmeti, büyük Tarihini yazmış olmasıdır. Siyasî hayatın haksız darbelerine uğrayıp gurbetlere düştükçe, boş durmayan, duramayan, milletine mutlaka bir hizmet yapmak isteyen Rıza Nur, Türklüğe faydalı saydığı bir yığın eseri hazırlarken 1917’de Mısır’da başlayıp 1921’de Türkiye’de bitirdiği 14 ciltlik koca bir eser meydana getirmiş, bunun 12 cildini Cumhuriyetin ilk yıllarında bastırmaya muvaffak olmuştur.

    Yine meşhur bir Türkçü olan Müşir Süleyman Paşa‘nın vaktiyle yazdığı “Tarih-i Âlem” adlı mektep kitabından sonra Rıza Nur‘un tarihi, millî tarihimizi Osmanlı çerçevesinden çıkararak bütün Türkleri kaplamış bir kadro haline getiren ikinci eserdir.

    Süleyman Paşa‘nın askerî mektepler için yazdığı Tarih-i Alem, bilhassa son çağ tarihimizde daima millete önderlik etmiş olan asker sınıfının gözünü açmış, orduya Türkçülüğü, Turancılığı nasıl sokmuşsa, ondan kırk yıl sonra yazılan Rıza Nur‘un tarihi de ilk tohumları orduda atılan Türkçülük ve Turancılık fikrini daha büyük bir aydınlar alayına yaymış, milleti yaşatacak ana düşünceyi memlekette kökleştirmiştir.

    Bu tarih ilmî bir eser değildir. Zaten böyle bir gayesi de yoktur. Hattâ birçok yerlerinde indî tasarruflar ve yanlışlar da vardır. Kronolojik bir sıra takip etmeyip türlü sülâleleri gelişi güzel sıralaması da başlıca bir kusurdur. Fakat bunlar o büyük eserin değerini asla azaltmamaktadır.

    “Dünyada en büyük iftiharım Türk yaratıldığımdır” diye başlayan bu koca eserin can alacak noktası, Türkçülük bakımından yazılması, okuyanlarda Türklük sevgisi yaratmasıdır. Türk tarihini tamamıyla sistemlendirememiş olmakla beraber, meselâ Selçuklularla Osmanlıları aynı devletin iki hanedanı sayması gibi hem tarihî gerçeğe, hem de millî menfaat ve ülküye uygun keşifleri bir haylidir.

    Bu büyük eserin basılmayan 13-14. ciltleri, Türklerin tarih huzurunda almaları gereken siyasî, içtimaî durumu gözden geçirmesi bakımından mühimdir. Türklerle komşuları olan millet ve devletlerin münasebetleri, bunlardan Türklüğe gelecek fenalıkların önlenmesi meseleleri bu ciltlerde tartışılmış, çareleri ve tedbirleri gösterilmiştir. Eğer Cumhuriyetin ilânından sonra başbakanlığa ismet inönü değil de Rıza Nur gelseydi millîleşmek, Türkleşmek ve kuvvetlenmek bakımından Türkiye bugün başka bir manzara gösterir, bugün başımıza belâ olan birçok dâvalar tamamıyla ve kökünden tasfiye edilmiş bulunurdu.

    Eski harflerle yazılmış olduğu için bugün 40 yaşından küçük olanların istifade edemediği bu büyük Türk Tarihi, milliyetçilik tarihimizin mühim eserlerinden biri olarak kalacaktır. Onun yerine bugün bir yenisini koymak mühim bir millî vazifedir. Ve Tanrı dilerse Türkçüler bunu da yapacaklardır.\\\\\\\\\\\\\\\"

    Orkun, Eylül 1962, Sayı: 8

    (Kaynaklar:

    1- http://www.altayli.net/ri ... kculuge-en-buyuk-hizme…

    2- http://www.nadirkitap.com ... eler-2-sansursuz-nihal… )
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    Nihal Atsız aslında Atatürk düşmanı mıydı
    NiHAL ATSIZ\\\'IN VAHDETTiN AŞKI

    Nihal Atsız, din maskeli etnikçi yobazların bugün ağızlarında sakız gibi çiğnedikleri palavraların pek çoğunu ilk dillendiren olmuştur ve Atatürk iftiracısı manevi babası Rıza Nur\\\'la birlikte bu zırvaların kaynağını teşkil etmektedir.

    Bunlardan biri de Vahdettin meselesidir. Hani şu karılarından bazılarını ingiliz generale \\\"emanet\\\" ederek ingiliz zırhlısıyla kaçan Vahdettin...

    Nihal Atsız, Osmanlı Padişahları makalesinde, Vahdettin’in vatan haini olmadığını iddia ederek Atatürk’ü bizzat Vahdettin\\\'in görevlendirdiği ZIRVASINI ortaya atarak şöyle yazmıştır:

    “Sultan Vahdettin, Kazım Karabekir Paşa’yı kabul edip de bütün ümitlerin genç paşalarda olduğunu söyledikten sonra Anadolu’ya daha kimlerin gönderilmesini tavsiye edebileceğini sormuş; Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın adını söyleyince bunu memnunlukla karşılamış, zaten kendi yaveri olan Mustafa Kemal Paşa’ya büyük güveni olduğu için onu huzuruna çağırıp konuşmuş ve Anadolu’ya gidip teşkilat kurması için kendisine 40.000 altın vermiştir.”

    (Kaynak: Osmanlı Padişahları, Tanrıdağ, S. 10, 10 Temmuz 1942; S.11, 17 Temmuz 1942.
    Hüseyin Nihâl Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, irfan Yayınevi, 4. baskı, 1997, s. 112)

    Nihal Atsız aslında Atatürk düşmanı mıydı
    NiHAL ATSIZ\\\'DAN ATATÜRK\\\'E AĞIR HAKARETLER

    Nihal Atsız\\\'ın Ulu Önder Atatürk\\\'e dair yaklaşımı, Gazi Mustafa Kemâl diyen fakat Atatürk diyemeyen din maskeli etnikçi yobazlıkla birebir örtüşmektedir:

    \\\"Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim fakat Reis-i Cumhur Atatürk’ü beğenmeye de sevmeye de mecbur değilim.\\\"

    (Kaynak: Yavuz Bülent Bakiler, 1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası’nda Sorgular, Savunmalar, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, istanbul, 2010, s. 309)

    Atsız pek çok yazısında Atatürk\\\'ü över gibi yapıp yermiştir. Atsız\\\'ın Atatürk hakkındaki gerçek görüşleri ise kendisinin de önce inkâr edip sonra kabul etmek zorunda kaldığı bir mektupla apaçık ortadadır. Nihal Atsız’ın avukatı tarafından verilen 5 Mayıs 1945 tarihli üçüncü ek temyiz dilekçesinde de bu mektuplar ve içeriği inkâr edilmemiş fakat özel yazışma olduğu ve aleniyet taşımadığı öne sürülerek hukuken delil olarak değerlendirilmemesi talep edilmiştir.

    (Kaynak: Askeri Yargıtay Tetkik Raporu)

    Atsız\\\'ın bu mektubu Türkiye Büyük Millet Meclisi\\\'nin 3 Mart 1962 tarihli 62. birleşiminin 2. oturumunda da Meclis kürsüsünden okunarak devlet arşivlerine geçirilmiştir.

    Nihal Atsız\\\'ın 1944\\\'te ikinci karısı Bedriye\\\'ye yazdığı ve Atatürk\\\'e hakaretler yağdırdığı bu mektup şöyledir:

    \\\"Biz bu savaşta yenilirsek bunun en büyük iki mesulü birinci ve ikinci Cumhurreisleridir. Birincisi memlekete saçtığı ahlâksızlıkla, ikincisi korkaklığı ile buna sebep olacaklardır. Birincisi on beş yıl Cumhurreisliği ettiği halde orduyu ihmal etti. inkılâp hastalığına uğramış bir çılgındı. Etrafına ahlâksız insanları toplamış ve onların memleketi soymalarına göz yummuştur. ikincisi on beş yıldan birincinin mesuliyetlerine tamamen iştirak ettiği için suçludur. Ve italya\\\'dan korkacak kadar korkak bir adamdır. Birincisi şuursuzdur. ikincisi ahmaktır. ikisinin de müşterek vasfı hilekârlıklarıdır. Millet Meclisi diye topladıkları satılmışlar meclisi ile kendi riyasetlerine meşru bir şekil vermek istemişlerdir. Fakat bunu dünyaya yutturuyoruz sanacak kadar gaflet göstermişlerdir. Beni pekiyi bilirsin ki, Cumhuriyet Rejimi için en ufak rahatımı bile feda etmem. Okullarda oğlumuza yapılacak Cumhuriyet propagandasını bütün varlığınla önlemelisin. Oğlumuz nerede ve ne şekilde olursa olsun Cumhuriyetin pespayelik olduğunu öğrenmelidir.\\\"

    (Kaynak: https://www.tbmm.gov.tr/� ... b062/mm__010040620066.pdf )

    son zamanlarda bir anda hortlayan türkçülüğün çıkışı gariptir finansörleri nedense belli değildir ve nedense gençlik üzerinde çok popüler olmasına rağmen siyasi olarak temsil edilmemiştir bugüne kadar türkçü ideolojisi ile öne çıkan 3 partiden biri olan ulusal partisinin genel başkanı Gökçe Fıratın fetö soruşturmasından dolayı gözaltına alınması ilginç bir husustur ayrıca kendisinin kurduğu Türk solu dergisinin ırkçı türkçü yazılar ile ortaya çıkması yine garip bir husustur

    yakında

    15 temmuzda darbe destekçisi türkçüler
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    -1
    Nickine sokam
    ···
    1. 1.
      0
      Ananı aydınlattım
      ···