1. 1.
    0
    mutlu huur cocukları gelmesin bu başlığa isterseniz ekleyin sizde.

    yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez. bir stil meselesi. ya ağzına soktuğun bir 38’lik ya da ölene kadar kendini oksijenle zehirlemek. seçersin ölümünü. çocuk oyuncağı kalır kendini asmalar, over dose’lar, altmış sekiz yıllık intiharın yanında...

    http://vimpir.com/sigara-ve-intihar-1928-I2.jpg

    http://www.youtube.com/watch?v=zXziHlJuo1M

    http://www.youtube.com/wa...lQiCkrladd0nK2vDp_kkhnKXr

    kusursuz öleceğim, yaşamımın aksine...

    uzakta, bi dağ evinde belki; hayli sarhoş, yorgunluktan halsiz düşene kadar bi kadınla sevişip ardından damarlarıma basacağım zehri. ruhumu uyuşturup sonsuzluğun gölgesinde eriteceğim kemiklerimi...
    kaçınız..
    kaçınız benden, durmayın. bakmayın arkanıza..
    bu sizin sonunuz; benim başlangıcım olacak..

    edit : bu başlığa tekrar devam ederim biara.
    ···
  2. 2.
    0
    nefesimi tuttum; en derine, en dibe inebilmek için. bıraktım kendimi hayat okyanusuna. beni dibe çeken zihnimin ağırlığıydı ve dibe daha çok vardı; ama gidiyordum, yavaş yavaş... dünya yuvarlak, hayat da öyle. en derini, aynı zamanda en yükseğidir hayatın. bu senin nereden baktığına bağlı, nerede doğduğuna... doğduğun yerden ne kadar uzaklaştığına bağlı. elindeki şişede ne kadar hayat kaldığına...
    ···
  3. 3.
    0
    sus!" diyorum. lütfen. şu an dünya üzerinde konuşanları düşün. en az altı milyar insanın yarısı konuşuyor. bir şeyler anlatıyor. ne büyük bir ses! ne büyük bir gürültü! dinle! çin'de üçüncü çocuğunu aldırmak için doktora yalvaran kadını, macaristan'da dilenen adamı, kanada'da karşısındaki adama kur yapan erkeği. duy bunların hepsini. o milyarlarca insanın hep birlikte konuşarak yarattıkları o korkunç gürültüyü dinle!
    ···
  4. 4.
    0
    söyleyeceğim çok şey var aslında. ama üşeniyorum. ve çok sıkıldım. önceleri acılarımı paylaşacak insan ararken etrafımda, şimdi kimseler soru sormasın istiyorum. sorduklarında ise yakınlık derecesine göre 'hayat' ya da 'gibtir et' diye cevap verip susuyorum. söyleyecek şeyim olmadığından değil, söyleyecek çok şeyim var aslında ama bugüne kadar anlattıklarım hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyorum. duyarlılık istemiyorum, şefkat, acıma, yardım vb. de umurum da değil. istediğim tek şey sükunet. durmadan 'neyin var?' diye sorular soran bir insandan daha kötü tek şey geliyor aklıma. durmadan 'neyin var?' diyen birden fazla insan.. insanların bana yapacakları en büyük iyilik çenelerini kapalı tutup aptalca sorular sormaktan vazgeçmeleri. bana baktıklarında arkamızdaki duvarı gören insanlar istiyorum çevremde, hepsi bu..
    ···
  5. 5.
    0
    "insanlar…" dedim fısıldayarak. "taşırlar insanları. kundaktayken, tabuttayken. hep taşıyacak birileri olur. bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı..”
    ···
  6. 6.
    0
    ben düşünmekten yoruldum, benim yerime de düşünür müsün..
    benim yerime ilgilenir misin insanlarla, yalanla, ihanetle, yalnızlıkla...
    geceleri birdenbire bastıran sağanak yağışlı korkuları alır mısın yamacımdan..
    gündüz gözüyle sevemiyorum kimseyi. yüreğimdeki bu düğümü çözebilir misin...
    ···
  7. 7.
    0
    yine mi sarpa sardık?
    giderek daha az gülüyor, hüzün verici bir biçimde daha makulleşiyoruz.
    bütün istediğimiz başkalarının yokluğu.
    en sevilen klagib müzikler bile fazla dinlenmiş, en iyi kitaplar okunmuş...
    ···
  8. 8.
    0
    “sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından.”
    ···
  9. 9.
    0
    aynada tiksintiyle yüzüme baktım...
    bir şeyler biliyormuş gibi görünüyordum ama yalandı, sahteydim ve insanın birden sahte olduğunu hissetmesinden daha kötü hiçbir şey yoktur dünyada, hele bütün hayatını kendini öyle olmadığına ikna ederek geçirmişse…
    ···
  10. 10.
    0
    kırmızı olmasa da adım soyunacak kadar karanlıktı ruhum.
    belki suyun renginde akmaz sesim ama en belirgin tanrı renginde ölebilirim.
    bazen sadece ölmek istersin ya da susmak ama genelde bir parça hüzünle sarılırsın yastığına.
    sonrası hak getire, soyuna dursun geçmişin..
    ···
  11. 11.
    0
    çünkü akıl sağlığı yerinde olanlara, gözlerinin önünden geçip giden hayat hiçbir tak çağrıştırmıyordu.
    onlar sadece gördüklerine inanıyordu.
    gördükleri ne kadarsa, hayatları da oydu. neyse, o...
    ···
  12. 12.
    0
    randevuyla mı geldin dünyaya, dıbına koyayım.
    ne randevusu? ne geç kalması? ne erkeni?
    varsa bir yolun, yürü. yoksa da otur, öyle dur.
    ···
  13. 13.
    0
    saat geceyarısını çoktan geçti.
    masada boş şişeler,
    oda duman.
    çarşafın altında bir fahişe kemiriyor
    anılarımı.
    çocukluğum, gençliğim siliniyor,
    yeni bir dudak izi kazınıyor tenime.
    sevdiğim kızlar geçiyor gözümün
    önünden,
    adları yok, gözleri yok.
    masanın üstünde bir kadeh şarap,
    kadın rahminden az önce süzülmüş gibi,
    çarşafın altında bir fahişe;
    inlemeleri boğuyor geceyi.
    nefesim yetmiyor,
    bir sigara yakıyorum.
    sokak köpekleri bile terk ediyor
    mahalleyi, insanlik çoktan göçmüş hanemden.
    son bir tanrı kalmış;
    o da atıyor kendini çatıdan aşağı,
    intihar ediyor.
    masanın üstünde bir parça esrar,
    kolunda jilet izleriyle; çarşafın altında bir fahişe.
    nefesi ruhumu yakıyor.
    diliyle deşiyor tenimi,
    geçmişimi siliyor.
    gelecek yeni avuntulara gebeyken;
    zihnime tecavüz ediyor iniltiler.
    masanın üstünde eski bir plak,
    ağlıyor halimize.
    çarşaf...
    şarap...
    masa..
    fahişe..
    ···
  14. 14.
    0
    bir çoğunuz kendi ölümünü düşünmüştür elbet. hatta initharı da..
    kaçınız kendi ölümünü planladı peki?
    kaçınız yol ayrımlarının gölgesinde boğuldu?
    kaçınız denedi, öldü?
    kaç kez ölmeyi beklerken, tam da noktayı koyarken, binlerce virgülün içinde kayboldu?
    ···
  15. 15.
    0
    ilk önce anıları yakmak gerekir.
    çünkü yaşanılan anılar kadar değerlidir insanlar.
    iyi yahut kötü.

    kimisi gözyaşlarıyla yakar anılarını, kimi izmaritin ucuyla. kimisi çakırkeyf kahkahalarıyla, kimi aynanın karşısında elinde makasla.
    ···
  16. 16.
    0
    hayatımız boyunca her gün ve her saat , değişen ve değişmeyen benliklerimizi değişen ve değişmeyen şartlara ayak uydurmaya çalışırız; aslında yaşam bir uyum sağlama sürecinden başka bir şey değildir.
    bu süreçte küçük bir hata yaparsak budala,
    göze batacak bir hata yaparsak deliyizdir;
    bu süreci bir süreliğin ertelersek uyur,
    çabalamaktan bütünüyle vazgeçersek ölürüz...
    ···
  17. 17.
    0
    bir gün, o sigaranın dumanını öylesine üfleyeceğim ki pencereden, yerle bir olacak rutubetli duvar, bizim evden deniz görünecek.
    ···
  18. 18.
    0
    marla “neyi?” diyor.
    yattık mı?
    “ne!”
    yani hiç ciks yaptık mı?
    “tanrım!”
    yani?
    “yani mi?” diyor.
    hiç ciks yaptık mı?
    “sen acayip taktan bir herifsin!”
    ciks yaptık mı?
    “seni öldürebilirim.”
    ne yani, bu evet mi demek, hayır mı?
    “bunun olacağını biliyordum” diyor marla. “çok kaypaksın. beni seviyorsun. sonra görmezden geliyorsun.”
    ···
  19. 19.
    0
    -niye bu kadar sıkıyorsun kendini? yeni tanıştığın birine her şeyini anlatmaz mısın? ben karşıma çıkan ilk insana, bütün hayatımı anlatabilirim.

    - neden?

    - nedeni yok. yani bence yok. doktora sorarsan, manik döneminde olduğu için der ama palavra. ben her zaman böyleyim. bizi samimiyetin hastalık olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. inanınca, herkes gibi olunca, aptallaşınca iyileşiyoruz.
    ···
  20. 20.
    0
    toplumun kabullendiği davranış türlerine boyun eğmek zorundasın. sadece iyilik yapmakla görevli küçük bir makinesin.
    ···