1. 1.
    0
    ciddi sitelerde hala ismim durur ateistlerle yıllarca -net ortamından- tartışmışlığım vardır.

    bu süreçte, gerçekten kendi mallıklarımı da öğrenme fırsatı yakaladım. çok iyi hatırlıyorum, tartıştığım zamanlarda bunları ciddi bi şekilde reddetmiştim. çünkü bu tür tartışmalar genelde duygusal atmosferde, hassas olarak ilerliyor. ufak bir dalga, ufak bir dokundurma, her iki tarafı da zıvanadan çıkarıyor. tartışma bitiyor kavga başlıyor. fakat orada size söylenen asıl argümanları zaman geçtikçe kafaya oturtuyor ve bunlara bir çözüm buluyorsunuz. hatanız varsa da çözülüyor.

    önce şunu bilmek lazım:

    inanıyorum demek ile biliyorum demek arasında kategorik bir ayrım vardır.

    mesela ben bir tanrının var olduğunu bilmiyorum. ama bir tanrının büyük olasılkla var olduğuna inanıyorum.

    tüm tartışma, inananların "bildiğini" iddia etmesiyle başlıyor.

    (edit: veya inanmayanların "bildiğini" iddia etmesiyle... )
    ···
  2. 2.
    0
    gibleyen olursa devam edicem
    ···
  3. 3.
    +3
    hiç kimse, bir tanrının var olup olmadığını "bilemez".

    yalnızca böyle bir olasılığa inanır/inanmaz.

    bunu bile kavrayabilmek yıllarımı aldı. öyle ha deyince de kavranmaz.

    fakat daha da önemlisi, insan mantığına aykırı gelen şeye "inanılmaz"dır. saçma bir şeye inanılabilir. ama çelişkili bir şeye inanmak mümkün değildir.

    örneğin bir tanrının size günde 5 defa kendisini anmanız için ibadeti emretmesine inanılır veya inanılmaz. bunun çelişkili bi durumu yoktur.

    ama eğer tanrı "mutlak adaletliyse" sadece müslümanların cennete gideceğine inanılmaz. bu her din için geçerli.

    çünkü adaletli tanrı varsa, herkesi eşit şartlar içinde hayata hazırlaması gerekir. sizinle aynı anda portekiz'de katolik bi ailede doğan çocuk ile siz eşit şartlarda değilsiniz. dolayısıyla o çocuk ile sizin yargılanmanız da kanımca "bu müslüman, bu hristiyan" diye değil, kim ne kadar hayatta prensipli davranmış, iyilik-kötülük etmiş buna göre olmalıdır.

    yani, aslında genel olarak, genel-geçer ahlaki kaideler, prensipler üzerine bir hayat yaşamak ve bir tanrının varlığına inanmak en mantıklısıdır.
    ···
  4. 4.
    0
    tüm dinlerde @5'de küçük örneğini verdiğim "çelişki"ler mevcuttur.

    dolayısıyla ayrıklaştıran her şey, bence savaşa/kavgaya/kötülüğe hizmet eder.

    öz, aslında çok basittir.

    bugün islam'ın kitabı "kuran"da onlarca ayette şu yazar. azcık sayfalarını çevirmiş olan bile bunları bilir:

    "biz bu kitabı, ayetleri apaçık, tastamam, mükemmel bir şekilde indirdik"

    tam olarak böyle dğeil ama çoğu ayette bu ifade geçer.

    ama aradan zaman geçmiş ve müslüman olduğunu iddia eden güruh, kuran'ın "tastamam" "açık-seçik, anlaşılır" olduğunu yazmasına rağmen, ona güvenmemiş ve türlü mezhep alimlerini, türlü ilmihalleri, türlü tarikatları, türlü imam ve mitolojik figürleri, türlü cemaatleri asıl mesajın yanına iliştirmiştir.

    hayatı, ve dini, daha da zorlaştırmış, inanacak olanı da dinden soğutmuşlardır.

    gazali mesela bence tam bir huur çocuğudur.

    kendi obsesif dünyasını, kendi korkaklığını adeta dinleştirmiştir.

    kimyayı saadet adlı kitabında bu obsasif durumu apaçık bellidir. şöyle yazar:

    "yemiş, badem yerken tek sayılarla yemek iyidir. çünkü tek sayılar, allahın tekliğine gönderme yapar"

    bu obsasiflikte olan bir adam, kendi yalnız ve nuru sönmüş "çileci" hayatını "din" zannederse, ve müslüman dünyası bu adamı hala göklere çıkarır "büyük alim" "büyük hoca" olarak görürse, durum da bu olur.

    işte bu durum, resme uzaktan bakınca, dünya üzerindeki tüm inançların kavga etmesine neden olan durumdur. basit ve temel olandan uzaklaşıp, serbest alanda da kural/kanun vb. konulunca, olay bitiyor. o din din olmaktan çıkıyor, insanın korkaklığını "dindarlık" yapıyor. merakını/eleştiri kapasitesini öldürüyor. otoriteye itaatı kutsallaştırıyor. sonunda baskılanmış, baskılandığı için de hayatı yaşayamayan bir insan çıkarıyor. bu insan bunları gerçek din zannederse inançtan tamamen kopuyor veya itaat ediyor. yaşamdan hiçbir şey anlamıyor. o insanın oluşturduğu toplum ise bir şey başaramıyor.
    ···
  5. 5.
    0
    @14 "ya varsa"cı değilim.

    gerçekten bir tanrı olduğuna inanıyorum. bu konuda endişem/şüphem yok. samimiyim.

    şunu da söyleyeyim. samimi bir ateist de, eğer gerçekten samimiyse, politik görüşü veya sosyal konumu gereği ikincil nedenlerle ateist olmamışsa, samimiyse, gerçekten bir tanrının olmadığına inanıyorsa, bu konuda kimseyle sidik yarıştırmıyorsa, ve buna rağmen bir tanrı varsa; ve o tanrı da adaletliyse, bu ateist temizdir. samimi olduğuna inandığı şeye inanmıştır çünkü. başka türlü olması beklenemezdir. sonuçta bu kişinin olduğu yerde bir tanrı varsa, ona bu şekilde hissetme/algılama/kavrama altyapısını tanrı hazırlamıştır.

    (zaten ontolojik kanıt da bu son dediğim üzerinden yürür. anselmus der ki; işte böyle. tanrı, böyle bir açık bırakmamak için herkesin zihnine kendi varoluşsal imgesini çakar, imzalar der. bunun anlamı şudur: samimi ateist yoktur. ben katılmıyorum tabi ama bu konu da bir yerlerde dursun)
    ···