1. 47.
    0
    https://www.youtube.com/watch?v=D6XAkVA7RmY

    al cevabı
    ···
  2. 46.
    0
    işte multiversler, başka seçenekli evrenleri işin içine katarak, evrenin bildiğimiz özel durumunu mümkün ve doğal hale getiriyor.

    1. düzey multiverse tanımı, yukarıda saydığımız 1 numaralı kısıtlamayı kaldırıyor (Evren’in big bang’dan sonraki ilk koşullari ile ilgili kısıtlama). Eğer sonsuz sayıda benzer evren varsa, bizim evrenimizin bu özel ilk koşullara sahip olmasında garip bir taraf yoktur.

    2. ve 3. düzey multiverse tanımları 2 numaralı kısıtlamayı kaldırıyor. Böylece farklı evrensel sabitler içeren farklı evrenler arasında bizimkinin bu özel sabitlere sahip olması garip olmuyor.

    4. düzey multiverse ise son kısıtlama olan doğa kanunları neden böyle kısıtlamasını kaldırıyor. Doğa kanunlarının başka türlü olduğu çok sayıdaki evren içinden bizimkinin bu şekilde olmasının garip bir tarafı kalmıyor o zaman.

    Dolayısıyla, varlığı açıklamak için başka hiçbir ekstra faktöre ihtiyaç kalmıyor. Bir kısıtlama kalmadığı için, bu kısıtlamayı yapacak bir “zeka”ya da ihtiyaç kalmıyor.
    ···
  3. 45.
    0
    Bu üç kısıtlama, evreni sonsuz olasılıklı seçenekler arasından alıp özel olarak bugün bildiğimiz şekle sokuyor.

    Yukarıda, tüm sayıları ifade etmenin, tek bir rakamı ifade etmekten daha kolay, daha basit olduğunu söylemiştik. Çünkü tüm sayılar arasından tek sayıyı çıkartmak için, özel olarak o sayıyı seçecek pek çok kısıtlama gerekir. Tüm olası evrenler arasından bugün bildiğimiz evreni ortaya çıkartmak için de benzer türde pek çok kısıtlama gerekir. Tüm sayıları ifade etmenin daha basit bir açıklama olması gibi, tüm evrenleri ifade eden açıklama da daha basit bir evren açıklamasıdır.

    Bir zarın 6 yüzeyi var ve her yüzeyde bir rakam var. Eğer elimde öyle bir zar olsaydı ki, tüm rakamlar silinmiş olsa, sadece yüzeylerden birinin üzerindeki rakam, örneğin 5 varolsaydı (diğer yüzeyler boş olsaydı), bu zarı attığımızda boş bir yüzey değil de “5″ sayısının gelmesini şaşkınlıkla karşılardınız. Çünkü bu çok küçük bir olasılık olurdu. Bu zarın hileli olduğuna kanaat getirirdiniz. Yani derdiniz ki bir “zeka” bu işin içine girmiş, özel olarak 5 gelecek şekilde bu zarla oynamış olmalı.

    iste yukarıda sözü edilen Tanrı kanıtı buna benziyor. Eğer zar normal bir zar olsa, tüm yüzeylerinde bildiğimiz rakamlar olsa, atıldığında 5, ya da başka bir rakam gelmesini garipsemezdiniz.
    ···
  4. 44.
    0
    inançlı kesim, Tanrı’nın varlığının mantıksal göstergesi olarak genellikle evrenin belli bir biçimde olmasını görür. Yani söylenenlerin çoğunu şununla özetlemek mümkün: “Evren başka türlü de olabilirdi, ama değil. Sanki özel olarak böyle olsun diye yapılmış gibi. Canlılık ve bilincin ortaya çıkışı, fiziksel sabitler, doğa kanunları, vs. Hepsi rastgele olsa sonsuz sayıda olasilığı olacak şeylerin özel bir biçimi. Neden başka türlü değil de bu özel biçimde? Tüm bunlar sanki bu özel biçimde olması için ayar yapıldığını gösteriyor” deniyor.

    Rastladığımız Tanrı kanıtları arasında insanlara en ikna edici gözüken, herkesin “Tanrı neden vardır?” sorusuna cevap olarak verdiği ilk açıklama bu. (Ya da bu genel açıklamanın bir özel biçimi). Aslında biraz daha derinine girildiğinde, başka geçerli Tanrı kanıtı yoktur bile denebilir belki de. Diğerlerinin hepsi öne sürenlerin bile zayıf olduğunu itiraf ettiği kanıtlardır. (Ahlaki kanıtlar, ödül-ceza, ilk neden, vs.).

    Peki evrenin bu özel biçimde olmasına ne sebep oluyor?

    Bugün biliyoruz ki evrenin bu şekilde olmasına yol açan temel faktörler şunlar:

    1) Evren’in big bang’den sonraki ilk koşulları

    2) Evrensel sabitlerin değerleri

    3) Doğa kanunları
    ···
  5. 43.
    0
    @44 kardeşim haklı olabilirsin. örneklediğin şeyi burdaki kimsenin serkan inciye neden yaptın veya nasıl yaptın gibisinden sormadığı gibi öylesine basit ilişkiler ve kuramlar var. neden sorusunun cevabı çokça var araştırmalarına devam etmeni dilerim bu arada dostlar allah a inanan herkese saygım sonsuzdur ben bunu kendim için yapıyorum. burayı not defteri kullanıyorum. isteyende okuyabilir sevebilir belkide insanları araştırma duygusuna yöneltebilir.

    not:seviyorum sizi
    ···
  6. 42.
    0
    https://www.youtube.com/watch?v=QT2_PcjvOt0
    ···
  7. 41.
    0
    hacı anlattıkların nasıl ın cevabı ve bunlar açıkçası artık midemi bulandırıyor, yani tüm bu anlattıkların şundan fazlası değil ki:kapı çalınıyor, açıyorum ve kapıda birisi var bu kadar... yani bilimin tüm verilerini arka arkaya yazsanda bundan fazla birşey yok, nasılın cevabı veriliyor, neden sorusunun cevabı yok, en önemli cevapta bu, ben ölümlü bir varlığım ve nasıl sorusunun cevabı hiçbir işime yaramıyor, hatta yeryüzünde nasıl sorusunun cevabını hiç bilmeden yaşayan ve ölen milyarlarca insan var, nasılın hiçbir anlamı yok, dolayısıyla aslında bilim diyerek kutsallaştırdıkları ve tabu haline getirdikleri bu ilah bana mutluluk veremiyor, en derin soruma/sorunuma hiçbir cevap veremiyor, neden sorusu en önemli soru, cevabı çok belli, ayrıca diğer tüm anlatılanlar neden sorusundan kaçabilmek için uydurulan içi boş yaldızlı sözlerden başka birşey değil.
    ···
  8. 40.
    0
    Teorik olarak düşünüldüğünde elbette değil. Bu daha önce bilim felsefesi tartışmalarında da değindiğim, tümevarım yönteminin ispat konusundaki teorik yetersizliği ile ilgili bir sorun. Şimdiye kadar gördüğümüz bütün kuğular beyaz diye, tümevarım prensibi gereği “Tüm kuğular beyazdır” sonucuna ulaşabilir miyiz? Milyon tane kuğu gördüysek ve hepsi beyazsa, bu yine de tüm kuğular beyazdır genellemesi yapmaya yetmez. Fakat bu bilimde yine de yapılır bilindiği gibi.

    Bilimde tümevarım da tümdengelim de yerine göre kullanılır. Fakat sadece tümdengelimin %100 kesinlikle bir kanıtlama sağladığı bilinen bir gerçektir. Tümevarım malesef bunu sağlayamaz. Fakat bu yine de bilimde tümevarımın yöntem olarak değerini azaltmaz. Bilimde pek çok konuda tümevarımsal düşünce biçimi kullanılır ve teoriler de genel olarak bir miktar kanıtla desteklendikten sonra, aksine kanıt ortaya çıkana kadar doğru kabul edilir.

    işte bu konuya da bu bağlamda bakmak gerekmektedir. Şu anda yazarın bahsettiği gözlemsel verilere bakıldığında evrenin sonsuz (veya en azından yeterince büyük) olmadığını düşünmek için bir sebep yok. Bu fikrin gözlem verileriyle bir miktar desteklenmiş bir teori kabul edilmesi garip değildir.
    ···
  9. 39.
    0
    Peki başka evrenler konusunun yanlışlanabilir olan kısmı nedir?

    Yanlışlanabilirlik için “prediction” (yani önceden söyleme, tahmin, öndeyi) gerekir. Bu konudaki “öndeyi”ler nelerdir?

    Yazarın değindiği pek çok şey var bu konuda ama biz burada bize en çarpıcı gelen, en temel noktaya değinmek istiyoruz, ki o da evrendeki maddenin dağılımıyla ilgili gözlemler. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi, evrendeki madde dağılımının (galaksilerin) bir haritası çıkarılmış ve evrenin sınırlarına yaklaştıkça madde dağılımında bir seyrelme gözlenmesi beklenirken hiç de öyle bir gözlemle karşılaşılmamış. Evrenin bilinen sınırlarına kadar galaksilerin dağılımı benzer bir yoğunlukta devam ediyor. Hatta evren öyle büyük ki, bazı bölgelerde yer yer birbirini tekrar eden, ya da başka bölümleri anımsatan tekrarlar gözleniyor. Ayrıca da evrenin gözlenebilir kısmı her yıl büyüyor bildiğiniz gibi. (Evrenin bizim gözleyebildiğimiz kısmı bir küreyse, bu kürenin yarıçapı her yıl 1 ışık yılı büyüyor). Dolayısıyla, eğer evren sonsuzsa (veya yeterince büyükse) bu üniform dağılımın önümüzdeki yıllarda yapılan gözlemlerde de, yeni görünür hale gelen kısımlar için benzer şekilde devam etmesi gerekiyor.

    işte bu bir “öndeyi” ve sınanabilir bir teori. Önümüzdeki yıllarda yapılacak gözlemlerin nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir beklenti sunuyor ve bu beklenti sınanabilir. Ve bu gözlemler bir süredir devam ediyor, ve de henüz gözlem bölgemize önceki yıllarda yeni katılan bölümlerde beklenene aykırı bir gözlem yapılmamış. Bu bir teorinin yaptığı bir “öndeyi”nin başarıyla sınanması demek.

    Peki bu ne demektir? Buna dayanarak, evrenin bildiğimiz sınırına kadarki kısmı böyleyse, gerisi de böyle olmalıdır sonucuna güvenilir olarak ulaşılabilir mi? Tümevarım denen prensip, böyle bir sonuç çıkarmak için yeterli mi?
    ···
  10. 38.
    0
    @37 est. zaten agzından samimi çıkmış laflara benzemıyordu. o yuzden teyt edeyım dedım. yırtık dondan cıkar gıbı gırdım bende konuya evvela kabul edıyorum. k.bakmayın.
    ···
  11. 37.
    0
    level 1 multiverse oldukça sağlam bir şekilde eldeki verilere uyuyor. Yazara göre, artık soru başka evrenlerin (ya da multiverse’in) varolup varolmadığı değil, kaç düzeyi olduğu. Yani level 2 ve üstü multiverse’lerin varlığı.

    Level 2 multiverse chaotic eternal inflation teorisine dayanarak ortaya konuyor ve onunla ilgili de yazar bazı bilgiler vermesine rağmen yazıyı uzatmamak için burada değinmiyorum. Level 3 multiverse zaten 40 yıldan beri sözü edilen ve kuantum fiziğindeki olasılık hesaplarına dayanan bir kavram. Level 4 ise yukarıda da bahsettiğimiz gibi gözlemsel verilerden ziyade mantık yürütmelere dayanarak, olmalı, ya da en azından olabilir diye ortaya konuluyor. Yani onun doğrudan bir delili yok.

    işte başka evrenler fikirlerinin temeli bu noktalara dayanıyor ve yazara göre metafizikle gerçek bilim arasındaki çizgilerin inceldiği alanların birine örnek teşkil ediyor bu fikirler. Metafizik ile fizik arasındaki temel ayrımın test edilebilirlik olduğunu vurguluyor ve bu teorinin matematiksel bazı “prediction”larda (tahmin, ya da tespit) bulunduğunu ve bunların bir kısmının gözlemsel olarak test edilebildiğini söylüyor. Modern bilimin, gittikçe daha soyut ve metafiziğe benzeyen kavramları konusu haline getirdiğini (örneğin yuvarlar dünyadan başlayarak, görünmez elektromanyetik dalgalar, zamanın yavaşlaması, uzayın eğrilmesi, kara delikler, vs. gibi) ve multiversler konusunun bu gidişin son örneklerinden biri olduğunu belirtiyor.
    ···
  12. 36.
    0
    @37 gibtir et arada ben seviye düşürüyorum sen aldanma yazdıklarıma
    ···
  13. 35.
    +1
    @34 ne dıosn sn guzel kardesım ? burda ithaf ettıgın ekôle yakıştı mı sımdı kullandıgın bu hakaret . demnden berı okuyorum bak hos terımler guzel yorumlar. sadece dusunurlerın arkasında kalıp fıkırlerını beyan edıp felsefeyi izaf yapan ahmaklar olmadıgınızı gordukce ne kadar haz alıyorum fakat zikrin fikirlerine yakışmadı. k.bakma bı ayıp ettıysek dıcemde bunyeme aykırı ztn. ki zaten ben senı bı yanlısla yakıştırmış olsam - ki bana has bı davranıs degıl bu - şüphesiz boyle nazik konusmam
    ···
  14. 34.
    0
    Peki, başka evrenler konusuyla ilgili bilim adamlarının elindeki gözlemsel kanıtlar nelerdir?

    Eldeki kanıtları birkaç grup altında toplamak mümkün. Evrendeki madde dağılımının üniform olduğunu gösteren gözlem kanıtları, kozmik arkaplan radyasyonu (cosmic background radiation) ölçümlerine dayanan kanıtlar, evrenin yoğunluğu ve içindeki madde miktarıyla ilgili kanıtlar ve bir de bunlara dayanarak yapılan istatistiksel hesaplamalar.

    Evrenin gözlenebilir bölgesi her yıl büyüyor (bir ışık yılı daha artıyor). Ve gözlemler uzun süredir yapılıyor. Görünen o ki, evrendeki madde dağılımında uzaklara da gidilse bir seyrelme yok. Ve yeni gözlenen yerlerde de durum aynı şekilde devam ediyor. Hatta evren şu anda bile yeterince büyük ve kendini tekrar eden yapılara, paternlere rastlanıyor evrenin uzak köşeleri gözlendikçe.

    Evrenin ucundan ötesini elbette göremiyoruz ama eldeki veriler gösteriyor ki, belli bir noktadan itibaren bir anda artık madde falan görülmeyeceğini ve evrenin sınırına gelinip ondan sonrasının sonsuz boşluk olacağını düşündürecek bir durum yok. Tümevarım ilkesi gereği deniyor ki evren ucuna kadar nasıl devam ediyorsa, ötesinde de öyle devam ediyor olmalı. Yani hubble hacmimizin ötesinde de yıldızlar, galaksiler var gibi görünüyor.

    Ayrıca, uzayın sonsuz olması gerektiği yazara göre tamamen sağduyuyla bile anlaşılabilecek birşey. Düşünün diyor, uzay nasıl sonsuz olmayabilir ki? Ondan ötesinde ne var o zaman? Sizin hiç aklınız yatıyor mu evrende bir noktadan sonra “Bundan ötesi yoktur, boşluğun kusuruna bakmayın” diye bir tabelayla karşılaşacağınız diyor.

    Dolayısıyla bu gözlemsel verilerin uzayın sonsuz, ya da en azından yeterince büyük olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.
    ···
  15. 33.
    0
    @33 sokrates olamaz o cunku sokrat asla usulen ' bilmemeyi ' ifade eden bir terım kullanmamıstır . zira budalalık da bunu öğütler.
    ···
  16. 32.
    0
    @31 teşekkürler amın oğlu. senin gibi insanlar var oldukça yıkılmayız heralde
    ···
  17. 31.
    +1
    @30 bak canım kardeşim senin bu soruna upuzun bi cevap yazmıştım gri ekran muhabbetine gitti tekrar yazmaklada uğraşmayacağım ancak iunu bil gir bak entrylerime hiç nesilcilik muhabbetim var mı herkese saygım sonsuz ben açıkça belirtmişim copy paste yaptığım şeyler var diye yani hava attığım falan hiç yok neden böyle şeyler yazan insanları hava atıyormuş gibi görmenede şaşırdım doğrusu sonradan çok arayacağım paragrafları burada kendim için paylaşıyorum kısacası hiçbirinizle bir ilgiisi yok. nesilcilik yaptığım muhabbetide tamamen saçmalık ben sadece bazı şeylerin farkına varın gerektiği yerde taşakta yaparız sorun değil kimseyede bi saygısızlım dokunmamıştır bugüne kadar direk beni aşağılayıcı girmen gerçekten üzdü beni tamam senin hatrına o nesilcilik muhabbeti sandığın yer için özür diliyorum. ama ota taka konuşmamanızı ve azcık sağlam durmanız için öğüt aslında bu nesilcilik muhabbeti dediğin şey. copy paste yapmadığım yerlerdede giblenmediğimi görüceksin ondan sonra başladım ilgimi çeken paragrafları almaya amacım sadece bu. başlığı sadece bunun için kullanıyorum kasma yani bak dalgana
    ···
  18. 30.
    0
    yıllardır felsefe okurum. yanı o sorunun yanıtını zaten nietszhce ' iyinin kötünün ötesinde ' adlı kıtabında vermıstır. oku ıstersen.
    ···
  19. 29.
    0
    @27 entrylerimi okuman iyi aslına bakarsan çok fazla uzun yazdığın için gecenin bu saati kim okur lan gibisinden bi tepkiydi de zaten kendin de demişsin copy-paste yaptım diye nedense copypaste yazılarınla bana hava atıyorsun anlam veeremedim neyse nesilcilik yapan sıradan üst modellemelerden birisin ben çok 1. nesil tanıyorum onlarda yok lan sizin kafanız amk. Adamlar asilce muhabbetler yapabiliyor siz kalkmış nesilcilik sözünüzün ve düşüncenizin bittiği yerde nesilcilik şeysine sarılıyorsunuz komik çünkü nesil sadece siteye katılma sırası insan olma adam olma sırası değil eğer olsa yine tanıdığım 1. nesiller alır ilk sırayı da şu nesilcilik yapanların kalacak yerleri olmazdı.
    ···
  20. 28.
    0
    Benzer şekilde, bizim evrenimizde (Hubble uzayımızda) mevcut fiziksel sabitler, evrenin ilk koşulları ve mevcut matematiksel yapılardan kaynaklanan sınırlamalar mevcuttur. 1 düzey multiverse düzeyine çıktığımızda, bizimkine benzer fakat farklı ilk koşullara sahip evrenler tanımlanarak sınırlamaların bir kısmı kaldırılmış olur. Aynı mantık gereği 2. düzey multiverse’te (ve 3. duzeyde de) bu sefer farklı fiziksel sabitlere imkan verilerek sınırlamalar bir miktar daha kaldırılmış olur. Fakat tüm bunlarda yine de hala aynı matematiksel yapılar bulunmaktadır. Bir düzey daha yukarı çıkıp, tüm olası matematiksel yapıları içine alan bir 4. düzey multiverse tanımı yapıldığında, ortada hiç kısıtlama kalmaz ve sonuçta ortaya konulmuş olan açıklama tek rakamı ifade etmekle tüm sayıları ifade etmek arasındakine benzer bir ilişkiyle çok daha basit hale gelmiş olur. Yani 4. düzey multiverse mümkün açıklamaların en basitidir. Kendi başına varolabilecek ve herhangi bir kısıtlamaya ihtiyaç duymadığı için sebebi ve kökeni konusunda soru sorulamayacak en üst düzey açıklamadır. Dolasıyısıyla, Occam’s razor (occam’in bıçağı) prensibi gereği, yani açıklamaların en basitinin geçerli olduğu ve fazladan bilgi ya da kısıtlama gerektiren seçeneklerin kabul edilemeyeceği prensibi gereği, 4. düzey multiverse’in geçerli bir tanım olması gerektiği söylenmektedir.

    Kısacası, günümüz evren bilimi (kozmoloji), varlığın kökeniyle ilgili çok yol katetmiş ve neredeyse tüm soru işaretlerini ortadan kaldıracak açıklamalar ortaya koymayı başarmıştır. Elbette hala katedilmesi gereken çok yol vardır, fakat öyle görünmektedir ki tüm bu fikirler ve kavramlar gelecekte düşünce biçimimizi ve evreni algılayışımızı kökten değiştirecektir.

    Bu da demektir ki, artık bilimin günümüzde ulaştığı düzeyde, ilkel dinlerin Tanrı kavrdıbına ihtiyaç hemen hemen hiç kalmamıştır ve varlık Tanrı olmadan da kolayca açıklanabilir. Tanrı’yı işin içine katarak yapılan açıklamaların tatminkar olmaması ve cevaptan çok soru ortaya çıkarmaları bir yana, eskiden bizler Tanrı’yı varlığına dair delil olmadığı için reddederken, öyle görünüyor ki artık bilimsel olarak Tanrı’nın olmadığı gösterilmiştir demeye ve bu yolla Tanrı kavrdıbını reddetmeye çok yakın bir duruma gelmişiz gibi görünmektedir. Eskiden mümkün olmadığı düşünülen bazı şeyler, örneğin Tanrı’nın varolmadığını kanıtlamak, öyle görünüyor ki modern bilim sayesinde yakın gelecekte mümkün hale gelebilir. Ya da bu açıklamalar ışığında belki şimdiden “Modern bilime göre Tanrı kavrdıbına ihtiyaç yoktur” denebilir ve bilimin Tanrı kavrdıbını çürüttüğü ve demode ettiği belki şimdiden söylenebilir.
    Tümünü Göster
    ···