1. 26.
    0
    Bu hesaplar 10E8 kelvin’den daha sıcak olmayan bir Hubble hacminde mümkün olan tüm kuantum durumlarının hesaplanmasına dayanıyor ve yazara göre çok muhafazakar hesaplar bunlar. Hesabı yapmanın bir yolu verilen Hubble hacmi içine sözkonusu sıcaklığı aşmayacak şekilde kaç tane protonun yerleştirilebileceğinin hesaplanması. Bunun cevabı 10E118. Bu parçacıkların her biri varolabilir veya olmayabilir. Bu ise protonların 2x10E118 olası yerleşimi anldıbına geliyor. Bu kadar sayıda Hubble hacmi mümkün olan tüm olasılıkları kapsamış oluyor. Dolayısıyle yaklaşık 10 üzeri 10E118 m’lik bir hacim içinde mümkün olan tüm olası yerleşimler, dolayısıyla da evrenin tüm olası durumları gerçekleşmiş oluyor.
    ···
  2. 27.
    0
    Birinci düzey multiverse’i kabullenmek kolay gözükmüyorsa, bir de sonsuz sayıda birinci düzey multiverse’lerden oluşan 2. düzey multiverse’i (level 2 multiverse) düşünün. Bunların bir kısmı farklı uzay-zaman boyutlandırmasına ve farklı fiziksel sabitlere sahip. Ki bu kavram da yazarın açıklamalarına göre günümüzde popüler olan “chaotic eternal inflation” teorisine dayanarak ortaya konuluyor. Inflation (şişme) teorisi big bang’in uzantısı olarak ortaya çıkmış ve onun açık bıraktığı pek çok noktayı açıklayan bir kavram. Temel parçacıklara ilişkin pek çok teori ve tüm mevcut gözlemsel kanıtlar böyle bir kavramı destekliyor. Bu düşünceye göre evren genişliyor ve sonsuza dek genişlemeyi sürdürecek, fakat bu sonsuz boşluğun bazı bölgelerinde genişleme duruyor ve bu bölgeler bir ekmeğin içindeki büyüklü kuüçüklü hava delikleri (balonları) gibi kendi üzerine kapalı küçük baloncuklar oluşturuyor. işte bu baloncukların her biri embriyonik birer 1. düzey multiverse’i oluşturuyor. Bu baloncuklar dünyadan sonsuz uzaklıkta, öyle ki ışık hızında sonsuza dek gitseniz, yine onlara ulaşamıyorsunuz. Çünkü bu baloncukların arasındaki mesafe sizin kendisini katedebileceğinizden daha hızlı bir biçimde genişliyor.
    ···
  3. 28.
    0
    Bir de bunlar haricinde 3. düzey (level 3) ve dördüncü düzey (level 4) multiverse’ler tanımlanmış.

    3. düzey multiverse’den kastedilen, yaklaşık 40 yıl öncesinden beri sözü edilen ve kuantum fiziğinin “paralel evrenler” düşüncesinden yola çıkan yorum. Bu fikir, rastgele gerçekleşen kuantum olaylarının evrenin her değişik olasılığa karşı düşen farklı kopyalarına dallanması prensibinden yola çıkılarak öne sürülüyor. Burada değişik evrenleri mekan değil, farklı olasılıklı devam yolları birbirinden ayırıyor. Kuantum mekaniğine aşina olanlarin bildiği gibi dalga denklemi tüm mevcut kuantum durumlarının süperpozisyonunu içinde içeriyor, fakat gerçekleşen eylemlere göre ve yapılan gözlemlere göre bunların bir kısmı gerçek haline geliyor. Bizler kendi 1. düzey multiverse’imiz içinde olanları görebiliyoruz, fakat “decoherence” denen bir kavram sebebiyle multiverse’imizin 3. düzey eşdeğerlerini gözleyemiyoruz.

    Bir de 4. düzey multiverse tanımlanmış. Burada ayırıcı faktör, farklı matematiksel yapılar. Tüm birinci, ikinci ve üçüncü düzey multiverse’lerde ilk koşullar ve fiziksel sabitler değişmesine rağmen, bunların ilişkilerini tanımlayan temel kurallar aynı kalıyor. Bu noktada fizikçiler, bir de bu kuralların farklı alternatiflerini içinde barındıran 4. düzey multiverse’i tanımlıyorlar. Burada öncekilerden farklı olarak ampirik gözlemlerden değil, matematiksel bir mantık yürütmeden yola çıkıyorlar. Burada prensip algoritmik bilgi içeriği denen bir kavram.

    Şöyle düşünün, bir bilgisayar programı yazacak olsanız tek bir rakamı ifade etmek mi daha kolay olurdu, tüm sayıları mı? ilk bakışta size tek bir rakamı ifade etmek daha kolay olacak gibi gelebilir ama gerçekte durum tersidir. Tüm sayılar tüm olasılıkları içerir. Bu sayıların bir kısmını, örneğin sadece tek sayıları, ya da çift sayıları ifade edecek olsanız, belli bir koşula dayanarak mevcut olasılıklara bir sınırlama getirirsiniz. Ya da daha küçük bir sayı kumesini ifade edecekseniz, onu ifade etmek için başka sınırlamalar getirmek zorundasınız. Sonuçta, tek bir sayıyı ifade etmek için getirmeniz gereken sınırlama sayısı en fazladır. Benzer mantık gereği, örneğin Einstein’in denklemlerinin tüm olası çözümleri, tek bir özel çözümünden daha basit, daha doğal bir çözümdür
    ···
  4. 29.
    +1
    seviyeyi yükseltmişsin nitekim copy paste kokmuyorda değilsin

    kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı mıdır ? der uzaklaşırım
    ···
  5. 30.
    +1
    sen sor diye yarram
    edit:bu burda dursun finallerden sonra okyacağım hepsini
    ···
  6. 31.
    0
    @25 kardeşim ilk başta muhabbet açmak istedim copy paste değildi. ancak giblenmediğimi görüyorsun. bende geçip makale yazacak değilim beğendiğim iplediğim yazıları daha rahatt ulaşmak amacıyla ki üstünede biraz ekleyerek buraya yazıyorum dediğim gibi sadece kendime kullanıyorum başta gelmediniz şimdide gelmemeniz dileğiyle
    ···
  7. 32.
    0
    @26 5 nesil sonramsın 2 katım entry var en anlamlısı da şimdiki yazdığın
    teşekkürler.
    ···
  8. 33.
    0
    Benzer şekilde, bizim evrenimizde (Hubble uzayımızda) mevcut fiziksel sabitler, evrenin ilk koşulları ve mevcut matematiksel yapılardan kaynaklanan sınırlamalar mevcuttur. 1 düzey multiverse düzeyine çıktığımızda, bizimkine benzer fakat farklı ilk koşullara sahip evrenler tanımlanarak sınırlamaların bir kısmı kaldırılmış olur. Aynı mantık gereği 2. düzey multiverse’te (ve 3. duzeyde de) bu sefer farklı fiziksel sabitlere imkan verilerek sınırlamalar bir miktar daha kaldırılmış olur. Fakat tüm bunlarda yine de hala aynı matematiksel yapılar bulunmaktadır. Bir düzey daha yukarı çıkıp, tüm olası matematiksel yapıları içine alan bir 4. düzey multiverse tanımı yapıldığında, ortada hiç kısıtlama kalmaz ve sonuçta ortaya konulmuş olan açıklama tek rakamı ifade etmekle tüm sayıları ifade etmek arasındakine benzer bir ilişkiyle çok daha basit hale gelmiş olur. Yani 4. düzey multiverse mümkün açıklamaların en basitidir. Kendi başına varolabilecek ve herhangi bir kısıtlamaya ihtiyaç duymadığı için sebebi ve kökeni konusunda soru sorulamayacak en üst düzey açıklamadır. Dolasıyısıyla, Occam’s razor (occam’in bıçağı) prensibi gereği, yani açıklamaların en basitinin geçerli olduğu ve fazladan bilgi ya da kısıtlama gerektiren seçeneklerin kabul edilemeyeceği prensibi gereği, 4. düzey multiverse’in geçerli bir tanım olması gerektiği söylenmektedir.

    Kısacası, günümüz evren bilimi (kozmoloji), varlığın kökeniyle ilgili çok yol katetmiş ve neredeyse tüm soru işaretlerini ortadan kaldıracak açıklamalar ortaya koymayı başarmıştır. Elbette hala katedilmesi gereken çok yol vardır, fakat öyle görünmektedir ki tüm bu fikirler ve kavramlar gelecekte düşünce biçimimizi ve evreni algılayışımızı kökten değiştirecektir.

    Bu da demektir ki, artık bilimin günümüzde ulaştığı düzeyde, ilkel dinlerin Tanrı kavrdıbına ihtiyaç hemen hemen hiç kalmamıştır ve varlık Tanrı olmadan da kolayca açıklanabilir. Tanrı’yı işin içine katarak yapılan açıklamaların tatminkar olmaması ve cevaptan çok soru ortaya çıkarmaları bir yana, eskiden bizler Tanrı’yı varlığına dair delil olmadığı için reddederken, öyle görünüyor ki artık bilimsel olarak Tanrı’nın olmadığı gösterilmiştir demeye ve bu yolla Tanrı kavrdıbını reddetmeye çok yakın bir duruma gelmişiz gibi görünmektedir. Eskiden mümkün olmadığı düşünülen bazı şeyler, örneğin Tanrı’nın varolmadığını kanıtlamak, öyle görünüyor ki modern bilim sayesinde yakın gelecekte mümkün hale gelebilir. Ya da bu açıklamalar ışığında belki şimdiden “Modern bilime göre Tanrı kavrdıbına ihtiyaç yoktur” denebilir ve bilimin Tanrı kavrdıbını çürüttüğü ve demode ettiği belki şimdiden söylenebilir.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    0
    @27 entrylerimi okuman iyi aslına bakarsan çok fazla uzun yazdığın için gecenin bu saati kim okur lan gibisinden bi tepkiydi de zaten kendin de demişsin copy-paste yaptım diye nedense copypaste yazılarınla bana hava atıyorsun anlam veeremedim neyse nesilcilik yapan sıradan üst modellemelerden birisin ben çok 1. nesil tanıyorum onlarda yok lan sizin kafanız amk. Adamlar asilce muhabbetler yapabiliyor siz kalkmış nesilcilik sözünüzün ve düşüncenizin bittiği yerde nesilcilik şeysine sarılıyorsunuz komik çünkü nesil sadece siteye katılma sırası insan olma adam olma sırası değil eğer olsa yine tanıdığım 1. nesiller alır ilk sırayı da şu nesilcilik yapanların kalacak yerleri olmazdı.
    ···
  10. 35.
    0
    yıllardır felsefe okurum. yanı o sorunun yanıtını zaten nietszhce ' iyinin kötünün ötesinde ' adlı kıtabında vermıstır. oku ıstersen.
    ···
  11. 36.
    +1
    @30 bak canım kardeşim senin bu soruna upuzun bi cevap yazmıştım gri ekran muhabbetine gitti tekrar yazmaklada uğraşmayacağım ancak iunu bil gir bak entrylerime hiç nesilcilik muhabbetim var mı herkese saygım sonsuz ben açıkça belirtmişim copy paste yaptığım şeyler var diye yani hava attığım falan hiç yok neden böyle şeyler yazan insanları hava atıyormuş gibi görmenede şaşırdım doğrusu sonradan çok arayacağım paragrafları burada kendim için paylaşıyorum kısacası hiçbirinizle bir ilgiisi yok. nesilcilik yaptığım muhabbetide tamamen saçmalık ben sadece bazı şeylerin farkına varın gerektiği yerde taşakta yaparız sorun değil kimseyede bi saygısızlım dokunmamıştır bugüne kadar direk beni aşağılayıcı girmen gerçekten üzdü beni tamam senin hatrına o nesilcilik muhabbeti sandığın yer için özür diliyorum. ama ota taka konuşmamanızı ve azcık sağlam durmanız için öğüt aslında bu nesilcilik muhabbeti dediğin şey. copy paste yapmadığım yerlerdede giblenmediğimi görüceksin ondan sonra başladım ilgimi çeken paragrafları almaya amacım sadece bu. başlığı sadece bunun için kullanıyorum kasma yani bak dalgana
    ···
  12. 37.
    0
    @31 teşekkürler amın oğlu. senin gibi insanlar var oldukça yıkılmayız heralde
    ···
  13. 38.
    0
    @33 sokrates olamaz o cunku sokrat asla usulen ' bilmemeyi ' ifade eden bir terım kullanmamıstır . zira budalalık da bunu öğütler.
    ···
  14. 39.
    0
    Peki, başka evrenler konusuyla ilgili bilim adamlarının elindeki gözlemsel kanıtlar nelerdir?

    Eldeki kanıtları birkaç grup altında toplamak mümkün. Evrendeki madde dağılımının üniform olduğunu gösteren gözlem kanıtları, kozmik arkaplan radyasyonu (cosmic background radiation) ölçümlerine dayanan kanıtlar, evrenin yoğunluğu ve içindeki madde miktarıyla ilgili kanıtlar ve bir de bunlara dayanarak yapılan istatistiksel hesaplamalar.

    Evrenin gözlenebilir bölgesi her yıl büyüyor (bir ışık yılı daha artıyor). Ve gözlemler uzun süredir yapılıyor. Görünen o ki, evrendeki madde dağılımında uzaklara da gidilse bir seyrelme yok. Ve yeni gözlenen yerlerde de durum aynı şekilde devam ediyor. Hatta evren şu anda bile yeterince büyük ve kendini tekrar eden yapılara, paternlere rastlanıyor evrenin uzak köşeleri gözlendikçe.

    Evrenin ucundan ötesini elbette göremiyoruz ama eldeki veriler gösteriyor ki, belli bir noktadan itibaren bir anda artık madde falan görülmeyeceğini ve evrenin sınırına gelinip ondan sonrasının sonsuz boşluk olacağını düşündürecek bir durum yok. Tümevarım ilkesi gereği deniyor ki evren ucuna kadar nasıl devam ediyorsa, ötesinde de öyle devam ediyor olmalı. Yani hubble hacmimizin ötesinde de yıldızlar, galaksiler var gibi görünüyor.

    Ayrıca, uzayın sonsuz olması gerektiği yazara göre tamamen sağduyuyla bile anlaşılabilecek birşey. Düşünün diyor, uzay nasıl sonsuz olmayabilir ki? Ondan ötesinde ne var o zaman? Sizin hiç aklınız yatıyor mu evrende bir noktadan sonra “Bundan ötesi yoktur, boşluğun kusuruna bakmayın” diye bir tabelayla karşılaşacağınız diyor.

    Dolayısıyla bu gözlemsel verilerin uzayın sonsuz, ya da en azından yeterince büyük olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.
    ···
  15. 40.
    +1
    @34 ne dıosn sn guzel kardesım ? burda ithaf ettıgın ekôle yakıştı mı sımdı kullandıgın bu hakaret . demnden berı okuyorum bak hos terımler guzel yorumlar. sadece dusunurlerın arkasında kalıp fıkırlerını beyan edıp felsefeyi izaf yapan ahmaklar olmadıgınızı gordukce ne kadar haz alıyorum fakat zikrin fikirlerine yakışmadı. k.bakma bı ayıp ettıysek dıcemde bunyeme aykırı ztn. ki zaten ben senı bı yanlısla yakıştırmış olsam - ki bana has bı davranıs degıl bu - şüphesiz boyle nazik konusmam
    ···
  16. 41.
    0
    @37 gibtir et arada ben seviye düşürüyorum sen aldanma yazdıklarıma
    ···
  17. 42.
    0
    level 1 multiverse oldukça sağlam bir şekilde eldeki verilere uyuyor. Yazara göre, artık soru başka evrenlerin (ya da multiverse’in) varolup varolmadığı değil, kaç düzeyi olduğu. Yani level 2 ve üstü multiverse’lerin varlığı.

    Level 2 multiverse chaotic eternal inflation teorisine dayanarak ortaya konuyor ve onunla ilgili de yazar bazı bilgiler vermesine rağmen yazıyı uzatmamak için burada değinmiyorum. Level 3 multiverse zaten 40 yıldan beri sözü edilen ve kuantum fiziğindeki olasılık hesaplarına dayanan bir kavram. Level 4 ise yukarıda da bahsettiğimiz gibi gözlemsel verilerden ziyade mantık yürütmelere dayanarak, olmalı, ya da en azından olabilir diye ortaya konuluyor. Yani onun doğrudan bir delili yok.

    işte başka evrenler fikirlerinin temeli bu noktalara dayanıyor ve yazara göre metafizikle gerçek bilim arasındaki çizgilerin inceldiği alanların birine örnek teşkil ediyor bu fikirler. Metafizik ile fizik arasındaki temel ayrımın test edilebilirlik olduğunu vurguluyor ve bu teorinin matematiksel bazı “prediction”larda (tahmin, ya da tespit) bulunduğunu ve bunların bir kısmının gözlemsel olarak test edilebildiğini söylüyor. Modern bilimin, gittikçe daha soyut ve metafiziğe benzeyen kavramları konusu haline getirdiğini (örneğin yuvarlar dünyadan başlayarak, görünmez elektromanyetik dalgalar, zamanın yavaşlaması, uzayın eğrilmesi, kara delikler, vs. gibi) ve multiversler konusunun bu gidişin son örneklerinden biri olduğunu belirtiyor.
    ···
  18. 43.
    0
    @37 est. zaten agzından samimi çıkmış laflara benzemıyordu. o yuzden teyt edeyım dedım. yırtık dondan cıkar gıbı gırdım bende konuya evvela kabul edıyorum. k.bakmayın.
    ···
  19. 44.
    0
    Peki başka evrenler konusunun yanlışlanabilir olan kısmı nedir?

    Yanlışlanabilirlik için “prediction” (yani önceden söyleme, tahmin, öndeyi) gerekir. Bu konudaki “öndeyi”ler nelerdir?

    Yazarın değindiği pek çok şey var bu konuda ama biz burada bize en çarpıcı gelen, en temel noktaya değinmek istiyoruz, ki o da evrendeki maddenin dağılımıyla ilgili gözlemler. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi, evrendeki madde dağılımının (galaksilerin) bir haritası çıkarılmış ve evrenin sınırlarına yaklaştıkça madde dağılımında bir seyrelme gözlenmesi beklenirken hiç de öyle bir gözlemle karşılaşılmamış. Evrenin bilinen sınırlarına kadar galaksilerin dağılımı benzer bir yoğunlukta devam ediyor. Hatta evren öyle büyük ki, bazı bölgelerde yer yer birbirini tekrar eden, ya da başka bölümleri anımsatan tekrarlar gözleniyor. Ayrıca da evrenin gözlenebilir kısmı her yıl büyüyor bildiğiniz gibi. (Evrenin bizim gözleyebildiğimiz kısmı bir küreyse, bu kürenin yarıçapı her yıl 1 ışık yılı büyüyor). Dolayısıyla, eğer evren sonsuzsa (veya yeterince büyükse) bu üniform dağılımın önümüzdeki yıllarda yapılan gözlemlerde de, yeni görünür hale gelen kısımlar için benzer şekilde devam etmesi gerekiyor.

    işte bu bir “öndeyi” ve sınanabilir bir teori. Önümüzdeki yıllarda yapılacak gözlemlerin nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir beklenti sunuyor ve bu beklenti sınanabilir. Ve bu gözlemler bir süredir devam ediyor, ve de henüz gözlem bölgemize önceki yıllarda yeni katılan bölümlerde beklenene aykırı bir gözlem yapılmamış. Bu bir teorinin yaptığı bir “öndeyi”nin başarıyla sınanması demek.

    Peki bu ne demektir? Buna dayanarak, evrenin bildiğimiz sınırına kadarki kısmı böyleyse, gerisi de böyle olmalıdır sonucuna güvenilir olarak ulaşılabilir mi? Tümevarım denen prensip, böyle bir sonuç çıkarmak için yeterli mi?
    ···
  20. 45.
    0
    Teorik olarak düşünüldüğünde elbette değil. Bu daha önce bilim felsefesi tartışmalarında da değindiğim, tümevarım yönteminin ispat konusundaki teorik yetersizliği ile ilgili bir sorun. Şimdiye kadar gördüğümüz bütün kuğular beyaz diye, tümevarım prensibi gereği “Tüm kuğular beyazdır” sonucuna ulaşabilir miyiz? Milyon tane kuğu gördüysek ve hepsi beyazsa, bu yine de tüm kuğular beyazdır genellemesi yapmaya yetmez. Fakat bu bilimde yine de yapılır bilindiği gibi.

    Bilimde tümevarım da tümdengelim de yerine göre kullanılır. Fakat sadece tümdengelimin %100 kesinlikle bir kanıtlama sağladığı bilinen bir gerçektir. Tümevarım malesef bunu sağlayamaz. Fakat bu yine de bilimde tümevarımın yöntem olarak değerini azaltmaz. Bilimde pek çok konuda tümevarımsal düşünce biçimi kullanılır ve teoriler de genel olarak bir miktar kanıtla desteklendikten sonra, aksine kanıt ortaya çıkana kadar doğru kabul edilir.

    işte bu konuya da bu bağlamda bakmak gerekmektedir. Şu anda yazarın bahsettiği gözlemsel verilere bakıldığında evrenin sonsuz (veya en azından yeterince büyük) olmadığını düşünmek için bir sebep yok. Bu fikrin gözlem verileriyle bir miktar desteklenmiş bir teori kabul edilmesi garip değildir.
    ···