1. 1675.
    +1
    uyuyorum
    yıllarca
    uyanıp ellerimi ve
    yüzümü yıkıyorum
    günü yıkıyorum
    tabularımı yıkıyor
    aynamı yumrukluyorum
    hüzünlere kedere acıya
    sigara yakıyorum
    meçhule giden denizleri yakıyorum
    ellerimi ceplerime atıyorum
    alkollüyüm tabii
    sevmek mi
    ne münasebet
    ben seni sevmedim ki
    ben sana yağmur getirdim
    sokakları kesiştirdim
    üşüdüm
    caddeler de uyudum
    bazen uyumadım senin için
    şiirler yazmayı denedim
    kendimce de yazdım
    ben seni sevmedim
    ben senin için ölmeyi istedim
    yaralarım açık kalsın
    bir gün geleceksin ve kapatacaksın dedim
    birlikte yürüdüğümüz uçurumlar
    beraber öldüğümüz günler
    beraber olduğumuz günler
    hiç beraber olmamışız gibi
    böyleydin işte benim için
    bir kentin en varoşunda uçan bir martı
    üstelik deniz dahi yok
    ···
  2. 1674.
    +1
    ah ne garip ölümü avuç içlerinde tutmak gibi
    seninle bir gökyüzüne bakmanın mutluluğu
    bir bardak çayın dibini görmenin
    bir kadeh içkinin evrenini paylaşmanın
    onurlu ve şerefli acısı
    nadide bir acısın ki
    ellerin göğsüme bastırdığında
    çıkan bütün solukların yakıcı seneleri
    saçlarının kavgalı bir serseri okşayışı
    oysa benim ellerimin sertliği dinginleştiriyor saçlarını
    tanrıya da şükürler olsun
    ellerini tutma fırsatı verdi bana
    şükürler olsun ki sana
    senin sayende tanıdım sigarayı
    bu gece tüm içkiler benden sayın tanrı
    bir şişe şarap en arka sokakta ki cesetlere
    perdelerimin beyazlığı yeniyordu
    savaşan güneşin ışıklarını
    ve yine kazanıyordu seni düşünme isteği
    gözlerimi kapattığımda karanlıkta patlayan
    turuncunun gücünü alıyor senin hayalin
    en uzun yollar bitiyordu
    en kısa şiirler ölümsüzleşiyordu
    trenler kalkıyordu kalbimin raylarından
    martıların sesinde iniyordu sanki hayalin
    ve ben. tıpkı beni bıraktığın gibi yarım bırakıyordum
    yaşamayı.
    ···
  3. 1673.
    +2
    sona bu kadar yaklaşmışken bırakamam.her şeyin sonu olduğunu biliyorum ve dibin sonuna yaklaşıyorum. terk edilmenin dibini gördüm biliyor musun ?yalnız başıma şarap içerken dipler de küfür ettiğimi anladım. giberim böyle yaşamı. elimde bir bira ile kalabalık cadde de,arkamdan bakan aşşağılayıcı bakışları görüp garipsemediğim gün alkolün dibini gördüğümü anladım. birileri sürekli gitmek zorunda kalıyor ve ben bunun farkındayım. gitmen mi gerekiyor diye sormuyordum bile artık. terk etmez, gitmez dediğim insanların arkalarını dönüp,iyi bir hayat dahi dilemeden gittiklerini gördüm. işsizliğimi veya parasızlığımı umursamadığını söyleyen insanların gittiğini gördüm. onlar gittiğinde ben ne yaptım biliyor musun ? sigara içtim. sadece bir kaldırma oturup sigara içtim.bar taburesine oturup sigara içtim. neden gittiklerini, neden gitmek zorunda olduklarını düşünüp ellerime baktım. tüm o insanlar haklıydı biliyor musun ? hadi durma, sende git. yarını hatta bir saat sonrası belli olmayan bu adamı terk et.seni uzaklar da bekleyen aşklar ve mutluluklar var.ben hayat tarafından gibtir edilmiş bir serseriyim.tek önemsediğim hayatta kalmak ve ölmek arasında ki çizginin üzerinde yasaklı maddeler kullanmak. neden yaşadığımı öğrenmek ister misin ? gitmeyecek bir insanı görmek için. gitmenin nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek için. birgün birisi gelecek ve gitmeyeceğini söyleyecek. işte o gün ben gideceğim.
    ···
  4. 1672.
    +1
    size sonu söyleyeyim çocuklar;
    ÖLECEĞiZ !
    burada durup neden öldüğümüzü
    neden ölenin biz olduğunu düşüneceğiz.
    ölüyoruz çocuklar
    saçlarımızı kestiriken
    ellerinizi açın ve inandıklarınıza yemin edin
    çocuklar, sahaflar ve melekler de ölecek.
    nefes alırken
    dişlerimiz bir birine çarpacak ve insanlar ağlayacak
    saatlerimizi kaybedeceğiz
    lanet olası acılarımız bile ölecek
    sevineceğiz ve sevişeceğiz
    ölüme, ölümle,ölümüne
    severken
    araf'a tırmanıp biralarımızı açacağız
    komiler, gibemedikleri mankenleri
    yazarlar, yazamadıkları yazıları
    keşler, içemedikleri eroinleri
    aşıkları, sevişemedikleri kişileri
    şizofrenler, kanıtlayamadıkları gerçekleri
    düşünecek.
    saate bakarken
    geleceğimizin gelmeyen güzellikleri
    binlerce ölümün getirileri
    dünyanın en güzel şarkılarını tüzen
    kumral kadınlar
    lanet olsun çocuklar,
    ÖLECEĞiZ !
    saate bakarken
    severken
    saçlarımız kestirirken
    ÖLECEĞiZ !
    ve lanet olası izlenimleriniz
    müdürlerin hakkımızda düşündükleri
    notlarımızı ve sınavlarımız
    hepsi ölecek çocuklar.
    en ucuz huurlar ve
    milyonluk huurlar
    hepsi ölecek.
    babamız, annemiz ve değerlerimiz
    hepsi ölecek
    ve onları kim öldürecek biliyor musunuz ?
    biz öldüreceğiz.
    ÖLECEĞiZ !
    ama yanımızda sevmediklerimizde olacak.
    lanet olsun melis,
    inanamıyorum buna
    sen dahi öleceksin.
    dünyanın en güzel
    ve en asil şeyleri dahi ölüyor
    dedirteceksin bana.
    bunu aklım almıyor
    tanrı benim için bir koca bir evren yaratıyor ve
    bunu senin kalbine dolduruyor.
    buna inanamıyorum
    sen dahi öleceksin.
    üstelik aklında ve yanında ben olmayacağım.
    sil baştan başladığımız her gün
    içmediğim her gün ölecek
    ve içlerinde ben olmayacağım.
    aile kuracaksın, mutlu olacaksın
    okulunu bitireceksin
    güleceksin, sevişeceksin ve
    yanında ben olmayacağım.
    belki,bir başkası sana şiir yazacak
    fakat
    şiiri yazan ben olmayacağım.
    ÖLECEĞiZ !
    melis, tanrılar ölmez değil mi ?
    duygularımız ölmez deği mi ?
    malesef melis,
    sen de öleceksin, bende öleceğim.
    ve ölüm,biz el ele iken gelmeyecek.
    özür dilerim.
    hayatın bileklerini kesmiş bir şekilde
    orada duracağım ve
    seni izleyeceğim.
    kanayacağım sonra.
    ellerim acıyacak, nefesim kesilecek.
    seni her izlediğimde olan şeyler bunlar.
    bende öleceğim melis, sende
    fakat ölüm bizi almaya geldiğinde
    sen başkasının elini tutuyor olacaksın.
    biliyor musun melis,ÖLECEĞiZ !
    yaptığım ve yapmadığım her şey için öylesine pişmanım ki,
    affetmen gerekmiyor.
    sadece nasılsın diye sor.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 1671.
    +1
    seni sevdiğimi biliyorsun ve seni güzel bulduğumuda biliyorsun,
    işte bu çok tehlikeli.
    seninle yürümek istediğimi ve tenine dokunmak istediğimi biliyorsun,
    işte bu tamamen yalnızlık.
    ellerini öpmeyi, dudaklarına dokunmayı, parmaklarını izlemeyi istediğimi biliyorsun,
    işte bu çok acı.
    sana şiir yazmayı, senin hakkında konuşmayı ve seni düşlemeyi sevdiğimi biliyorsun,
    işte bunu sevmiyorsun.
    uzunca seni izlemeyi ve uzuncu seni ölümsüzleştirmeyi istediğimi biliyorsun,
    işte bu yüzden gözümde ölüyor, kalbimde tanrısallaşıyorsun.
    konuşmalı ve yüz yüze bakmalıyız,
    bunu biliyorsun ancak hissetmiyorsun.
    seni görünce neler oluyor, seni görmeyi düşleyince neler oluyor ?
    kaldırımda ki binlerce ölü çocuk ayaklanıyor ve dilenmeyi kesiyor,
    tüm insanlık ellerini ve dudaklarını izliyor, tüm insanlığı öldürüyorum.
    böylesi çok sessiz, böylesi çok acı, böylesi beni öldürüyor.
    farkında olmadan şarap içiyor ve bileklerimi kesiyorum,
    bileğimden şarap akıyor, şarabın şişesinden kızıl lav.
    senin yokluğun oturuyor sonra içime, sahibim oluyor,
    herkes gidiyor, herkes gitmeyi biliyor fakat bir yokluğun kalıyor.
    küçük bir oda ve incin sokakların birinde
    yaşama tırnaklarımla tutunuyor, pencereden giren ışığı
    tenime saplayan yüce ruha hakaret ediyorum.
    kor ateşten büyülüyor sensizliğin onurumu,
    şimdi utanmasam bir bardak daha içerim,
    şimdi yok ettiğin onurum gelmese aklıma
    seni milyarlarca kere ararım.
    ···
  6. 1670.
    +1
    orada durup düşündüm amy.ne çok hata yapmıştım öyle. eroin içerken, alkol tüketirken,bir erkekle,bir kadınla gibişirken, sokaklar da kalırken ne çok hata yapmışım. eğer bunlar olmasaydı yani ben iyi bir insan olsaydım bu halde olmayacaktık belki de.bir sahilde ben vurulmuş olmayacaktım.sen benim dizlerine yatırıp, neden bana sarılmadığını anlatmayacaktın. fakat,hatalar zincirinin adını hayat koymadık mı amy ? tüm bu olanları unutalım fakat seni sevmek, hayatımda yaptığım en büyük hataydı. seni unutmak için eroin içtim, alkol tükettim, erkeklerle ve kadınlarla gibiştim, kavga ettim, vuruldum ve şimdi dizlerinin üzerinde yatıyorum. vurulmuş bir şekilde, ellerim kan içinde ve ben dizlerinde yatıyorum. buna inanamıyorum amy, dizlerinde öleceğim. gökyüzünü dizlerine yatırabilirdim fakat işte buradayım. biraz sonra öleceğim. gibtiğimin ambulansı gelmeyecek. hiç bir doktor beninle ilgilenmeyecek. kimse mezarıma gelmeyecek.sen bile gelmeyeceksin. tanrının huzuruna bile çıkmayacağım.amy, işte ölüyorum. lanet olası hayatta başarabildiğim tek şey bu belki de.dizlerinin üzerinde ölmek.ben her gece ölüyordum aslında.bir bankta kıvrılmış yatarken ölüyordum. gömleğim ve pantolonumla denize girerken ölüyordum, yürüken,konuşurken, saate bakarken, güneşi izlerken, yıldızları sayarken ölüyordum. kimse bunun farkında değildim fakat ben her gece ölüyor ve senin hayalinde tekrar yaratıyordum kendimi. şarkılar dinliyordum. lanet olsun, iyice kanamaya başladım amy. ellerini yüzüme koy lütfen. sakalımın üzerinde olsun ellerin. mutlu olmalısın. hayatını bir serseriye kaptırma. seni seven, sevmeyi başarabilecek birini bul.ben kendi mezarlığımda seni bekliyor olacağım.ben bu şehrin gibilmiş bir parçasıyım sadece. hayat,üzerimizde oyunlar oynuyordu ve ben yanlış ata oynamıştım. tüm hayatımı kaybettim fakat ellerimde son bir şey kaldı amy.son nefesimi dahi harcamaya yetecek kadar kutsal olan sen. evet sen amy,sen tanrının sol göğsüydün.iyi geceler amy, seni seviyorum.
    ···
  7. 1669.
    +2
    insanlık kendi çöplüğünde boğulurken yatağımdan izliyordum bütün olup bitenleri. kocaman bir savaş. insanoğlunun problemi buydu işte. savaşma arzusunu bir türlü dindirememek. lanet olsun ki,bu iğrenç ve beş para etmez huur çocuklarının içinde yaşayıp onlarla birlikte çalışmak, aynı yemekhane de beslenmek, aynı yerden sigara almak ve aynı sokaklar da dolaşmak zorundayım. çünkü gibtiğimin şarabı parayla satılıyor. anlamıyorum,sadece rahat bırakılmak ve nefes almak istiyorum. diğer tüm insanlar gibi. insanların benimle sorunu ne bir türlü anlayamıyorum.ben sadece bir varlığım ve vadem dolduğu zaman 'işte ölüyorum'diyip gözlerimi kapatacağım. bırakın istediğim kadar küfür edeyim. tabi buna asla izin vermezsiniz.bir keresinde bir şarapçı 'eğer yaşamak istiyorsan yaşa, burada mı ölmeyi düşünüyorsun ? burada öl öyleyse. ancak sen olarak öl. öyle bir öl ki,seni öldürmeye azrailin gücü yetmesin, tanrı alsın canını'siz ve sizin lanet olası aforizmalarınızın arasında ölüp gidecektim. ellerim havada ve bunu kabulleniyorum. beni rahat bırakın çocuklar, elimde bira, kucağımda bir kadın eşliğinde tanrıya merhaba demek istiyorum. malumunuz,hayat içi tak dolu bir kovadan farksız, ayağını batırdığın için iğrenirsin fakat, aynısını kendi bedeninde barındırırsın.
    ···
  8. 1668.
    +1
    en son ne zaman sevişmiştim diye düşünmüştü frank. yataktaydı ve ellerini ensesinde birleştirmiş tavanı izliyordu. sarı ve uzun saçları ellerinin arasına dolaşmıştı. tüm erkekliği ve tutkulu arzuları damarlarında dolaşıyor,onu adeta günaha sürüklüyordu. frank doğrulup, yatağının yanında duran birasını eline aldı ve '74 dolar ve birkaç çeyrek'üzerindekileri değiştirmek için dolaba doğru yöneldi fakat önce duş almalıyım diye düşündü. banyoya doğru adımlarını ilerletti. içeri girip üstündekileri çıkardı ve çıplak vücudu ile karşısında duran kendisini gördü aynada.ne kadar kutsaldı. sanki göğüsünün üzerinde diz çöküp savaşmaya yemin etmişti her bir kıl. sağ elini göbeğine zütürüp ;
    lanet olası. eğer bir aile kuramıyorsan bu senin yüzünden dedi ve suyu açtı. frank yanılıyordu.bir aile kuramamasının nedeni göbeği değil, bizzat ruhunun kendisi idi. frank,liseye gitmesi gereken yaşlar da eroin kullanıyor ve hırsızlık yapıyordu. sonrasından uyuşturucudan uzaklaşıp alkole yöneldi. hayatı,eski moteller de ve sokaklar da geçen bir serseriydi frank herkese göre.27 yaşındaydı ve yılbaşında alkol içmekten ayakta duramayan kadınlarla yarı baygın bir şekilde gibişmekten ileriye gidememişti. frank duşunu alıp banyodan çıktı. yatağın üzerinde hazır bir şekilde duran pantolonu giydi. kırmızı gömleğini giyip, çok nadir kullandığı ucuz parfümü sıkıp evden çıktı. elleri cebinde yürürken cebinden parasını çıkardı ve bu paranın ciks yapmaya hatta kadın yeterince ucuz olursa birkaç bira almaya bile yeteceğini fark etti. evinden birkaç sokak güney de olan bar aklına geldi. orada sürekli huurlar oluyordu, bugün de vardır diye geçirdi içinden frank. artık gideceği yer belliydi.bar'ın girişine gelince ellerini saçlarının arasına attı ve derin bir nefes alıp içeriye girdi. içerisi sigara ve esrar dumaydı. etrafta kusan insanlar ve bira içip politika konuşan evsiz insanlarla karşılaştı. etrafa iyice bakıyor, dişine göre bir fahişe arıyordu. ucuz yollu olması ve bir vajinasının olması yeterliydi.o sırada bar taburesine geçmiş ve bir bira istemişti.bir yandan birasını içiyor bir yandan ise etrafa bakıyor kadınları izliyordu. hiçbirisi gerçek bir huurya benzemiyordu. birasını çtikten sonra tuvalete gitmek için ayağa kalktı. tuvalete doğru yürüken bir sigara yakıp hayal kırıklığını yansıttı adeta ortama. işerken ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. hayatı boykot ediyordu frank. sırf bu yüzden tuvaletten çıkarken ellerini yıkamamıştı. yerine doğru yaklaşırken onu gördü. marla.frank gibi basit bir adam için fazlasıyla karışık bir huur. elbette frank bunun farkında değildi ve ona doğru yürüyordu. gitti ve marlanın
    bir fiyatın var mı yoksa sende bir balo hanımefendisi misin ? diye sordu. marlanın yüzünde ne nefret,ne öfke ne de şaşkın bir ifade vardı. marla,frank'in uzattığı sigarayı aldı,bir duman çekip ;
    50 dolar, dedi.frank için daha iyi bir gece olamazdı. frank gülümsedi ve ;
    bir bira içip öyle gidelim,ne dersin ? dedi. marla,umursamaz bir şekilde kafasını sola yatırıp onayladı. konuşmaya başladılar. marla,dışarıdan bakıldığında umursamaz, sessiz ve sakin bir kadına benziyordu. kısa boylu, esmer ve kısa saçlıydı. gözleri iri ve siyahtı. yanakları öylesine pembeydi ki ademin yediği lanetli elma onlardı diye düşünüyordu frank.
    frank:senin hikayen nedir ?
    marla:sanırım huur olmak ve klagib bir huur olmak.bir hikayem yok. parasızım ve açlıktan ölmemek adına bu işi yapıyorum.
    oldukça düz bir yaşam dedi frank. marla kızgın bir ifade ile gidelim diyince hızlı bir şekilde ayağa kalktı ve evinin yakın olduğunu bu taktan barın tuvaletinde sevişmelerine mecbur olmadıklarını söyledi. bardan çıkıp eve doğru yürümeye başladıklarında marla yapmaması gereken bir hata yaptı ve
    elimi tutar mısın frank dedi. frank,şaşırmıştı. böyle bir şeye ne gerek vardı ki ? ayrıca bir huurnun, müşterisi ile sevgili gibi dolaştığına hiç şahit olmamıştı frank.bu teklifi kabul ederse ne kaybedeceğini düşündü ve içinden ;
    kaybedecek neyin var ki ? ayrıca senden hoşlanmış olabilir.tut elini ve eve kadar yürüyün, seni etkilemez bile. dedi kendine frank. marlanın sağ elini tutup gülümsedi. hayatı boyunca hissetmediği şeyler hissediyordu. kendince adını koymuştu bile bunun 'şefkat'.frank, hayatı boyunca içininde bir şeylerin böylece kıpırdadığını hissetmemişti. çok nadir okuduğu dostoyevski, fazlasıyla çektiği eroin ve nadiren yaptığı ciks bile ona böyle hissettirmemişti. yüzünde garip bir gülümse eşliğinde iki sokağı geçti. marla,neden böyle bir şey yaptığını hala anlayamıyordu fakat oldukça huzurluydu. yattığı hiç bir erkek ona böyle hissettirememişti. frank öylesine yavaş yürüyordu ki,adımları öylesine yavaştı ki iki sokağı dakikalar da bitiremediler. binanın girişine geldiklerinde frank yavaş bir şekilde basamakları tırmandı ve anahtarı ile binanın giriş kapısını açtı. marla hemen arkasından içeriye girip frank'in elini kavradı. frank,hala şaşkın ve mutlu idi.el ele binanın basamaklarını tırmandılar. ikinci kata yani frank'in dairesine geldiklerinde marla istemeyerekte olsa frank'in elini bıraktı. dairenin kapısını açtı frank ve içeriye girdiler. ikiside ayakkabılarını çıkarma zahmetinde bulunmadı. marla içeriye girer girmez üzerinde ki siyah ceketi çıkardı ve kapıyı sert bir şekilde kapattı. frank'in dudaklarına ölümüne yapışıp dakikalarca öptü.bir an durup ;
    yatağın nerede frank ? diye sordu. frank,cevap dahi veremeden ellerini kavradı ve sert bir şekilde onu yatak odasına zütürdü. marla,frank'i yatağa fırlatıp üzerinde ki beyaz giysiyi çıkarıp bir kenara bıraktı. içinde ki mavi sütyeni gecenin eski caddeleri gibi parlıyor ve frank'in bütün erkeklik duygularının penisinde birikmesine neden oluyordu. frank,pantolonunun düğmelerini açmak için davrandı ancak marla ona engel oldu. gözleri ile konuşuyorlardı artık. frank,marlanın göğüslerine baktıkça çılgına dönüyor bir yandan ise bu güzel oyunun hiç bitmemesi için inanmadığı tanrıya dualar ediyordu. marla yavaş hareketler ile frank'in pantolonunu sonra da gömleğini çıkardı. frank,artık çıplak bir şekilde mutluluğa varmayı bekliyordu. soyunma sırayı marlaya gelince en iyi yaptığı şeyi yaptı ve bir çırpıda eteği söküp çıkardı bedeninden.iç çamaşırı yoktu. yatakta öylesine uzanmış olan frank'in penisine doğru bir hamle yaptı ve bir an da üzerine çıktı. yıllarca kendisini sorgulayan ve ailesine kızmaktan başka bir şey yapmayan, tanrıya,göbeğine, ilkokul öğretmenine ve sistme kızgın olmaktan başka bir şey yapmamış olan frank, marlanın içine girdiği an her şeye karşı barış ilan etmişti. dakikalarca seviştiler. frank bitti, marla başladı. marla bitti ve frank başladı. sabaha kadar devam ettiler. sanki ikiside ilk kez mastürbasyon yapan çocukları gibiydiler. fakat bu sefer parmaklar yoktu işin içinde insanlar ve ruhlar vardı. sabahın olduğunu haber veren güneş ortaya çıkarken ikiside uykuya yenik düştü. frank gözleri ni açtığında hava kararmaya başlıyordu. yatakta tek başına olduğunu fark etti. doğan güneş sırtını ve üzerinde ki tırnak izlerini yalıyor frank ise bunu umursamadan yer de duran sigarayı almaya çalışıyordu. yataktan yavaşça doğruldu sigarayı kibrit ile yaktı.bir an da içinde inanılması güç bir huzur olduğunu hissetti. yıllarca tatmadığı bu duygu onun miğdesini bulandırıyordu fakat frank bundan son derece memnundu. aklına marla geldi ve yatağın yanında duran pantolonuna elini attı. içinde sadece 24 dolar kalmıştı. frank gülümsedi ve yataktan çıktı. mutfağa gidip çay demledi. çayın hazır olmasını beklerken penceleri açtı ve yere oturdu. sigarasından bir duman alıp kendisine küfür etmeye ve kadınlara neden bu denli güvendiğini sorgulamaya başladı.bir an da olabilir mi diye sordu kendisine frank.bu mümkün müydü yoksa ? frank gibi işsiz bir pislik kendisinden kat be kat üstün bir huurya aşık olabilir miydi ? ya da bu aşk frank'i ünlü bir şair yapabilir miydi ?

    ah marla,
    şimdi seni sevmediğimi düşlemek
    ne kadar korkunç.
    sigara var bir de şarap
    sen varsın marla
    en çok sen.
    sen ve senin sessiz sokaklarında bir şair
    bir çılgınlık var marla sokaklarımızda
    beraberiz
    ellerimizden gelenlerin en güzeli.
    sana dokunmak marla
    sana dokunmak
    tanrının boğazını sıkmak gibi
    şimdi bu eski sokakta oturmuş
    dolan gözlerimi ve sensiz geçen yıllarımı düşünüyorum
    sensiz içtiğim her su marla,
    sensiz içtiğim her su
    tanrının beni cezalandırmak için verdiği mecburi yasa...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 1667.
    +1
    çıplak dolaş evin odalarında,
    sütyeninle uyu geceleri,
    evimde sen ol,her yerinde,
    uyanalım ve sevişelim.
    senin kutsaliyetin yok
    tanrı da dahi.
    ellerin çırılçıplak, yürüyor işte omuzlarımda,
    öylesine bir sevişelim ki,
    perdeler dahi orgazm olsun.
    sigaralar ve kadehler dolaşsın tırnaklarımızda,
    usturalasın bedenim, bedenimi.
    bir ustaymışcasına konuşalım ve dans edelim
    gecenin penisinde.
    oysa ki her ölüm kadar
    sende çekici ve öldürücüsün.
    şimdi senin göğüslerine dokunabilmek,
    yıllık bir viskiyi boynuna dolayan tanrıya dokunmak gibi.
    vajinanın üzerinde bir gece festivali,
    tüm huurların orgazm çığlıymışcasına.
    şimdi seni sevip yetmezmiş gibi bir de seni öpebilmek
    aklımı kaçırmak üzereyim.
    yeni değil bu yaşananlar
    yaşayamayan milyarlarca insan adına yaşayalım.
    ···
  10. 1666.
    +1
    taktan bir sabahın gecesi daha. yine ortalıkta bir yerler de durmuş yaptığım yazım hatalarını ve intihar notunu düşünüyorum. aşkın bu denli yakarcasına kalbimin sokaklarından geçmesi, ellerimin boşluğu ve klagib kadının yokluğu canımı yakıyor. zaten tüm insanlığın bildiği gibi, kazıdılar beni. göz bebeklerimden, saç uçlarıma kadar. fabrikanın kapısında durmuş öylesine çalışma saatlerini düşününce gitmek istiyorum. öylesine korkunç bir şey ki.saatlerce çalışıyorum ve elime geçen varlıkları saymak dahi istemiyorum. belki bir kadın olsaydı ya da doğru kararlar verebilseydim. gerçek kadının peşinden koşsaydım yani, gerçekliğin peşinden koşsaydım böyle olmazdı belki de.anımsıyorum şimdi. evet,bende sevildim ve bana da aşık olan birisi çıktı.ne zaman hayata karşı gardımı alsam ve küfür etmeye başlasam kaderime bir an da aklıma o kadın geliyor ve küfürlerimi hayata değil, kendime yöneltiyorum. hayatın ederi bunlardan ibaret işte. kaçırdığımız sanşlar ve değerlendirdiğimiz şanslar. beni kirpiklerimin uçlarına kadar seven bir kadın üstelik sevmekle yetinmeyip bunu hissettirebilen bir kadın. yazmamı istediğin şey pişmanlıklarım mı ? öyle olsun. sigarayı bıraktığını söyleyip tüm paketi kıran ve bir kaç saat sonra sigarasını arayan bir adamın pişmanlığı ne kadar üst seviyede ise benim de pişmanlığım o derecede. belki de sözünü ettiğim kadın yanımda olsaydı,bu kadar taka sarmazdı her şey. yıllarını,beni düzeltmek adına harcayan, dudaklarını öptüğü ilk adam olma şerefini bana vermiş bir kadın. öylesine kutsal ve öylesine çekici ki şimdiler de.şimdi seni özlediğimi ve geriye dönebilmek istediğimi söylemeyi dahi düşünmüyorum. istiyorum bunu fakat sana söylemek, açık bir şekilde bunu yüzüne söyleyebilmek beni öldürebilir sanırım. kendine bensiz yeni ve inanılması güç güzellikte bir hayat kurduğunu biliyorum. öylesine anlardan birinde hayatına girme ihtimalimin, tanrının beni affetmesi kadar düşük bir ihtimal olduğunu biliyorum.-ve sanırım tanrının beni affetmesi demek, senin hayatına öylesine anlardan birinde girmek oluyor-şimdi düşünüyorum, yaptığım şeyleri ki,yaptığım şeyleri hepsi, yapmamam gereken şeyler.bu kadar yapılan arasında seninle bir gün yeniden sokaklar da dolaşıp, doğduğum ve büyüdüğüm sokakta seninle sevişme ihtimaline inanmak çılgınca bir hayalperestlik olurdu sanırım. şimdi sana dünyanın en güzel şiirlerini düzmek ve saatlerce gözlerinin içine bakarak sevdiğin şiirlerimi-varsa-okumak hiçbir şeyi değiştirmeyecek. biliyorum,sen başka bir erkeğin hayatını güzelleştirme görevini üstlendin artık.ben ise, senin olağanüstü hayal mezarlığında gerçek bir ceset olarak uzanmış bir cesedim. bunu hak ettiğimi biliyorum. hayatında ölü bir hayal olarak kalmayı hak ettiğimi ve artık sana sarılmayı hak etmediğimi biliyorum.sen tanrının ulu görevlisi,sen bir erkeğin isteyebileceği en güzel hayal ve hayatsın. sana güzel şeyler söyleyip, canını yakmayı istemiyorum. seni beklemediğimi ve gelmeyeceğini iliklerime kadar bilmeni istiyorum.kim bilir, belki de sen o serseri pisliği sevmiştin.ben artık eski serseri pislik değilim. belki de,sadece bu yüzden olmaz. belki de sadece, kolunu tutup 'olmalı'demiyeceğim için olmayacak. artık seni uzaktan görmeyi dahi hak etmiyorum.'ne diyeceğimi bilemiyorum' diyerek başladığın binlerce cümle var bana karşı ve ben bunu dahi hak etmiyorum.ben artık o güleryüzlü adam dahi değilim.ben artık bir eroinmanım ve bu beni mutlu ediyor. ancak tanrı koca bir evreni eroin ile doldursaydı ve bana bir seçim hakkı verseydi. senin ellerine dokunmak mı yoksa eroin mi ? ellerine dokunmak benim eroinimdi.iyi geceler, yine.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 1665.
    +1
    bir yerler de yaşıyor nefes alıyor ve
    sevişiyordun
    mutlu huzurlu ve ölümsüzdün sanki
    ben yoktum hiç olmadım zaten
    kollarında nefretin en asil geceleri
    nefesinde yokluğun bıraktığı tat
    birer ölüm bahçesi ve en güzel şiirler
    etmez ve edemiyordu
    ne lanet olası ölüm ne de lanet olası sigara
    hiç biri senin verdiğin acıyı vermiyor
    beni tatmin etmiyor ve acıtmıyordu
    seni beklemenin verdiği inancın yarısını verseydi
    tanrı
    tapınır ve istediğini yapardım
    ···
  12. 1664.
    +1
    birileri deneyip yeniliyordu,
    bazıları yenilip, deniyordu.bir de ben vardım,
    olduk olmadık zamanlar da yenilen.
    öylesine etrafta duruken küfür yiyen.
    ellerime, yumruğuma sıkıştırıp geceyi ve adaleti
    yüzlerine vurmak istedim.
    anlayışsız patronlarım ve bana bir bira daha vermeyen tanrı
    hepinizi seviyorum.
    orada öylece durup bana küfür edenleri de seviyorum.
    siz nasıl istiyorsanız, öyle olsun.
    ben işe yaramaz bir serseriyim. kabul ettim,
    siz de kabul edin ki insan, inandığında değil
    kendine inanıldığında güçlü hisseder kendisini.
    ve şimdi yaşamak
    avcılar sahilinden, güneşin batışına kadar.
    güneşin batışından küfürleri ağdalı biraya katmak.
    varsın evren solumuzdan, kadınlar kalbimizden
    çıkıp yollara düşsünler.
    verilen sözler uyansın gitsin, varsın
    evinin perdeleri kapansın,
    varsın, evet sen de varsın.
    bir gece uyanıp seni başkasıyla öpmek.
    şimdi çatı katında hayalleri aşşağıya bırakmak
    şimdi bir mektubu beklemek sadece,
    senin başkasının dudaklarını öptüğünü düşlemek.
    ölümün kendisi, bizzat kendisi,bir serüven.
    bir merak gibi olan ölümün peşinden sürüklenip,
    gerçek yaşama sürüklenmektir, ölüm.
    ···
  13. 1663.
    +1
    birileri deneyip yeniliyordu,
    bazıları yenilip, deniyordu.bir de ben vardım,
    olduk olmadık zamanlar da yenilen.
    öylesine etrafta duruken küfür yiyen.
    ellerime, yumruğuma sıkıştırıp geceyi ve adaleti
    yüzlerine vurmak istedim.
    anlayışsız patronlarım ve bana bir bira daha vermeyen tanrı
    hepinizi seviyorum.
    orada öylece durup bana küfür edenleri de seviyorum.
    siz nasıl istiyorsanız, öyle olsun.
    ben işe yaramaz bir serseriyim. kabul ettim,
    siz de kabul edin ki insan, inandığında değil
    kendine inanıldığında güçlü hisseder kendisini.
    ve şimdi yaşamak
    avcılar sahilinden, güneşin batışına kadar.
    güneşin batışından küfürleri ağdalı biraya katmak.
    varsın evren solumuzdan, kadınlar kalbimizden
    çıkıp yollara düşsünler.
    verilen sözler uyansın gitsin, varsın
    evinin perdeleri kapansın,
    varsın, evet sen de varsın.
    bir gece uyanıp seni başkasıyla öpmek.
    şimdi çatı katında hayalleri aşşağıya bırakmak
    şimdi bir mektubu beklemek sadece,
    senin başkasının dudaklarını öptüğünü düşlemek.
    ölümün kendisi, bizzat kendisi,bir serüven.
    bir merak gibi olan ölümün peşinden sürüklenip,
    gerçek yaşama sürüklenmektir, ölüm.
    ···
  14. 1662.
    +1
    bir yerler de yaşıyor nefes alıyor ve
    sevişiyordun
    mutlu huzurlu ve ölümsüzdün sanki
    ben yoktum hiç olmadım zaten
    kollarında nefretin en asil geceleri
    nefesinde yokluğun bıraktığı tat
    birer ölüm bahçesi ve en güzel şiirler
    etmez ve edemiyordu
    ne lanet olası ölüm ne de lanet olası sigara
    hiç biri senin verdiğin acıyı vermiyor
    beni tatmin etmiyor ve acıtmıyordu
    seni beklemenin verdiği inancın yarısını verseydi
    tanrı
    tapınır ve istediğini yapardım
    ···
  15. 1661.
    +1
    bir yerler de yaşıyor nefes alıyor ve
    sevişiyordun
    mutlu huzurlu ve ölümsüzdün sanki
    ben yoktum hiç olmadım zaten
    kollarında nefretin en asil geceleri
    nefesinde yokluğun bıraktığı tat
    birer ölüm bahçesi ve en güzel şiirler
    etmez ve edemiyordu
    ne lanet olası ölüm ne de lanet olası sigara
    hiç biri senin verdiğin acıyı vermiyor
    beni tatmin etmiyor ve acıtmıyordu
    seni beklemenin verdiği inancın yarısını verseydi
    tanrı
    tapınır ve istediğini yapardım
    ···
  16. 1660.
    +1
    bir gece daha böylece bitiyor ve lanet olası taksi seni halüsilasyonlara beni ise acıların eşiğine bırakıyordu. bildiğim bütün kuramların çöküş anı belki de buydu. seviştiğim tüm kadınların acılarını sol yanımda hissetmemim nedeni olan lanet olası bir kadın ve karanlık bir sokakta sarılan kaliteli esrar. ellerinden parke taşlara dökülen üç adet sarı sayfadan geri kalan en güzel aşk şiirleri seni yazıyor ve seni anlatıyor. biliyor musun ? tanrı insanoğlunu yaratmadı, insanoğlu senin güzelliğini açıklamak adına tanrıyı yarattı. görebileceğim en güzel kadın sesini egale eden bir kadının ellerini tutamadan yerden topladığım ot kokulu sayfalar hayatımın en ücra köşelerinde belki de bir namlunun ucunda öylesine yaşıyor ve ölümün çığlıklarından uzak bir yerler de nefes almaya devam ediyor.o an belki de bir çöküş noktası arayan tanrının yarattığı en güzel ancak huur melek ruhunda dolaşıyor ve bana canımı yakan iğrençlikte sözcükleri ve ölüme eş değer şiirler okuyordu. gözlerimde bir parça kalan tüm ışık parçaları ellerinde toplanmış ve kısalmış saçlarımın arasında eskiden kalma hayallerimi okşuyor.ulu tanrım ; eğer beni izliyor ve beni duyuyorsan cevap ver.bir bank nasıl oluyorda bu kadar kutsal kılınıyor ? senin nefes aldığının her yer, gülümsediğin her kelime, sevdiğin her sigara, boğazından akan her alkol tanesi, güzelliğin tanrılarına sunulan her kadının kalbi benim dudaklarının arasında birleşmiş ve sanki bana küfür ediyor. bütün güzelliklerin etrafında dolaşadururken ellerini görme fırsatı bana veren her ne varsa şükürler ediyorum ve onun önünde eğiliyorum.
    ···
  17. 1659.
    +1
    binlerce kadın gördüm dostum,
    hiçbiri bir bar taburesinin üzerinde ölmek istemiyordu.
    hayalleri ve güzel bedenleri vardı
    dünyayı değiştirebilecek fikirleri ve bir erkeği
    çıldırtabilecek göğüsleri vardı
    ancak hiçbirinin birer erkeği yoktu.
    yüzünde yara izi olan kadınlar gördüm dostum,
    tüm kadehleri kıran ve aynalara yüz çeviren kadınlar
    hepsinin bir yaşanmışlığı ve hikayeleri vardı.
    şişeleri boşaltan ve geceye son hızla koşan kadınlar gördüm
    ellerinde biraz hayal ve biraz ülküden fazlası yoktu
    kadınların ellerinde gerçekleri ve sigaraları gördüm
    durmadan içen kadınları
    terk edilen ve terk eden kadınları
    gerçekleri gördüm dostum
    bir kadına biraz hayat ve hayal verebilirsen eğer
    yani çok küçük bir hayal dahi verebilirsen eğer
    kadın sana bir yaşamaya değer bir ömür veriyordu
    ölümüne içen kadınları gördüm
    öldürmeye yeltenen ve bıçak kullanmadan öldüren kadınları
    bitmez veya olmaz denilenleri nefes alır gibi bitiren
    bir adamı sadece gözleri ile mahveden kadınları gördüm
    ucuz kadınları gördüm
    huur sarısı saçlarını rüzgara bırakıp
    kendisine şiir yazabilecek bir adamı arayan kadınları
    kırmızı rujunu aynalar ile sevişmeye zorlayan
    topuklu ayakkabılarından dünyaya yukarıdan bakan kadınları
    aptal kadınları gördüm
    biraz biranın biranın ve uyuşturucunun karıştığı her yerde
    gördüm o aptal kadınları
    sadece gözlerin güzelliğini ve saçların güzelliğine bakan
    ancak gözlerinde gerçekleri göremeyen
    saçlarını okşadığında parmaklarına gerçekler takılmadığını anlayamayacak kadar aptal kadınları
    ölü kadınları gördüm dostum
    bar tuvaletlerinde, kadehler de,sigaralar da,ölümler de,bitmişlikler de,sabahın beşinde, masalar da ve hayaller de ölmüş kadınları gördüm.
    gözleri görmeyecek kadar ölen kadınları
    bir erkekle sadece materyalist gerçekler uğruna sevişen
    paranın gücünü kabullenmiş ve hayatını onun için yaşayacak kadar ölmüş kadınları
    güzel kadınları gördüm
    sigara içen, esrar saran, kendi saçlarını kesen, beyaz tenli ve pis kokan dünyanın en güzel kadınlarını.
    yeşilliğin esrarengiz ve turuncu sokaklarında kaybolacak kadar güzel kadınları
    arşınladığı sokaklar da ellerine erkek eli dokunan kadınları gördüm
    hepsinin ortak noktası kadın olmalarıydı
    bilirsin dostum
    her kadın güzel ve eşsiz bir gazoz kapağıdır.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 1658.
    +1
    binlerce ahlaksız serserinin buluşma noktası olan
    lanet bir serserinin bedeni olarak
    dünyaya söylemek istediğim şeyler var
    inançlarınızı ve kutsallıklarınızı ellerinizde tutun ve
    karşıma geçin
    bir huurnun çatallaşmış sesi kadar
    ağır kutsaliyetin lugatını uyandıran başka bir esrar sesi gibi
    tanrıların evlatlarını bir boşluğa bırakan
    garsonların ve temizlikçilerin penisi kadar
    bir bardak suyu ekgibsiz olarak avuç gibi okyanusları dolduran
    arzuladığı kadın ile asla sevişemeyen en asil pisliklerin
    en iğrenç duyguları kadar
    yarı şair yarı şiir bir adamın parkasından düşen yağmur tanelerini yakalayan
    asvaltın karanlık renklerinde sonsuzluğun omuzlarına yüklenen meleklerin sesleri kadar
    ağır dumanı ve kokuyu duygularının her kıvrımına kadar çekip
    yere hayat tüküren lanet huur çocuklarının sesi kadar
    bir çocuk cesedinin acı vermesi kadar
    bir kurşunun milyarlarca insanı aynı an da tüm hayallerini birden vurması kadar
    kinlenmiş bir kardeşin nefret ettiği her şeye yumruğunu sıkıp
    burnundan gelen kanı umursamadan ettiği küfürleri ve dudaklarından çıkan
    kahkahaları tanrıya sunması kadar
    kadının göğüslerinde uyuma şerefine erişmiş erkeklerin onurları kadar
    bir kadının erken kalkma sebebi olan çocukların masum ve güzel şımarıkları kadar
    dünyanın en güzel istilasını kalbin sol ve umarsız sokaklarına girmesi kadar
    giden gemilerin ardından bakan ve ellerini ceplerinde sıkan yaşlı şairlerin
    içlerine ve denizlerine akıttığı yüklü gözyaşını hak eden yolcular kadar
    eski plakları parmaklarınına arasında çevirip ölü sanatçıların şarkılarını yaşatan
    bütün iyi insanların sabah kahvaltısı kadar asil bir kadın.
    evet lanet olası huur çocukları
    bir erkeği bu hale getiren bir kadın
    bir erkeği şair yapan bir kadın.
    ···
  19. 1657.
    +1
    sokaklarımız vardı, hatırlar mısın ?
    ellerimiz morarıdı bazen, bazen dudaklarımız
    öylesine morardı ki,tüm kadınlar kıskanırdı.
    denizler soğuk olurdu, parklar boş ve banklar dolu,
    sırf biz sevişelim diye.
    meydanlarında gezindiğimiz kentin arkaları vardı bir de,
    öylesine gerçekçiydi ki ölümler, kanımız donardı.
    bağımlılar vardı, çocuklukta koşturduğumuz,
    polislerden kaçanlar vardı,bir de biz.
    tüm bu curcunanın ortasında, yıkık bir fabrika da uyuşturucu alanlar.
    bir mum ışığının altında, terliyerek uyuyanlar.
    dilencilerimiz vardı, ağzından yalan gerçekleri kusan dilenciler.
    şarkılarımız ve şiirlerimiz vardı, çocukluk arkadaşlarımızın küfürleri
    güzel geceler de vardı tabi, şarap içip koştuğumuz.
    üzerimiz de sarılıklar ve fotoğraf makinaları.
    koca denizin üzerinde ki ufak gölgeli ışıklar.
    karşı tarafta, denizin karşısında neler oluyor acaba soruları,
    kimler ölüyor, kimler kavga ediyor, kimler sevişiyor ve kimler içiyor.
    uzakların en uzakta ki aşıkları neler yapıyordu ?
    tatsız ekmeklerimiz vardı, kayaları ıslatıp yemek gibiydi.
    şimdi hatırla, eskiden acılarımız vardı, gerçek acılar.
    bir bıçak yarası değil, babanın cesedini ellerinde taşımak gibi acılarımız.
    avuçlarımızın içinde ölen güvercinler, kucağımız da ölen arkadaşlarımız vardı,
    hepsi öylesine kızıldı ki ölürken,kan dahi, bayrak dahi, yaratan dahi kıskanırdı.
    ···
  20. 1656.
    +1
    öyleyse uyanın ve bizi takip edin:
    evrenin sonsuz güdüsüne doğru giden yolların yolcuları,
    evet. sizler ve bizler. artık gitme vakti geldi.
    bacaklarının arasında bir evren biriktiren kadın,
    doğduğundan itibaren elinde çakı olan çocuk,
    bu şehrin arka sokaklarında ölen her bir birey,
    bir gece de tam 17 mekan soyan siyahi hırsızlar,
    okulu bitirip bir iş kurma hayali ile yanıp tutuşan bürokrat çocukları,
    polislerin kadınları ve huurlar,
    tanrısızların en küfürbazları ve en yaramaz çocukları,
    bir gece esrar çekmek için tam 5 psilikle yatmak zorunda kalan
    mastürbasyonun kutsaliyetine dalıp, sonsuz yumruklar da ve
    sonsuz taşaklar da uyanan sarışın kadınlar,
    tırnak aralarında ki eroini emercesine bir kadının ayaklarına sarılanlar,
    binlerce yerinden vurulan ve göz kapaklarında nefret taşıyanlar,
    sakalsız ve kısacık saçlı gorsonlara emir yağdıran iğrenç patron çocukları,
    mızıkalar eşliğinde denizin maviliğine yeşillik çalan denizciler,
    biraz umut ve tok bir karın için deniz de boğularak ölmeyi göze alan
    evli ve çocuklu siyahi adamlar,
    onları bu hale getiren mazlum görünümlü burjuvaların yüksek beygirli arabaları,
    dünyanın en uzun ve dünyanın en kısa ömrünü yaşayan iki bireyin buluştuğu ortak cennet,
    bir binanın çatı katından çırılçıplak atlayan altın kolyeli adamlar,
    şişesinden daha ucuz vodkayı deniz kenarında içip, gömleksiz bir şekilde denize girenler,
    herkes aşık olduğu kişiyi ararken, dünyanın bir noktasında oturup sevişenler,
    henüz yürümeyi dahi öğrenmeden küfür öğrenenler,
    konuşmayı dahi öğrenmeden annesi ölen çocuklar,
    bir çocuğa silah doğrultan askerlerin çocukları ve ailesi,
    bir kız çocuğunun ırzına geçen yüksek rütbeli askerin kız kardeşi,
    ortalıkta yalnızca kalabalık yapması adına bulundurulan garson,
    yarı aç yarı tok bir şekilde hayatını sürdürmüş bir evsiz serseri,
    iyi şiirler yazdığını düşünen şairleri kötüleyen köşe yazarları,
    namlunun ucunda sürekli yaşama tutunmak adına yumruklar sallayan bıyıklı adamlar,
    haklı olduğunu düşünen ırkçıların başına vurulan yalan ve yanlışlıklar,
    takvadan uzak bir şekilde tanrısız ve bol yalansız yaşayan komiler,
    bir şeyleri başardığınını düşünüp öğrencileri ezen profesörler,
    hayatı boyunca ciks yapmamış bir rahibenin tutkusu,
    bir huurnun yannan sevdası ne kadar ise hayata tutunma isteği o kadar olan bipolar,
    rock müzik dinleyip, eski motel odalarında acı içinde inleyen uzun saçlı satanistler,
    saçları bir türlü uzumayanlar ve saçlarının belinde toplayanlar,
    dostlarını biraz eroin ve bir kadın uğruna terk edip
    çöplükte ölmeyi göze alan esmer ve kısa boylu erkek müsvetlileri,
    sürekli kavga eden bir eşin çocuğuna verdiği klagib önem,
    hamamlar da kanser muhabbeti yapıp, kafalarını kazıtanlar,
    hahamlar kadar acımasız ve bir yahudi kadar milliyetçi olan çingeneler,
    politikacılardan daha zeki ve daha dürüst olan işportacılar,
    kapı önlerinden ayakkabı çalarak biraz esrar ve ateş almak için uğraşanlar,
    nezarethaneler de bitlenip,eve gitmeyi göze alamayanlar,
    sırf hatırlara canlanmasın diye, sırf canı biraz daha yanmasın diye aşık olduğu kadınla yaşadığı eve gitmek yerine bir bankta uyumayı tercih edenler,
    entel barlar da dostoyevskiyi anlamak uğruşan kafa yoranlar top sakallı aptalllar,
    tolstoyun çocukları ve bizler, kanada sahillerinde ki yannan adam !
    UYANIN VE GECENiN SONSUZ NEŞESiNE DALIN !
    evren de olan güzel şeyler ve yaşanası bütün kadınlar bizim içimizden geçip, tanrılarına ulaşırken,BiZ,
    acı, keder ve gam içinde yok oluyoruz !
    ŞiMDi YUMRUKLARINIZI gibIN VE AÇLIĞINIZI UNUTUN !
    NERELER DE KAYBETTiĞiNiZ ÖNEMLi DEĞiL ARTIK.
    koca bir evreni kazanmak için, ellerinize güvenin ve her birlikte geceye dalın !
    Tümünü Göster
    ···