1. 1715.
    0
    demin bubaşlığa 18.06.2014 19:12 da girdiğim bi entry şukulandı

    bi ara okumayı denemiştim üşendim bıraktım bayağ yazmışsın amk okumak şart oldu artık alıyorum takibe nöbette okurum
    ···
  2. 1714.
    +1
    1 yıl önceki rezervasyona iştirak ediyorum..
    ···
  3. 1713.
    0
    Niye bıraktın lan?
    ···
  4. 1712.
    +4
    ben burada duracağım, seni izleyeceğim.
    sen yine öyle bir gideceksin ki,kent arkadan gelecek.
    oralar da izleyeceksin geceleri,ben güleceğim, sensiz.
    kimsesizim belki de,borç, madeni paralar, alkol.
    yalnızlık, benim bedensiz halim gibi bir şey.
    öylesine öleceksin ki,gözümde öleceksin sen.
    seni öldürmemi engelleyenleri öldüreceğim önce,
    tanrılar ölecek, çocukluğum ölecek, aşkım,kalbim ölecek.
    sokaklar da dolaşacağım, içeceğim yine, seni seveceğim.
    sen yine bilmeyeceksin,sen yine mutlusun,sen yine çizeceksin.
    şimdi sarhoş bir şekilde burada durmak,sen orada.
    bunu da biliyorum, başkasını seviyorsun, başkasını.
    ve bunu da biliyorum, geceler ızdırap demek sadece.
    ve bunu da yaşıyorum, sensizliğin en dibi demek bu.
    saatlerce konuşsam, saatlerce dinlesen, saatlerce sevsem seni.
    kuşlar kalkıyor panolarımızdan, kuşlar ölüyor cennetimizde.
    şimdi ben yine güçlü olacağım, güçlüyüm diyeceğim. fakat,
    ciğerlerimde öldüreceğim sensizliği. sigaralar yanacak,
    eski meyhaneler, ermeniler söylecek,bir meyhaneci bilecek öldüğümü
    sen bilmeyecek kadar meşgul olacaksın.
    arkalarımızdan gelen hızır paşalar, polisler,
    hepsi pişman olacak seni bana vermeyenler dahil.
    ben burada duracağım, kavga edeceğim yine.
    neyler çalacak, piyanolar çalacak, kitaplar vuracak başıma,
    şiirler uyanacak, gecelerim dolacak belki,bei vakitli öleceğim.
    miğdemde uçuşan ölüm nakaratları, seni sevecek, bende seveceğim.
    senden başkasına dokunmak sevgilim, kendime cezamdır artık.
    senden başkasına seviyorum demek, ahmaklığımdır.
    biliyorsun, beni en iyi sen biliyorsun.
    sen benim evim, eşim,kadınımım, gecem,ekmeğim, şarabım,şiirim, gölgem,en güzelim,en uzağım,en uzunum,sen benim ölüme olan borcum.
    beni affetmek için tanrınıngönderdiği en büyük diyet.
    sen benim en büyük fırsatım, kaybettiğim tek rulet.
    bir seni sevdim,bir de gecenin yarısında kalkmayan vapuları.
    bir seni gördüm,bir de ölümü. ellerimde ki yaraların en büyük mesaisi.
    şimdi ben burada duracağım, seni unutmak için bin türlü okuyacağım.
    sen ne bileceksin,ne de güleceksin.ben burada öleceğim,bu küçük oda da
    seni sevmemek için kendimle, gecelerimle cebelleşeceğim, kendimi vuracağım,
    kuşlarımı yok edeceğim, kalbimi ezeceğim fakat sen orada olacaksın.
    sen başkasının ellerinde, başkasının neşesindesin. biliyorum,çokluk olacak bu,
    tekrar sana dokunmayı düşleyeceğim neredeyse. utanıyorum fakat,
    yine seviyorum seni, özlüyorum,dokunmak istiyorum.
    çok fazla oluyorum biliyorum, seninle şarap içmek, seni tekrar sevmek,bir cam kenarında gözlerine dokunmak tekrardan.
    tekrardan seninle gökyüzüne bakmayı, gittiğin yolları izlemeyi, gidemediğimiz sahilleri görmeyi isteyeceğim.
    şimdi sen başkasının hayatını yeşillendiriyor, turunculandırıyorsun.biliyorum, çekiniyorsun,
    benden, beni görmekten iğreniyorsun.
    haklısın. tüm evren, tüm insanlık sanki iğreniyor benden.ne kadar güzellik varsa uzak şimdi.
    ne kadar iyilik varsa ellerinde yok oluyor,ben orada duruyorum seni izliyorum.
    sen yine başkalardasın,be uzun yazıyorum, yaşıyorum ve dinliyorum evreni.
    bir intihar notu düşün ki,cellatına aşık.
    bir şeytan düşün ki,tanrının evladı.
    ben böyleyim işte,ben sana dokunmayı ibadet edinir.
    ben sigarayı evrenimde yakarım.
    evrenim senin sokağın, senin gözlerin ardıdır.
    seni nasıl sevdiğim, nasıl özlediğimi, nasıl aruzuladığımı bilsen,
    ağlarsın. şimdi başkasına geceler tüzüyorsun.
    sana uyanır uyanmaz bir sigara yaksam.
    öksürsen sen yatağımda, benimsin diyebilsem.
    tekrardan beninsin diyebilsem koca bir sahile.
    haykırsam tüm insanlığa, düşmanlarıma,babama.
    şimdi ellerini tuttuğumu düşüneceğim,bir intihar notu bu.
    şimdi fark eder mi,kimlerin ellerini tuttuğumuz.
    gitme vakti geliyorsa, yaklaşıyorsa dudakların,
    tanrı ellerini uzatıyorum sefaya, gitme vakti geliyordur.
    yalnızlık, sigarayı dahi paylaşma isteği uyandırıyor.
    sen benim intihar notum olacaksın,sen benim intiharım olacaksın.
    orada duracağım tek başıma, nelerden vazgeçmem gerektiğini,
    neleri tekrar yapmam gerektiğini söyleyeceğim.
    bedenim bu kadarına katlanabilir mi,inan ki bilmiyorum.
    tüm ciddiyetin, ırkımın,politkanın yer yüzünde ki tüm aşkın:
    canı cehnneme !
    beni sana getireceğini bilsem, beni tekrar saracağını, ellerimi tutuacağınıi bilsem
    yakarım tüm şaraplarımı, senin geri geri geleceğini bilsem,
    tüm benliği ortaya koyar, evrene kafa tutarım..
    ellerimi tuttuğun her gün için, sevmedğim,iğrendiğim, beni bu hale getiren tanrıya şükürler olsun.,
    seni ne denli aruzuladığımı,ne denli tabuladığımı, ellerine ne denli tapındığımı bir bilsen, ağlarsın.
    şimdi burada duracağımi, yatapımda ağlayacağım.
    yine ölüme, yine ellerine, yine sesine, yine saçlarına ezberler yazacağım.
    hak ediyorsun her şeyin en güzelini,her şeyin en mutlusunu.
    ben, herşeyin en sıradanıyım.ben sana göre fazla kötüydüm.
    seni seviyorum, seni seveceğim.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 1711.
    +1
    ben dahi kendi iç sesimle konuşurken
    yani biizat beynimle tartışırken
    sıkılıyor ve bıkkınlık yaşıyorum
    ben dahi kendime tahammül edemiyorken
    insanların benden uzak durmasına şaşırmamak gerekiyor
    zira çıldırmanın eşiğinde olmalıydım böylelikle tescilleniyor
    atlar benim için koşmuyordu ve ben
    sürekli kaybediyordum. paramı.
    yine elimde kuponlarla çıkıp sokağa düştüm
    aklımın ücrasında bir sigara yakıp
    neden ? diyen haykırıyordum
    güneş saçlarımın karanlığını yakıyor
    tenimde coşkun ırmaklar akıyordu
    konuşmamayı ve bağırmamayı tercih ettim
    bağırsaydım, konuşsaydım
    şikayet edip köşeme çekilecek ve
    tekrardan intihar notları yazmaya yeltenecektim
    evimin olduğu sokağın başına gelip durdum
    adımlarım beni öylesine eve zütürmemeliydi
    eve gidip ne yapılabilirdi ki ?
    yeni bir kupon, yeni bir umut ve nasıl kaybedeceğim acaba
    sorusu mıhlanacaktı aklıma
    böyle olmaması için her şey yapılabilirdi lugatımda.

    ./.

    elbette seni düşünmediğim zamanlar oluyor
    o zamanlar da ölmeyi düşünüyorum
    seni düşünmek varsa eğer şakaklarımda
    bütün bir dünya sarılıp birbirine
    şiir okuyordu.
    içerimde biriktirdiğim aynalar yıkık dökük
    şimdi parçalanmış benliğime bakıyorum
    onu, şeref ve haysiyet dağıtılıyor bir yerlerde
    ben oldukça uzağım oraya
    aşk'a ise bir adımım var sanki
    gitme dedim evet doğru
    defol git diye haykırdım yüzünün ortasına
    yarım bir insan olmuştum artık
    ne benden hayır gelir bir başkasına
    ne de senden sonra birisinin iyiliği dokunur bana
    bir gün, belki de en mutlu günümde bir varlık gelecek
    beni zütürmek için geldiğinde
    elimde kalan palavralardan sıkacağım
    nefesimin kesildiği gün yalan söyleyeceğim
    tam da nefesim kesilirken, kalbim artık durmanın eşiğindeyken haykıracağım ;
    ölümsüzüm !

    ./.

    şimdi burada oturmuş konuşuyoruz değil mi ?

    evet, yapıyoruz bunu. fakat bu,neyi değiştirir ?

    sana olan aşkımın yerin dibine girmesi demek bu

    hadi iki yıl öncesine dönelim. beni terk edip, öylesine gittiğin, ardına dahi bakmadan başka kadınlara gittiğin, yarı yolda, darmadağın ettiğin yıla gidelim.

    fakat bu pişmanlık. biraz da olsa düzeltmez mi olanları ? acıyan ve kedere boğulan canımızı biraz da olsa düzlüğe çıkarmaz mı ?

    artık hiçbir tak düzlüğe çıkmaz. buraya seni görmeye veya seninle konuşmaya gelmiyorum. hayatımda artık hiçbir önemim veya bir anlamında yok. nefret çok güçlü bir duygudur, bilirsin.işte senden nefret dahi etmiyorum ben.sen yalnızca yanından geçtiğim öylesine bir insansın.sen yoksun benim için yalnızca sıradan bir insansın.

    beni anlamanı veya bana acımanı istemiyorum. zaten ne anlarsın ne de ben anlatabilirim sana karşı olan hislerimi.ben,hem senin yanında olmak için, sana sarılmak için, seni görmek için çıldırıyorum hem de seni görünce canımın yanmasına dayanamıyor ve senden kaçmak istiyorum.bir daha seni görmek istemiyorum. lütfen,biraz da olsa anla beni. elimde olsa kaçarım fakat buraya bağlıyım, biliyorsun.

    bak.ben seni gördüğümde, görmüyorum.anlıyor musun ? sende böyle yap.ben artık seni tanımıyorum bile, umursamıyorum.inan bunları senden nefret ettiğim için, bana yaptığın onca karaktersizlik ve iğrençlik yüzünden söylemiyorum.ben yalnızca bu masadan kalkıp gitmek istiyorum. ayrıca buraya tekrar gelebilirim.bir erkek arkadaşım var biliyor musun ? buraya gelip yemek yiyoruz. sırf sen buradasın diye başka bir yere yürümek zorunda mıyım ?
    ''ne yazık. bana 'sevgilim' diyordun,ona 'erkek arkadaşım' diyorsun. oradan bakınca fazla ruhsuz ve iğrenç bir adam olarak göründüğümü biliyorum. fakat sen benim.
    sen benim annemdim.ben ne tak yaparsam, hata yapsam beni koşulsuz olarak seven kadındım. biliyorum,bu bile beni iğrenç bir adam yapar fakat temiz bir duygu bu.ben sana sarılınca yüzünü görmeye çalışırdım.sen öylesine içten sarılırdın ki bana mutluluktan gözlerini kapatırdın. işte ben bunu severdim.ve biliyordum,bir gün böyle olacağını. hiç bir kadının senin gibi sarılmayacağına öylesine emindim ki kendime şöyle dedim ;

    bu kadın seni seviyor. peki sen ona karşı ne hissediyorsun ? merhametten fazlası yok ona karşı. belki bir gün ona aşık olacaksın ve o artık sana aşık olmayacak. öyleyse son bir kez bırak onu. uçabildiğince uçsun.onu seven bir erkek bulsun. senin gibi bir adamla vakit kaybetmesin. ellerini bırak, gitsin gidebildiğince.

    bu olanların bir manası yok. seni sevmediğimi biliyorsun artık. buna seviniyorum en azından.bu afilli yalanlarına inanmayı iki yıl önce bıraktım ben. şimdi gidiyorum. kendine iyi bak falan demek gelmiyor içimden.bir daha seninle görüşmekte istemiyorum. ayrıca,kilo almışsın.

    yüzüme baktığını bilmek, benim için saadetin saf hali demek.''
    Tümünü Göster
    ···
  6. 1710.
    +1
    beni ortadan bölen her ne varsa
    sizleri de o bölüyor işte.

    ne kadar gam ve keder var değil mi ?
    şu kocaman gökyüzü bile keder sanki.
    ya da şöyle mi oluyor
    acı çeken insan, çevresinde dolaşan her şeyi
    acı olarak mı algılıyor ?

    ... fakat anlatması zordur
    onca şeyi yaşayabilmek ancak
    kattiyen anlatamamak.
    dünyanın en güzel şiirinde dahi görememek.
    öyle ki
    haziran bile anlatamıyor bu hazin sonu.

    hiç düşünme ! vur beni.sol yanımdan.
    sakın tereddüt etme ! ne var ki yaşayacak ?
    ah, şu hayatın sağı solu belli olmuyor.
    sen umursama onu ! tam solumdan vur beni.
    altı yıl önce yaptığın gibi. seni gördüğüm ilk an,
    seni gördüğüm ilk an nasıl vurduysan beni solumdan
    acıma ! yine öyle vur beni.

    korkma lütfen. korkacak bir nefesimiz var
    bir de bir cigara yakamayacak nefesimiz.
    şu gecekonduların arasında yalan yok
    bıçağını gülümsemenin keskin susuzluğundan
    çek şimdi sakin kahkahanı, hayatın gözlerine vur.

    istasyon ağırlığında bol çeliğin kimsesizliği gibi
    o zaman öyle kokmak gerekiyordu. bizler de yaşam kokardık.
    sokağın başında ayakta duranlar vardı bir de
    gülünecek ne varsa ona gülenler.
    bunlar benim duygularım.ben buradan hissediyorum da seni
    sen kalbimden duymuyorsun hezeyanı.

    şimdiler de hadsafhada insansızlık ve nefer.
    sokaklarını gezindiğimiz şehir de yaralı.
    parkalarından kan akanlar da yaşıyor
    ellerinden güzel yaralar satanlar da.
    en çok o güzel çocuklara yazık oluyor
    çocuklar hep ağlıyor.
    bir kadına kıyılmasın bir de çocuğa.
    ···
  7. 1709.
    +1
    beni üzen parasızlık değil de
    sana bir basma etek dahi alamamak.
    hani bilirsin ;
    mavidir gökyüzü,sen gibi
    ne farklı ve ne kadar güzel olduğunu
    garip saçlarının arkasından görüyorum bu sefer.
    utanarak ve sıkılarak dudaklarımı ısırmamın arkasında korku
    ızdırap şehveti var.
    hiç böyle hayal etmemiştim hayatımı
    seni görmek istemeyeceğim anların geleceğini
    düşünmemiştim.
    beni kirli kıyafetlerimin içinde çalışırken görmeni istemiyorum
    içerilerinde bir yerlerde bana karşı nefret
    dahi olmayacağı aklıma gelmemişti.
    yanından geçtiğin sıradan bir adam olacağım
    sonra yüzüne dahi bakmayacağın bir adam.
    nasıl bir sıkıntı ve yokluğun ufak küf kokusu
    salıyor aslında bu duygular
    sanki kalbimin ambarlarında bir yangın ve
    arka sokaklarında ufak çaplı eylemler var
    gitme, buralarda ol diyebilmek yerine
    gitmek istiyorsan sana dur demek gelmiyor içimden
    diyeceğim, diyebileceğim aklıma gelmiyordu
    bizde insanız işte
    oturuyoruz burada sana şiir yazıyoruz
    insanlığımız da kalmıyor esasında
    sek bir aşk şeklini almış vücudumuz
    seninle konuşmak istemiyorum, gitmek istiyorum
    diyebileceğin aklıma geliyordu fakat
    sana tokat atabileceğimden korkman
    canını yakabileceğimden korkman
    beni öylesine şaşırttı ki
    hiç böylesine damarlarımdan akmamıştı kan
    bir hınçla da olsa koluna dokunabilmek
    karşımda öylesine oturuyorken
    yüzüne parmaklarımla hücum edememek
    çaresizliğini yaşadım ben.
    manası kalmıyor yani gittiysen
    gözlerimin içine bakışların değişmişse
    -ki değişmişti-
    seviyorum diye hayıkıramadıktan yüzüne sonra
    ne manası vardı ki bir kadının
    omuzlarımın arasından geçmesi
    gitmeseydin,ben kovulsaydım
    sen yanımda bir asır otursaydın, ölümsüz olsaydık
    ben yalnızca o an istedim
    ölümsüz olmayı.
    ···
  8. 1708.
    +1
    binlerce ahlaksız serserinin buluşma noktası olan
    lanet bir serserinin bedeni olarak
    dünyaya söylemek istediğim şeyler var
    inançlarınızı ve kutsallıklarınızı ellerinizde tutun ve
    karşıma geçin
    bir huurnun çatallaşmış sesi kadar
    ağır kutsaliyetin lugatını uyandıran başka bir esrar sesi gibi
    tanrıların evlatlarını bir boşluğa bırakan
    garsonların ve temizlikçilerin penisi kadar
    bir bardak suyu ekgibsiz olarak avuç gibi okyanusları dolduran
    arzuladığı kadın ile asla sevişemeyen en asil pisliklerin
    en iğrenç duyguları kadar
    yarı şair yarı şiir bir adamın parkasından düşen yağmur tanelerini yakalayan
    asvaltın karanlık renklerinde sonsuzluğun omuzlarına yüklenen meleklerin sesleri kadar
    ağır dumanı ve kokuyu duygularının her kıvrımına kadar çekip
    yere hayat tüküren lanet huur çocuklarının sesi kadar
    bir çocuk cesedinin acı vermesi kadar
    bir kurşunun milyarlarca insanı aynı an da tüm hayallerini birden vurması kadar
    kinlenmiş bir kardeşin nefret ettiği her şeye yumruğunu sıkıp
    burnundan gelen kanı umursamadan ettiği küfürleri ve dudaklarından çıkan
    kahkahaları tanrıya sunması kadar
    kadının göğüslerinde uyuma şerefine erişmiş erkeklerin onurları kadar
    bir kadının erken kalkma sebebi olan çocukların masum ve güzel şımarıkları kadar
    dünyanın en güzel istilasını kalbin sol ve umarsız sokaklarına girmesi kadar
    giden gemilerin ardından bakan ve ellerini ceplerinde sıkan yaşlı şairlerin
    içlerine ve denizlerine akıttığı yüklü gözyaşını hak eden yolcular kadar
    eski plakları parmaklarınına arasında çevirip ölü sanatçıların şarkılarını yaşatan
    bütün iyi insanların sabah kahvaltısı kadar asil bir kadın.
    evet lanet olası huur çocukları
    bir erkeği bu hale getiren bir kadın
    bir erkeği şair yapan bir kadın.
    ···
  9. 1707.
    +1
    bırak geçen gitsin
    gırtlağının arasından
    gecenin omuzlarından kısa saçlı
    ve babasından şikayet eden kızlar
    nasıl gelip geçiyorsa
    aynen öyle geçsin
    gırtlağından.
    sen gerçekçiliğin ciğerinden
    şarabın kalbinden uyan
    kan ve sönmüş bir cigaranın
    ağırlığında kallavi bir baba
    hasılatı sayan yaşlı ve tek dişli
    kavgalı bir anne kadar kutsaldı
    o an ki gülüşün
    ve sen de çekip gidiyordun
    ciğerlerimden geçen onca şey gibi
    kokusunu bile unuttuğun tövbe
    nasıl bir an da gelip yakıyorsa canını
    üç tekerlekli bigiblet bu varoşların
    taşlarından yuvarlanıyordu aynen
    ölüm meleğinin son nefesini verirken
    çektiği acılar ve tanrıya ihanet saydığı
    doğru sözleri aklından geçirdiği an gibi
    tanrının o an ki inanılmaz üstünlüğü gibi
    viran ve darma olan dünyanın
    hiç keşfedilmemiş bir noktasından
    çatısı dahi olmayan derme çatma bir kulübe de
    tam da kıyamet vaktin de yani
    gözlerinin için de aşk'ı görmeli ve
    tanrının
    krallarınız nerede ?
    diye sorduğu an da
    ellerini tutarak sana söylemek istediğim şeyler var
    geçmiyor işte
    satılık dünyanın gramlık şerefi kadar dahi
    bir his değil bu ancak
    uyumamı ve mezarına gelmemi engelliyor
    cinayet saatlerinde
    polisler sigaralarını yakıp
    telsizler de okunan anansoları dinlerken
    bellerinde duran bir ufak silaha güvenerek
    'gibtiğimin çakalları'
    diyerek dudaklarından dökülen haklı katiller
    hepsi anlamsız şiirler gibi ve
    unutmak için bohem bir meyhanenin
    gönülü pansuman eden plakları
    nasıl cızırtılı çalıyorsa
    işte aynen öyle çalıyorlar zenginlerin kapılarını
    zenginler altın sarısı sularının
    mutlu ve açıkta duran gerçekleri
    varla yok arasında mekik dokuyan incecik bir yaşamı
    gırtlağına çökerek yok ediyor ve kan akıtıyor bir çoğu
    çarşafın temizliğine ya da
    sıcak suyun önemine
    pek bir anlam veremez aç insan
    altından yenilen yemeklere de bir
    anlam yükleyemez onlar
    onlar ki
    yerin yedi dip altından çıkıp gelen
    otların dumanına bir mutluluk bağlar ve
    onun güzel olduğuna
    bir kurşun gibi geçmeyeceğine inanırlar
    viran olmuş kentin yanlarından çıkıp
    bir gece ansızın gelenler
    onlar ki
    çok nadir gelirler ancak
    geldiklerinde avradı yamuk dünya bir toz pembe olur ki
    avradını peşkeş çekenler dahi ekmek davası der
    bir gecekondu da edilen
    yeminlerin ertesi gün unutulacağı gibi
    çayın demi oturmadığı için kızgın olanlar
    bir kalemi dahi olmadığı için doktor olamayanlar
    paçoz adımların sahici lugan ayakkabıları
    beşe on veren güzel atların ardından
    elinde simit
    yanında saplaması ile çığlık atanlar
    polis sireni için erketeye yatan tüysüzler
    ve gökte uçan kuşa dahi ayrılık istemeyen
    tertemiz kalpli harbi adamlar
    onlar uyanıp gecenin kalbine doğru abandığında
    bizler de fazladan ortalık olmuşlar gibi
    duracağı yanlarında ve işte o gün çocuklar
    ortalıkta hiç polis olmayacak !
    Tümünü Göster
    ···
  10. 1706.
    +1
    taktan bir sabahın gecesi daha. yine ortalıkta bir yerler de durmuş yaptığım yazım hatalarını ve intihar notunu düşünüyorum. aşkın bu denli yakarcasına kalbimin sokaklarından geçmesi, ellerimin boşluğu ve klagib kadının yokluğu canımı yakıyor. zaten tüm insanlığın bildiği gibi, kazıdılar beni. göz bebeklerimden, saç uçlarıma kadar. fabrikanın kapısında durmuş öylesine çalışma saatlerini düşününce gitmek istiyorum. öylesine korkunç bir şey ki.saatlerce çalışıyorum ve elime geçen varlıkları saymak dahi istemiyorum. belki bir kadın olsaydı ya da doğru kararlar verebilseydim. gerçek kadının peşinden koşsaydım yani, gerçekliğin peşinden koşsaydım böyle olmazdı belki de.anımsıyorum şimdi. evet,bende sevildim ve bana da aşık olan birisi çıktı.ne zaman hayata karşı gardımı alsam ve küfür etmeye başlasam kaderime bir an da aklıma o kadın geliyor ve küfürlerimi hayata değil, kendime yöneltiyorum. hayatın ederi bunlardan ibaret işte. kaçırdığımız sanşlar ve değerlendirdiğimiz şanslar. beni kirpiklerimin uçlarına kadar seven bir kadın üstelik sevmekle yetinmeyip bunu hissettirebilen bir kadın. yazmamı istediğin şey pişmanlıklarım mı ? öyle olsun. sigarayı bıraktığını söyleyip tüm paketi kıran ve bir kaç saat sonra sigarasını arayan bir adamın pişmanlığı ne kadar üst seviyede ise benim de pişmanlığım o derecede. belki de sözünü ettiğim kadın yanımda olsaydı,bu kadar taka sarmazdı her şey. yıllarını,beni düzeltmek adına harcayan, dudaklarını öptüğü ilk adam olma şerefini bana vermiş bir kadın. öylesine kutsal ve öylesine çekici ki şimdiler de.şimdi seni özlediğimi ve geriye dönebilmek istediğimi söylemeyi dahi düşünmüyorum. istiyorum bunu fakat sana söylemek, açık bir şekilde bunu yüzüne söyleyebilmek beni öldürebilir sanırım. kendine bensiz yeni ve inanılması güç güzellikte bir hayat kurduğunu biliyorum. öylesine anlardan birinde hayatına girme ihtimalimin, tanrının beni affetmesi kadar düşük bir ihtimal olduğunu biliyorum.-ve sanırım tanrının beni affetmesi demek, senin hayatına öylesine anlardan birinde girmek oluyor-şimdi düşünüyorum, yaptığım şeyleri ki,yaptığım şeyleri hepsi, yapmamam gereken şeyler.bu kadar yapılan arasında seninle bir gün yeniden sokaklar da dolaşıp, doğduğum ve büyüdüğüm sokakta seninle sevişme ihtimaline inanmak çılgınca bir hayalperestlik olurdu sanırım. şimdi sana dünyanın en güzel şiirlerini düzmek ve saatlerce gözlerinin içine bakarak sevdiğin şiirlerimi-varsa-okumak hiçbir şeyi değiştirmeyecek. biliyorum,sen başka bir erkeğin hayatını güzelleştirme görevini üstlendin artık.ben ise, senin olağanüstü hayal mezarlığında gerçek bir ceset olarak uzanmış bir cesedim. bunu hak ettiğimi biliyorum. hayatında ölü bir hayal olarak kalmayı hak ettiğimi ve artık sana sarılmayı hak etmediğimi biliyorum.sen tanrının ulu görevlisi,sen bir erkeğin isteyebileceği en güzel hayal ve hayatsın. sana güzel şeyler söyleyip, canını yakmayı istemiyorum. seni beklemediğimi ve gelmeyeceğini iliklerime kadar bilmeni istiyorum.kim bilir, belki de sen o serseri pisliği sevmiştin.ben artık eski serseri pislik değilim. belki de,sadece bu yüzden olmaz. belki de sadece, kolunu tutup 'olmalı'demiyeceğim için olmayacak. artık seni uzaktan görmeyi dahi hak etmiyorum.'ne diyeceğimi bilemiyorum' diyerek başladığın binlerce cümle var bana karşı ve ben bunu dahi hak etmiyorum.ben artık o güleryüzlü adam dahi değilim.ben artık bir eroinmanım ve bu beni mutlu ediyor. ancak tanrı koca bir evreni eroin ile doldursaydı ve bana bir seçim hakkı verseydi. senin ellerine dokunmak mı yoksa eroin mi ? ellerine dokunmak benim eroinimdi.iyi geceler, yine.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 1705.
    +1
    bütün turuncu melekleri
    perşembe gecelerenin ıslak ve muhattapsız
    güzellik palavralarının arasına alarak
    bacaklarının arasından bir yakut sarkıtan
    o güzel kadınlara aşık olarak
    gittiniz.
    sen bir de asa.
    kabuğuna çekilmiş paso acı
    yek bir vücudun yok ediliş hikayesi.
    pahalı pansiyon hikayelerine bir senaryo
    yazılmış gibi ve buna değişmiş bir
    nefessizlik öyküsü gibi yaşadınız.
    sen bir de asa.
    yokluğunuzun turuncusuna kanat çırpan
    siyah kanatlı beyaz güvercinlerin
    yarattığı kaosun ortasından haberiniz gelir.
    geceleri sel alıp zütürdü burada
    şimdiler de çaresizliğin neferi olan bir
    sokak çocuğu adınızı soruyor.
    panjurları yeşile boyanmış sokaklar da
    adınıza yazılan şiirler bir morfin gibi
    aşık kadınların sol yanından girip
    saçlarının arasında ki gül goncaları gibi uyanır.
    hiçbir kitapta olmayan yaşananların
    kalemi.
    açlığın, yokluğun ve ağır bitişin bir yazarı.
    sen bir de asa.
    güzel kadınların adına yazılmış şiirler
    okyanusta hiç görülmemiş bir çakıl taşı gibi
    başka semtlerin kaldırımlarında okunmayı bekliyor.
    ekmek güzelse eğer, şarap şiir gibi akıyorsa gırtlaktan
    kör düğüm çözülmeye yaklaşmışsa
    dört duvarın kurşunları geçmiyorsa artık
    ardımızda kalan cesetlerin hayatlarından
    işte,
    sebebi sizlersiniz.
    sen bir de asa.
    yaşamaya ne kadar değer verilirse
    o denli acı yaşanır.
    çünkü yaşam acılarımız arasından kaybolur gider.
    sigara içtiği için oğluna tokat atan
    kumarbaz bir baba gibiyse eğer tanrı
    o çocuklara sigara içmeyi öğütleyende sizlerdiniz.
    sen bir de asa.
    ···
  12. 1704.
    +1
    cesaret ister bazı şeyler
    gitmek cesaret ister de
    giderken arkaya bakmak daha bir
    cesaret ister.
    seni bir çivi gibi çakan
    yanında olmak istediğin kişilerin
    gözlerinde ki o
    'gitme' haykırışı yakar da
    bitirir yoktan var olanı.
    kalmakta cesaret ister
    hem de
    gitmekten daha fazla cesaret gerektirir.
    dönecek mi
    döndüğünde burada olacak mıyım
    değişir mi
    değişir miyim
    diye düşünmemeyi ister kalmak.
    kalmayı başaramayanlar
    şu hayatta
    nasıl mutlu eder gidenleri ?
    oturup bir sahilin kaldırımına
    vapurun dalgalarını izlerken
    kalmak gitmek değil midir aslında
    seven için nereye gittiğin değil
    ne zaman döneceğindir önemli olan
    insanın içine işleyen saba
    ne makamları yıkar geçer de
    insanın içinde bir acı olarak kalır hep
    o tambur,o curcuna
    sanki gittiği yer de mutluluk var
    orada güneş bir başka doğuyor
    orada güneş istekli doğuyor da
    buraya, kalanın olduğu tarafa doğru dönmeye başladı mı dünya
    kederleniyor ister istemez.
    güneşi dahi ağlatıyor işte
    birinin gidişi.
    şehvet ve ihtiras otursa kalbinin ortasına
    ne o gam gidiyor ne de şarkılar
    bir tutkal gibi sırtına yapışan
    muhteşem geçmiş uzatıyor yanaklarını
    göğsünü delerek açıyor gömleğinin düğmelerini ve
    işliyor seni yavaşça
    her giden ve her kalan aynı şeyi hissediyor ancak
    hepsi farklı hissediyor acıyı.
    hisler nasıl dile getiriliyorsa
    öyle hissedilmiyor aslında.
    insan, anlatamayacağı
    anlatmak için henüz bulunmamış kelimelere ihtiyaç duyuyor.
    işte bu yüzdendir ki
    acıdan delirenler
    konuşmaz.
    ···
  13. 1703.
    +1
    dert
    keder
    elem
    ne kadar keder
    iğrenmekten başka
    bu ölümlerden nefret etmekten başka
    çıplak cesetleri görmekten başka
    ne gelir ki elden ?

    bir parkta
    doyasıya çığlık atarken
    YAŞIYORUM !
    diye haykırırken
    salıncakta
    ... dev bir kurşun patlar
    salıncak kan
    ömür kan
    ülküler
    istenen kan

    yok olunurken gecenin bir yarısı
    her şey var
    herkes mutlu ve gülüyor
    sanki
    tüm dünya el ele tutuşmuş dans ediyor da
    bir tek sen ölüyorsun

    bir saniye önce cıvıldayan kuş
    bir saniye önce hayata karşı duruşu olan bir insan
    bir saniye önce hırsız kovalayan bir polis
    bir saniye önce vatanı olan bir asker
    her şey bir saniyeye bağlı
    insan işte
    bir saniye de ceset oluverir

    babalar bile ölüyor
    peygamberler neden ölmesin
    alnı tertemiz cesetler gördüm
    üzerine tükürülmeyecek kadınlar da
    ne kadar nefret var değil mi
    bir gece yarısı
    bir banktan hayatı seyre dalmış iken
    aklına takılanlar
    boğazına düğüm atıverir
    ortada durup
    gülümsemeli
    ağız dolusu
    gülümsemeli

    ./.

    seni öldüren ne açlık,ne sefalet,ne de kurşun. seni öldüren sevgi. zaten şu zarar ziyan dünya da sevgi de olmasa, kahretmez mi bizi mutluluklar ?
    ne de acı. sevilirken ölmek. sevildiğini hissederken,bir kuşu öldürme kuvvetine sahipken, öldürmüyorken.hür olduğunu iddia eden, senden olan ancak senden daha üstün olduğunu iddia eden bir insan tarafından öldürülmek.
    canı yanar insanın. ölü çocuklar görünce. bazısı ağaçlar kadar güçlü çocukların, bazısı bir dal gibi hoyrat ve çaresiz. denizin beyaz özgürlüğüne bakıp :

    ölüler ! hepsi şu beyaz su da kaybolup süzülseler.ne cennet ne de cehennem. hepimiz sonsuz bir denizin kucağında süzülseydik sonsuza. acı çekmek yalnızca yanmak veya işkence görmek değildir. acı çekmek ;
    DÜŞÜNMEKTiR !
    kendimizi, manayı ve maddeyi düşünerek acımızı çekseydik. çirkin huurları düşünerek çekseydik acımızı ve cezamızı. yaptığımız hataları, dilememiz gerek özürleri düşünseydik. haber bültenlerinde sonralardan anlatılan ölmüş insanların neden öldüğünü düşünseydik. benim yanmamın kime ne faydası var ? düşünmemin kime ne zararı var ? keşke tanrı cehennemin yerine sonsuz bir deniz yaratsaydı ve düşünseydik. işte o zaman, insanlığa bir yarar olurdu
    ... bütün günahlar !
    ···
  14. 1702.
    +1
    ... eğer ki,
    gibin bir şerefi varsa
    amcığın bir beyni vardır.
    ...

    en güzel gönül davası
    ekmek kavgasının yanıbaşında
    filizlenendir.
    ...

    şimdi koca bir divan anlamaz
    bırakın oralar da ceset kalalım,
    aynalardan bahsediyorum, çığlıklardan
    çıplaklardan.
    yırtık botlardan, baltalardan ve silahlardan.
    milyarlarca acının arasından neden bu ?
    neden, düşünce acısı ?


    kemiklerime, iliklerime kadar kan
    kusmuk ve bin dolu.
    çıkar sigarayı,yak, tükür,kus.
    iğrenmek için binlerce neden vardı da
    neden ?
    ne diye bu kadar iğrenmen benden ?

    ... başarısız insanların ortası burası
    hepsi de hapis, hepsi de evli, hepsi de baba.
    terleyen ve yoksulluğun insanları.
    ezilmek için yaratılanlar, iyilik doludur
    ezildikçe acıları çıkar.



    tanrı seni yarattığına pişman,
    ben seni sevdiğime değilim.
    tanrı, kendinden güzel yarattığına pişman
    ben seni tanrıdan daha çok sevdiğim için değilim.

    ... buranın rüzgarı değilim ben
    bir acayip kavgayım,bir acayip sigarayım.
    yorgunum, açım,yekim.
    gece de ayan olmuş güneşin, eşiğindeyim.
    buraların delisi değilim ben,
    cinayete benzemem,
    hangi gecenin günahıdır şu
    başıma peydah olmuş hayat müsvetlisi.
    tenhaların ışıkları, parıldıyor
    bir ölümsüzlük parıltısı.

    ///

    ///
    bıkmadan
    sıkılmadan
    içmeden
    ölmeden yani
    gözlerinden okuyabilmek
    her cinayetin nedeni
    kim ?
    sen !

    kaçmadan
    yıkılmadan
    yıkmadan
    satmadan yani
    okyanusu bitirebilmek
    tanrıdan daha güzel olan sen
    tanrı kim ?
    hiç kimse değil yanında !

    sen ? başarmak, kitap.
    ben ! iğrençlik, hayal kırıklığı, sigara,umutsuzluk.
    sen ki
    evreni tutarsında göğüslerinde
    bir bana yer ayırmazsın.
    olsun, canın sağ olsun.
    melis !!
    ···
  15. 1701.
    +1
    elbette mutlu olmak için çabalamalı insan
    şöyle bir uyanıp, penceresini açmalı ve
    ciğer dolusu hava çekmeli içine.
    ağız dolusu gülümsemeli
    mutluyum diyerek.

    çevresinde ne oluyorsa,ona karışmalı.
    ona karışıp o,olmalı.
    olmuyor bazen değil mi ?
    gelmiyorlar işte, kimse gelmiyor.
    oturuyorsun böyle bir tabureye
    saatine bakıyorsun ama biliyorsun
    gelmeyecekler, kimse gelmiyor.

    ütüsüz pantolonun cebinden çıkacaklar mı
    ucuz pavyonlar da ki moskof kadınlar mı
    peydah olacak anlamsız mutluluklar mı
    yoksa
    bir gece aniden çalan kapıyı açıp gelen kadın mı
    mutlu edecek bizi ?

    dört satır ulan, dört satır.
    ne o mutlu ediyor insanı ne de dört sene.
    kimisi köşe de ağlıyor, kimisi sigaranın dumanı diyor
    sigaranın dumanı kaçtı gözüme.

    yıllardır neler oynuyor göz bebeğimize
    kanla kapatıyorlar yüzümüzü,
    aynaya bakıyoruz sonra, yıllar geçmiş.
    fakat fark etmiyor hiçbir şey
    insan yine aynı altın, aynı tak.
    ···
  16. 1700.
    +1
    gecenin meşru saatlerinde yazmak için
    ter dökülen günlerden birisi daha.

    ... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
    sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
    dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
    tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.

    ./.

    yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
    kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
    masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
    ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
    bir insan kendini öldürse
    cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
    ancak beni kendim, benliğim değil,
    senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.

    ./.

    benim ki gitmek değil,ne münasebet.
    bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
    insan nefesinden kaçabilir mi ?
    hayata anlam katandan,
    hayatı zehir eden olur mu ?

    ./.

    parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
    payımıza ağlamak çıktı.
    tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
    en iyi o anlıyor ya esasen
    ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
    delirmek gerekiyor, fora delirmek !

    ./.

    uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
    gözlerimin içine bakışı bir garip,
    dişlerimin arasında dolaşan utanç.
    ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
    gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.

    ./.

    ... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
    dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
    dudaklarını başkası öpüyor böylece.
    deliriyorum böylece, sayende.
    ···
  17. 1699.
    +1
    gecenin meşru saatlerinde yazmak için
    ter dökülen günlerden birisi daha.

    ... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
    sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
    dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
    tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.

    ./.

    yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
    kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
    masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
    ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
    bir insan kendini öldürse
    cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
    ancak beni kendim, benliğim değil,
    senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.

    ./.

    benim ki gitmek değil,ne münasebet.
    bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
    insan nefesinden kaçabilir mi ?
    hayata anlam katandan,
    hayatı zehir eden olur mu ?

    ./.

    parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
    payımıza ağlamak çıktı.
    tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
    en iyi o anlıyor ya esasen
    ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
    delirmek gerekiyor, fora delirmek !

    ./.

    uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
    gözlerimin içine bakışı bir garip,
    dişlerimin arasında dolaşan utanç.
    ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
    gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.

    ./.

    ... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
    dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
    dudaklarını başkası öpüyor böylece.
    deliriyorum böylece, sayende.
    ···
  18. 1698.
    +1
    gün oluyor
    damarlar da dolaşan
    kan
    intiharın süslü ve alımlı
    vitrininden etkileniyor
    eski pervazların sökük
    tahtalarına asılıp
    pes etmeye yönelik
    notların arasından akıp
    gidere doğru yol yapıyor
    parkelerin arasından
    denizi yaran bir peygamber gibi
    geçerken ayakların
    ne kadar kutsal ve güzel
    ellerin arasından kaçıp giden
    koca ömür ne kadar suçlu
    dahilerin arasında bir kuş gibi
    oturmuş şiir yazarken
    yaşanmışlıklardır aslında
    yaşamımızı engelleyen
    yegane varlık
    dedirtiyor insanoğluna
    an öylesine geliyor ki
    gırtlağımıza
    öylesine basıyor geçiyor ki
    şah damarımızın yeşilliğinden
    dayanmak
    koca bir orduya güvercin yöneltmek kadar
    bedbaht ve asil kalıyor
    sırasıyla karşımıza dikilmiş dağlar
    ufak bir çocuk gibi yıkılıyor ve
    tezgahın arkasından ufak bir kaçamak
    bakışla göz kırpıyor
    mutsuzluk
    kaburgalarımızın çöküntülerinde
    karınca yuvalarını eziyor
    yalnızlık
    gün geliyor
    yalnızlık
    sonsuz bir okyanusun
    çarşaf gibi önümüzde serilmesi oluyor
    kapının eşiğine bir evrenlik şiir
    bir küçük şarap ve
    kendimi esir bıraksam diyorum bazen
    fakat bu öylesine üzücü ki
    kapıyı sen değil
    başkası açar
    bende bu kader oldukça
    ···
  19. 1697.
    +1
    hayat bizden bezmiş
    biz hayattan kardeş
    oysa diyorum şimdi
    parasızlıktan şarapsızlık
    hem en kötüsünü dahi alamamak
    kardeş, parasızlık kötü
    bir basma etek çalıp
    üstünde nasıl duracağını hayal etmek
    fakat eteği üstünde görmemek
    bir huurya öylesine hediye etmek
    acı budur işte kardeş
    buruk acı
    aklımın öte taraflarında
    kederli filmin bir repliği
    zaman gerekli yaşamak için
    zaman yarin yanağında goncadır bana
    eve girince beynimden vuruluşumun
    kaçıncı seferi bu kardeş
    kalbime sigarasızlığın mıhlanmasının
    kaçıncı seferidir bu
    bir dilencinin doyma hayali kadar
    uzaklıkta duruken o hayat
    cebinde bozuklukların sesini çınlatarak koşan çocuklar
    yanından geçtiğin kedilerin
    denizde boğulmayan balıkların
    bir gün öleceğininin farkına varmak gibi
    parka koşan ve gülümseyen çocukların
    polislerin ve pamuk şeker satanların
    hepsinin öleceğinin farkına varmak kardeş
    devamı olmayan bir mimik hareketi
    yazılmayan her ne varsa sahnelenen
    dar ağacının yeşilliği var ya orada
    zehirsiz bir ok yüzünden mi öleceğiz yani
    sirenlerin kızıl ve mavimsiz karanlığının
    ne önemi oluyordur ki uçan kartal için
    dizlerinde yaralar vardı kardeş
    dizlerine yatamayacağımı anlamam demekti bu
    yani sahilin ortasına bir iran halısı atıp
    dudaklarımızın arasına bir cigara çalıp
    eğer ki okuyamayacaksak şiirleri
    hep aynı şeyleri yazmanın ne güzelliği var
    ırzına geçmeye hazır olunan bir gece daha
    dağların mor esmerliğinde sakallı binlerin
    iğrençliğini ezen yeşil adamlar yaşasın kardeş
    yeminli bir katilin kurşunu ne kadar güzergahlı
    ne kadar gerçekçi ve kanlı ise
    benim yaşama sevincim o denli buruktu işte
    bir bodrum katında sonsuzluğu hayal etmek
    kardeş altı metrekare de evreni sığdırmak
    bir kadının dudaklarına
    siyah poşette duran bir bira ve karbonat
    siyah poşette duran güzel küfürler ve
    anam avradım olsun vuracağım
    diyen adamların tutarsız yeminleri
    bak bunlar gerçektir ki
    bunlar öylesine gerçektir ki
    kazakların kolları uzun olsun ne fark eder
    yine de kıyar o adamlar kadınlara
    akşam verdiği yeminleri
    sabahları kadınların göğüslerinde unutan
    sarhoş ipsizlerin şeref yoksunluğudur
    yaşamın bir fotoğrafı
    hayatı kuponların sayılarının arasında
    yumruklayan adamların umudu ne kadar ise
    haneler de yaşanan öylesine gerçekti
    çimenli ve kahverengine çalan
    pembe duvarlı sokaklarında yürürken kentte
    kardeş öylesine ilan veriyordu ki namus
    geçilmeliydi izahına
    zürriyeti bozuk hayat
    aklımızın sol yanını çalıştırıp
    çorbacının açık masalarında bozuklarını yere döküyordu
    buz gibi gerçekti burada ölümler
    mezarına dökülen şarapları içemediği için
    parmaklarını yüzüne gösteremediğim
    bir pazar sabahının ne güneşi vardı bana
    eve dönmekte güzel olmuyordu sonra
    kardeş bazılarımızın evi dahi olmuyordu
    kodeste koca bir gece geçiren adamlar
    polislerden sigara isteyecek kadar basitti aslında
    kardeş hayat bile bitiyordu
    aşka sevdaya yarın da bakılır
    sen bugün içkiye söz ver
    kolonyanın keskin kokusunu akciğerine çeken
    mecburi alkoliktik aslında
    bırak ölüm olsun gelen
    mütemadiyen zehirlenen rüyaların
    içerisinde gezinir cepsiz babalar
    üç cizgili hayatın birasında kardeş
    basittir aslında
    kapital odasında bir kızıllık
    bozuk atıyor ya ne basitlik bu
    sen boşver bu olanları kardeş
    güzel şeyler de oluyor hayatta
    haytaların beceriksiz sevişmeleri dahiyene
    yorumlarını katar kardeş bu koltuklar
    bir pencereye yaklaşıp sigarasız kalacaksak
    yağmur vururken camı aşıp tam göğsümüze
    sigara yakamıyorsak eğer
    yaşadım dememeli sorgu da
    küçük ve gri boyalı bir odaya yukarıdan sarkıtılmış
    az ışık ve sorulan sorular
    yerlere dağılan biraz fikir ve kan
    çıldırtacak bu hayat bizi kardeş
    bilmem kaçıncı kez kovulacaksın işinden
    sonra dikiş tutmayacaksın hayatta
    bir de mutluluk bekleyeceksin
    mahvetmişsin hayatın sunduğu fırsatları
    bir de yeni bir renk mi arayacaksın kardeş
    ne o güzel günler gelecek ne de
    sen hoyratça kullanabileceksin sigaranı
    yahu kardeş
    şöyle güzel küfürden sonra ne kalır elimize
    gelmişine geçmişine ağır sövdükten sonra
    ne geçmez ki elimize
    yumruklarını sıkıp terk ettikten sonra
    dişlerin çatlatmıyorsa hayatı
    rahman akmıyorsa gölgemizin sırrından
    babamız ellisini geçmiş bir emekli ise
    ve henüz bir mutluluğun kalmamışsa elinde
    ellerinde duran onca papatyanın ne manası var
    sen kardeş sen
    çok uzun yazarsın da
    kimse okumaz ya
    hani sen yazdıktan soran bir sigara yakar
    arkana yaslanır
    yazdıklarına bakar ve
    ne güzel oldu bu şiir dersin de
    kimse okumaz ya yazdıklarını
    işte bunu fark edip
    yorulursun ya burukluktan
    ne manası var ki yazılanların
    sen burada oturup birşeyler karalarsın ya kardeş
    birisi senden kilometrelerce uzaklar da okur yazdıklarını
    sen ne hissediyorsan o da aynısını hisseder ya
    işte bu yüzden yazmak gerekir
    işte bu yüzden güzeldir şiir.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 1696.
    +1
    insanlar ve toplum 'çıldırmaktır'.benim ruhani kaçışım ve ortadan kaybolup 'kendimi bulma' hikayem çok eskiye dayanmaz aslında. herkesin yapması gereken bir şeyi yaptım bende. uzaklaşıp,düşünmeye ve daha fazla acı çekmeye ihtiyacım vardı. bende tam benim gibi bir insanın yapması gereken şeyi yaptım;
    kaçtım. çünkü her şey aşikardı. eğer kaçmazsam bu acı beni körükleyecek ve kendimi vurmam için bir bar tuvaletinde ruhuma yumruklar atacaktı.
    kaçıp uzaklaştığımda yani
    işimi, arabamı,evimi, kalemlerimi,oturduğum semtin futbol takımını,at yarışı kuponlarını, klozetimi ve aşık olduğum kadını ardımda bırakıp,ne kadar süreceğini bilmediğim bir yolcuğa çıktığımda kendime ;

    -işte gitme vakti geldi. büyük ihtimalle her zaman yaptığım şeyi, pişman olacağım şeyi yapıyorum ancak pişmanlıklar bir adamı ya öldürür ya da daha güçlü yaşamasını sağlar. belki döndüğümde semtimin takımı bir üst lige çıkmış olur, yeni bir iş bulurum, pahalı kalemler alır, yeni bir eve çıkarım belki de.hatta at yarışını bırakıp, poker oynamaya başlarım, yeni bir ev yeni bir klozet demektir sanırım.bir şey unutuyorum. aşık olduğum kadın ne olacak.en çok ona yazık değil mi ? zavallı, beni nasıl da seviyor. oysa ben bile kendime onun kadar özen göstermiyorum.en çok onun için üzüleceğim. sorumsuz bir davranış sergileyeceğim açıkça ortada geri döndüğüm de belki evlenmiş olur. belki hak ettiği maaşı aldığı bir işi yeni model bir arabası olur. çocuğu ve eşinin yanında mutlu bir şekilde yaşayabileceği büyük bir ev alıp beni hiç düşünmez ve 'iyi ki de gitti, yoksa büyük bir hata yapacaktım o serseri yüzünden' der. böyle düşünmesi onun için daha iyi olabilir sanırım. belki de büyük bir buhrana girer. koca bir DEPRESYON. intihar bile edebilir çünkü o duygusal birisi. sağ arka bacağı kırılmış bir kedi için bile saniyeler içerisinde gözleri dolan ve 4 gün uyuyamayan bir kadın. aslında düşünüyorum da o annemden sonra gördüğüm en güzel kadın. annem güzeldi çünkü beni çok seviyordu ve bunu bir karşılık beklemeden yapıyordu.o ise çok güzel çünkü annemden bir farkı yok sanırım.ben ne zaman fevri bir davranış yapmaya kalkışsam tüm şefkati ve olgunluğunu yanına alıp karşıma dikiliyor. bunu öylesine güzel yapıyor ki onun dediklerini yaparsam mutlu olur diye düşünüyorum ve söylediklerinden başka bir şey yapmıyorum. kalıplara sığamazdım genelde. okulda böyleydi, asker de böyleydi.iş hayatımda, babamın karşısında ve hipodromda böyleydim. ancak annemin ve onun karşısında istedikleri kalıba girmekten heyecan duyuyor ve mutluluk yaşıyorum. belki de bu aşkın farklı bir yaşanış öyküsü gibidir. aşk,her insanda farklı reaksiyon gösterir. bazen birisi size öylesine aşık olur ki,sizden başka bir şey göremez.siz ne yaparsınız ? onu bırakıp gidersiniz. sizin için ağlar, damarlarını keser, kimseyle konuşmaz, yemek yemez, alkol tüketir sonra ne olur biliyor musunuz ?
    sizi unutur ! bir an da uyandığında zihninde sizden farklı şeyler olur. havanın ne kadar güzel olduğunu,aç olduğunu, sigarayı azaltması gerektiğini, işe gitmesi gerektiğini belki de tuvalete gitmesi gerektiğini düşünür. sizi unuttuğunun farkına bile varmaz. inanabiliyor musunuz ? sizden nefret dahi etmez. sonra siz geri gelir ve onu tekrar öpmek istediğinizi,ona tekrardan sarılmak istediğinizi belirtirsiniz.o ise size yabancı gözlerle bakıp ;

    -artık senden nefret bile etmiyorken, nasıl olurda tekrar sana sarılabilirim.git.der. önce bunu umursamaz ve önemsiz olduğunu düşünürsünüz. yeni bir ilişki yeni bir kadın veya erkek için yola koyulduğunuzda, kalbinizde bir yumru hissedersiniz ve onu ne kadar özlediğini gelir aklınıza. öyle bir acıdır ki bu,ölen birisini özlemek gibidir fakat bu sefer ölen kişi sizsiniz. işte bu duruma düşmemek için, bunu yaşayıp, ölmemek için düşünmeye ihtiyacım vardı. onunla konuşup gittiğimi ancak geri döneceğimi ona söylemeliydim.onu yüzüstü bırakıp kaçamazdım.o,bunu hak etmiyordu. evinin önüme gittiğimde kol saatim 2:47'yi gösteriyordu. üçüncü katta ki evine koşar adımlarla çıktım.ne kadar çabuk olursa öylesine acısız olurdu.7 numaranın kapısını çaldım. açılmadı.bir kere daha,bir kere daha ve tam zile bir daha basacaktım ki kapıyı açtı. üzerinde pembe bir gecelik vardı.sol eli ile gözlerini ovuşturup ;

    -hoş geldin. gecenin bu vakti geldiğine göre ya çok içtin ya da kaleminin ucu kırıldı. hadi içeri gel.
    içeri girdim. uzun holden sağ tarafta ki oturma odasına girdim. evinde televizyonu yoktu.ev sahibinin televizyon için yaptırdığı dekoru kitaplık olarak kullanıyor bazen de çerçevelerini koyuyordu. koltuğa oturdum ve sigara yaktım. kapının önüne gelip sigara yaktığımı gördü, mutfağa gidip ağır ve cam bir küllük getirdi. önce sol tarafına oturup koluma girdi ve yanağımdan öptü. dudakları hala yanağımda iken derin bir nefes aldı ve ;

    'seni çok özledim.iyi ki kaleminin ucu kırıldı.'dedi.bir haftadır gelmiyordum. sanırım bende onu özlemiştim. yanına gelmedim çünkü çalkantılı halim ile onun kalbini kırıp, ahmakça davranacağımı biliyor, üzülüp ağlayacağını düşünüyordum.
    gülümsedim.'geç, karşıma otur. konuşmamız gerekiyor dedim.'bir şey söylemeden karşıda duran koltuğa oturdu ve uzanıp sigaramdan aldı. sigarasını yakıp gözünü kırptı ve gözlerini bana dikti. masaya biraz daha yaklaştım ve sigaradan bir duman çektim. söze girdim.

    -gitmem gerekiyor.
    şaşırmıştı. zaten yarım bir varlıktım onun yanında. bazen aylarca uğramadığım oluyor, bazen ise aylarca onun evinde kalıyordum. ancak hiçbir zaman karşına oturup 'gitmeliyim' demedim.oda masaya doğru yaklaştı ve

    -nereye gidiyorsun ?

    -bilmiyorum.ama döneceğim.

    -hayır hayır. anlayamıyorum.analiz edemiyorum şu an.gecenin bir vakti aşık olduğum adam geliyor,onu öpüyorum onu ne kadar özlediğimi söylüyorum ve o 'gitmem gerekiyor' diyor. merak ettiğim şey bunun bir ayrılık olup olmadığı.

    -ben gidince birisi ile birlikte olmanı doğal karşılarım. geri döndüğümde 'neden beni beklemedin' diye sormam. zaten beni beklemeni falan da istemiyorum senden. başkasına aşık olursan bunu anlayışla karşılarım.

    -yani şimdi ayrılıyor muyuz biz ? sen gitmek istiyorsun diye üstelik.bu yaptığın sorumsuzluk değil mi yani ? bana bir kere bile 'seni seviyorum ' demeden gidiyorsun. yıllardır birlikteyiz, BiRLiKTE GiBiYiZ ve bana bir kere bile seni seviyorum demedin ancak ben bunu hiçbir zaman kötüye yormadım. biliyor musun, beni sevmediğini anlamalıydım.ben hep senin beni sevdiğini fakat bunu söylemekten hoşlanmadığını sanıyordum. davranışlarınla bunu yapmanı bekledim ve ne zaman umutsuzluğa kapılsam hep bir şey yapıp inandırdın beni.ben senin için uykusuz kalıyorken, gecenin bir vakti uyanıp sigara içiyorken, seni düşünmekten işimi yapamıyorken-çığlık atarak ve ağlayarak-SIRF SENiN YÜZÜNDEN, BANA YAŞATTIĞIN STRES VE ACI YÜZÜNDEN SiGARAYA BAŞLAMIŞKEN,sen çıkagelip,'başkasına aşık olursan bunu anlarım' diyorsun.sen beş para etmezsin. sana verdiğim değerden ve aşktan nefret ediyorum. iğreniyorum senden. gibtir git bu evden ve bir daha sakın geri dönme.

    yavaşça ayağa kalktım ve sigaramı söndürdüm. elleri yüzünde ağlıyordu ve hıçkırıyordu. saçları önüne düşmüştü. kemerime sıkıştırdığım sedef çakıyı çıkardım ve masaya bıraktım. birkaç adım attıktan sonra dönüp ona baktım ve ellerini yüzünden çekip bana attığı bakışı gördüm. bazı anlar vardı ki insan zamanı geri alıp en başa dönmek ister. olayların en başına. bazen birini öldürdükten sonra, bazen arabası ile bir çocuğa çarptıktan sonra, bazen babasına tokat attıktan sonra, bazen patronuna bağırmayı onu başı öne eğik bir şekilde dinledikten sonra. benim zamanı geri almak istediğim an tam olarak bana bakış attığı andı. nefret ve pişmanlık dolu bir bakıştı bu.siyah gözlerinin her tarafı kırmızıya bürünmüştü.o an durmak ve ondan özür dilemek istedim ancak yapamazdım bunu. nefreti ve hatalarım ile beni boğar ve yok ederdi. kapıdan dışarı çıktım ve az önce 'olsun da bitsin' halimden eser yoktu. yürümek değil, sürünmek istiyordum. ancak bunu yapamaz, kendimi böylesine yok edemezdim. hemen eve gittim ve bir bavul hazırladım. hayatımın en uzun ve en iğrenç yolcuğu başlıyordu ve eğer bu yolculukta kendimi vursam, döndüğümde aşık olduğum kadının halini görüp kendimi vuracaktım.2 büyük bavul hazırladım. birisi elbiselerimin olduğu ufak bir bavuldu.7 pantolon,4 gömlek,5 tişört,1 parfüm,2 şapka,2 paket tıraş bıçağı ve 1 kutu tıraş köpüğü. büyük bavula ise birkaç iç çamaşır ve 6 karton sigara,8 paket kibrit,3 çakmak,70'lik bir şişe viski,bir cep votkası,bir kol saati,iki bardak ve 23 adet fotoğraf destelik bir fotoğraf albümü koydum. işte,paramın yarısından çoğunu bu bavullara harcamıştım ve cüzdanımda az miktar da para kalmıştı.
    Tümünü Göster
    ···