-
1715.
0demin bubaşlığa 18.06.2014 19:12 da girdiğim bi entry şukulandı
bi ara okumayı denemiştim üşendim bıraktım bayağ yazmışsın amk okumak şart oldu artık alıyorum takibe nöbette okurum -
1714.
+11 yıl önceki rezervasyona iştirak ediyorum..
-
1713.
0Niye bıraktın lan?
-
1712.
+4ben burada duracağım, seni izleyeceğim.Tümünü Göster
sen yine öyle bir gideceksin ki,kent arkadan gelecek.
oralar da izleyeceksin geceleri,ben güleceğim, sensiz.
kimsesizim belki de,borç, madeni paralar, alkol.
yalnızlık, benim bedensiz halim gibi bir şey.
öylesine öleceksin ki,gözümde öleceksin sen.
seni öldürmemi engelleyenleri öldüreceğim önce,
tanrılar ölecek, çocukluğum ölecek, aşkım,kalbim ölecek.
sokaklar da dolaşacağım, içeceğim yine, seni seveceğim.
sen yine bilmeyeceksin,sen yine mutlusun,sen yine çizeceksin.
şimdi sarhoş bir şekilde burada durmak,sen orada.
bunu da biliyorum, başkasını seviyorsun, başkasını.
ve bunu da biliyorum, geceler ızdırap demek sadece.
ve bunu da yaşıyorum, sensizliğin en dibi demek bu.
saatlerce konuşsam, saatlerce dinlesen, saatlerce sevsem seni.
kuşlar kalkıyor panolarımızdan, kuşlar ölüyor cennetimizde.
şimdi ben yine güçlü olacağım, güçlüyüm diyeceğim. fakat,
ciğerlerimde öldüreceğim sensizliği. sigaralar yanacak,
eski meyhaneler, ermeniler söylecek,bir meyhaneci bilecek öldüğümü
sen bilmeyecek kadar meşgul olacaksın.
arkalarımızdan gelen hızır paşalar, polisler,
hepsi pişman olacak seni bana vermeyenler dahil.
ben burada duracağım, kavga edeceğim yine.
neyler çalacak, piyanolar çalacak, kitaplar vuracak başıma,
şiirler uyanacak, gecelerim dolacak belki,bei vakitli öleceğim.
miğdemde uçuşan ölüm nakaratları, seni sevecek, bende seveceğim.
senden başkasına dokunmak sevgilim, kendime cezamdır artık.
senden başkasına seviyorum demek, ahmaklığımdır.
biliyorsun, beni en iyi sen biliyorsun.
sen benim evim, eşim,kadınımım, gecem,ekmeğim, şarabım,şiirim, gölgem,en güzelim,en uzağım,en uzunum,sen benim ölüme olan borcum.
beni affetmek için tanrınıngönderdiği en büyük diyet.
sen benim en büyük fırsatım, kaybettiğim tek rulet.
bir seni sevdim,bir de gecenin yarısında kalkmayan vapuları.
bir seni gördüm,bir de ölümü. ellerimde ki yaraların en büyük mesaisi.
şimdi ben burada duracağım, seni unutmak için bin türlü okuyacağım.
sen ne bileceksin,ne de güleceksin.ben burada öleceğim,bu küçük oda da
seni sevmemek için kendimle, gecelerimle cebelleşeceğim, kendimi vuracağım,
kuşlarımı yok edeceğim, kalbimi ezeceğim fakat sen orada olacaksın.
sen başkasının ellerinde, başkasının neşesindesin. biliyorum,çokluk olacak bu,
tekrar sana dokunmayı düşleyeceğim neredeyse. utanıyorum fakat,
yine seviyorum seni, özlüyorum,dokunmak istiyorum.
çok fazla oluyorum biliyorum, seninle şarap içmek, seni tekrar sevmek,bir cam kenarında gözlerine dokunmak tekrardan.
tekrardan seninle gökyüzüne bakmayı, gittiğin yolları izlemeyi, gidemediğimiz sahilleri görmeyi isteyeceğim.
şimdi sen başkasının hayatını yeşillendiriyor, turunculandırıyorsun.biliyorum, çekiniyorsun,
benden, beni görmekten iğreniyorsun.
haklısın. tüm evren, tüm insanlık sanki iğreniyor benden.ne kadar güzellik varsa uzak şimdi.
ne kadar iyilik varsa ellerinde yok oluyor,ben orada duruyorum seni izliyorum.
sen yine başkalardasın,be uzun yazıyorum, yaşıyorum ve dinliyorum evreni.
bir intihar notu düşün ki,cellatına aşık.
bir şeytan düşün ki,tanrının evladı.
ben böyleyim işte,ben sana dokunmayı ibadet edinir.
ben sigarayı evrenimde yakarım.
evrenim senin sokağın, senin gözlerin ardıdır.
seni nasıl sevdiğim, nasıl özlediğimi, nasıl aruzuladığımı bilsen,
ağlarsın. şimdi başkasına geceler tüzüyorsun.
sana uyanır uyanmaz bir sigara yaksam.
öksürsen sen yatağımda, benimsin diyebilsem.
tekrardan beninsin diyebilsem koca bir sahile.
haykırsam tüm insanlığa, düşmanlarıma,babama.
şimdi ellerini tuttuğumu düşüneceğim,bir intihar notu bu.
şimdi fark eder mi,kimlerin ellerini tuttuğumuz.
gitme vakti geliyorsa, yaklaşıyorsa dudakların,
tanrı ellerini uzatıyorum sefaya, gitme vakti geliyordur.
yalnızlık, sigarayı dahi paylaşma isteği uyandırıyor.
sen benim intihar notum olacaksın,sen benim intiharım olacaksın.
orada duracağım tek başıma, nelerden vazgeçmem gerektiğini,
neleri tekrar yapmam gerektiğini söyleyeceğim.
bedenim bu kadarına katlanabilir mi,inan ki bilmiyorum.
tüm ciddiyetin, ırkımın,politkanın yer yüzünde ki tüm aşkın:
canı cehnneme !
beni sana getireceğini bilsem, beni tekrar saracağını, ellerimi tutuacağınıi bilsem
yakarım tüm şaraplarımı, senin geri geri geleceğini bilsem,
tüm benliği ortaya koyar, evrene kafa tutarım..
ellerimi tuttuğun her gün için, sevmedğim,iğrendiğim, beni bu hale getiren tanrıya şükürler olsun.,
seni ne denli aruzuladığımı,ne denli tabuladığımı, ellerine ne denli tapındığımı bir bilsen, ağlarsın.
şimdi burada duracağımi, yatapımda ağlayacağım.
yine ölüme, yine ellerine, yine sesine, yine saçlarına ezberler yazacağım.
hak ediyorsun her şeyin en güzelini,her şeyin en mutlusunu.
ben, herşeyin en sıradanıyım.ben sana göre fazla kötüydüm.
seni seviyorum, seni seveceğim. -
1711.
+1ben dahi kendi iç sesimle konuşurkenTümünü Göster
yani biizat beynimle tartışırken
sıkılıyor ve bıkkınlık yaşıyorum
ben dahi kendime tahammül edemiyorken
insanların benden uzak durmasına şaşırmamak gerekiyor
zira çıldırmanın eşiğinde olmalıydım böylelikle tescilleniyor
atlar benim için koşmuyordu ve ben
sürekli kaybediyordum. paramı.
yine elimde kuponlarla çıkıp sokağa düştüm
aklımın ücrasında bir sigara yakıp
neden ? diyen haykırıyordum
güneş saçlarımın karanlığını yakıyor
tenimde coşkun ırmaklar akıyordu
konuşmamayı ve bağırmamayı tercih ettim
bağırsaydım, konuşsaydım
şikayet edip köşeme çekilecek ve
tekrardan intihar notları yazmaya yeltenecektim
evimin olduğu sokağın başına gelip durdum
adımlarım beni öylesine eve zütürmemeliydi
eve gidip ne yapılabilirdi ki ?
yeni bir kupon, yeni bir umut ve nasıl kaybedeceğim acaba
sorusu mıhlanacaktı aklıma
böyle olmaması için her şey yapılabilirdi lugatımda.
./.
elbette seni düşünmediğim zamanlar oluyor
o zamanlar da ölmeyi düşünüyorum
seni düşünmek varsa eğer şakaklarımda
bütün bir dünya sarılıp birbirine
şiir okuyordu.
içerimde biriktirdiğim aynalar yıkık dökük
şimdi parçalanmış benliğime bakıyorum
onu, şeref ve haysiyet dağıtılıyor bir yerlerde
ben oldukça uzağım oraya
aşk'a ise bir adımım var sanki
gitme dedim evet doğru
defol git diye haykırdım yüzünün ortasına
yarım bir insan olmuştum artık
ne benden hayır gelir bir başkasına
ne de senden sonra birisinin iyiliği dokunur bana
bir gün, belki de en mutlu günümde bir varlık gelecek
beni zütürmek için geldiğinde
elimde kalan palavralardan sıkacağım
nefesimin kesildiği gün yalan söyleyeceğim
tam da nefesim kesilirken, kalbim artık durmanın eşiğindeyken haykıracağım ;
ölümsüzüm !
./.
şimdi burada oturmuş konuşuyoruz değil mi ?
evet, yapıyoruz bunu. fakat bu,neyi değiştirir ?
sana olan aşkımın yerin dibine girmesi demek bu
hadi iki yıl öncesine dönelim. beni terk edip, öylesine gittiğin, ardına dahi bakmadan başka kadınlara gittiğin, yarı yolda, darmadağın ettiğin yıla gidelim.
fakat bu pişmanlık. biraz da olsa düzeltmez mi olanları ? acıyan ve kedere boğulan canımızı biraz da olsa düzlüğe çıkarmaz mı ?
artık hiçbir tak düzlüğe çıkmaz. buraya seni görmeye veya seninle konuşmaya gelmiyorum. hayatımda artık hiçbir önemim veya bir anlamında yok. nefret çok güçlü bir duygudur, bilirsin.işte senden nefret dahi etmiyorum ben.sen yalnızca yanından geçtiğim öylesine bir insansın.sen yoksun benim için yalnızca sıradan bir insansın.
beni anlamanı veya bana acımanı istemiyorum. zaten ne anlarsın ne de ben anlatabilirim sana karşı olan hislerimi.ben,hem senin yanında olmak için, sana sarılmak için, seni görmek için çıldırıyorum hem de seni görünce canımın yanmasına dayanamıyor ve senden kaçmak istiyorum.bir daha seni görmek istemiyorum. lütfen,biraz da olsa anla beni. elimde olsa kaçarım fakat buraya bağlıyım, biliyorsun.
bak.ben seni gördüğümde, görmüyorum.anlıyor musun ? sende böyle yap.ben artık seni tanımıyorum bile, umursamıyorum.inan bunları senden nefret ettiğim için, bana yaptığın onca karaktersizlik ve iğrençlik yüzünden söylemiyorum.ben yalnızca bu masadan kalkıp gitmek istiyorum. ayrıca buraya tekrar gelebilirim.bir erkek arkadaşım var biliyor musun ? buraya gelip yemek yiyoruz. sırf sen buradasın diye başka bir yere yürümek zorunda mıyım ?
''ne yazık. bana 'sevgilim' diyordun,ona 'erkek arkadaşım' diyorsun. oradan bakınca fazla ruhsuz ve iğrenç bir adam olarak göründüğümü biliyorum. fakat sen benim.
sen benim annemdim.ben ne tak yaparsam, hata yapsam beni koşulsuz olarak seven kadındım. biliyorum,bu bile beni iğrenç bir adam yapar fakat temiz bir duygu bu.ben sana sarılınca yüzünü görmeye çalışırdım.sen öylesine içten sarılırdın ki bana mutluluktan gözlerini kapatırdın. işte ben bunu severdim.ve biliyordum,bir gün böyle olacağını. hiç bir kadının senin gibi sarılmayacağına öylesine emindim ki kendime şöyle dedim ;
bu kadın seni seviyor. peki sen ona karşı ne hissediyorsun ? merhametten fazlası yok ona karşı. belki bir gün ona aşık olacaksın ve o artık sana aşık olmayacak. öyleyse son bir kez bırak onu. uçabildiğince uçsun.onu seven bir erkek bulsun. senin gibi bir adamla vakit kaybetmesin. ellerini bırak, gitsin gidebildiğince.
bu olanların bir manası yok. seni sevmediğimi biliyorsun artık. buna seviniyorum en azından.bu afilli yalanlarına inanmayı iki yıl önce bıraktım ben. şimdi gidiyorum. kendine iyi bak falan demek gelmiyor içimden.bir daha seninle görüşmekte istemiyorum. ayrıca,kilo almışsın.
yüzüme baktığını bilmek, benim için saadetin saf hali demek.'' -
1710.
+1beni ortadan bölen her ne varsa
sizleri de o bölüyor işte.
ne kadar gam ve keder var değil mi ?
şu kocaman gökyüzü bile keder sanki.
ya da şöyle mi oluyor
acı çeken insan, çevresinde dolaşan her şeyi
acı olarak mı algılıyor ?
... fakat anlatması zordur
onca şeyi yaşayabilmek ancak
kattiyen anlatamamak.
dünyanın en güzel şiirinde dahi görememek.
öyle ki
haziran bile anlatamıyor bu hazin sonu.
hiç düşünme ! vur beni.sol yanımdan.
sakın tereddüt etme ! ne var ki yaşayacak ?
ah, şu hayatın sağı solu belli olmuyor.
sen umursama onu ! tam solumdan vur beni.
altı yıl önce yaptığın gibi. seni gördüğüm ilk an,
seni gördüğüm ilk an nasıl vurduysan beni solumdan
acıma ! yine öyle vur beni.
korkma lütfen. korkacak bir nefesimiz var
bir de bir cigara yakamayacak nefesimiz.
şu gecekonduların arasında yalan yok
bıçağını gülümsemenin keskin susuzluğundan
çek şimdi sakin kahkahanı, hayatın gözlerine vur.
istasyon ağırlığında bol çeliğin kimsesizliği gibi
o zaman öyle kokmak gerekiyordu. bizler de yaşam kokardık.
sokağın başında ayakta duranlar vardı bir de
gülünecek ne varsa ona gülenler.
bunlar benim duygularım.ben buradan hissediyorum da seni
sen kalbimden duymuyorsun hezeyanı.
şimdiler de hadsafhada insansızlık ve nefer.
sokaklarını gezindiğimiz şehir de yaralı.
parkalarından kan akanlar da yaşıyor
ellerinden güzel yaralar satanlar da.
en çok o güzel çocuklara yazık oluyor
çocuklar hep ağlıyor.
bir kadına kıyılmasın bir de çocuğa. -
1709.
+1beni üzen parasızlık değil de
sana bir basma etek dahi alamamak.
hani bilirsin ;
mavidir gökyüzü,sen gibi
ne farklı ve ne kadar güzel olduğunu
garip saçlarının arkasından görüyorum bu sefer.
utanarak ve sıkılarak dudaklarımı ısırmamın arkasında korku
ızdırap şehveti var.
hiç böyle hayal etmemiştim hayatımı
seni görmek istemeyeceğim anların geleceğini
düşünmemiştim.
beni kirli kıyafetlerimin içinde çalışırken görmeni istemiyorum
içerilerinde bir yerlerde bana karşı nefret
dahi olmayacağı aklıma gelmemişti.
yanından geçtiğin sıradan bir adam olacağım
sonra yüzüne dahi bakmayacağın bir adam.
nasıl bir sıkıntı ve yokluğun ufak küf kokusu
salıyor aslında bu duygular
sanki kalbimin ambarlarında bir yangın ve
arka sokaklarında ufak çaplı eylemler var
gitme, buralarda ol diyebilmek yerine
gitmek istiyorsan sana dur demek gelmiyor içimden
diyeceğim, diyebileceğim aklıma gelmiyordu
bizde insanız işte
oturuyoruz burada sana şiir yazıyoruz
insanlığımız da kalmıyor esasında
sek bir aşk şeklini almış vücudumuz
seninle konuşmak istemiyorum, gitmek istiyorum
diyebileceğin aklıma geliyordu fakat
sana tokat atabileceğimden korkman
canını yakabileceğimden korkman
beni öylesine şaşırttı ki
hiç böylesine damarlarımdan akmamıştı kan
bir hınçla da olsa koluna dokunabilmek
karşımda öylesine oturuyorken
yüzüne parmaklarımla hücum edememek
çaresizliğini yaşadım ben.
manası kalmıyor yani gittiysen
gözlerimin içine bakışların değişmişse
-ki değişmişti-
seviyorum diye hayıkıramadıktan yüzüne sonra
ne manası vardı ki bir kadının
omuzlarımın arasından geçmesi
gitmeseydin,ben kovulsaydım
sen yanımda bir asır otursaydın, ölümsüz olsaydık
ben yalnızca o an istedim
ölümsüz olmayı. -
1708.
+1binlerce ahlaksız serserinin buluşma noktası olan
lanet bir serserinin bedeni olarak
dünyaya söylemek istediğim şeyler var
inançlarınızı ve kutsallıklarınızı ellerinizde tutun ve
karşıma geçin
bir huurnun çatallaşmış sesi kadar
ağır kutsaliyetin lugatını uyandıran başka bir esrar sesi gibi
tanrıların evlatlarını bir boşluğa bırakan
garsonların ve temizlikçilerin penisi kadar
bir bardak suyu ekgibsiz olarak avuç gibi okyanusları dolduran
arzuladığı kadın ile asla sevişemeyen en asil pisliklerin
en iğrenç duyguları kadar
yarı şair yarı şiir bir adamın parkasından düşen yağmur tanelerini yakalayan
asvaltın karanlık renklerinde sonsuzluğun omuzlarına yüklenen meleklerin sesleri kadar
ağır dumanı ve kokuyu duygularının her kıvrımına kadar çekip
yere hayat tüküren lanet huur çocuklarının sesi kadar
bir çocuk cesedinin acı vermesi kadar
bir kurşunun milyarlarca insanı aynı an da tüm hayallerini birden vurması kadar
kinlenmiş bir kardeşin nefret ettiği her şeye yumruğunu sıkıp
burnundan gelen kanı umursamadan ettiği küfürleri ve dudaklarından çıkan
kahkahaları tanrıya sunması kadar
kadının göğüslerinde uyuma şerefine erişmiş erkeklerin onurları kadar
bir kadının erken kalkma sebebi olan çocukların masum ve güzel şımarıkları kadar
dünyanın en güzel istilasını kalbin sol ve umarsız sokaklarına girmesi kadar
giden gemilerin ardından bakan ve ellerini ceplerinde sıkan yaşlı şairlerin
içlerine ve denizlerine akıttığı yüklü gözyaşını hak eden yolcular kadar
eski plakları parmaklarınına arasında çevirip ölü sanatçıların şarkılarını yaşatan
bütün iyi insanların sabah kahvaltısı kadar asil bir kadın.
evet lanet olası huur çocukları
bir erkeği bu hale getiren bir kadın
bir erkeği şair yapan bir kadın. -
1707.
+1bırak geçen gitsinTümünü Göster
gırtlağının arasından
gecenin omuzlarından kısa saçlı
ve babasından şikayet eden kızlar
nasıl gelip geçiyorsa
aynen öyle geçsin
gırtlağından.
sen gerçekçiliğin ciğerinden
şarabın kalbinden uyan
kan ve sönmüş bir cigaranın
ağırlığında kallavi bir baba
hasılatı sayan yaşlı ve tek dişli
kavgalı bir anne kadar kutsaldı
o an ki gülüşün
ve sen de çekip gidiyordun
ciğerlerimden geçen onca şey gibi
kokusunu bile unuttuğun tövbe
nasıl bir an da gelip yakıyorsa canını
üç tekerlekli bigiblet bu varoşların
taşlarından yuvarlanıyordu aynen
ölüm meleğinin son nefesini verirken
çektiği acılar ve tanrıya ihanet saydığı
doğru sözleri aklından geçirdiği an gibi
tanrının o an ki inanılmaz üstünlüğü gibi
viran ve darma olan dünyanın
hiç keşfedilmemiş bir noktasından
çatısı dahi olmayan derme çatma bir kulübe de
tam da kıyamet vaktin de yani
gözlerinin için de aşk'ı görmeli ve
tanrının
krallarınız nerede ?
diye sorduğu an da
ellerini tutarak sana söylemek istediğim şeyler var
geçmiyor işte
satılık dünyanın gramlık şerefi kadar dahi
bir his değil bu ancak
uyumamı ve mezarına gelmemi engelliyor
cinayet saatlerinde
polisler sigaralarını yakıp
telsizler de okunan anansoları dinlerken
bellerinde duran bir ufak silaha güvenerek
'gibtiğimin çakalları'
diyerek dudaklarından dökülen haklı katiller
hepsi anlamsız şiirler gibi ve
unutmak için bohem bir meyhanenin
gönülü pansuman eden plakları
nasıl cızırtılı çalıyorsa
işte aynen öyle çalıyorlar zenginlerin kapılarını
zenginler altın sarısı sularının
mutlu ve açıkta duran gerçekleri
varla yok arasında mekik dokuyan incecik bir yaşamı
gırtlağına çökerek yok ediyor ve kan akıtıyor bir çoğu
çarşafın temizliğine ya da
sıcak suyun önemine
pek bir anlam veremez aç insan
altından yenilen yemeklere de bir
anlam yükleyemez onlar
onlar ki
yerin yedi dip altından çıkıp gelen
otların dumanına bir mutluluk bağlar ve
onun güzel olduğuna
bir kurşun gibi geçmeyeceğine inanırlar
viran olmuş kentin yanlarından çıkıp
bir gece ansızın gelenler
onlar ki
çok nadir gelirler ancak
geldiklerinde avradı yamuk dünya bir toz pembe olur ki
avradını peşkeş çekenler dahi ekmek davası der
bir gecekondu da edilen
yeminlerin ertesi gün unutulacağı gibi
çayın demi oturmadığı için kızgın olanlar
bir kalemi dahi olmadığı için doktor olamayanlar
paçoz adımların sahici lugan ayakkabıları
beşe on veren güzel atların ardından
elinde simit
yanında saplaması ile çığlık atanlar
polis sireni için erketeye yatan tüysüzler
ve gökte uçan kuşa dahi ayrılık istemeyen
tertemiz kalpli harbi adamlar
onlar uyanıp gecenin kalbine doğru abandığında
bizler de fazladan ortalık olmuşlar gibi
duracağı yanlarında ve işte o gün çocuklar
ortalıkta hiç polis olmayacak ! -
1706.
+1taktan bir sabahın gecesi daha. yine ortalıkta bir yerler de durmuş yaptığım yazım hatalarını ve intihar notunu düşünüyorum. aşkın bu denli yakarcasına kalbimin sokaklarından geçmesi, ellerimin boşluğu ve klagib kadının yokluğu canımı yakıyor. zaten tüm insanlığın bildiği gibi, kazıdılar beni. göz bebeklerimden, saç uçlarıma kadar. fabrikanın kapısında durmuş öylesine çalışma saatlerini düşününce gitmek istiyorum. öylesine korkunç bir şey ki.saatlerce çalışıyorum ve elime geçen varlıkları saymak dahi istemiyorum. belki bir kadın olsaydı ya da doğru kararlar verebilseydim. gerçek kadının peşinden koşsaydım yani, gerçekliğin peşinden koşsaydım böyle olmazdı belki de.anımsıyorum şimdi. evet,bende sevildim ve bana da aşık olan birisi çıktı.ne zaman hayata karşı gardımı alsam ve küfür etmeye başlasam kaderime bir an da aklıma o kadın geliyor ve küfürlerimi hayata değil, kendime yöneltiyorum. hayatın ederi bunlardan ibaret işte. kaçırdığımız sanşlar ve değerlendirdiğimiz şanslar. beni kirpiklerimin uçlarına kadar seven bir kadın üstelik sevmekle yetinmeyip bunu hissettirebilen bir kadın. yazmamı istediğin şey pişmanlıklarım mı ? öyle olsun. sigarayı bıraktığını söyleyip tüm paketi kıran ve bir kaç saat sonra sigarasını arayan bir adamın pişmanlığı ne kadar üst seviyede ise benim de pişmanlığım o derecede. belki de sözünü ettiğim kadın yanımda olsaydı,bu kadar taka sarmazdı her şey. yıllarını,beni düzeltmek adına harcayan, dudaklarını öptüğü ilk adam olma şerefini bana vermiş bir kadın. öylesine kutsal ve öylesine çekici ki şimdiler de.şimdi seni özlediğimi ve geriye dönebilmek istediğimi söylemeyi dahi düşünmüyorum. istiyorum bunu fakat sana söylemek, açık bir şekilde bunu yüzüne söyleyebilmek beni öldürebilir sanırım. kendine bensiz yeni ve inanılması güç güzellikte bir hayat kurduğunu biliyorum. öylesine anlardan birinde hayatına girme ihtimalimin, tanrının beni affetmesi kadar düşük bir ihtimal olduğunu biliyorum.-ve sanırım tanrının beni affetmesi demek, senin hayatına öylesine anlardan birinde girmek oluyor-şimdi düşünüyorum, yaptığım şeyleri ki,yaptığım şeyleri hepsi, yapmamam gereken şeyler.bu kadar yapılan arasında seninle bir gün yeniden sokaklar da dolaşıp, doğduğum ve büyüdüğüm sokakta seninle sevişme ihtimaline inanmak çılgınca bir hayalperestlik olurdu sanırım. şimdi sana dünyanın en güzel şiirlerini düzmek ve saatlerce gözlerinin içine bakarak sevdiğin şiirlerimi-varsa-okumak hiçbir şeyi değiştirmeyecek. biliyorum,sen başka bir erkeğin hayatını güzelleştirme görevini üstlendin artık.ben ise, senin olağanüstü hayal mezarlığında gerçek bir ceset olarak uzanmış bir cesedim. bunu hak ettiğimi biliyorum. hayatında ölü bir hayal olarak kalmayı hak ettiğimi ve artık sana sarılmayı hak etmediğimi biliyorum.sen tanrının ulu görevlisi,sen bir erkeğin isteyebileceği en güzel hayal ve hayatsın. sana güzel şeyler söyleyip, canını yakmayı istemiyorum. seni beklemediğimi ve gelmeyeceğini iliklerime kadar bilmeni istiyorum.kim bilir, belki de sen o serseri pisliği sevmiştin.ben artık eski serseri pislik değilim. belki de,sadece bu yüzden olmaz. belki de sadece, kolunu tutup 'olmalı'demiyeceğim için olmayacak. artık seni uzaktan görmeyi dahi hak etmiyorum.'ne diyeceğimi bilemiyorum' diyerek başladığın binlerce cümle var bana karşı ve ben bunu dahi hak etmiyorum.ben artık o güleryüzlü adam dahi değilim.ben artık bir eroinmanım ve bu beni mutlu ediyor. ancak tanrı koca bir evreni eroin ile doldursaydı ve bana bir seçim hakkı verseydi. senin ellerine dokunmak mı yoksa eroin mi ? ellerine dokunmak benim eroinimdi.iyi geceler, yine.Tümünü Göster
-
1705.
+1bütün turuncu melekleri
perşembe gecelerenin ıslak ve muhattapsız
güzellik palavralarının arasına alarak
bacaklarının arasından bir yakut sarkıtan
o güzel kadınlara aşık olarak
gittiniz.
sen bir de asa.
kabuğuna çekilmiş paso acı
yek bir vücudun yok ediliş hikayesi.
pahalı pansiyon hikayelerine bir senaryo
yazılmış gibi ve buna değişmiş bir
nefessizlik öyküsü gibi yaşadınız.
sen bir de asa.
yokluğunuzun turuncusuna kanat çırpan
siyah kanatlı beyaz güvercinlerin
yarattığı kaosun ortasından haberiniz gelir.
geceleri sel alıp zütürdü burada
şimdiler de çaresizliğin neferi olan bir
sokak çocuğu adınızı soruyor.
panjurları yeşile boyanmış sokaklar da
adınıza yazılan şiirler bir morfin gibi
aşık kadınların sol yanından girip
saçlarının arasında ki gül goncaları gibi uyanır.
hiçbir kitapta olmayan yaşananların
kalemi.
açlığın, yokluğun ve ağır bitişin bir yazarı.
sen bir de asa.
güzel kadınların adına yazılmış şiirler
okyanusta hiç görülmemiş bir çakıl taşı gibi
başka semtlerin kaldırımlarında okunmayı bekliyor.
ekmek güzelse eğer, şarap şiir gibi akıyorsa gırtlaktan
kör düğüm çözülmeye yaklaşmışsa
dört duvarın kurşunları geçmiyorsa artık
ardımızda kalan cesetlerin hayatlarından
işte,
sebebi sizlersiniz.
sen bir de asa.
yaşamaya ne kadar değer verilirse
o denli acı yaşanır.
çünkü yaşam acılarımız arasından kaybolur gider.
sigara içtiği için oğluna tokat atan
kumarbaz bir baba gibiyse eğer tanrı
o çocuklara sigara içmeyi öğütleyende sizlerdiniz.
sen bir de asa. -
1704.
+1cesaret ister bazı şeyler
gitmek cesaret ister de
giderken arkaya bakmak daha bir
cesaret ister.
seni bir çivi gibi çakan
yanında olmak istediğin kişilerin
gözlerinde ki o
'gitme' haykırışı yakar da
bitirir yoktan var olanı.
kalmakta cesaret ister
hem de
gitmekten daha fazla cesaret gerektirir.
dönecek mi
döndüğünde burada olacak mıyım
değişir mi
değişir miyim
diye düşünmemeyi ister kalmak.
kalmayı başaramayanlar
şu hayatta
nasıl mutlu eder gidenleri ?
oturup bir sahilin kaldırımına
vapurun dalgalarını izlerken
kalmak gitmek değil midir aslında
seven için nereye gittiğin değil
ne zaman döneceğindir önemli olan
insanın içine işleyen saba
ne makamları yıkar geçer de
insanın içinde bir acı olarak kalır hep
o tambur,o curcuna
sanki gittiği yer de mutluluk var
orada güneş bir başka doğuyor
orada güneş istekli doğuyor da
buraya, kalanın olduğu tarafa doğru dönmeye başladı mı dünya
kederleniyor ister istemez.
güneşi dahi ağlatıyor işte
birinin gidişi.
şehvet ve ihtiras otursa kalbinin ortasına
ne o gam gidiyor ne de şarkılar
bir tutkal gibi sırtına yapışan
muhteşem geçmiş uzatıyor yanaklarını
göğsünü delerek açıyor gömleğinin düğmelerini ve
işliyor seni yavaşça
her giden ve her kalan aynı şeyi hissediyor ancak
hepsi farklı hissediyor acıyı.
hisler nasıl dile getiriliyorsa
öyle hissedilmiyor aslında.
insan, anlatamayacağı
anlatmak için henüz bulunmamış kelimelere ihtiyaç duyuyor.
işte bu yüzdendir ki
acıdan delirenler
konuşmaz. -
1703.
+1dert
keder
elem
ne kadar keder
iğrenmekten başka
bu ölümlerden nefret etmekten başka
çıplak cesetleri görmekten başka
ne gelir ki elden ?
bir parkta
doyasıya çığlık atarken
YAŞIYORUM !
diye haykırırken
salıncakta
... dev bir kurşun patlar
salıncak kan
ömür kan
ülküler
istenen kan
yok olunurken gecenin bir yarısı
her şey var
herkes mutlu ve gülüyor
sanki
tüm dünya el ele tutuşmuş dans ediyor da
bir tek sen ölüyorsun
bir saniye önce cıvıldayan kuş
bir saniye önce hayata karşı duruşu olan bir insan
bir saniye önce hırsız kovalayan bir polis
bir saniye önce vatanı olan bir asker
her şey bir saniyeye bağlı
insan işte
bir saniye de ceset oluverir
babalar bile ölüyor
peygamberler neden ölmesin
alnı tertemiz cesetler gördüm
üzerine tükürülmeyecek kadınlar da
ne kadar nefret var değil mi
bir gece yarısı
bir banktan hayatı seyre dalmış iken
aklına takılanlar
boğazına düğüm atıverir
ortada durup
gülümsemeli
ağız dolusu
gülümsemeli
./.
seni öldüren ne açlık,ne sefalet,ne de kurşun. seni öldüren sevgi. zaten şu zarar ziyan dünya da sevgi de olmasa, kahretmez mi bizi mutluluklar ?
ne de acı. sevilirken ölmek. sevildiğini hissederken,bir kuşu öldürme kuvvetine sahipken, öldürmüyorken.hür olduğunu iddia eden, senden olan ancak senden daha üstün olduğunu iddia eden bir insan tarafından öldürülmek.
canı yanar insanın. ölü çocuklar görünce. bazısı ağaçlar kadar güçlü çocukların, bazısı bir dal gibi hoyrat ve çaresiz. denizin beyaz özgürlüğüne bakıp :
ölüler ! hepsi şu beyaz su da kaybolup süzülseler.ne cennet ne de cehennem. hepimiz sonsuz bir denizin kucağında süzülseydik sonsuza. acı çekmek yalnızca yanmak veya işkence görmek değildir. acı çekmek ;
DÜŞÜNMEKTiR !
kendimizi, manayı ve maddeyi düşünerek acımızı çekseydik. çirkin huurları düşünerek çekseydik acımızı ve cezamızı. yaptığımız hataları, dilememiz gerek özürleri düşünseydik. haber bültenlerinde sonralardan anlatılan ölmüş insanların neden öldüğünü düşünseydik. benim yanmamın kime ne faydası var ? düşünmemin kime ne zararı var ? keşke tanrı cehennemin yerine sonsuz bir deniz yaratsaydı ve düşünseydik. işte o zaman, insanlığa bir yarar olurdu
... bütün günahlar ! -
1702.
+1... eğer ki,
gibin bir şerefi varsa
amcığın bir beyni vardır.
...
en güzel gönül davası
ekmek kavgasının yanıbaşında
filizlenendir.
...
şimdi koca bir divan anlamaz
bırakın oralar da ceset kalalım,
aynalardan bahsediyorum, çığlıklardan
çıplaklardan.
yırtık botlardan, baltalardan ve silahlardan.
milyarlarca acının arasından neden bu ?
neden, düşünce acısı ?
kemiklerime, iliklerime kadar kan
kusmuk ve bin dolu.
çıkar sigarayı,yak, tükür,kus.
iğrenmek için binlerce neden vardı da
neden ?
ne diye bu kadar iğrenmen benden ?
... başarısız insanların ortası burası
hepsi de hapis, hepsi de evli, hepsi de baba.
terleyen ve yoksulluğun insanları.
ezilmek için yaratılanlar, iyilik doludur
ezildikçe acıları çıkar.
tanrı seni yarattığına pişman,
ben seni sevdiğime değilim.
tanrı, kendinden güzel yarattığına pişman
ben seni tanrıdan daha çok sevdiğim için değilim.
... buranın rüzgarı değilim ben
bir acayip kavgayım,bir acayip sigarayım.
yorgunum, açım,yekim.
gece de ayan olmuş güneşin, eşiğindeyim.
buraların delisi değilim ben,
cinayete benzemem,
hangi gecenin günahıdır şu
başıma peydah olmuş hayat müsvetlisi.
tenhaların ışıkları, parıldıyor
bir ölümsüzlük parıltısı.
///
///
bıkmadan
sıkılmadan
içmeden
ölmeden yani
gözlerinden okuyabilmek
her cinayetin nedeni
kim ?
sen !
kaçmadan
yıkılmadan
yıkmadan
satmadan yani
okyanusu bitirebilmek
tanrıdan daha güzel olan sen
tanrı kim ?
hiç kimse değil yanında !
sen ? başarmak, kitap.
ben ! iğrençlik, hayal kırıklığı, sigara,umutsuzluk.
sen ki
evreni tutarsında göğüslerinde
bir bana yer ayırmazsın.
olsun, canın sağ olsun.
melis !! -
1701.
+1elbette mutlu olmak için çabalamalı insan
şöyle bir uyanıp, penceresini açmalı ve
ciğer dolusu hava çekmeli içine.
ağız dolusu gülümsemeli
mutluyum diyerek.
çevresinde ne oluyorsa,ona karışmalı.
ona karışıp o,olmalı.
olmuyor bazen değil mi ?
gelmiyorlar işte, kimse gelmiyor.
oturuyorsun böyle bir tabureye
saatine bakıyorsun ama biliyorsun
gelmeyecekler, kimse gelmiyor.
ütüsüz pantolonun cebinden çıkacaklar mı
ucuz pavyonlar da ki moskof kadınlar mı
peydah olacak anlamsız mutluluklar mı
yoksa
bir gece aniden çalan kapıyı açıp gelen kadın mı
mutlu edecek bizi ?
dört satır ulan, dört satır.
ne o mutlu ediyor insanı ne de dört sene.
kimisi köşe de ağlıyor, kimisi sigaranın dumanı diyor
sigaranın dumanı kaçtı gözüme.
yıllardır neler oynuyor göz bebeğimize
kanla kapatıyorlar yüzümüzü,
aynaya bakıyoruz sonra, yıllar geçmiş.
fakat fark etmiyor hiçbir şey
insan yine aynı altın, aynı tak. -
1700.
+1gecenin meşru saatlerinde yazmak için
ter dökülen günlerden birisi daha.
... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.
./.
yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
bir insan kendini öldürse
cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
ancak beni kendim, benliğim değil,
senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.
./.
benim ki gitmek değil,ne münasebet.
bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
insan nefesinden kaçabilir mi ?
hayata anlam katandan,
hayatı zehir eden olur mu ?
./.
parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
payımıza ağlamak çıktı.
tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
en iyi o anlıyor ya esasen
ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
delirmek gerekiyor, fora delirmek !
./.
uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
gözlerimin içine bakışı bir garip,
dişlerimin arasında dolaşan utanç.
ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.
./.
... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
dudaklarını başkası öpüyor böylece.
deliriyorum böylece, sayende. -
1699.
+1gecenin meşru saatlerinde yazmak için
ter dökülen günlerden birisi daha.
... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.
./.
yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
bir insan kendini öldürse
cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
ancak beni kendim, benliğim değil,
senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.
./.
benim ki gitmek değil,ne münasebet.
bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
insan nefesinden kaçabilir mi ?
hayata anlam katandan,
hayatı zehir eden olur mu ?
./.
parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
payımıza ağlamak çıktı.
tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
en iyi o anlıyor ya esasen
ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
delirmek gerekiyor, fora delirmek !
./.
uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
gözlerimin içine bakışı bir garip,
dişlerimin arasında dolaşan utanç.
ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.
./.
... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
dudaklarını başkası öpüyor böylece.
deliriyorum böylece, sayende. -
1698.
+1gün oluyor
damarlar da dolaşan
kan
intiharın süslü ve alımlı
vitrininden etkileniyor
eski pervazların sökük
tahtalarına asılıp
pes etmeye yönelik
notların arasından akıp
gidere doğru yol yapıyor
parkelerin arasından
denizi yaran bir peygamber gibi
geçerken ayakların
ne kadar kutsal ve güzel
ellerin arasından kaçıp giden
koca ömür ne kadar suçlu
dahilerin arasında bir kuş gibi
oturmuş şiir yazarken
yaşanmışlıklardır aslında
yaşamımızı engelleyen
yegane varlık
dedirtiyor insanoğluna
an öylesine geliyor ki
gırtlağımıza
öylesine basıyor geçiyor ki
şah damarımızın yeşilliğinden
dayanmak
koca bir orduya güvercin yöneltmek kadar
bedbaht ve asil kalıyor
sırasıyla karşımıza dikilmiş dağlar
ufak bir çocuk gibi yıkılıyor ve
tezgahın arkasından ufak bir kaçamak
bakışla göz kırpıyor
mutsuzluk
kaburgalarımızın çöküntülerinde
karınca yuvalarını eziyor
yalnızlık
gün geliyor
yalnızlık
sonsuz bir okyanusun
çarşaf gibi önümüzde serilmesi oluyor
kapının eşiğine bir evrenlik şiir
bir küçük şarap ve
kendimi esir bıraksam diyorum bazen
fakat bu öylesine üzücü ki
kapıyı sen değil
başkası açar
bende bu kader oldukça -
1697.
+1hayat bizden bezmişTümünü Göster
biz hayattan kardeş
oysa diyorum şimdi
parasızlıktan şarapsızlık
hem en kötüsünü dahi alamamak
kardeş, parasızlık kötü
bir basma etek çalıp
üstünde nasıl duracağını hayal etmek
fakat eteği üstünde görmemek
bir huurya öylesine hediye etmek
acı budur işte kardeş
buruk acı
aklımın öte taraflarında
kederli filmin bir repliği
zaman gerekli yaşamak için
zaman yarin yanağında goncadır bana
eve girince beynimden vuruluşumun
kaçıncı seferi bu kardeş
kalbime sigarasızlığın mıhlanmasının
kaçıncı seferidir bu
bir dilencinin doyma hayali kadar
uzaklıkta duruken o hayat
cebinde bozuklukların sesini çınlatarak koşan çocuklar
yanından geçtiğin kedilerin
denizde boğulmayan balıkların
bir gün öleceğininin farkına varmak gibi
parka koşan ve gülümseyen çocukların
polislerin ve pamuk şeker satanların
hepsinin öleceğinin farkına varmak kardeş
devamı olmayan bir mimik hareketi
yazılmayan her ne varsa sahnelenen
dar ağacının yeşilliği var ya orada
zehirsiz bir ok yüzünden mi öleceğiz yani
sirenlerin kızıl ve mavimsiz karanlığının
ne önemi oluyordur ki uçan kartal için
dizlerinde yaralar vardı kardeş
dizlerine yatamayacağımı anlamam demekti bu
yani sahilin ortasına bir iran halısı atıp
dudaklarımızın arasına bir cigara çalıp
eğer ki okuyamayacaksak şiirleri
hep aynı şeyleri yazmanın ne güzelliği var
ırzına geçmeye hazır olunan bir gece daha
dağların mor esmerliğinde sakallı binlerin
iğrençliğini ezen yeşil adamlar yaşasın kardeş
yeminli bir katilin kurşunu ne kadar güzergahlı
ne kadar gerçekçi ve kanlı ise
benim yaşama sevincim o denli buruktu işte
bir bodrum katında sonsuzluğu hayal etmek
kardeş altı metrekare de evreni sığdırmak
bir kadının dudaklarına
siyah poşette duran bir bira ve karbonat
siyah poşette duran güzel küfürler ve
anam avradım olsun vuracağım
diyen adamların tutarsız yeminleri
bak bunlar gerçektir ki
bunlar öylesine gerçektir ki
kazakların kolları uzun olsun ne fark eder
yine de kıyar o adamlar kadınlara
akşam verdiği yeminleri
sabahları kadınların göğüslerinde unutan
sarhoş ipsizlerin şeref yoksunluğudur
yaşamın bir fotoğrafı
hayatı kuponların sayılarının arasında
yumruklayan adamların umudu ne kadar ise
haneler de yaşanan öylesine gerçekti
çimenli ve kahverengine çalan
pembe duvarlı sokaklarında yürürken kentte
kardeş öylesine ilan veriyordu ki namus
geçilmeliydi izahına
zürriyeti bozuk hayat
aklımızın sol yanını çalıştırıp
çorbacının açık masalarında bozuklarını yere döküyordu
buz gibi gerçekti burada ölümler
mezarına dökülen şarapları içemediği için
parmaklarını yüzüne gösteremediğim
bir pazar sabahının ne güneşi vardı bana
eve dönmekte güzel olmuyordu sonra
kardeş bazılarımızın evi dahi olmuyordu
kodeste koca bir gece geçiren adamlar
polislerden sigara isteyecek kadar basitti aslında
kardeş hayat bile bitiyordu
aşka sevdaya yarın da bakılır
sen bugün içkiye söz ver
kolonyanın keskin kokusunu akciğerine çeken
mecburi alkoliktik aslında
bırak ölüm olsun gelen
mütemadiyen zehirlenen rüyaların
içerisinde gezinir cepsiz babalar
üç cizgili hayatın birasında kardeş
basittir aslında
kapital odasında bir kızıllık
bozuk atıyor ya ne basitlik bu
sen boşver bu olanları kardeş
güzel şeyler de oluyor hayatta
haytaların beceriksiz sevişmeleri dahiyene
yorumlarını katar kardeş bu koltuklar
bir pencereye yaklaşıp sigarasız kalacaksak
yağmur vururken camı aşıp tam göğsümüze
sigara yakamıyorsak eğer
yaşadım dememeli sorgu da
küçük ve gri boyalı bir odaya yukarıdan sarkıtılmış
az ışık ve sorulan sorular
yerlere dağılan biraz fikir ve kan
çıldırtacak bu hayat bizi kardeş
bilmem kaçıncı kez kovulacaksın işinden
sonra dikiş tutmayacaksın hayatta
bir de mutluluk bekleyeceksin
mahvetmişsin hayatın sunduğu fırsatları
bir de yeni bir renk mi arayacaksın kardeş
ne o güzel günler gelecek ne de
sen hoyratça kullanabileceksin sigaranı
yahu kardeş
şöyle güzel küfürden sonra ne kalır elimize
gelmişine geçmişine ağır sövdükten sonra
ne geçmez ki elimize
yumruklarını sıkıp terk ettikten sonra
dişlerin çatlatmıyorsa hayatı
rahman akmıyorsa gölgemizin sırrından
babamız ellisini geçmiş bir emekli ise
ve henüz bir mutluluğun kalmamışsa elinde
ellerinde duran onca papatyanın ne manası var
sen kardeş sen
çok uzun yazarsın da
kimse okumaz ya
hani sen yazdıktan soran bir sigara yakar
arkana yaslanır
yazdıklarına bakar ve
ne güzel oldu bu şiir dersin de
kimse okumaz ya yazdıklarını
işte bunu fark edip
yorulursun ya burukluktan
ne manası var ki yazılanların
sen burada oturup birşeyler karalarsın ya kardeş
birisi senden kilometrelerce uzaklar da okur yazdıklarını
sen ne hissediyorsan o da aynısını hisseder ya
işte bu yüzden yazmak gerekir
işte bu yüzden güzeldir şiir. -
1696.
+1insanlar ve toplum 'çıldırmaktır'.benim ruhani kaçışım ve ortadan kaybolup 'kendimi bulma' hikayem çok eskiye dayanmaz aslında. herkesin yapması gereken bir şeyi yaptım bende. uzaklaşıp,düşünmeye ve daha fazla acı çekmeye ihtiyacım vardı. bende tam benim gibi bir insanın yapması gereken şeyi yaptım;Tümünü Göster
kaçtım. çünkü her şey aşikardı. eğer kaçmazsam bu acı beni körükleyecek ve kendimi vurmam için bir bar tuvaletinde ruhuma yumruklar atacaktı.
kaçıp uzaklaştığımda yani
işimi, arabamı,evimi, kalemlerimi,oturduğum semtin futbol takımını,at yarışı kuponlarını, klozetimi ve aşık olduğum kadını ardımda bırakıp,ne kadar süreceğini bilmediğim bir yolcuğa çıktığımda kendime ;
-işte gitme vakti geldi. büyük ihtimalle her zaman yaptığım şeyi, pişman olacağım şeyi yapıyorum ancak pişmanlıklar bir adamı ya öldürür ya da daha güçlü yaşamasını sağlar. belki döndüğümde semtimin takımı bir üst lige çıkmış olur, yeni bir iş bulurum, pahalı kalemler alır, yeni bir eve çıkarım belki de.hatta at yarışını bırakıp, poker oynamaya başlarım, yeni bir ev yeni bir klozet demektir sanırım.bir şey unutuyorum. aşık olduğum kadın ne olacak.en çok ona yazık değil mi ? zavallı, beni nasıl da seviyor. oysa ben bile kendime onun kadar özen göstermiyorum.en çok onun için üzüleceğim. sorumsuz bir davranış sergileyeceğim açıkça ortada geri döndüğüm de belki evlenmiş olur. belki hak ettiği maaşı aldığı bir işi yeni model bir arabası olur. çocuğu ve eşinin yanında mutlu bir şekilde yaşayabileceği büyük bir ev alıp beni hiç düşünmez ve 'iyi ki de gitti, yoksa büyük bir hata yapacaktım o serseri yüzünden' der. böyle düşünmesi onun için daha iyi olabilir sanırım. belki de büyük bir buhrana girer. koca bir DEPRESYON. intihar bile edebilir çünkü o duygusal birisi. sağ arka bacağı kırılmış bir kedi için bile saniyeler içerisinde gözleri dolan ve 4 gün uyuyamayan bir kadın. aslında düşünüyorum da o annemden sonra gördüğüm en güzel kadın. annem güzeldi çünkü beni çok seviyordu ve bunu bir karşılık beklemeden yapıyordu.o ise çok güzel çünkü annemden bir farkı yok sanırım.ben ne zaman fevri bir davranış yapmaya kalkışsam tüm şefkati ve olgunluğunu yanına alıp karşıma dikiliyor. bunu öylesine güzel yapıyor ki onun dediklerini yaparsam mutlu olur diye düşünüyorum ve söylediklerinden başka bir şey yapmıyorum. kalıplara sığamazdım genelde. okulda böyleydi, asker de böyleydi.iş hayatımda, babamın karşısında ve hipodromda böyleydim. ancak annemin ve onun karşısında istedikleri kalıba girmekten heyecan duyuyor ve mutluluk yaşıyorum. belki de bu aşkın farklı bir yaşanış öyküsü gibidir. aşk,her insanda farklı reaksiyon gösterir. bazen birisi size öylesine aşık olur ki,sizden başka bir şey göremez.siz ne yaparsınız ? onu bırakıp gidersiniz. sizin için ağlar, damarlarını keser, kimseyle konuşmaz, yemek yemez, alkol tüketir sonra ne olur biliyor musunuz ?
sizi unutur ! bir an da uyandığında zihninde sizden farklı şeyler olur. havanın ne kadar güzel olduğunu,aç olduğunu, sigarayı azaltması gerektiğini, işe gitmesi gerektiğini belki de tuvalete gitmesi gerektiğini düşünür. sizi unuttuğunun farkına bile varmaz. inanabiliyor musunuz ? sizden nefret dahi etmez. sonra siz geri gelir ve onu tekrar öpmek istediğinizi,ona tekrardan sarılmak istediğinizi belirtirsiniz.o ise size yabancı gözlerle bakıp ;
-artık senden nefret bile etmiyorken, nasıl olurda tekrar sana sarılabilirim.git.der. önce bunu umursamaz ve önemsiz olduğunu düşünürsünüz. yeni bir ilişki yeni bir kadın veya erkek için yola koyulduğunuzda, kalbinizde bir yumru hissedersiniz ve onu ne kadar özlediğini gelir aklınıza. öyle bir acıdır ki bu,ölen birisini özlemek gibidir fakat bu sefer ölen kişi sizsiniz. işte bu duruma düşmemek için, bunu yaşayıp, ölmemek için düşünmeye ihtiyacım vardı. onunla konuşup gittiğimi ancak geri döneceğimi ona söylemeliydim.onu yüzüstü bırakıp kaçamazdım.o,bunu hak etmiyordu. evinin önüme gittiğimde kol saatim 2:47'yi gösteriyordu. üçüncü katta ki evine koşar adımlarla çıktım.ne kadar çabuk olursa öylesine acısız olurdu.7 numaranın kapısını çaldım. açılmadı.bir kere daha,bir kere daha ve tam zile bir daha basacaktım ki kapıyı açtı. üzerinde pembe bir gecelik vardı.sol eli ile gözlerini ovuşturup ;
-hoş geldin. gecenin bu vakti geldiğine göre ya çok içtin ya da kaleminin ucu kırıldı. hadi içeri gel.
içeri girdim. uzun holden sağ tarafta ki oturma odasına girdim. evinde televizyonu yoktu.ev sahibinin televizyon için yaptırdığı dekoru kitaplık olarak kullanıyor bazen de çerçevelerini koyuyordu. koltuğa oturdum ve sigara yaktım. kapının önüne gelip sigara yaktığımı gördü, mutfağa gidip ağır ve cam bir küllük getirdi. önce sol tarafına oturup koluma girdi ve yanağımdan öptü. dudakları hala yanağımda iken derin bir nefes aldı ve ;
'seni çok özledim.iyi ki kaleminin ucu kırıldı.'dedi.bir haftadır gelmiyordum. sanırım bende onu özlemiştim. yanına gelmedim çünkü çalkantılı halim ile onun kalbini kırıp, ahmakça davranacağımı biliyor, üzülüp ağlayacağını düşünüyordum.
gülümsedim.'geç, karşıma otur. konuşmamız gerekiyor dedim.'bir şey söylemeden karşıda duran koltuğa oturdu ve uzanıp sigaramdan aldı. sigarasını yakıp gözünü kırptı ve gözlerini bana dikti. masaya biraz daha yaklaştım ve sigaradan bir duman çektim. söze girdim.
-gitmem gerekiyor.
şaşırmıştı. zaten yarım bir varlıktım onun yanında. bazen aylarca uğramadığım oluyor, bazen ise aylarca onun evinde kalıyordum. ancak hiçbir zaman karşına oturup 'gitmeliyim' demedim.oda masaya doğru yaklaştı ve
-nereye gidiyorsun ?
-bilmiyorum.ama döneceğim.
-hayır hayır. anlayamıyorum.analiz edemiyorum şu an.gecenin bir vakti aşık olduğum adam geliyor,onu öpüyorum onu ne kadar özlediğimi söylüyorum ve o 'gitmem gerekiyor' diyor. merak ettiğim şey bunun bir ayrılık olup olmadığı.
-ben gidince birisi ile birlikte olmanı doğal karşılarım. geri döndüğümde 'neden beni beklemedin' diye sormam. zaten beni beklemeni falan da istemiyorum senden. başkasına aşık olursan bunu anlayışla karşılarım.
-yani şimdi ayrılıyor muyuz biz ? sen gitmek istiyorsun diye üstelik.bu yaptığın sorumsuzluk değil mi yani ? bana bir kere bile 'seni seviyorum ' demeden gidiyorsun. yıllardır birlikteyiz, BiRLiKTE GiBiYiZ ve bana bir kere bile seni seviyorum demedin ancak ben bunu hiçbir zaman kötüye yormadım. biliyor musun, beni sevmediğini anlamalıydım.ben hep senin beni sevdiğini fakat bunu söylemekten hoşlanmadığını sanıyordum. davranışlarınla bunu yapmanı bekledim ve ne zaman umutsuzluğa kapılsam hep bir şey yapıp inandırdın beni.ben senin için uykusuz kalıyorken, gecenin bir vakti uyanıp sigara içiyorken, seni düşünmekten işimi yapamıyorken-çığlık atarak ve ağlayarak-SIRF SENiN YÜZÜNDEN, BANA YAŞATTIĞIN STRES VE ACI YÜZÜNDEN SiGARAYA BAŞLAMIŞKEN,sen çıkagelip,'başkasına aşık olursan bunu anlarım' diyorsun.sen beş para etmezsin. sana verdiğim değerden ve aşktan nefret ediyorum. iğreniyorum senden. gibtir git bu evden ve bir daha sakın geri dönme.
yavaşça ayağa kalktım ve sigaramı söndürdüm. elleri yüzünde ağlıyordu ve hıçkırıyordu. saçları önüne düşmüştü. kemerime sıkıştırdığım sedef çakıyı çıkardım ve masaya bıraktım. birkaç adım attıktan sonra dönüp ona baktım ve ellerini yüzünden çekip bana attığı bakışı gördüm. bazı anlar vardı ki insan zamanı geri alıp en başa dönmek ister. olayların en başına. bazen birini öldürdükten sonra, bazen arabası ile bir çocuğa çarptıktan sonra, bazen babasına tokat attıktan sonra, bazen patronuna bağırmayı onu başı öne eğik bir şekilde dinledikten sonra. benim zamanı geri almak istediğim an tam olarak bana bakış attığı andı. nefret ve pişmanlık dolu bir bakıştı bu.siyah gözlerinin her tarafı kırmızıya bürünmüştü.o an durmak ve ondan özür dilemek istedim ancak yapamazdım bunu. nefreti ve hatalarım ile beni boğar ve yok ederdi. kapıdan dışarı çıktım ve az önce 'olsun da bitsin' halimden eser yoktu. yürümek değil, sürünmek istiyordum. ancak bunu yapamaz, kendimi böylesine yok edemezdim. hemen eve gittim ve bir bavul hazırladım. hayatımın en uzun ve en iğrenç yolcuğu başlıyordu ve eğer bu yolculukta kendimi vursam, döndüğümde aşık olduğum kadının halini görüp kendimi vuracaktım.2 büyük bavul hazırladım. birisi elbiselerimin olduğu ufak bir bavuldu.7 pantolon,4 gömlek,5 tişört,1 parfüm,2 şapka,2 paket tıraş bıçağı ve 1 kutu tıraş köpüğü. büyük bavula ise birkaç iç çamaşır ve 6 karton sigara,8 paket kibrit,3 çakmak,70'lik bir şişe viski,bir cep votkası,bir kol saati,iki bardak ve 23 adet fotoğraf destelik bir fotoğraf albümü koydum. işte,paramın yarısından çoğunu bu bavullara harcamıştım ve cüzdanımda az miktar da para kalmıştı.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 21 12 2024
-
elması neyle delebilirim
-
bakıp bakıp gülersiniz diye
-
oglu ddos atarken yan odada cekirdek
-
devlet kuramadiklari icin nufus artirma
-
kalbim agriyor stresten amg
-
zalianzurt o tahinin tarifinibi daha de ile
-
kadinlar niye instagramda kendi fotolarini
-
kirk bitti mi bu akşam
-
memati kim şımartı sözlüktekilere sövüyor
-
bi tanidigimin dedesi gençiken
-
cccrammsteinccc bu foto sana kimii
-
geyy öldürmekk
-
melek dayı neden sürekli şukulanmak istiyorsun
-
mentalcel salagindan sıkıldım
-
indiregannick gey pişlik vurdum kavga kan
-
sözlüğü en son 2017 de
-
memati seni sevmiyorum ama abin olarak uyarı
-
kafeye gitmis elinde kahve bardagi
-
mk sözlüğüne güvenlik önlemi alınamıyor mu
-
beyler p0rn0 film bağımlısıyım
-
salata yerken limon çekirdeğinin ağza gelmesi
-
soğuk 1 kış cumarte sisi ve 49 üye
-
memati mod olsun kampanyası
-
beyler endonezyalı bir kızla evleneyim mi
-
hakkariden çıkıp istanbula gidebiliyorsan
-
beyler amerika nın hangi eyaletinde
-
ıçine pis döllerimi boşaltmak istiyorum
-
bayan pamir 3 5 foto at yolumuzu bulalım
-
indregannick ve kamyoncukamil ilişkisii
- / 2