-
1426.
+1senden arta kalan vakitler deTümünü Göster
birkaç nefes yani
öfkeli oluyorum
ışık saçan kokunun
arasında sağnak yağmura tutulmuş
parkalı bir adam olarak
teninin sokaklarında dolaşmak
senin kadınınlığının kutsaliyetini bilirim
ki
amonyak çiçekleri de tanır seni
masalar
alkoller tanır
sen çok yükseklerde
ben zemheri bir kuytunun dibi
kaçık bir serseri
nasıl uyanmak isterse ki
tanrı sıkıp yakasını
atar ya sokağa
işte öyle tut
öyle sık
sende ellerimi
kızıllığın lavdan ne farkı var
bir sigara bir de şarap var
ezilmiş bir üzüm tanesi kadar
mağrur fakat gururlu
çöplüklerin üzerinde uçuşan
bir çift martının gözleri
diplerde boyasız ve mat duvar
o duvarı aştık mı ki
o duvarı aşmak
özlemin bitişi
çiçekler biriktir bağrında
çay ocakları
şiirler
kurşun ve tabancalar
hepsi ne kadar gerçek ve
tuzlu bir avuç su gibi
çay ocaklarında ki serseriler
açık çay seven bir huur gibi
ellerinin soluk ve bitkin renklerinde
sen kitapların arasında
ben sıcak ve nem eşliğinde
şu geceler olmasaydı belki
ne sen kalırdın içinde
ne de hayat denilen şu illet
otursam bir gece karşına
bir kussam ki
hiç bir çelik öyle kararmasa
ben bir hiçim desem
senin büyüklüğünün karşısında
ben bir kimse değilim
senin tek bir nefesin karşısında
benim ne bedemin
ne nefesimim
en ufak bir önemi yok
billahi
senin bir saç telin kadar dahi
önemli değil şu aciz adamın bir ömrü
öyle bir yalnızlık giyinmişiz ki
bin beden büyük gelir üzerimize
ışığın vurduğu duvarlın
kavuşmanın şarkılarının yazılı olduğu
kalbinin o
masmavi duvarı
bir ben mi dokundum sanki
bir ben şarkına dağıldım
bir ben mi gördüm
sende ki o varlığı
her adam bakar senin göğsüne ancak
kaçı görür benim gibi
yalnızca kalbini
sen bir gün
uyandığında yanında bir mutluluk
diğer oda da ufak bir mutluluk beşiğinde
belki bir boşluk belki de
bir dudak öpeceksin
mutluluk doldurup taşıracak seni
beni bıçakların arasından çekecek o mutluluk
çekip gitmeye haber vermiyorsun
ben en ufak bir ateşine bakarım
sen mutluluğun kokusunu çekerken
ben ciğerlerime dolan soğuk havayı
öylesine soluyup bırakacağım
hangi adam şiir yazar sana
kim bir kadından fazlasını görür sende
bir baban sever seni böyle
bir de onun azı ben
bana böyle anlatmadılar
ne kitaplar ne şaraplar ne filmler ne öğretmenler
sevgiyi
aşkı
mutluluğu
anlattılar da
onları kaybetmeyi anlatmadılar
sevgi durup bir hayatın sokağında
umarsız bir an da kaybetmek demekmiş meğer
tuzlu bir su içip
ciğerlerinin yanışını izlemekmiş meğer
seni uzaktan ve
gizlenerek izlemekte buymuş meğer
seni uzaktan ve gizlenerek izlemek
mutlulukmuş meğer
sen iyi bir insan olacaksın
bir evin
bir aile
ne bileyim işte
bir adama ait olacaksın
bir yer bir mekan olacaksın
vergi levhan
işin
maaşın
araban ve saygınlığın olacak
benden gelmeyen
bir kumral çocuk
anne diyecek sana
ben olmayan birisi
eş diye haykıracak gözlerine
ben ise izleyeceğim bunları
ben iyi bir insan değildim zaten
bir işim olamadı
okulumu bitiremedim
seni anlayamadım
konu ben değilim
konu
anlam
madde
mana
gökyüzü
mavi
şarap
sokak
ışık
şarkı
şiir
hepsi sen
bunların hepsi
eşittir
hayat
hayat
eşittir
sen
ölüm
eşittir
gözyaşın
benim vatanım sensin
bir mutluluğun ucundan tuttuğunu
bir cinayet mahalini değil de
bir sevgiyi mali meskun tuttuğunu bileyim
tek bir nefes almam
bilsem ki
bir adam seni benden çok seviyor
bileklerimi keserim
üstelik haberin dahi olmaz
canını yakacağımı bilsem
bir dakika gelmem zihnine
yok ederim kendimi
soyutlarım bu dünyadan
ben artık iflah olmam
bu dünya toparlamaz beni
ne çay ne de şiir adam etmez beni
benim sakallarım uzun artık
ucuna hayal takılır
ben parkamı çekip göğüs kafesime
gezindiğini bildiğim sokakları arşınlarım
okuduğun kitapta ki
en az role sahip karakter olurum
ben bir dünya olurum da
sen içinde bir orman olursun
ne bir tırtıl kelebek olur
ne bir fidan ağaç
ben içinde gezen bir meltem
vururum
gecenin yorgun vakitlerinde
sonra bakarsın
bir ihtilal olur
namlusu soğuk
bir kelime doğrulur
senin adının geçtiği yerlere
senin adının geçtiği yerler
en özgür yerler. -
1427.
+1sahi bunları hepsi,
köküne kadar gerçek
bir şeyler yaşamışlar ve
hayat bu hale getirmiş insanları.
yumruklar ve kan
inanabiliyor musun ?
geceden bile daha gerçekçi
... CESETLER.
ölmek nasıl mümkün olur ?
muhteşem bir dolunayın ortasında.
ölüm sevişirken gelmeli,
gülerken veyahut koşarken.
sevilmenin hafifliği uyuklarken
banktan, hayata dair aforizmalar
okunmak için değil,
hissetmek için yazılmalı !
aşk için, sevgi için,
birazcık halüsinasyon için
hippiler için,
tuvalette ölenler için
çöpçülerin tükürdüğü kaldırımlar için
... YAZILMALI.
kayaların üzerinde duran izmaritler,
kısacık hikayeler, alabildiğine sonsuz !
yasalar ve isyanlar için,
ölümsüzler için.
-ki vardır ölümsüzler
bir bayrağa sarılı, güzel insanlar için.
./.
haplar, huurlar,bitirici hamleler.
bir şiir,bir kere yazılmalı,
tek seferde bitirilmeli.
./.
bazı yalnızlıklar ;
pıhtılaşır. tutunup,sıkar insanın boğazını.her insan yalnızdır.bir odanın içinde gardırop ve perdelerin arasında öylece yatağına uzanmışken yalnızdır insan. bütün bir kalabalık sırf o var diye çığlıklara boğulsa, sırf o var diye kahkahalar atsa da,milyonun içinde yalnızca bir kişi ekgibse gözünde 'tüm insan oğlu eldir'. -
1428.
+1... RUKNETTiN.Tümünü Göster
kocaman ütopyaların sesleri vardır
ütopyaların vadileri
kocaman atlar vardır
... ruknettin.
aynalar kötüdür
bilirsin
acı verir aynalar bize
sonsuz yeşillik ister göçmenlik
koşarak gider gitmek isteyenler
sende gitmek istedin mi
sahiden ruknettin :
neden gider en sevilenler
en sevildikleri an da ?
sigaralar vardır, ıslah evleri
çıplak çocuklar da
otel odalarında ölenler de vardır
ruknettin :
biz nerede bıraktık
güzelim hayallerimizi ?
hangi namussuz fesleğenin
hangi yıkık meyhanenin masasında
hangi kadının yarısında
... bıraktık ?
olmaz böyle RUKNETTiN !
böylesi acı olmaz
kalp dayanır mı
sen söyle !
dümdüz ovalar
sahici ölümlere gebe olur mu ?
yeşiller ölür mü
RUKNETTiN ?
inanalar mı öldürür hep bizi
inançlı geceler,
söylemesi imkansız şiirler
-mutlak seveceksin-
diye haykıran güzel insanlar
olmaz RUKNETTiN !
-mutlak sevenler-
ölmezler.
unutulmazlar.
bacası yanan evler
tutuşan karakollar doğuruyor
ne kadar yazık.
kötülük RUKNETTiN !
kendi ellerimizle yarattığımız
kötülükler.
kör olsun, toprak olsun
bir bardak su olsun mutluluk
... cehennemin kör kuyusunda.
RUKNETTiN !
saçlarının teline kadar
yani merdivenlerin
büstlerin karşısında
bir paket sigara kadar
RUKNETTiN !
çocuk çığlıkları duymuştum
terk edilme şarkıları bunlar
./.
sekiz senesi RUKNETTiN !
kısacık bir ömürdür sekiz sene
insan, uyumaz
yorulmaz, acıkmaz
ölmez ulan, ölmez
ancak
sekiz sene sever RUKNETTiN !
böylesi uzak iki insan
inşaatlar girer aramıza
folyolar ve kibritler
can yakar evren RUKNETTiN !
en çokta bizim ki yanar
aşk,
sigara bile yakamaz ama
kocaman bir adamı yakar.
neyimiz kalır geriye RUKNETTiN !
unutulanların neyi kalır geriye
sevebilecekler var,
çok sevecekler, sevgiden ölecekler var da
sevilenler hak eder mi RUKNETTiN !
sen bir gerçeksin
içimden ötede
kocaman bir okyanus gibisin
beni bilensin
sigara içmeyi bilmeyensin
yarım kalan
sen gerçeksin RUKNETTiN !
göğsümü delen binlerce cenaze
gerçekliğin ta kendisi değil midir ?
./.
otoritelerce kabul görmemiş
tertemiz insanların
kabul görmeyecek özürlere
efendi olacağı günler gelecek.
diz çökmeler, kutsanmalar
mide bulantısı,
hepsi nefret RUKNETTiN !
sustalı kadar nefret.
... ancak unutulmaması gereken sahi yaşanmışlıklar vardır ki ;
insanı ayakta tutan onlardır işte.
RUKNETTiN sahiciliktir. gözleri gören, biraz da olsun sevmiş, sevilmiş insanların
gerçek yaşanmışlıklarıdır o.
belki de hiç sevilmemişlerden olanlar, çirkinler değildir. sevilenler çirkindir belki de.
kemanlar çalındığında, merdiven başında ki hayat kadınları dahi
dansa kaldırıldığında,en temiz duygularımız uyandığında yani :
RUKNETTiN bizi ayakta alkışlayacak. siyah paltolu, yeşil gözlü, ölümsüz bir derviştir belki de.
gezer ufacık dünyayı.
dünyayı ufacık yapanlar da bizleriz, uzak kılanda. uzak olan nerede ise
dünya bizzat orasıdır.
... şayet ölüler kalkar da yerlerinden, kemikleri sızlayarak değil de,kalpleri sızlayarak af dilerler ise
RUKNETTiN inanır tanrıya,diz çöker.
bir çöldür belki de,yalnızlıktır.
kendi içimizde olana teslim olma yasasıdır. içimizde olan bize bırakılmıştır.ya büyük bir çöl ya da sonsuz bir okyanus.
başka satırlar da okuduğumuz müthiş çarpıcı aşk hikayeleridir. hiçbir kimse olanların, imrendiği acılar dahi vardır.
yalnızlık olmasın, aşk acısı olsun diye
dua edenlerin duası kabul görmez de
ölü isteyenlerin gerçekleri kabul olur.
VE BiR GÜN,KENDi iÇiMiZDEN SESLENiRiZ ONA :
... RUKNETTiN !
SEN KOCAMAN BiR ÜTOPYASIN
BEYAZ ATLARIN VE KELiMELERiN YOKMUŞ MEĞER,
MEĞER SEN
NE BÜYÜK BiR KANDIRMACA iMiŞSiN.
TIPKI ;
KENDiM GiBi. -
1429.
+1papatyalar
namluların ucunda
sen
deniz kıyısında
fotoğraflar elimde
bıçak sırtında nefesim
sersefil ettim
çiğnediğim toprağı
çehrende bir üslub var
bir jargon var nefesinde
bir ben anlarım
bir ben bilirim sanki
nefesinin dilini
saçların dağılan
yaz rüzgarları
bir beni serinletir sanki
ağzından çıkan her yıkım
bir beni yok eder de
bir diğerine yaşam bahşeder
adımı
eşgalimi ve bir şiirimin
satırını hatırlaman yeterdi bana
oysa ki ben
senin
saçlarının her bir telini
ellerinin her bir parmağını
hislerinin her kıpırdayışını
ezbere çizerim bir şiire
sen
bir deniz kıyısında
serinletirken bedenini
cehennemi yaşatıyor burada
sevdiğin çiçekler bana
koşuyorsun
hem de çok hızlı koşuyorsun
ancak
bana doğru değil
gün ışığında
kara geceleri hapsediyorum
bıçak sırtında yaşıyorum artık
ellerimi tuttuğun her bir gün
yanımda güldüğün her saniye
aklıma mıh gibi çakılı da
gittiğin gün koca bir kente
sığmıyor
benim ağlamamın
canımın yanmasının
bir manası ve önemi yok
sen güleceksen
sen bir nebze mutlu olacaksın
hiç durmasın koca bir ordu
namlusunu şakağıma dayasın
tetik parmaklarımın ucunda dursun
düşünmeden tetiği çekmezsem
kahrolayım.
yeter ki
ölürken
aklımın her bir köşesinde sen ol
seni düşünmeden ölürsem
arafın kıyısında dolaşayım -
1430.
+1öyleyse uyanın ve bizi takip edin:Tümünü Göster
evrenin sonsuz güdüsüne doğru giden yolların yolcuları,
evet. sizler ve bizler. artık gitme vakti geldi.
bacaklarının arasında bir evren biriktiren kadın,
doğduğundan itibaren elinde çakı olan çocuk,
bu şehrin arka sokaklarında ölen her bir birey,
bir gece de tam 17 mekan soyan siyahi hırsızlar,
okulu bitirip bir iş kurma hayali ile yanıp tutuşan bürokrat çocukları,
polislerin kadınları ve huurlar,
tanrısızların en küfürbazları ve en yaramaz çocukları,
bir gece esrar çekmek için tam 5 psilikle yatmak zorunda kalan
mastürbasyonun kutsaliyetine dalıp, sonsuz yumruklar da ve
sonsuz taşaklar da uyanan sarışın kadınlar,
tırnak aralarında ki eroini emercesine bir kadının ayaklarına sarılanlar,
binlerce yerinden vurulan ve göz kapaklarında nefret taşıyanlar,
sakalsız ve kısacık saçlı gorsonlara emir yağdıran iğrenç patron çocukları,
mızıkalar eşliğinde denizin maviliğine yeşillik çalan denizciler,
biraz umut ve tok bir karın için deniz de boğularak ölmeyi göze alan
evli ve çocuklu siyahi adamlar,
onları bu hale getiren mazlum görünümlü burjuvaların yüksek beygirli arabaları,
dünyanın en uzun ve dünyanın en kısa ömrünü yaşayan iki bireyin buluştuğu ortak cennet,
bir binanın çatı katından çırılçıplak atlayan altın kolyeli adamlar,
şişesinden daha ucuz vodkayı deniz kenarında içip, gömleksiz bir şekilde denize girenler,
herkes aşık olduğu kişiyi ararken, dünyanın bir noktasında oturup sevişenler,
henüz yürümeyi dahi öğrenmeden küfür öğrenenler,
konuşmayı dahi öğrenmeden annesi ölen çocuklar,
bir çocuğa silah doğrultan askerlerin çocukları ve ailesi,
bir kız çocuğunun ırzına geçen yüksek rütbeli askerin kız kardeşi,
ortalıkta yalnızca kalabalık yapması adına bulundurulan garson,
yarı aç yarı tok bir şekilde hayatını sürdürmüş bir evsiz serseri,
iyi şiirler yazdığını düşünen şairleri kötüleyen köşe yazarları,
namlunun ucunda sürekli yaşama tutunmak adına yumruklar sallayan bıyıklı adamlar,
haklı olduğunu düşünen ırkçıların başına vurulan yalan ve yanlışlıklar,
takvadan uzak bir şekilde tanrısız ve bol yalansız yaşayan komiler,
bir şeyleri başardığınını düşünüp öğrencileri ezen profesörler,
hayatı boyunca ciks yapmamış bir rahibenin tutkusu,
bir huurnun yannan sevdası ne kadar ise hayata tutunma isteği o kadar olan bipolar,
rock müzik dinleyip, eski motel odalarında acı içinde inleyen uzun saçlı satanistler,
saçları bir türlü uzumayanlar ve saçlarının belinde toplayanlar,
dostlarını biraz eroin ve bir kadın uğruna terk edip
çöplükte ölmeyi göze alan esmer ve kısa boylu erkek müsvetlileri,
sürekli kavga eden bir eşin çocuğuna verdiği klagib önem,
hamamlar da kanser muhabbeti yapıp, kafalarını kazıtanlar,
hahamlar kadar acımasız ve bir yahudi kadar milliyetçi olan çingeneler,
politikacılardan daha zeki ve daha dürüst olan işportacılar,
kapı önlerinden ayakkabı çalarak biraz esrar ve ateş almak için uğraşanlar,
nezarethaneler de bitlenip,eve gitmeyi göze alamayanlar,
sırf hatırlara canlanmasın diye, sırf canı biraz daha yanmasın diye aşık olduğu kadınla yaşadığı eve gitmek yerine bir bankta uyumayı tercih edenler,
entel barlar da dostoyevskiyi anlamak uğruşan kafa yoranlar top sakallı aptalllar,
tolstoyun çocukları ve bizler, kanada sahillerinde ki yannan adam !
UYANIN VE GECENiN SONSUZ NEŞESiNE DALIN !
evren de olan güzel şeyler ve yaşanası bütün kadınlar bizim içimizden geçip, tanrılarına ulaşırken,BiZ,
acı, keder ve gam içinde yok oluyoruz !
ŞiMDi YUMRUKLARINIZI gibIN VE AÇLIĞINIZI UNUTUN !
NERELER DE KAYBETTiĞiNiZ ÖNEMLi DEĞiL ARTIK.
koca bir evreni kazanmak için, ellerinize güvenin ve her birlikte geceye dalın ! -
1431.
+2oysa işte bu
işte bu olmalı idi
hayatın gerçek saadeti
ellerini tutmanın verdiği gerçeklik
ve de
bir zamanlar olarak geçmesi
kısacık bir martı uçuşu kadar
bir rüzgarın saç yoldurması gibi
turuncunun göğüslerinden geçmesi kadar
kısacık bir aşk değil belki de
ömürlük bir savaş
kök salmış bir çınar ve
doğrulan namluların sahiciliği kadar
gerçek ve sonsuz
sahtelikten
kibirden ve sakalından arınmış olarak
cennetin kapısını aralayan günahsız çocuklar
avuç içleri deniz dolu anneler ve
ölüme meziyetler dizip, ayakta kalmak
şarap var bir de
kızıl şarap
... bazı geceler nasıl oluyor da
'bitsin artık' dedirtiyor insana
bazı şarkılar nasıl yapıyor
'başlamadı ki bitsin' diyor
ne kavgalar başladığı gibi artık
ne de sevdalar
bir ölüm gerçeği var ortada
öldüreni aşikar
... saçlarına dokunma saadetine
gözlerine gayretli bakmadan
ellerini yani
ellerine sevmeden dokunabilen
hangi ölümlü
neresi mümkün
yaşamanın en güzel yeri
bir şiir ya da bir ölüm müdür
nasıl yani, nasıl !
bu insanlar nasıl beceriyor
bizler kuytu köşeler de can verirken
sevişmeyi
bir materyal de sever
cisimler ve mana da sever
gider en ruhsuz olana tapar insan
dava der, inanç der
ayakta tutan değerler ya
iğrenç ve öteki ise
bizi ayakta tutanlar
ya sahte ise
zaten şu yarım yamalak sevişmelerimiz de olmasa
ne ayakta tutar ki insanoğlunu ? -
1432.
+1dönüyorken kanımızda,her ne olursa olsun, bizler buradayız. doğuştan kederli adamlar !
hayatın tokat dediği yok oluş seferinden dönmekte olanlara da selam olsun.o yolculuktan,o hicretten yarım şiir olarak düşenlere de selam olsun. birer tren garı bırakmak gerekiyor her sevdaya.her sevdanın içerisinde görülüyor biraz,her sevda da biraz acı yok mudur sanki ?
bir farkı kalmıyordu, yıllar geçince. bizler farkında değiliz ancak günlerimizi yok edercesine, küfürlere dolaşırcasına yok oluyoruz. dişlerimizin olağanca gücümüzle burada durup, direniyoruz.ne taaruzlar dönüyor, kalbimizin sonları yangın ve gam otağıdır. yukarıda bir yerler de onlar var, biliyoruz.bilincimiz yarı açık, yarı yok.bol duman ve ağır alkol arasında çiğneyip tükürdüğümüz kadın isimlerinde biraz da olsa sahaflık görmektir umudumuz. yitiriliyor ve kayıp dediğimiz ne kadar güzel gün varsa uğrunda yok oluyor işte.
adımız geçmiyor değil mi ? artık hiçbir masanın ayağında değiliz bizler. unutulmanın bir cigara yakmış hali gibi çingenelerin sarımtrak saçlarının arasında duran birer gülüz aslında. gerçeklerimiz de kayıp aslında. düşünüyorsun değil mi ? bir manası yoktu elbette.bir yüreğe böylesine bağlanıp uykusuz kalmakta manasızdı.
güzellikler bizimle olmuyor ve bunun farkındayız. bizler,doğuştan kederli adamlar. hiçbir kadının ten renginde kaybolmak kısmet olmuyor malesef. kelepçelendiğimiz yalnızlığın koyu karamsarlığı bizi öylesine sıcak tutuyor ki kurtulmak bir manasızlık hali alıyor. yalnızlıkta bir bağımlılık yapıyor ve toplum öylesine dar geliyor ki bir zaman sonra, içimizde yaşamaya başlıyoruz. aşk,güzellik ve savaş dahi içimizde, kanımızda dolaşıyor. öylesine bir hal alıyor ki bu,bizler artık soyut birer toplum oluyoruz kendi içimizde. bundandır ki canımızı yakmıyor tokatlar ve yok edilme çabası.
elbette ki biraz olsun dokunsalardı saçımıza biraz olsun fark etselerdi bizi, sevildiğimizi hissetseydik zerre kadar işte o gün bizler de olurduk. adımızla değil de,bir sıfat bağlansaydı gülüşlerimize belki böylesine düşman olmazdık her sarmaşığa ve kadına. -
1433.
+1ne yapalım ?Tümünü Göster
bizim için yaşamak böylesine zor olacakmış meğer.
bir çakmağın yanma anı gibi
hep parıltılı olsaydı ömrümüz.ne olurdu ?
ulu bir çınar ağacının altında uyanıp,
çıplak ayakla çimenler de yürüseydik. oysa,bu kadar basitti.
şimdi ne vardı ki bu betonların arasında ?
ne diye buralarda kalem oynatıyoruz ?
şu küçücük hayata sığmıyor işte,
bir kibrit kutusu kadar mutluluğumuz.
dalganıyordu şafak sanki dünya da ve biz
orada değildik. işte bütün dert buydu.
öylesine zor ve ehemmiyetliydi ki yaşam,
böylesine bir yük için fazla iyidik.
oysa basite indirgemiştik nefesimizi,
biraz ekmek ve sigara yeterdi mutluluğumuza.
oysa kadının yanağında ki bir gonca yeterdi.
buradan kovulma hissi olmasaydı her an,
biraz daha hızlı ve koşar adım olsaydık olurdu.
şimdiler de çok uzakta çocukluk ve turuncu.
griliğin arasında yaralansa dizlerin çocuk,
neye yarar ? bigibletin düşse, aşık olsan ve sigara alsan eline
neye yara bu griliğin arasında ?
parsellenmiş ruhumuzun üzerine bir nefes dahi çok görülürken,
bizler yalnızça tokluk yeter dedik.
oysa ki mutlu olmak için, hayattan çalmak gerekiyormuş.
bırak, sana öğretmesinler çocuk bunları.
sen öğrenme çalmayı.ve gerekirse mutlu olmayı.
hak etmeyenler mutlu olsun, senin aşkınla düşsünler.
sen yumruklarını sık, gözlerin dolsun fakat çalma.
ne var yani ? başarısız diye ansınlar bizi. hırsız diye değil.
çok birşey beklemediğinde hayattan, oluyorsun işte.
hem biz kimiz ki çok olanı isteyelim ?
bir kurşun da yetiyor bizi öldürmeye,bir sinekte.
bazen öylesine oluyor ki insan,bir aşk bile yok edemiyor onu.
fakat biz onlar değiliz,o insanlar öldü.
ve ne sayesinde öldüler biliyor musun ?
küçücük bir sinek.
./.
hayat basit bir gülümseden de ibaret oluyor,
basit bir pazar kahvaltısında
üzerine düşen evren ağırlığında ki bombalardanda.
bir bar taburesinden ibaret olan güzellikler gördüm
hayatta tutunuyorlardı.
ben hiç insan görmedim ki,mutsuz olsun, geceleri rahat uyuyan.
sıkıntısı olan insan da hiç görmedim ki,
göz altları karanlık olmasın.
hayat iki cepheye bölüyor ve savaş dayatıyor bize.
bir tarafta mutlular, diğer yan da mutluluğu arayanlar.
askerler kaçak, cepheler değişiyor.
bir kazananı oluyor belki de savaşın
hayat sahası.
bazen soruyorum da kendime, acaba tanrı
mutsuzluktan mı besleniyor ?
eğer öyle değilse, neden mutsuz bu kadar insan ?
gerçek mutsuzlardan bahsediyorum.
zeki olmayan mutsuzlardan.
bir de sahte mutsuzlar var ki,adımızı kirletiyor onlar.
hepsinden geçtim de aslında.biz böylesine mutsuzuz ya
bizi mutsuz edenler, mutlular mı acaba ?
onlar o saha da,bizler burada bir ufak cehennem.
olsun, hayat bizi mutsuz edenlere de mutlu günler yaşatsın.
vardır bu kadar insansın bildiğ,i yoksa kolay değil,
sigara yokken aşık olduğu kişiyi hatırlamak. -
1434.
+1mesela şu an ölmek, hiçbir neden yokken.
öylesine bir koltukta gözlerini yummak. sonsuzluğun kişiliğine.
oysa ki en iyi onlar bilirdi bizi, gözlerimizi kapatınca aklımıza gelenleri.
hiç aklımızdan çıkmayanların ütopik aşkları şimdi.
düşün ki,hepsini kollarımızın arasında tutuyoruz. düşün ki,onlar ölmüyor.
tüm sevilenler yaşıyor. mesela bunalrı düşünürken ölmek,bir yatakta.
kirlidir bu hayat, bilirsin.hiçbir şey yoktu, herkes kadar hiçbir şey.
ne olduğumu bilmiyorum,kim olduğumuda. kimsesizim işte o kadar.
herşey var hayatta fakat herşeyi yapan o anlam ekgib.
hayatın anlamı, olan biteni yazan kalemi bulmakta yatar ancak
bulunamıyor o kalem ve bir yerlerde kırılıyor.
zenci gırtalığının gölgesine o caz müziği yatıran kadınlar da yatıyor şimdi.
mesela şu an ölmek, gölgemiz dahi belirmezken.bir gece vakti.
ayağa kalkıp binlerce kelime yazmakta var, koltukta bira içmekte.
soyutluklar var biliyorsun o soyutlukları da.
bir çıkmaz da yaşamaktır en zoru. birine aşık olmak ancak onunla birlikte olurken dahi acı çekmek.
onunun yokluğunda da acı çekmek.bu,dünyanın en eşsiz fakat en güzel acı idi.
gelsinler üzerimize, tüm eski aşıklarımızı. ellerimizle boğduğumuz ne kadar acı var ise, gelsin.
karşısında dikiliyoruz işte, koltuğumuzdayız.tutmayın, gelsinler.
bu sefer ağlamayacağız, anlamları unutun, bizler yazacağız.
yokluğun ölen birileri var buralarda. mesela şu an.
bir anlamı yok bu olanların ve olmayanların.ben o olmayanlarım işte.
olmayan her ne varsa biziz. olmuyorduk işte, başarısızdık.
uyumayı dahi başaramıyorduk. utansınlar,uyutmayanlar utansın.
yüzlerimiz yok bizim,bir yüzümüz var ;
gerçeklik. -
1435.
+1kalbine dokunmadıktan sonra
ne manası var ellerine dokunmanın
şu kocaman dünya da
ufacık bir mana dahi yokken
hakikatten bahsetmenin
anlamı var mı
bu caddeler, sokaklar
insan teni ile kaynıyor adeta
hiçbiri senin tenin olmadıktan sonra
anlamı var mı
kalabalıkta kaybolmanın
geceler, meyhaneler,ney üfleyenler
sonra sabahı zor edenlerden olmalı
dişlerinin arasında kan dansı edenler
şimdi seni göremeden, zilini çalamadan
dünyayı kefenime soksalar
ne anlamı var
intihar etmekle eş değer olan bahçeler
şu köşe başları
sahiden de var mı mutlu insanlar
nasıl mutlu olunur
insan, nasıl mutlu olduğunu unutursa
ne anlamı kalır
sana bir şiir yazmalıyım
sonra bir tane daha
ellerim sonsuza uzansa da
göğüs kafesinden uzansam
eğer senin göğüslerin değilse
ne anlamı var
bir vakit her şeyimdin
herkesimdin
nasıl oluyor da
şimdi yanımdan dahi geçemiyorsun
bu şehir,bir hırsızla bir polisi
aynı sokakta kesiştiriyor da
benimle seni nasıl aynı sokağa çıkarmıyor
senin içinde hakikat var
yıllar önce kaybettiğim bir ömür var
sahiller var içinde
başkası kaburgalarını kırıp
çığlıklara uzanıyorsa içinden
kalbimin atmasının ne manası var
her gün binlerce şey görüyorum
maddeler, sigara,şiirler görüyorum
senin gözlerini göremedikçe
bakmanın ne manası var -
1436.
+1insanlar ve toplum 'çıldırmaktır'.benim ruhani kaçışım ve ortadan kaybolup 'kendimi bulma' hikayem çok eskiye dayanmaz aslında. herkesin yapması gereken bir şeyi yaptım bende. uzaklaşıp,düşünmeye ve daha fazla acı çekmeye ihtiyacım vardı. bende tam benim gibi bir insanın yapması gereken şeyi yaptım;Tümünü Göster
kaçtım. çünkü her şey aşikardı. eğer kaçmazsam bu acı beni körükleyecek ve kendimi vurmam için bir bar tuvaletinde ruhuma yumruklar atacaktı.
kaçıp uzaklaştığımda yani
işimi, arabamı,evimi, kalemlerimi,oturduğum semtin futbol takımını,at yarışı kuponlarını, klozetimi ve aşık olduğum kadını ardımda bırakıp,ne kadar süreceğini bilmediğim bir yolcuğa çıktığımda kendime ;
-işte gitme vakti geldi. büyük ihtimalle her zaman yaptığım şeyi, pişman olacağım şeyi yapıyorum ancak pişmanlıklar bir adamı ya öldürür ya da daha güçlü yaşamasını sağlar. belki döndüğümde semtimin takımı bir üst lige çıkmış olur, yeni bir iş bulurum, pahalı kalemler alır, yeni bir eve çıkarım belki de.hatta at yarışını bırakıp, poker oynamaya başlarım, yeni bir ev yeni bir klozet demektir sanırım.bir şey unutuyorum. aşık olduğum kadın ne olacak.en çok ona yazık değil mi ? zavallı, beni nasıl da seviyor. oysa ben bile kendime onun kadar özen göstermiyorum.en çok onun için üzüleceğim. sorumsuz bir davranış sergileyeceğim açıkça ortada geri döndüğüm de belki evlenmiş olur. belki hak ettiği maaşı aldığı bir işi yeni model bir arabası olur. çocuğu ve eşinin yanında mutlu bir şekilde yaşayabileceği büyük bir ev alıp beni hiç düşünmez ve 'iyi ki de gitti, yoksa büyük bir hata yapacaktım o serseri yüzünden' der. böyle düşünmesi onun için daha iyi olabilir sanırım. belki de büyük bir buhrana girer. koca bir DEPRESYON. intihar bile edebilir çünkü o duygusal birisi. sağ arka bacağı kırılmış bir kedi için bile saniyeler içerisinde gözleri dolan ve 4 gün uyuyamayan bir kadın. aslında düşünüyorum da o annemden sonra gördüğüm en güzel kadın. annem güzeldi çünkü beni çok seviyordu ve bunu bir karşılık beklemeden yapıyordu.o ise çok güzel çünkü annemden bir farkı yok sanırım.ben ne zaman fevri bir davranış yapmaya kalkışsam tüm şefkati ve olgunluğunu yanına alıp karşıma dikiliyor. bunu öylesine güzel yapıyor ki onun dediklerini yaparsam mutlu olur diye düşünüyorum ve söylediklerinden başka bir şey yapmıyorum. kalıplara sığamazdım genelde. okulda böyleydi, asker de böyleydi.iş hayatımda, babamın karşısında ve hipodromda böyleydim. ancak annemin ve onun karşısında istedikleri kalıba girmekten heyecan duyuyor ve mutluluk yaşıyorum. belki de bu aşkın farklı bir yaşanış öyküsü gibidir. aşk,her insanda farklı reaksiyon gösterir. bazen birisi size öylesine aşık olur ki,sizden başka bir şey göremez.siz ne yaparsınız ? onu bırakıp gidersiniz. sizin için ağlar, damarlarını keser, kimseyle konuşmaz, yemek yemez, alkol tüketir sonra ne olur biliyor musunuz ?
sizi unutur ! bir an da uyandığında zihninde sizden farklı şeyler olur. havanın ne kadar güzel olduğunu,aç olduğunu, sigarayı azaltması gerektiğini, işe gitmesi gerektiğini belki de tuvalete gitmesi gerektiğini düşünür. sizi unuttuğunun farkına bile varmaz. inanabiliyor musunuz ? sizden nefret dahi etmez. sonra siz geri gelir ve onu tekrar öpmek istediğinizi,ona tekrardan sarılmak istediğinizi belirtirsiniz.o ise size yabancı gözlerle bakıp ;
-artık senden nefret bile etmiyorken, nasıl olurda tekrar sana sarılabilirim.git.der. önce bunu umursamaz ve önemsiz olduğunu düşünürsünüz. yeni bir ilişki yeni bir kadın veya erkek için yola koyulduğunuzda, kalbinizde bir yumru hissedersiniz ve onu ne kadar özlediğini gelir aklınıza. öyle bir acıdır ki bu,ölen birisini özlemek gibidir fakat bu sefer ölen kişi sizsiniz. işte bu duruma düşmemek için, bunu yaşayıp, ölmemek için düşünmeye ihtiyacım vardı. onunla konuşup gittiğimi ancak geri döneceğimi ona söylemeliydim.onu yüzüstü bırakıp kaçamazdım.o,bunu hak etmiyordu. evinin önüme gittiğimde kol saatim 2:47'yi gösteriyordu. üçüncü katta ki evine koşar adımlarla çıktım.ne kadar çabuk olursa öylesine acısız olurdu.7 numaranın kapısını çaldım. açılmadı.bir kere daha,bir kere daha ve tam zile bir daha basacaktım ki kapıyı açtı. üzerinde pembe bir gecelik vardı.sol eli ile gözlerini ovuşturup ;
-hoş geldin. gecenin bu vakti geldiğine göre ya çok içtin ya da kaleminin ucu kırıldı. hadi içeri gel.
içeri girdim. uzun holden sağ tarafta ki oturma odasına girdim. evinde televizyonu yoktu.ev sahibinin televizyon için yaptırdığı dekoru kitaplık olarak kullanıyor bazen de çerçevelerini koyuyordu. koltuğa oturdum ve sigara yaktım. kapının önüne gelip sigara yaktığımı gördü, mutfağa gidip ağır ve cam bir küllük getirdi. önce sol tarafına oturup koluma girdi ve yanağımdan öptü. dudakları hala yanağımda iken derin bir nefes aldı ve ;
'seni çok özledim.iyi ki kaleminin ucu kırıldı.'dedi.bir haftadır gelmiyordum. sanırım bende onu özlemiştim. yanına gelmedim çünkü çalkantılı halim ile onun kalbini kırıp, ahmakça davranacağımı biliyor, üzülüp ağlayacağını düşünüyordum.
gülümsedim.'geç, karşıma otur. konuşmamız gerekiyor dedim.'bir şey söylemeden karşıda duran koltuğa oturdu ve uzanıp sigaramdan aldı. sigarasını yakıp gözünü kırptı ve gözlerini bana dikti. masaya biraz daha yaklaştım ve sigaradan bir duman çektim. söze girdim.
-gitmem gerekiyor.
şaşırmıştı. zaten yarım bir varlıktım onun yanında. bazen aylarca uğramadığım oluyor, bazen ise aylarca onun evinde kalıyordum. ancak hiçbir zaman karşına oturup 'gitmeliyim' demedim.oda masaya doğru yaklaştı ve
-nereye gidiyorsun ?
-bilmiyorum.ama döneceğim.
-hayır hayır. anlayamıyorum.analiz edemiyorum şu an.gecenin bir vakti aşık olduğum adam geliyor,onu öpüyorum onu ne kadar özlediğimi söylüyorum ve o 'gitmem gerekiyor' diyor. merak ettiğim şey bunun bir ayrılık olup olmadığı.
-ben gidince birisi ile birlikte olmanı doğal karşılarım. geri döndüğümde 'neden beni beklemedin' diye sormam. zaten beni beklemeni falan da istemiyorum senden. başkasına aşık olursan bunu anlayışla karşılarım.
-yani şimdi ayrılıyor muyuz biz ? sen gitmek istiyorsun diye üstelik.bu yaptığın sorumsuzluk değil mi yani ? bana bir kere bile 'seni seviyorum ' demeden gidiyorsun. yıllardır birlikteyiz, BiRLiKTE GiBiYiZ ve bana bir kere bile seni seviyorum demedin ancak ben bunu hiçbir zaman kötüye yormadım. biliyor musun, beni sevmediğini anlamalıydım.ben hep senin beni sevdiğini fakat bunu söylemekten hoşlanmadığını sanıyordum. davranışlarınla bunu yapmanı bekledim ve ne zaman umutsuzluğa kapılsam hep bir şey yapıp inandırdın beni.ben senin için uykusuz kalıyorken, gecenin bir vakti uyanıp sigara içiyorken, seni düşünmekten işimi yapamıyorken-çığlık atarak ve ağlayarak-SIRF SENiN YÜZÜNDEN, BANA YAŞATTIĞIN STRES VE ACI YÜZÜNDEN SiGARAYA BAŞLAMIŞKEN,sen çıkagelip,'başkasına aşık olursan bunu anlarım' diyorsun.sen beş para etmezsin. sana verdiğim değerden ve aşktan nefret ediyorum. iğreniyorum senden. gibtir git bu evden ve bir daha sakın geri dönme.
yavaşça ayağa kalktım ve sigaramı söndürdüm. elleri yüzünde ağlıyordu ve hıçkırıyordu. saçları önüne düşmüştü. kemerime sıkıştırdığım sedef çakıyı çıkardım ve masaya bıraktım. birkaç adım attıktan sonra dönüp ona baktım ve ellerini yüzünden çekip bana attığı bakışı gördüm. bazı anlar vardı ki insan zamanı geri alıp en başa dönmek ister. olayların en başına. bazen birini öldürdükten sonra, bazen arabası ile bir çocuğa çarptıktan sonra, bazen babasına tokat attıktan sonra, bazen patronuna bağırmayı onu başı öne eğik bir şekilde dinledikten sonra. benim zamanı geri almak istediğim an tam olarak bana bakış attığı andı. nefret ve pişmanlık dolu bir bakıştı bu.siyah gözlerinin her tarafı kırmızıya bürünmüştü.o an durmak ve ondan özür dilemek istedim ancak yapamazdım bunu. nefreti ve hatalarım ile beni boğar ve yok ederdi. kapıdan dışarı çıktım ve az önce 'olsun da bitsin' halimden eser yoktu. yürümek değil, sürünmek istiyordum. ancak bunu yapamaz, kendimi böylesine yok edemezdim. hemen eve gittim ve bir bavul hazırladım. hayatımın en uzun ve en iğrenç yolcuğu başlıyordu ve eğer bu yolculukta kendimi vursam, döndüğümde aşık olduğum kadının halini görüp kendimi vuracaktım.2 büyük bavul hazırladım. birisi elbiselerimin olduğu ufak bir bavuldu.7 pantolon,4 gömlek,5 tişört,1 parfüm,2 şapka,2 paket tıraş bıçağı ve 1 kutu tıraş köpüğü. büyük bavula ise birkaç iç çamaşır ve 6 karton sigara,8 paket kibrit,3 çakmak,70'lik bir şişe viski,bir cep votkası,bir kol saati,iki bardak ve 23 adet fotoğraf destelik bir fotoğraf albümü koydum. işte,paramın yarısından çoğunu bu bavullara harcamıştım ve cüzdanımda az miktar da para kalmıştı. -
1437.
+1hayat bizden bezmişTümünü Göster
biz hayattan kardeş
oysa diyorum şimdi
parasızlıktan şarapsızlık
hem en kötüsünü dahi alamamak
kardeş, parasızlık kötü
bir basma etek çalıp
üstünde nasıl duracağını hayal etmek
fakat eteği üstünde görmemek
bir huurya öylesine hediye etmek
acı budur işte kardeş
buruk acı
aklımın öte taraflarında
kederli filmin bir repliği
zaman gerekli yaşamak için
zaman yarin yanağında goncadır bana
eve girince beynimden vuruluşumun
kaçıncı seferi bu kardeş
kalbime sigarasızlığın mıhlanmasının
kaçıncı seferidir bu
bir dilencinin doyma hayali kadar
uzaklıkta duruken o hayat
cebinde bozuklukların sesini çınlatarak koşan çocuklar
yanından geçtiğin kedilerin
denizde boğulmayan balıkların
bir gün öleceğininin farkına varmak gibi
parka koşan ve gülümseyen çocukların
polislerin ve pamuk şeker satanların
hepsinin öleceğinin farkına varmak kardeş
devamı olmayan bir mimik hareketi
yazılmayan her ne varsa sahnelenen
dar ağacının yeşilliği var ya orada
zehirsiz bir ok yüzünden mi öleceğiz yani
sirenlerin kızıl ve mavimsiz karanlığının
ne önemi oluyordur ki uçan kartal için
dizlerinde yaralar vardı kardeş
dizlerine yatamayacağımı anlamam demekti bu
yani sahilin ortasına bir iran halısı atıp
dudaklarımızın arasına bir cigara çalıp
eğer ki okuyamayacaksak şiirleri
hep aynı şeyleri yazmanın ne güzelliği var
ırzına geçmeye hazır olunan bir gece daha
dağların mor esmerliğinde sakallı binlerin
iğrençliğini ezen yeşil adamlar yaşasın kardeş
yeminli bir katilin kurşunu ne kadar güzergahlı
ne kadar gerçekçi ve kanlı ise
benim yaşama sevincim o denli buruktu işte
bir bodrum katında sonsuzluğu hayal etmek
kardeş altı metrekare de evreni sığdırmak
bir kadının dudaklarına
siyah poşette duran bir bira ve karbonat
siyah poşette duran güzel küfürler ve
anam avradım olsun vuracağım
diyen adamların tutarsız yeminleri
bak bunlar gerçektir ki
bunlar öylesine gerçektir ki
kazakların kolları uzun olsun ne fark eder
yine de kıyar o adamlar kadınlara
akşam verdiği yeminleri
sabahları kadınların göğüslerinde unutan
sarhoş ipsizlerin şeref yoksunluğudur
yaşamın bir fotoğrafı
hayatı kuponların sayılarının arasında
yumruklayan adamların umudu ne kadar ise
haneler de yaşanan öylesine gerçekti
çimenli ve kahverengine çalan
pembe duvarlı sokaklarında yürürken kentte
kardeş öylesine ilan veriyordu ki namus
geçilmeliydi izahına
zürriyeti bozuk hayat
aklımızın sol yanını çalıştırıp
çorbacının açık masalarında bozuklarını yere döküyordu
buz gibi gerçekti burada ölümler
mezarına dökülen şarapları içemediği için
parmaklarını yüzüne gösteremediğim
bir pazar sabahının ne güneşi vardı bana
eve dönmekte güzel olmuyordu sonra
kardeş bazılarımızın evi dahi olmuyordu
kodeste koca bir gece geçiren adamlar
polislerden sigara isteyecek kadar basitti aslında
kardeş hayat bile bitiyordu
aşka sevdaya yarın da bakılır
sen bugün içkiye söz ver
kolonyanın keskin kokusunu akciğerine çeken
mecburi alkoliktik aslında
bırak ölüm olsun gelen
mütemadiyen zehirlenen rüyaların
içerisinde gezinir cepsiz babalar
üç cizgili hayatın birasında kardeş
basittir aslında
kapital odasında bir kızıllık
bozuk atıyor ya ne basitlik bu
sen boşver bu olanları kardeş
güzel şeyler de oluyor hayatta
haytaların beceriksiz sevişmeleri dahiyene
yorumlarını katar kardeş bu koltuklar
bir pencereye yaklaşıp sigarasız kalacaksak
yağmur vururken camı aşıp tam göğsümüze
sigara yakamıyorsak eğer
yaşadım dememeli sorgu da
küçük ve gri boyalı bir odaya yukarıdan sarkıtılmış
az ışık ve sorulan sorular
yerlere dağılan biraz fikir ve kan
çıldırtacak bu hayat bizi kardeş
bilmem kaçıncı kez kovulacaksın işinden
sonra dikiş tutmayacaksın hayatta
bir de mutluluk bekleyeceksin
mahvetmişsin hayatın sunduğu fırsatları
bir de yeni bir renk mi arayacaksın kardeş
ne o güzel günler gelecek ne de
sen hoyratça kullanabileceksin sigaranı
yahu kardeş
şöyle güzel küfürden sonra ne kalır elimize
gelmişine geçmişine ağır sövdükten sonra
ne geçmez ki elimize
yumruklarını sıkıp terk ettikten sonra
dişlerin çatlatmıyorsa hayatı
rahman akmıyorsa gölgemizin sırrından
babamız ellisini geçmiş bir emekli ise
ve henüz bir mutluluğun kalmamışsa elinde
ellerinde duran onca papatyanın ne manası var
sen kardeş sen
çok uzun yazarsın da
kimse okumaz ya
hani sen yazdıktan soran bir sigara yakar
arkana yaslanır
yazdıklarına bakar ve
ne güzel oldu bu şiir dersin de
kimse okumaz ya yazdıklarını
işte bunu fark edip
yorulursun ya burukluktan
ne manası var ki yazılanların
sen burada oturup birşeyler karalarsın ya kardeş
birisi senden kilometrelerce uzaklar da okur yazdıklarını
sen ne hissediyorsan o da aynısını hisseder ya
işte bu yüzden yazmak gerekir
işte bu yüzden güzeldir şiir. -
1438.
+1gün oluyor
damarlar da dolaşan
kan
intiharın süslü ve alımlı
vitrininden etkileniyor
eski pervazların sökük
tahtalarına asılıp
pes etmeye yönelik
notların arasından akıp
gidere doğru yol yapıyor
parkelerin arasından
denizi yaran bir peygamber gibi
geçerken ayakların
ne kadar kutsal ve güzel
ellerin arasından kaçıp giden
koca ömür ne kadar suçlu
dahilerin arasında bir kuş gibi
oturmuş şiir yazarken
yaşanmışlıklardır aslında
yaşamımızı engelleyen
yegane varlık
dedirtiyor insanoğluna
an öylesine geliyor ki
gırtlağımıza
öylesine basıyor geçiyor ki
şah damarımızın yeşilliğinden
dayanmak
koca bir orduya güvercin yöneltmek kadar
bedbaht ve asil kalıyor
sırasıyla karşımıza dikilmiş dağlar
ufak bir çocuk gibi yıkılıyor ve
tezgahın arkasından ufak bir kaçamak
bakışla göz kırpıyor
mutsuzluk
kaburgalarımızın çöküntülerinde
karınca yuvalarını eziyor
yalnızlık
gün geliyor
yalnızlık
sonsuz bir okyanusun
çarşaf gibi önümüzde serilmesi oluyor
kapının eşiğine bir evrenlik şiir
bir küçük şarap ve
kendimi esir bıraksam diyorum bazen
fakat bu öylesine üzücü ki
kapıyı sen değil
başkası açar
bende bu kader oldukça -
1439.
+1gecenin meşru saatlerinde yazmak için
ter dökülen günlerden birisi daha.
... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.
./.
yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
bir insan kendini öldürse
cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
ancak beni kendim, benliğim değil,
senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.
./.
benim ki gitmek değil,ne münasebet.
bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
insan nefesinden kaçabilir mi ?
hayata anlam katandan,
hayatı zehir eden olur mu ?
./.
parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
payımıza ağlamak çıktı.
tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
en iyi o anlıyor ya esasen
ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
delirmek gerekiyor, fora delirmek !
./.
uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
gözlerimin içine bakışı bir garip,
dişlerimin arasında dolaşan utanç.
ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.
./.
... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
dudaklarını başkası öpüyor böylece.
deliriyorum böylece, sayende. -
1440.
+1gecenin meşru saatlerinde yazmak için
ter dökülen günlerden birisi daha.
... harlı ateşte pişmeye ve olgunlaşmaya yeminli
sonsuz bir demliğin içinde ki esmer çay.
dünyadan bir şey olmuyor diyorlar fakat
tüm sıkıntının ortasında bir bardak çay oluyor.
./.
yollarında kar taneleri var, bilinmekte zaten
kumrallığın ardında ince işlenmiş bir şehir
masanın ne kadar yokluğu varsa şimdi
ellerimde bir fotoğrafın ve cinayete izin veren günler var.
bir insan kendini öldürse
cinayet sayılmaz bu,değil mi ?
ancak beni kendim, benliğim değil,
senin odayı dolduran bu yokluğun intihar ettirecek.
./.
benim ki gitmek değil,ne münasebet.
bizzat kaçmaktır yıllardır yaptığım
insan nefesinden kaçabilir mi ?
hayata anlam katandan,
hayatı zehir eden olur mu ?
./.
parmağımızı daldırtık bir kısa geceye
payımıza ağlamak çıktı.
tanrı da biliyor ya içimizi, bizi en iyi
en iyi o anlıyor ya esasen
ne gerek var değersizliklere, değerlileri anlatmaya.
delirmek gerekiyor, fora delirmek !
./.
uyanır uyanmaz bir kadını sana benzetmek,
gözlerimin içine bakışı bir garip,
dişlerimin arasında dolaşan utanç.
ben gurur yoksunuyum diye haykırsam
gururum engel olur, yıkar hikayelerimi.
./.
... böylece dudaklarını öpmeden bir gece daha geçiriyorum.
dudaklarını öpmeyi hayal ettiğim bir gece daha geçiriyorum böylece.
dudaklarını başkası öpüyor böylece.
deliriyorum böylece, sayende. -
1441.
+1elbette mutlu olmak için çabalamalı insan
şöyle bir uyanıp, penceresini açmalı ve
ciğer dolusu hava çekmeli içine.
ağız dolusu gülümsemeli
mutluyum diyerek.
çevresinde ne oluyorsa,ona karışmalı.
ona karışıp o,olmalı.
olmuyor bazen değil mi ?
gelmiyorlar işte, kimse gelmiyor.
oturuyorsun böyle bir tabureye
saatine bakıyorsun ama biliyorsun
gelmeyecekler, kimse gelmiyor.
ütüsüz pantolonun cebinden çıkacaklar mı
ucuz pavyonlar da ki moskof kadınlar mı
peydah olacak anlamsız mutluluklar mı
yoksa
bir gece aniden çalan kapıyı açıp gelen kadın mı
mutlu edecek bizi ?
dört satır ulan, dört satır.
ne o mutlu ediyor insanı ne de dört sene.
kimisi köşe de ağlıyor, kimisi sigaranın dumanı diyor
sigaranın dumanı kaçtı gözüme.
yıllardır neler oynuyor göz bebeğimize
kanla kapatıyorlar yüzümüzü,
aynaya bakıyoruz sonra, yıllar geçmiş.
fakat fark etmiyor hiçbir şey
insan yine aynı altın, aynı tak. -
1442.
+1... eğer ki,
gibin bir şerefi varsa
amcığın bir beyni vardır.
...
en güzel gönül davası
ekmek kavgasının yanıbaşında
filizlenendir.
...
şimdi koca bir divan anlamaz
bırakın oralar da ceset kalalım,
aynalardan bahsediyorum, çığlıklardan
çıplaklardan.
yırtık botlardan, baltalardan ve silahlardan.
milyarlarca acının arasından neden bu ?
neden, düşünce acısı ?
kemiklerime, iliklerime kadar kan
kusmuk ve bin dolu.
çıkar sigarayı,yak, tükür,kus.
iğrenmek için binlerce neden vardı da
neden ?
ne diye bu kadar iğrenmen benden ?
... başarısız insanların ortası burası
hepsi de hapis, hepsi de evli, hepsi de baba.
terleyen ve yoksulluğun insanları.
ezilmek için yaratılanlar, iyilik doludur
ezildikçe acıları çıkar.
tanrı seni yarattığına pişman,
ben seni sevdiğime değilim.
tanrı, kendinden güzel yarattığına pişman
ben seni tanrıdan daha çok sevdiğim için değilim.
... buranın rüzgarı değilim ben
bir acayip kavgayım,bir acayip sigarayım.
yorgunum, açım,yekim.
gece de ayan olmuş güneşin, eşiğindeyim.
buraların delisi değilim ben,
cinayete benzemem,
hangi gecenin günahıdır şu
başıma peydah olmuş hayat müsvetlisi.
tenhaların ışıkları, parıldıyor
bir ölümsüzlük parıltısı.
///
///
bıkmadan
sıkılmadan
içmeden
ölmeden yani
gözlerinden okuyabilmek
her cinayetin nedeni
kim ?
sen !
kaçmadan
yıkılmadan
yıkmadan
satmadan yani
okyanusu bitirebilmek
tanrıdan daha güzel olan sen
tanrı kim ?
hiç kimse değil yanında !
sen ? başarmak, kitap.
ben ! iğrençlik, hayal kırıklığı, sigara,umutsuzluk.
sen ki
evreni tutarsında göğüslerinde
bir bana yer ayırmazsın.
olsun, canın sağ olsun.
melis !! -
1443.
+1dert
keder
elem
ne kadar keder
iğrenmekten başka
bu ölümlerden nefret etmekten başka
çıplak cesetleri görmekten başka
ne gelir ki elden ?
bir parkta
doyasıya çığlık atarken
YAŞIYORUM !
diye haykırırken
salıncakta
... dev bir kurşun patlar
salıncak kan
ömür kan
ülküler
istenen kan
yok olunurken gecenin bir yarısı
her şey var
herkes mutlu ve gülüyor
sanki
tüm dünya el ele tutuşmuş dans ediyor da
bir tek sen ölüyorsun
bir saniye önce cıvıldayan kuş
bir saniye önce hayata karşı duruşu olan bir insan
bir saniye önce hırsız kovalayan bir polis
bir saniye önce vatanı olan bir asker
her şey bir saniyeye bağlı
insan işte
bir saniye de ceset oluverir
babalar bile ölüyor
peygamberler neden ölmesin
alnı tertemiz cesetler gördüm
üzerine tükürülmeyecek kadınlar da
ne kadar nefret var değil mi
bir gece yarısı
bir banktan hayatı seyre dalmış iken
aklına takılanlar
boğazına düğüm atıverir
ortada durup
gülümsemeli
ağız dolusu
gülümsemeli
./.
seni öldüren ne açlık,ne sefalet,ne de kurşun. seni öldüren sevgi. zaten şu zarar ziyan dünya da sevgi de olmasa, kahretmez mi bizi mutluluklar ?
ne de acı. sevilirken ölmek. sevildiğini hissederken,bir kuşu öldürme kuvvetine sahipken, öldürmüyorken.hür olduğunu iddia eden, senden olan ancak senden daha üstün olduğunu iddia eden bir insan tarafından öldürülmek.
canı yanar insanın. ölü çocuklar görünce. bazısı ağaçlar kadar güçlü çocukların, bazısı bir dal gibi hoyrat ve çaresiz. denizin beyaz özgürlüğüne bakıp :
ölüler ! hepsi şu beyaz su da kaybolup süzülseler.ne cennet ne de cehennem. hepimiz sonsuz bir denizin kucağında süzülseydik sonsuza. acı çekmek yalnızca yanmak veya işkence görmek değildir. acı çekmek ;
DÜŞÜNMEKTiR !
kendimizi, manayı ve maddeyi düşünerek acımızı çekseydik. çirkin huurları düşünerek çekseydik acımızı ve cezamızı. yaptığımız hataları, dilememiz gerek özürleri düşünseydik. haber bültenlerinde sonralardan anlatılan ölmüş insanların neden öldüğünü düşünseydik. benim yanmamın kime ne faydası var ? düşünmemin kime ne zararı var ? keşke tanrı cehennemin yerine sonsuz bir deniz yaratsaydı ve düşünseydik. işte o zaman, insanlığa bir yarar olurdu
... bütün günahlar ! -
1444.
+1cesaret ister bazı şeyler
gitmek cesaret ister de
giderken arkaya bakmak daha bir
cesaret ister.
seni bir çivi gibi çakan
yanında olmak istediğin kişilerin
gözlerinde ki o
'gitme' haykırışı yakar da
bitirir yoktan var olanı.
kalmakta cesaret ister
hem de
gitmekten daha fazla cesaret gerektirir.
dönecek mi
döndüğünde burada olacak mıyım
değişir mi
değişir miyim
diye düşünmemeyi ister kalmak.
kalmayı başaramayanlar
şu hayatta
nasıl mutlu eder gidenleri ?
oturup bir sahilin kaldırımına
vapurun dalgalarını izlerken
kalmak gitmek değil midir aslında
seven için nereye gittiğin değil
ne zaman döneceğindir önemli olan
insanın içine işleyen saba
ne makamları yıkar geçer de
insanın içinde bir acı olarak kalır hep
o tambur,o curcuna
sanki gittiği yer de mutluluk var
orada güneş bir başka doğuyor
orada güneş istekli doğuyor da
buraya, kalanın olduğu tarafa doğru dönmeye başladı mı dünya
kederleniyor ister istemez.
güneşi dahi ağlatıyor işte
birinin gidişi.
şehvet ve ihtiras otursa kalbinin ortasına
ne o gam gidiyor ne de şarkılar
bir tutkal gibi sırtına yapışan
muhteşem geçmiş uzatıyor yanaklarını
göğsünü delerek açıyor gömleğinin düğmelerini ve
işliyor seni yavaşça
her giden ve her kalan aynı şeyi hissediyor ancak
hepsi farklı hissediyor acıyı.
hisler nasıl dile getiriliyorsa
öyle hissedilmiyor aslında.
insan, anlatamayacağı
anlatmak için henüz bulunmamış kelimelere ihtiyaç duyuyor.
işte bu yüzdendir ki
acıdan delirenler
konuşmaz. -
1445.
+1bütün turuncu melekleri
perşembe gecelerenin ıslak ve muhattapsız
güzellik palavralarının arasına alarak
bacaklarının arasından bir yakut sarkıtan
o güzel kadınlara aşık olarak
gittiniz.
sen bir de asa.
kabuğuna çekilmiş paso acı
yek bir vücudun yok ediliş hikayesi.
pahalı pansiyon hikayelerine bir senaryo
yazılmış gibi ve buna değişmiş bir
nefessizlik öyküsü gibi yaşadınız.
sen bir de asa.
yokluğunuzun turuncusuna kanat çırpan
siyah kanatlı beyaz güvercinlerin
yarattığı kaosun ortasından haberiniz gelir.
geceleri sel alıp zütürdü burada
şimdiler de çaresizliğin neferi olan bir
sokak çocuğu adınızı soruyor.
panjurları yeşile boyanmış sokaklar da
adınıza yazılan şiirler bir morfin gibi
aşık kadınların sol yanından girip
saçlarının arasında ki gül goncaları gibi uyanır.
hiçbir kitapta olmayan yaşananların
kalemi.
açlığın, yokluğun ve ağır bitişin bir yazarı.
sen bir de asa.
güzel kadınların adına yazılmış şiirler
okyanusta hiç görülmemiş bir çakıl taşı gibi
başka semtlerin kaldırımlarında okunmayı bekliyor.
ekmek güzelse eğer, şarap şiir gibi akıyorsa gırtlaktan
kör düğüm çözülmeye yaklaşmışsa
dört duvarın kurşunları geçmiyorsa artık
ardımızda kalan cesetlerin hayatlarından
işte,
sebebi sizlersiniz.
sen bir de asa.
yaşamaya ne kadar değer verilirse
o denli acı yaşanır.
çünkü yaşam acılarımız arasından kaybolur gider.
sigara içtiği için oğluna tokat atan
kumarbaz bir baba gibiyse eğer tanrı
o çocuklara sigara içmeyi öğütleyende sizlerdiniz.
sen bir de asa.
-
kadının ne hakkı olabilir
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 02 01 2025
-
560binlik yazarın başlıklarını gizleyen eklenti
-
cihangir solcusu kamyoncukamil
-
herkes buraya hayat felsefesini yazıyor
-
karıların internette özgürce fikirlerini yazması
-
kadın hakları savunan erkek
-
ferdi baba ölmüş
-
bu karı 55 yaşındaymış lan
-
yillar sonra yemiden giris yaptim
-
mümtaz reis
-
sevgilisini bavula koyup nefessiz bırakarak öldren
-
video tmp name yok
-
regaip kandilinız mubarek olsun
-
yangın söndürme uçaklarını satçaklarmış
-
ne ilksin nede son olacaksın
-
inci sözluk haber sitesi yapmislarr
-
gibi denilen diziyi izleyen en hafif tabirle
-
gwynplaine adlı yazarı ifşalııyorum
-
sanatsal bir şiir
-
yıllık izin ve rapor yenilendi
-
ben canım çekmesin diye karılara bakmıyorum
-
beyler bu cerrahi ameliyatın ismi ney
-
fatihler devri bitti
-
video tmp name yokk
-
bahceli dem buluşmasi ümit özdağ yorumu
-
eppek çıktı bugün
-
inci sözlük bile yapayalnız
-
am flm var mi la
-
şimdi mutluyum sabah kötüydüm
- / 2