ne enteresan kafalar yaşıyor insan

ne diyordum, hayat harbi garip.

çalıştığım önceki fabrikada sabah kahvesine imalat şefinin yanına giderdim. öyle hem üretimden konuşuruz, hem kahvemizi içeriz ayağına. kalıp atölyesinin şefinin annesi ölmüş, telefonla bildirmişler, kalkmış o da şeften izin almaya gelmiş;

- abi annem ölmüş, gitmem lazım. yalnız cebimde beş kuruş yok, şu muhasebeye bir söylesen..?
- parayı ne yapacan amk, para mı yapıştıracan ölüye ?

hay dıbına koyim..

kimyasallara karşıyız prensip olarak

o değil de bir ilhan irem vardı ona ne oldu lan ?

mesajımı vermeden gitmek istemedim;

kimsenin zütü kalkmasın beyler, ölüm var ölüm..

küçük beyinler olaylarla, dünyayla değil insanlarla uğraşırlar. tamam kabul ediyorum dıbına koyim, küçük beyinliyim.

peki ya eniştesi ölen annenin, yatalak hasta olan oğlunun yanında "takuna sidiğine bulaşmadan gitti adam. çok çekmedi hamdolsun" demesi... oğlu takun sidiğin içindeyken yani...

patates ve sosis kızartıyorum, 6 adet xtra, 4 tane de tombul şişe içecem bir saat sonra.

aldığım ilk dumanda dökülmeye başlarım..

bayram sabahı, bayram namazına diye çıkıp zeytinlikte şarap içtiğimizi hatırlıyorum.

keş değiliz ama, eğleniyoruz.

yani olayımız sarhoş olmak değil. sosyal hayatlarımıza devam ediyoruz ama her ne yapacaksak sarhoş yapma şartımız var.

mesela tiyatroya gideceğiz; "şurda ikişer bira içek, öyle gideriz abi ?" "uygundur abi !" hop ikişer bira yuvarlıyoruz, devam.

amlıyla buluşulacak, amlı alkole - ota felan takıntılıysa önceden içiliyor yine, sonra yolumuza gidiliyor.

yani önceleri öyleydi, sonradan sonraya olay iyice şeye döndü;

"abi ayakkabı aldım nasıl ?"
"oo süpermiş ıslatalım."

ilk alkol komamdı bu.

acilin kapısında durdurduk arabayı, kapıdan girdiğimi ve polis noktasına doğru yöneldiğimi hatırlıyorum. sonrası malum işte, bayılma, acil müdahale, serum, miğde yıkama -ki bunun detaylarına girersem alayınızı harbiden kustururum- yatak, döşek..

öyle bir alkol kafasını ilk defa yaşıyordum. kah salya sümük ağlıyorum, kah ona buna atarlanıyorum, kah bağırıyorum, kah şarkı söylüyorum, bildiğin zil zurna sarhoşluk işte. nam-ı diğer; rezillik...

mevzu neydi, hayat garip.

insanlar da bir acayip..

bir arkadaşım vardı harbi kötü kokardı. çok fena da yakışıklı adamdı aslında ama o berbat koku bitiriyordu olayı..

birkaç başarısız karı kız girişiminin ardından "aslında herşey yolunda ama skiş yok. o zaman ben de bu hayatı giberim !" diye bir not bırakıp intihar etmişti beynini sktiğim..

neyse ki intihar girişimi de karıya kıza yazılma girişimleri gibi başarısız sonuçlandı.

halen bekar bin.

şansımın kitaplarını skeyim. çekmecemde yedi tane çakmak var, bir tanesi bile yanmıyor.

iki çakmaktan bir çakmak yapıyorum lan işkenceye bak sigara içmek için...

"senin havalarını gibeyim" demedim, diyemedim gülüm amman, oy havar..

çok güzel müzik çalıyor lan şu anda pc de, yeni fark ettim alın dinleyin siz de;

http://www.youtube.com/watch?v=W0LZ4wMV3zw

kaburga değil lan adını hatırladım, kürek kemiği.

şu anda ağrıyan yerin dört parmak altından bıçaklanmıştım vaktiyle..

kız arkadaşlarımız var. iki kişiyiz..

bunlara dedik bir ev tutalım, bir araya getirelim hem kendimiz de gider geliriz hesabı..

tuttuk memleketin göbeğinde bir ev. karşısında böyle güzel bir çamlık var, par var. dışarıya çıkalım diye tutturduklarında hemen karşıda kahve içebiliriz ayağına tuttuk.

o gece kendi başlarına kaldılar, ertesi gece de biz beraber dışarıda takılıp onlarda kalacağız. havamızdan yanımıza yaklaşılmıyor dıbına koyim, kız arkadaşlarımıza ev tuttuk, ayrıca canımız ne zaman isterse onlarda kalabiliyoruz.. askerden hemen öncesi için çok kıymetli şeyler bunlar, ele geçmez.

95 yılından bahsediyorum..

gündüz bir başlığa takılmışım, hiddetli hiddetli okuyorum

patron geldi yanıma, elinde kahve - sigara.

neye bakıyorsun öyle skecek gibi müdür ? dedi..

-sözlük okuyorum abi
-ne sözlüğü ?
-inci sözlük diye bir şey
(başlıkta analar bacılar uçuşuyor bu arada, patron da "lan huur çocukları" diye biten bir cümleyi okudu)
-kime demiş lan bunu ?
-geri kalan bütün yazarlara abi..
-sebep ?
-öyle sözlüğün olayı bu abi, adamlar seviyor birbirlerini..
-nasıl ya ?
-abi sktr et, senlik mevzu yok
-geri kalan yazarlar kim ?
-...

bitmedi mnkym, anlatamadım. olmadı..

perşembe gecesinden beri non stop takılıyorum, dün gece camı biraz açtım odayı havalandırmak için o arada rüzgara gelmişiz, sağ kaburgamın hemen üstünde saplı bir bıçak var gibi dıbına koyim..

çok fena canım acıyor, boynumu felan çeviremiyorum.

bir sauna seansı, biraz anne şevkati..

şevkat mı şefkat mi lan bu arada ?

kadir tırstı tabi, koy yerine, oyar bizi abim görürse felan..

dedim olm bundan içecez ben sana söyleyeyim. olurdu olmazdı derken kendimiz başaramadık. üstüne bir de abisi oynadığımızı anlamış.

akşam kızıyor bize işte kafasına göre niye benim odamı karıştırdınız diye.

abi dedim, bize ondan birer duman da olsa içireceksin. bunu söylemedik adam bırakmam. annen baban alayına okurum..

önce bir iki tehdit etti, ama yemez akdeniz çocuğu tabiki. dedim en fazla döversin abi. ama ben yapacağımı yaparım.

sözlerin güzelliğine bak;

"batınım sen oldun zahirim sensin
evvelim sen oldun, ahirim sensin.."

babasından tırtıkladığı bir miktar paraya kendi birikimini de ekleyerek aldı bu arkadaş paynır habarlörlerle kaset çalarları. bir de dört kanallı mı altı kanallı mı hatırlamıyorum gibko bir mixer.

ilk işi de @92 de bahsettiğim o parasının haddini hesabını artık bilmeyen tornacı dükkanının sahibinin kınası.

o zamanlar fakir bu amıcık tabi, ara sokaklarda müstakil bir evde oturuyor. evin bahçesini -ki bizim buralarda havuş derler- dört ya da üç evle paylaşıyor. öyle harbi fakir bir usta..

bülent efendi evinde yaptığı provalardan ve hazırladığı 60'lık - 90'lık kasetlerden sonra kına akşamı getiriyor kuruyor teçhizatı bahçeye.

"sizlere" diyor, "unutulmaz bir gece yaşatacağım. ben dj bülent.. lentt.. lentt. entt... "

ulan bu arada iki kadeh bir şey içelim dedik genelevine döndü sktiimin ofisi, gelen gelene..

neyse işte, saat gece onbir oluyor, bizim bülen performans yarıyor, ama taşra polisinin gürültülü müziğe dayanımı bu kadar.

tak geliyorlar kınanın yapıldığı bahçeye, efendi gibi "saat geç oldu, komşularınızdan şikayet gelmeden müziğe veda edin" diye rica edip çıkıyorlar.

zarbo tam bahçe kapısından çıkarken kafası zurna olan bülent efendi alıyor mikrofonu, "haydi anca gidersiniz ahuhehe" gibi yavşakça bir cümle sarf ediyor.

aynı anda o iki tane efendi polis memuru gidiyor, hiddetten gözü dönmüş iki tane yaratık çıkageliyor aga..

hani normalde ayık kafayla olsa, "abi kafası güzel bu şerefsizin, bakma sen" felan deyip, yol verirsin memurlara..

ama hepimiz uçmuşuz, malum "eğleniyoruz".

memurlar bülentin kollarına yapışmış, hakaret bahanesi ile tutuklamaya çalışıyor, kınaya gelen ve ayık olan ufak bir kısım kamil efendilikle mevzuyu çözmeye çalışıyor, biz zütümün gangsterleri de posta koyuyoruz adamlara..

telsiz anonsuyla iki polis oluyor oniki polis. o da yetmiyor birkaç araç daha geliyor. bildiğin kıyamet kopuyor abi.

adamlar bize kınanın yapıldığı bahçenin hemen dışında öyle bir girişiyorlar ki, iflahımız kesiliyor. nefes nefese dayak yiyoruz altı yedi arkadaş.

operasyon bittiğinde polis alayımızı da yerde bırakıp işlem yapmadan çekip gidiyor hırsını almış olarak..

bu sırada kendimizi yerlerden toplamaya çalışıyoruz bir yandan, bir yandan kınası yapılan lavuğu teselli etmeye çalışıyorlar.

fakat bir de ne görüyoruz dersiniz ?

bu çakma dj bülent huur analısı da o kına sahibini teselli etmeye çalışan güruhun arasında değil mi dıbına koyim ???

olum insanlar ölüyor lan.. ölüm var yani.. ölüm lan...