1. 76.
    +1
    otuzumda asmak istediler
    kırksekizimde barış madalyasının bana verilmesini
    ... muallaksin dünya
    ···
  2. 77.
    +1
    yaşamayı öylesine ciddiye alacaksın ki
    70inde bile mesela zeytin dikeceksin
    hem de öyle çocuklara kalır falan diye değil.

    ölümden korktuğun halde ölüme inanmadığın için

    yaşamak yani ağır bastığından
    ···
  3. 78.
    +1
    şehitler

    şehitler, kuvâyi milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!
    şehitler, kuvâyi milliye şehitleri,
    sakarya'da, inönü'nde, afyon'dakiler
    dumlupınar'dakiler de elbet
    ve de aydın'da, antep'te vurulup düşenler,
    siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
    yatarsınız al kanlar içinde.
    şehitler, kuvâyi milliye şehitleri,
    siz toprak altında derin uykudayken
    düşmanı çağırdılar,
    satıldık, uyanın!
    biz toprak üstünde derin uykulardayız,
    kalkıp uyandırın bizi!
    uyandırın bizi!
    şehitler, kuvâyi milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!
    ···
  4. 79.
    +1
    Sevdiğin müddetçe
    Ve sevebildiğin kadar
    Sevdiğine her şeyini verdiğin
    müddetçe
    Veverebildiğin kadar gençsin...
    Nazım Hikmet
    ···
  5. 80.
    +1
    sıfırın içine giren bir cadıyım ben
    anlaşılmaz olan yalnızca,
    sonranın ilk bilançosu
    tek kişilik bandosuyum terkedişin!
    sabır.
    ve sabır bir coğrafya hocası gibi
    terliklerini giymekte mat saadettin!

    kışkırtan soylu ölümün
    gitgide sıklaşan soluk alış verişlerinde
    gizlenen
    dünsüz bir sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamış seni o sokakta, bıçak çekmiş, üzerine yürümüş
    titrek ateşler arasından,
    kimi babaların infilak etmiştir ya oğulları
    kimi yalnızlıklar boşunadır
    kimi aşklar bitmesi için yaşanır
    sen bunları hiç önemseme
    git gülümse başkalarına
    beni burkulmuş bırak
    beni ısırılmış
    beni emilmiş
    beni intiharlardan çokca korkulan ideolojilerde bırak
    biliyorsun
    istanbul'un koynuna ancak şarapla girilir
    benim koynuma titrek ateşler arasından,
    üzerine yürünmüş
    alkol kileri oğlanlardan bana ninniler getir
    bana eş zamanlı kırılganlıklar, kırmızı alınganlıklar
    cumhuriyet sonrası sepyalar getir
    konuşan eşyalar getir bana
    koku alan cisimler, takla atan hacimler
    normali hiç anlatma bana
    uzak dursun sistemin kalıcı terimleri
    ben zamanın en tuhaf geometrik şekli olarak
    bütün otellerinde sevişerek bu sonrasız kentin
    bütün aynalarında tükürdüm kendi yüzüme
    yüzümü ayna üzerinde boyadım
    ki ben gittikten sonra kalsın orada
    sahte suretim,
    bu suskunlugun ortayerinde başlayan şarkılar gibi
    hani o çok sevildiği halde, dinlenirken hep ağlanılan
    nedensiz,
    ben olanların en fuzuli yanıtı olarak
    verildim bütün sorulara,
    önemsemediniz

    yani
    bir ayrılık sonrası suçlamaları
    iade edilen buz tutmuş armağanlar
    iade edilen öpüşmeler, sevişmeler
    çok özlediğin birinin ölümünü duymak gibi aniden
    çekip giden bir sevgili
    çekip giden bir düş
    çekip giden bir sıfır

    iççekişler, dışçekişler içinden
    sana uzatılan uslu bir gül peşinden
    koşarak giden sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamışken seni o sokakta, hafif dokunulmuş
    biraz okşanmış
    titrek ateşler arasından, koşarak giden sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamışken seni o sokaktai, hafif dokunulmuş
    biraz okşanmış
    titrek ateşler arasından, koşarak giden sen
    kims...
    ···
  6. 81.
    +1
    bugün doğum günü ve 111 yaşında , iyiki geçtin bu dünyadan mavi gözlü dev..

    yaşamak bir ağaç gibi
    ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine ..
    ···
  7. 82.
    +1
    doğum günün kutlu olsun mavi gözlü dev, büyük vatan şairi...

    Gelsene dedi bana
    Kalsana dedi bana
    Gülsene dedi bana
    Ölsene dedi bana

    Geldim
    Kaldım
    Güldüm
    Öldüm
    ···
  8. 83.
    +1
    selam olsun sana mavi gözlü dev şair
    ···
  9. 84.
    +1
    sen güldün güller açıldı penceremin demirlerinde çayır çimen oldu kırk yıllık beton
    selam olsun sana yoldaş nazım
    ···
  10. 85.
    +1
    " giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak.
    ceylanı kurtardım avcının elinden
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    kopardım portakalı dalından
    ama kabuğu soyulamadı.
    oldum yıldızlarla haşır neşir
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    kuyudan çektim suyu
    ama bardaklara konulamadı.
    güller dizildi tepsiye
    ama taştan fincan oyulamadı.
    sevdalara doyulamadı.
    giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak. "
    ···
  11. 86.
    +1
    Başlık bir sayfa mı yoksa bug mu oldu
    ···
    1. 1.
      0
      Bug olmuş panpa
      ···
  12. 87.
    +1
    Anıt - Yapıt: Memleketimden insan Manzaraları

    Nâzım Hikmet'in beş cilt halinde yayımlanan bu yapıtı, şiirinin doruğunu oluşturmaktadır. Eski sekter tutumundan kopmakta olan Nâzım, bu yapıtta Şeyh Bedreddin'in yayımlanmasından sonra kendisiyle yapılan bir konuşmada açıkladığı hedefleri hemen hemen gerçekleştirmiştir denebilir: "Ben şiirde realiteyi bütün mürekkebliği, mazi, hal ve istikbal unsurları ile ve hareket halinde veren bir realizme ulaşmak istiyorum. Bir çok yazılarımın realizmi tek taraflıdır. Bundan dolayı da çok defa fazla haykıran bir 'propaganda' edası taşıyorlar. Cihanı görüş, anlayış bakımından değil, bu cihanı görüş ve anlayışını sanattaki tezahürü bakımından telakkilerim bir hayli değil".

    Türkiye'nin belli bir tarih dönemindeki insansal/ toplumsal görünümü ile bu özgül coğrafyayı da sarmalayan uluslar arası oluşumu ilişkilendirerek vermeyi amaçlayan Nâzım, Manzaralar'ı haklı olarak "kitap bir şiir kitabı değil" diye sunmakta ve "ben artık şiir yazmayacağım" diyerek, bulduğu yeni yolun kendisini ne kadar etkilediğini göstermektedir. Daha önceki çalışmalarında, Jokond, Benerci, Taranta Babu ve Bedreddin'de gözlenen "şiir/nesir ikiliğini" aştığını söyleyen Nâzım, kitabın şiir, düzyazı, tiyatro ve senaryo öğelerinin "bu çok zıtlı unsurların vahdeti olduğunu" belirtmektedir.

    O yıllarda, Aragon'un Paris Köylüsü gibi gerçeküstücü yazın içinde gerçekten bir devrim yapmış sayılan kitabının düşümsel, kurgusal, anlatısal sınırlarını bile aşan bu çokbiçimli, çok amaçlı ve çok anlamlı yapıtıyla ilgili ön tasarısını şöyle açıklamaktadır Nâzım Hikmet: "1) istiyorum ki okuyucu 12.000 mısraı bitirdikten sonra vıcık vıcık insan kaynaşan bir mahşerden geçmiş olsun, 2) istiyorum ki bu insan mahşerinin konkre ifadesi okuyucuyla muayyen bir devirdeki, muhtelif sınıflara mensup Türkiye insanları vasıtasıyla Türkiye'nin muayyen bir tarihi devredeki sosyal durumunu anlatsın, 3) istiyorum ki ikinci planda, Türkiye cemiyetini çevreleyen dünya durum muayyen bir devrede- anlaşılsın, 4) istiyorum ki -nereden gelip, nerede olduğunu, nereye gidildiği? Sualine, Sahamın içinde azamî imkanlarla cevap verilsin"

    Böylesine bir tasarının şiir aracılığıyla ya da salt şiirsel söylem düzeyinde gerçekleştirilemeyeceği bellidir. Ama bu tasarının, çokbiçimli bir teknik kullanması halinde bile şematizm tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini de belirten Nâzım Hikmet, bu kuşatıcı plân çerçevesinde, öngördüğü gibi 300'e yakın birincil ve ikincil düzeyde kişiyi, "bazıları sona kadar" olmak üzere "perdeye çıkarmayı" öngörmüştür.

    Kronoloji

    1902 : 15 Ocak'ta Selânik'te dünyaya gelir.
    1913 : "Feryad-ı Vatan" başlığını taşıyan ilk şiirini yazar. Galatasaray Sultanisi'nde ortaokula başlar.
    1914 : Ekonomik nedenlerle Nişantaşı Sultanisi'ne geçer.
    1917 : Bahriye Mektebine girer.
    1918 : ilk kez bir şiiri yayınlanır. Yeni Mecmua'da yayınlanan bu ilk şiiri "Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı" başlığını taşır.
    1920 : Bahriye'yi bitirmesine birkaç ay kala sağlık nedeniyle ayrılmak zoruna kalır. istanbul işgal altındadır. Arkadaşı Vâ-lâ Nurettin ile birlikte gizlice Anadolu'ya geçer. Ankara Hükümeti tarafından Bolu'ya öğretmen olarak atanır.
    1921 : Azerbaycan üzerinden Moskova'ya gider. Devrimin ilk yıllarına tanık olur. Ekonomi politik öğrenim görür. Sanat çalışmalarına katılır.
    1924 : Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı "28 Kânunisani" sahnelenir. 12 Mart günü Pravda'da bu gösteri övgüyle yer alır. Türkiye'ye döner ve Aydınlık Dergisi'nde çalışmaya başlar.
    1925 : Ankara istiklâl Mahkemesi'nde gizli örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle yokluğunda yargılanarak "on beş yıl küreğe konulma cezası" verilir. Bu durum onun ülkeden ayrılmasına yol açar. Moskova'ya gider.
    1926 : Viyana'ya geçerek ileride suçlanmasına konu olarak "parti" toplantısına katılır. Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, "küreğe konulma" cezası ortadan kalkar.
    1927 : Katılmış olduğu "Viyana Konferansı" nedeniyle istanbul Ceza Mahkemesi'nde yokluğunda yargılanır. Üç ay hapis cezası verilir.
    1928 : Yurda dönmek üzere Moskova'daki Büyükelçiliğe başvurur. Pasaport almak istemektedir. Ancak kendisine yanıt verilmez bunun üzerine gizlice sınırı geçerse de Hopa'da yakalanır. istanbul üzerinden Ankara'ya zütürülür. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde, daha önce yokluğunda yapılan yargılamalar yinelenir. Üç ay hapis cezası verilir. Cezaevinde geçirdiği süre gözönüne alınarak serbest bırakılır.
    1929 : Resimli Ay Dergisi'nde çalışır. ilk şiir kitabı "835 Satır" yayınlanır. Bunu diğerleri izler.
    1930 : "Sesini Kaybeden Şehir" başlıklı şiir için dava açılır. Yargıtayca aklanır.
    1931 : "1+1=1", "835 Satır", "Jokond ile Si-Ya-U" ile bir kez daha "Sesini Kaybeden Şehir" ve "Varan 2" adlı kitapları hakkında dava açılır. Hepsinden aklanır.
    1932 : "Kafatası" oyunu istanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye konur.
    1933 : "Gece Gelen Telgraf" şiirinden dolayı yargılanır. Altı ay üç gün hapis cezası verilir. Babası bir kaza sonrası ölür. Onun ölümü üzerine "Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye" başlıklı şiiri yazar. Şiirde babasının patronu Süreyya Paşa'ya hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılır. Bir yıl hapis, 200 lira para cezasına çarptırılır. Bu sıralarda "gizli örgüt" kurduğu savıyla Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan ayrı bir davada idamı istenir. Dört yıl ağır hapisle cezalandırılır.
    1934 : Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle çıkarılan af yasasından yararlanır. Serbest bırakılır.
    1936 : Gizli örgüt kurmak ve yönetmek savıyla yargılanır ve aklanır.
    1937 : "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" yayınlanır.
    1938 : Askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla da "Donanma" davaları açılır. Toplam 28 yıl 4 ay ağır hapisle cezalandırılır.
    1941 : Bursa'da "Memleketimde insan Manzaraları" nı yazmaya başlar.
    1943 : Cezaevi arkadaşı Orhan Kemal tahliye olur. Balaban'ın resim çalışmalarına yardımcı olur, yetişmesini sağlar.
    1944 : Karaciğer ve kalp rahatsızlıkları başlar.
    1949 : Basında haksız mahkumiyetine ilişkin yazılar artmaya başlar. Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi'nde "Tevfik Fikret ve Nâzım Hikmet" başlığını taşıyan bir yazı yayımlayarak dikkatleri Nâzım'ın haksız mahkumiyeti çeker.
    1950 : Yurt içinde ve dışında çeşitli kuruluşlarca "Nazım'a Özgürlük Kampanyaları" açılır. Meclis'in gündeminde bulunan Af Kanunu'nu çıkarmadan tatile girmesi üzerine, Nazım, 8 Nisan'da açlık grevine başlar. Aynı gün, Bursa'dan istanbul'a Paşakapısı Cezaevi'ne zütürülür. 23 Nisan'da grevini avukatlarının isteği üzerine geçici olarak durdurur. Ağır hastadır, doktorlar üç ay bir hastanede tedavi görmesi gerektiğini belirtirler. Ancak durumunda hiçbir değişiklik olmayınca 2 Mayıs'ta yeniden greve başlar. Açlık grevi kamuoyunda büyük yankı uyandırır. imza kampanyaları başlatılır. "Nâzım Hikmet adlı bir dergi çıkarılır 9 Mayıs'ta annesi Celile Hanım 10 mayıs'ta şair Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat açlık grevine başlarlar. 14 Mayıs seçimleri sonucunda ortaya çıkan yeni durum üzerine, 19 Mayıs'ta greve ara verir. Çıkarılan Genel Af Kanunu'yla serbest bırakılır. 22 Kasım'da Dünya Barış Konseyi tarafından Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararası Barış Ödülü"nü almaya hak kazandığı açıklanır. Kendisinin katılamadığı törende ödülünü Neruda alacaktır.
    1951 : Oğlu Memed dünyaya gelir. Askere çağrılır, 49 yaşındadır ve hastadır. Üstelik askeri okulda öğrenci olarak geçirdiği sürelerin yasa gereği askerliğe sayılması gerekmektedir. Yaşdıbına yönelik tehditler üzerine ülkeden ayrılır. 15 Ağustos günü resmi gazetede, Bakanlar Kurulu kararıyla "yurttaşlıktan çıkarıldığı" duyurulur. Dünya Barış Konseyi'nin bir yıl önce kendisine verdiği "Uluslararası Barış Ödülünü" Prag'da düzenlenen bir törenle alır.
    1952 : Çine'e gider. Ancak hastalanınca gezisini yarım bırakmak zorunda kalır. Enfaktüs geçirmiştir. Dört ay yatar. Bundan sonraki yaşamı artık doktor gözetiminde geçecektir.
    1953 : Uluslar arası toplantılara katılmayı sürdürür. "Bir Aşk Masalı" oyunu Moskova'da sahnelenir. Bunu diğer oyunlarının sahnelenmesi izler.
    1958 : Paris'e gider. Aralarında Aragon ve Picasso'nun da bulunduğu çok sayıda yazar ve sanatçıyla görüşür.
    1962 : Sovyet Yazarlar Birliği tarafından 60. yaş günü kutlanır. Yazarlar Evi'nde düzenlenen gecenin ertesinde Politeknik Müzesi'nde, okuyucuları için ikinci bir toplantı gerçekleştirilir. Gecenin yöneticiliğini ilya Ehrenburg yapar.
    1963 : Afrika'ya, Tanganika'ya gider. "Cenaze Merasimim" başlıklı şiirini kaleme alır. (Nisan) 3 Haziran sabahı evinde ölür.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    +1
    allah rahmet eylesin en vatansever vatan haini
    https://www.youtube.com/watch?v=xrY2RW30zMY
    ···
  14. 89.
    +1
    Adam anne tarafından leh-sırp_alman_çerkeş baba tarafından türk-çerkes bildiğin hakların kardeşliği adam
    ···
  15. 90.
    +1
    Akıp gidiyor senin önünden hayat, tıpkı bu tren gibi ama sen yaşayamıyorsun bile. demiş üstat
    ···
  16. 91.
    +1
    @210 benim idealimdeki rejim olsa, ben de seni astırırdım. sonra da darağacının altına oturup hüngür hüngür ağlardım!
    ( necip fazıl'ın 'benim idealimdeki rejim olsa seni astırır, sonra da mezarını türbe yaptırırdım' sözüne cevaben)
    ···
  17. 92.
    +1
    Nazım Hikmet gerek kaleme aldığı eserleri, gerekse siyasi kimliği sebebiyle yaşadığı dönemde olduğu kadar günümüzde de konuşulan bir isimdir. Hayatını ve eserlerini buradan öğrenebilirsiniz: http://bilgihanem.com/nazim-hikmet-ran-kimdir/
    ···
  18. 93.
    +1
    28 kanuni sani
    nazım hikmet'in şiiri.
    mustafa suphi ve yoldaşlarının kan emiciler ve soy kırıcılar tarafından öldürülmesinin ardından 1923 yılında kaleme alınmıştır. (

    -ta ata aa ta ta ha ta tta ta
    tarih

    sınıf-ların
    mücadelesidir
    1921

    kanunisani 28
    karadeniz
    burjuvazi
    biz

    on beş kassap çengelinde sallanan
    on beş kegib baş
    yoldaş

    bunların sen

    isimlerini aklında tutma
    fakat

    28 kanunisaniyi unutma!
    "siyah gece
    "beyaz kar
    "rüzgar
    "rüzgar".

    trabzondan bir motor açılıyor
    sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
    motoru taşlıyorlar
    son perdeye başlıyorlar!
    burjuva kemal'in omuzuna binmiş
    kemal kumandanın kordonuna
    kumandan kahyanın cebine inmiş
    kahya adamlarının donuna
    uluyorlar

    hav... hav... hak... tü
    yoldaş unutma bunu burjuvazi

    ne zaman aldatsa bizi
    böyle haykırır:

    - hav... hav... hak... tü

    - gördün mü ikinci motörü?

    - içinde kim var?

    - arkalarından gidiyorlar.

    - ikinci motör birinciye yetişti

    - bordoları bitişti

    - motörler sarsılıyor

    - dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar.

    - hayır

    iki motörde iki sınıf çarpışıyor

    - biz onlar!

    - biz silahsız onlar kamalı

    - tırnaklanmız

    - kavga son nefese kadar

    - kavga

    - dişlerimiz ellerini kemiriyor
    kamanın ucu giriyor

    - girdi...

    - yoldaşlar, ey!

    artık lüzum yok fazla söze:

    bakın göz göze

    - karadeniz

    on beş kere açtı göğsünü,
    on beş kere örtüldü.
    onbeşlerin hepsi
    bir komünist gibi öldü
    ···
  19. 94.
    +1
    kadıköyde sanatkarlar sokağında kültür merkezi , cafesi her şeyi vardır.
    ···
  20. 95.
    +1
    Ne acıdır insanın biIdiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamalı kalması.
    ···