-
29.
0Benim kuvvetim :
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
Dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
Ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.
Ve dışında bu safın
toprak ve sen
bana kâfi gelmiyorsunuz.
Halbuki sen harikulâde güzelsin
toprak sıcak ve güzeldir. -
28.
0O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerinide. -
27.
-1lan zütler noluyo lan bugün böyle giberim seviyenizi gibtirin gidin dağılın lan sabinin sübyanın kafasını karıştırmayın
-
26.
0hooooop seviye 5 oldu
-
25.
0ve çok uzak,Tümünü Göster
çok uzaklardaki istanbul limanında,
gecenin bu geç vakitlerinde,
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen laz takaları:
hürriyet ve ümit,
su ve rüzgârdılar.
onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
tekneleri kestane ağacındandı,
üç tondan on tona kadardılar
ve lâkin yelkenlerinin altında
fındık ve tütün getirip
şeker ve zeytinyağı zütürürlerdi.
şimdi, büyük sırlarını zütürüyorlardı.
şimdi, denizde bir insan sesinin
ve demirli şileplerin kederlerini
ve kabataş açıklarında sallanan
saman kayıklarının fenerlerini
peşlerinde bırakıp
ve karanlık suda amerikan taretlerinin önünden akıp
küçük,
kurnaz
ve mağrur
gidiyorlardı karadeniz'e.
dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
bunlar
uzun eğri burunlu
ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
zaferi için
hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...
karanlıkta kurşunîi derisi kırmızıya boyanan
baltabaş gemi
ingiliz torpitosudur.
ve dalgaların üstünde sallanarak
alev alev
yanan:
şaban reisin beş tonluk takası.
kerempe fenerinin yirmi mil açığında,
gecenin karanlığında,
dalgalar minare boyundaydılar
ve başları bembeyaz parçalanıp dağılıyordu.
rüzgar:
yıldız - poyraz.
esirlerini bordasına alıp
kayboldu ingiliz torpitosu.
şaban reisin teknesi
ateşten diregiyle gömüldü suya.
arheveli ismail
bu ölen teknedendi.
ve şimdi
kerempe fenerinin açığında,
batan teknenin kayığında
emanetiyle tek başınadır,
fakat yalnız değil:
rüzgârın,
bulutların
ve dalgaların kalabalığı,
ismail'in etrafında hep bir ağızdan konuşuyordu.
arheveli ismail
kendi kendine sordu:
«emanetimizle varabilecek miyiz? »
kendine cevap verdi:
«varmamış olmaz.»
gece, tophane rıhtımında
kamacı ustası bekir usta ona:
«evlâdım ismail, » dedi,
«hiç kimseye değil, » dedi,
«bu, sana emanettir.»
ve kerempe fenerinde
düşman projektörü dolaşınca takanın yelkenlerinde,
ismail, reisinden izin isteyip,
«şaban reis, » deyip,
«emaneti yerine zütürmeliyiz, » deyip
atladı takanın patalyasına,
açıldı.
«allah büyük
ama kayık küçük» demiş yahudi.
ismail bodoslamadan bir sağnak yedi,
bir sağnak daha,
peşinden üç-kardeşler.
ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmeseydi eğer
alabora olacaktı.
rüzgâr tam kerte yıldıza dönüyor.
ta karşıda bir kırmızı damla ışık görünüyor:
sıvastopol'a giden bir geminin
sancak feneri.
elleri kanayarak
çekiyor ismail kürekleri.
ismail rahattır.
kavgadan
ve emanetinden başka her şeyin haricinde,
ismail unsurunun içinde.
emanet:
bir ağır makinalı tüfektir.
ve ismail'in gözü tutmazsa liman reislerini
ta ankara'ya kadar gidip
onu kendi eliyle teslim edecektir.
rüzgâr bocalıyor.
belki karayel gösterecek.
en azdan on beş mil uzaktır en yakın sahil.
fakat ismail
ellerine güvenir.
o eller ekmeği, küreklerin sapını, dümenin yekesini
ve kemeraltı'nda fotika'nın memesini
aynı emniyetle tutarlar.
rüzgâr karayel göstermedi.
yüz kerte birden atlayıp rüzgâr
bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi
düştü.
ismail beklemiyordu bunu.
dalgalar bir müddet daha
yuvarlandılar teknenin altında
sonra deniz dümdüz
ve simsiyah
durdu.
ismail şaşırıp bıraktı kürekleri.
ne korkunçtur düşmek kavganın haricine.
bir ürperme geldi ismail'in içine.
ve bir balık gibi ürkerek,
bir sandal
bir çift kürek
ve durgun
ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı.
ve birdenbire
öyle kahrolup duydu ki insansızlığı
yıldı elleri,
yüklendi küreklere,
kırıldı kürekler.
sular tekneyi açığa sürüklüyor.
artık hiçbir şey mümkün değil.
kaldı ölü bir denizin ortasında
kanayan elleri ve emanetiyle ismail.
ilkönce küfretti.
sonra, «elham» okumak geldi içinden.
sonra, güldü,
eğilip okşadı mübarek emaneti.
sonra...
sonra, malûm olmadı insanlara
arhaveli ismail'in âkıbeti... -
24.
+1DOĞUM
Anası bir oğlancık doğurdu bana;
kaşsız, sarı bir oğlan,
masmavi kundağında yatan
bir nur topu, üç kilo ağırlığında.
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Korede,
sarı ay çiçeğine benziyorlardı.
Makartır kesti onları,
gittiler ana sütüne bile doymadan
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Yunan zindanlarında,
babaları kurşuna dizilmiş.
Bu dünyada ilk görülecek şey diye
demir parmaklığı gördüler.
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman
çocuklar doğdu Anadoluda,
mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi.
Bitlendiler doğar doğmaz
kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden.
Benim oğlan
benim yaşıma bastığı zaman,
ben bu dünyada olmıyacağım,
ama harikulâde bir beşik olacak dünya,
siyah,
beyaz,
sarı
bütün çocukları
sallıyan
mavi atlas döşekli bir beşik. -
23.
-1lan yavşaklar bu ne lan şiir edebiyat ıvır zıvır taktan püsürden şeylerle dolduruyonuz burayı gibtirin gidin ekşiye
- 22.
- 21.
-
20.
0
-
19.
+1Bir Fotoğrafa
karşımdasın işte...
bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
bakış açım belli oldu yine.
geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
dağlara çarptım her esişimde.
yollara küfrettim her gidişinde.
demiştim sana hatırlarsan:
“önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
şimdi bana, geçen o zamanın
unutulmaz sancısı kalır
gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim.
nazım hikmet -
18.
0hepiniz şiir hayranı olmuşsunuz lan hayvanlar *
-
17.
+3neden bilmiyorum, 1000. entry'mi nazım usta'ya yazasım geldi. bu başlığa neredeyse hiçbir saçmasapan şey yazılmadığını görünce gerçekten şaşırdım ve mutlu oldum. inci sözlükte bundan önce yazdığım 999 entry'de iğrençlik, ciddiyetsizlik ve zırtapozluk konusunda elimden gelen herşeyi denedim, aslına bakılırsa son derece kıt olduğunu düşündüğüm yaratıcılığımı sonuna kadar zorladım; elbette eğlenmek için yaptım hepsini.Tümünü Göster
ama ne yaparsam yapayım "aslında iyi insanlar olduğumuzu" asla unutmadım.
şu gibindirik düzende hayvanlaşmak pahasına yaşamaya çalışmamıza rağmen yüreğimizde hala zerre kadar onur ve vicdan kaldıysa, sömürüye ve hırsızlığa dayalı bu gibtiritaktan piyasa işleyişini devam ettirebilmek için (insan aklı ve onuru denen şeyi kafamızdan silmek uğruna) medya tekellerine milyon dolarlar akıtan huur evlatlarına karşı hayatının sonuna kadar savaşmış nazım usta gibi büyük insanlar sayesindedir. bunu hiç unutmadım.
unutmadım ki, biz burada işten güçten arta kalan zamanımızda biraz olsun eğlenmeye, kafa boşaltmaya çalışırken, boş zamanımızı burada bin ederken, şu taktan dünyanın daha yaşanası bir yer olması için bizim ruhumuz dahi duymadan hayatını feda eden, hapislerde yatan, her türlü zorbalığa maruz kalan ama asla teslim olmayan onurlu insanlar dünyanın her yerinde var olmaya devam ediyor.
madem oturdum, burada yazdığım en uzun şeyi yazmaya başladım, bari ben de ustanın en sevdiğim şiirlerinden birini kopyalayayım da bir tak yediğimi zannedeyim:
ellerinize ve yalana dair
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen
elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
insanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
insanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın...
insanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım HiKMET -
16.
0@ 13 ama adam aşk için, kadın için yaratılmış adeta.
-
15.
0@13 lan sana ne adamın düdüklediği kadınlardan. hepsi ayrı güzel.
-
14.
0En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un addıbını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın cdıbını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla zütüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz.. -
13.
0nedense piraye'den sonrakilerden nefret ediyorum
-
12.
+3vera' da güzel şiirler yazmıştır.
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldim
Güldüm
Öldum -
11.
0nazım ile piraye. bu kitabı okuyun. dünyanın en güzel aşk şiirleri var bu kitapta
nazım'dan piraye'ye 21-22 şiirleri. hapisteyken her akşam saat 21 ile 22 arası aşk şiirleri yazarmış piraye'ye. oluşumu böyledir -
10.
+1@ 6 piraya severlere gelsin.
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
-
bu hanfendiyle yarın buluşuyoruz
-
kayra senin o daracık deliğin var ya
-
detonecan allahın aslanı
-
ışıklar içinde uyu burom benim
-
ucan kedi gözlerinin önünde anana zorla
-
helix ucan kedinin namusunu koruyor
-
sleep sesini kes
-
bu ucan kedi kizmi la
-
baban hic aslan oglum diye sevmedi mi seni
-
kozdesucugun biraktigi boslugu kim doldurdu
-
ucan kedi hastaya bakiyor su an
-
helix yapay zekaya fotonu atip ne yazdin
-
şu atarinın ekranı dekormus
-
helix yeni video ne zaman gelir aga
-
gay scat izlemeye başladım la
-
s ktr senin neren tony stark
-
amg aptali fotomu atmis
-
axento ucan kedıye sahıp cıkması
-
masallah herkes zengin amg sozlugunde
-
kayra donanımhaberde evıne geldıklerınde
-
adamın birsürü hattı var bak
-
islak kopek yavrusu gibi
-
cugu atmak icin surenin bitmesini bekleyen helix
-
helix vikings yan hesabi mi
-
dumbki ne bekliyordun hornetçi
-
lavugun rollenmeye bak
-
kafasını yastığa koyunca yarın sözlükte
-
donanımhaberde ölücüler vardı
-
axento maksento toşak helix bunlar kim amg
-
ucan kedi ve helix anasını
- / 2