1. 89.
    0
    @59 BEN DE SENiN ÖLÜNÜ gibEYiM..
    ···
  2. 88.
    0
    @1 e olm kuranda da "elif lam mim" diye anlamsız bi ayet var o zaman? saçmalamışsın.
    ···
  3. 87.
    0
    bence şimdi sen de herkes gibisin..
    ···
  4. 86.
    0
    dörtnala gelip uzak asya'dan
    akdenize bir kısrak başı gibi
    uzanan bu memleket bizim.
    bilekler kan içinde,
    dişler kenetli, ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
    kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,
    bu davet bizim... yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim...
    ···
  5. 85.
    0
    (bkz: beyler oruc tutmayanlar buraya)
    ···
  6. 84.
    0
    SiZLER ZAVALLILARSINIZ... ZAVALLILARDAN OLUŞAN BiR TOPLULUKSUNUZ... HiÇ BiR ŞEKiLDE HAYALLERiNiZ YOK... HAYALLERiNiZ YiYiP iÇiP EĞLENMEKTEN ÖTEYE GiDEMiYOR MALESEF... BiZ ÖLÜMÜ DÜŞÜNÜYORUZ... SiZDE ÖLÜCEKSiNiZ.! MERAK ETMEYiN.. O ZAMAN BAKALIM KiM DOĞRU GÖRÜLECEK..
    ···
  7. 83.
    0
    siz milletin yillardir başina :' başörtüsü laiklik başörtüsü laiklik bunlar yobaz!!! bunlar gerici' diye diye milleti çileden çikardiniz ve sonra çikip size saygi duyulmasini beklediniz... kendi beyinlerinizdekini başka insanlara zorla şiringalamak istediniz... sizin özgürlük demokrasi anlayişiniz buydu... şimdi o gerici şeriatçi adam dediğiniz dexer bu gerici dediğiniz millet o çok sevip saydiğiniz atatürkümüz'ün hayallerini gerçekleştiriyor... siz atamizin izinden devam edin... biz o nun hayallerini gerçekleştiriyoruz... şimdi gibtirin gidin beyler.
    ···
  8. 82.
    0
    @78 isinize gelmeyince ergenekona bagliyorsunuz . sen git babana yuttur onu
    ···
  9. 81.
    0
    SiZ MiLLETiN YILLARDIR BAŞINA :' BAŞÖRTÜSÜ LAiKLiK BAŞÖRTÜSÜ LAiKLiK BUNLAR YOBAZ!!! BUNLAR GERiCi' DiYE DiYE MiLLETi ÇiLEDEN ÇIKARDINIZ VE SONRA ÇIKIP SiZE SAYGI DUYULMASINI BEKLEDiNiZ... KENDi BEYiNLERiNiZDEKiNi BAŞKA iNSANLARA ZORLA ŞIRINGALAMAK iSTEDiNiZ... SiZiN ÖZGÜRLÜK DEMOKRASi ANLAYIŞINIZ BUYDU... ŞiMDi O GERiCi ŞERiATÇI ADAM DEDiĞiNiZ TAYYiP BU GERiCi DEDiĞiNiZ MiLLET O ÇOK SEViP SAYDIĞINIZ ATATÜRKÜMÜZ'ÜN HAYALLERiNi GERÇEKLEŞTiRiYOR... SiZ ATAMIZIN iZiNDEN DEVAM EDiN... BiZ O NUN HAYALLERiNi GERÇEKLEŞTiRiYORUZ... ŞiMDi gibTiRiN GiDiN BEYLER.
    ···
  10. 80.
    0
    @ 1 gibtirgit ocakta pilav ye çay iç orrrrrrrrrrrrrrrrrooooooooossssssssspppuuuuuuuuuuuu çocuğuuuuuuuuuuuuuuuu
    ···
  11. 79.
    0
    siz ne anlarsınız amk ameleleri nazım hikmet'ten akımından vs.
    ···
  12. 78.
    0
    Keşke hepinizde nazım hikmet gibi Memleket sevgisi olsa der giderim gayrı.
    ···
  13. 77.
    -1
    @77 gibTiR GiT... HEPSi ERGENOKON iŞi! YARRAM HALA GÖREMiYOR MUSUNUZ AKLINIZI MANTIĞINIZ ÜST ÜSTE KOYUP gibEYiM... DAHA DA DAVOS'A GELMEM... NE HALiNiZ VARSA GÖRÜN.
    ···
  14. 76.
    0
    @58 aziz nesini agzina alma pekekent . sizin gibi gavatlar yakmak istedi onu
    ···
  15. 75.
    0
    JAPON BALIKÇISI

    Denizde bir bulutun öldürdüğü
    Japon balıkçısı genç bir adamdı.
    Dostlarından dinledim bu türküyü
    Pasifikte sapsarı bir akşamdı.

    Balık tuttuk yiyen ölür.
    Elimize değen ölür,
    Bu gemi bir kara tabut,
    Lumbarından giren ölür.

    Balık tuttuk yiyen ölür
    Birden değil ağır ağır,
    Etleri çürür dağılır.
    Balık tuttuk yiyen ölür.

    Elimize değen ölür,
    Tuzla güneşle yıkanan
    Bu vefalı, bu çalışkan
    Elimize değen ölür.
    Birden değil ağır ağır
    Etleri çürür, dağılır,
    Elimize değen ölür...

    Badem gözlüm beni unut,
    Bu gemi bir kara tabut,
    Lumbarından giren ölür.
    Üstümüzden geçti bulut.

    Badem gözlüm beni unut
    Boynuma sarılma gülüm,
    Benden sana geçer ölüm
    Badem gözlüm beni unut.

    Bu gemi bir kara tabut.
    Badem gözlüm beni unut.
    Çürük yumurtadan çürük
    Benden yapacağın çocuk.
    Bu gemi bir kara tabut
    Bu deniz bir ölü deniz.
    insanlar ey, nerdesiniz?
    Nerdesiniz?
    ···
  16. 74.
    0
    @1 işler atom reaktörleri işler...

    ben de sana işleyeceğim birazdan kara gözlüm.
    ···
  17. 73.
    0
    yüzbaşı sordu :
    - saat kaç?
    - beş.
    - yarım saat sonra demek...

    98956 tüfek
    ve şoför ahmet'in üç numrolu kamyonetinden
    yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
    bütün âletleriyle
    ve vatan uğrunda,
    yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle
    birinci ve ikinci ordular
    baskına hazırdılar.

    alaca karanlıkta, bir çınar dibinde,
    beygirinin yanında duran
    sarkık, siyah bıyıklı süvari
    kısa çizmeleriyle atladı atına.
    nurettin eşfak
    baktı saatına :
    - beş otuz...
    ve başladı topçu ateşiyle
    ve fecirle birlikte büyük taarruz...

    sonra.
    sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
    bunlar :
    karahisar güneyinde 50
    ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.

    sonra.
    sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihâta ettik
    aslıhanlar civarında
    30 ağustosa kadar.

    sonra.
    sonra, 30 ağustosta düşman kuvâyı külliyesi imha ve esir olundu.
    esirler arasında general trikopis :
    alaturka sopa yemiş bir temiz
    ve sırmaları kopuk frenk uşağı...

    yaralı bir düşman ölüsüne takıldı nurettin eşfak'ın ayağı.
    nurettin dedi ki : «teselyalı çoban mihail,»
    nurettin dedi ki : «seni biz değil,
    buraya gönderenler öldürdü seni... »

    sonra.
    sonra, 31 ağustos günü
    ordularımız izmir'e doğru yürürken
    serseri bir kurşunla vurulan
    deli erzurumluydu.
    devrildi.
    kürek kemikleri altında toprağı duydu.
    baktı yukarı,
    baktı karşıya.
    gözler hayretle yandılar :
    önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları
    her seferkinden kocamandılar.
    ve bu postallar daha bir hayli zaman
    üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından
    seyredip güneşli gökyüzünü
    ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler.
    sonra...
    sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden
    ve deli erzurumlu ölürken kederinden
    yüzlerini toprağa döndüler...

    solda, ilerdeydi ali onbaşı.
    kan içindeydi yüzü gözü.
    bir süvari takımı geçti yanından dörtnala.
    kaçanı kovalamıyordu yalnız
    ulaşmak da istiyordu bir yerlere
    ve sadece kahretmiyor
    yaratıyordu da.
    ve kılıçların,
    nalların,
    ellerin
    ve gözlerin pırıltısı
    ardarda çakan aydınlık bir bütündü.
    ali onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü
    ve şu türküyü duydu :
    «dörtnala gelip uzak asya'dan
    akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket bizim.

    bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benziyen toprak,
    bu cehennem, bu cennet bizim.

    kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
    yok edin insanın insana kulluğunu,
    bu dâvet bizim...

    yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim... »>

    sonra.
    sonra, 9 eylülde izmir'e girdik
    ve kayserili bir nefer
    yanan şehrin kızıltısı içinden gelip
    öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya,
    güneyden kuzeye,
    doğudan batıya,
    türk halkıyla beraber
    seyretti izmir rıhtımından akdeniz'i.

    ve biz de burda bitirdik destanımızı.
    biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
    türk halkı bağışlasın bizi,
    onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;
    korkak,
    cesur,
    câhil,
    hakîm
    ve çocukturlar
    ve kahreden
    yaratan ki onlardır,
    kitabımızda yalnız onların mâcereları vardır...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 72.
    0
    atam izindeyiz

    atam, hala yaşıyorsak:
    edepsizlik sayesinde!
    altı oku soruyorsan,
    politika dehlizinde!

    hele partin senden sonra,
    devrimlerin tavizinde!
    vasfedeyim halimizi,
    kalemime ver izin de!

    yobazlarla gericiler,
    onlar bizden daha zinde!
    ’atam, atam..’ derler ama,
    bir adınız var sizin de..

    halkçılıkla devletçilik:
    anlatamam, çok hazin de..
    çoktanberi sahteciler,
    ağır çeker her vezinde!
    tek umut var, o da yalnız,
    amerikan dövizinde!

    sorma ata’m, halimizi,
    hal mi kaldı anlatacak..
    i̇şte geldik dizindeyiz!
    yata yata çok yorulduk,
    tatil yaptık, izindeyiz!

    sanayide henüz daha,
    cafer için lazım diye,
    amerikan bezindeyiz!
    geçeceğiz avrupa’yı
    ama şimdi izindeyiz!

    hocamız var, hacımız var,
    uçan kuşa borcumuz var,
    el oğlunun ağzındayız!
    ama bizi zor bulurlar,
    bahar, yaz, kış izindeyiz!

    evet, doğru söylemişsin:
    ’türk milleti çalışkandır! ’
    biz de senin tezindeyiz!
    dinlenmekten yorulduk da,
    onun için izindeyiz!

    zinde kuvvet diye söz var,
    kimse bilmez adresini,
    ah izindeyiz, vah izindeyiz!
    bugün değil, bu yıl değil,
    çoktan beri izindeyiz!

    i̇lerledik ata’m öyle,
    şimdi görsen tanımazsın:
    amerikan tarzındayız!
    arasan da bulamazsın,
    otuz yıdır izindeyiz
    ···
  19. 71.
    0
    atam izindeyiz

    atam, hala yaşıyorsak:
    edepsizlik sayesinde!
    altı oku soruyorsan,
    politika dehlizinde!

    hele partin senden sonra,
    devrimlerin tavizinde!
    vasfedeyim halimizi,
    kalemime ver izin de!

    yobazlarla gericiler,
    onlar bizden daha zinde!
    ’atam, atam..’ derler ama,
    bir adınız var sizin de..

    halkçılıkla devletçilik:
    anlatamam, çok hazin de..
    çoktanberi sahteciler,
    ağır çeker her vezinde!
    tek umut var, o da yalnız,
    amerikan dövizinde!

    sorma ata’m, halimizi,
    hal mi kaldı anlatacak..
    i̇şte geldik dizindeyiz!
    yata yata çok yorulduk,
    tatil yaptık, izindeyiz!

    sanayide henüz daha,
    cafer için lazım diye,
    amerikan bezindeyiz!
    geçeceğiz avrupa’yı
    ama şimdi izindeyiz!

    hocamız var, hacımız var,
    uçan kuşa borcumuz var,
    el oğlunun ağzındayız!
    ama bizi zor bulurlar,
    bahar, yaz, kış izindeyiz!

    evet, doğru söylemişsin:
    ’türk milleti çalışkandır! ’
    biz de senin tezindeyiz!
    dinlenmekten yorulduk da,
    onun için izindeyiz!

    zinde kuvvet diye söz var,
    kimse bilmez adresini,
    ah izindeyiz, vah izindeyiz!
    bugün değil, bu yıl değil,
    çoktan beri izindeyiz!

    i̇lerledik ata’m öyle,
    şimdi görsen tanımazsın:
    amerikan tarzındayız!
    arasan da bulamazsın,
    otuz yıdır izindeyiz
    ···
  20. 70.
    0
    saat 4.

    ağzıkara - söğütlüdere mıntıkası.
    on ikinci piyade fırkası.
    gözler karanlıkta, uzakta.
    eller yakında, makanizmalar üzerinde.
    herkes yerli yerinde.
    tabur imamı
    mevzideki biricik silâhsız adam :
    ölülerin adamı,
    kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru,
    durdu boyun büküp
    el kavuşturup
    sabah namazına.
    içi rahattır.
    cennet, ebedî bir istirahattır.
    ve yenilseler de, yenseler de âdâyı,
    meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir
    cenâbı rabbülâlemîne şühedâyı.

    saat 4.45.

    sandıklı civarı.
    köyler.
    sarkık, siyah bıyıklı süvari,
    çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu.
    çukurova beygiri
    kuyruğunu karanlığa vuruyordu :
    dizkapaklarında kan,
    kantarmasında köpük...
    ikinci süvari fırkası'ndan dördüncü bölük,
    atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor.
    geride, köylerde bir horoz öttü.
    ve sarkık, siyah bıyıklı süvari
    ellerinin tersiyle yüzünü örttü.
    karşı dağlar ardında, düşman elinde kalan
    bir başka horoz vardır :
    baltaibik, sütbeyaz bir denizli horozu.
    düşmanlar herhal onu çoktan kesip
    çorbasını yapmışlardır...

    saat beşe on var.

    kırk dakka sonra şafak
    sökecek.
    «korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak».
    tınaztepe'ye karşı kömürtepe güneyinde,
    on beşinci piyade fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti
    ve onların genci, uzunu,
    darülmuallimin mezunu
    nurettin eşfak,
    mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak
    konuşuyor :
    -bizim istiklâl marşı'nda aksıyan bir taraf var,
    bilmem ki, nasıl anlatsam,
    âkif, inanmış adam,
    fakat onun, ben,
    inandıklarının hepsine inanmıyorum.
    meselâ, bakın :
    «gelecektir sana vaadettiği günler hakkın.»
    hayır,
    gelecek günler için
    gökten âyet inmedi bize.
    onu biz, kendimiz
    vaadettik kendimize.
    bir şarkı istiyorum
    zaferden sonrasına dair.
    «kim bilir belki yarın... »

    saat beşe beş var.

    dağlar aydınlanıyor.
    bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
    gün ağardı ağaracak.
    kokusu tütmeğe başladı :
    anadolu toprağı uyanıyor.
    ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
    ve pırıltılar görüp
    ve çok uzak
    çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
    bir müthiş ve mukaddes mâcereda,
    ön safta, en ön sırada,
    şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

    topçu evvel mülâzımı hasan'ın
    yaşı yirmi birdi.
    kumral başını gökyüzüne çevirdi,
    kalktı ayağa.
    baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
    şimdi bir hamlede o kadar büyük,
    öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki
    bütün ömrünü ve hâtırasını
    ve yedi buçukluk bataryasını
    ağlanacak kadar küçük buluyordu.
    Tümünü Göster
    ···