-
1.
+5 -1---uzuuuuuuuuuuuuunca yazdığım yazı tek entry'ye sığmadı ve bu yüzden iki entry giriyorum.---Tümünü Göster
uzun bir entry olacak. biraz iç dökeceğim.
çok özledim be beyler. burayı, sizleri, eski hayatımı, 2014'ü, 2013'ü. ve hatta her geçen günü. geçtiğimiz sene mart ayında amcamlardan kaçak internet çekmiştim. 2011'de geçirdiğim bir buçuk ay kadar süreden sonra ilk kez sözlüğe giriş yapmıştım. (2012 yılında bir-iki kere girip birkaç kelime yazmıştım. aşk başlığına girmiştim bir entry. "beni çok fena gibti beyler" gibi bişey yazmıştım. tabii o zamanlar daha ilk aşkı tadıyordum. falan filan. neyse.
bilen bayağı bir yazar vardır, geçen sene mart'tan kasım ayına kadar buralardaydım, sizden biriydim, buralıydım. gerek yeni tema yüzünden gerek kaçak kullandığım internetin kestirilmesi yüzünden buralardan ayrıldım. soğumuştum da zaten açıkçası.
bu entry bir veda entry'si gibi olucak biraz... bilmiyorum beyler lan, ben çok duygusal biriyim, inanın şu an sizler için, 2014'te geçirdiğim -acı dolu günler dahil ağlamak üzereyim. çok güzeldi be beyler. bilmiyorum ki nasıl anlatayım... özledim be beyler, özledim. işte yine dökülüyor yaşlar gözlerimden. dıbına kodumun hayatı kayıp gidiyor sanki ellerimden. her günü geçmişte yaşıyorum ben. bugün elimde yüz bin lira olsa yarın bu parayı şuna şuna harcayayım da hayatımı yaşayayım demiyorum, diyemiyorum, demek istemiyorum da. her günü geçmişte yaşıyorum. bugün dünü özlüyorum, yarın bugünü özleyeceğim, sonraki gün de bir önceki günü. biliyor musunuz şu an dünya üzerinde beni mutlu edecek hiçbir şey yok. inanır mısınız buna? inanabilir misiniz? zaman makinesi icat edilse o beni gerçekten mutlu edebilirdi. 2010'a dönüp son yaşadığım dört yılı tekrar yaşamak ve ardından bu dünyadan yok olmak, kaybolmak, toz olmak istiyorum. son dört yılı tamamen aynı yaşasam bile bu bana yeter biliyor musunuz? ne bileyim, hiç bu kadar düşük beklentileriniz, istekleriniz oldu mu? tek isteğim 2010'dan 2014'ün sonuna kadar tekrar yaşamak/yaşayabilmek... bir amacım yok benim, yaşamamın bir anlamı yok. asosyalim, temiz kalpliyim, dürüstüm, kibarım, duygusalım, inanamayacağınız kadar güvenilirim, kafa dengiyim, akıllıyım (övünmek gibi olmadı umarım) romantiğim de aynı zamanda. yani ne bileyim, aslında şu dünyada çok şey hak eden ama hiçbir şeyi ve hiçbir şeyi olmayan biriyim. sırf kişiliğimle dört dörtlük biri olsam da bu dünyada kendime yer bulamıyorum. bu dünyada bana mutluluk yok beyler. çok düşünceliyim, çok çok iyi kalpli biriyim, asla yalan söylemem, insanlara kötü gözle bakmam, tanrı'nın bana verdiklerinin kıymetini hep bilirim, şükrederim. gururum yok gibi, egolarım yok, insanlardan şunu alayım, bunu alayım gibi şeyler yok. cömertim, hiiiiiiiiiiiç ama hiiiiiiiiiç bencil değilim, herkesin sevebileceği ama hiç kimsenin sevmediği biriyim bu hayatta. neden böyle bilmiyorum, inkar etmedim tanrı'ya.
hayat çok garip be beyler, ben bu başlığı niye açtım şimdi bilmiyorum. belki bir veda, belki bir iç dökme, belki bir değişikliğin, bir mutluluk sürecinin başlangıcı olacak bu başlık.
aranızda çok sevdiğim o kadar çok kişi var ki... hepinize birden ne tek tek mesaj atabilirim, ne nick6 girebilirim, ne iletişim kurarım, ne de kurmak isterim...
2,5 yıldır işsizim beyler. boşluğun içinin içindeyim. nasıl anlatayım size, bir şeylere tutunun, bağlanın, yaşayın ve o şeylerle mutlu olun, mutlu olmayı öğrenin. 95'te doğdum, lisedeki ilk senem 2009-2010 eğitim ve öğretim yılıydı. ilk sene kaldım. ikinci sene geçtim, nasıl olduğunu bilmiyorum. sonra 10. sınıfta (2011-2012 eğitim öğretim yılı arasında) bir kez daha kaldım ve lise hayatımla birlikte eğitim hayatım da, nefes aldığım, yaşadığım hayatım da sonlandı. sonra hep boşluktaydım, bir ara birileri geldi beni o boşluktan çıkarır gibi oldu, belki de geçici olarak çıkardılar da. ama şimdi kendime tekrar bir bakıyorum da sanki yıllardır o boşluktaymışım gibi... sanki hiç ama hiç çıkmamışım gibi...
benim hayatım kapkapanlık beyler. bir umudum, bir yaşama sevincim, bir beklentim yok hayattan. zaman içinde o boşlukta yuvarlana yuvarlana buraya, bu duruma geldim. acınacak haldeyim aslında, ama ne bileyim, yani acınmaması gerek sanki aslında bana.
---uzuuuuuuuuuuuuunca yazdığım yazı tek entry'ye sığmadı ve bu yüzden iki entry giriyorum.--- -
2.
+4---uzuuuuuuuuuuuuunca yazdığım yazı tek entry'ye sığmadı ve bu yüzden iki entry giriyorum.---Tümünü Göster
çocukluğumda da ben hayatımı yaşayamadım, ailem şu ya da bu sebepten/sebeplerden dolayı bana sevgi vermedi/veremedi. çok fakir (para anlamında değil, ekgiblik anlamında) çok sevgiye muhtaç büyüdüm. hayatımda bir kere beni mutlu etmedi ailem. şu an bakıyorum ve geçmişimde öyle bir gün göremiyorum. babam beni bir kere mutlu etti sanırım, o da 2013 yılının mart ayındaydı. 2007'de babamla ortaklaşa aldığımız (ve şu an hala kullanıyor olduğum) bilgisayarın) harddiskini aptal bir nedenden dolayı yere düşürüp bozmuştum. 2013 mart'ta da babam bana yeni bir harddisk almıştı. 1 tb. bundan başka hiç mutluluğum yokmuş gibi hayatımda. benim babam, nasıl diyeyim... çok cimri biriydi eskiden. ben ergenliği atlattıktan sonra, ben adam olduktan sonra cömert olmaya başladı. bilmiyorum nasıl oldu. bugüne kadar babamdan aldığım tüm harçlıkları toplasanız 200 lira anca eder. ben hep başkalarına bakarak, imrenerek büyüdüm. bugün bile dolabımı açsam içinde nerden geldiğini bile bilmediğim bir sürü giysi var. birilerinin eskileri hep. eski ya da yeni olmaları, güzel veya çirkin olmaları, ucuz ya da pahalı olmaları, yırtık ya da havalı olmaları hiç umrumda olmadı. benim hiç kendi elbisem olmadı beyler. son birkaç yıl içinde alınmış üç-dört pantolonu ve parayla alınmamış olsa da kullanılmamış ve güzel bir hırkayı saymazsak benim hiç kendi kıyafetim olmadı. kendim aldım, çalışıp kendim aldım ve onları giydim.
hayatımda hiç bir hediyeye sahip olmadım. kimse bana bir şeyini karşılıksız vermedi. kimse. ben şefkatin ne demek olduğunu bilmiyorum beyler, sevilmek nasıl bir duygu bilmiyorum. ne bileyim, bilsem bile bilmiyorum işte, anlayın. uzağım böyle şeylerden. yalnızım ve yalnız olmak istiyorum ve yalnız ölmek istiyorum. aslında bana ölüm şeklini seç deseler The Notebook filminin sonundaki gibi karımın yanında, onu severek, sessizce, hayattan istediğini almış bir biçimde ölmek isterdim. onunla birlikte gitmek, uyanamamak isterdim. ne güzel bir ölüm olurdu di mi lan? çok isterdim...
ama bazı gerçekler vardır beyler... bazı gerçekler vardır hayatınızın sonuna kadar kabullenmeniz gereken. bazı gerçekler vardır kabullenmeden yaşayamayacağınız ama aynı zamanda kabullenemediğiniz (ve dolayısıyla yaşayamıyor, yaşamıyor olduğunuz). yine bazı gerçekler vardır, onlardan hayatınızın sonuna kadar kaçmanız gerekir. bazen kaçarsınız, bazen kaçamazsınız. kaçamazsanız hayatınız mahvolur. bazı şeyler vardır herkesin bilmesi gereken, ve yine bazı şeyler vardır kimsenin bilmemesi gereken. ve yine bazı şeyler vardır, hayatınızdaki tek bir kişinin bilmesi gereken. böyledir beyler. böyle...
zamanında ben de birini çok sevdim, sonra bıraktım peşini, sonra yine birini sevdim, onu da bıraktım. sonra yine birini sevdim, ama bu sefer bırakmıyorum, bırakamıyorum beyler. vazgeçemiyorum. kabullenemiyorum. belki yokluğunu kabulleniyorum ama yokluğuyla birlikte yaşamayı kabullenemiyorum. hepimiz yaşamışızdır benzer şeyleri. gerek hiç kimse denecek kadar (insan bile sayılmayacak kadar) ucuz biriyle, gerekse dünyadaki en güzel, en iyi eşle/kızla.
belki de beni şu an bulunduğum duruma sokan son yıllarda yaşadığım işsizlik ve boşluk değil de bu kızı sevme durumudur. bu kızı sevmemin nedeni onun bana ilgi göstermesiydi. yani, ben onu bulmadım, o beni buldu. ben zaten birini aramazdım, arasam da bulamazdım. ilk kez o kız beni sevdi beyler. ilk kez onun gözlerine baktım. ilk kez onun elini tuttum. ilk kez onun tenini kokladım. ama gerçek bir açıdan bakarsanız toplamda iki kere gördüğüm biri. 17 haziran tanışma, 19 haziran hoşlanıp/hoşlaşıp içimi açtığım gün. sevmediğim bir kıza "seni seviyorum" dediğim gün. aslında seviyorum değil hoşlanıyorum demeliydim. neyse, konu o değil zaten. başlarda onu sevdiğimi (haklı olarak) kabullenmese de o da benden hoşlanıyordu beyler. yani, ne bileyim, o günden sonra görmesem de yazışıyorduk arada. o yazıyordu hatta. ben de karşılık veriyordum, vermeye çalışıyordum. bazı durumlardan dolayı kız benden soğudu ve (zaten hiç girmediği) hayatımdan çıkıp gitmiş oldu. ve daha sonra, onun benden tamamen vazgeçtiği günlerde ben ona daha da çok, daha da çok bağlandım. daha çok hoşlandım ve daha çok sevdim. onu sevmemin ya da yanımda istememin nedeni yokluğunu hissetmek değildi. yani onu kaybettiğim için kıymetini bildim dersem yalan olur. çünkü onu hiç kazanmadım. kazanamadım ki kaybedeyim. birkaç ay geldi beni sevdi ve sonra uçtu gitti. o gittikten sonra da benim hayatımdaki her şey daha da kötüye gitmeye başladı. daha da, daha da, ve daha da kötü oldu. sonra bir gün farkına vardım, olmayan birini seviyordum. yani, aslında benim tanıdığım *** ile tanıştığım, yüzüne baktığım, gözlerine baktığım *** aynı kişi değildi. hayali bir karakteri sevmiştim. o kişi benim kafamda kendim uydurup yorumladığım *** idi. her neyse.
bu entry'yi yazmaya başladığımda saat 02:41'di. 2 saat olmuş amk. entry eskiycek nerdeyse...
tek bir entry girmek istiyordum ama devam edecek gibiyim bu başlığa. (bir ara) bilemiyorum ne ara olur...
buraya kadar ciddi ciddi okuyan varsa helal olsun diyorum. bu saatte buraya kadar okuduysan önemsemişsin beni panpa. ya da belki beni önemsemek umrunda değildir, ama bir web sayfası açıp bir şeyler okumaktan, yazmaktan, ya da bir şeyler saçmalamaktan başka yapacak iyi bir şeyin yoktur. ne bileyim, buraya kadar okuduysan sen de benim gibi bir şeyler çekmişsindir panpa. neyse, umarım hepiniz iyi, mutlu olur ve öyle kalırsınız...
hepinizi çok seviyorum, hakkımda bir şeyler yazanların entry'lerini okudum, mesaj atanların mesajlarını okudum, okuyorum. ama cevap beklemeyin benden bir süre. (bu sürenin sonu olmayabilir)
şimdilik dökmek istediklerim bu kadar.
özet: okuyanın dıbına koyayım okumayanın canını seveyim. (tam tersi de olabilir)
yönetime not (eğer başlığım görülür ve giblenirse): bu başlığa bir sürü altinci bulurum lan istesem, madem forum yaptınız, altincileri çoğaltın bari. bence yani.
bu başlıkta yarım saat bekleyeceğim ve her yazılan entry'yi okuyacağım. içimden gelirse yazarım ama geleceğini pek sanmıyorum. hoşça kalın.
---uzuuuuuuuuuuuuunca yazdığım yazı tek entry'ye sığmadı ve bu yüzden iki entry giriyorum.---
to be continued...
başlık yok! burası bom boş!