-
101.
+3Yıllar geçmişti. Yıllar sonra hiç beklemediğim anda karşımda gördüğüm kişi görmeyi umduğum son kişiydi. O telefon konuşması gerçekleştikten sonra, bana "Konuşuyoruz ama yanlış anlama benim zaten bi sevgilim var" dedikten sonra en son restimi çekip telefonu yüzüne kapattığımdan beri onu ilk görüşüm varlığının ilk sezişimdi. O günlerden sonra o kadar ağır zamanlar geçirmiştim ki ya kimse görmesin duymasın, karşı komşuyuz onlara denk gelmesin diye gizli gizli çıkmaya çabalıyordum evden. Ya da geç saatlere kadar dışarda vakit geçirim geç geliyordum eve, yine denk gelmemek için. Haberde almamaya gayret gösteriyodum. Haber veren ya da verecek arkadaşlarıma rica etmiştim bir daha onu duymak bilmek istemediğim için. Öyle ki gerek aile gerekse arkadaş çevresinde ona bi lakap takmıştık adını anmamak için; Şehrazat. Annem vermişti bu lakabı. Anlamı, manası ya da sebebi neydi bilmiyorum. Ama artık "idil" yok "Şehrazat" vardı bahsedeceğimiz zamanlarda.
Aradan uzun zamanlar geçti, ama annem idil'in gidişini bir türlü kabullenememişti. Çünkü annem onu gelini gibi değil kızı gibi, evladı gibi sevmişti. Eğer aşk değilde hayranlık duygusunu ifade edecek olursak bu kesinlikle annemin idil'e karşı beslediği duygu denebilirdi. Bunca yıl geçmiş aradan, şimdi dahi gidip anneme idil'den bahsetsem iç çeke çeke bahseder olan bitenden. Ondan sonra da yanına getirdiğim hiç bir kızı beğenmedi zaten. Hatta geçenlerde farkettim, Instagram'ında dolaşırken gördüm ki arama sekmesinde ilk sırada idil var ikinci sırada ben. Hala sırayla girip stalk'lar yani bizi. Unutamadı gitti. Annemi boşverin, ben unutabilmiş miydim ki ?
Elimde bileklikler çömeldiğim yerden ayağa doğrulunca idil'le karşılaşmam beklenmedik ve kaçınılmaz olmuştu. Şok olmuştum, kanım donmuştu. Ama idil'e bakacak olursak hiç şok olmuş gibi değildi. Kasıtlı olarak başımda beklemiş, kendisini göstermek istemiş, aynı acıyı tekrar vermeye niyetlenmiş gibiydi. Gözlerinin içine baktığımdaysa tüm bu söylediklerimin aksini görüyor gibiydim; heyecanlanmış, mutlu gibiydi. Yıllar geçmişti üstünden, ama gözleri, bakışları, gülümsediğinde kaybolurcasına kapanan göz kapakları, gülümsemesi... Hiç birisi değişmemişti. Yıllar önce, bıraktığım gibiydi. Bıraktığım, özlediğim, istediğim... -
102.
+3Geldik o kritik haftaya; Sakarya’daki ilk vizeler. Hem de Büşramdan aldığım notlarla. Sınav zamanı birkaç telefon görüşmesi ve mesajlaşmanın ardından birbirimize ayırdığımız vakte bi süre ara vermiş ve kendimizi derslere adamıştık. Hayır bana soracak olsanız sınavları sallamam, devam ederim konuşmaya. Ama onu düşündüğümden ben de susup zaman tanıdım. Eee boş durmaktansa ben de bakınayım biraz dedim notlara. Sayısal dersler kafamı gibecek durumdaydı, pek iyi değildim bu konuda. Ama sözellerde de benden iyisi yoktu, emindim. ilk sınav önemli krediye sahipti, geldik. Her sınavdan tek tek bahsetmeden direk 2 haftalık bu sınav sürecini atlayarak geçicem. Ama ben 2 sınıfla birlikte sınava girdiğimden hem daha sıkı hem daha yoğun bi sınav takvimine sahiptim. Bir günde 3 sınava girmeler falan. Ama buna rağmen Büşra yanımdan hiç ayrılmadı. Kütüphanede bir aradaydık, yemeklerde de öyle. Ara ara Mikail’de katılırdı bize. Ulan adama kalsa yanımızdan ayrılmayacak baş başa bırakmamak için ama kaçıveriyoduk işte bi yerlerden.Tümünü Göster
Sınavlar bitti, dertlerin büyük bi kısmı atlatıldı. Sonuç ? Sadece 1 dersten fena halde çakacak gibiydim. Diğerleri başarılıydı. Olsun be, daha uzun yıllar var önümde. Sonradan alırdık nedir yani.
Üniversite okuyan panpalarım varsa bilirler, vizelerden sonra 1 hafta kafa tatili verir herkes kendine. Hocaların çoğuda buna saygı gösterip derse gelseler bile ders işlemez hatta imza dahi almazlar. Hem sınıftaki hem de yurttaki arkadaşlarım istanbul, Bursa, Kocaeli gibi yakın yerlerden geldikleri için şehirlerine 1 haftalık kafa tatillerini kullanmak için döndüler. Ama izmir Sakarya’ya uzaktı, otobüsle 9 saat çekilecek gibi değil. Uçakla da buradan istanbul Sabiha Gökçen’e oradan aktarmayla Ankara, en sonunda izmir falan uğraşmak istemedim. Sakarya’da kalmaya, bu boş olan süreçte Büşra’yla daha yakın vakit geçirmeye karar verdim. Sınıf içersinde “Ya bizi görmesinler, laf olur söz olur” gibi bi kaygımız yoktu esasında, sınıf çevresinde de öyle. Ama tesettürlü bi bayana laf getirmemek adına düşünceli davranıp bu boş zamanda vakit geçirmek, gezmek dolaşmak falan daha iyi olacaktır diye düşündüm. Telefondan, mesajdan falan aramız zaten oldukça iyiydi. Ama yüz yüze daha fazla vakit geçirmek hem içinde patlak veren duyguların ne olduğuna dair netlikler kazandıracaktı, hem de onun tesettürlü olmasına rağmen nasıl birisi olup nasıl davranacağımı bulacaktım. Kısacası bu 1 hafta fazlasıyla önemliydi benim için. -
103.
+3Pişmandı, mutsuzdu, yanında olmasını istediği kişi o değildi. Ama neden hala duruyordu ki ? inat mı ? Kıskandırmak mı ? Yoksa bana bilmediğim haddimi bildirmek mi ? Anlam verememiştim. Helin’e cevapta verememiştim bu mesajlarından sonra, geçip gitmişti.Tümünü Göster
Aradan aylaaar aylar geçti. Ben üniversiteye devam edip oradaki arkadaş çevreme ağırlık vermeye başlamıştım. işe de yaramıştı, daha iyi hissediyordum artık kendimi. Bizimkiler kafamı birazda olsa dağıtmak için bi organizasyon yapmışlar. Kızlarla toplanıp bi mekana gidiyoruz fasıllı olarak. içicez, unutup güzelleşicez planımız bu. Gitmek için buluşma yerini ayarladık, en merkezi olan bendim. Herkes beni arayıp yol soruyordu buluşma için, toplaşıyoduk. En sonunda herkes geldi, ekgibsiz kadromuz tamamlandı. Ama her şey tamam derken telefonum çalmaya devam ediyordu ? Biz tamamdık, artık arayacak yoktu kimdi ki bu ? Ekrana bakmamla birlikte telefonu düşürmem bir oldu. Arayan idil’di, aylar sonra.
Açmadım, açamadım, açmaya korktum. Ama susmuyordu telefon. Kapatıp bir daha arıyordu. Aylar sonra bu kadar ısrarla aramasının sebebi ne olabilirdi ki ? Birkaç aramadan sonra durdu telefon, ardından Helin aradı. Onu açtım, açmak zorundaydım.
“(izmirli) müsait misin ? idil sana ulaşmaya çalışyor ama açmamışsın telefonu. YGS sınavı sonuçları açıklandı, idil barajı dahi geçememiş. Çok kötü durumda, çok üzgün şu anda. Sana ihtiyacı var, en kısa zamanda ulaşır mısın ona ?”
Benimle birlikte hayaller kurduğu üniversite planları daha en başından çökmüştü öyle mi ? Hem de yanında ben yokken, olamayacakken. Ama ben demiştim ona, ben yokken yapamazsın, başaramazsın. Senin mutluluğunun da başarının da kaynağı benim. Ben yokken yapamazsın demiştim. Dinlememişti, ve söylediklerim olmuştu. Acaba o Oğuzcan köpeği kaç almıştı da idil onu değil beni istemişti yanında olabilmem için.
Mekana gittik. Maksat eğlenip benim kafamı dağıtmaktı. Ama böylesine bi günde kafamın dıbına koyacak olayların yaşanması ancak tesadüf olabilirdi. Ya da kaçmaya çalışıp başaramadığım bi kaderdi. içtik, güzelleştik. Unutmam gerekirdi, ama aklımdan dahi çıkmıyordu. Dışarı çıkıp aramaya karar verdim. Telefonu açtı. Aylar sonra, sesini unutamadığım kadın şimdi karşımdaydı. Bana kazık atmış, aldatmış, sırtını dönmüş olmasına rağmen ben onu yine unutamayıp kıyamadan yanıma, kanatlarımın altına alıyordum. Telefonu açıp alo dememle konuşmaya başladı
“Sen haklıydın, seni dinlemeliydi. Sensiz bi hiçmişim ben. Her zamanki gibi yine sen haklıydın”
Alkolün etkisi, kafamdaki düşünceler, içimdeki özlem ve duyduğum bu ses pgibolojimin dıbına koymaya yetmişti. Ağlamaya başlamıştı bunlardan sonra, yine dinliyodum tüm dikkatimle. Başaramamıştı, üniversiteyi kazanamamıştı. Ama salak aşık olan ben yine ne yapıp edip onun için uğraşacağıma söz vermiştim; -
104.
+4 -1Aradan bi kaç gün geçti. kendimi belli etmemek adına büşra'nın yanına pek fazla yanaşmıyorum. ama mikail'in de başının etini yiyorum sürekli.
"notları sen ondan alırken ben yanınıza geleyim, ben de alayım sonra nasıl fikir lan"
"ne salak adamsın olm sen, gidip doğru düzgün konuşsana işte kızla ne triplere giriyosun"
haklıydı, gidip doğru düzgün konuşmak en iyisi olablirdi. ama dediğim gibi beyler, tesettürlü birisine nasıl davranırsam ona ayıp etmem, nasıl kötü karşılanmam gibi sorular da sürekli aklımı kurcalayıp duruyodu. ama böyle taktiklerle, saçma numaralarla olacak işte değildi tabii. gidip adamakıllı konuşurdum.
"neyse fazla uzatmicam. gidip konuşurum ben, sen de ben yokken yengene göz kulak ol aman bişey olmasın"
"daha dün konuştun, ne ara yengem oldu gibik"
o gün konuşmadan geçirdim öylece. dersim bittikten sonra furkan'ın ders bitimine gidecektim. hem onun sınıf arkadaşları ve ortamıyla tanışacaktım hem de şu hoşlandığı kızı görecektim. fakültenin önünde bi kaç dakika oyalandıktan sonra geldi bizim sırık yanında arkadaşlarıyla birlikte. çocuklar iyi tiplere benziyolardı, ama özellikle bi tanesi fazla dikkat çekiyodu. önce furkanla sonra diğer çocuklarla selamlaştıktan sonra yemekhanenin yolunu tuttuk. furkan'a yanaşıp "nerde olm senin kız, onu göstermeyecek miydin sen bana" diye sordum. "kanka onlar b sınıfında, daha çıkmadılar. şimdi kimse yokken biz beklersekte çok dikkat çekeriz. daha sonra gösteririm hem şimdi canım sıkkın o konuya biraz."
tamam kardeşim, tamam. canın sıkkısa seni zorlamak yapacağım son şey. gidip hem şu arkadaşlarınla tanışalım hem de kafanı dağıtalım bakalım -
105.
+3Beyler işte Türk kızları (95’ten sonraki nesil için diyorum) böyle aptal ,böyle kaşarlar en tesettürlüsünden en sekülerine kadar hepsi bin dediğimiz erkeklere meyilli , 2-3 aylık ilişkilerin peşinde zütlerini gibtirtme derdindeler hepsi zütlerine haşmetliyi yiyip efendi elemanlara gidiyorlar evlilik yaşları gelince dıbına kodumun kaşarları(şimdi bu entry e cevap gelicek ananda bacında böyleydi sen efendi ezik birisin diye ama emin olun ben sünepe bi tip değilim özelden isteyenle konuşurum reelde tanışırız)
-
-
1.
+1Sırf sana yanıt vermek ve bu başlığa entry girmek için gibik inci sözlük appden çıkıp chromeye girdim ve burdayım. Ulan kız 10 gün bunu kekleyip konuşuyoruz ama sevgilim var demiş 10 günlük çocuk için başta biz x ile barıştık demiş. Ve bu AMK sünepesi seninde o çocuğunda anasını gibeyim dememesi. Kafayı yiyeceğim herif ne çocuğa ne kız hiçbir şey yapmamış küfür dahi etmemiş evde duvara yumruk atasım var şuan akrep burcu özelliklerimi durduramıyorum. Amk o üniversitedeki kız başta ne kadar ergen gözükse de inanılmaz olgun bir kızmış ve bu amk salağının yaptığına bak. üniversitede kızlı erkekli sınıfından arkadaşlarıyla mekana gitmesine hiç bir tak demeyen sadece oradayken biraz fazla mesaj atan bana da çok sıkıyorsun ben sıkıya gelemiyorum mesajı geliyor.
-
1.
-
106.
+3"Aaa çok geçmiş olsun ya, nasıl olmuş yangın ? çok büyük bi hasar var mı bari ?"Tümünü Göster
"Sağol sağol, mutfak kullanılamaz haldeydi işte en son. Orayı temizlemekle uğraşıyoduk bizde. Ocaktan çıktığını düşünüyolar, sabah çay koyarken açık bıraktı heralde bişeyler oldu yanmaya başladı bilemiyorum mutfak alev almış. Sonra annemleri bırakıp derse geldim işte ben de. Ama boşuna gelmiş oldum off."
Şu mimikler, şu yüz ifadesi, tatlı tatlı konuşmalar ve müthiş ses tonu. Tutup yanaklarını mıncırmamak için zor tutuyodum ulan kendimi. "çok geçmiş olsun ya üzüldüm şimdi, benim yapabileceğim bişey var mı peki ?" diye adettendir diye sordum. Ama bu öylesine sorulmuş bişey de değildi. Eğer bi ihtiyaç olsaydı Hendek'in henüz neresi olduğunu bilmiyor olsam da kalkar giderdim elimden geldiğince de çabalardım yardımcı olabilmek için. O masmavi gözler gülümsedi resmen, takiben yüzünde de oluşmuştu aynı gülümseme. "Şimdilik bi ihtiyaç yok, teşekkür ederim (izmirli) çok düşüncelisin" diye karşılık verdi. Aslında çok çekinilecek bişey sormuştum bilmeden de olsa. Çünkü köy yerinde yaşayan güzel bi kız, tesettürlü (ki ailesi de öyledir), Sakarya gibi bi yer ve aile içinde yaşanmış bi olay. Kızın yanında oralara kadar gidip kendimi aileye göstersem linç edilerek geri dönerim "kim bu dıbına kodumun çocuğu ulan" diye. Haklılarda. Ama yardımdır işte, sormuş bulundum.
uzun süre sessizlik ve göz göze kalma sekansının ardından sessizliği bozan taraf Büşra oldu "Ee ben gideyim o zaman geri, bizimkilere yardım edeyim vakit kaybım olmasın. Teşekkür ederim haber verdiğin için" diyerek. Sen konuş be Büşra'm, gerekirse eve de gitme. Ben dinlerim seni bi sonraki dersin başlayacağı saate kadar. Ama onun da zamanı gelecek elbet, daha ilk diyalogtan hemen coşmamak lazım tabii. "Ne demek, lafı bile olmaz. Çok geçmiş olsun tekrardan. Dediğim gibi, bi yardıma ihtiyaç olursa haberdar edersin hiç çekinme" diyerek devdıbını da ben getirdim. "Tamam merak etme, görüşürüz" diyip hafif bi el sallamayla çıktı sınıftan. Yavaş yavaş yürüyüşünü seyrederken arkasını dönüp son bi kez gülümseyerek sınıftan çıkmasıyla anlamaya başlamıştım.
Bu basit bi konuşma değildi beyler
Bu basit bi tanışma da değildi
Bu güzel şeylerin habercisi olan tatlı bi başlangıçtı
Bu yangının başlamasına vesile olan küçük kıvılcımlardan sadece biriydi
Ve ben şimdiden yanmaya başlamıştım bile... -
107.
+3Eve geldiğimde kendi kendime farkettim ki benim kafam yerinde değildi beyler. Sarhoştum ben, farkındaydım. Konuşsam etsem saçmalicam yani biliyorum. Eee normal bi insan evladı ne yapar bu durumda ? Susar. Ama olur mu dıbına koyayım, ben konuşucam. Erkeğiz ya, ardımızda bekleyen var ya konuşucaz tabii amk.Tümünü Göster
Odama gelip üstümü başımı değiştirdikten sonra yatağıma kurulup Büşra'ya cevap vermeye hazırlandım. Ama kafamda olan konuşma nedense çok başkaydı.
"Geldim eve, haberin olsun"
"Artık konuşabilir miyiz (izmirli) ne olduğunu merak ediyorum"
"Konuşalım Büşracım, konuşalım güzel gözlüm. Benim sana söyleyeceklerim, anlatacaklarım var"
"Seni dinliyorum"
"Ben en başından beri çekiniyodum sana karşı hatırlıyosun dimi ? Çünkü benim hayatımda hiç tesettürlü birisi olmamıştı; ne arkadaş ne sevgili olarak. Sen ilktin bu konuda ve iyi ki de öylesin. Biz bu çekinme durumunu nasıl aştık nasıl atlattık ? Yakınlaşarak, konuşarak, vakit geçirerek, samimi olarak falan. Peki ben bunlardan fazlasını istediğimi söylesem sana ?"
işler git gide taka sarıyordu. Sarhoşluğun etkisiyle ne söylediğimin farkında değildim. Ama gayet normalmiş gibi Büşra'nın yanıtından sonra devam ettim;
"Ne demek fazlasını istemek ? Ne istiyormuşsun fazlası olarak benden ?"
"Ya ne bileyim işte Büşracım, fazlası. Yani izmir'de bu tür şeyler farklı yaşanır ya ondan diyorum. Ne bileyim, nasıl anlatsam ki... Mesela sen ne zaman kapandın ? Üniversiteye başlarken kapanmıştın dimi ? Daha yeni yani. Neden açılmayasın ? Neden bu güzelliğini tesettür altında saklayasın. Saçlarını görsem, okşasam, kokusunu alsam fena olmaz mı ?"
"Yani evet yeni kapandım. Ama aile baskısıyla falan değil kendi isteğimle kapandım ben, söyleyen falan olmadı. Şimdilik düşünmüyorum açılmayı, ama ilerleyen zamanlarda bu düşüncem değişebilir tabii"
"Aaa öyle ilerleyen zaman falan olmaz. Açıl işte yahu, n'olcak sanki. Hem öyle daha güzel olursun, cidden. Tesettürlüyken yapamıyorum ben böyle, olmuyo yani"
"(izmirli) sen ne dediğinin farkında mısın ? Kendinde değilsin sen, sonra konuşalım bu konuyu"
"Açılmazsan olmaz Büşra, ayrılırız. Olamayız yani"
Bu mesajdan sonra cevap gelmedi. Bi süre sonra telefonum çalmaya başladı. Arayan Büşra'ydı tabii ki. Ağlıyordu telefonda, hıçkıra hıçkıra. Gece gece hiç haketmeyen bi kızı böylesine ağlatmak benim haddime değildi. Onun da hakkı değildi zaten ağlamak. Tek yaptığı beni sevmekti. Ağlayarak konuşmaya başladı;
"Ayrılmak istemiyorum ben, bu konuşan sen değilsin. Sen böyle değildin. Ne söylediğinin farkında da değilsin. Ayrılmadık biz, olmaz. Gelince konuşucaz bunları. Ama sev beni tamam mı, bırakıp gitme. Çabuk gel aptal, özletme daha fazla kendini. Cevapta verme şimdi, bişey söylemeni istemiyorum. Sonra konuşuruz, kapandı bu konu"
Yüzüme kapatmıştı. N'oldu lan şimdi ? Ne konuştuk, ne yaşandı ? Ne dedi kız bana. Çok geçmeden sızmıştım ben de zaten... -
108.
+3Günaydın Panpalarım
Yılbaşında dıbına koymuş olmalıyız ki ortalığın iş günü olmasına rağmen anca kendime gelebiliyor gibiyim. Burayıda boşlamış gibi oldum biraz, kusuruma bakmayın. Mesaj ve entry’lerinizi görüyorum, gün içersinde hepsine detaylı olarak yanıt vericem. Hikayede de devam edilecek güzel bi bölüm var önümüzde.
Yeni yılınız güzel geçsin, mutlu olun... -
-
1.
0Beklemedeyiz panpa, hızlı yazarsan harika olur.
-
1.
-
109.
+3Dersler, not toplamalar, tanışıp konuşmalar derken günler birbirini kovalar olmuştu. Hem ikinci sınıflardaki yeni arkadaş grubumla aramı iyi tutmaya çalışırken hem de birinci sınıflardaki aktifliğimi sürdürüyor aynı zamanda da Büşracığımla flörtümüzü tam gaz devam ettiriyorduk. Tam da flört denemez aslında, birbirimize ilgimiz var belli ama onu bi adım ileri zütürmeye ikimiz de çekiniyoruz. Bu çekinmenin nedeni hem tanışmanın daha başında oluşumuz, hem de vize tarihlerinin yaklaşıyor olması. Derslere kasmadan vizelerden önce biz bize son bi kez dışarı çıkalım dedik bizim çocuklarla. Kadir dışarı çıkmayı seven birisi değildi, gelmedi. Berkay’ı çağırmak istemedik açıkçası. Azeriler de kendi Azeri dostlarıyla yaptıkları bi planda bulunacaklarmış. Doğan desen Bursa’da okuyan sevgilisini ziyarete gidecekmiş son bi kez. Eee kaldık Furkan’la baş başa. Yanımıza bi de tırtıl eklensin dedik, yeni bestimiz olan Burak kardeşimizi aldık yanımıza. Hem olanı biteni hem de son zamanlarda yaşananların bi kritiğini yaparız dedik. Kötü de etmedik tabii amk.Tümünü Göster
Büşra Hendek’ten gidip gelen bi öğrenciydi. Zaten bi Sakarya’lı olduğundan ötürü bi yurt ihtiyacı duymamış okula gelirken. Zaman zaman kendisi, kalan zamanlarda da babası getirip zütürüyomuş okula. Tabii babası devreye girdiği zaman ben piyasadan siliniyorum bi hızla orası ayrı. Onun burada olmasını ve onunla vakit geçirmeyi çok isterdim. Ama okulda birlikte olduğumuz zamanın yanı sıra sürekli telefona görüşüyo olmakta şimdilik yeterli düzeydeydi benim için. Büşracığıma bu planın haberini verip “sözde” iznide aldıktan sonra nihayetinde adam akıllı oturup kafa dağıtacağımız bi erkek muhabbetine girişmeye başladık.
Çark Caddesini bilenler bilir. Sakarya’nın göz bebeği denebilecek yerlerinden birisidir. Çünkü zaten Sakarya bi avuç yer, vakit geçecek yerlerde kısıtlı olunca burası o yerlerden birisi oluyo haliyle. Leman Kültür’e gidelim dedik. Hem alkolümüzü alacaksak buradan alırız hem de bakalım izmir’deki gibi konsept yapabilmişler mi denemiş oluruz dedik. Gelecekte çook işler çıkaracak bu 3 kurdun ilk görüşmesi içinde ancak böyle bi yer yakışırdı. Geyik muhabbetleri eşliğinde yolu geçiştirip Çark Caddesine gelmişken aynı şekilde mekana girdik. Burak çok geyik, çok kafa çocuktu lan. inanılmaz sevmiştim ben amk. Ama tüm bu neşeli halinin altında bi durgunluk söz konusuydu. Bizim konular belliydi, ama onu hiç dinlememiştik. Belli ki bugünün ana konusu Burak olacaktı. -
110.
+3https://www.youtube.com/watch?v=HSBmy6hW-n4
Aradan bir kaç gün geçti. Bizimkiler odalarına döndü, Büşra'yla yaşananlar ilerlemeye devam ediyor, açıklanan vize notlarım pekte hoş görünmekte. Keyfim yerindeydi. Her şey tıkırında. Fakat Eylül'den gelmiş bir mesaj daha bu keyfi kaçırmaya yetebiliyor.
Yurtta Furkan'larla oturduğumuz bi akşam yine bi mesaj geldi Facebook'tan. Kim olduğunuz tahmin etmek elbette pek zor değil. Bu sefer atar yapmak yerine, savuşturmak yerine karşıma alıp doğru düzgün konuşma niyetindeydim. Ama mesajları daha kısaydı bu sefer, o da çok zorlayacak gibi değildi.
"Ben seni gördüğümde üzülüyorum artık. Ağlayacak duruma geliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum (izmirli) ama sana bakmadan da edemiyorum."
"N'oldu, üzülecek ne durum var ki ? Söylesen kim olduğunu, nerede olduğunu çözücez belki"
"Çözülecek gibi değil, çözülmez. Bak mesela şu anda şu mesajı ağlayarak yazıyorum. Ama görmüyosun, bilmiyosun, bilemezsin... "
Haydaa, yine mi ağlamalar sızlamalar. Neden abi, ben kimseyi üzmek istemiyordum ki zaten. Ben mesajına cevap vermek için hazırlanırken bu sefer bi fotoğraf geldi. Bu olaylar olurken Furkan ve diğerleride yanımda, mesajları birlikte yazıyoruz tabii. Fotoğraf geldikten sonra hepimizin tepkisi aynı oldu;
"Oha fotoğraf geldi lan, neresini çekip attı acaba, bak bakalım ağlıyo muymuş ahahahah"
iğrenç herifler sizi.
Fotoğrafı açtığımda ön kameradan çekilmiş yaşlı bir göz gördüm. Ama sadece tek gözünü çekmişti. Kocaman, masmavi, parlak ve yaşlı olan gözleri gördükten sonra kim olduğunu tahmin etmek pekte zor olmadı. Evet evet, bu kesinlikle Büşra'nın gözüydü. Büşra ulan, tüm günümü birlikte geçirdiğim, sevgilim dediğim kadın. Neden böyle saçma bişey yapardı ki beyler... -
111.
+4 -1Mutluluğun tarifi neydi sizler için ? Uzun zamandır hayalini kurduğunuz birşeyin gerçekleşmesi mi ? Bi süredir almaya niyetlendiğiniz şeyi sonunda alabilmiş olmanız mı ? Hiç ummadığınız bi anda gülümsemenizi sağlayacak bi haber almanız mı ? Ya da en basitinden tuttuğunuz takımın galibiyet alması mıydı mutluluk ? Sahi, neydi sizler için mutluluk ?
Ben her zaman mutlu olmayı bilen bi insan oldum. Şükretmek falan onlar pek yanaşmadığım şeyler. Ama mutluluğumun, o anımın değerini de iyi bilirim yani. Hayatımda her zaman her şeyi yolunda giden birisi oldum ayrıca. Ailemle aram çok iyiydi, arkadaşlarımla aram çok iyiydi, her istediğim elimin altındaydı falan. Tek çocuk, hatta sülaledeki tek erkek çocuk olmamın verdiği el üstünde tutulma durumuyla birlikte bir dediğim iki edilmezdi yani. Demem o ki; her şey elimin altında olmasına rağmen hayatımda ekgib olan, mutluluğunu bi süredür tadamadığım şeyler olduğunun da farkındayım. Sonuncusunu yaşamaktayken nişanlı olduğu çıkıverdi ortaya, daha da cesaret bulamıyodum. Ama “Ulan yine bi nişanlıya denk gelirim” diye değil kendimi kaptırırım diye korkuyodum. Yoksa evet, Sakarya’dan gidene kadar kıskanç bi abi, bi eş ya da bi nişanlı tarafından gibilmezsem iyi olacaktı tabii.
Büşra’nın yanından ayrılıp yurda geçerken ekgib olan bu mutluluk hissinin yeri dolar gibiydi. Aceleci davranmak ya da erkenden kararlar vermek istemiyodum tabii ki, ama öyleydi be beyler. Ufacık bi kegibte olsa sizi bu denli düşünen, önemseyen birisi varsa kendinizi değerli hissediyosunuz bi yerde. Otobüs değil dolmuşla gitmek istedim bu sefer, tıpkı Büşra’yı ilk gördüğüm günde olduğu gibi. Yad etmek, mutluluğu pekiştirmek olsun maksat. Yol boyunca düşündüğüm şey “Ulan ne zaman mesaj atsam, ya da yazdığımda uzun uzadıya ne konuşsam” durumuydu. Çokta zorlanmazdım aslında bu yaşananların ardından, elbet laf lafı açardı. Ama ürkütmeden, hızlı gitmeden yapmak istiyodum ben tüm bunları. -
112.
+6 -3Berkay'ın bize karşı mesafeli olmasıyla birlikte kriz çözülmüşken ödevleri ve projeleri olabildiğince halletmeye çalışıyordum. Daha önceden de söylemiştim diye hatırlıyorum, sözel yanım çok kuvvetlidir benim. Bir anlatım, bir sunum, bir konuşma yapılacak olsun emin olun benden daha iyi yapanını göremezsiniz. Zaten şu hayattaki en büyük hayalim bir Tedx konuşmacısı olabilmek. Ama bunun için iyi konuşabilme ve kitlelere hitap edebilme yeteneğinin yanı sıra bir sıfata sahip olmak gerekli. Ve ne yazık ki henüz oraya çıkabilecek bir sıfata sahip değilim. Ama ilerleyen zamanlarda, neden olmasın .)Tümünü Göster
Büşra mesajlar atmaya, sınıfta yanıma gelip konuşmaya çalışmaya devam ediyor ara ara. Demiştim ben kolay kolay vazgeçmeyeceğini. Fakat her seferinde ödevlerimi göstererek şimdi meşgul olduğumu, daha sonra konuşabileceğimizi söyleyerek atlatmaya çalışıyorum. Atlatmak, atlatmaya çalışmak. Bu söylemler acı vericiydi aslında benim için. Ben ve Büşra'yı atlatmak; daha bir kaç hafta önce aklımın ucundan geçmeyecek düşünceler şimdi dilimden dökülüyordu. Zordu, ama atlatacaktım bunlarıda. Belki de hayatıma girecek yeni birisiyle olacaktı bu, ama olacaktı bir şekilde.
Sunum ödevini yapacağımız hoca bölümün en ağır 2 hocasından birisi. Kendisi çook yüksek yerlerde olan birisi. Aynı zamanda Galatasaray Üniversitesi'nde de ders verip yönetim kurulunda yer alıyor. Aynı zamanda bizim bölümde de yer almakta, hem de yine aynı ağırlıkla. Geçiş yaptığım zaman ikinci sınıflar bana anlattılar ki eğer bu hocanın dikkatini çekip gözüne girebilirsen hem üniversite hem de meslek hayatını rahata alıp kurtarabilirsin. Bunun için sınıftaki diğer bireylerden farklı olduğunu gösterebilmen, dikkatini çekebilmen lazımmış. Eee, ben farklı birisiydim zaten. Fazlasıyla da parlak ve dikkat çekiciydim. Derste yapacağım sunum ve konuşmalarla da bunu daha da mümkün kılabilirdim. Öyle de yapacaktım zaten. Günlerce, neredeyse 1.5 hafta boyunca en mükemmel şekilde nasıl sağlayabilirim, bu sunumu nasıl gerçekleştirebilirim diye kurgular, konuşmalar, sunumlar hazırladım. Ortaya sonunda da güzel bir şeyler çıktı gibi. O gece bir kaç ince konu ve detayıda kafama yazdıktan sonra ertesi gün gerçekleşecek olan sunumu bekler oldum sabırsızlıkla.
Dersin işleneceği sınıfa erkenden gidip prova yaparmışcasına tahtada duracağım noktaları, sınıfla olan iletişim ve hakimiyetimi, hocayla olan kontağımı nereden ve nasıl kuracağımın küçük bir tespitini yaptıktan sonra sınıf dolmaya başladıkça gelip gidenlerle muhabbet etmeye başladım. ilk anlatan ben olacağım için en ön sıraya oturmuştum. Kolay kolay, hele ki ikinci sınıf derslerinde yapacağım bir şey değildi bu. Ama yapmıştım. Oturduğum sıra bizim ponçik dörtlü kız grubunun sırasıymış, arkama oturdular onlarda. Dikkatimi çeken hanımefendi tam da arkamda oturuyordu. Aslında konuşmak , tanışmak için bir fırsattı bu. Ama şimdi ders konusu varken buna kafa yormak istemedim. Bu arada derste önceden sunum yapmış kişilere de sorup soruşturuyorum ki neler olup bitebilir diye. işin kötü tarafı her kendine güvenen 40-50almış oturmuş yerine. Bu durum daha da korkutmaya başladı beni.
Derken hoca asistanıyla birlikte sınıfa girdi. Stres başlasın. Konuşmalar, selamlaşmalar, sınıfın halini hatrını sormalar ve kısa bir ders anlatımından sonra hoca beni kürsüye davet etti. Hoca teknolojiyle çok ilgili birisiydi, keza ben de öyle. Verdiği tüm örnekler Apple ve türevleri örneklerden olurken benim kolumda Apple Watch, önümde Macbook, elimde iPhone varken fazlasıyla dikkatini çekiyordum zaten. Ve anlatacağım konuyu da nasıl üstleneceğimi o da merak ediyordu. Çıktım, anlatmaya başladım. Zorlamak için sorduğu soruları önceden tahmin ettiğim ve hazırlandığım gibi cevapladıkça şaşkınlıkla dinlemeye devam etti. Hem hocanın hem de sınıfın dikkatine hakimiyet sağlamışken biraz daha sakinleştikten sonra şova başlayıp dikkatimi arkamdaki sırada oturan dörtlü gruptaki tatlı hanımefediye vermiştim. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle o kadar dikkatli o kadar tatlı bir şekilde dinliyordu ki beni sadece ona anlatıyor gibi hissediyordum kendimi. Konuşmam bitti, sunum şahane bir şeklde sona erdi. Hoca takdirlerini ve beğenilerini sunduktan sonra şu koskoca sınıfta 100 almış ve alabilecek tek kişi olduğumu söyleyerek konuyu anlatmayı devraldı. Büyük bir nefes alıp sırama geçerken arkamda oturan ve dikkatimi çeken hanımefendinin yüzüme gülümseyerek "Çok iyiydin, tebrik ederim" demesiyle mutluluğumun iki katına çıktığını farketmiştim. "Teşekkür ederim, beğenmene sevindim" diyip sırama oturdum. Hem hocanın dikktini çekmiştim hem de dikkat verdiğim hanımefendinin dikkatini. Gün güzel başlamıştı, böyle devam etse bari... -
-
1.
+3geçen sefer yazdığım şeye gayet seviyeli bir cevap vermişsin. öncelikle teşekkürler. yazmayacaksan bizi de bekletme. hikayenin başından beri bunu yapıyorsun. işim var, ölen var, hastayım falan derken 50 gün oluyor.
-
2.
+1Tedx konuşmacısıymış hagibtir lan dalyarak, ayrıca karakteristik olarakta yavşağın tekisin birader mavişim mavişim diye geziniyorsun sonra ponçik tayfadan tatlı hanımefendiye el sallıyorsun kızında kevaşeliği var tabi de ne diyeyim ki toplum sen ve takıldığın kızlar gibileriyle dolu
-
1.
-
113.
+3Ders bitti, apar topar kalkıp yemekhaneye gittim. Her zaman buluştuğumuz koltuğa oturup gelmesini bekledim. Yıkık bi vaziyetteydim. Ufaktan sinirde vardı içimde. Ama dizginlemeye çalışıyordum. Sonunda geldi, o narin yürüyüşüyle girdi yemekhaneye. Gözleri bu sefer daha çok parıldıyordu sanki bana bakarken. Ama mahcuptu, o da farkındaydı yaptıklarının. Yanıma attığı her adımda yanakları bi ton daha kızarıyor gibiydi. Normalde şimdiye kadar çoktan ayaklanıp gelmesini beklerdim. Ama bu sefer oturmaya devam ediyordum. Yürüdü, geldi yanıma kadar. Gülümseyerek bakmaya devam edip muziplik yapar gibi başladı konuşmaya.
"Ee, sarılmayacak mısın ?" dedi kollarını açarak. Hayır diyemedim. Çünkü sarıldığım anda yağ gibi eriyip biteceğimi adım gibi biliyordum. Ayağa kalkıp beklediği gibi sarıldım ona. Bi süre öyle kaldıktan sonra ayrılıp gözlerine bakarak "Konuşacak çok şey var Eylül Hanım, hadi gidelim bakalım yemekhaneye" dedim.
Gerçekten de öyleydi. Her ne kadar yumuşatsa da beni bu sarılma daha konuşacak çook şey vardı... -
-
1.
0Kendi ismiyle mi yazdın lan eylül kim?
-
2.
0Açtığı fake hesaptaki ismi
-
1.
-
114.
+4 -1yemekhanede sohbet muhabbet devam ederken dikkat çeken arkadaş yine ortamı neşelendirmeye, fazla hareketli davranmaya devam ediyodu. içten içe \"kim ulan bu bodur\" derken öte yandan da çocuğun muhabbeti hoşuma gidiyodu. kafa dengiydi çünkü, muhabbeti çekilirdi. ama fazla hreketliydi işte. tanıştık sonunda onunlada, burak\'mış adı. bu noktayı not alın, karalayın bişey yapın beyler. çünkü burak hikayede büyük rollere sahip olacak bi eleman benden söylemesi. yemekler bitti, otobüslere doğru yürürken diğer tayfa önden önden yürümeye devam etti. zaten anadolunun bağrından kopup gelmiş tipler olup ancak birbirleriyle anlaşabilirlerdi. furkan, burak ben arkadan arkadan gitmeye devam ederken burak\'la olan tanışıklığımıza devam ettik. 1 sene mezuna kaldıktan sonra gelmiş buraya. istanbul\'da oturuyomuş, ama oturduğu yere istanbul demeye bin şahit ister; beylikdüzü. hatta kendisi de dalgasını çok geçti \"aga benim oturduğum yer aslında edirne\'ye bağlı da gidip geliyoruz işte\" diye. zaten furkan\'la da en samimi olanı burak aralarında. ben de sevmiştim yalan yok, iyi çocuktu. boyu 1.60 kadar bişeydi, furkan\'la gezdikçe deve-cüce gibi kalıyolardı ama olsun. sevgili mi olacaklardı sanki aq banane.Tümünü Göster
\"tanıştığıma çok memnun oldum kanki, daha sık görüşelim seninle böyle ayaküstü oldu biraz. akşamlarıda çıkarız üçümüz, fena olmaz\"
furkan\'la yurda doğru yürürken moralsizliğini sorayım dedim, yemekte de dışarıda da yüzünden düşen bin parçaydı çünkü. hayırdır dedim, noldu ?
\"ya kanka şu arkadaşı bi türlü yanından ayrılmıyo ki gidip konuşayım kızla, hep bir aradalar.o bırakıp kantine gitse başkası geliyo. sigara içmeye çıksa onda da sınıftan çocuklar geliyo yanına. nasıl tanışıcam olm ben bu kızla, adını sanını da öğrenemedik. burakta gitti geldi bi kaç kez çakmak falan istemeye ama yok ilerleyemiyoruz yani\"
adını da öğrenediysek sıkıntıydı harbiden, ama öğrenirdik ya neden öğrenmeyelim. forsquare yeni yeni çıkmaya başlamıştı o zamanlar, check-in yapar bişey yapar bulurduk adını sanını (kullanıyosa eğer). daha okulun başı ve 2 dönem boyunca bir aradasınız be, elbet buluruz bi yolunu bu takılır mı kafaya. yurda gidene kadar furkan başımın etini yedi sen de spora başla diye. tek başına canı sıkılıyomuş, ben de gitsem birbirimize motivasyon olurmuşuz. fena fikir değil aslında, ama inan şu anda hiç spor düşüncem yok be kankam -
115.
+3Yemeklerimizi alıp oturduk. Ama bu süreçte hatasının farkında belli ki sürekli şebeklikler, sevimlilikler peşinde. Hayır fazlasıyla da sevimli zaten. Ama bu yaşanan durumu ben bir türlü kendime yediremediğimden dolayı tepki gösteriyorum kendimce. Oturduk masanın birine, kaşığı çatalı bi kenara bırakıp beni seyretmeye başladı. Öyle dikkatle, öyle güzel bakıyordu ki bişey diyemedim. Bi süre sonra dökülmeye başladım bende;Tümünü Göster
“Eee Büşra Hanım. Anlatın bakalım, nedir bu ‘Eylül’ saçmalığı. Merak ettim doğrusu”
“Yaa bu konuyu konuşmasak, lütfen. Daha sonra da konuşabiliriz. Çok özledim ben seni, güzel şeylerden bahsedelim, neşeli neşeli yemeğimizi yiyelim, el ele dersimize gidelim ne dersin ? Sonra konuşuruz istersen.”
“Büşra yaptıklarının farkındasın sen dimi. Konuşulmayacak şey değil bu anlat bana. Bana neden güvenmedin ? Güvenini kıracak, şüphe etmeni sağlayacak ya da bunları yapmana sebep olacak ne yaptım ? Varsa bi hatam, bi kusurum anlat bileyim. ama sanmıyorum ben bi hatam olduğunu. Anlat nereden çıktı bu Eylül.”
“iyi tamam anlatıyorum, öyle istiyosun madem. Benim senden önceki ilişkim karmaşıktı biraz. Köy yerinden tanıyorum onu, yalan yok seviyodumda. Adı Mustafa’ydı. Bi fabrikada çalışıyodu, tüm günü orada geçiyodu. Biz pek görüşme fırsatıda bulamıyoduk birbirimizle. Bi gün buluşsak diğer gün bahaneler üretiyodu bana. Ama ona güvendim, güvenmek istedim. Aradan zaman geçti, sonradan farkettim ki beni oyaladığı zamanlarda fabrikadaki bi kadınla birlikteymiş. Aldatılmışım yani ben ona güven sağlarken. O zamandan bu zamana kadar hayatıma soktuğum, sevdiğim bi tek sen oldun. Evet, sana güvendim. Ama ne bileyim, aynı şeyi yaşamaktan korktum işte. Ben de böyle bişey yaparak senden haber almak istedim. Evet, büyük bi hata yaptım farkındayım. Tüm gün yanımda olurken, bana vakit ayırırken senden şüphe etmem benim salaklığım. Özür dilerim, affet beni lütfen.”
Söylediklerini kulaklarımı açarak dinlemiştim. Bu açıklamaları yaparken öte yandan da hiç konuşmadığımız ilişki hayatlarımız hakkında ufak bilgilere sahip olmuştum. O beni sormamıştı, belkide yine bi güven sorunu çıkabileceğinden çekinmişti sormak için. Ama merakı vardı, hissedebiliyordum. Demek Mustafa, demek onun suçunu hayatına aldığın bana yüklemeye çalışıp güvensizlik yapmıştın. Müthiş giden bir ilişkiye taş koymuştun Büşra, haberin yoktu… -
116.
+2Herkese selam olsun beyler
Fenerin maçı vardı malum, onu seyretmeden kurulmak istemedim bilgisayarın başına. Ulan yine adam akıllı bi puan alamadık ya aq, Ersun hocam geldi ama hala toparlayamadık işleri. 17. Sıra çok çok kötü bi tablo, ama düzeltiriz elbet ya. En azından düşmeyiz aq, o kadar da değil.
Şimdi de sözlüğe girmeye çalışıyorum fakat hata veriyo. O düzelene kadar word’e falan yazıyorum, toparlandığında arka arkaya yapıştırırım artık. Soru soran arkadaşlarda olmuş, onlara da cevap vericem tek tek. ilginizden dolayı teşekkür ederim hepinize. -
117.
+2Sınavın son gününde işlerimi halledip Büşra’yı otobüsüne bırakıp yolcu ettikten sonra yorgun bi şekilde yurda döndüm. Berkay, Kadir hazırlanmış çıkacaklarken Furkan bi gün daha kalıp haftasonu gidecekti. Çünkü cumayı cumartesiye bağlayan gece kutsal sayılırdı bizde; sabahlara kadar LoL atmak, bot pre kasmak, gerekirse feedlemek bu gecelerde artık gelenek haline gelmişti bizde. Gündüz erkenden yurda gelip uyur geceye yakın uyanırdık sırf uykusuz kalıp uyuklamamak için. Ulan şimdi düşünüyorum da harbiden saykoca davranıyomuşuz lan biz bu konuda. Ama tayfa sağlamdı be. Furkan, ben, Furkan’ın Sakarya’da başka bi yurtta kalan kuzeni Samet, Samet’in oda arkadaşı ve yıllarını LoL’e vermiş okuldaki 7. Senesini geçiren Ercan abi, onların yan oda arkadaşı Kadircan. Sabahlara kadar kahkaha, küfür, kıyamet eksi olmazdı. Hatta öyle ki bizim dairemizde 2 kişilik odaların birinde kalan 30 yaşındaki iranlı öğrenci amcanın büyük bi sinirle odamızı bastığını, Furkan’ın yatağa girip uyuma numarası yaparken benim kapının arkasına saklanarak dayağı atlattığımızı biliriz. Yani kısacası şudur ki;Tümünü Göster
LoL > Herşey
O günde yurda erkenden geldim ki biraz dinlenir uyuklarım, Furkan’da gitmeyecekse yine sabahlarız diye. Yurda gelip yatağa uzanmamla telefonda bildirimler belirmeye başladı. Birisi beklediğiniz gibi Büşra’dan iken diğeri Facebook’tan gelen bi arkadaşlık isteğiydi. Tanımadığım bilmediğim, profilinde de fotoğraf olmayan birisinden.
Büşra yatıp dinlenmemi söyleyip iyi uykular diledi. Ben de benzer tatlılıkta bi mesaj atıp yatmaya hazırlanırken arkadaşlık isteğini kabul ettikten sonra bu kişiden mesaj geldi. Eylül isminde kadın olduğunu tahmin ettiğim profilden gelen mesaj çokta karmaşık değildi;
“Selam”
“Selam”
“Naber”
“iyiyim teşekkür ederim de ben çıkaramadım seni ?”
“Evet, çıkaramaman için seçtim bu ismi. Aslında benim seninle konuşmam gereken şeyler var”
“Tamam, konuşalım konuşmasına da kim olduğunu ya da nereden olduğunu söylesen daha sağlıklı iletişim kurabiliriz”
Kafamda deli deli sorular, aklıma getirmek istemediğim şeyler vardı bu konuşmada. izmir’de kaçmama sebep olan şey şimdi de böyle mi sorgulamaya çıkmıştı karşıma. Hayır be olm, ne alakası var. Neden aradan bunca zaman geçmişken sorgulasın ya da bişey olsun ki. Geç artık onu, boşveer. Ben bunları kurarken Eylül yazmaya devam ediyodu
“Ben de Sakarya Üniversitesi’nde senin olduğun fakültede okuyorum. Aynı sınıfta değiliz, ama binada aynı yerlerde oluyoruz genelde. Ben seninle konuşma cesaretini bi türlü bulamadım kendimde, bulabileceğimi de zannetmiyorum. O yüzden buradan yazıp içimi dökmek istedim. Kendimde cesaret bulamıyorum, çünkü biz ayrı dünyaların ayrı kültürlerin insanlarıyız. Sen çok başka yetişmişken ben bambaşka şeylerle yetişip büyüdüm. Tanışsak bile beni kabullenebileceğini sanmıyorum. Ama sırf seni görebilmek için sık sık etrafında dolaşıyorum.”
Ulan daha da korkutmuştu bu durum beni. Tamam, kafamdaki kuruntulardan kurtulmuştum esasında. Bu olayın izmir’le uzaktan yakından alakası yoktu. Ama karşıma yeni, başka bi mesele çıkıvermişti. Kimdi ki bu ? Ya da beni gözünde neden bu kadar çok büyütüyordu ? Aslında neden herkes beni gözünde bu kadar çok büyütüp bambaşka kefeye koyuyordu ? Basit, sıradan birisiydim ben esasında. Ama inceden inceye hoşuma gitmedi de değildi bu durum.
“Etrafımda olup bitene dikkat etmedim hiç. Ama muhakkak görmüşümdür seni. Tek tek söyleyip buldurma bana :D Çekinecek ne var ki bu durumda, söyle gitsin. Hiç olmadı tanışır konuşuruz ne olacak ki.”
“Hayır istemiyorum. Çünkü olmayacağını biliyorum. Çok fazla uzatmadan tek bişey sormak istiyorum sana; hayatında birisi var mı şu anda ?”
“Evet, birisi var hayatımda eğer durmak istediğin buysa.”
“Biliyodum zaten, sizin gibiler hiç boş durur mu ki ! Ama bende hata yazıyorum sana buradan ekleyip. Neyse konuşak istemiyorum, iyi günler.”
Haydaa, durduk yere tribide yiyip oturmuştum iyi mi. Kız (yani öyle olduğunu umuyorum) bana bi güzel fırça kayıp, ilişki hayatımı sorgulatıp çekip gitmişti. Hem de öyle bi gitmişti ki cevap dahi verememiştim. Olsun, sıkıntı değil. Bana ve mutluluğuma zarar vermesin yeterli… -
118.
+2Biraz korkutu mu olmuştu bu durum ? Ya fazla mı kaçmıştı verdiğim göz dağı ? Oysa yalnızca konunun ciddiyetinden bahsetmek, ona hissettirmek istemiştim. Çok gecikmeden "Tamam " cevabı geldi. Ders önemliydi, anlatılan konu daha önemliydi. Tüm iyi gelen vize notlarımın arasında kötü olan tek notumun olduğu dersti. Ama kafam öyle kurcalanmış, dikkatim öyle dağılmıştı ki ne derse verebiliyordum kendimi ne de dinleyecek durumdaydım. Esasına bakacak olursak bu durum birazcık soğutmuştu beni Büşra'ya karşı. Bu yaptığı, bi kaç haftadır süren mesaj atma faslı, kendini soyutlaması, fake hesap falan. Hiç gereği olan şeyler gibi değildi, yoktuda zaten. Oysa birlikteyken, konuşurken, el ele, göz göze ne kadarda mutlu ve sorunsuz haldeydik. Ben ona karşı olan güvenimi tam anlamıyla sağlamaya çalışıp sağlayabildiğim düşüncesindeyken neden bi güven testine tabi tutulmuştum ?
Şu fani hayatımda pek çok kişiyle birlikte olmuş, pek çok kişiyi hayatıma almışken ilk kez kafamdaki önyargıları bi kenara bırakıp hiç düşünmediğim birisini de sevebileceğimi göstermiştim. Hem kendime, hem de çevremdekilere. Sevmiştimde beyler, fazlasıyla sevmiştim hemde. Uğruna pek çok şey yapacak kadar, laf söz olmasına değecek kadar çok sevip değer vermiştim. O da boş değildi ki bana karşı, biliyorum, belliydi de yani. Ama neden buna sebep olmuştu ? Soğumuştum, artık eski gözle bakamıyordum nedense. Attığı fotoğraf, yaşlı gözü, benim doyamadan uzuun uzadıya baktığım masmavi gözleri... Hepsi aklıma geldikçe içimdeki hislerin değişime uğradığını farkediyor, hissediyor gibiydim. Ama bunu ona doğrudan belli etmek istemiyordum, etmemem de lazımdı zaten. -
119.
+2enerjik başlayalım ki bu gecemiz enerjik geçsin;Tümünü Göster
https://www.youtube.com/watch?v=HgzGwKwLmgM
Çok oyalanmadan yurda geçip vaktin geçmesini bekledim. Çünkü beklentim vardı, umudum yüksekti, olmasını istediğim şeyler bambaşkaydı. Bekleyişe koyuldum. Bu sefer ilginçtir ki odaya geldiğimde kimseler yoktu. Hani tamam, diğerlerinin okulda ya da sporda oluşu kabul edilebilirdi. Ama bu sefer yatağında uzanmış telefonla uğraşan bi Kadir de yoktu ortalarda. Hayret, taş yağacak ulan başımıza.
Notlara biraz bakındıktan sonra bi film seyredeyim, vakit geçer dedim. Ama geçmiyo dıbına koyayım geçmiyo, Telefon önümde, gözüm ekranda, öte yandan uykum var uyukluyorum. Ama telefonda en ufak bi pırıltı dahi yok. Üstelik bi kaç saatte çoktan geçti. Biraz daha bekledikten sonra telefonun ekranı bi mesaj bildirimiyle yanmaya başladı;
"yurtta mısın lan köpek"
Furkan bininden başkası değildi tabii ki. Boşa heyecan yaptırmıştı ama kızamamıştım. Çünkü geldiğinde olanı biteni ona anlatmak için sabırsızlanıyordumda. "gel amk gel odadayım"
Tırtıl geldi odaya, onda da var heyecanlı bişeyler belli. Yoksa böyle heyecanla mesaj atmalar, odaya sırıta sırıta girmeler Furkan beyimizin yapacağı şeyler değil. Gelsin otursun bakalım, neler dökülecek eteğinden.
"N'oldu lan, niye sırıta sırıta geliyosun"
"Kanka yengenle ilk bağlantıyı kurdum bugün, yaptık bişeyler"
"Lan ne ara yenge oldu amk, daha adını geçen gün öğrendik. Ne yaptın anlat bakalım bi"
"Ya kanka bugün aynı zamanda ara verdi bizim hocalar. Bunlardan önce sınıftan çıktık biz, ama baktım onlarda arkamızdan geliyolar. Gittim kapıyı açtım, onlar gelene kadar da tuttum. Yol verdim yani. Yine o gibik arkadaşı yanındaydı, tek geçmedi tabii. Ama geçerken teşekkür ettiler olm. Yanındakinin adı da Şule'ymiş, amk kızı geçtikten sonra fısır fısır konuşup gülüştüler zaten, kim bilir ne söyledi."
"Sizin sınıftan dış kapıya kadar onlara kapıyı tutmak için mi gittin koşa koşa ?"
Beyler, sınıf kapısıyla dış kapının arasında rahat 20 metre var bu arada
"Evet olm, nolcak sanki"
"Ya senin ben aklını gibeyim amk salağı, o kadar süre kapıyı açıp bekledin mi geçmelerini önden koşa koşa gidip ahahahahaha"
"Sen ne anlarsın amk salağı, ben spora gidiyorum. Sen de burda yalnızlıktan öl tamam mı"
"Dur lan dur, alınma hemen. Benimde anlatacaklarım var sana"
Bugün yaşananları anlatmıştım tüm detaylarıyla. O rezil numarayı yazıp verme sahnesine kadar hepsini hem de. O da benle taşşağını geçtikten sonra "Ee vermişsin mal gibi numarayı, bekle dur şimdi" diyip gitti spora. Haklıydı aq, mal gibi bekleyecektim. Başka yolu yoktu. -
120.
+2edit:
sözlükte sorun var herhalde beyler. partı giriyorum fakat yarısı çıkıyor entry'de. ben en iyisi word'e kaydedeyim şunları, akşam toplu bi şekilde atarım...
başlık yok! burası bom boş!