-
26.
+9olayın şokunu atlattıktan sonra telefonda yaşananlarıda anlattım oda ahalisine. furkan bin tavırlarla atıldı yineTümünü Göster
"bana verseydin ya olm telefonu, anasına bacısına huur karısına iyi bi sövseydik. hayır ne yapabilecek sanki"
"gerek yok be kanka, ne gereği var ki büyümesine. zaten takun içine batmışız, nişanlı falan var işin içinde"
o akşamda çıkıp uzun uzadıya mavi durak turu atarken bu konuyu çevirdik. bu sefer yürüyüşümüze eşqin ve javid biraderlerde katılmıştı. günün kritiği yapıldıktan sonra yurda dönülmüş lol oynanmaya devam edilmişti tabii.
cuma günü geldi. saat 13.30'da matematik dersim var. hiç unutmuyorum, hava biraz kapalı ama yağmur durumu söz konusu değil. yine her zamanki gibi şık bi şekilde giyinmiş dersime girmek için hazırlanmıştım. otobüsten inip fakültemin merdivenlerine doğru bu taktan dersi işlemek uğruna da olsa sınıftaki kızların verdiği heyecanla yürümeye devam ediyorum. merdivenlerden inecekken kapının önünde ufak bi kalabalık gördüm. en öndeki pekte yabancı gelmedi bana. duraksayıp baktığımda hiçte beklemediğim bi manzarayla karşı karşıya olduğumu farkettim. tahminler var mı ? yok mu ? aslında çokta zor değil. ama evet, doğru tahmin ettiniz. kapının önündeki kız gamze ve onun ismini dahi hatırlamadığım ekürisiydi. arkasında duran 5 izbanduttan bi tanesinin benimle telefonda konuşan iri kıyım nişanlısı olduğunu farkettim. diğerleride onun arkadaşları olmalıydı. gamze ve yancısı dahil 6 kişi olmak üzere ip gibi dizilmiş kapının önünde beni bekliyolardı. bi düşünün bakalım; birisinin nişanlısıyla habersizce birlikte oluyosunuz. ayrıldıktan sonra kız sırf sizden hıncını çıkarmak için gidip olan biteni nişanlısına anlatıyo (küs olsalar bile). çocukla bi önceki gün telefona meseleyi çözmek adına telefona uzun uzadıya konuşup konuyu kapatıyosunuz. üstelik "çocuk zaten eskişehir'de amk, ne olabilir sanki" diye düşünüp rahat davranıyosunuz. ama ertesi gün farkına varıyosunuz ki o nişanlı tüm ekibini toplayıp adeta ananızı gibmek için binanızın önünde dikiliyo. ne yapardınız bu durumda ? aramızda nolcak olm, gidip konuşurdum. suçlu ben miyim sanki diyenler olacaktır elbet. öyle olmaz işte. adam taaa eskişehirden nişanlısını almaya gelecek, gelmişken yanında 3 kişi daha getirecek ve fakültenizin önünde tam da sizin ders saatinizde gelmenizi bekleyecek. giberleeer, hepimizi teker teker giberler aga.
bilenler bilir, bilmeyenlerde kendilerince bi hesap yapıp taahhül edebilrler. otobüsle üniversite - mavi durak arası duraklarda dur-kalk paylarını da dahil edersek toplam 10 dakika sürebilir. beyler, içimde bu 3 insan azmanına karşı öyle bi korku vardı ki otobüsle 10 dakikada gidilen o mesafeyi ben koşarak 5 dakikada katetmiş olabilirim. şakam yok. şimdi bana ve erkekliğime laf edenler elbet olacaktır elbette. saygı duyarım arkadaşlar, lafım olmaz. ama yeni geldiğim okulda, bölümümün önünde, nişanlı ve eküri dayağı yiyerek yeni tanıştığım kişiler önünde küçük ve rezil düşmeye hiç ama hiç niyetim yoktu kusura bakmayın. yurda gelip furkan'ı aradım olan biteni haberdar etmek için. ders arasında çıkıp o da geldi yurda. adam ta eskişehirden gelmiş ve beni derste bulmadı. yurdumda bulabilir miydi ? pek tabii bulabilirdi. peki yurdumu yerini bilen kim vardı ? doğru tahmin..! huur gamze. siper almış celladımızı bekler vaziyette yurtta olan biteni beklerken kadir'de gelmişti odaya. aslında yurtta olan korku boşaydı, kendimce yaşadığım bi korkuydu. ama bu adamlardan olan bi korku değil, anamın babamın beni okumak için yolladıkları okulda daha ilk ay dolmadan başıma böylesine bi olay gelince ailemin vereceği sert tepkinin telaşıydı. furkan" abartma lan, korkulacak bişey yok. biz de buradayız, dağ başımı burası kim ne yapabilir" diye destekledi. haklıydıda. şehrin merkezindeydik, üstelik yurt özel mülktü. en fazla ne olabilirdi ki. bişeyde olmadı, o gün öylece kapanıp gitti. ne telefonla arayan, ne sağa sola gelen ne de tehdit eden vardı. huur gamze de bunlardan sonra okulu bırakıp gitmişti. iyi bari, sakarya bi huurdan daha kurtuldu... -
27.
+9diğer çocuklarla da bu şekilde ufak ufak tanıştım. fakat hiç birisi henüz anlatılacak durumda değil, ufak ufak, azar azar. ama aralarından birisi var ki çok değişik bi adam ya. bununla anlatıp konuşulacak çok şey olacak hikaye boyunca, bu da girişimiz olsun.Tümünü Göster
adı mikail. henüz 1. sınıf olmasına rağmen benimle aynı yaşta. yani sınıftakilerden bi 2-3 yaş daha büyüğüz. onun benimle yaşıt olmasının sebebiyse yurtdışındaki okuldan buraya gelmesi. geldiği yer ahıska diye bi yer. azerbaycan gibi hafiften rusya'ya bağlı olan ama azeride olmadıkları bi yer. ahıska türkleri denenlerden bu mikail. gerek tipini gerekse konuşmasını görseniz çok orjinal bi karakter ya. kime benzediğini ya da kiminle denk tutacağımı inanın bilemiyorum. çünkü adamın benzediği kimseler yok
aslında asosyal bi tip. hani kızlarla konuşmaya çalışması, onları tavlamaya uğraşması gibi durumlar kesinlikle söz konusu değil. çünkü adam zaten kendisiyle barışık ve biliyo mümkün olmayacağını. "mezun olduktan sonra köyüme dönerim, anam bana birini bulur aga" diyip geçiştiriyo. zaten istediği de buralardan birisi değil, bi ahıska kızı. helal olsun, böyle olmamız lazım lan aslında binler.
günlerden perşembe, okuldan erken dönmüşüz. furkan'da benimle birlikte erkenden geldi. yarın derslerimizde öğle saatinde. planımız yarına kadar LoL oynayıp bot pre oynayışımızı geliştirmek. bu esnada azerilerden birisi olan raul'de hem benimle hem de furkan'la iyi anlaşmış olmasına karşın odamıza sık sık gelmeye bizimle sohbetler edip oyunlar oynamaya başladı. LoL'e merakı vardı hep, ama bi türlü başlama fırsatı olmamıştı. bizi izleye izleye heveslendiğini de farkedebiliyoduk. diğerleri tutuşmuş olmasına karşın raul neden bu kadar rahattı peki ? çünkü adam zeki, tömerini çoktaan bitirip gelmiş derslerine başlamıştı bile. furkan ve ben bilgisayarların başında oyunlara dalmış yaptığımız hatalardan birbirimize söverken raul'de bizi seyredip oyunu anlamaya çalışıyodu. o sırada bilmediğim bi numara tarafından aranmaya başladım. ben de bi huy vardır beyler, tanımadığım numaraları açmam ben. acil bi durum olabilir mi ? evet. ama olsun, açmam. öncesinde mesaj mı atarlar, haberdar mı ederler "ben şuyum, aç telefonu" diye. ancak öyle açarım. bu da bilmediğim bi numara olduğundan açmaya hiçte niyetim yoktu. telefonu elime alıp sessize alacakken yanlışlıkta açtım telefonu. şimdi tekrardan kapatmam da ayıp olur diyerek konuşmaya başladım artık. yapacak bişey yok. karşıdan sert ve kalın bi erkek sesi geliyodu. birilerinin yanında olsa gerek çevreden de sesler geliyodu.
"selamun aleyküm birader, (izmirli)yle mi görüşüyorum ?"
"aleyküm selam kardeş, buyur benim"
"şimdi sana çok basit sorular sorucam, tatsızlık olsun istemiyorum. yanıtlarsan sevinirim"
"hayırdır ne oldu ? buyur sor bakalım"
"sen gamze diye birisiyle tanıştın mı ?"
gamze, geçti gitti kılçığı kalmadı derken yeniden karşıma çıkmıştı iyi mi ? abisi miydi, eski sevgilisi miydi kimdiyse artık telefondaki. öğrenmiş bişeyleri belli ki, yalana gerek yok
"evet, tanıştım. geçen haftaya kadar konuşuyoduk"
"peki nasıl tanıştınız, neler yaptınız falan. anlatır mısın bana biraz"
tanışma durumlarımızı anlattım, ama neler yaşadığımız onu hiç alakadar etmezdi. anlatmadım. konuşma sırası yine ona geldi. sinirliydi, fazlasıyla dolmuştu. ama sakin kalmaya çalışıyodu konuşma boyunca
"bak kardeşim. ben gamze'nin nişanlısıyım"
hasgibtiiir, ne nişanlısı lan ? yalnız değil miydi bu kız ? ankaradan gelmemiş miydi buraya ailesinden sıkıldığı için ? e yüzüğü de yoktu parmağında. al başına belayı iyi mi. çocuk devam etti
"sakarya'ya gitmeden önce tartıştık biz. ben normalde eskişehir'de kalıyorum, gamze de yanımdaydı. tartışmamızın ardından ankara'ya ailesinin yanına döndü. ben barıştırmak için uğraşırken de sakarya'ya gitti işte okumak için. sonra seninle tanışmış falan"
kızın eskişehir'den ankara'ya kaçtım, sonraki durağımda burası oldu demesinin sebebi buymuş demek ki. eskişehir ne alaka diye hiçte düşünmemiştim ulan ben, hiçte aklıma gelmemişti. eskişehir durağı düğünün yapılacağı durakmış demek ki. ulan ne desem, nasıl toplasam ki ben şimdi. suçlu değildim, ama söyleyecek sözümde yoktu. o da orada çaresiz durumdaydı esasında. her ikimizinde kabahati yoktu. tek mesele huurluk yapıp ortalığı karıştıran gamze'nin bizi birbirimizle karşılaştırmasıydı. numarayıda ondan almış olmalı ki çocuk doğrudan bana ulaşım adımı falan bilebiliyodu.
"gamze'nin nişanlı olduğunu bilmiyodum, yüzüğü falan yoktu. biz de öyle tanışıp konuşmaya devam edince sürdürdük aramızdakileri. sonrasında da tartışıp bitirdik zaten. olaylardan haberdar değilim yani, artık onunla da bi bağım kalmadı" diyebildim sadece. çocuğa, hatta adama demeliyim ki sonradan facebook profiline baktığımızda gördüğümüz şey kocaman, kasları patlamak üzere olan, sakallı mı sakallı, yaşı en az 30 olan bi tip vardı. gidip ona "senin nişanlık huurluk yapıyomuş demek ki, bunları ona söylemen lazım bana değil" diyemedim. ortalık daha da kızışırdı çünkü, gereğide yoktu.
"sen gamzeyi silip engelle konu burada kapansın, daha fazla uzatmak istemiyorum. zaten gamze de benim yanıma gelicek haftasonu"
gamze bende zaten silinmişti. silinmese bile üzeri karalanmıştı, bi alakam yoktu yani artık. ben yoluma bakardım. ama bu durumda da anladığımız o ki gamze hanım benimle olan tartışmasını kendine yediremeyip çocuğa olup biteni anlatmıştı, sırf üzerime salabilmek için. helal olsun, büyük huurymuşsun gamze. -
28.
+10 -1https://www.youtube.com/watch?v=WQjcFGsZSCATümünü Göster
aşk karmaşık bi histi. kimisi için ayakkabı bağlamak kadar kolay bi eylemken kimileri için atomu parçalamak kadar zorlu ve yorucuydu. benim içinse kaybolmak gibiydi. bi labirentte sıkışmış kalmış gibiydim hangi yola adımımı atsam daha da kaybolup yol iz bilmez hale geliyordum.
izmir labirentteki girişimdi hiç girmek istemiyor olsamda. yaşadıklarım, yaralarım beni buraya itivermişti. önce izmirde sağa sola koşuşturup boş bi yol ararken uzun bi koridor bulmuştum kendime üzerinde "sakarya" yazan. bu yoldan yürürsem çıkabileceğimi, hatta daha iyiye gidebileceğimi düşünmüştüm. furkan, kadir, azeriler koluma girip yolumda bana yardımcı olan ilk yoldaşlarımdı. sonra gamze gelmişti işte sürpriz bi şekilde. biliyosunuz, yolumdaki çakılları temizleyip yürümeme yardım ederken koca bi kaya bırakıp çekilmişti köşesine. ama dert değildi, arkadaşlarım yanımdaydı. ya kayayı delerdik, ya etrafından geçerdik. mesele kaya değil, yolun kendisiydi aslında.
ayrılığın ardından 1 hafta geçmişti. bu geçen sürede hem yurdumdakilere hem de sınıfımdakilere vakit ayırmıştım. 2. sınıf olmasa da 1. sınıfta girdiğim öğrenciler konuşup tanışmaya pek bi meraklılardı. bana özel bi durum değildi bu. hani üniversiteye gelince ilk sınıftan tanışıp ortam edinmeye, o film ve dizilerdeki üniversite hayatını yaşamaya çalışan tipler olur ya, öyleleriyle doluydu sınıf. mesela konuştuğum her konuda bana karşıt olan zeynep diye bi kız vardı. "auracı" olarak kaldı kızın adı, en basit bi tartışmada bile "auraya dahil değil hocam, onun durumu başka" tarzı şeylerden bahsederdi. benimle olan tanışmasıda "böcekler hayvan mıdır yoksa farklı bi kategoride mi değerlendirilir" meselesiydi. böcekler hayvan değildir, canlı olarak başka kategoriye sahiptirler. tıpkı insanlarla hayvanların aynı olmadığı gibi. he genel duruma bakacak olursanız canlılar zaten 3'e ayrılır;
-hayvanlar
-bitkiler
-tek hücreliler
sonrasında kategoriler kalabalıklaşır. yanlışım varsa düzeltin beyler, biyoloji ya da zooloji bilimleriyle pek haşır neşir değilim. ama bildiğim kadarıyla durum bu.
Yasin diye bi tip var mesela sınıfta. kendini ortamcı zanneden, herkese "ooo kardeşim nerelerdesin sen ya" lafları eden, kızların kendisine deli divane olduğunu düşünen yavşağın teki. bana samimi yaklaştı, ama bi fitneci olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. yalan yok arkadaşlar, aile tarafından varlıklı birisiyim. gösterişide çok severim. he bu benim bi huur çocuğu olduğumu gösterir mi ? öyle zannedilse de kesinlikle hayır. giyim kuşam olsun, kullandığım elektronik aletlerden araçlara kadar gösterişi seven bi insanım. o sıralarda da daha yeni çıkan bi akıllı telefonu ailem bana burayı kazanmamın şerefine hediye olarak almışlardı. sınıfa bununla girince diğer çocuklar "vaay aga güzelmiş he" diyip geçerlerken bu muallak eline alıp her takuna kadar kurcaladıktan sonra "para sende hee biliyosun işini. biz de memur çocuğu sürünelim, senin kadar şanslı olamadık ki. sen şimdi parayla oynuyosundur" tarzı patavatsız şeyler söyledi. ulan dalyannan, sen memur çocuğusun da biz huur çocuğu muyuz ? babam makine mühendisi, annem pastane sahibi. var elimize geçen bişeyler ki harcıyoruz. sana hesabını mı vericem bunun ? bu kadar sert olmasa da benzer şeyleri ona karşıda söyledim. sonra lafı dönüp dolaştırıp "ben de motor alıcam, köpek gibi çalışıp para biriktiriyorum. 1.000 liram ekgib, sen bi destek ateşlersin bana he kanka. borç olarak ama" demeye getirdi. seni tanıyalı olmuş daha 1-2 hafta, sana neden 1.000 lira vereyim ulan. hele ki başın kıçın ayrı ayrı oynarken. "veririm ama faizli olarak 1.500 alırım senden" diye şakaya vurdum. ciddiye alıp tamam dedi gitti yanımdan. amk salağı... -
-
1.
+1Canlılar ökaryot ve prokaryot hücreler olmak üzere ikiye ayrılır
-
-
1.
0Ordan da yürüyo işte
-
2.
0haklısın kanka, inan bu konuda münakaşaya giremem kimseyle. çünkü uzmanı olduğum bi alan değil ne yazık ki. aydınlattığın için teşekkür ederim, öptüm
-
1.
-
1.
-
29.
+9Yıllarca süregelecek, bir gelenek olarak varsayacağımız o akşam yürüyüşlerinin ilki böyle başlamıştı işte. Dört kişi mavi durağın etrafında sohbet-dedikodu yaparak dolanıp en sonunda yurda girecektik. Plan buydu.
O gecenin konusu benim konumu konuşup kafamı dağıtmaktı. Ama ben bu ekiple konuşmaya başladıkça zaten dağılacak bi kafam kalmamıştı ki, rahattım. Sadece Berkay yeni yeni konuşmaya başlamıştı.
Bu arada azeriler ortalarda yok, nerde diye soracak olursanız puştların ilk tömer sınavları kötü geçmiş. Eee yumurta da züte dayanınca canla başla dil çalışmaya başladılar. Aksi takdirde azerbaycana geri gönderilecekler. Hem benimle araları fazlasıyla iyiydi, ama oda kalabalıklaşınca birazcık çekinir gibi oldular. Furkan’dan mı diğerlerinden mi bilemiyorum. Ama zaten fazlasıyla yırtık tipler, aşarlar bunuda. Gelirler yanımıza sohbetimiz daha da büyür. Ama önce bi türkçeyi öğrenmeleri lazım. Azeri balaları sizi -
30.
+9Çok üzgün ya da karalar bağlamış durumda değildim. Ama içimde bi kırgınlık vardı, yalan değil. Bi kaç haftam güzel geçmişti sayesinde. Keyfim yerindeydi, okulu ya da dersleri zorlanırcasına kafama takmıyodum, hatta canla başla yapıyodum bile verilen ödevleri falan. Bundan sonra kendimi salıp okula küsecek değilim elbette. Ama bu duruma alışmam kısa da sürse bi zaman alacak gibi.
Yurda döndüğümde odada kimse yoktu. Kadir yemekte olmalıydı, Berkay zaten ikinci öğretim, okuldadır. Furkan’da spordan dönmemiş hala. Ben kendimi yatağa bırakıp odanın karanlığında gözlerimi kapatırken bi yandan da kafamdaki düşünceleri sorguluyordum
“Ben nerede hata yapıyorum ?”
Sahi, neydi benim hatam ? Ben mi fazla iyimserdim ? Ya da yaşadıklarımdan sonra yanaşmaya korkar mı olmuştum böyle durumlara ? Hayır, korkak değildim ki ben. Gayette yaklaşıyodum kafamı dağıtıp yeni şeylere başlarmışcasına. Ama yok, geçmişim karşıma çıkıp çıkıp duruyordu; ya doğrudan ya da dolaylı bi yolla.
Bi kaç saat geçmiş olmalıydı ki kendime gelmeye başladığımda Kadir yine yatağının başında telefonla meşgul, Furkan ingilizce ödevleriyle boğuşmakta Berkay’sa yeni gelmiş üzerini değiştirmekteydi. Uyandığımı farkedince “hayırdır olm, manitacılık falan yapıyosun diye fazla mı yormaya başladın kendini” diye takılmaya başladı.
“Yok be kanka, kavga ettik bitti. Ayrıldık galiba, yani öyle gözüküyo”
“Noldu anlat bakalım, neye kavga ettiniz durup dururken ?”
Olanı biteni anlattıp üstünkörü bi şekilde. Kadir ve Furkan pür dikkat dinlerlerken Berkay yine Lig TV’yi açmış laptop’ıyla ilgileniyodu. “gibtiret kanka, çok erken olmuştu zaten boşver. Ben sevmemiştimde zaten Gamze’yi” diye tesselivari söylemlerde bulunan Furkan “Yemeğide kaçırdın zaten. Bizde iyi yedik, menü çok güzeldi. Sen de yarramı ye” diye devam etti. binti lan bu, sinir etmesinide biliyodu beni. Ama iyice samimi olmuştuk. Seviyodum yani. “Çıkıp yürüyelim ya biraz, açılırız hem” diye katıldı konuşmaya Kadir. Olurdu lan, süper fikir. Çıkalım dıbına koyim. Hayret, Berkay Bey Hazretleride katılmak istedi bu sefer bize. Başımıza taş yağacak taş... -
31.
+9herkese selam beyler
ara ara geç yazdığım olabiliyo buraya. çünkü hikayeyi sürdürmek haricinde uğraştığım bazı işler daha var. bilgisayarımı değiştirdim, yerine bi gazla imac aldım. pişman değilim esasında, fakat klavyesine alışması zor oldu bu süreçte. bu yüzden girdiğim partlar yavaş kalabiliyo kusuruma bakmayın.
yazdıklarınızı okudum, çok fazla detaya girdiğimden bahsetmişsiniz. esasında haklısınızda, ben de farkettim gereksiz detaylara boğulduğumu. bundan sonra biraz daha hızlandırıp asıl olaylara değinerek yazıcam kalan kısmı.
takip eden herkese tekrardan teşekkür ederim, mutlu ediyosunuz beni
varolun... -
32.
+8Büşra'yla olan ilk adım atılmış, güzel (sayılabilecek) bi diyalog yaşanmıştı bile. Hele ki sınıftan çıkarken attığı bakış pek çok şeyi açıklar ya da tahmin edilebilmesini sağlar nitelikteydi zaten. Tüm bunların ardından keyfim biraz daha yerine gelmiş Sakarya'da yaşadığım şu kötü olayları göz ardı etmemi sağlamıştı. Derslerim yerindeydi, dostluklarım yerindeydi, ailemle uzak kalmış olmama rağmen onlarla da aram fazlasıyla yerindeydi. Ama son zamanlarda okula ve gönül işlerine ağırlık verdiğimden arkadaşlarımı biraz boşlamış gibi olmuştum. Yurda geçtiğimde biraz daha etrafa vakit ayırmam, diyaloğa girmem gerekliydi. Hayır, bi kızı hayatıma katınca dostlarını satan bi huur çocuğu değilim elbette. Ama birazcık öyle oldu son zamanlarda. Bu arada yurtta da yaşanan gelişmeler var, birazda onlardan bahsedeyim.Tümünü Göster
-Furkan'la zaten can ciğer olduk, onu es geçiyorum. Bu arada kızla alakalı gelişmeler var mı derseniz ? evet var. Adının "Sevgi" olduğunu öğrendik, ama ne yazık ki o kadar. Sonrasında forsquare'dır Instagram'dır falan filan etrafta aradık ettik falan ama hala bişeyler elde edemedik. Şu yanındaki şişman bi türlü gitmiyo ki yanından kızı bi yerlerde yakalayıp bi şekilde konuşabilelim. Zamanla buluruz heralde, buluruz dimi ?
-Kadir yeni bi telefon aldı kendine. Çocuk köy ortamından kurtulur kurtulmaz bunu yaptı. Artık planladı da mı geldi, yoksa ani bi karar mı oldu bilemeyiz. Ama güzel afilli bi telefon aldı kendine. Hala köydeki kızı düşünüp triplere girmekte. Aradan haftalar geçti, ama okula yemeğe gitmesi haricinde adamın o yataktan kalktığını görmedik. Gömülüyo oraya telefonu elinde tüm gün yatıyo. Artık ara ara ferre mu izliyo, kız düşürme peşinde mi bilmiyoruz. Ama bu safhada çok bi ilerleme durumu yok.
-Berkay'la aramız git gide açılmaya başladı. Biz Furkan'la oyun başındayken Berkay'ın sürekli canlı yayın seyretmesi hem oyunun hem de internetin kalitesini büyük oranda gibip atıyo. Uyardık bi kaç kez, ama pek oralı olmadı. Hayır bi de ikinci öğretim olduğu için biz uyurken açıp seyrediyo. Puştta kulaklığı takmak gibi bi adette yok, uyumakta da zorluk çekiyoruz. Canlı yayında Lig TV falan açık olsa, devam etse iyi güzel. Ama adam yeri geliyo açıyo ferre falan seyrediyo. Bizi de yanına çağırıp "Beyler şu karıyı nasıl gibiyolar baksanıza kıyılır mı lan buna" diye muhabbet etmeye çalışıyo. Bi de sesini sona kadar açıp ahlamaları ohlamaları duyurdukça kahkahalar atması var. Ayıptır dıbına koyim, yapılır mı bu ?
-Azeriler dil eğitimlerini geçtiler, keyifleri yerinde. Ama maddi sıkıntılar yaşıyolar şu sıralar. Azerbaycan'dan para gelmesi, ya da kesinti yaşanmadan harcamaları güçmüş sanırım biraz. Bilemiyorum, ailevidir özeldir falan diye çokta detaya girmedim. Raul'de bizim odadan çıkmaz oldu, iyi anlaştık. Play Station'da bizim odada, gelip gidip oynar durur. Şimdilik şikayetçi değiliz.
-Karşı odamızda kalan çocukla da hafiften bi tanışmış olduk. Adı Doğan'mış. O da mühendislik okuyomuş. Bursa'dan gelmiş buralara. O da bizim gibi oyuncu, LoL'dür Knight'tır falan oynuyo. Furkan'la da benimle de iyi anlaşacak gibi. Başta bi gıcıktım, bi tavdım. Ama konuştukça iyi birisi gibi geldi bana.
-Yurt yönetimi iyice garip bi hal almaya başladı. Daha önceden bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Ama burası bi aile yurdu gibi düşünün. Müdür/Sahip Yaşar, karısı Gamze yemeklerden sorumlu kişi. Figen abla gelinleri oluyo, o kahvaltıcı. Bi de Devlet Ana var (bizona öyle hitap ediyoruz) o da uzaktan bi aile dostlarıymış. O da temizlik ve çamaşırların yıkanmasından sorumlu. Herkes aile içinde yani, sağlam bi düzen söz konusu değil. Ama son zamanlarda iyice cıvıttılar. Yaşar evinde kavga eder, gelir yurtta kalır (salonda, kahvaltının yapıldığı yerde). Gamze kocasıyla kavga eder trip atıp yemek yapmaz akşama, biz aç kalırız falan. Başta anlaşılırken sözler veriliyodu, iyiydi hoştu. Ama sonradan böyle olması can sıkmaya başladı. Bakalım daha ne kadar sürecek... -
33.
+8kafamdaki kalabalıkları bi kenara bırakıp vizelerin yaklaşmasıyla kendimi derslere vermeye başladım. ulan sağla solla ulaşıp dersleri ikinci plana attıkça farkettim ki pekte konu ve ödev birikmiş. ama bilin bakalım derslerde not tutmayan öğrenci kimdi ? evvet, doğru tahmin. e artık herşey için geç olduğundan dolayı not tutmayı bi kenara bırakıp not dilenmeye başlamam gerekliydi. sınıftaki burnu havada tayfaya başvurmak gibi bi niyetimde hiç ama hiç yoktu.Tümünü Göster
"yhaa ben tamamlamadım notlarımı ama"
"fotokopi çektirip veririm ben sana"
"numaranı ver ben sana çekip atarım yhaa"
tabii ki bunlar söylem olarak kalacaktı. ah salak kafam ah, sağdan soldan sıcak sıcak toplamaya bak dimi notları. şimdi toplu bi şekilde almaya çalışınca çok dikkat çekiyo işte. ama sınıfta benim halimden anlayabilecek ve geçmiş zamanda da kısaca bahsettiğim birisi vardı zaten. ahıskanın bağrından kopup gelmiş, zaman zaman keyfimi yerine getiren mikail efendi.
normalde hep arka sıralara oturur dersi dinlesem dahi kitap defter tutmadan gider gelirdim okula. ki bu seneye özel değil her zaman için böyle olmuştur eğitim hayatım. dersi dinlerim, sağdan soldan not toplarım, sınav haftası bakınır dersleri geçerim. yine öyle olacaktı. sınıfa girip mikail'i aradı gözlerim. olsa olsa notların tamamı onda ya da onunda alacağı kişide olurdu. en önde oturuyodu, bu sefer arkaya geçmek yerine ben de yanına geçiverdim. klagib günaydınlaşma faslından sonra direk konuya girip notları sordum (şaşırmadık).
"aga ben de büşra'dan alıcam. gelir o da az sonra birlikte fotokopileri çektirmeye gideriz. ama sen de benim işimi görürsün"
"hayırdır olm ne işin varmış senin. karı kız meselesi deme şok geçirir kalırım şu ön sırada"
"yok lan, o işleri ben kendim hallederim biliyosun (güldü). güzel bi yemeğini yerim, zaten konuşamıyoduk ne zamandırda"
"ayıp ettin kanka, istediğin yemek olsun"
laflamaya devam ederek büşra'nın gelmesini beklemeye koyulduk. kim olduğunu da bilmiyorum, dediğim gibi sınıftakilerle aramı iyi tutmaya çalışsamda tümüne hakim değilim henüz. aslında her iki sınıfta da yaşadığım sorun aynıydı. sınıfa ilk girdiğim zamanı hatırlar mısınız beyler ? hani hoca "bu delikanlıda aramıza yeni katıldı, dgs öğrencisi" falan diye oturtmuştu beni okulun ilk günü. heh işte te o zamanlar kendimi kısaca tanıtmamdan bu yana bana hep önyargılı yaklaştılar. neden mi ? çünkü izmirliydim
buraya okumaya gelenler ya zaten buranı yerlisi olan öğrencilerdi ya da istanbul'dan gelenler. onların haricinde gelenler ise hep anadolu'nun belirli yerlerinden glmiş, büyük şehir hayatına adapte olmaya çalışan, yüreğinde kötülük barındırmayan (ya da belli etmeyen) tiplerdi. her iki girdiğim sınıfta da hiç izmirli ya da ege bölgesinden gelen birine rastlamamıştım. zaten her tanıştığım kişide bana "aga izmir bırakılıp buraya gelinir mi hiç ya, nasıl bi hata yaptın sen" diyolardı. hata değil ki evladım bu. izmir'den kaçmam gerekliydi o yüzden geldim buralara. hem izmir'de gitmediğim okulda kalmamıştı zaten, geçiş yapa yapa hepsinde birer sene okuyup gezmiştim zaten bana yeterliydi .D
ben izmirliydim. onlardan daha çok eğitim almış, üniversite görmüş, tecrübe edinmiş birisiydim. yeteneklerimde daha fazlaydı sertifikalarımda. aynı zamanda aşçılık eğitimlerimde vardı, donanımlı bi insandım yani. hepsini bi kenara bırakacak olursak izmirliydim arkadaşlar. burnu havada, egoyla dolu, bununla övünen insanların olduğu yerden geliyordum. peki ben öyle miydim ? fazlasıyla. ama bunu onlara yansıtıp aramda mesafe açacak birisi değildim. ben arkadaş edinmeyi çok severim, en büyük korkumda arkadaşsız kalmaktır zaten her zaman için. bunun için adımlarımı atar buna göre davranışlar sergilerim. ama sınıftaki önyargıyı kırmak fazlasıyla zor olacak gibiydi. kırılabilir miydi erkenden ? evet. ama benim sınnıf whatsapp grubuna alındığım anda kendimi tanıtırken övgüye kaçan yazılarım önyargı duvarlarını egodan tuğlalarla doldurmuş daha da kalınlaştırmıştı. bu işin sıvacısıda benim kırıcısıda, elbet kırardık. ama zamanla. -
34.
+8Bu gecelik final olsun beyler, fazlasıyla yoruldum bugün. Yarın daha uzun partlarla daha çok ilerleriz. Takip edenlere iyi geceler olsun, sizleri seviyorum
-
-
1.
0beklemedeyim
-
1.
-
35.
+8furkan ve kadir yurtta yataklarına uzanmış telefonlarıyla ilgilenirken odaya girmemle uzun süren sessizlik bozulmuşta konuşma başlayacakmışcasına "ooo hoşgeldin" diye karşılandım. ben yokken furkan bozulmaya yüz tutmuş laptop'ıyla kadirse telefonuyla uğraş içindeydi. berkay'sa odada yoktu. gelip üzerimi değiştirdikten sonra bu üçlü koyu bi sohbete tutulduk. nereden geldik, neler yaparız neler ederiz, kendi şehirlerimizde hayatlarımız nasıldı, buralarda zorlanacak mıyız ? kısaca özet geçeyim;
kadir; kırşehir'in yalnızağaç köyünden gelmiş bir anadolu çocuğu. zamanında lisanslı olarak kulüplerde top koşturmuş fakat köy yerinde pek elinden tutulmadığı için devam ettirememiş. ailesi hayvancılıkla uğraşıyo. iyi niyetli, iyi tipli bi çocuk. tıpkı tahmin ettiğim gibi, tipi arsız belaya benzese de onu dinlemezmiş. ama sıkı bi rap dinleyicisi.
furkan; benim istanbul'da olan versiyonum. beşiktaş'ta doğup büyümüş. lojman ortamında büyüdüğü için çok sıkı arkadaşlıklara sahip. bunu anlamak çok zor değil zaten, geldiği akşamdan beri telefonları da skype görüşmeleride susmadı. birini kapatıp birisine başlıyo. dediğim gibi, biraz ana kuzusu bi tipi var. çünkü birkaç dakikada bir "anneemm" diye telefonu açıp uzun uzun konuşuyo. esasında gözlük kullanıyomuş, cam dibi gözlüklerini gördükten sonra farkettim. ama dalga konusu olacağından dolayı lens takıp geziyo etrafta. okul harici zamanlarda harbiye konserlerinde yer gösterici olarak çalışıyomuş. cukkasının iyi olduğunu söyledi, ama birazda diline hitabına bağlıymış koparacağın bahşişin miktarı.
berkay; bilmiyoruz. muhattap değil. hiç sevmedim lan ben bu çocuğu -
36.
+8Herkese Günaydınlar Olsun BeylerTümünü Göster
Hikaye okundukça trende girip girip duruyor, bu durumda beni ister istemez mutlu ediyor. Hepinize yorum ve desteklerinizden dolayı teşekkürümü borç bilirim. Hastaneden çıktım, artık daha sık girebilirim demek ki. Yani daha part yazmak demek. Her ne kadar yavaş ilerlediğinden ve “bitir artık amk çocu” gibi entry’lerden bahsetseniz de açıklamam gereken bir durum var; keşke işi olmayıp tüm gün sözlük başında oturan birisi olabilsem de hızlı hızlı anlatabilsem inanın çok isterim bunu. Fakat düzenli bir işim var ve bundan arta kalan zamanlarda buraya vakit ayırabiliyorum. Kusuruma bakmayın...
Yukarıda girilen entry’lere de cevap vermek istiyorum. Öncelikle sevfurko77 kardeşime vaktini ayırıp okuduğu için teşekkür ediyorum. Hikayemi çok amatör buluyorum, elbette sözlüğün en iyi hikayelerinden birisi diyemem. Ama iyi olması için uğraş gösteriyorum. “Buna iyi diyosan hep ergen hikayesi okumuşsun, 6 sayfadır giriş yapmasını bekliyorum” diyen bi arkadaş vardı. Girişten kastın ne bekliyosun ki onu anlayamadım dostum ben. Marvel filmlerinde olduğu gibi anamı bacımı öldürsünler, intikam için bişeye dönüşüp ortalığın dıbına mı koyayım giriş yapmak için nedir yani ? Giriş yaptım çoktan, biz gelişme kısmındayız zaten. Ve bu çok uzun sürecek bi gelişme kısmı. Yani “Sevgilimi yatakta bi başkasıyla bastım, aldatıldığımı anlayıp orayı terkettim. işte ben böyle yıkık oldum. Hikayenin sonu” dememi falan mı bekliyosun ya da onuda bilemiyorum. Ama öyle değil yani aklında olsun.
Üniversite hayatım çok uzun ve keyifli geçti. Her anı yıkık olmasa da oldu yıkan konular elbet. Ben de bunları sizlerle paylaşıyorum zaten. Dileyen okur, dilemeyen bırakır. “Bitirsene amk evladı” falan yazmakla olacak şey değil yani.
Gelelim ogzhnasdf dostumun eleştirisine; evet, yıkık doğmuşta olabilirim. idil benim ona karşı olan zaafımı kullanarak benimle bir kedinin fareyle oynadığı gibi oynamış olabilir. Ben bunları biliyor olmama rağmen ona kanmış, bişeyler yapmaya çalışmışta olabilirim. işte bu da benim saflıkla salaklık arasında dolaşan bi aşık olduğumu gösterir. Ama salak kısmına daha yakınım tabii. Oraya annemin getirdiğini düşünmüyorum, öyle olsaydı anlardım. Olaylar aniden gelişti zaten.
Peki ben neden o 2 günlük züt oğlanının ya da huur arkadaşının ağzını yüzünü kırmadım ? Şu açıdan düşün; gibilmiş zütün davası olur mu ? Bunlar benim bilgim dahilinde gelişmiş olsaydı eğer ne Elif kalırdı ne de Oğuz emin olabilirsin. Ama haberim olmadan her şey olmuş zaten, düzen kurulmuş. Şimdi benim gidip onlara çatmam kızı bana geri mi döndürecek ? Ya da “Uff neler yaptı öyle ya” diye çevreden hayranlık mı toplayacak ? Hayır. Ben de çok istedim, ama sessiz kalmayı tercih ettim. Pişman mıyım ? Hayır... -
-
1.
0Günaydın kardeşim, seve seve bekliyorum *
-
2.
0Sen adamsın
-
3.
0Eleştirime cevap verdiğin için teşekkür ediyorum dostum. Yaptığın şey kişiden kişiye değişiklik gösterecek birşey dediğim gibi ben akrep burcuyum ve çok kin tutan bir insanım bazen de bu yaz örneğini yaşadım kız geldi beni kullandı ve tek kelime etmeden gibtir oldu gitti arayıpta neden bile demedim. Yaptığın şeyleri aşık olmana veriyorum ben şuan dışardan bakan biri olarak bunları rahat söylüyorum ama o an onu düşünmediğini de çok iyi biliyorum neyse bekliyorum bu saatlerde okurum bende sen girdikçe umarım şuan idille beraber değilsindir iyi günler.
diğerleri 1 -
1.
-
37.
+7Aradan günler geçti, pazar gününe geldik. Odada hala 1 kişi ekgibti, ne zaman gelecek diye beklerken akşama doğru o da geldi yerleşmeye. En az 1.90 boyunda, ela ayrık gözlere sahip, garip görünümlü bi çocuk geldi ailesiyle birlikte. Ufak biriside değildi, neden ailesiyle gelmişti acaba ? Yatağı kapının yanında olan kişi olarak ben selam verdim öncelikle hem kendisine hem de ailesine. Adı Furkan'mış. Babası Dolmabahçe Sarayı'nda dış işlerle uğraşıyomuş. Yurtdışından misafirler gelince onlarla ilgilenmeler falan filan işte. Gelip odasına yerleşti, ailesiyle uzun uzun vedalaştıktan sonra yanımıza geldi. O da dgs öğrencisiymiş. Yıldız Teknikte mekatronik okumuş 2 senelik, sonrasında buraya gelmiş işte makine mühendisliği okumaya. Ama öncesinde de hazırlık alması gerekiyomuş. çünkü çok boş geçen ve hiç bir faydasını görmediği 2 senenin ardından kafası boş bi şekilde okula başlamaktansa en baştan, bu bölümü yeni kazanmış gibi derslerini muafiyete saydırmadan baştan okumak istedi. eee bu da hazırlık dahil 5 sene demek. başta gözlerinden korkmuştum bu çocuğun, renkli olmasına rağmen bayık bakışları ve ayrık gözleri tam bir keş, madde bağımlısı olduğu hissini uyandırmıştı bende. ama ailesiyle gelip yurduna yerleşen birisi bırak maddeyi sigara dahi kullanmıyodur. oda arkadaşlarımı detaylı anlatmak zorundaydım beyler, kusuruma bakmayın. çünkü bu hikayenin büyük bir çoğunluğunda onlar olacak etrafta.
biz oda kaynaşmasında bulunurken dışarıdan gelen seslerden anladık ki diğer odalarda dolmaya başlamış, dairemiz kalabalıklaşıyor. şimdiye kadar azerilerin damlaması gerekliydi odaya, ama hala ortalarda yoklar. bi işler çeviriyolardır elbet kendi hallerine -
38.
+7fakültemin durağına gelip indikten sonra yine içim kıpır kıpır şekilde uzunca olan merdivenlerden inip binaya doğru yola koyuldum. öğrenci işlerinde işlerimi hallederken bölüm başkanı olan hocayla karşılaştım. aslında iyi bi adamdı bu. bilgi birikimi, yaşadıkları, tecrübesi fazlaydı. ulan zaten yoldan geçen boş bi öğretim görevlisini burada bölüm başkanı yapmazlardı. elbet böyle birisi olacaktı. ama geçiş öğrencisi olmamla ilgili söylediği şakalar artık batmaya başlıyodu be.Tümünü Göster
"sana fazladan bi kaç ders daha ekledim, onlarıda atlat bakalım delikanlı"
"ooo geldiğin puanda yüksekmiş (3.74'tü bu arada) onu birazcık kırpalım da hakettiğin yerlere gelebilesin"
falan filan.
Şaka diyorum ama harbiden önceden aldığım dersleri yeniden eklemişti lan ders programıma. Hem de oldukça kabarık bi ders programıydı bu. Bi dersten çıkıp koşarak diğerine gitmem, gecemi gündüz etmem, hatta blok derslere fazlasıyla alışmam gerekiyodu. haftanın her günü dolu olmamda cabası. of hocam be, iyi anlaşabilirdik. daha ilk haftadan şu kazığı atmasaydınız bana çok kral olucaktı aslında.
işleri hallettikten sonra fakültenin içinde, çevresinde dolaşayım dedim biraz. Ulan öğrenci olarak geldik anca karıya kıza, gezilecek yerlere bakıyorum. Az sınıflara, laboratuvarlara, amfilere bakayım. Nasıl bi ortamda geçecekmiş 3 senelik uzun maceram. sınıflar fazlasıyla ferah, her yerden ışık alıyo. tabii hocalar rahatça slayt okuyabilsin diye hazırlanmış projeksiyon cihazlarıda yerlerini almış. amfilerde fazlasıyla tatmin edici. en azından dersten sıkılırsan rahatlıkla uyuyabilirsin, karışan falan çok olmaz gibi.
kantinine göz atacak olursak; anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalabilir beyler. öyle bi kantine sahibiz ki hem ortamı hem de konumu çok iyi. üniversite genelinde güzel (hatta yollu) kızların en bol olduğu, hatun düşürmek için en yüksek potansiyele sahip kantinde burasıymış zaten söylendiği kadarıyla. hatta başka bölüm ve fakültelerden sırf karı-kız kesmek için gelen öğencilere rastladığım oldu. okulu bitirdim, yıllar geçti. ama hala aynı şekilde olduğunun haberini alırım orada olan eşten dosttan.
herkes bi gruba sahipti. sohbetini eden, dedikodusunu yapan, yeni tanışmaya çalışan, fal baktıran, abaza muhabbetleri çeviren... herkes bi oluşum içindeydi yani. ben gidip koltuklardan birine tek başıma otursaydım daha ilk haftadan loser damgası yiyebilirdim. zaten izmirden geldiğim için giyim kuşam olarak farklı bi tipim, dikkat çekebiliyorum. bi de yalnız oturup iyice sıçmayalım. bakınıp geçtim sadece. elbet bi ekip oluşturup ben de oturur iki lafın belini kırarım birileriyle.
fakülteyle, öğrenci işleriyle ilgim alakam kesildiğine göre daha pazartesiye kadar uğramam buralara. aslında uğrasam mı lan ara ara ? belki mavi gözlü hanım hanımcık güzellikle tekrar karşılaşırdık. belki bu sefer konuşur tanışırdık bile. ne var yani parasını alıp "kaptan, şuradan bi öğrenci al" diye bağırarak uzattıysam. olamaz mı amk -
39.
+7Yurda gelip daireye girdikten sonra çıkarken kitlediğim oda kapısının açık olduğunu farkettim. Ben açık bırakıp gitmiştim lan acaba ? Kapıyı açıp içeri girdiğimde odada birisinin olduğunu gördüm. Kapı açıldıktan sonra dönüp bana bakıp hafifçe başını sallamasının ardından hiç istifini bozmadan eşyalarını yerleştirmeye devam etti. Uzun boylu, saçlarını yana ayırmış, esmer sıska tipli bi çocuktu. Ceplerimi boşaltıp masama koyarken “Hoşgeldin, odadaki ilk arkadaşım sensin heralde” diyerek konuşmaya çalıştım. Her kim olursa samimi yaklaşıp davranmaya çalışıyodum. Çünkü burada kendimi beğenmiş gibi davranıp selamsız sabahsız davranmak gibi bi lüksüm yok. Ailemden, arkadaşlarımdan kilometrelerce uzakta biris olarak kazanacağım, orduma katacağım her birey önemliydi benim için.
“Hoşbuldum. Ben geçen sene de buradaydım, bu sene de aynı odada aynı yatakta kalayım dedim.” diye yanıt verdi. istifini bozmadan davranmasının, eşyalarını yerleştirmesinin sebebi buymuş demek ki. Aynı yurtta, aynı odadaki 2. Sene. Benden, odaya gelecek diğer kişilerden daha kıdemliydi. Acaba kıdem kasmaya çalışıp “Bu odada kurallar şöyledir böyledir” der miydi lan acaba ? Ya da üstünlük kurmaya çalışır mıydı üzerimizde ? Pek öyle bi tipi de yoktu aslında. Daha ziyade sessiz, sakin, inek denebilecek bişeydi. -
40.
+7Yurda ayaklarım yere değmeden gittim. Tam odadan içeri adımımı atarken telefonumun titrediğini farkettim. Mesaj Gamze’dendi;
“Heeey”
Sempatik girişti. Üstelik beni “Ulan ne yazsam, ne zaman yazsam” derdinden de kurtarmıştı. Odaya girince çocuklarla aramdaki samimiyete güvenerek duyuru yapar gibi konuştum;
“selam beyler, artık bi yenge adayınız var haberiniz olsun”
Furkan bilgisayar başında LoL’ü oynamaya çalışırken “ooo hayırlısı olsun, bu ne hız” diyerek katıldı. Kadir’se “gibtir len daha dün bir bugün iki” diye gülerek bi çıkışta bulundu. “Al olm, mesaj attı şimdi inanmıyosan bak” diye gösterdim. Ağzı açık “vay züt” diyip yerine oturdu. Furkan nasıl olduğunu sorarken olanı biteni anlattım. Öte yandan da Gamze’ye cevap verdim. O gün öyle geçti. Araya haftasonu girdi, buluşmaya karar verdik. Bu sefer yancısı olmadan, ikimiz.
Güzelde geçti buluşma. Birbirimizi daha iyi tanıma fırsatımız oldu. O bana kendini açtı ben ona. Ama açılan yarama değinmeden tabii ki, orası hala hassas. Samimiydik, iyiydik yani. Kampüs tarafında bi yurtta kalıyomuş, mavi durak’a pek sık gelmezmiş yani. Cumartesi günümüz öyle geçtikten sonra onu otobüsüne bindirip yurda döndüm. Dönen geyikler yine aynıydı, güldük eğlendik. Biz üçümüz iyi anlaşırken Berkay hep arka plandaydı. Ara ara lafa katılır geri kalan zamanlarda laptop’ından Lig TV’yi açar maçları ya da özetlerini izleyerek okul harici günlerini geçirirdi. Bu arada odada olan 4 kişide bağlattığım internete ortak oldu. Faturayı bölüşüyoruz. Kadir yalnızca telefondan bağlanıyo, laptop kullanma gibi bi durumu yok. Furkan’la ben yan yanyanayız zaten, izlediğimiz dizilerde oyunlarda bir. Ortak kullanıyoruz gibi. Berkay’da sürekli canlı yayın seyrediyodu. O kastırıyodu interneti biz oyundayken, ama bi kaç kez uyarmayla çözdük, yani çözdüğümüzü sandık -
41.
+7herkese iyi akşamlar beyler. umarım keyifler yerindedir.
eve ancak gelebildim. gelir gelmezde giriş yapıp haberdar etmek istedim. birazcık dinleneyim, bir kaç saat içersinde gelip yazmaya başlicam.
şimdiden hepinize iyi eğlenceler... -
-
1.
0beklemedeyim kumki
-
1.
-
42.
+7pazartesi geldi çattı, artık derslere girme, okula başlama vaktim geldi. bu sefer yanlışlık yapmadan doğru sınıfa girmem lazım. ama ders programımdan da baktığım kadarıyla 1. sınıflarla girmem gereken derslerde var. iyi lan, güzel. birden fazla sınıf, birden fazla arkadaşlık, birden fazla ortam demekti bu. hem her sınıftan da elde edilecek kız arkadaşlıklar var, işime gelirdi. oooh değme keyfime.
sınıfa girip etrafa bakınmamla garip hissetmiştim. çünkü karmaşık bi sınıftı. tesettürlü olanların yanı sıra saçlarını rasta yaptırmış olanlar, ön sıralarda dedikodu yapanların yanı sıra arka sıralarda yasin okuyan çocuklarla vardı. nasıl tanıtıp nasıl kabul ettirecektim ulan kendimi bu sınıfa ? ya da anlattıklarımda hangi kesime hitap ederek arkadaşlık kurmaya çalışacaktım ?
beyler beni bi bukalemun olarak görmeyin lütfen. hani nabza göre şerbet vermek, yerine göre konuşup puan almaya çalışmak gibi triplerim yok. olmadı da bu zamana kadar. fakat bi yerden 2. sınıfa geçiş yaptıysanız yapacaklarınız kısıtlıdır. çünkü, zaten 1 seneyi birlikte geçirip atlatmış ve arkadaşlık bağlarını kurmuş olan bi sınıfa geldiyseniz kendinizi nasıl kabul ettireceğini bilemezsiniz. onlar tanışık, onlar arkadaş. futbol muhabbeti yapanlarda sıkı fıkı olmuştur ders çalışıp not koparanlarda. ve siz, 3. bir tekil şahıs olarak aralarına girmeye çalışırsanız ya geri itilirsiniz ya da belli bi dışlanmaya tabi tutulursunuz. ben bundan önce de geçiş yapmış ve kendimi gittiğim sınıflara alıştırmış bi birey, bi öğrenci olabilirim. fakat orası izmir'di, orası kurallarını bildiğim bi yerdi. burda çeşitlilik çok, görüş çok ve çok göze batıyorum. ne yapacağımı bilmeden gidip sınıfın en arkasındaki sıraya oturdum.
esasında sıkıcı olan ama ilk gün heyecanıyla normal bi şekilde geçen dersin ardından okuldaki işim bitti. eee tanıdığım kimselerde olmadığı için yapacağım en basit şey yurda gidip yeni yurt arkadaşlarımla arayı sıkı tutup onları daha yakından tanımak olacaktı. öyle de yaptım -
43.
+7Konuşmaya devam ettik. Adı Berkay’mış. Makine mühendisliği 2. Sınıf öğrencisiymiş. Benimle aynı yılda denebilir aslında. Okulda da yeni değil. Merak ettiğim şeyleri ona sorup öğrenebilirim. Okulun püf noktaları, neler yapılır nereler gezilir. Mavi duraktan başka nerede kafa dağıtılabilir. Çark Caddesi (henüz gitmemiş olsamda) nasıl bi yerdir, nereler gezilir ? Zamanla sorar öğrenirdim. Şimdi daha baştan bunları sormam abes kaçabilir, gerekte yok. Ama nedense kendisinin de pek bişey bildiğini sanmıyorum. Asosyal bi tipe benziyo arkadaşlar, onca üniversite gezdim onca öğrenci tanıdım. Az çok anlaö verebiliyorum bişeylere. Siz 2. Yılınızdaysanız ve yurdunuza yerleşmeye geldiyseniz muhakkak özlem gidermek istediğiniz, görüşeceğiniz birileri olur. Ama bu ne telefonu alıp birilerine mesaj atan ne birisiyle araşıp “Evet, ben geldim kanka yurttayım” demişti. Çokta fazla üstünde durmadan ben de yatağıma uzanıp telefonumla uğraşmaya başladım. Az sonda azeriler gelirdi, ben sohbet edecek tayfama kavuşabilirdim. Çokta geçmedi, geldi bizim çocuklar. Kapıyı çaldıktan sonra odaya girip benden başka birisini de görünce “Salam gardaş, hoşgelmişsen” diyerek girdi içeri Eşqin. Ee Türkçesi iyiydi bunun, neden böyle yaptı ki bu amk dırzosu. ikiside gelip Berkay’a selam verdikten sonra gelip yanıma oturup söylenmelere başladılar;
“Kardeşim türkçe neden bu kadar zor, ya da neden bu kadar zorluyolar ki”
“Yaaa saçma sapan kurallar aga, valla çok üzülüyorum sizin aldığınız derslere. Azerbaycanda böyle değil, kolay herşey”
Söylenenlerin kim olduklarını tahmin etmek zor değil, Javid daha uzun daha yaya yaya konuşan taraftı her zaman için. Berkay dönüp konuşmay katılır, bişeyler konuşur diye bekliyodum ama dönüp oralı bile olmadı hiç. Söylenmeleri bittikten sonra “Hadi yemeğe inelim olm, sizi bekleyene kadar açlıktan öldüm” diye girdim araya. Yurdun yemekhanesi açılmıştı, gidip bi denemek lazımdı tabii.
Berkay’a sorduğumuzdaysa “Yok sağolun, ben yedim bişeyler” yanıtını almıştık. Soğuktu bu çocuk, yersizdi. Biz aşağı indik -
44.
+7bugünlük bu kadar girdim panpalar. her geçen gün daha da ileri gidip yol katediyoruz. hikayenin şekillenmeye başladığı zamanlardayız. sıkıldığınız, önermek istediğiniz, şikayetçi olduğunuz bi durum varsa eğer belirtmenizi çok isterim.
takip eden herkese teşekkürler, seviliyosunuz. yarın görüşmek üzere... -
45.
+6Yemekhane yurdun en alt katındaydı, merdivenlerde sohbet ede ede indik. Kapıda bizi uzun boylu bi çocuk karşıladı. Eşqin’le Javid ooo diyerek gidip sarıldılar çocuğa. Masum, sessiz bi yüz ifadesine sahip, normal bi tipti. Eşqin ekgib kalmadan yanıma gelip tanıştırdı çocuğu
“qaqaş bu Raul. Bu da azeri, baküden gelirken tanıştık bizde. Annesi orada hemşirelik yapıyo, bana emanet etti gelirken” Raul oradan atıldı gülerek “Hadi len oradan, emanet falan etmedi. Tanıştık birlikte geldik sadece. Ben Raul, memnun oldum tanıştığıma”
Çocuksu, saf, naif mi çocuktu. Azeri olmasına rağmen bu iki zıpır kadar fırlama ya da açık gözlü değildi. ismide ispanyol gibiydi, hoştu lan aslında adı hoşuma gitmişti benim. Tanıştık, geçtik masalara. Yemekler ilk günden fazlasıyla güzeldi, es geçiyorum o kısımları daha sonrasında değiniriz. Yemekten sonra azeri balaları sigara keyiflerinide bitirdikten sonra odalara dağıldık. Raul içmiyodu sigara. Keza duruşundan da konışmasından da hiç bi kötü alışkanlığı olmadığını anlamak çok zor değil. Ulan daha başlardan koruma dürtüsüne kapılmıştım bu çocuğu nedense. Sanki annesi harbiden bize emanet etmiş gibiydi. Ama azeriler iyi insanlardı. Daha ilk haftadan 3 tanesiyle tanışmıştım ve aramda fazlasıyla iyiydi. En azından sıcak kanlıydılar. Odamda buzdolabı gibi duran bi tip vardı zaten. Bunlar ondan kat kat daha iyilerdi. Sahi, şimdi odaya çıkınca bi de onunla muhattap olması vardı. -
-
1.
0Hocam çok gereksiz yerleri yazıyorsun. Bir an önce ana konu öncesine ve ana konuya gel.
-
2.
0harbiden moruk okadar anlatıyosun 1 hafta geçmedi
-
3.
+1Beyler zaten son zamanlarda hiç güzel hikaye okuyamadık. Adam hızlı yazsa, kısaltsa çabuk bitirse ne olur ki yine güzel hikaye arar dururuz. Bırakın yazsın nasıl istiyorsa
diğerleri 1 -
1.
başlık yok! burası bom boş!