-
576.
0Up up up
-
577.
0Up up up
-
578.
0Bir daha rezerved
-
579.
0Heyecandan şuku vermeyi unuttum pmp özür dilerim
-
580.
0Aga sen devam et biz buradayız, yalnız raz hızlanırsan iyi olur.
-
581.
0Rezervasyon
-
582.
0Kimsenin reaksiyon verememesinin sebebi sensin bir gun iyi yazıp 3 4 gün yazmaman insanları okumasını engelliyor bu kadar süre de trend de kalmasına şükretmelisin.
-
-
1.
0çok haklısın kardeşim, çözmeye çalışıyorum
-
1.
-
583.
0rez alındı
-
584.
0rezzzzzzzzzzzzz
-
585.
+3Günaydın Panpalarım
Yılbaşında dıbına koymuş olmalıyız ki ortalığın iş günü olmasına rağmen anca kendime gelebiliyor gibiyim. Burayıda boşlamış gibi oldum biraz, kusuruma bakmayın. Mesaj ve entry’lerinizi görüyorum, gün içersinde hepsine detaylı olarak yanıt vericem. Hikayede de devam edilecek güzel bi bölüm var önümüzde.
Yeni yılınız güzel geçsin, mutlu olun... -
-
1.
0Beklemedeyiz panpa, hızlı yazarsan harika olur.
-
1.
-
586.
052 rezefved
-
587.
+3https://www.youtube.com/watch?v=HSBmy6hW-n4
Aradan bir kaç gün geçti. Bizimkiler odalarına döndü, Büşra'yla yaşananlar ilerlemeye devam ediyor, açıklanan vize notlarım pekte hoş görünmekte. Keyfim yerindeydi. Her şey tıkırında. Fakat Eylül'den gelmiş bir mesaj daha bu keyfi kaçırmaya yetebiliyor.
Yurtta Furkan'larla oturduğumuz bi akşam yine bi mesaj geldi Facebook'tan. Kim olduğunuz tahmin etmek elbette pek zor değil. Bu sefer atar yapmak yerine, savuşturmak yerine karşıma alıp doğru düzgün konuşma niyetindeydim. Ama mesajları daha kısaydı bu sefer, o da çok zorlayacak gibi değildi.
"Ben seni gördüğümde üzülüyorum artık. Ağlayacak duruma geliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum (izmirli) ama sana bakmadan da edemiyorum."
"N'oldu, üzülecek ne durum var ki ? Söylesen kim olduğunu, nerede olduğunu çözücez belki"
"Çözülecek gibi değil, çözülmez. Bak mesela şu anda şu mesajı ağlayarak yazıyorum. Ama görmüyosun, bilmiyosun, bilemezsin... "
Haydaa, yine mi ağlamalar sızlamalar. Neden abi, ben kimseyi üzmek istemiyordum ki zaten. Ben mesajına cevap vermek için hazırlanırken bu sefer bi fotoğraf geldi. Bu olaylar olurken Furkan ve diğerleride yanımda, mesajları birlikte yazıyoruz tabii. Fotoğraf geldikten sonra hepimizin tepkisi aynı oldu;
"Oha fotoğraf geldi lan, neresini çekip attı acaba, bak bakalım ağlıyo muymuş ahahahah"
iğrenç herifler sizi.
Fotoğrafı açtığımda ön kameradan çekilmiş yaşlı bir göz gördüm. Ama sadece tek gözünü çekmişti. Kocaman, masmavi, parlak ve yaşlı olan gözleri gördükten sonra kim olduğunu tahmin etmek pekte zor olmadı. Evet evet, bu kesinlikle Büşra'nın gözüydü. Büşra ulan, tüm günümü birlikte geçirdiğim, sevgilim dediğim kadın. Neden böyle saçma bişey yapardı ki beyler... -
588.
+2edit:
sözlükte sorun var herhalde beyler. partı giriyorum fakat yarısı çıkıyor entry'de. ben en iyisi word'e kaydedeyim şunları, akşam toplu bi şekilde atarım... -
589.
0Seri yaz kardesim
-
590.
+2Fotoğrafı gördükten sonra çok uzatmadan cevaba başladım;
"Bu benim Büşramın gözleri, e sen de Büşra olmalısın. Neden yaptın ki böyle bişeyi, fake hesap falan ?"
Cevap gelmedi, çevrimdışı oldu. O gece telefondan ya da mesajdan da konuşmadık bu durumu. Çünkü yarın yüz yüze konuşmamız gerekliydi. Ciddi ve saçma bi konuydu bu, öyle üstünkörü konuşulacak bişey değil.
Sabah her zaman yaptığım gibi okula gittim. Önce 2. sınıflarla dersim vardı, ondan sonra diğer sınıfla derse girecektim. Büşra da o zamana kadar bekleyecekti haliyle. Okula geldikten sonra Büşra'ya bi mesaj attım;
"Öğle yemeğine birlikte gidelim, konuşmamız gereken şeyler var" -
591.
+2Biraz korkutu mu olmuştu bu durum ? Ya fazla mı kaçmıştı verdiğim göz dağı ? Oysa yalnızca konunun ciddiyetinden bahsetmek, ona hissettirmek istemiştim. Çok gecikmeden "Tamam " cevabı geldi. Ders önemliydi, anlatılan konu daha önemliydi. Tüm iyi gelen vize notlarımın arasında kötü olan tek notumun olduğu dersti. Ama kafam öyle kurcalanmış, dikkatim öyle dağılmıştı ki ne derse verebiliyordum kendimi ne de dinleyecek durumdaydım. Esasına bakacak olursak bu durum birazcık soğutmuştu beni Büşra'ya karşı. Bu yaptığı, bi kaç haftadır süren mesaj atma faslı, kendini soyutlaması, fake hesap falan. Hiç gereği olan şeyler gibi değildi, yoktuda zaten. Oysa birlikteyken, konuşurken, el ele, göz göze ne kadarda mutlu ve sorunsuz haldeydik. Ben ona karşı olan güvenimi tam anlamıyla sağlamaya çalışıp sağlayabildiğim düşüncesindeyken neden bi güven testine tabi tutulmuştum ?
Şu fani hayatımda pek çok kişiyle birlikte olmuş, pek çok kişiyi hayatıma almışken ilk kez kafamdaki önyargıları bi kenara bırakıp hiç düşünmediğim birisini de sevebileceğimi göstermiştim. Hem kendime, hem de çevremdekilere. Sevmiştimde beyler, fazlasıyla sevmiştim hemde. Uğruna pek çok şey yapacak kadar, laf söz olmasına değecek kadar çok sevip değer vermiştim. O da boş değildi ki bana karşı, biliyorum, belliydi de yani. Ama neden buna sebep olmuştu ? Soğumuştum, artık eski gözle bakamıyordum nedense. Attığı fotoğraf, yaşlı gözü, benim doyamadan uzuun uzadıya baktığım masmavi gözleri... Hepsi aklıma geldikçe içimdeki hislerin değişime uğradığını farkediyor, hissediyor gibiydim. Ama bunu ona doğrudan belli etmek istemiyordum, etmemem de lazımdı zaten. -
592.
+3Ders bitti, apar topar kalkıp yemekhaneye gittim. Her zaman buluştuğumuz koltuğa oturup gelmesini bekledim. Yıkık bi vaziyetteydim. Ufaktan sinirde vardı içimde. Ama dizginlemeye çalışıyordum. Sonunda geldi, o narin yürüyüşüyle girdi yemekhaneye. Gözleri bu sefer daha çok parıldıyordu sanki bana bakarken. Ama mahcuptu, o da farkındaydı yaptıklarının. Yanıma attığı her adımda yanakları bi ton daha kızarıyor gibiydi. Normalde şimdiye kadar çoktan ayaklanıp gelmesini beklerdim. Ama bu sefer oturmaya devam ediyordum. Yürüdü, geldi yanıma kadar. Gülümseyerek bakmaya devam edip muziplik yapar gibi başladı konuşmaya.
"Ee, sarılmayacak mısın ?" dedi kollarını açarak. Hayır diyemedim. Çünkü sarıldığım anda yağ gibi eriyip biteceğimi adım gibi biliyordum. Ayağa kalkıp beklediği gibi sarıldım ona. Bi süre öyle kaldıktan sonra ayrılıp gözlerine bakarak "Konuşacak çok şey var Eylül Hanım, hadi gidelim bakalım yemekhaneye" dedim.
Gerçekten de öyleydi. Her ne kadar yumuşatsa da beni bu sarılma daha konuşacak çook şey vardı... -
-
1.
0Kendi ismiyle mi yazdın lan eylül kim?
-
2.
0Açtığı fake hesaptaki ismi
-
1.
-
593.
+3Yemeklerimizi alıp oturduk. Ama bu süreçte hatasının farkında belli ki sürekli şebeklikler, sevimlilikler peşinde. Hayır fazlasıyla da sevimli zaten. Ama bu yaşanan durumu ben bir türlü kendime yediremediğimden dolayı tepki gösteriyorum kendimce. Oturduk masanın birine, kaşığı çatalı bi kenara bırakıp beni seyretmeye başladı. Öyle dikkatle, öyle güzel bakıyordu ki bişey diyemedim. Bi süre sonra dökülmeye başladım bende;Tümünü Göster
“Eee Büşra Hanım. Anlatın bakalım, nedir bu ‘Eylül’ saçmalığı. Merak ettim doğrusu”
“Yaa bu konuyu konuşmasak, lütfen. Daha sonra da konuşabiliriz. Çok özledim ben seni, güzel şeylerden bahsedelim, neşeli neşeli yemeğimizi yiyelim, el ele dersimize gidelim ne dersin ? Sonra konuşuruz istersen.”
“Büşra yaptıklarının farkındasın sen dimi. Konuşulmayacak şey değil bu anlat bana. Bana neden güvenmedin ? Güvenini kıracak, şüphe etmeni sağlayacak ya da bunları yapmana sebep olacak ne yaptım ? Varsa bi hatam, bi kusurum anlat bileyim. ama sanmıyorum ben bi hatam olduğunu. Anlat nereden çıktı bu Eylül.”
“iyi tamam anlatıyorum, öyle istiyosun madem. Benim senden önceki ilişkim karmaşıktı biraz. Köy yerinden tanıyorum onu, yalan yok seviyodumda. Adı Mustafa’ydı. Bi fabrikada çalışıyodu, tüm günü orada geçiyodu. Biz pek görüşme fırsatıda bulamıyoduk birbirimizle. Bi gün buluşsak diğer gün bahaneler üretiyodu bana. Ama ona güvendim, güvenmek istedim. Aradan zaman geçti, sonradan farkettim ki beni oyaladığı zamanlarda fabrikadaki bi kadınla birlikteymiş. Aldatılmışım yani ben ona güven sağlarken. O zamandan bu zamana kadar hayatıma soktuğum, sevdiğim bi tek sen oldun. Evet, sana güvendim. Ama ne bileyim, aynı şeyi yaşamaktan korktum işte. Ben de böyle bişey yaparak senden haber almak istedim. Evet, büyük bi hata yaptım farkındayım. Tüm gün yanımda olurken, bana vakit ayırırken senden şüphe etmem benim salaklığım. Özür dilerim, affet beni lütfen.”
Söylediklerini kulaklarımı açarak dinlemiştim. Bu açıklamaları yaparken öte yandan da hiç konuşmadığımız ilişki hayatlarımız hakkında ufak bilgilere sahip olmuştum. O beni sormamıştı, belkide yine bi güven sorunu çıkabileceğinden çekinmişti sormak için. Ama merakı vardı, hissedebiliyordum. Demek Mustafa, demek onun suçunu hayatına aldığın bana yüklemeye çalışıp güvensizlik yapmıştın. Müthiş giden bir ilişkiye taş koymuştun Büşra, haberin yoktu… -
594.
+2Söyledikleri şaşırtmamıştı aslında beni, beklediğim bişeydi. Çünkü ben onun için izmir’e gitmemeyi tercih edip sırf onunla vakit geçirmek, tanımak, güven sağlamak için burada kalmayı tercih etmişken bunlara rağmen bi güven problemi yaşıyorsa geçmişte aldığı bi darbeden dolayı olması çokta uzak bi ihtimal değildi. Anlattıkları bittikten sonra o koca mavi gözleriyle gözlerimin içine bakıp bişeyler söylememi bekliyordu. Bakışlarını destekler nitelikte ellerimide kavradıktan sonra “Özür dilerim (izmirli), söz bir daha böyle bir şey olmayacak” diyerek devam etti. Tamam dedim kendi kendime, tamam ulan. Güveni ben aşılardım ona, toparlardık belki bu bozuk halleri. Ama ben hala bozuk, kırık ve soğumuş bi haldeydim ona karşı.Tümünü Göster
“Peki bakalım, öyle olsun. Bu Mustafa konusuda daha fazla kurcalamak istemiyorum, daha fazla canım sıkılmasın”
“Seni seviyorum”
“Ben de seni”
Az evvel esip gürleyen bi adam vardı beyler hatırladınız mı ? Hani kızgın olan, oflayan poflayan. işte iki güzel söz, bi yakınlaşma, samimiyet bi erkeği bu kadar kolay yumuşatabilir. Düşmüştüm valla, yalan değil. Ama içimde bi soğuma durumu hala vardı.
Ertesi gün izmir’den haber gelmişti. Geçişle bu üniversiteye geldiğim için orada yapılması, imzalanması gereken birkaç evrak işi varmış. Hay dıbına koyayım be, tatili Büşra’yla değerlendirip izmir’e dönmezken şimdi izmir ihtiyacı doğmuştu. Gitmem acildi, napalım. Dersleri, Büşra’yı birazcık asıp gidicez artık. Durumdan Büşra’ya ve odadakilere bahsettim. Büşra şimdiden özledğini, çabuk gidip gelmemi istediğini söyledi (ne aşk ama dimi amk). Odadakilerde “Ulan tam da bu haftasonu toplu bi plan yapmıştık, gidip sıçacaksın illa içine” diye çoktan köpürüp ağzıma sıçmışlardı. Dönerim olm, yetişirim planınıza ne kastınız amk. Haftsonu geldi çattı, Cuma gününden hazırlanıp çıktım. Uçakla gideceğimden önce istanbul Sabiha Gökçen’e oradan da izmir’e gidecektim.
Bu arada uçakla seyahat ettiniz mi beyler hiç ? Gerçi bu da saçma bi soru oldu amk, neden etmeyesiniz. Uçak seyahatleri çok hoşuma gider benim. Hani konforu rahatlığı çabukluğu falan değil de o hissiyat, o özel olma hissi hep hoşuma gider, egomu okşar benim. Bi de ufaklıktan beri LOST izleyip hayranı olmasından kaynaklı olsa gerek uçağa binerken ya da inerken hep öyle hissederim. Doktor Jack Shephard gibi uçağa binerken göz kontağı kurduğum yolculara gülümserim, etrafa bakınırım, koltuğuma oturduktan sonra yanımdakilerle falan konuşup sohbet ederim. Hani uçak düşerse liderliği ben ele alıcam, haberiniz olsun mesajı verirmiş gibi ahahaha. Ulan ne salak adamım amk -
595.
+4Yolculuk geçti, özlediğim şehir izmir’e kısa sürelide olsa döndüm. Havaalanından çıkıp ev yolunada koyulduktan sonra evime, anneme kavuştum. Uzuun uzun sarılıp “Zayıflamış mısın bakim sen, boyun mu uzadı yoksa” geyiklerini döndürdükten sonra işleri halledip yemeğe oturduk. Nasıl birisi olduğumu bilen annem hafiften sorgulamaya başladı daha günün başındaTümünü Göster
“Eee var mı bakalım birileri, sen boş durmazsın”
Ulan insanın kendi kanı, kendi canı, kendi anası bunu söyler mi evladına ya. O bile ne halt olduğumu anlamış bi de yüzüme vurmuştu. Gamze’den hiiç bahsetmeden es geçerek Büşra’dan bahsetmeye bi giriş yaptım. Anlattım, her detayını anlattım. Tesettüründen de bahsettim önyargılarımdanda. Kızdı, bi insanı; özellikle sevdiğin bi insanı tesettürüyle yargılamanın çok yanlış olduğunu asıl önemli olanın iç güzellik (klişe tabii amk) olduğunu falan anlattı. Birlikte olan fotoğraflarımızı gösterdim, onu tek olarak gösterdim. Çook beğendi, gözünden de kaçmadı ki lafını esirgemedi hiç;
“Ayy maşallah pekte güzel pekte tatlıymış Büşra. Gözlerinin de maşallahı var şimdi. Sen de şu huyundan hiç vazgeçmedin, hep bi renkli göz hep bi benzerlik. Bilmiyorum nereye kadar sürecek böyle”
Laf sokmuştu inceden, canımı yakmıştı. Ama aldırış etmemiştim. Geçmişim izmir’e geldiğim ilk günden moralimi bozamayacaktı. Konuyu değiştirip uzuun uzun konuşup geyik yaptık. Aradan bi kaç saat geçtikten sonra annem kadar sevdiğim yengem katıldı aramıza ki sormayın gitsin. Gırgır şamatayla geçirdik o akşamı. Akşamdan da anlaştık, yarın evrak işlerini hallettikten sonra bi yemeğe çıkarayım dedim onları. Eee ben onları onlar da beni özlemiş ne de olsa.
Ertesi gün sabah erkenden işlerimi hallettikten sonra biraz Karşıyaka-Bostanlı sahil arasında yürüyüp vakit geçirdim. Çünkü çok özlemişim be beyler. Sevilmez mi hiç şu şehir, şu manzara, şu deniz. Canınız sıkılınca, moraliniz bozulunca kendinizi şu sahile atmanız yeterli. Martı sesleri, denizin kokusu, dalganın sahile vuruşu falan hiç bişey kalmaz insanda. Artık öğleye doğru vakit yaklaştıkça bizimkileri arayıp çağırdım Karşıyaka’ya. Gelsinlerde şöyle güzel bi yemek yiyelim istedim.
Geldiler, oturduk, yemeklerimizi yedik. Uzun uzun bana takıldılar, Büşra’dan konuştular. Bu arada farkettiniz mi beyler bilmiyorum, izmir’e geldiğimden beri Büşra’nın bahsi geçmiyor. Çünkü mesaj atmıyorum, aramıyorumda. Eee hem özlediklerime vakit ayırmam hem de yaptıklarını ona küçük bedellerle de olsa ödetmem gerekli. Öyle de yapıyorum. Yemeklerimizi yedikten sonra bizimkiler kendilerine bişeyler almak için bi bijuteriye girdiler. izmir’de olanlar bilirler, Karşıyaka’nın göbeğinde kocamaan vardır bi tane. Oraya girdik. Onlar kendilerine kolyeler takılar bakarlarken ben de küçük bi rafın önüne gelip kendime bileklik bakıyodum. Aslında dükkandaki tek erkek olarak utanıyodum biraz, ama ne olabilirdi ki sanki. Ben eğilmiş alt raflardaki bilekliklerden bişeyler seçmeye çalışırken başımda bekleyen birisini farkettim. Ama şuradaki tek erkek olmamdan dolayı görevlilerden birisi bana yardımcı olmak için benimle ilgileniyodur diye çok alakadar olmadım. Elimde bi kaç bileklik, fiyatlarını sormak için ayağa kalkıp başımda duran kişiye sormaya yeltendiğimdeyse tüm hiç ummadığım bi manzarayla karşı karşıya kalmıştım. Başımda bekleyen kişi görevlilerden birisi değil izmir’i terkedip Sakarya’ya kaçmama sebep olan, sürekli bahsettiğim, geçmişimi ve hayatımı gibip atan kadındı.
Başımda durup uzun uzun beni seyreden kişi O’ydu, idil’di…
başlık yok! burası bom boş!