/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 426.
    +4 -1
    yemekhanede sohbet muhabbet devam ederken dikkat çeken arkadaş yine ortamı neşelendirmeye, fazla hareketli davranmaya devam ediyodu. içten içe \"kim ulan bu bodur\" derken öte yandan da çocuğun muhabbeti hoşuma gidiyodu. kafa dengiydi çünkü, muhabbeti çekilirdi. ama fazla hreketliydi işte. tanıştık sonunda onunlada, burak\'mış adı. bu noktayı not alın, karalayın bişey yapın beyler. çünkü burak hikayede büyük rollere sahip olacak bi eleman benden söylemesi. yemekler bitti, otobüslere doğru yürürken diğer tayfa önden önden yürümeye devam etti. zaten anadolunun bağrından kopup gelmiş tipler olup ancak birbirleriyle anlaşabilirlerdi. furkan, burak ben arkadan arkadan gitmeye devam ederken burak\'la olan tanışıklığımıza devam ettik. 1 sene mezuna kaldıktan sonra gelmiş buraya. istanbul\'da oturuyomuş, ama oturduğu yere istanbul demeye bin şahit ister; beylikdüzü. hatta kendisi de dalgasını çok geçti \"aga benim oturduğum yer aslında edirne\'ye bağlı da gidip geliyoruz işte\" diye. zaten furkan\'la da en samimi olanı burak aralarında. ben de sevmiştim yalan yok, iyi çocuktu. boyu 1.60 kadar bişeydi, furkan\'la gezdikçe deve-cüce gibi kalıyolardı ama olsun. sevgili mi olacaklardı sanki aq banane.

    \"tanıştığıma çok memnun oldum kanki, daha sık görüşelim seninle böyle ayaküstü oldu biraz. akşamlarıda çıkarız üçümüz, fena olmaz\"

    furkan\'la yurda doğru yürürken moralsizliğini sorayım dedim, yemekte de dışarıda da yüzünden düşen bin parçaydı çünkü. hayırdır dedim, noldu ?

    \"ya kanka şu arkadaşı bi türlü yanından ayrılmıyo ki gidip konuşayım kızla, hep bir aradalar.o bırakıp kantine gitse başkası geliyo. sigara içmeye çıksa onda da sınıftan çocuklar geliyo yanına. nasıl tanışıcam olm ben bu kızla, adını sanını da öğrenemedik. burakta gitti geldi bi kaç kez çakmak falan istemeye ama yok ilerleyemiyoruz yani\"

    adını da öğrenediysek sıkıntıydı harbiden, ama öğrenirdik ya neden öğrenmeyelim. forsquare yeni yeni çıkmaya başlamıştı o zamanlar, check-in yapar bişey yapar bulurduk adını sanını (kullanıyosa eğer). daha okulun başı ve 2 dönem boyunca bir aradasınız be, elbet buluruz bi yolunu bu takılır mı kafaya. yurda gidene kadar furkan başımın etini yedi sen de spora başla diye. tek başına canı sıkılıyomuş, ben de gitsem birbirimize motivasyon olurmuşuz. fena fikir değil aslında, ama inan şu anda hiç spor düşüncem yok be kankam
    Tümünü Göster
    ···
  2. 427.
    0
    Rezervasyon
    ···
  3. 428.
    0
    Yine rez alak yavaş mavas
    ···
  4. 429.
    +4
    Bir çarşamba sabahı erken saate yine önemli olan derslerden birine gittim. Sabahın erken saatlerindeydi. 1. Sınıflarla girdiğim bi ders olduğundan sınıf çevresiyle de aram oldukça iyiydi. Ortalarda ne hoca vardı ne de öğretim görevlisi. Bayağı da vakit geçmişti. Sonra hocaya yalakalık olsun diye sağında solunda gezen sınıfın kızlarından bi tanesi gelip “Hocanın toplantısı varmış, bugün ders işlenmeyecekmiş” diye seslendi sınıfa. Hay dıbına koyayım ya, sabahın köründe boşuna mu ayaklanıp geldik buraya. Kendi kendime söylenmeye devam ederken sınıfın geneline üstünkörü bi göz attım. Büşra ortalarda yoktu hala, ki dersin iptalinden de haberi yoktu. Büşra asla dersi ekecek bi kız değil, elbette gelecektir. Sınıfta gelmesini beklesem hem durumu açıklamak hem de konuşmak için mükemmel fırsat olurdu benim için. Ulan aradığım fırsat tıpış tıpış gelmişti ayağıma. Mikail’e gelmeyip sınıfta bekleyeceğimi, gelen olursa da haber vereceğimi söyledim. bin, anlamıştı tabii Büşra’yı beklediğimi. Gözlerini büyütüp gülümsedikten sonra “Şşşt çaktırma, o iş bende” dedim ve beklemeye koyuldum.

    Gelen herkesi haberdar edip geri gönderdim. Ama Büşra bi türlü gelememişti. Nerdeydi bu kız, hiç geç kalma gibi bi huyuda olmazdı aslında ama. Başına bişey mi gelmişti lan acaba ? Ben saçma düşüncelerle bekleyedururken Büşracım biraz telaşlı yetişmeye çalışır şekilde girdi sınıfa. Sınıfta yalnızca beni gördükten sonra şaşkınlıkla “Günaydın” dedikten sonra daha fazla bekletmeden durumu açıkladım. O masmavi koca koca gözleri daha da açılarak;

    “Of ya, ben de taa Hendek’ten geliyorum buraya. Bi de amcamların köydeki evlerinde yangın çıkınca onunla ilgilendik, geç kaldım zaten. Şimdi de boşuna gelmiş oldum”

    diye söylendi. Beyler, bi insan şikayet ederken bile bu kadar tatlı, bu kadar sevimli olabilir miydi aklım almıyo. Yıllar geçti, ama o gözler ve tatlılık ne gözlerimden ne de hafızamdan hiç ama hiç silinmedi. Amcasının evlerinde yangın çıkmıştı ? Amca, ev, yangın, sıkı aile ilişkileri ???
    Buradan girebilirdim konuşmaya, ve denedim de...
    ···
  5. 430.
    +4
    "Geçmiş olsun üzuldum" dedim. Tesekkur ederim dedi oda. Bu olaydan sonra ondan hoşlandiğimi soyleyemezdim. Aile ilişkilerinden konusmaninda mantıksız olacagini dusundum. En iyisi muhabbet edecek baska konu bulmaliydim hemen. Aklima not istemek geldi "ya sey diyecem varsa bu dersin notlarini alabilirmiyim senden". Tabi defter notu var derste yazdigim, istersen kırtasiyeden fotokopi cektirebilirsin ". O an onun mavi gozlerine dalmiştim, o da garipsemiş olacakki " notlari alacakmisin" diye sordu. Mavi gozlum (bundan sonra boyle hitap edecegim) nede guzel duşunmuştu . Notlarin fotoğrafını cekersem calişamazdim rahat rahat. "Kırtasiyenin nerde oldugunu bilmiyorum" dedim. "istersen gösterebilirim yerini" dedi. "Güzel olur bu sayede Kırtasiyenin yerinide ogrenmiş olurum". O onde ben arkada kırtasiyeye dogru yola koyulduk. Normalde turbanli biri hakkinda boyle dusunmem ama arkadan bakinca fizigide guzelmiş gozleri gibi. Kırtasiyenin okulun bodrum katında oldugunu soyledi. Beraber indik asagi kata. kirtasiyenin oldugu bolume girdik . Mikailde oradaydi beni gorunce gulumsedi ıbne. Aniden ensemde bi sicaklik hissettim uyandigimda fotokopi makinesine baglanmiş halde buldum kendimi. Arka tarafimda buyuk bir aci hissediyordum gotumden kan akiyordu meger muallak mikail ile mavi gozlum beni kandirip gotten gibmişlerdi buda bana ders olsun bidahada turbanlilardan hoslananin gotunu şirkan gibsin
    ···
    1. 1.
      0
      ciddi ciddi okudum "lan ben bunu ne ara yazmıştım" diye, mikail'e de gibtirdik kendimizi hadi hayırlısı :D :D :D
      ···
      1. 1.
        0
        Ya iste onemli olan baslik sahibini trollemek
        ···
  6. 431.
    +3
    "Aaa çok geçmiş olsun ya, nasıl olmuş yangın ? çok büyük bi hasar var mı bari ?"
    "Sağol sağol, mutfak kullanılamaz haldeydi işte en son. Orayı temizlemekle uğraşıyoduk bizde. Ocaktan çıktığını düşünüyolar, sabah çay koyarken açık bıraktı heralde bişeyler oldu yanmaya başladı bilemiyorum mutfak alev almış. Sonra annemleri bırakıp derse geldim işte ben de. Ama boşuna gelmiş oldum off."

    Şu mimikler, şu yüz ifadesi, tatlı tatlı konuşmalar ve müthiş ses tonu. Tutup yanaklarını mıncırmamak için zor tutuyodum ulan kendimi. "çok geçmiş olsun ya üzüldüm şimdi, benim yapabileceğim bişey var mı peki ?" diye adettendir diye sordum. Ama bu öylesine sorulmuş bişey de değildi. Eğer bi ihtiyaç olsaydı Hendek'in henüz neresi olduğunu bilmiyor olsam da kalkar giderdim elimden geldiğince de çabalardım yardımcı olabilmek için. O masmavi gözler gülümsedi resmen, takiben yüzünde de oluşmuştu aynı gülümseme. "Şimdilik bi ihtiyaç yok, teşekkür ederim (izmirli) çok düşüncelisin" diye karşılık verdi. Aslında çok çekinilecek bişey sormuştum bilmeden de olsa. Çünkü köy yerinde yaşayan güzel bi kız, tesettürlü (ki ailesi de öyledir), Sakarya gibi bi yer ve aile içinde yaşanmış bi olay. Kızın yanında oralara kadar gidip kendimi aileye göstersem linç edilerek geri dönerim "kim bu dıbına kodumun çocuğu ulan" diye. Haklılarda. Ama yardımdır işte, sormuş bulundum.

    uzun süre sessizlik ve göz göze kalma sekansının ardından sessizliği bozan taraf Büşra oldu "Ee ben gideyim o zaman geri, bizimkilere yardım edeyim vakit kaybım olmasın. Teşekkür ederim haber verdiğin için" diyerek. Sen konuş be Büşra'm, gerekirse eve de gitme. Ben dinlerim seni bi sonraki dersin başlayacağı saate kadar. Ama onun da zamanı gelecek elbet, daha ilk diyalogtan hemen coşmamak lazım tabii. "Ne demek, lafı bile olmaz. Çok geçmiş olsun tekrardan. Dediğim gibi, bi yardıma ihtiyaç olursa haberdar edersin hiç çekinme" diyerek devdıbını da ben getirdim. "Tamam merak etme, görüşürüz" diyip hafif bi el sallamayla çıktı sınıftan. Yavaş yavaş yürüyüşünü seyrederken arkasını dönüp son bi kez gülümseyerek sınıftan çıkmasıyla anlamaya başlamıştım.

    Bu basit bi konuşma değildi beyler
    Bu basit bi tanışma da değildi
    Bu güzel şeylerin habercisi olan tatlı bi başlangıçtı
    Bu yangının başlamasına vesile olan küçük kıvılcımlardan sadece biriydi

    Ve ben şimdiden yanmaya başlamıştım bile...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 432.
    +4
    zütten gibilmeye yer arıyor olabilir miydim acaba ?

    Önce izmir'de yaşadıklarımdan sonra buralara kaçtım, yeni bir başlangıç yeni bir kulvar olsun diye. Sonra okulun daha başında birisiyle tanıştım. Ulan ne hızlı adamım, ilişkiye başladım daha en başında derken kız nişanlı çıktı okulu bastılar. Ondan kurtuldum, birazcık durulmam gerekli diye düşünürken ilk haftadan görüp vurulduğum dolmuş aşkımla aynı sınıfta olduğumu farkedip ona yanlamaya başladım. Üstelik kız hiç alışık olmadığım bi şekilde tesettürlüydü. Daha önceden de söylediğim gibi, Sakarya beni şimdiden çok değiştirmişti.

    Büşra gittikten sonra sınıfa daha kim gelir kim gider gibimde bile olmazdı. Ben haber vereceğim kişiye haberi vermiş, güzel bi konuşma yaşamış ve gidişte o bakışları almıştım. Bugünlük kotam dolmuş bana yetmişti. Mutlu mesut sınıftan çıkıp Mikail'in yanına gittim, oradan da yemekhaneye geçtik. Eee konuşulacak çok şey vardı ne de olsa. Ama benim konular belliydi zaten. Biraz da Mikail'in gönül meselelerinden konuşmak lazımdı. Bu herşeyi gırgıra alan, fakat içinde fırtınalar kopan bu "yarım" adamı da birazcık yakından tanımak gerekliydi. Bu sefer ondan bahsedecektik, benden daha önemliydi; en azından arkadaşlık bağlarımızın kuvvetlenebilmesi için.

    bu arada Sakarya Üniversitesi'nde okuyan binler varsa banada bi yanıt versinler şu yemekhane zammı hakkında ne değişiklikler yaşandı diye. Bizim zamanımızda 1.75 falandı 4 çeşit yemek. Son zamanlarımızda 2.00 TL olmuştu ve yemekleri fazlasıyla da beğeniyodum ben. Şimdi catering şirketi ek değiştirdiğinden aşırı bi zamma gidilerek 2.75 yapılmış ki cidden tepki çekebilecek bi fiyat. Ben çok bol bi öğrencilik hayatı yaşadım. Yemekhaneye gitmemin yegane sebebi arkadaşlarımla birliktevakit geçirmekti, yemek yemek değil. Ama öğrenci haliyle durumu olan var olamayan var arkadaşlar, böylesine bi zaman kabul edilemez yani. Ulan işten güçten fırsatım olsa da ben de gidebilsem eylemlere falan katılabilsem amk, neyse devam edelim biz.

    Yemeklerimizi alıp masalardan birine oturduktan sonra Mikail yine alaycı tavır ve tonlamalarıyla başladı konuşmaya
    "N'oldu lan, konuştun mu Büşra'yla. El ele çıkmanızı bekledim ben ama göremedim ya ehe ehe ehe"
    "Dur olm, ona da vakit gelecek elbet sen merak etme. Beni boşver de sen anlat bakalım biraz. Birileri var diye bahsediyodun. Anlatan hep ben oluyorum, biraz da sen bahset amk ne Güzin Abla gibi dinleye dinleye oturuyosun"
    "Yok aga ya, olmayacak şeyleri dillendirmenin manası yok. içimde kalsın, devam ederim ben böyle kendi kendime"

    Ben biraz daha ısrar ettikten sonra yelkenleri suya indirip anlatmaya başladı Bay Mikail;

    "Ya kanka ben sınıfa ilk geldiğim zamandan beri dikkatimi fazlasıyla çeken bi kız var. Sen de görmüşündür muhakkak, sol köşede oturuyo hep. Adı Sevda. Kız çok sessiz, sakin, içine kapalı bi tip. Konuşmaya çalışsam ne konuşabilirim, nasıl konuşabilirim bilmiyorum. Zaten tipimden dolayı hiç özgüven drumumda yok böyle konulara karşı. Bi ders çıkışında gidip yemeğe davet etmeyi çok istiyorum birlikte gidelim, konuşalım, tanışalım diye. Ama olmuyo işte nihayetinde. Ben de böyle uzaktan uzağa bakmakla kalıyorum ne yazık ki"

    Haklıydı. Az çok hatırlıyodum bu Sevda dediği kızı. Kız hoştu, içine de kapanıktı. Ve tıpkı Mikail'in de dediği gibi kafa dengi değillerdi. Mikail'in kafa dengi olacak kız köy yerine hamarat, becerikli, tatliş birisi olmalıydı. Mikail kardeşim gibiydi, çok severdim. Ama herkes konumunu bilmeliydi. Pırlanta gibi bi kalbi, müthiş bi mizahı ve mizacı vardı. Ama Sevda Mikail'le birlikte olabilecek bi kız değildi. Aslında Sevda kimseyle birlikte olabilecek bi kız değildi. Kız bi garipti, fazlasıyla garipti hatta. Ama bakalım ne olacaktı bu işin sonu.

    "Deme öyle be olm, neden olmasın. Mesele konuşmaya bakar. Hem topluca bi yemek ayarlarsak Sevda'yı da çağırırız o sırada yürümeye bakarsın sen de bireysel olarak yapamazsan. Bi yolu bulunur elbet sıkma böyle şeylerden canını sen"

    "Yok olm sıktığımdan değil de ne bileyim, öyle işte ya önemi yok"
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Aman reis gote mukayyet ol . Mikailede dikkat et
      ···
  8. 433.
    0
    45 rezervasyon
    ···
  9. 434.
    0
    Devam rt
    ···
  10. 435.
    0
    Rezerve
    ···
  11. 436.
    0
    Yerimi alam
    ···
  12. 437.
    0
    Rezervasyon
    ···
  13. 438.
    0
    45 amk sardı
    ···
  14. 439.
    0
    Reis parca parca atcan galiba ben en iyisi haftada bi ugriyim buralara :d
    ···
  15. 440.
    0
    Yaz bin hadi
    ···
  16. 441.
    0
    ayraç 45
    ···
  17. 442.
    0
    Hadi mq
    ···
  18. 443.
    0
    Yazma artık gibtir git yazmanı isteyen yok
    ···
  19. 444.
    +6 -1
    herkese selam beyler, umarım keyifler yerindedir. benim yerinde değil ne yazık ki bi kaç gündür

    yurtdışındaki amcam vefat etti. defin işlemleriyle uğraşmak yordu biraz. cenazeyi türkiye'ye getir, işlemleri sağla, defnet falan derken uzun zaman geçti. haliyle sözlüğe girme fırsatım da olmadı.

    Bu süreçte hikayede çok açık vermiş olduğumu farkettim, öncelikle takip eden ve bekleyen herkesten binlerce kez özür diliyorum. Ama hikayeyi bıraktığımı ya da yarım kaldığını düşünmeyin sakın. Böylesine ibret dolu bi hikaye varken ve yazmaktan böylesine keyif alırken bırakmak gibi bir niyetim yok. Yalnızca bi ara vermek gibi oldu, tekrardan özür diliyorum.

    Bugün biraz vaktim var, bunuda hikayeye yazarak değerlendirmek istiyorum. Okuyacak, takip edecek olan varsa şimdiden teşekkür ederim herkese...
    ···
  20. 445.
    +8
    Büşra'yla olan ilk adım atılmış, güzel (sayılabilecek) bi diyalog yaşanmıştı bile. Hele ki sınıftan çıkarken attığı bakış pek çok şeyi açıklar ya da tahmin edilebilmesini sağlar nitelikteydi zaten. Tüm bunların ardından keyfim biraz daha yerine gelmiş Sakarya'da yaşadığım şu kötü olayları göz ardı etmemi sağlamıştı. Derslerim yerindeydi, dostluklarım yerindeydi, ailemle uzak kalmış olmama rağmen onlarla da aram fazlasıyla yerindeydi. Ama son zamanlarda okula ve gönül işlerine ağırlık verdiğimden arkadaşlarımı biraz boşlamış gibi olmuştum. Yurda geçtiğimde biraz daha etrafa vakit ayırmam, diyaloğa girmem gerekliydi. Hayır, bi kızı hayatıma katınca dostlarını satan bi huur çocuğu değilim elbette. Ama birazcık öyle oldu son zamanlarda. Bu arada yurtta da yaşanan gelişmeler var, birazda onlardan bahsedeyim.

    -Furkan'la zaten can ciğer olduk, onu es geçiyorum. Bu arada kızla alakalı gelişmeler var mı derseniz ? evet var. Adının "Sevgi" olduğunu öğrendik, ama ne yazık ki o kadar. Sonrasında forsquare'dır Instagram'dır falan filan etrafta aradık ettik falan ama hala bişeyler elde edemedik. Şu yanındaki şişman bi türlü gitmiyo ki yanından kızı bi yerlerde yakalayıp bi şekilde konuşabilelim. Zamanla buluruz heralde, buluruz dimi ?

    -Kadir yeni bi telefon aldı kendine. Çocuk köy ortamından kurtulur kurtulmaz bunu yaptı. Artık planladı da mı geldi, yoksa ani bi karar mı oldu bilemeyiz. Ama güzel afilli bi telefon aldı kendine. Hala köydeki kızı düşünüp triplere girmekte. Aradan haftalar geçti, ama okula yemeğe gitmesi haricinde adamın o yataktan kalktığını görmedik. Gömülüyo oraya telefonu elinde tüm gün yatıyo. Artık ara ara ferre mu izliyo, kız düşürme peşinde mi bilmiyoruz. Ama bu safhada çok bi ilerleme durumu yok.

    -Berkay'la aramız git gide açılmaya başladı. Biz Furkan'la oyun başındayken Berkay'ın sürekli canlı yayın seyretmesi hem oyunun hem de internetin kalitesini büyük oranda gibip atıyo. Uyardık bi kaç kez, ama pek oralı olmadı. Hayır bi de ikinci öğretim olduğu için biz uyurken açıp seyrediyo. Puştta kulaklığı takmak gibi bi adette yok, uyumakta da zorluk çekiyoruz. Canlı yayında Lig TV falan açık olsa, devam etse iyi güzel. Ama adam yeri geliyo açıyo ferre falan seyrediyo. Bizi de yanına çağırıp "Beyler şu karıyı nasıl gibiyolar baksanıza kıyılır mı lan buna" diye muhabbet etmeye çalışıyo. Bi de sesini sona kadar açıp ahlamaları ohlamaları duyurdukça kahkahalar atması var. Ayıptır dıbına koyim, yapılır mı bu ?

    -Azeriler dil eğitimlerini geçtiler, keyifleri yerinde. Ama maddi sıkıntılar yaşıyolar şu sıralar. Azerbaycan'dan para gelmesi, ya da kesinti yaşanmadan harcamaları güçmüş sanırım biraz. Bilemiyorum, ailevidir özeldir falan diye çokta detaya girmedim. Raul'de bizim odadan çıkmaz oldu, iyi anlaştık. Play Station'da bizim odada, gelip gidip oynar durur. Şimdilik şikayetçi değiliz.

    -Karşı odamızda kalan çocukla da hafiften bi tanışmış olduk. Adı Doğan'mış. O da mühendislik okuyomuş. Bursa'dan gelmiş buralara. O da bizim gibi oyuncu, LoL'dür Knight'tır falan oynuyo. Furkan'la da benimle de iyi anlaşacak gibi. Başta bi gıcıktım, bi tavdım. Ama konuştukça iyi birisi gibi geldi bana.

    -Yurt yönetimi iyice garip bi hal almaya başladı. Daha önceden bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Ama burası bi aile yurdu gibi düşünün. Müdür/Sahip Yaşar, karısı Gamze yemeklerden sorumlu kişi. Figen abla gelinleri oluyo, o kahvaltıcı. Bi de Devlet Ana var (bizona öyle hitap ediyoruz) o da uzaktan bi aile dostlarıymış. O da temizlik ve çamaşırların yıkanmasından sorumlu. Herkes aile içinde yani, sağlam bi düzen söz konusu değil. Ama son zamanlarda iyice cıvıttılar. Yaşar evinde kavga eder, gelir yurtta kalır (salonda, kahvaltının yapıldığı yerde). Gamze kocasıyla kavga eder trip atıp yemek yapmaz akşama, biz aç kalırız falan. Başta anlaşılırken sözler veriliyodu, iyiydi hoştu. Ama sonradan böyle olması can sıkmaya başladı. Bakalım daha ne kadar sürecek...
    Tümünü Göster
    ···