http://fizy.com/#s/1ai7br
derken benim fıstık, yanında şaşkın ve meraklı bir nilay olduğu halde kapıda belirdi..ben ileriye bakıp gülümsemeye başlayınca tolga da anladı durumu,
"noldu, noldu lan? geldiler mi?"
"şşşş..bakma sakın, senin de haberin yok ;)"
kızlar masamıza yaklaştı, nilay beni görünce daha da şaşırdı, ahaha çok komikti lan o anki yüz ifadeleri bak hala hatırlarım x)
ebru masaya geldi,
"merabaaa" dedi kocaman bir gülümsemeyle, "tolgacım, naber?"
tolga kalktı yengesiyle selamlaştı, "iyidir,
* " deyip şaşkın bir ifade takınmaya çalıştı,
ben de benim kıza sarıldım, sonra nilayla sarıldık, nilay tolga acayip bir selamlaşma yaşadılar, ben tolgayla tekrar sarıldım galiba, falan filan ortalık karıştı
*
neyse..
nihayet herkes sağ salim masaya oturmayı başarmıştı, karşımda oturan tolganın damat gibi önde bağlı elleri, nilayın yanaklarındaki ekstra pembeleşme (soğuktan sıcağa girme nedenli olsa bir yere kadar ;) ) böyle masada bir pozitif gerginlik, ne konuşacağını bilememe,
sonra ben dayanamayıp,
"eee, daha daha nasılsınız
* " dedim geyik olsun diye..zaten boşalmak için yer arayan arkadaşlarım bu zayıf ölçekli esprim karşısından sanki zütlerine purzi
* kaçmış gibi güldüler..
ben bir yandan heyecana ortak oluyorum, bir yandan da yine gözlem peşindeyim..tolganın ve nilayın hareketleri son derece ürkek ve fazlasıyla doğal..yani, kasılmaları bile doğal bir durum... karşımda birbirinden gerçekten hoşlandığına inandığım ve son derece gergin durumda olan, müstakbel bir çift var..
böylesini her zaman göremeyebilirim, iyi izlemeliyim..
ben masada konuşan olmaya devam ettim, onlar da sürekli bir gülme halinde ortamı iyice ısıttılar, sonra ebru bana ortak oldu, derken ben tolgayı ara paslarıyla oyuna soktum, cesaretlenen tolga nihayet nilay a direk olarak hitap etmeye başladı, ben nilayı gaza getirdim, ebru tolgayı cesaretlendirmeye devam etti,
ama tüm bunlar subliminal şekilde oluyor, misal biz aslında başka bir şey konuşken birden oradan sıçrayıp tolganın bir özelliğini övüyorum,
ya da ne bileyim, tolgayla nilay ı filan birbirine soru sormak zorunda bırakıyorum..
ya en yapacaktım aq? ilkokullular gibi "doğruluk-cesaret" oynayacak halimiz yok ya..
nihayetinde, ebrunun ekstra performansıyla konuyu aşka ve ilişkilere getirmeyi başardık(ki bu konuda kendisi oldukça iyidir biliyorsunuz :p)
bir süre bu konudan konuşmamız, az önce gülen eğlenen masanın üzerine ciddiyet ve tatlı bir ağırlık çöktürmeyi başardı..
artık o noktadan sonra geri dönüş olmazdı..hatta ebru o kadar ileri gitti ki, bana açılışını filan da fazla detaylara inmeden anlattı..
sanki nilay a "sende yapabilirsin kızım ya" der gibiydi..
bense bu konuda ne kadar müteşekkir olsam da, ilk adımı atanın ben olmam gerektiğini filan söyleyip tolgaya "kızdan bekleme abicim, sen erkek adamsın" demeye çalıştım..
o şekilde biraz daha konuşup bizim utangaç aşıkları iyice kıvama getirdikten sonra ebru eline telefonunu aldı,
"aaa..ya benim hemen gitmem lazım çocuklar, bu akşam ailecek bir yere gidecektik..dalmışım konuşmaya, annem aramış..neyse şimdi çıkarsam fazla geç kalmam... ay kusura bakmayın ya cidden, başka zaman daha uzun otururuz inşallah
* " deyip, masanın altından ayağıma bastı..
anladım aq..heralde seni yalnız yollayacak değilim..
"aşkım ben seni bırakayım madem" dedim..
ikili tongaya geldiklerini anladılar mı bilmiyorum, ama anlasalar bile ne fark ederdi ki o durumda?
*
tolga hareketlenir gibi oldu, dedim hemen,
"abi adisyonu biz hallederiz ;)" sırtını sıvazladım, masadan kaçtık ebruyla
ehehe,
çiftimiz sonunda yalnız kalmıştı..
ebruyla kafeden çıkınca zor tuttuğumuz kahkahalarımızı koyverdik gitti..
"ayyy çok heyecanlı ya..olurlar mı dersin? inşallah olurlar
* "
"olurlar bence..ikisi de seviyor zaten..bakıyorum sen nilayı baya sahiplendin filan ;) artık seviyorsun herhalde?"
"iyi kız ya..başta yanlış düşünmüş olabilirim ama sonradan ısındım
* "
"iyi iyi..güzel bir dörtlü olabiliriz o zaman :p"
"aaa ben yalnız seni isterim" deyip boynuma atıldı..
"şimdi napıcaz?" dedim.
"bankımıza gidelim mi?" (bir zamanlar mine ile ikimizin olan bank... )
"gidelim
* ama onlar da oradan çıkınca bu yola girebilirler, fazla oturmayalım..;)"
"onlar oradan çıktığında artık dünya umurlarında olur mu sanıyorsun?
* güzel bir çift olarak çıkacaklar ordan..bizi görseler bile güler geçerler, hatta belki teşekkür ederler
* "
"tsigalko?"
"efendim?"
"o demin söylediğinde ciddi miydin?"
"hangisinde?"
"hani şu, önce ben söylemeliydim filan dedin ya, tolgaya gaz mı veriyordun sadece yoksa sahi miydi?"
durdum, ona doğru dönüp yüzünü ellerimin arasına aldım, dudaklarına becerebildiğim en içten şekilde tatlı bir öpücük kondurdum..
"sence?" dedim, gözlerimi göz bebeklerinden ayırmadan..
"çok seviyorum seni.." deyip sarılarak karşılık verdi..
"sen hayatım boyunca karşıma çıkan en güzel şeysin.." diye devam ettim..
beni saran kollarının sıkılığı arttı..öyle kaldık biraz..sonra da bankımıza giden yolda, aşıklar yolunda, bir başka kış gecesini daha koyun koyuna geçirmek üzere kaybolduk..
ha bu arada,
onun karşıma çıkan en güzel şey olduğu konusunda ciddiydim..tek sorun, öncesinde gördüklerimin fazlasıyla kötü-çirkin ve yozlaşmış olmasıydı,
işte bu yüzden ben de sadece kötü-çirkin ve yozlaşmış bir adamım..ve herhangi bir anlamda güzellik kavramı,
gibimde bile değil...