1. 199.
    0
    ccc tsigalko ccc
    ···
  2. 198.
    0
    kızın adını bile değiştirmemiş lan huurçocuğu
    ···
  3. 197.
    0
    ahahahah güldüm dıbına koyim bu ne aghafhxcdhag dıbına koyim senin
    ···
  4. 196.
    0
    hadi beyler dinleyen yok mu
    ···
  5. 195.
    0
    yeterli ilgi olursa devam etcem
    ···
  6. 194.
    0
    ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var.. hayatımı yaşamaksa onlardan biri değil, değildi demeliyim aslında. çünkü hiç ummadığım anda, çölün ortasındaki bir vaha, kışın ortasında ışıtan güneş, okyanusun ortasındaki bir liman gibi çıktın sen karşıma..ben hayatı çok renkli bir insan da sayılmam.. sayılmazdım aslında. seni görene kadardı ruhumdaki grileri hakimiyeti, sonra renklendim seninle,o kış gecesi, seni ilk gördüğüm gecede..

    sarım, güneşim, saçların oldu.. mavim, gök yüzüm gözlerin..,soğuktan üşümüş yanakların, beni yakan bir ateş, kırmızım oldu.. gülüşünse aydınlığım.. beyazım..

    seninle anlam buldu gölgeler içindeki hayatım, ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var..ve sevmek.. onlardan biri, seni sevmek..

    seni seviyorum
    ···
  7. 193.
    0
    olum bunu bilmeyecek ne var biri gelip anneni gibti sen doğdun.
    ···
  8. 192.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1ajgij

    az önce aldığım ve muhtemelen halen bile, hayatımda aldığım en güzel mesaj olan satırları okurken, gözlerim mutluluktan ve duygusal yoğunluktan yaşarmıştı..utandığımı hissettim..bu kıza, bütün bu satırları benim için yazabilecek kadar derin ve sevgi dolu bu yüfe ruhlu insana, o şekilde baskıcı davrandığım için utandım..

    sonradan öğrendiğime göre sözler şarkı ya da şiir sözü gibi bir şeymiş, ama olsun, paylaştığı kişi bendim..bu da adeta o sözleri benim için yazılmış gibi yapardı..

    hafiften nemlenen gözlerim ve gülümsemekten yırtılmak üzere olan ağzımın eşliğinde, ben de bir cevap yazmaya koyuldum
    ···
  9. 191.
    0
    muhabbete nasıl girdim hatırlamıyorum,

    ama asıl olayın koptuğu kısımlar az çok aklımda,

    buna kızmıştım..bir nevi trip de denebilir.. açık olmamakla suçlamış, üzerine gitmiştim.. arada birbirimize böyle yaptığımız oluyordu, tatlı tatlı kışkırtmalar ve karşı tarafa, aslında ikimizinde bildiği gerçeği söyletme çabaları..

    ama bu gece epey ileri gitmiş, resmen kıza çemkirmiştim.. kendimi de acılı, bahtsız ve "zaten kimse beni sevmiyor aq, ölsem daha iyi" moduna getirmiştim.

    bir mesaj attım buna,

    "insan sevdiklerinin kıymetini bilmeli.. vakit varken.. hala vakit varken ona, onu ne kadar sevdiğini söylemeli bence. ama biz yapamıyoruz bunları mine, sen yapabiliyor musun? sen de yapamıyorsun.. insanlar çok tuhaflar. aşk, sevgi, sanki yasaklı bir kelime gibi, sanki ayıp gibi.. hayır, asıl ayıp olan, günah olan, yanlış olan şeyleri o kadar kolay söyleyebiliyoruz ki..mesela çok kolay bağırıp çağırabiliyoruz birbirimize, küfredebiliyoruz, iftira edebiliyoruz, beddua edebiliyoruz. hemde bağıra çağıra, göğsümüzü gere gere,

    şimdi söylesene bana mine? hangisi ayıp? ağzına geleni söyleyip insanların kalplerini ve ruhlarını yağmalarken hiç ama hiç çekinmezken, gırtlağımız yırtarcasına bağırırken, dünyanın belki de en güzel duygusu olan sevgiyi söylemeye sıra gelince neden susup kalıyoruz?"

    bu,

    "haklısın, sonra kaybedince, elimizden yitip gidince anlıyoruz yaptığımız hatayı. sanki her zaman yanımızda olacaklarmış gibi, kendimizi kasıyoruz, ufacık bir sevgi sözcüğünü bile çok görüyoruz, hayatımızın anlamı olan insanlara. onlar nasılsa farkındadır diye avutuyoruz kendimizi, ama bir kez olsun, acaba bizim ağzımızdan duymak istemezler mi? bu duygularımızın gerçekliğini diye sormuyoruz kendimize.

    bence insanlar henüz ellerinde sevgileri ve sevebilecekleri şeyler varken, onlara sıkı sıkıya tutunmalı."

    top bana atılmıştı, sonra ben, konuyu biraz daha ikimize indirgeyip neredeyse kızı suçlama noktasına geldim, ne cesaretle bu kadar üstüne gidiyorum hayret.. valla şimdi olsa yapamam. kız orda "sen ne diyon lan amın oğlu" dese, cevap veremem yani..ama demek ki o ışığı almış olmalıyım ki böyle bastırıyorum.

    hayır bir de bende ki de mallık, sen söylesene ne tak diyeceksen?

    neyden sonra artık ben bunu çok fena sıkıştırdım bir yerde..bir 10-15 dakika filan mesaj gelmedi.. dedim herhalde gibtiri çekicek.. korktuğumu hissettim beyler..

    daha az önceye kadar hislerime ortak sandığım kızı, bir an için de olsa kaybetme korkusu sarmıştı benliğimi.. anladım ki, türlü duygularla boğuşurken, farkında olmadan ve belki de onun bana bağlandığından fazla bağlanmıştım bu masum kıza..

    derken telefonumun ışığı yandı.. heyecanla mesajıma tıkladım.. artık kaçacak yeri yoktu..ve neredeyse bir cevap vermek zorunda bırakmıştım onu..

    "anladım, yeryüzünde herkesin bir parçası kayıptı, ve bazılarımız o kayıp parça uğruna bütün tamamlanmışlığına rağmen yarım, kalabalıklara rağmen yanlız, bütün ritmlere rağmen sağır olabiliyordu ve o eşsiz parça bulunamadığı sürece sürgün göçebeydik ve huzursuzduk. bulamadıkça, bulunamadıkça eksiliyorduk, eskiyorduk binalar gibi.

    "parçaları kaybolmuş puzzle" gibi artık insanlar derler.. "kiminin kalbi, kiminin ruhu, kiminin beyni yok.” oysa herşeyim vardı benim tek eksiğim "sendin", sen gelince tamamlandı içim, huzursuzluğumun rüzgarı dindi, duydum yeryüzünün gökyüzünün gerçek sesini. uzatıp elimi gördüm ışığının rengini.

    gökyüzünü, alabildiğince mavi...

    seni seviyorum.."
    Tümünü Göster
    ···
  10. 190.
    0
    çarşamba günü gibtiğimin sınavına girip dönüş için biletimi almıştım,

    bursaya döndüm ve bir sonraki hafta salı günü olacak olan diğer bütünlemem için çalışmalar başladım.

    o ara okan a ulaşmaya çalıştım ancak msn de göremediğim gibi, mesajlarıma da cevap vermemişti.. adam kendini kaptırmış beyler, ya it gibi çalışıyordu, ya da it gibi geziyordu.. neyse, ben ona sorardım her türlü bunun hesabını.

    mine ile mesaj trafiğimiz epey ilerlemişti, bizimkilerinde de gözünden kaçmayan bu durumu "arkadaşlar yeaa, sınav şeyleri" falan filan diye savuşturdum. zira artık aşk hayatımı onlarla paylaşıp, biten ya da başlayamayan her ilişkinin ardından içten içe onları da üzmeye gerek olmadığını düşünmüştüm.

    "karı gibi her taku anana babanı mı anlatıyon lan?" derseniz, haklısınız. ama öyle yetişmiştim, süt çocuğu sayılırdım. o zamanlar rulez buydu beyler, utanacak değilim.. şimdiki halimden daha çok utanıyorum hatta..

    mesajlaşmalarımızın birinde, bir gece, yine kontrolsüz şekilde epey duygusala bağlamıştım. o zamanlar etkisinin farkında olmadığım,

    "seni iyi ki tanımışım".."seni çok özledim".."valla büte kaldığıma sevindim" gibi laflar da etmiştim. kız bütün bunlara mantıklı cevaplar üretmeye ve o kadar çabuk teslim olmamaya çalışsa da artık baya baya kendini kaptırmıştı..iyi geceler mesajları "tatlı rüyalar" dilekleriyle süslenirken, sabahları "günaydın canımm" lı olmaya başlamıştı.

    tarafsız bir gözle bakıldığı zaman, bizim artık flört ün son aşamalarında olduğumuz ve artık iki taraftan birinin resmi teklifiyle bağlanacak bir ilişki olduğu rahatlıkla görülebilirdi.

    ben biraz şaşırmıştım aslında o zamanlar, lan nasıl bu kadar kolay olabiliyor? diye. ama şimdi düşününce anlıyorum ki, e zaten bu işler büyütülecek, memleket meselesi yapılacak şeyler değil. e birde sanırım ben, o anki yaralı stayla olmanın da verdiği duygusal derinlikle, özellikle o ilk buluşmamızdaki tavırlarım ve konuşmalarımla kızı epey etkilemiş olmalıyım.

    laf aramızda, iyi edebiyat yaparım.. hele yüz yüzeyken işe jest ve mimiklerim de girince epey inandırıcı olabiliyorum. sayısal okuyup mühendis oldum, ama bütün lise ve üniversite yıllarım boyunca "sen kendini harcıyorsun oğlum.. adam şair ya" gibi yaklaşımlara maruz kaldım. sözel yeteneğim sayısala göre çok daha üstündür ki aslında okuduğum mühendislik dalı da buna yatkın (zaten bilerek seçtim). o yüzden ilk sene hariç pek zorlandığım söylenemez. bizim robot kafalı salt sayısalcıların döküldüğü ezber derslerinde ortalığın dıbına koymuştum övünmek gibi olmasın.

    neyse, kendimi çok övdüysem lütfen aşağılayın biraz, zütüm kalkmasın sonra..

    salı günkü sınavım için pazartesi akşamından yine şehre gelip yurda yerleşmiştim, bir daha dönmeyecektim artık, bu kadar tatil yeterdi.

    o gece, yarın ki sınava bulutların üzerinde girmeme sebebiyet verecek, ve sizlerin artık tahmin edebileceği bir gelişmeyi yaşadığım gece olacaktı..

    biraz kafamı toplayayım, diyalogları anımsamak istiyorum zira önemli.. biraz sallamak zorunda kalabilirim, şimdiden anılarımdan ve sizden özür diliyorum..

    gece yerleşip, yurttaki tiplerle lak lak ettikten sonra boş odama çekilmiştim tekrar..

    tolga yoktu zaten.. öbür hıyar da nerde bilmem..

    yatağa uzandım..ama uykum yok, ben öyle karanlıkta tek başına yatıp tavanı izlemeyi, o sırada da hayaller kurmayı severim.. gerçi, kim sevmez ki?

    ne kadar zaman geçti bilmiyorum, mesaj geldi,

    mine yazmış, "sınavında başarılar tsigalkocum"

    ekrana baktım bir süre boş boş.. nilay ın "bu işler yavaş davranmaya gelmez" diyen sesi kulaklarımda çınladı..

    haklıydı, bu daha fazla uzatmanın alemi yoktu
    Tümünü Göster
    ···
  11. 189.
    0
    ikinci hafta, yani bütünlemelerin 1. haftası, çarşamba günkü sınavım için salıdan sabahından yola çıkmıştım,

    nilay ve mine nin bütü var, erken gelmişler, ben de o yüzden sabahtan çıktım ki salı akşamı takılabilelim.

    yeniden şehre gelmiştim,

    kızlar öğlen sınava girmişler, akşdıbına da biz sözleşmiştik, buluştuk.

    nilay, bizi baş başa bırakma amacıyla, "ben gelmem istiyorsan?" filan demişti ama ben ısrar ettim, onun varlığının zararı değil faydası olurdu bize.

    bu kez başka bir yere zütürdüm bunları,
    akşam boyunca oldukça eğlenceli bir masa oldu. e oğlum senin yarın sınavın var, ne işin var karı kızla derseniz, beyler.. çalışıyoruz lütfen ;)

    nilay, garip bir kızdır. böyle çok sakin, utangaç gibi görünür ama en ummadığınız anda en ummadığını şeyi yaparak sizi cesaretine şaşırtabilir,

    o gece yine bir medeni cesaret örneği gösterek, yan masadaki, hiç tanımadığımız gruba "beraber tabu oynasak iyi olurdu" gibisinden bir laf attı,

    nitekim tabu oynandı, hayatımızda görmediğimiz insanlarla bir anda kahkahalar arasında kelime tahmin etmeye çalışırken bulduk kendimizi *

    çok güzel bir geceydi o da, renkli ve farklı.. zaten hala hatırlıyor olmam bunu gösteriyor. gece boyu, o şamatanın arasında, hemen karşımdaki mine ile gözlerimiz onlarca defa buluştu birbiriyle, onlarca kez gülümsedi dudaklarımız.. sanki biz, gece içince gece yaşıyor gibiydik, o eğlencenin arasında, o kalabalık ve gürültünün içinde, herkesten habersiz, yine çok ama çok şey paylaştık içten içe..
    ···
  12. 188.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1ajbal

    hayal kurmak güzeldir,

    ama pek azı gerçek olur.

    3 haftalık kesintisiz tatil planım, biri, o dıbına röveşata attıklarımın yüzünden olmak üzere iki dersten kalmam ve dolayışıyla bütünlemelere gelecek olmamdan ötürü yatmıştı..

    işin iyi tarafı, mine yi görebilecektim zira bizim tembel tenekenin de 3 tane büt ü vardı.

    evdeki bir buçuk haftada, artık orta okullu olan kardeşimle bol bol eğlenip vakit geçirmiş, anneannemin dizinde, elinden elma-mandalina yemiş, annemle bol bol gırgır yapmış, babamla gezip tozmuştum.

    bizimkiler beni çok özlemişlerdi, babamı çok severim ben beyler, ama çok fazla vakit geçiremezdik işleri yüzünden. benim gelişim dolayısıyla patronundan izin almış, bir hafta boyunca o avm senin bu mekan senin gezip durduk, bazısında tüm aile de bize eşlik etti.
    bilardo challenge ını kabul ettim, elime verdi, ağzıma sıçtı, dalgasını geçti..hayvanat bahçesine gitti "lan tsigalko, şurdaki maymun sana çok benziyor oğlum hişşt bak bak" diye taşağını filan yaptı..piknik yaptık, fener maçı izledik, küfrettik.

    ağır fenerliyimdir ben bu arada *

    annem, kız konusunu açtı, güzel bir dille, "beni arkadaş olarak görüyormuş" filan diye anlattım, geçiştirmeye çalıştım. mevzunun tamdıbını sıçıp kadını üzmeye gerek yoktu..ama ana yüreği, yine de oğlunun acısını farketmiş olacaktı ki o da oyunuma ortak olup,

    "aman be oğlum, zaten daha ilk yıldan ciddi kız ciddi kız diye saplanıp ne yapacaksın? gez toz eğlen, daha ne kızlar görürsün" diye çapkınca öğütlerde bulunmuştu.

    anneanne..seni çok seviyorum canım benim..

    bebişim, sana da orta okul üniforması çok yakıştı be * fıstık olacak bu kız ilerde, başım belada..

    mine..aradığım mısın? bulduğum musun bilmiyorum..ama tek bildiğim bizim ortak bir sevgiyi hak ettiğimiz, ve eğer senin hislerini de yanlış çözümlemediysem, kendi adıma bunu sağlamak için elimden geleni yapacağım...

    okan..aslan kardeşim..ikinci hafta bir büt de sana kısmetmiş demek * ben de varım merak etme, gene işimiz iş..

    tolga..başın sağolsun kardeşim..

    ebru..üzgünüm senin için..

    ceren... neyse cereni gibtir et..

    nilay, iyi ki seni tanımışım, mineyle evlenirsek nedimesi sensin * bir de kızdan kanka olmaz derler peehh..

    ayşen, ozan... huur çocuğusunuz..
    ···
  13. 187.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1k3cpy

    uzun bir kaç gece,

    finaller,

    mine ile mesajlaşmalar,

    nihayet kafamdaki ufak pürüzleri, kendi telkinlerimle gidermiş, artık onu sevmeye hazırdım.

    dahası, her mesajında daha da sevimli geliyordu gözüme, hatta çarşamba günü okulda da karşılaştık, aynı sınava girecektik,

    yine gayet sıcak bir selamlaşma oldu, diğer dıbına koyduğumun gibi soğuk soğuk hallere girmiyordu * *

    tüm bu güzel gelişmelere rağmen, malum ikiliyi kantinde, sınıfta, koridorda el ele, dip dibe görünce içimi tarifsiz bir nefret ve acı kaplamaya devam ediyordu.

    ben 4 sene bu huur çocuklarının sevişmesini nasıl çekecektim lan?

    belki de ayrılırlardı? beter olsunlar..

    bu arada hepimizi üzen acı bir haber aldık..oda arkadaşım tolga nın kuzeni trafik kazasında vefat etmişti. çocuk son 2 sınavına giremeden gitmek zorunda kaldı, kuzeni bundan sadece 2 yaş büyükmüş ve bildiğin kardeş gibilermiş..resmen perişan oldu...

    onun yaşadığı acıya bakınca, kendi sahte acılarımdan utandım..neler yaşıyorlardı insanlar..ne büyük acılar vardı..

    babasını kaybeden evlatlar vardı..evladını kaybeden babalar..

    şifa bekleyen hastalar vardı..asla şifa bulamayacak olan sakatlar..

    bu soğukta dışarda uyuyan insanlar vardı..bizim yağarken sevindiğimiz karın, yağmaması için dua eden evsizler...

    utandım beyler..sert gerçekler utandırmıştı beni..
    .
    .

    perşembe günü son sınavımdan çıkmış,

    önceki geceden hazırladığım valizimi yüklenmiş, bursa otobüsüne binmiştim.

    3 hafta tatil..anne yemekleri..anneanne sevgisi..bazı taşların yerine oturması, bazı acıların unutulması ve nispeten yeni bir sayfa açmak için yeterli bir süre..

    annem ayşen i sormuştu 1-2 kere telefonda..geçiştirmiştim. şimdi yol boyu onlara söyleyeceğim muhtemel yalanları ve bahaneleri düşünmem gerekecekti..

    yılın ilk yarısı biterken, "ne çok şey yaşamışım" diye düşündüm..üniversite..büyütüyordu insanı..ama daha almam gereken çok yol, tatmam gereken çok acı, yaşamam gereken çok çok fazla karmaşa ve duygu bunalımı vardı..ve ben bunların hiç birinin farkında olmadan,
    mutlu mutlu mine ile mesajlaşıyor, geleceğime umutla bakıyordum..
    ···
  14. 186.
    0
    lan hala utanmadan devam mı ediyon huurnun şıçtığı
    ···
  15. 185.
    0
    bu bu bu
    ···
  16. 184.
    0
    Çalıntı başlık
    ···
  17. 183.
    0
    bak bak bide bana liseli diyor : )
    ···
  18. 182.
    0
    kız işleri beyler,

    atla deve değildir.

    tabi ben bunu şimdiki aklıma, o yaştaki halime söylesem kesin gibtiri yerdim..

    gece okanla boş etüt odasında durumları konuşuyorduk.. etüt odası boş çünkü millet sınavlara kendi odasında ya da arkadaşlarının odasında, kafa kafaya hazırlanıyor ya da koridorlarda şişe kapaklarıyla maç yapıyor..

    -"abi çok güzel işte ya..koçumsun, bak bu sefer kesin olacak demiştim de kızmıştın bana"

    -"ya okan, iyi güzel de abicim daha bir şeyin de olduğu yok yani, tamam güzel geceydi filan ama, kız biraz ürkek bu konularda yani, tecrübesiz.. yanlış bir şey yapmak istemiyorum ben"

    -"nasıl yani?"

    -"ya ne bileyim..bir kere, ben emin miyim? önce bir onu sormam lazım kendime"

    -"kanka, kusura bakma ama eşşeğin dıbına su kaçırıyorsun şu anda..lan daha emini mi var be, 10 saat önceden hazırlanmaya başladın aq buluşmaya yarağım?"

    -"abi o benim her zaman ki halim ama?"

    -"ya bak tsigalko.. bence sen fazla ciddiye alıyorsun bu işleri, oğlum bugün takıldığın kızla, yarın evlendirmeyecekler ki seni? sen bir takıl bakalım, gez toz, gittiği kadar.. olmuyorsa olmaz.. çok gözünde büyütme abi..bak ayşeni de büyüttün büyüttün... "

    bakışlarımı görünce sustu.. sonra,

    "ya anladın işte ne demek istediğimi, kusura bakma o örneği verdiğim için..ama demek istediğim, çok kasma yani..lan kız olsan anlayacağım, adım kaşara çıkacak diye korkuyor diyeceğim ama erkek adamsın be abicim, takılıcan, olmadı mı geçicen.."

    -"sen öyle mi yapıyon kanka?" dedim ters ters..amk tabi bekara karı boşamak kolay gelir.." hem bu kız öyle takılıp bırakılacak türden değil, eğlenmelik değil yani..o yüzden yüzde yüz emin olmak istiyorum, çünkü sonradan onu üzmek istemem"

    ben hem onu tersleyip hem de böyle salak salak konuşmaya devam edince bu kızdı,

    -"iyi kanka ne tak yersen ye..ama emin değilim ayağına gül gibi kızı da kaçırıp bu sefer de mineee mineee diye ağlarsan ben karışmam haberin olsun.."

    lafı koymuştu beyler.."sigara içip geliyorum ben" dedi..e tabi, gibtin belamı, yak şimdi zevk sigaranı okan efendi..

    o çıkınca ben de kendi kendime kalıp biraz daha düşündüm.. aslında haklıydı lan... nedir yani? takılıcaz işte.. kız iyi kız, güzel kız.. öyle sömürücü şıllıklardan da değil.. olursa olur, olmazsa da olduğu kadar yaşadıklarımız kar kalır yanımıza
    Tümünü Göster
    ···
  19. 181.
    0
    gece, planladığımdan da iyi geçmiş, dahası ben artık planı filan boş vermiştim.

    mine ise artık benim için ele geçirilecek bir kale, tavlanacak bir kız , bir intikam ve kendini kanıtlama aracı olmaktan çıkmıştı.

    bu geceki o konuşmalarından seveceğim kadından başkası olamazdı..

    ama tuhaf..

    bunca güzel şeye rağmen hala tuhaf bir his içimi kemiriyor, kilitleyip üzerine yükler yüklediğim kapalı sandıkları açmaya zorluyordu..

    mine yi yurda zütürürken, içerden, tanıdık, bet bir ses sordu

    "aradağın kız bu mı sahiden?"... "aradığın aşk?... bu mu sahiden?"... "emin misin,... sahiden??"...

    kız yanımda olmasaydı kendime bir tokat patlatmaktan geri durmazdım herhalde..

    "harcayacak olma onu?.."... "bu sen değilsin..bu aşk değil"

    yurda vardık,

    bu güzel gece ve sohbet için bana teşekkür etti, sarıldık.. fazladan 2-3 saniye daha. yine kapısından girene kadar takip ettim gözlerimle ve o yine tam girerken bana doğru baktı.. göremedim ama gülümsemiş olmalıydı.

    işte şimdi işin zor kısmı başlıyordu.. knor hazır çorba kıvamındaki duygularım eşliğinde yurda doğru 20 dakikalık bir yürüyüş.

    bu işin olmaya çok yakın olduğunu hissettim,
    ama işte sanki, o kadar da heyacanlı değildim artık. neden? rahatlamış mıydım? ayşen le de bu noktalara gelsek, gene mi aynı şekilde hissedecektim... bak hala ayşen diyorum... mine güzel kız... kalbi de güzel... sahi ozan şerefsizi nasıl o kadar çabuk ayarladı onu?... nilay bu işler beklemeye gelmez demişti... okan rahat ol abi, kendin ol demişti... sahi okan en konuşacaktı benimle, kaynadı çocuğun mevzular... nilayla okan da yakışır aslında... lan çok mu geciktim acaba yurda?... amaan sanki bir şey diyorlar..""aradığın aşk bu mu tsigalko?""...

    kafamda filler gibişe dursun,

    ben odama çıkan merdivenleri arşınlamaya başlamıştım, bu gece birileri kendisine hesap verecekti yine..

    odama varınca telefonu çıkarıp masaya koyarken kontrol ettim, bir mesajım var.. mine den başkası değildi;

    "vardın mı yurduna?"

    beni düşünüyordu o..ve ben, hala neleri düşünüyordum... tüm gücümle onu sevmeye çalışmam gerekirken hemde
    ···
  20. 180.
    0
    hava biraz ılımıştı,

    garip ama gece, akşama göre biraz daha sıcaktı..ya da ben fazla ısınmıştım bilmiyorum.

    banklardan birinde oturmayı teklif ettim,

    "hava soğuk ama, ne dersin biraz oturalım mı?"

    "olur" dedi, "o kadar da soğuk değil zaten, hem senin kaşkolun beni korur * "

    güldük..

    ben geliyorum şimdi deyip yanından ayrıldım, o an anlam verememiştir ama 1 dakika sonra yanına elimde profiterollerle dönünce

    "aa ne gerek vardı ya.. çokta severim yalnız profiterolü" deyip teşekkür etmişti,

    "biliyorum" dedim.."sevdiğini söylemiştin"

    gene bir sessizlik..

    "müzik dinlemek ister misin?" diye sordum,

    tabi dedi..

    telefonun kulaklığını taktım, birini ona verdim,

    fonda şunun http://fizy.com/tr#s/12qrn6 eşliğinde, elimizde profiteroller, soğuğun da etkisiyle epey boş olan aşıklar yolunun ağaç altındaki bir bankında sessiz sedasız dalıp gitmiştik..

    eline uzanıp tutmak geldi içimden..ama yapamadım
    ···