1. 201.
    0
    mesaj geldi,

    eh beklediğim kadar olmasa da kötü etmişim beyler..

    "tamam söylerim * .sorma, bizde onu konuştuk, şu sınav haftaları çok stresli, ben de hiç gelemem strese ama bir idare etmek zorundayım * . doğru biz de konuştuk geceyle ilgili, iyi oldu valla hem insanlar tanışmış oldu hem de eğlendik * "

    evet gördüğünüz gibi bana her hangi bir soru, pas vb. atılmamıştı bu mesajda. çünkü ben az öncekini resmen taça vurmuştum.

    biraz daha edebiyat yapıp iyi geceler diledim,

    o da yurda bıraktığım için tekrar teşekkür etti ve tanışmaktan memnun olduğuna dair kibar cümleler kurdu.

    o gece uyudum.. evet aq nihayet uyudum şöyle az biraz huzurla da olsa..

    ve artık uyuyabilmeye başlasam da iyi olurdu çünkü final haftası gelip çatmıştı, her ne kadar bu sefer vizelerdeki parlak performansıma ulaşamayacağım kesin olsa da en azından sıçmamak için, hadi sıçtın, sıvamamak için biraz uyku ve notlara da bir miktar göz gezdirmek gerekliydi..

    yurt ortdıbını bilenler beni anlayacaktır,

    beyler o haftasonu çalıştım filan evet, ama yani, hani çalışmak haricinde de başka ne yapılırsa yaptım anasını satayım,

    toplu ferre seansından tutun * uzun eşşeğe, çiğ köfte partisinden tutun da koridorlarda hentbol topuyla yakar top oynamaya varıncaya dek ne kadar hayvanlık, hurdalık, hırdavatlı, eğlence varsa yaptık..

    pazartesi sabah 10 da ilk sınava bir girdim ki, hamur gibiyim aq..

    he he ulan şimdi yazarken hala gülüyorum ya..

    bu kritik ama zütümüze salladığımız sınav haftası boyunca, elbette ki kendince ağlar örmekle meşgul olan kader, yine rahat durmayacak ve belki de bir çok olayın fitilini ateşleyen o manidar sahneyi gözlerimin önüne sunacaktı..

    çarşamba günü,

    sınav saat 10 da gene ama ben biraz erken gelmişim ki az daha bakabileyim zira yurtta kop kop devam ediyor..

    boş sınıflardan birine girdim, daha doğrusu boş sandığım sınıflardan birine,

    tabi neler göreceğimden haberim yok aq..sabah sersemliğinin de etkisindeyim hala, daldım sınıfa...
    ···
  2. 202.
    0
    giberim ebeni calinti baslik beyler , amk oc
    ···
  3. 203.
    0
    o an 10 saniye içinde gördüklerim ve hissettiklerim üzerine, zorlarsam şöyle 40-50 sayfalık bir kitap yazabilirim diye düşünüyorum..

    ayşen ve ozan, tahmin etmiş olmasınız,

    gayet bariz, rahat şekilde öpüşme halindeler, hani benim şu ayşen i her ders kestiğim sırada..cam kenarı, kapıdan girince tam karşısı..ya 4. ya 5. sıra olmalı...

    tamam.. çıkıyor olabilirler, sevgililer, daha önce de öpüşmüş olabilirler.. hatta belki düzüşmüş bile olabilirler..ama hayır.. benim gözlerim, en azından bunları görmeyi haketmiyor olmalıydı..o kadar da vurmamak lazımdı.. ölmemiş miydim ben zaten? ruhumun ölüsüne de mi saygısı yoktu bu lanet talihin?..haa tabi ya..eh..biraz canladık ya, biraz, belki kırıntı kadar mutluluk tattık ya, neyden kırıklandığını bile hesabetmeksizin.. kabahat ettik aq..benim neyime?

    derin bir nefes aldım, biraz sesli almış olmalıyım ki bunlar bir an bana doğru dönüm sonra hemen ayrıldılar.. hoş benden çekineceklerinden değil ama işte, sonuçta sınıfın bir elemanıyız, kim olsa aynı tavrı gösterirlerdi her halde.. *

    fazla gelmişti beyler.. yüzümün kızardığını hissettim, dalgınlıktan ta sınıfın ortasında görmüştüm onları ve eğer şimdi dönüp gidersem, resmen "bravo elinize sağlık, beni öyle bir gibtiniz ki zütümden, bakın hala oturamıyorum" demek gibi olacaktı..

    zaten yeterince kazanmışlardı..bir kez daha kazanmalarına izin veremezdim..

    bir-iki saniye kala kaldım öyle stun yemiş hero gibi, ne yapacağıma zorlukla karar verebilmiş ve duvar kenarında, en arka sıralardan birine gömülmeyi düşünüyordum ki, kafamı o tarafa çevirir çevirmez bu kez de önceden beraber oturduğumuz sırada gözlerini bana dikmiş sinsi sinsi gülümsemekte olan ebruyu gördüm..

    beyler bildiğiniz ambale olmuştum..az önce gözümün önünde sömürülmekte olan ayşenin dudakları.. üstüne ebru nun manidar, ince ve canımı acıtmak için var gücüyle saldıran bakışları..

    sanki, "ne oldu bak, gördün mü? sevdin de ne oldu, çatır çatır zütürüyor şimdi bir başkası" der gibiydi.. nefret dolu diyemem, çünkü zaten benden hoşlandığına dair %90 olan düşüncelerim o bakışlarla %100 e vurmuştu.. olsa olsa.. kızgınlık.. evet evet, kızgınlık ve başa kakarcasına bakışlar..

    alay edercesine.. pişman oldun mu? dercesine..

    aldığım tüm bu ruhsal darbelerin ardından, her şeye rağmen gözümü karartıp, başkası tarafından oynatılan bir kuklaymışcasına, sabit ve sert hareketlerle duvar kenarının en arka sırasına varmayı başardım..

    en büyük sıkıntımın uykusuzluk olduğu o çarşamba sabahı, başka türlü duyguların, hesapsızca ağzıma sıçması epi topu 10 saniye sürmüştü.. fazla değil..
    Tümünü Göster
    ···
  4. 204.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1ah643

    gözlerimin yaşardığını hissetmiştim,

    yüzüm resmen alev alev yanıyordu..suratımın ortasına osmanlı tokadı yesem, belki anca o kadar yanardı canım..

    tamam..alışıyorsunuz beyler, kabulleniyorsunuz bir yerde.. ama olmaz ki? böyle gözüne sokarcasına, zorunda mıyım ben onların aşk cıvıltılarını görmeye? zorunda mıydı kaderim, kalbinden deşilmiş bedenimi, achilles in hector a yaptığı gibi yerlerde sürüklemeye?

    derin nefes ala ala, zorlukla kendimi toparladım..bir kaç metre önümde ki ebrunun dalgalı kahverengi saçları nihayet artık bulanık görünmemeye başlamıştı ki, sınıfa başka insanlar da geldiler ve beni o ölümcül üçkenin yalnız bir köşesi olmaktan kurtardılar..

    onları o şekilde görüşüm,

    ebrunun bana attığı o küçümser bakış..

    sakinleşip kafamı toparladığımda bir karar aldım..dersmiş, sınavmış, notlara göz gezdirmeymiş filan yalan olmuştu zaten..

    evet,

    bir karar,

    özgüvenimi geri kazandıracak,

    beni düştüğüm yerden kaldıracak,

    dostu düşmana, reddedene, reddedilene, kendimi gösterecek,

    berin düştüğüm bataklıktan belki bir süreliğine de olsa kurtaracak bir karar,

    ne yapıp edip mine yi tavlamalıydım..

    anlaşıldı..başka türlü çıkmayacaktı bu aşkın acısı..

    belki de, kendi üzüntülerimi başkalarını üzerek silmem gerekiyordu üzerinden..

    kendiminkinin acısını unutmak için başka ruhlar acıtmak,

    başka kalpler kırmak..

    başka gözleri ağlatmak..

    ya da kim bilir..belki de bu şekilde bulacaktım aradığım ebedi mutluluğu?

    kimseyi üzmek zorunda filan da kalmayacaktım..

    herkes kendi mutlu olduğu insana kavuşmuş olurdu belki de..

    ama denemeden bilemezdim..

    ve diyorum ya..

    ne pahasına olursa olsun mine yi düşürmek zorundaydım kollarımın arasına..

    rahattım, çünkü sanki daha fazla kaybedeceğim bir şey yokmuş gibi geldi.

    ve yine o an, aklımın köşesindeki "ya o da olmazsa?" sorusunun cevabına karşılık gelecek şekilde, "intihar eden insanları artık anlayabiliyorum.." diye mırıldanmıştım.

    gözlerimi tekrar sınıfa çevirdiğimde nilayın kapı önünde birileyle lak lak ettiğini gördüm,

    evet..hedefe giden kutsal yoldaki sadık destekçim olacaktı..bunu yapmaya istekli gibi görünüyordu..ama peki ya hazır mıydı?

    sonrasında, her iki taraf adına da yaşanabilecek acılardan sorumluluk almayı göze alabilecek miydi?

    yoksa o gece, biraz da beni kızdırmak için bilerek mi o "çöpçatan kız" ayaklarına mı yatmıştı?

    hepsini bir bir görecektim bakalım..bu savaş daha bitmemişti, kazanılması gereken bir gurur, onarılması gereken bir ruh vardı hala,

    .
    .

    benim ruhum..benim gururum..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 205.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1ajgie

    sınavda kağıtta yazılanları bile okuyamayacak kadar kötü durumdaydım..

    çıkışta, bom tak bir vaziyet içerisinde, nilayın yanına gittim,

    bir sorun olduğunu suratımdan anlamıştı *.

    "ne oldu, ya kötü müydü sınav?"

    "boş verdim nerdeyse.."

    "aa, sen??"

    "kızım uzatma işte.."

    azımdan çıkıvermişti..normalde nilay a karşı her zaman sevgi doluydum zira o da bana fazlasıyla destek oluyordu..lan insanın kardeşi olsa o kadar nazını çekmezdi be.."

    bu, ben kızacağını, ya da trip atacağını sanarken tam tersi,

    "tamam tamam, anladım baya kötü geçmiş" deyip sıcak sıcak gülümsedi..elini omzuma attı, teselli etmeye çalıştı.

    -"başka bir problem yok demi?"

    beklediğim fırsat olabilirdi,

    -"yok da..ya şu sarışın kız..neydi adı *" diye sordum sanki unutmuş ya da önemsiz bir şeyden bahsediyormuşcasına,

    -"evet, tamam mine. ne olmuş ona?" deyip bu sefer "ben de yedim" dercesine gülmeye başladı..

    -"yo hiç, sorayım dedim.."

    bu cevap vermedi..

    bu sefer ben,

    "ya biz onla biraz fazladan zaman geçirdik filan ya hani.. o yüzden"

    dedim,

    gene tık yok, sadece gülüyor..lan illa ağzımdaki baklayı çıkarttıracak..kadın milleti değil mi? hepsi aynı"

    "benle ilgili bir şey dedi mi diye merak ettim?"

    bu sefer bu gene patlattı kahkahayı,

    "oo şimdi anlaşıldıı..beyimiz aşık mı oldu yoksa?"

    "ya saçmalama ne aşkı öyle iki muhabbetle..öyle her gördüğüm güzel kıza yazsaydım.."

    -"eeeee?"

    iyice üstüme gelmişti, kendi kaşındı;

    -"eh o zaman şimdiye biz de ya sevgili ya da görüşmüyor olurduk" deyip ayarı yerleştirdim.

    benden öyle bir lafı beklemediği birden ağzı yüzü değişti, yanaklar pancar * ..

    -"hımm eh teşekkür ederim, ben güzel kız mı olmuş oluyorum o halde... peki çok teşekkür"

    deyip savuşturmaya çalıştı..

    ben ısrarla yüzüne bakmaya devam ettim, evet, artık üzerimdeki baskıyı ona atmıştım, utanmam ya da çekinmem gereken bir durum bırakmamış keza zaten son derece coşmuştum,ezilme sırası ondaydı..

    -"ee, bahsetti mi benden? diye sormuştum??"

    biraz tereddüt ettikten sonra,

    "ya öyle genel konuşuldu tabi, gece hakkında..senin için de kibar çocukmuş filan dediler, kızı yurda bırakmışsın ya"

    -"hadi yaa * ee başka"

    -"ya o kadar işte yani öyle..bir de bizim kıza biraz kızdılar, daha yeni tanıdığın çocukla niye öyle kopup gidiyorsun filan diye"

    -"allah allahhh? niye len yicez sankii..kim diyor bunu?"

    -"boşver kimin dediğini de, işte, tamam kabul biraz muhabbetini döndü * " deyip gene utangaç utangaç güldü..

    ben konuşmanın kontrolünü ele almam neticesinde istediğim cevaba ulaşmış ve sinyali de almıştım.

    -"iyi bakalım.." dedim.

    evet beyler,

    sevgilisi olmayan,

    pozitif, hoş, eğlenceli bir kız..böylelerini zaten fazla boş bırakmazlardı ki işte tam bu noktada da o boşluğu dolduracak olan eleman ben olacaktım. kendi kendime her ne pahasına olursa olsun işin peşinde gitme sözü vermiş olsam da, insan pgibolojisi neticesinde, birazcık zütü sağlama almak istemiştim. bu konuşmanın sebebi de oydu zaten..eğer benden hiç bahsetmemiş, hiç lafım geçmemiş olsaydı işim zor olacak demekti.

    ama dedim ya, içerdeki zorunlu ajanım nilay * bana gereken tüyoları uçurmuştu bile,

    tam masadan kalkarken öldürücü soruyu da sordum,

    -"nilay..ne diyorsun?"

    önce anlamamazlıktan gelmeye çalıştı..ama sonra pis pis gülmeme dayanamayım,

    "olabilir..diyorum ;)" deyip, ebeveyn misali "aah bu gençlerrr" moduyla kafasını salladı.

    .
    .

    arkadaşlar, şunu da söyleyeyim..kızlar böyle şeyleri bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla ve detaylı konuşuyorlar emin olun.
    ben inanıyorum ki o gece nilay, tıpkı mine yi bana döşediği gibi, ona da beni işlemişti, bütün olumlu özelliklerimi ve "gözde bekar"lık modumu da üzerine eklediyse *, bu iş içten içe, pozitif yönde epey ilerlemiş demekti.

    şimdi görev sırası yeniden bendeydi, akşama, bu sefer saçmalamadan, güzelce ve doğrudan amaca yönelik bir mesajlaşma gerçekleştirmeliydim.

    kafamda bu senaryoları tasarlaya tasarlaya yurda vardım..gene o ölü toprağından sıyrılır gibi olmayı başarmıştım..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 206.
    0
    arkadaşlar son partımız,

    bu gece gene iyi yazdım diye düşünüyorum,

    şu güzel parçayla veda edeyim

    http://fizy.com/tr#s/18x6xn

    akşamı zorla geçirdim,

    bir an önce gece olsa da ben de harekata başlasam diye içim içimi yiyor, sanki her daim çişim varmış gibi,

    tabi okan, tolga filan farkettiler ama adamlar da alıştı artık benim bu acayip hallerime, allahtan elimi kolumu yatağa bağlamıyorlardı "amk deli bu" diye..

    gece 10 gibi ilk mesajımı çaktım,

    "selam, nasıl gidiyor sınavlar?"

    -"selam * iyi bakalım ya, benim takvim biraz daha yoğun malum alttan dersler de var 2-3 tane * "

    -"hadi ya, ben seni çalışkan kız diye düşünüyordum :p"

    -"yok ya nerdee * gezip tozmaktan derse vakit mi kalıyor :p"

    (ne gezmesi len bu bakayım?? *)

    -"hazır gezmeden bahsetmişken, sen benim dediğim kafeyi görebildin mi?"

    -"yok gidemedim daha,hafta sonu giderdim aslında ama ders çalışcaz diye yurtta durduk, gene çalışamadık orası gerçi * "

    evet, şimdi en kritik mesajdaydı sıra;

    -"eğer bu hafta sonu da çalışamayacaksan (burada gülücükler var) ve başka bir programın da yoksa (kibarlığını gibeyim) gidelim mi?"

    piiuuu..

    üzerimden gene yük kalkmıştı,

    amk bu ilk açılışlarda hep çok zorlanırdım o zamanlar..neyse ki sonunda doğrudan, dimdirekt olarak onu bir yere davet etmiş, yani aslında bir nevi çıkma teklif etmiştim (gavurlar take out diyorlar sanırım buna).

    bu mesajın cevabı, tahmin edeceğiniz üzere biraz daha geç geldi,

    "-olabilir aslında ama bilmem ki çalışabilir miyim, çalışmaz mıyım? gerçi ikinci hafta salı dan başlıyor sınavlarım"

    lan..hani cevap aq..

    diyorum ya, hepsi aynı..yani temelde aynılar, sadece dozajları farklı..

    "-yani? gelebilecek misin? * bak eğer çalışacaksan cidden bölmek istemem(istemem..), sadece sen öyle "zaten çalışamıyoruz" deyince önereyim dedim (..yan cebime koy).

    "tamam ya, gidelim madem * ne zaman, nerde buluşuruz?"

    -"cumartesi akşam 6 da uygun mu senin için? yurdun önüne gelirim"

    -"uygun, ya illa gelmene gerek yok oraya kadar, çarşıda da buluşabiliriz?"

    -"benim için gelmek sorun olmaz, ama sen diyorsan ki "fazla dolanma kız yurdunun etrafında" o zaman bir şey diyemem * "

    -"yok yaa öyle demek istemedimm * tamam o zaman, cumartesi 6 da * "

    -"cumartesi 6 da * . iyi geceler.."

    -"sana da iyi geceler * "

    o günün daha çarşamba olduğunu göz önüne alırsanız,

    varın benim o iki günü nasıl geçirdiğimi siz hayal edin beyler *
    Tümünü Göster
    ···
  7. 207.
    0
    şarkımızla başlayalım,

    http://fizy.com/tr#s/1ne1ws

    ..cuma günü, haftanın son sınavından çıkmış, yurda varmıştım. nedeni bilinmez bir heyecan duygusu, git gide içimi sarmaya başlamıştı beyler. her ne kadar yağmalanmış, yorulmuş ve yıkılmış olsam da, belli daha yüz üstü yere kapaklanmamıştım. bu buluşma eğer hala beni heyecanlandırabiliyorduysa, içimde aşka, sevgiye karşı hala bir parça inanç kalmış demekti..

    cuma günü nilay la da konuştuk biraz, dedim böyle böyle, kızı davet ettim, cumartesi akşamı baş başa (diye umuyorum lan artık!) şu hep beraber gittiğimiz bizim mekana zütüreceğim.

    o da “iyi yapmışsın, bu işler fazla uzatmaya gelmez” demiş, beni yüreklendirmeye çalışmıştı. aslında o ara ayşen mevzusu için anahtar olabilecek bir şeylerden bahsetmişti..bu işler fazla uzatmaya gelmez..
    yani acele etmek gerekir diyordu, daha tanışalı 1 hafta olmuş olan kızı dışarı çağırmakla iyi yapmışsın diyordu…vay aq..
    beyler lisede işler hiç böyle yürümezdi? ben 2 yıl boyunca arkadaş muhabbeti yaptığım hatunla bile çıkmıştım..orda böyle 1 haftada 3-5 günde olayı bitirmeye çalışanlara “yarak kafaya bak” ya da “amk görmemiş abazası” şeklinde hitaplarda bulunurduk biz.

    eh demek ki buralarda racon böyleydi ve belki de ben, ayşen i de o yüzden kaybetmiştim. kim bilebilir?
    aklımdan bunları geçirirken yine ayşen i (hala ayşen i) düşündüğümü fark edip içten içe kendime küfrü bastım. “oğlum senin amacın ne lan? yeni bir insanla yeni bir ilişki mi? yoksa eski bir yaranı bantlama derdi mi?”

    bütün heyecanıma, içimdeki, sanki kalbim göğsümden yukarıya fırlayacakmış gibi hissetmemi sağlayan mutluluğa rağmen, yine ve yine, tekrar tekrar ve zamansızca aynı acılara saplanıyor, üzerime yapışan bu balçığı bir türlü tamamen silip atamıyordum.
    neyse ki yurtta okan ve tolga nın muhabbetleri iyi geldi de yeniden ertesi güne konsantre olabildim..

    cuma gecesi yine mesaj attım mine’ye, nasıldı hafta gibisinden, o ara çaktırmadan da yarın ki sözleşmemizi onaylattım filan.

    yarın büyük gündü..belki de artık benim de hakkımın olduğuna inandığım mutluluğa doğru attığım en somut adımın olduğu gündü.
    ···
  8. 208.
    0
    cumartesi,

    beyler inanamazsınız ama akşam 6 daki buluşma için öğlenin 11 inde kalkıp hazırlanmaya başladım,

    duş, traş, saçlara jöle, aynaya bakış, en güzel kıyafet kombinesinin hangisi olabileceğini arama maratonu, parfüm, aynaya tekrar bakış..

    bu şekilde sanırım 1-1.5 saat geçirdim. "çok kasıyorsun be oğlum, diyeceksiniz"..farkındayım. yaşım 18, kasarım ben..

    daha sonra, kankalarla son moral motivasyon telkinlerinin ardından yurttan çıkıp çarşıya indim,

    saat 2 ye doğru filandı sanırım, bizim mekana gittim,

    adamlar artık aşina zaten yüzüme, "hoş geldin kardeşim" filan diyorlar. bizim muhabbetimizin iyi olduğu elemanı buldum hemen, tuttum çektim kenarıya, dedim "abi akşam için bana bir masa rezerve lazım"

    kafenin en güzel masası olduğuna inandığım,

    içeri tarafta, görüş alanının hem geniş, hem de duruma göre sanki o an orada başka kimse yokmuşcasına bir his uyandıran şekilde olduğu, iki sütun arası, bir tarafı cam, karşılıklı, 2 şer kişi genişlikli bütün koltuklara sahip, yan tarafında yapay sarmaşıklarla örülü bir pervaz, kızı oturtmayı planladığım koltuğun gördüğü duvarın üzerinde de karanlık, yağmurlu bir sokakta el ele yürüyen çift konulu bir natürmont bulunduran masayı seçtim.

    tarif biraz garip oldu evet ama başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum. neyse,

    adam dedi, ne zaman gelirsin, "dedim abi valla 7-7.30 arası gelmiş oluruz en geç, tutabilir misin?"

    tamam ya sorun olmaz, deyip göz kırptı.. tecrübeli pekekent işi anlamıştı sanırım, gerçi anlaşılmayacak gibi de değil, adama bir "abi sevgili adayımı getiriyorum bu gece, kral olmam lazım" demediğim kalmıştı.

    kafeden çıktım.. işlem tamamdı, aklımda akşam açabileceğim konular, yapabileceğim espriler uçuşa uçuşa aşıklar yoluna girdim..bu soğuk sayılabilecek kış günü, cumartesi öğlen iki de böyle avare avere dolaşan, benden başka deli yoktur sanırım..
    ···
  9. 209.
    0
    itiraf ediyorum ki bir ara aklıma böyle ufakçiçek miçek gibi şeyler ayarlamak geldi ama sonra aniden zınklayıp "lan mallaşma amk salağı" diye kendimi yine payladım.

    ne çiceği böceği aq..kabul etmem gerekir ki o aralar cidden pgibolojim bozukmuş biraz. kıza ilk günden evlenme teklif edicez sanki, oldu olacak bir de alyans ayarlayaydım..

    akşam muhtemelen yemek yenmezdi, kafe öncesi biraz yollarda geziş, kafede oturuş, çıkışta biraz geziş, yurda bırakış..ana plan bu şekildeydi.

    restoranın birine girip bir şeyler yedim. o ara telefonum titredi, hayırdır inş. deyip açtım, mesaj,

    ebrudan??

    "fizikçinin nereye kadar işlediğini biliyor musun?"

    ebenin dıbını biliyorum diye mesaj atacaktım ama vazgeçip telefonu cebime attım tekrar.. ulan sen bana 1 aydır selam bile vermiyorsun, üstüne benle resmen gözlerinle taşak geçiyorsun, sonra da bu mesaj..ya hakikaten bu kadınlar doğuştan ayarı bozuk olarak geliyorlar dünyaya.. başka açıklaması yok.

    bu tatsızlık biraz sinirimi bozsa da önümdeki güzel geceye konsatre olmuştum ve hiç bir şey beni bundan alı koyamacaktı.

    beyler bir de şu durumu biraz konuşmak istiyorum, hani şu, sapken hepten sap olma, ama bir manita yapınca da sanki tüm kadınların aniden sizi ayartmaya çalışacak gibi hareketler yapması olayı var ya..işte bu yüzde yüz test edilip kanıtlanmış bir gerçek.

    eğer aklınız varsa ve sevgililerinizi gerçekten sevmiyorsanız, bu durumu kullanarak tarzan misali, daldan dala, sonsuza kadar sıçrayabilirsiniz..

    çünkü kadınlar, güzel erkekleri değil, güzel kadınlarla beraber olan erkekleri isterler..

    onu çalmanın, onu ele geçirmenin, o zaferin tadı bambaşkadır onlar için..e tabi siz de gibişinize bakarsınız, bir kaybınız olmaz yani..

    ama diyorum ya, sapsanız, sapsınızdır.. forever alone
    ···
  10. 210.
    0
    oha anasının amı dinlemeyın lan. yılın hırsızlığını yapmış huur çocuğu

    nasıl bin oldum anlatıyorum
    ···
  11. 211.
    0
    http://fizy.com/tr#s/1ah2i2

    yemekten sonra çaydı maydı derken, saat 5 küsür olmuş hava kararmıştı.

    dışarı çıktım, yavaş adımlarla kız yurduna doğru ilerliyorum. bu kızlar da özel yurtta kalıyorlar, bizim sınıfın filan da çoğu orda. amk ayşeni fakirdi herhalde, neyse

    saat altıya biraz daha varken yurdun önündeydim.

    mineye mesaj attım,

    "ben yurdun önüne gelmek üzereyim * " diye, aslında gelmiştim ama, alacaklı gibi kızı acele ettirmek istemedim aq.

    bu da "tamam beş dakikaya iniyorum" yazdı.

    dıbına koduğumun yurdunun önünde 15 dakika bekledim beyler,

    tam yine mesaj atacaktım ki, bina kapısından çıkanlar olduğunu farkettim, dikkatli bakınca buna benzeyen birini seçtim ama tam emin olamadım, neyse bunlar çıkışa imza atıp kapıdan çıktılar, kalabalık grup ters yöne yöneldi, biri de bana doğru geliyor. yaklaştı bir baktım harbiden mine,

    ama, kızı öyle bir boyamışlar..öyle bir boyamışlar ki beyler..yani aklınız durur dıbına koyayım ya (eminim ki kendi fikri değildi, o yüzden boyamışlar diyorum). lan o gece benim gördüğüm sade, neredeyse makyajsız kız, bildiğin gelin nedimesine dönmüş..

    güzel olmuştu evet, ama ben o akşamki halini daha çok sevmiştim açıkcası..

    sıcak bir selamlaşma oldu, gülümsedik, sarıldık kibarca, kibar teyze öpüşü fiks zaten..çok hoş olmuşsun dedim.

    naber, iyidir filan konuşurken, tabi bu da salak değil ya, benim alık alık baktığımı farketti ve o an, bana "evet abi işte seveceğin kız böyle olmalı, bu olmalı" dedirten şeyi yaptı,

    "makyaj biraz abartı olmuş demi? (güldü) valla zorla sardılar başımı, boyama kitabına döndüm be,normalde pek tarzım değildir yani"

    beraber gülüştük, ne kadar rahattı lan? benim asla konusunu bile açamacağım bir konu hakkında kendi kendini alaya almıştı. ve bu hareketi, zamane huurlarının zütlerinin kalkıklığıyla kıyaslandığında gerçekten bulunmaz bir nimet, insanın içini ısıtan bir samimiyetti.

    yok mok dedim, iyi olmuş..güldü bu gene "boşversene yaa" dercesine,

    sonra ben "demek başına üşüştüler ha" diye ihtiyatsızca sorunca, kızı biraz utandırdım sanırım, gerçi o söylemişti ama biraz da ağzından kaçtı diyebilirdik, zira, öyle 5-6 yardımcı eşliğinde bir geceye hazırlandırılıyorsanız, o geceyi epey ciddiye alıyorsunuz demektir.

    ve kızların erkekleri pek ciddeye almıyor olması gerekir, daha ziyade onları süründürmeleri, ya da tam tersi sadece gibiş sokuş için bedenini kullanmaları, (gezip tozma için de cüzdanlarını tabi) yaygın davranış şeklidir
    Tümünü Göster
    ···
  12. 212.
    0
    beyler direk eksiliyoruz oruspuyu nick6sını gibiyoruz inci tarihinin hırsızlığını yapmış
    ···
  13. 213.
    -7
    onu biraz tarif edeyim,

    dediğim gibi, epey makyaj yapmış, pembe parlak ruju, allıkları, göz kalemleri, göz farları, fondöten midir nedir, onlar..

    üzerinde siyah bir mont, daha sonra kafede gördüğüm, enlemesine rengarenk çizgili hoş bir kazak, altında kotu. ayağında botlar.

    bu arada kız cidden neredeyse benim kadar varmış aq..neyse ki bende de botlar vardı ama o an "lan yazın topuklu problem olmasın" filan diye düşünüp, içimden salak salak gülüyorum. doğmamış çocuğa don biçmede üzerime yok yani..

    başında kazağıyla uyumlu bir bere vardı, kaşkolu yok, bende de tam tersi sadece kaşkol var. yolda zorla verip boynuna sardırdım;

    "bak sonra hasta filan olursan, onun vebaliyle yaşayamam haa * "

    aşıklar yolundan geçtik, bu yine gülen gözlerle bakınıyor, ışıklar yüzünden, gözlerinden yansıyor, onu daha da özgür, daha da esrarlı hale getiriyorlar.

    fazla iyi bu kız.. kalben.. ruhen..

    konuşa konuşa kafeye geldik, mekanın epey hoşuna gittiğini hissettim.

    bu "nasıl oturalım" filan derken, ben çoktan önüne düşmüş, ona rezerve masaya doğru eşlik ediyordum bile.. bana yardımcı olan çocukla selamlaştık, gene göz kırptı..lan ne göz kırpıyorsun aq, sanki hatunu, beraber sinsine planladığımız bir tuzağa çekiyoruz da, iş artık olmuş bitmiş gibi.

    neyse masaya oturduk, bu baya şaşırdı, inanılmaz hoşuna gitti..bir şey demedi ama gözleri parladı resmen, yüzünde değişik bir gülümseme oluştu..ben kendimle gurur duyuyorum tabi.. ince ve düşünceli erkek tsigalko.

    içersi sıcaktı, montlarımızı çıkardık, kaşkol için teşekkür etti..

    ne içersin? diye sordum,

    bu dalgın dalgın menüye bakınırken de "buranın sıcak çikolatası harikadır, tavsiye ederim" dedim. beyler harbiden de müthiş yaparlardı, ayrıca üstünde köpük tarzı bir şeyler de oluyordu, nasıl beceriyorlar bilmiyorum ama o mekanın karakteristik içeceğiydi diyebilirim bunun için.

    "tamam o zaman ondan alayım ben de, denemiş olurum" deyip gülümsedi,

    ben de aynı tercihle ona eşlik ettim.

    rahat olmaya çalışıyordum,

    tanıdık mekan,
    tanıdık yüzler,
    tanıdık masa,

    resmen ev sahibiyim..ama mümkün değil beyler..siz istediğiniz kadar ev sahibi olun, karşınızda real madrid var aq..
    ···
  14. 214.
    0
    huurçocuğu moderetörler ananızın dıbını gibiyim hala kapatmadınız konuyu ipneler adam değilsiniz hiçbiriniz binin evlatları
    ···
  15. 215.
    0
    güldüm dıbına koyim
    ···
  16. 216.
    0
    eksileyin huur evladını eksileyin
    ···
  17. 217.
    -2
    onu biraz tarif edeyim,

    dediğim gibi, epey makyaj yapmış, pembe parlak ruju, allıkları, göz kalemleri, göz farları, fondöten midir nedir, onlar..

    üzerinde siyah bir mont, daha sonra kafede gördüğüm, enlemesine rengarenk çizgili hoş bir kazak, altında kotu. ayağında botlar.

    bu arada kız cidden neredeyse benim kadar varmış aq..neyse ki bende de botlar vardı ama o an "lan yazın topuklu problem olmasın" filan diye düşünüp, içimden salak salak gülüyorum. doğmamış çocuğa don biçmede üzerime yok yani..

    başında kazağıyla uyumlu bir bere vardı, kaşkolu yok, bende de tam tersi sadece kaşkol var. yolda zorla verip boynuna sardırdım;

    "bak sonra hasta filan olursan, onun vebaliyle yaşayamam haa * "

    aşıklar yolundan geçtik, bu yine gülen gözlerle bakınıyor, ışıklar yüzünden, gözlerinden yansıyor, onu daha da özgür, daha da esrarlı hale getiriyorlar.

    fazla iyi bu kız.. kalben.. ruhen..

    konuşa konuşa kafeye geldik, mekanın epey hoşuna gittiğini hissettim.

    bu "nasıl oturalım" filan derken, ben çoktan önüne düşmüş, ona rezerve masaya doğru eşlik ediyordum bile.. bana yardımcı olan çocukla selamlaştık, gene göz kırptı..lan ne göz kırpıyorsun aq, sanki hatunu, beraber sinsine planladığımız bir tuzağa çekiyoruz da, iş artık olmuş bitmiş gibi.

    neyse masaya oturduk, bu baya şaşırdı, inanılmaz hoşuna gitti..bir şey demedi ama gözleri parladı resmen, yüzünde değişik bir gülümseme oluştu..ben kendimle gurur duyuyorum tabi.. ince ve düşünceli erkek tsigalko.

    içersi sıcaktı, montlarımızı çıkardık, kaşkol için teşekkür etti..

    ne içersin? diye sordum,

    bu dalgın dalgın menüye bakınırken de "buranın sıcak çikolatası harikadır, tavsiye ederim" dedim. beyler harbiden de müthiş yaparlardı, ayrıca üstünde köpük tarzı bir şeyler de oluyordu, nasıl beceriyorlar bilmiyorum ama o mekanın karakteristik içeceğiydi diyebilirim bunun için.

    "tamam o zaman ondan alayım ben de, denemiş olurum" deyip gülümsedi,

    ben de aynı tercihle ona eşlik ettim.

    rahat olmaya çalışıyordum,

    tanıdık mekan,
    tanıdık yüzler,
    tanıdık masa,

    resmen ev sahibiyim..ama mümkün değil beyler..siz istediğiniz kadar ev sahibi olun, karşınızda real madrid var aq..
    ···
  18. 218.
    -2
    http://fizy.com/tr#s/1klrnu

    içecekler geldi, bunun epey hoşuna gitti o köpüklü möpüklü bardak, dedim "ya sen iki senedir buradasın, nasıl bilmiyorsun burayı?"

    "ben merkezin bu tarafından fazla gezmedim , daha ziyade kordona gidiyoruz, ya da x e (şehrin çok ünlü bir yeri, o yüzden söylemesem daha iyi, bilmeyen bin yoktur zira). buralara ilk defa senle geldim ne yalan söyleyeyim. aslında ayağımın dibindeymiş * "

    ben de bir şekilde muhabbeti sıcaklaştırma çabasındayım ama gel gör ki gün boyun aklımda tekrarladığım her şey, sınav kağıdını önünde bulan bir öğrenci misali, uçup gitmişti yine..

    sonra, "tavla bilir misin?" diye sordum buna, ortak bir şeyler yapabilmek babında, hem belki muhabbete biraz daha renk gelir, ortam biraz daha samimileşir diye düşünmüştüm. olur tabi dedi,

    ne acıdır ki, tavlayı alıp masanın üzerinde açmıştı ki aklıma malum kişi, onunla olan oyunumuz, verilen sözler ve o gecede o masada kalan anılarım geldi..

    dizerken biraz sorun oldu, o dizmeyi bilmiyormuş ben de heyecandan unutmuşum, adın ne desen 3-5 saniyede zor cevaplarım aq..

    neyse ilk eli oynadık bir şekilde, tahmin ettiğim gibi muhabbet samimileşmiş, kırılan her taşta, iyi denk gelen her zarda biz, hem üslup hem de ruhen biraz daha yaklaşmıştık birbirimize.. öyle asker arkadaşı muhabbetine dönmedi tabi abarmayalım * (dıbına koyim ben senin canım kardeşim filan)

    dediğim gibi biz o ara yine bir yandan konuşuyoruz, ailelerimizden bahsettik biraz, mine tek çocuk, annesi ev hanımı babası çocuk doktoru, kütahya merkezde, sakin, mutlu bir yaşam sürdüklerine hiç şüphe yok. mutlu bir ailenin mutlu ve pozitif çocuğu..iyi yetiştirilmiş, şımarık değil ama biraz çatlak olabilir.

    ben, tsigalko, bursa çocuğuyum *. annem devlet memuru, babam mimar, küçük bir kız kardeşim var, çalışan ailenin çocuğu olmamdan ötürü daha ziyade anneanne tarafından büyütülmüş, fazlasıyla elbebek, gülbebek yetişmiş, yine klagib, ortalamanın üzerinde mutlu olan bir ailenin biricik oğlu.

    ordan burdan derken, onlara olan özlemlerimiz, yabancı bir şehirde onlardan ayrı yaşıyor oluşumuz vb. konularla ortam biraz duygusallaştı..

    sonra ordan nasıl becerdim bilmiyorum ama sevgili durumları muhabbetlerine geldim aq..

    harbiden eğer nasıl becerdiğimi hatırlıyor olsam burada tavsiye açısından paylaşacaktım ama hatırlayamıyorum.

    kurt adamların ay ışığında dönüşüm geçirip, sonra da yaptıkları şeyleri hatırlamaması gibi, ben de her halde o duygusal atmosferde dönüşüm geçirerek, normalde açmayı kolay kolay beceremeyeceğim ve hatta utacağım mevzuları kolayca açmıştım. ve malum şimdi nasıl becerdiğimi anımsayamıyorum.

    neyse, gecenin benim (ve aslında onun da) adıma en kritik dakikaları da başlamış oluyordu böylece
    Tümünü Göster
    ···
  19. 219.
    -1
    ortam bir andan değişmişti,

    yasaklı konularına mı girmiştim? söylememem gereken bir şey mi söylemiştim?

    hayır.. ortam değişti ama konu değişmedi.. malum ben ayşen in usta manevralarına alışmışım, bu duygusallıktan bizi koparacak bir şey bekliyordum, ama yapmadı..

    işte o an bu özel masanın büyüleyici atmosferinin kendisi göstermesi için birebirdi.. sadece o ve ben vardık..o an o kafede..o şehirde.. hatta belki de bütün dünya üzerinde.. sadece ikimiz.. bizim sözlerimiz, bizim bakışlarımız, hala tavla oynamaya çalışan utangaç ve beceriksiz ellerimiz..

    tavla o saatten sonra mundar oldu beyler zaten..

    göz göze gelmiş, derin mevzular hakkında neredeyse fısıltıyla..ve heceleyerek konuşuyorken.. ortalık mortal kombat ın "finis him" leri gibi kop koyu olmuştu.. başka bir şeyi ne görmek ne de duymak istiyorduk o an..

    "ben..bu konularda pek iyi değilim aslında" dedi..

    gene o umursamaz, uçarı gülümsemesini takınır sandım.. yapamadı.. buruktu yüzü..

    "üniversitede kimseyle çıkmadım henüz" işte bu sefer gülümsemeye benzer garip bir ifade oluşturabilmişti yüzünde,

    ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..

    kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor olması lazımdı, ama sonra,

    "sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."

    sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni inandırmıştı da...

    beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış demektir (kezban değilse tabi).

    ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..

    çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,

    öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..

    .
    .
    "neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine, ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..

    "bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan * "

    bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,

    "orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"

    "doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"

    "ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"

    artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
    ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.

    elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..

    gülümsedi.. gülümsedim..

    beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını okumak ister gibi bakıyordu..

    anlamıştım beyler,

    bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.

    iki yalnız,

    ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi kovalayan iki insan..

    o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,

    yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?

    mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız olduğu anlamıştım o akşam..

    ve o,

    hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o konuştu..

    o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler.. öyle betimlemeler..

    öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..

    işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..

    kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız
    Tümünü Göster
    ···
  20. 220.
    0
    hava biraz ılımıştı,

    garip ama gece, akşama göre biraz daha sıcaktı..ya da ben fazla ısınmıştım bilmiyorum.

    banklardan birinde oturmayı teklif ettim,

    "hava soğuk ama, ne dersin biraz oturalım mı?"

    "olur" dedi, "o kadar da soğuk değil zaten, hem senin kaşkolun beni korur * "

    güldük..

    ben geliyorum şimdi deyip yanından ayrıldım, o an anlam verememiştir ama 1 dakika sonra yanına elimde profiterollerle dönünce

    "aa ne gerek vardı ya.. çokta severim yalnız profiterolü" deyip teşekkür etmişti,

    "biliyorum" dedim.."sevdiğini söylemiştin"

    gene bir sessizlik..

    "müzik dinlemek ister misin?" diye sordum,

    tabi dedi..

    telefonun kulaklığını taktım, birini ona verdim,

    fonda şunun http://fizy.com/tr#s/12qrn6 eşliğinde, elimizde profiteroller, soğuğun da etkisiyle epey boş olan aşıklar yolunun ağaç altındaki bir bankında sessiz sedasız dalıp gitmiştik..

    eline uzanıp tutmak geldi içimden..ama yapamadım
    ···