naptın tatlım diye mesaj attı bu bana. ben de ne yaptığımı söyledim. inanılmaz kızmıştı bir anda. ben bu durumda bu kadar kızılacak ne olduğunu hiç anlamamıştım. galiba her zaman çevremdekilere göre daha relax ve her şeye açık bir insandım. sanırım gay olmamda bu durumun da büyük payı var. neyse. ilkayla sert bir şekilde kavga etmeye başladık. kafamın güzelliğinden kelimeleri toparlayıp kendimi savunamıyordum. bağırıp çağırmaya başladım. "anam mısın babam mısın onlar bu kadar giblemiyor beni. benim hayatım en başından kıblesini kaybetmişti. ben senin mükemmel ailene ideal hayatına sığamam." dedim.

ayrılmıştık. o hafta okula gitmemiştim. uça sineği bile gibebilecek durumdaydım. öfke içerisindeydim ve bu öfke cinselliğimi hiç olmadığı kadar canlandırmıştı. aklımda sürekli sodom kitabı vardı. öfkeliydim. gerçekten öfkeli.

öfkemi yenebildim ama. şu hayattaki tek avantajım buydu zaten. her koşulda mantığın sesini dinleyebilmek. mantığımın sesini duyar duymaz okula koştum. teneffüse 10 dakika kala biraz gelebilir misin ilkay diye mesaj attım. tamam teneffüste gelirim dedi. geldi. geldiğini görünce yanına koşmaya başladım. sarıldım ve öpmeye başladım. ilk gerçek öpüşmemiz buydu işte. diğerleri gibi öpücük değildi. öptüm. kokusunu içime çektim ve sarılıp özür dilerim dedim. gözlerim dolu doluydu. "ne önemi var olur böyle şeyler ama bir daha yapmayacağına söz ver" dedi.

söz verdim. bir daha gemileri yakmayacağım dedim.
http://www.youtube.com/watch?v=TzCOjvm77Q0

her şey görünürde iyi gidiyordu fakat o gün yayını gibtiğim ağzım ilişkimizin fitilini ateşlemişti. deli gibi öpüşmeye başlamıştık. artık aşk ve cinselliği bir potada eritebilmeye başlamıştım. onunla öpüşmek bana ayaklardan latex kıyafetlerden bondage dan daha çok zevk veriyordu. şu an hala ilkayla olsaydım gay olur muydum çok merak ediyorum açıkçası. neyse... ilkayla ilişkimiz bu şekilde sürüp gidiyordu. sene sonu geldi. karneyi alıp şehre bir şeyler yemeye gittik. bir cafe de otururken bana "bizim geleceğimiz yok varoluş." dedi. nedenini sordum. benim yılbaşında söylediklerim olduğunu söyledi. konuştuk 2 saate yakın. hayatta başarılar dedim. sim kartımı kırdım. o cafeden hesabı ödeyip çıktım gittim.

@107 önceden kadınlar ilgimi çekiyordu fakat şu an yalnızca erkekler çekiyor. hikaye de isimler değiştirilmiş olsa da bizzat benim hikayem kardeş.

o yaz tatili tak gibiydi. bizimkilerden xbox 360 istedim daha yeni çıkmıştı. normalde öyle zengin bini değilimdir ama ailem karnem çok iyi olduğu için almanyadaki kuzenime getirtmişti. evin salonundan çıkmadan günlerce xboxla oynadım. iyice kafayı kırmıştım sürekli ferre izliyor oyun oynuyor, tuvalete bile çıkmadan annemin menekşelerine işeyerek yaşıyordum. hiç bu kadar kopmamıştım hayattan. annemler okul değiştirmek istediğimi söyledim. haftalarca kavga ettik bu konuda. sonunda ikna oldular. tatilin sonlarında ilk kez evden okuldan kaydımı almak için çıktım. başka bir okula nakil olmuştum.

okul başladı. ben de okula farklı bir yerde başladım. hangi okula geçtiğimden sadece 2 arkadaşımın haberi vardı. yeni okulda kimseyle tanışmamıştım. derslerde en arkaya oturup sadece ders dinliyordum. okuldaki 4. günümde öğle arası olmuştu. kantine gittim. birden onu gördüm. ilkayı. oturmuş birini bekliyordu. o biri bendim. koşarak yanıma geldi. "bu kadar saçmaladığın yeter yarın okula geri dön varoluş" dedi. tartıştık yarım saat kadar. eski okuluma dönmeye ikna olmuştum. annemlere söylediğimde sevinçten havalara uçtular. hemen ertesi gün eski okuluma kaydımı aldırdılar.

eski okuluma geldiğimde sihirli değnek değmiş gibi ilgi odağı olmuştum bir anda. ilkay da benle ilgileniyordu ama sadece arkadaş olarak. bu arada yeni lise birler gelmişti. bizim okulun geleneği gibi bir şeydir. lise birler lise 3lere yamanır. bu yeni gelenlerden beni kesen 2 kız vardı. biri uzun ama çok sıska beyaz tenli siyah saçlı bir kız, diğeri ise aşırı kıvırcık saçlı, iri dudaklı güzel bir kızdı. ben iri dudaklı olana yazmaya karar verdim. kızın ismi betüldü. kürttü. çok masum ve tatlı bir kızdı ilkay kadar olmasa da.

yaklaşık 2 hafta betülü kestim. sonra gidip konuşmaya karar verdim. yanına gittim ve "tanışalım mı ben varoluş." dedim. o ise "ben seni zaten tanıyorum." diye cevap verip güldü. kesinlikle ilkay kadar masum veya ilkay kadar gizemli değildi. ilkayın düşünüş biçimini tahmin etmeye çalışmak bile beni aşırı tatmin ediyordu. betüle karşı olan duygularım tamamen o beni beğendiği için oluşmuştu. sonra betülle konuşmaya başladık. betül yaşına göre at gibiydi açıkçası. pid0fili gibi geliyor şimdi düşününce ama o zamanlar gerçekten sexy geliyordu bana.

şarkımızı da atalım araya:
http://www.youtube.com/watch?v=jA6RZ_RJhE4

velhasılı kelam betülle çıkmaya başladık. iyi gidiyordu. içip sıçışlarımı, ailemi falan anlatınca beni yargılamıyor ve yadırgamıyordu. okul dışında da buluşmaya başladık. ailesi doğudaydı ve hafta sonlarında o direk benim dershane çıkışıma geliyordu bense onla takılıp onu yurda bırakıp eve geçiyordum. güzel bir ilişkim vardı. 1 ay sonra öpüşmeye falan başlamıştık. ders çıkışlarında hep okulun oradaki parka falan gidiyorduk. artık yavaş yavaş tahmin edebileceğiniz yerlerini de ellemeye filan başlamıştı. bu durum ilk başta pek hoşuna gitmedi ama. ben de bu davranışımı sürdürmedim. yaklaşık bir ay daha geçince bunu tekrar ufaktan ellemeye falan başladım ama zevk vermiyordu. ilk seferindeki tepkilerden dolayı zorla yapıyormuşum gibi bir pgibolojiye kapılmıştım. halbuki o da daha sonraları alışıp sevmeye başlamıştı bu durumu. ayrıca aramızdaki yaş farkı da bana kendimi rahatsız hissettiriyordu.

ayrıca beni ilkay gibi de dinleyip anlamıyordu betül. bunu ona yılbaşı hediyesi almam gerektiği zaman farkettim. ne alacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. kitap film albüm gibi şeyler alamayacağımı hissediyordum. daha sonra üşüdüğü o gün geldi aklıma. hırka almaya karar verdim. aldım işte bir şeyler. yılbaşında memleketine gidecekti. ben o gitmeden bir mektupla beraber ona hediyesini verdim. daha sonra onu hava alanına kadar zütürdüm. eve döndüm. ertesi gün 31 aralıktı. ben yine abim ve arkadaşlarıyla takıldım. hayatımda ilk defa hap attım. vosvostu...

hapın kafası gayet iyiydi. hatta hiç kendim o kadar mutlu hissetmemiştim o güne kadar. düşüşüne bile katlanabilirdim bu sahte mutluluk için. neyse betül döndü. son sınavlara girdik. notlar verildi. betülle aynı şekilde takılıyordum. şubat tatili gelmişti. ben yine betülü uğurlamıştım fakat o bana hiç bir şey ifade etmez olmuştu çok güzel bir ilişkimiz olmasına rağmen. şubat tatilinin ilk bir haftası hiç onu arayıp konuşasım gelmemişti. o aradığında ise duymamış gibi yapıyordum. bir gün masturbasyon sonrası gerçekten öfkeli bir anımda onu aradım.

--spoiler--
GÜZEL BiRŞEYLERiN AMINA KOYMAK iSTiYORDUM.
--spoiler--

--spoiler--
HER TÜRLÜ UYUŞTURUCU takTANDIR VE HAYAT KARARTIR...
--spoiler--

http://www.youtube.com/watch?v=OTjugx3KCX4

şarkımızı da atıverelim araya.

bir anda naber napıyorsun bile demeden anlatmaya başladım tüm fantazilerimi betüle. güzel bir şeylerin dıbına böyle koyulurdu işte. 1 saat kadar ben anlattım o dinledi. en sonunda "ben ruh hastasının tekiyim sana sadece zarar veririm." dedim ve kapattım. güzel bir şeylerin dıbına koymak gerçekten dünyanın en tatmin edici şeyiydi.

bir saat sonra lütfen bu anlattıklarımı kimseye söyleme dedim. "istesem de utancımdan anlatamam zaten" dedi. "özür dilerim ama bilmek zorundaydın." diye cevapladım. betülün bana son cümlesi "açık sözlülüğün için teşekkürler." oldu.

betül iyi bir kızdı ama bitmişti artık. sınava yaklaşıyordum ufak ufak. ne olmak istediğime dair tek bir fikrim bile yoktu. buna karar vermek ve dershaneyi ciddiye almak zorundaydım artık. dershanenin 11. sınıflar birincisiydim. matematiğim gerçekten iyiydi. sınıftaki herkesle iyi anlaşıyordum ama en yakın arkadaşlarım yiğit ve nisaydı. nisanın bana hayran olduğunu hissedebiliyordum. kağıt kalemsiz dershaneye gitmemden tutun siyasi görüşüme kadar her konuda bana gıpta ile bakıyordu nisa.

biraz uğraştan sonra nisayla çıkmaya başladım. nisayla çıkmamın tek amacı sexti. saatlerce okuduğum kitapları anlatabileceğim bir kızdı nisa. anlatıyordum da. filmler kitaplar şarkılar. güzel vakit geçirdiğim güzel bir ilişkim vardı mart ayı gibi başlayan. tek sorun aşksızlıktı. tek ekgib tutkuydu. nisaya aşık değildim. hiç kimse bir ilkay değildi. ölmedim ama sürünüyorum dediğim bir durumdaydı duygularım.

3 ay öylece geçiverdi. sadece el ele tutuşup utangaç öpücükler veriyorduk birbirimize. bu seferki öpücüklerin utangaç olmasının sebebi nisa değil bendim. çekiniyordum tuhaf bir şekilde. dokunmak midemi bulandırıyordu. dehumanization yani insanlıktan çıkarma yeni saplantım olmuştu. onların güçsüz karakterleriyle öpüşüp sevişmek değil onların değersiz bedenlerini tokatlamak kızartmak gibmek üzerine boşalmak istiyordum.