/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 226.
    +8
    neyse, bu mevzuya girmeye çalıştı,

    "abi, bir de ben sana bir şeyden bahsetmek istiyorum, geçen gece içtiğimi gece hani..o zaman söyleyecektim aslında ama kendi derdime dalmışım.."

    "hayırdır paşa buyur?"

    "abi, şimdi senin, bir şekilde ama severek ama sevmeyerek yürüttüğün bir ilişkin var..artı bir de bu ceyda ve ayşegül meselesi var.."

    sanki bilimsel bir makaleden bahsediyormuşuz gibi yüzümü ciddileştirip bilge bir tavır takındım..

    "işte, ben şey diyecem sana..ayşegülü pek tanımıyorum..onu bilmem, ama ceyda nın sana karşı..ee..nasıl diyim, ciddi olması muhtemel düşünceleri var.."

    günaydın.

    "öyle mi?" dedim, şaşırmış gibi yaparak.

    "anlamışsındır ya sende..neyse işte..biraz konuştuk senin hakkında..önceden tabi..ben senin sevgilin olduğunu bilmiyordum tabi o ara, ben de biraz gaz verdim sanırım..öyle yani..kız, öyle sıradan bir şey düşünmüyor yani..hem ceyda biraz hafif gibi görünür ama sağlam kızdır yani..bakma sen, o senin yanında coşuyor öyle..illa ki bir sebebi vardır, herhalde sen öyle tiplerden hoşlanıyorsun diye düşünüyor.."

    sağlam kız mı? dostum bana daha ziyade taze kaşar gibi gelmişti ama? allah allah..hadi hayırlısı bakalım..

    "aslında tam tersi" deyip güldüm.. "ben daha oturaklı kızları severim"

    "hımm..valla işte, neyse abi..benim senden ricam, eğer senin ciddi bir düşüncen yoksa kıza daha fazla yaklaşmaman, yanlış anlama sakın abi, ne demek istediğimi anlamışsındır..sonuçta bizim tayfadan o da..birbirinizi harcarsanız hoş olmaz malum"

    alper haklıydı, beni tek şaşırtan ise ceyda ve onun hisleri hakkında vardığı kanılardı,

    "peki ya ayşegül?" dedim yine pis pis gülerek, "ona ulaşım serbest mi? ;)"

    bu da yarı çekingen şekilde gülmeye başladı, "ya abi, ceyda ya ulaşım serbest, öyle anlama da, işte..ne demek istediğimi farketmişsindir be * "

    "anladım anladım ;)"

    "ayşegülü pek tanımıyorum bu arada..ama biraz tuhaf bir kız, nasıl diyeyim, biraz yosmalık var gibi :p daha tam çözemedim yani..bir gariplik var ama hayırlısı diyelim * "

    beni şaşırtan bir gözlem daha..

    oysa ki ben kendi kodlamam uyarınca, ceydayı nispeten hafif, ayşegülü ise tam tersi düzgün bir kız olarak kaydetmiştim zihnime..
    ama alperin gözlemleri aksini söylüyordu..

    acaba arkadaşı olduğu için ceydayı mı kayırıyordu? yoksa benim gözlem ve analiz metotlarımda ekgib ya da yanlış bir nokta mı vardı?

    bu çocuk son zamanlarda epey kafamı karıştırmayı başardı, önce ayşen mevzusu... şimdi bu..
    olaylara değişik bir perspektiften, farklı bir açıdan baktığı kesin..benim henüz göremediği bir açı..
    panpalar son partı olsun birazdan gireceğim part, yorgunum gene bu akşam.. inşallah yarından sonra güzel günler bizi bekler..
    http://fizy.com/#s/1wsnyr

    sonraki gün seyahatin detayları da netleşti, dördümüz bir araya gelip konuştuk filan, ceyda benim gelmeyi kabul etmemden ötürü epey heyecanlı göründü, belli ki önceki buluşmada ayşegülle bilerek yakınlaşmama karşı verdiği tepkiyi unutmuştu bile..

    planlar yapılır ve sözler verilirken, bir yandan da bahaneler bulunmalıydı..sanırım birilerine bahane uydurması gereken tek kişi bendim..

    ebruya, tolgaya..hatta belki aileme..

    yine yalan mı söyleyeceğim?
    önce tolgaya hiç bir şey söylememeyi düşündüm, ne de olsa artık onunda bir ilişkisi ve düşünmesi gereken başka insanlar vardı..1-2 gecelik yokluğumu umursar mıydı? sonradan düşündüm ki her ne olursa olsun, benim en iyi arkadaşımdı, bilmeyi hak ediyordu..beni tek korkutan ise, ebru konusunda duygusala bağlayıp beni vicdan yaptırmaya çalışabilirdi (keza nilayla olan ilişkisinin üzerinde ebrunun da emeği olduğundan dolayı, artık ona da büyük sempati duyuyordu). ailemi bir şekilde atlatabilirdim..hoş telefondan sesimi yalan makinesine sokacak değiller ya aq..

    farkettiyseniz ana problemi görmekten kaçınıyorum... aslında..problem olduğundan da o kadar emin değilim..evet, ebrudan bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım..acaba ona ne söylemeliyim?

    bir cuma gecesi, arkadaşlarıma bir tak demeden, en az 1 geceliğine ortadan kaybolacaktım ve ebrunun muhtemel mesajlarının en az yarısını cevaplayamayacağım gibi, bir de buluşma isteklerini de olumsuz yanıtlamak zorunda kalacaktım..peki..ama işte ne demeliydim ki ona? nasıl bir bahane uydur malıydım..dahası, bahane uydurmalı mıydım? belki de sadece gerçeği söyleyip "arkadaşlarla gidicez öyle" demek yeterli olurdu..hem böylece yalan da söylememiş olurdum..

    beyler, ne yalan söyleyeyim, ben bu teklifi, kafam biraz boşalsın, rahatlasın diye kabul etmiştim ama, inanın daha şimdiden, gidiş, orada geçirilecek günler (ve özellikle geceler) ve dönüş hakkında kafa yormaya, plan yapmaya başlamıştım bile..

    planımızı yaptığımız günün gecesinde, tam tolga da yokken bu konuyu biraz yalnız ve sakin kafayla düşünürüm diyordum ki ayşegülden umulmadık bir mesaj serisi aldım ve durup dururken, rahatına bakmak varken kendini bu komplike ve karmaşık durumlara sokan "ben"e lanet ettim..
    iyi geceler arkadaşlar, bayılmadan yatayım ben.. yarın gece görüşmek üzere *
    takip eden panpalara iyi geceler *

    saat 02.00 gibi başlarız bu gece,

    finalleri olan kardeşlerime yürekten başarılar, incicinin altından kalkamayacağı bir durum değil yani ;)

    görüşmek üzere
    takip eden panpalara iyi geceler, dün gece uyuya kalmışım..
    hayatım gibiliyor desem yeridir, eğer yeterince dayanıklı değilseniz özel sektörden uzak durun.. hadi ondan uzak duramadınız, bari sözlükten uzak durun. ikisi birden motoru yakıyor.

    bu gece bir kaç part atacağım, sabaha okumalık olur *
    rahat batması..
    şeytan dürtmesi..
    zütün kaşınması..

    siz ne dersiniz bilmiyorum, hepsi benim durumum için son derece uygun tanımlar..ama benim bu durum için kullandığım tanımlama farklı:
    Tümünü Göster
    ···
  2. 227.
    +9
    "öteki benin direksiyona geçmesi"

    iyi artık iyi biri olmadığımı biliyorum. aslında, belki de hiçbir zaman iyi biri olmamıştım, zaten içimde yatan bir canavar vardı ve tüm yaşananlar onun uyanışının bahanesi olmuştu.

    asıl acayip olansa bu derece şanslı olmamdı, ceyda-ayşegül-ebru, belki de gün içinde birbirlerini defalarca görüyorlardı, hatta belki aynı minibüse biniyorlardı, yan yana masalara bile oturmuş olabilirler..

    peki ben, biri ile ciddi anlamda sevgili, diğer ikisiyle de baya baya flörtte ama yapmacık şekilde mesafeli bu ilişkiler silsilesini hangi cesaretle ve nasıl böyle sorunsuzca yürütebiliyordum?

    bu kadar hassas dengelerin ve bende olduğuna daha önce şahit olduğunuz "eşşek şansı tesadüfleri"nin mevcut olduğu bu ortamda, nasıl bir gözü kararmışlık ve yüreklilikti sergilediğim? harbi manyak mışım beyler.. öyle böyle değil hemde..
    bu hafta, cuma günü geceden eskişehir e gidiyoruz,

    alper, ilayda, ceyda, ben ve arabayı kullanacak olan henüz tanışmaya vakıf olamadığım, yalnızca adını bildiğim çocuk..

    iki üç gece önceden, telefonumu ve odamın ışığını kapatıp yorganın altına büzülerek, yakınımdakilere uydurmama gereken muhtemel yalanları, gittiğimde nasıl bir ortamla karşılaşacağımı, yolculuğu ve daha pek çok rahatsız edici detayı düşünmeye başladım..

    tolgaya gerçeği söyleyecektim, tek şartım ise o gerçeği nilayla paylaşmamasıydı.. kızların ağzı durmaz malum..

    ebruya da tam olarak olmasa da gerçeği söyleyecektim yine, şehir dışındaki bir arkadaşıma, yine bir başka arkadaşımın kullanacağı hususi araçla gideceğimi güzel bir senaryo ve inandırıcı bir dille destekleyerek sunacaktım önüne,

    çok da zor olmaz diye düşünüyordum, zira sırlarla dolu diğer tayfam ile, beraberce şehirler arası yolculuk yapacak kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordu.. gerçi, benim de bu konuda şüphelerim var ya, neyse..

    evet bu arada ebru artık alper ve diğerlerini biliyor, herhangi bir arkadaş grubumu tanıtır gibi anlattım.. tabi hemen tanışmak istedi, geçiştirmekle yetindim çünkü bu aşamada henüz böyle bir şey çok tehlikeli olur. öncelikle ceyda ile aramızdaki saçma sapan şeyi bitirmem gerek.

    ve bu gezi, bunun için biçilmiş kaftan!

    nasıl becereceğime gelince,

    şimdi düşünün beyler,

    iki seçenek var evde kalacağımız geceler boyunca,

    ya ceyda ile aramızda bir yakınlaşma olmaz, ve böylece ben de buna dayanarak onu ve kendimi "biz bir şey yaşamadık yeaa" tarzı bir düşünceye inandırabilirim.. yine de ebruyla tanıştığında epey kalbinin kırılacağını düşünüyorum, alper dediği gibi ise hele durum, çok daha sıkıntılı olabilir.

    bu seçecek, ebruya karşı olan vicdanım açısından olumlu, ancak ceydaya karşı olan açısından olumsuz bir durum yaratıyor.

    ya da, o gece ya da gecelerde, ceyda ile biraz fazla samimi olacak, alkolün ve gecenin etkisiyle kendimizi kaybedecek ve ben gene muhtemelen sürtünme yolu ile elektrik üretimi gerçekleştireceğim.. sonrasında ise, bu güne kadar bir evin içinde kalıp da yakınlaştığım tüm kızlar gibi, o da benden kaçacak.

    yani bir düşünün, ceyda ile sürtüştük, kız sonra yüzüme bakmadı, elif ile beraber uyuduk, sonra muhabbet kesildi.. ayşenle tepiştik, ne arayan var ne soran malum..

    ee, demek ki bu işlerin raconu bu beyler, ya da ben uyurken filan çok acayip osuruyorumdur, kızlar dayanamayıp kaçıyor da olabilir..

    neyse..

    bu seçenek ise, ebruya karşı olan vicdanımın ağzına sıçarken, ceydadan kurtulmanın daha kolay yoluymuş gibi görünüyor..

    kızlarla yatın, yiyişin, sevişin

    ve ertesi gün yüzünüze bile bakamasınlar

    acaba performansımda mı bir problem var lan? *
    http://fizy.com/#s/1tjuo1

    durumu aileme bildirmeyeceğim, neredesin tsigalko? dediklerinde "iyi yeaaa yurtta oturuyom" ya da "ya öyle çıktık arkadaşlar işte, kordondayız" demek o kadar da zor olmasa gerek..

    tolga ile konuştuk, ben her zaman ki gibi "abi bak yanlış yapıyorsun bla bla bla bla" tarzı boş öğütler ve telkinler bekledim ama durumu beklediğimden sakin ve umursamaz karşıladı..bir iki "iyi düşündün mü kanka?" "ebruya ne diyecen?" filan dedi ama, fazla kasmadı bu sefer. sanırım artık manitası olan bir adam da olmanın etkisiyle, başkasının handikaplarıyla pek ilgilenmeye gerek duymuyor..hani şu "sevgilisi olan erkek rahatlığı ve coolluğu" var ya, aha işte ondan olmuş olabilir tolgaya da..(bana niye olmuyor peki??) bir başka ihtimal ise, nilayla bir araya gelmelerinde baş aktör olduğumdan ötürü kendini bana karşı borçlu ve gece hissediyor da olması. ters bir şey demek istemiyor olabilir..

    her neyse işte..sonuç olarak tolga beklediğimin çeyreği kadar bile sorun çıkarmadığı gibi, ufak seyahatimin detaylarını nilayla paylaşmama konusunda da okey verdi.

    şimdi geriye ebru kalıyordu, onu da basit ama etkili hikayemle saf dışı bırakacak ve sonrasında nihayet, yolculuk ve kalış hakkında planlar kurmaya başlayacaktım.

    beni yine oldukça şaşırtan bir biçimde, ebru da hiç sorun etmedi ve eşelemedi konuyu..erkekler arada sırada böyle uzak arkadaşlarına gidermiş zaten..iyi yapıyormuşum..biraz hava değişimi yapmak iyi gelirmiş..

    vay aq lan? üniversiteye başladığımdan beri beni anal yolla becermekten geri durmayan talihim, artık tersine mi dönmüştü ne?

    beklediğimden çok kolay bir biçimde bu pürüzleri halledince, lanet olası egom ortaya çıkarak "ee olm kocaman adamsın lan sen? kim sana karışabilir ki? ya ne diyeceklerdi zaten? ne sandın?" gibisinden gazlayıp, bunu benim maharetim olduğuna inandırdı..

    aslında haksız da sayılmazdı..ne var lan? arkadaşlarımla, arkadaşlarımın yanına gidiyorum işte..(mi acaba?) bunda karışılacak ya da sorun çıkarılacak ne var?

    yine de her şeyin bu kadar kolay olması içime bir kurt düşürmedi değil..lan acaba beni deneme amaçlı bir oyun mu kurgala... pfff neler diyorum ya saçma sapan düşünceler..bunları hiç düşünmedim sayalım..yok artık daha neler..
    http://fizy.com/#s/2tdgxo

    cuma günü gelip çatana kadar, kalan zamanlarda diğer detaylar hakkında düşündüm,

    e abi, sonuçta, hiç tanımadığım bir adamın arabasında,
    ne kadar tanıdığımı bilemediğim insanlarla,
    hiç tanımadığım bir ortama,
    hiç bilmediğim bir şehre gidiyorum..

    zaten düşünmezsem anormal olur..

    bir parçam, "tak mu vardı şimdi yani aq, ne işin var oralarda" dese de, ondan daha büyük bir parçam "iyi olum işte, memleket görürsün, insan tanırsın..hem belki çakış yaparsın ;)" diyerek diğer felaket tellalı sesi bastırıyordu..

    beyler, siz de farketmişsinizdir ki, geçen yıldan bu yana epey büyük bir kişilik bölünmesi ile karşı karşıyayım..bir yanda beni devamlı uyaran bir iç ses, öbür yanda artık neredeyse içimden fırlayıp karşıma dikileceğine inanmaya başladığım "öteki ben"..bu iki taraf geçtiğimiz yıl kıyasıya savaşmış, o savaş, beni de, etrafımdakileri de tüketmişti..

    neyse ki artık savaş bitti, sınırlar çizildi..sorun ise, savaşı kazanan tarafın yanlış taraf-kaybetmesi gereken taraf olduğu düşüncesini bir türlü aklımdan atamamam..
    @2904 selamlar panpam, yalnız olmadığımı bilmek güzel ;)
    Tümünü Göster
    ···
  3. 228.
    +8
    sonra bir de şu hala uzlaşmaya varamadığım konu var tabi.. alperin istemenden de olsa yarattığı kafa karışıklığı, hala beynimin içini tırmalamakla meşgul. bu gezinin bana iyi geleceğine olan inancımın nedenlerinden biri de kafamdan bu konuyu uzaklaştıracak olması. çünkü bu benim için çok kritik beyler, bilemezsiniz..ve cevabı öyle lap diye bulunabilecek bir şey de değil.. yaşayarak görebileceğim bir şey ancak...

    sabırlı olmalıyım..age of empireste, adım adım explore edilen haritalar gibi, kendi içimdeki bu oluşumu da deşifre etmem gerek.. sabırlı ve son derece dikkatli olmalıyım, en ufak bir subjektif yaklaşım, beni tamamen yanlış yönlendirebilir ve yanlış sonuca zütürebilir..

    umarım ayşeni gerçekten sevmişimdir... ve beni bu denli kızgın-nefret dolu hale getiren şey de ona sahip olamama duygusu, ona olan sevgimin büyüklüğüdür..

    aksini düşünmek bile istemiyorum..bu bozukluğun (binlik diyerek övmeye çalıştığımız kaypaklık hali) içimde default olarak bulunduğunu düşünmek bile beni ürpertiyor... onca sene iyi çocuk tsigalko olarak yaşa, sonra birden bire, öyle şeyler olsun ki hayatında, bir an da bir kaç kızı idare etmeye, arkadaşlarına menfaatleri için değer vermeye ve insanları küçümser tavırlara girmeye başla..

    yo..bunun orjinal halim olduğuna inanamam.."öteki ben" dediğim şeyin aslında gerçek kimliğimi temsil ederken, gerçek sandığım kişiliğimin sadece onu gizlemek için üzerine örülüvermiş bir kılıf olduğu düşüncesi çok ama çok acı..20 yılı, yalandan mı yaşadım yani ben şimdi?
    ···
    1. 1.
      0
      Özet geçsene hacı çok uzun amk okuyamam. Minenin teklifinden sonra kısa bi özet atsana.
      ···
  4. 229.
    +2 -1

    evde değilim kardeslerim affedin, eve gidersem yazarim, gidemezsem yarin 10 degil 30 sayfa yazarim

    ···
    1. 1.
      0
      Bekliyorum
      ···
  5. 230.
    +1 -2

    GELEMEM DiYORDUM AMA iŞiM BiTTi PANPALAR, BAŞKASININ HiKAYESiNDEN PRiM KASIYORMUŞ GiBi GÖRÜNÜYORUM BiLiYORUM, ÇÜNKÜ ÖYLE YAPIYORUMDA KONUMUZ BU DEĞiL. YARIN TÜM HiKAYEYi YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM. NEYSE UZATMADAN HiKAYEYE GEÇEYiM.

    ···
  6. 231.
    +9
    bugün, o gün..

    sabahtan alt sınıf ile derse giriyorum..

    alperle bir kez daha konuşup okeyleşiyoruz..

    ceyda tuhaf haller içinde.. sanki uzun zamandır olmasını beklediği bir şeyin artık gerçekleşmek üzere olmasının verdiği bir rahatlık ve kendinden eminlik var hareketlerinde.. bugün, çok da samimi ve pozitif davranmıyor bana.."nasılsa zütürücem oğlum ben seni önümüzdeki gecelerde.." mi diyor acaba kendi kendine?

    zütür ceyda.. zütürdüğün yere gelirim..ama sonrasında o yolu yalnız dönersin..

    ayşegülle oturuyoruz gene.. bana o kadar içten davranıyor ki, neredeyse utanıyorum yapmacıklığımdan ve hesapçılığımdan.. ders filan çoktan beridir yalan zaten..ne için geldim şu sınıva, neler becerdim..

    sahi, nasıl becerdim? *

    bu sorunun aklınıza gelip gelmediğini bilmiyorum.. gelmiş olması muhtemel, çünkü ben olsam "lan bu adam böyle her tanıştığı kızı nasıl ayarta biliyor, nasıl üzerlerinde etkili oluyor? amk, kimsin lan sen gibik?" diye sorardım yani..

    hayır elbette her tanıştığım kızın üzerinde etkili olduğum filan yok..ya da her tanıştığım insanın.. hikayemiz, konusu ve teması itibari ile, sadece bu etkiye maruz kalanları size tanıtıyor çünkü. yani eğer üniversitede tanıştığım her kızı, girdiğim her ortamı yazmaya kalkarsam, bu hikayeyi sittim sene bitiremeyiz.. yanlış anlamayın, bu ben olduğum için değil, sizin hayatınızda da böyledir, çünkü hepimiz, her gün yeni insanlarla etkileşime girmekteyiz, hiç birimiz hepsini birden yazamaz, anlatamaz..

    yalnızca bize lazım olanları yazmak, paylaşmak yeterli..

    ve tabi sonra şöyle de bir durum var, pek etkilemeyi başardıklarımı nasıl ağa düşürüyorum? sonuçta onlar kız, öyle değil mi? bu kadar kolay olmamalı?

    yoksa kolay mı?

    paylaşayım..
    beyler, ahkam kesmek haddime değil, biliyorsunuz ki bu hikayenin başından beri sadece tavsiye veriyorum ben.. bunları da öyle görün isterim..

    pek çok forumda ve inci sözlük bünyesinde de bu konular hakkında pek çok şey yazılıp çiziliyor, bu konu üzerine kitaplar filan çıkarılıyor, insanlar ciddi ciddi kafa yoruyorlar..

    bu konular, yani "kadınları anlamak" ya da "kadınları tavlamak" vb. son derece ciddi olmakla beraber, epey değişken ve öyle üç bilinmeyenli denklem filan da değil.

    değişken diyorum, çünkü hakikaten de öyle.. kadın tipleri, hadi kadını da geçtim, insan tipleri (karakter olarak tip yani), o kadar çeşitli ve o kadar geniş bir parabolize gösteriyor ki, beş parmağın beşinin bile bir olmadığı şu dünyada, oturum da onları birbiriyle aynı olmasını bekleyemezsiniz..

    hatta onları kategorize bile etmek pek mantıklı değil.. çünkü ortaya çıkabilecek grup sayısına inanamazsınız.. yüzbinlerce kadın karakteri çeşidi olabilir.. dolayısıyla yüzbinlerce farklı insan karakteri.. hatta belki milyonlarca..

    o nedenle, bir kere karşımızdaki varlığı özel ve eşsiz olarak algılamamız gerekiyor, yani

    "kadın işte abi yeaa" şeklinde cinsi bir ayrımcılık, ya da

    "kaşar işte aq" gibi genel ve yüzeysel bir niteleme ile bir yere varamazsınız..

    her kadın, her insan, okunması gereken bir kitap, dolaşılması gereken bir şehir gibidir.. kapağına ya da kaldırımlarına bakarak onu tanımak ve hakkında yorum yapmak son derece banal bir yaklaşım olur.

    misal, kadınlar diyoruz, tamam, annenizi düşünün? kusura bakmayın anaları konuya dahil ettik ama amacım kötü değil.. sadece düşünün..

    pek çoğunuz için, hala şu yaşınızda adam olmanıza rağmen, onlar gözünüze birer melek, eşsiz bir sevgi timsali olarak geliyor..onu çok seviyorsunuz, hem de artık ihtiyacınız olmadığı halde..eh, bebek değilsiniz, emziremez, çocuk değilsiniz, düşüp dizinizi kanatınca tentürdiyot da sürmesi gibi durum yok.. ergen değilsiniz, telkin vermesine de ihtiyacınız yok?

    o halde neden onu hala seviyor ve ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsunuz beyler?
    çünkü o sizin anneniz.. gözleriniz açtığınız beri, pardon, daha gözleriniz oluşmamışkenden beri yanınızda.. sizi ilk o aldı kucağına, ilk kez o okşadı yanağınız, ilk kez ona gülümsediniz, ilk sözünüzü belki de o duydu..ilk adımınıza şahit oldu..

    kim bilir, belki de ilk o şahit oldu, ilk kalp kırıklıklarınıza... ilk düştüğünüzde o kaldırdı..
    anneniz..

    ve o da bir kadın.. hani şu devamlı üzerinde atıp tuttuğumuz ve çözmesinin imkansız olduğuna kanaat getirdiğimiz varlık... hani şu her üç başlığın ikisinde gördüğümüz "hayat giben" cinsten bir varlık..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 232.
    +4
    evet.. anneniz, annenizin, yani o kadının çözülmesi zor bir yanı var mı sizce? sizi çok seviyor..siz de onu.. olay bu kadar basit..

    öte yandan bütün ergenlik dönemiz boyunca, hatta belki de hala, komşunuz berkecanın ın annesi dilay hanım ın kalçalarını düşünüp otuzbir çektiğinizi de biliyorum..

    hatta belki de daha iyisi, apartmanınızda güzel vücutlu bir komşu kızı bile varmıştır..o zaman hem onu, hem de dilay hanımı düşünürsünüz ne güzel..

    ee? anne diyorduk? kadın diyorduk? çözdük diyorduk?

    ne oldu beyler?

    ne değişti?

    ikisi de kadın değil mi? ikisi de aynı cins, aynı kümenin elemanı.. aynı rengin morciverti..ne oldu?

    demek ki o kadar da basit değilmiş.. öyle kategorilere ayırmamak gerekiyormuş..

    işte o yüzden, kadın, erkek fark etmeksizin, her bir insana ayrı stratejilerle yaklaşmalı ve onu fethedilmeye değer görüyorsanız, farklı yollar denemelisiniz demektir..

    ve işte o yüzden.. sakın bana "kadınları çözmek için 100 altın kural" vb. kitaplarla gelmeyin..

    kuralları kendiniz belirlersiniz.. kendiniz uygularsınız..

    ve bu kurallar, karşınızdaki her insan için farklılık gösterir.. bunları oluşturmak ve düzenlemek ise zamanla alışacağınız bir şey..

    unutmayın, siz kendi annenize karşı katıksız ve saf bir sevgi besleyip, komşunuzu ferre malzemesi yaparken, komşunun oğlu da boş durmadı..

    acı ama gerçek..

    peki biz, asıl hedefimiz olan, hormonlarımızın ve yaşam felsefemizin gereği kazanmamız gereken dişileri nasıl elde edeceğiz? bu kadar kafa yoracak bir durum var mı ortada? kendimizi bu denli harap etmeye değer mi? bu kaleleri ele geçirmek sahiden bu kadar zor mu?

    hım.. elbette her insanın, -en şekerden olanının bile- kendine göre zorlukları vardır..ama en zor kapıları bile açmanıza yardımcı olabilecek, bir takım temel anahtarlar da vardır..

    işte biz de bu nedenle, karşımızdaki kadınları özel olarak ele alacak, ama onlarla etkileşimimizi, genel anlamda, her 10 insanın 9 unun üzerinde işe yarayan taktiklerle başlayacağız..

    yani önce işin kabasını almak gerekiyor... önce bilindik şekilde bir zımparamızı yapacağız, sonra karşımızdaki insanın karakterine göre bir güzel işleyeceğiz motiflerimizi..

    biz erkekler ise, malesef genelde bu kolay olan, genel olan başlangıç-giriş kısmında takılıyoruz..ah..ah..bir tanışabilsek? bir tanıtabilsek kendimizi??

    neler yapacağız neler..ama bir türlü o giriş kısmı olmuyor, değil mi beyler?? bizi tanısalar, çok severler oysa ki..

    o halde bizi tanımalarını sağlamalıyız..
    panpalar, birazdan son partımı da gireceğim,

    şu kadınları tanıma ve tanışma kısmına genel bir bakış atalım, gerçi zaten hikayenin başından beri, çaktırmadan bu tip mesajlar vermeye çalıştım, anlattıklarımla paralel olarak, ama bu mevzuyu biraz daha açmak istedim.. zaten yine devam ettikçe bu konular hakkında konuşuruz..
    http://fizy.com/#s/1ah03y

    peki..onları özel düşünecek ama giriş kısmını genel yollarla aşacağız demiştik..

    eh, mektuplarda bile öyle değil midir? her zaman "sevgili bilmem kim" diye başlarız..sonra klagib şekilde hal hatır sorarız..mektubun asıl içeriği ise ortadaki paragraflardan itibaren başlar.

    o zaman bizim de insanlarla asıl ilişkilerimiz, yani zımparalanmış tahtanın üzerine motifleri oymaya başladığımız zamanlar, daha sonra gelecek..biz önce bir ağacı keselim, dallarını budayalım hele..

    bir kızdan hoşlandığınızı düşünüyorum..bunda utanılacak bir şey yok..ayıp ya da günah değil..suç da değil?
    peki, bu kız tam olarak hayatınızın neresinde bulunuyor? size olan mesafesi, ulaşılabilirliği ne?

    televizyondaki bir karaktere mi aşık oldunuz?

    yoksa metroda gördüğünüz, bir önceki durakta inan sade güzellikteki genç kıza mı?

    belki de sadece bir kaç sıra çaprazınızda oturan sınıf arkadaşınıza aşık olmuşsunuzdur, benim gibi.

    aynı iş yerinden biri mi?

    ya da hep aynı otobüse denk geldiğiniz biri?

    bu kız nerede beyler? önce bunu bir görmenizi istiyorum..ona ne kadar uzaksınız? o size ne kadar yakın?

    neden bunu sorguluyorum biliyor musunuz? çünkü, genelde bir insan, karşı cinsten birinden hoşlanır ve onun nerede olduğunu anlamak ve aldırmaksızın, kendisini fark etmesini bekler..e iyi de salak, hoşlanan sensin? sence kendini fark ettirmesi gereken de sen değil misin? yani, öylece beklemeyi düşünmüyorsun değil mi? ona baktığını görsün diye..

    kesişmek denilen kavramla başım pek hoş değil beyler..kusura bakmayın..ufak ego tatminleri dışında bir faydası olmadı yani bana..ha ben hatunu gözümle giber, boşaltırım, sonra da o benim ayağıma gelip "ne olur beni ye" der diyorsanız, orasını bilemem..

    ama eğer bir kızla ciddi ya da gayriciddi anlamda bakışıyorsanız, onun devdıbını da getirmeniz gerek..yoksa onun için, günde en az 10-15 kez rastlaştığı sıradan hıyarlardan farkınız kalmaz.

    neyse..

    hoşlandığınız kadının nerede olduğunu belirleyin demiştik..benim bu konudaki şansım, etkileştiğim kızların hep yakın çevremde, girdiğim ya da girmek üzere olduğum ortamlarda olmasıydı..
    yani hiç öyle uzaktan uzağa bakarak, "aahh ulan ahh" demedim. gerçi..ah ulan ah dediğim de pek olmadı ya neyse..

    o yüzden, kusura bakmayın ben uzun menzilli çalışmalardan anlamam..en fazla orta menzil..ki ona da yakınlaşmak gerekir,

    yakın çalışmak şart..

    ayşegül üzerinden örneklendirmek istiyorum,

    ne demiştim en başta onu anlatırken "hoş bir kız, onunla tanışmam gerektiğini bana hissettiren bir kız"

    peki o neredeydi? arka sıramda..ben ne yaptım?

    etkileşim için fırsat kolladım, bu, o sefer bir imza kağıdı sayesinde oldu..başka sefer yere düşen bir kalemin alınmasıyla ya da derste sorulmuş zor bir sorunun çözümü için ortak fikir yürütürken de olabilirdi..

    yakın mesafenizde bulunan ve tanışmak istediğiniz bir insanla milyon çeşit yolla tanışabilirsiniz..o nedenle, yakına girmek şart

    uzaktan, her üç erkeğin ikisinin yaptığı gibi, sadece onları kesen saplarız..ama yaklaştıkça görüntülerimiz netleşiyor, bizi dikkate almaya başlıyorlar..

    peki bizi fark eden insana biz ne yapmalıyız? (hele de bu kişi hoşlandığımız insan ise!)
    çok basit beyler? çok ama çok basit..ufak bir selam, onu fark ettiğinize, onun sizi fark ettiğini fark ettiğinize dair, küçük bir işaret..ama son derece masum..göz kırpma yavşaklığını ilk an için sağlıklı bulmuyorum.

    selam verin, deyince, kulağa basit geliyor, ama çok üzgünüm ki bunu şimdiki nesil, hiç biriniz yapmıyorsunuz..zira hepimiz king iz, hepiniz king siniz..

    selam verirsek belki fiyakamız bozulur..biz niye veriyoruz ki? o versin...

    evet..şimdi anladınız..o kadar da basit değil. çünkü yapmıyoruz..neredeyse unutmuşuz..insanlarla göz göze gelmenin, onlara gülümsemenin, onlara "günaydın!" demenin bile zor geldiği bir zamanda yaşıyoruz..gözlerimiz tv ekranına ve monitörlere bakmaya ve onların tepkisizliğine o kadar alışmış ki, karşımızda canlı bir organizma görünce garipsiyoruz..

    selam verin..
    gülümseyin..
    göz göze gelin..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      amk bu bölümleri okumaktan gına geldi ne edebiyat yapmış amk bunalttı
      ···
  8. 233.
    +7
    gülümsemenin pek çok kapıyı açtığını düşünüyorum.. hayatım boyunca güler yüzlüydüm..(şu karanlık üni 1 i saymazsak tabi..) ve bunun bana, normalde kazanamayacağım artıları sağladığına inanıyorum. sadece karı-kız konuları olarak düşünmeyin.. hayatın her alanında, pozitif olmak ve gülümsemek (ki benimki bir-iki sene öncesine kadar sadece rol icabı idi) size ekstra şeyler katabilir-kazandırabilir.. derslerinizde, işinizde, ailenizle olan ilişkilerinizde..

    pozitif olun.. gülümseyin..gülümsemek hala bedava..

    kendinizi kasmayın.. hele hoşlandığınız kıza karşı hiç kasmayın.. demesi kolay tabi, diyorsunuz, haklısınız..ama inanın bana, dışardan çok kötü görünüyor..

    bunun yerine ona düzgünce, adam gibi selam verin, gülümseyin.. eğer hıyar değilse o da gülümser.. böylece siz de biraz gevşersiniz..

    konuşun.. demin de dediğim gibi, "günaydın!" iyi bir seçim olabilir ya da sıradan bir "selam" bile işinizi görecektir..bu kelimeleri o kadar uzun zamandır kullanmıyoruz ki, artık onların gücünü unutmaya ve hatta küçümsemeye başladık.

    şahsen ben, kız olsam * , yalnız olsam ve biraz göz aşinalığımın olduğu eli yüzü nispeten düzgün bir çocuk, -sınıfımdan olabilir, minibüsümden olabilir, yakından bir yerlerden gelip benimle aynı ortama girmesi yeterli- bana gülümseyerek selam verse, "günaydın" dese,
    hoşuma gider.. hele bir de gün içinde bir şekilde pozitif muhabbet, belki de ufak bir tanışma, isimlerin öğrenilmesi, çıkışta dilenen bir başka güzel dilek daha (iyi akşamlar-görüşürüz vb.) olsa..

    bu durumda ne olur dersiniz? cevabı, bir şekilde sormuş bulunduğum kızların ağzından duymak ister misiniz?

    "yani, o gece yatağıma uzanınca öyle bir aklıma gelir illa ki..etkilenmiş olmam gerekmez, sonuçta karşı cinsten yeni biriyle tanıştım..iyi de birine benziyor.."

    evet..zor mu?

    insanlar selam vermekten, onların gözlerinin içine bakmaktan, onlara gülümsemekten ve adam gibi bir iki laf etmek o kadar zor mu beyler?

    o kadar zor olmamalı, değil mi?

    o halde, şimdi lütfen yapın bu dediklerimi, tanışın onunla.. adını öğrenin, şayet hala bilmiyorsanız.. güzel bir kaç şeyden bahsedin (derslerden bahsetmeyin amk), şehirleriniz mesela.. konuşurken gülümseyin.. içten olsun.. ayrılırken de iletin iyi dileklerinizi.. bugün yeni bir insan tanıdınız, o da sizi tanıdı..ve bu gece, az ya da çok, bir parça ya da tamamen.. aklının bir yerinde ya da her yerinde, siz olacaksınız.. çünkü kural bu, olay da bu..aşık olan, seven, sevebilen, hoşlanabilme özelliği olanlar sadece erkekler değil..ve bazı talihsiz örnekler dışında, karşınızdaki kadınların da, doğru adama verilmek üzere saklanmış ya da çoktan bozdurulup harcanmış bir kalbi var..

    tek yapmanız gereken, biraz kendiniz olmak, insanlığınız hatırlamak ve karşınızda da bir insan olduğunun farkına varmak. bana göre beklentisiz (görünen) bir şekilde verilen içten bir selamın, masum (görünen) bir gülümsemenin ve sorulup yanıtlanacak bir kaç küçük sorudan fazlası değildir bir insanla tanışmanın giriş aşaması için gerekenler.. eğer derseniz ki, "tsigalko, sen yetkili bir abiye benziyorsun, gizli formülün nedir?" bundan fazlası değil.. sorun ise, bunu yapmaya yapmaya unutur olmamız..hor görmeye başlamamızdır.
    o kadar da imkansız değil.. çözülmesi imkansız bir fizik problemi değil..
    onlar kadın,
    bizler erkek..
    biribirimiz için yaratıldık
    ve temelde aynı şeyi istiyoruz..

    rammstein in de dediği gibi,

    "you have a pussy,
    ı have a dick,
    so whats the problem?
    lets do it quick!"

    yani..bu örnek buraya pek olmadı sanırım ama olsun..siz beni anladınız..*

    not: bir de lütfen şu kızın sap olduğundan emin olun dıbına koyim ya..gidip başka şehirde ilkokul-lise aşkı olan karılara abayı yakıyorsunuz, sonra hayatımı şöyle gibti böyle gibti...
    takip eden panpalara iyi geceler, bu gece sosyal mesaj vermekle geçti.. biraz doluyum bu konularda çünkü etrafımda hemcinslerim bu yüzden acı çekmeye devam ediyor.. başınız ağrıdıysa affola, faydası olacaksa ne mutlu bana,

    hikayeye müsait olduğum tüm vakitlerde devam edeceğim, eskişehir bizi bekliyor.. *
    iyi geceler panpalar,
    bu gece saat 02.30 gibi başlıyorum, bu sefer sıkıntı olmaz diye düşünüyorum ;)
    herkese tekrardan iyi geceler çok kalamazsam kusuruma bakmayın bu gece
    ..yandan asmalı, lacivert nike spor çantamı bir kaç çift çamaşır, yağmurluk, şarj aletleri, kişisel temizlik eşyaları ve kalın kıyafetlerle doldurmuş, bir başka poşetin içine de su-bisküvi vb. tıkıştırmıştım. yolculuklarda hazırlıklı olmayı severim, yanımda her daim yiyecek içecek, şeker sakız filan bulunur. hayatı kontrol etme amaçlı bir başka saplantım daha işte..

    tolgayla vedalaştık, "gezdiğin yerleri bana da anlatırsın artık" dedi,

    "aga valla pek kültürel bir gezi olacağını düşünmüyorum da işte, barları kafeleri anlatırım anlat dersen * "

    "hehe hadi bakalım, dikkat et kendine"

    "eyvallah kardeşim"

    saat on civarı olmalı, gece yolculuklarını severim, ama sadece babamın arabasında ya da kamil koç otobüsündeyken.. hiç tanımadığım ve şöförlüğünü bilmediğim bir yaşıtımın arabasındayken değil..

    içimdeki tek sıkıntı yolculuğun kazasız belasız geçip geçmeyeceği.. diğer şeyleri o kadar da takmıyorum aslında..yok yeni insanmış, yeni ortammış..pek utangaç bir adam sayılmam, kendime güvenim de sonsuz..ee o halde gittiğimde karşılaşacaklarım hakkında kaygılanmama gerek yok, değil mi? gidebilsek (ve dönebilsek) yeter.

    çocuklarla buluştuk, cihan denen elemanla da tanıştım orada, uzunca boylu, esmer, sıradan ve pozitif görünüşlü bir tip, sizden bizden biri gibi yani.

    ben önde gidebilirim dememe rağmen alper arkada kızlarla kalmam konusunda ısrar etti, muhtemelen ceydanın işi..

    arka koltuğun solunda, şöför mahallinin arkasında ben, yanımda-ortada ceyda ve en sağ köşede de alper in suratsız sevgilisi ilayda.. yerlerimize yerleştik, araba çalıştı. tanıdık yollardan, bilinmedik bir yöne doğru ilerlemeye başladık.

    yolculuk yaklaşık 7 saat sürecekmiş, eskişehir merkeze gidiyoruz. sabaha karşı orada olacağız.
    bordo fiat palio ile yola çıktıktan 5 dakika sonra ilayda kulaklıkları takıp kendi dünyasında kaybolmayı seçti..biz arkada ceyda ile, önde de alper cihan ile çene çalmakta, arada birbirimizin muhabbetlerine dahil oluyoruz filan.. ortam beklediğimden güzel, eleman da iyi kullanıyor, bir rahatsızlık hissetmiyorum, sordum:

    "dostum sen, ne zamandır araba kullanıyorsun, baya iyisin * ?"

    "geçen yıl aldım ehliyeti ama epeydir kullanıyorum ya, 1 senedir resmi, bir kaç senedir gayriresmi diyelim ;)"

    iyi iyi.. gazetede "üniversitelileri aşırı hız soldurdu" minvalli 3. sayfa haberlerine çıkma korkum da epey azalınca nihayet yaptığım kaçamağın keyfini çıkarmak için kendimi motive etmeye başlamıştım,

    arkadaşlarımla şehirler arası bir gezi yapıyorum lan? ne güzel işte, öğrenci şehrine gidiyoruz, ortam güzel olacak, kafam dağılacak, gevşeyeceğim.. daha ne?

    sabah biraz soğuk davranan ceyda, yanımda bıcır bıcır öterken ben de elimden geldiğince içten görünmeye çalışarak sohbetine ortak olmaya çalışıyor, sık sık gülümsüyor, arada espirilerimle onu da güldürüyorum.. böyle anların bazılarında neredeyse üzerime çıkarak fazlaca samimi görüntü vermemize neden oluyor. cihan zaten bizi manita sanmıştır herhalde, alper de arada ceyda koptukça arkaya bakıp çaprazdan benimle göz göze geliyor.. uyarır ya da kızar gibi bir hali yok, daha çok "aga gözünü seveyim bak" der gibi, gülümsemesi ise "vay vay vay aq" ünlemiyle paralel..

    neşeli ve enerjik geçen ilk saatlerin ardından kızlar uyudular, alperin de epey pili azaldı,"gözlerimi dinlendiriyim aga" diyor..ben hala ufak huzursuzlukları ve ceydanın vücudunun önemli bir kısmını üzerimde taşıdığım için pek uyuyacak bir modda değilim, bu sefer cihanla muhabbete başladık, nedir ne değildir, birbirimizin hakkında bir şeyler öğreniyoruz işte.. şehirde başka bir üniversitede fen bilgisi öğretmenliği okuyor, futbol oynuyor, özel zevkleri olan biri: balık tutmak ve kayak yapmak bunlardan bazıları..ben daha hayatımda elime olta almadım aq * bursaya gelmiş daha önce, uludağda kaymış, heykeli ve altıparmağı öve öve bitiremedi, ama kendi şehir kadar güzel olmadığını da ekledi..ah şu izmirliler *

    muhabbeti kasmayan bir çocuk diyebilirim, başta da söylediğim gibi, pozitif bir kere..

    kütahya sınırından biraz sonra biraz mola verdik, kızları uyandırdık, alper gözlerini dinlendirmeyi bıraktı, ben de biraz hareket edip kaskatı olan vücudumu gevşetmeye çalıştım, sağ tarafım felç olmuş durumda. anladım ki şu "kızın erkeğin omzunda uyuması" fantezisi sadece filmlerde romantik, gerçek hayatta ise kısmi felce neden oluyor, uzun süreli denemeyin.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 234.
    +4
    "yolun yarısından fazlasını geldik sayılır"

    "iyi ya, heralde sabah 6 gibi filan orda oluruz?"

    "aynen"

    "napıyorlar, beklemezler herhalde?"

    "yok uyanık olur onlar, biliyorlar ne zaman geleceğimizi"

    erkekler arası konuşmayı bitirip yeniden yola çıkmak için yerlerimize geçtik, ceyda;
    "ayy uyumuşum yaa * rahatsız olmadın inşallah?" diyerek sevimlilik yapmaya çalıştı, ben de her zamanki gibilesi centilmenliğimle,

    "yok yok önemli değil * " diyerek kızın cesaretini tazeledim.

    yolun geri kalanında kimse uyumadı, bu kez ben biraz dalmışım sanırım, gözlerimi açtığımda ceyda ile koyun koyuna vaziyette hafifçe ışımaya başlamış bir havanın aydınlığında, sıklaşmaya başlamış yerleşim birimlerinin içinde ilerliyorduk. uyandığımı gören alper,
    "az kaldı abi ;)" dedi. eskişehire sınırını geçmişiz sanırım.

    başımı doğrultup çıldır çıldır bana bakan ceyda ile de göz göze geldik, gülümsedi, "uyusaydın ya az daha * " dedi..
    yeter bu bana gibisinden göz kırptım. daha şimdiden fazla mı yakınlaşmıştık dersiniz?
    aynı evde geçirmemiz gereken en az bir gece daha var ve ben hala size bahsettiğim seçeneklerden hangisinin gerçekleşmesinin hayırlı olacağını kestiremiyorum..
    nihayet eve varmıştık,
    iki sakin babacan görünüşlü tip karşıladı bizi, recep ve uğur. şansıma mı böyle oluyor yoksa nihayet normal insanlarla karşılaşmaya başladım da ondan mıdır bilmem ama bu aralar kiminle tanışsam bana son derece olumlu intiba bırakıyor.. belki de çok kötü geçirdiğim ve etrafımdaki insan müsveddelerinin yüzünden iletişim yeteneğimi neredeyse kaybettiğim geçen yılın acısını çıkarıyorumdur.

    saç sakal birbirine karışmış, üzerlerinde eşofmanlar, yarı incin ve oldukça samimi görünen bir salona doğru bizleri buyur eden bu tipler de bana son derece sıcak gelmişti işte. böyle olması lazım abi, öğrenci evi, öğrenci hayatı.. tatlı bir incinlık, hafif bir mayhoşluk, biraz vurdumduymazlık.. rahatlık, rahat olmak lazım.. kasmamak lazım..

    peki niye şaşırmıştım ki böyle olmasına? ne bekliyordum ki? herhalde herkesi benim gibi kasıntı sandığımdan olsa gerek, böyle soğuk, itici, aşırı düzenli bir ortam, kelimelerin dikkatle seçilmek zorunda olduğu, gergin muhabbetler filan umuyordum..
    vay aq ya..neredeydi bu insanlar geçen yıl?
    ben kendi sınıfımda bile selam verecek yüz göremezken, daha adımı bile bilmeden bana gülümseyim, "buyur baba geç" diyen bu neşeli tipler, neredeydiniz lan?

    ben kendi karanlığımda boğulur ve etrafımdakilerin duvarlarının arasında kaybolurken, dünyada böyle insanlar da olduğunu, dahası, dünyanın büyük kısmının böyle insanlardan oluştuğunu unutmuştum resmen..

    bir kez daha anlıyordum ki gerçekten çok kötü bir sınıfa düşmüştüm beyler.. resmen seçmece tiplerin arasına atılmıştım.. yani bilerek yapsan denk getiremezsin o kadar idiotu bir araya aq..

    küçük bir sohbetin ardından cihan, kız arkadaşına gitmek üzere aramızdan ayrıldı, biz yol yorgunları ise bize gösterilen yerlere uykuya dalmak üzere kendimizi bıraktık..
    yok mok uyumam diyordum ama çok yorulmuşum beyler.. yatış o yatış..taa öğleden sonra uyandım.
    bu ilk günün büyük kısmının uyku ve tanışma ile ziyan olacağı belliydi zaten. günün gecesinde ise eğlencemize başlayacak ve pazartesi sabahına kadar sürdürecektik.

    evet, bu gece, yani cumartesi ve bir sonraki gece buradayız, ardından pazartesi öğlen yola çıkıp akşdıbına da şehrimize geri dönmüş olacağız. haftanın ilk günü okula gitmekten feragat etmiştik böylece.

    ben başkasının evinde filan aşırı derece rahatsız olan bir tipim beyler, çok çekinirim, daha öncesinde kendime ait olmayan evlerde geçirdiğim geceler bunun aksini kanıtlamaz çünkü oralarda bulunma sebeplerim çok başkaydı biliyorsunuz. burada ise çok daha arkadaşça bir ortam var ve ben her ne kadar sıcak ve samimi olarak bahsetsem de, yabancı bir ev beni her zamanki gibi son derece germekte.
    evin üç odası ve bir salonu var, normalde uğur, recep ve başka bir eleman daha kalıyormuş ancak o bu haftasonu için ailesinin yanına gitmiş, alperle filan ortak arkadaş değiller.

    alper, bu ikisini dershanede tanıyor, 2 yıl aynı yere gitmişler, ve tahmin edebileceğiniz gibi alperin geçen yıl yaşadığı zor zamanlarda da yanında bulunan insanlardan ikisi onlarmış.

    arkadaşlıkları o yüzden bu denli güçlü olmalı..
    ne demiştik, bizleri mutluluklarımızdan ziyade, acılarımız bağlar birbirine.. eğer mutluluklar ve sevinçler, uhu ile yapıştırılmış bir bağ gibi ise arkadaşlar arasında, acılar çivi ile çakılmış gibidir.

    çok daha sağlam.. çok daha uzun ömürlü..

    bu iki salaş ve iyi çocuk modundaki elemanın da sevgilisinin olması beni biraz şaşırtmıştı, bana daha ziyade pc başında dota oynayıp smalville izleyen asosyal tipler gibi gelmişlerdi. yok tamam yani, iyi çocuklar, bir şey demiyorum ama, ne bileyim, sanki bu adamların sanki karı kıza şansı pek tutmaz gibi bir havaları vardı.

    bu arada recep ciddi anlamda noel babaya benziyor, yani onu bir 50-60 yaş gencine *

    akşam eve söylediğimiz fast foodvari yemeklerimizi yedikten sonra bir araya toplanmış ve gece eğlencesine hazırdık, biri meçhul olmak üzere, dört çift..

    bakalım kaçacak hiç bir yerimin olmadığı bu gece, bana karşı olan düşünceleri malum olan ekürimle neler yapacağız..

    kendimi kontrol etmem lazım.. dahası, onu da kontrol etmem lazım.. kontrol dışı bir şey yaşamak vicdanımı epey sıkıştırır.. bunu ebrunun attığı mesajlar sayesinde daha da iyi anlıyorum,
    anlayışlı sevgilim, kısaca halimi hatrımı sorduktan sonra, beni rahatsız etmemek adına kısa kesmiş ve trip atmaktan uzak bir şekilde, imasızca "iyi eğlenceler" dilemişti..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 235.
    +5
    bu şehrin ndıbını az çok herkes duymuştur,

    ama ne yalan söyleyeyim, gidip görmedikçe bu övgünün kaynağına vakıf olamazsınız.. bana izmiri, hatta bursayı aratmayacağını hiç düşünmezdim (en azından ilk görüşte) havalar o pek sıcak sayılmaz, kasım-aralık ayları geldi çattı..ama yine de şu sokakları dolduran cıvıltılı kalabalığa bakıyorum da, sanki bundan etkilenmiyor gibiler..
    benim kaldığım süre boyunca gördüğüm iki tane barlar sokağı var, şimdilerde adına üniversite caddesi denen bir yer var, harika, mini taksim desem abartmış olur muyum bilmiyorum.. kafeler, irili ufaklı publar, hatta gece kulüpleri.. restoranlar..

    dıbına koyduğumun yerinde o kadar çok seçeneğiniz var ki, bir ara ciddi ciddi kıskanır gibi oldum.. tamam, benim takıldığım yerler de güzel, sonra bir kere kordonu var, denizi var eyvallah ama, sanki buraları sadece gençliğe izole edilmiş, size kendinizi özel hissettiren mekanlar..

    başlangıç olarak kalabalık sokaktaki kafelerden birine geçtik oturduk, ben-ceyda, alper-ilayda, recep-bilmem kim, uğur-bilmem kim (kızların adını hatırlayamıyorum lan?!) ilayda dışında pozitif, neşeli ve kalabalıkça bir grubuz, hepimizin kollarında sevgilileri, hayat bize güzel..

    bir dakika! ne dedim lan ben az önce? herkesin kolunda sevgilisi mi?..oha..bu düşünce gerçekten aklıma gelmiş olamaz..

    sıcak bastığını hissettim..

    ceydanın gereksiz samimiyeti de cabası..iyi ama, amın evladı, sen yaklaştın ona? kız bilemez ki, senin, seni bekleyen bir sevgilin olduğunu? yavşak herif.. hiç ona suç bulma..ne ektiysen onu biçiyorsun şu anda..

    az önce aklımdan geçen, ortamın ve masanın güzelliğine dair tüm düşünceler silinmiş, ve yerini, her zamanki gibi iki benliğimin çatışmalarına bırakmıştı..

    tam bir gerilla savaşı..

    onursuz, zamansız ve kanlı saldırılar..

    ceyda rahatsızlığımı farketti,

    "bir şey mi oldu canım?"

    evet oldu aq, canım demen bile "bir şey"

    "yok ya, dalmışım öyle * ..çok güzelmiş buralar, izmirle kıyaslıyordum :p"

    "aay evet, daha gezdirirler bizi dur, nereleri vardır kim bilir ;) ama izmirden güzel olamaz"

    hee dıbına koyim hee

    "aynen * "

    alper laf attı,

    "gençler, ne konuşuyonuz bakalım siz fısır fısır * "

    "tsigalko eskişehiri çok sevmiş, izmiri bırakıp buraya mı gelsek diyor * "

    "oo, baba valla bırakmam bir yere * "

    "hehe, yok kafama koydum kaçıcam abi, izmirin bir denizi var, burası sanki küçük istanbul gibi baksana :p"

    gır gır şamata devam eder ve bizleri, dibimizdeki ısıtıcıya eşlik edercesine ısıtan neskafelerimizi yudumlarken, kendimi ortamla uyum içinde tutmaya çabaladım.. ebrudan gelen bir başka güzel temenni içerikli mesajı cevapladım ve alev almaya başlayan vicdanımın sesini kısmaya uğraştım..

    kafe sonrası, şehrin müdavimi olan rehberlerimiz uğur ve recep eşliğinde, uzun yoldan gelen dostların şerefine eğlenilecek, canlı müzikli bir bara doğru ilerlemeye başladık.

    can sıkıcı ekürimin daha önceki bar performansları gözümün önüne gelince, bu gece ve devamında olabilecek şeyler karşından sağlam durabilmek için kendimi, kendimi ekstra motive eder halde buldum.

    ..ebru..her ne olursa olsun, bu seni sevdiğim gerçeğini değiştirmez.. öyle ya da böyle, sen hayatımda ailemden sonra en çok değer verdiğim insanlardan birisin..ama bunu anlamak istemeyen arsız bir ikinci kişiliğe ve yaşadığı saçma sapan aşk acısının ardından sonra sanki dünyadaki tüm kadınlara pgibolojik olarak acı çektirmeye yemin etmiş hastalıklı bir karanlık düşünceye sahibim...

    bardan içeri girişte elimi yakalayan ceydaya bir bakış attım, göz göze geldik, avucuma yapışmış avucunu hafifçe sıktım, tehlikeli gülümsememi takındım..

    durmayacaktım, herhangi bir yüzleşmede kaçmayacaktım.. hadi bakalım ceyda hanım..sen nereye kadar gidebiliyorsan, ben de oraya kadar gelmeye varım.. kaçmayacağım...
    takip eden panpalara iyi geceler *
    iyi geceler arkadaşlar, yorumlar kopardı *

    bu gece yazamayacağım, birazdan devrilirim muhtemelen, haftaya vardiya değişince daha rahatlayacağım inşallah, kesintisiz yazabilirim.

    görüşmek üzere
    iyi akşamlar panpalar, cumartesi gecesine kadar müsait zaman bulmakta zorlanacağım ama ondan son 3-4 gün epey rahatım, açığımızı kaparız,

    görüşmek üzere *
    Tümünü Göster
    ···
  11. 236.
    +5
    selamlar panpalar :/

    yahu yazmaya geldim, ama sözlük hata verip duruyordu, o ara pc başında olanlar da girememiştir zaten malum.. 15-20 dakika sayfayı yenilemekle uğraştım en sonunda bu gece kısmet değilmiş deyip bıraktım.. sızmışım.

    cidden çok niyetliydim ama teknik sebeplerden ötürü bir talihsizlik oldu, bunu yarın gece telafi ederiz, böyle söz verip tutamamaktan nefret ediyorum aq iyice yalancıya çıkacak adımız..

    şimdi de bir kaç part atayım hazır amk sözlüğü sağlamken, yarın gece de zaten fazlasıyla acısını çıkarırız..
    ..ceyda ile el ele, grubun son çifti olarak bara girdik.. diğerlerinden pek farkı yok, şehirler, yanınızdakiler, barların isimleri değişse de, içerdeki o hafif loş, insanın içini kıpraştıran tuhaf karanlık değişmiyor..

    daha önce hiç bara gitmemiş panpalar varsa, (olabilir, doğaldır) bu tarz yerlerin her bünyeye uymayacağını, ancak öyle öcü-canavar da olmadığını söylemek istiyorum. çünkü toplumumuzda yanlış bir kanı var genel anlamda. böyle bar, disko deyince, çok kötü, çok pislik yerler olarak algılanıyor. bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum, bilinçli olarak, sırf içki içiliyor, efendim işte insanlar birbiriyle fazla yakınlaşıyor, münasebet kuruyor diye, günlük hayatı artık stresten ibaret olan insanoğlunun rahatlayabileceği ender mekanlardan olan bu yerler, bilerek ve istenerek kötü gösterilmeye çalışılıyor.

    sonra millet birbirini kesip duruyor aq..asabiyetimiz, her an dolu, parlamaya hazır gazyağı gibi oluşumuz biraz da bu "günlük stres sonrası deşarj olamama" sıkıntısına bağlı aslında..

    barlar, kötü yerler değildir. evet tamam, bazı kötü uç örnekler olabilir ama, ona bakarsanız o tarz uç örnekler eğitim yuvası dediğimiz liselerde bile var aq..uç hocalar, uç müdürler, uç okul lokasyonu (ulan dağda, bildiğin tepenin üzerinde kurulu okul var bursada, bilen bilir. amk oraya akıl hastanesi bile yapmazsın, adamlar okul yapmış. sen lise hayatının en güzel günlerini orada geçiren bir adamın gelecek pgibolojisini tahmin edebiliyor musun?) tamam size de varoş mahalle pavyonlarına gidin demiyoruz, ama eğer yaşınız uygunsa, yerine göre ddıbınız da varsa, bara gidin.. rahatlayın, boşalın.. fazla gerilince kopuyor insan zira..
    benim yönlendirmemle, köşelerden güzel bir masa-sandalye gurubuna çöreklendik (köşeleri severim biliyorsunuz ;) ). canlı müzik olacak bu gece, rock söylüyorlarmış. desenize gene kimin ağzından ne çıkıyor duyamayacağız*
    bu tarz gürültülü müziğin olduğu mekanların kulağınıza zararı olduğu kadar, başka durumlara da faydası vardır, örneğin, insanları yaklaştırır, fazlasıyla, bu açıdan potansiyel manita adaylarınızı zütürmek için birebirdir diyebilirim. çünkü, örneğin onun ya da sizin söyleyeceği en ufak bir kelimede bile birbirinize yaklaşmak durumundasınız, duyabilmek için, ama bu sırada sadece sesini değil, parfümünün müthiş kokusunu da duyacaksınızdır,

    hatta yanağınıza değen saçlarının ne kadar da yumuşak olduğunu bile o an fark edebilirsiniz, dudaklarının aslında ne kadar güzel olduğunu.. size duyurmak için yırttığı sesinin kedi yavrusu gibi inceldiğini..

    tabi tüm bunların keyfini, yanınızda olmasını istediğiniz kişiyle beraberken sürebilirsiniz.. yanınızda olmaması gereken biriyle değil..

    her ne kadar ben kendimi rahatlatmış ve "amaaan ne olcak aq sanki, erkek adamsın" moduna sokmuş olsamda, içimden bir parça, bu gece tüm bu yakınlaşmaları yaşayacağım insanın ceyda değil ebru olması gerektiğini sitemkar bir sesle duyuruyordu beynime..o an yanımda ceyda değil ebru olsun isterdim evet.. onunla kulak dudağa gelmek, onun dalgalı saçlarının arasına gömülmek, beline sarılmak, bütün gece dans etmek, arada gözümüzü karartıp çılgınca öpüşmek..

    bu geceyi ve buna benzer geceleri yaşamam gereken insan bu denli belliyken benim burada elalemin kızıyla ne işim var aq..

    tahmin edeceğiniz gibi, o gece ceyda normal performansını da aşarak adeta laf makinesi mertebesine ulaştı.. normalde zaten gevezedir, amk o gece susmak bilmedi..

    bense onun sıcak nefesi boynumu her yaladığında biraz daha gevşedim.. yavşaklık duygusu yavaş yavaş kontrolü ele aldı..
    gurup sahneye çıktıktan sonra bir süre daha masada kaldık, slow başlamışlardı, sonra mfö dür, aynadır derken klagiblerden bir girdiler, yavaş yavaş tava geldik, kendimizi müziğe kaptırdık..

    henüz masada olduğumuz dönem boyunca, bir yandan sürekli kulağımın dibinde bir şeyler anlatan ceydayı dinliyormuş gibi yapıp, bir yandan da masamızı gözlemlemeye devam ettim.. recep, uğur çok mutlu görünüyorlardı, misafirlerine en iyi şekilde ev sahibi yapmanın verdiği bir gurur ve bir yanlarında manitaları, bir yan da kafa dengi adamlarla olmanın verdiği huzur yüzlerinden okuyordu.. hele uğur un o mayışık gülümsemesi var ya, ahaha ulan ne adamdı bunlar da be..iyi çocuklardı iyi..

    ben tam olarak ne konuşulduğunu anlamasam da, fondan gelen elektro, bass ve mekanın uğultusuna ilaveten bizim masamızda da tatlı bir uğultu var.. herkes bir birine bir şeyler anlatmaya, anlatılanı almaya çalışıyor, suratlarda hep o aynı dingin gülümseme..lan bana bile bir an o kadar sıcak ve huzurlu geldi ki ortam, mayışmışlıkla kafamı yan çevirip deminden beri cıvıldayan ceydaya doğru, içten gülümsemeyle bir bakış attım..

    bu ben öyle aniden dönüp gülümseyince biraz afalladı, hoşuna gitti, "ne oldu" gibisinden gülerek başını sağa sola salladı, buna doğru eğilip şakadan takıldım,

    "ne anlatıyon kız sen deminden beri bıcır bıcır bakayım?? * "
    "üff duyulmuyor demi doğru düzgün :p"
    "bir tek lisede ergenlik sivilceleriyle başının dertte olduğu kısmını duyabildim :p"
    "yaa çok fenasın, bir sürü şey söyledim onu mu duydun bi tek * "
    "haha ne bileyim,bir tek o dikkatimi çekti şimdi hiç eser kalmamış malum, artık ergen olmadığın sonucunu çıkarabiliriz burdan, her ne kadar henüz çömez olsan da * "

    "hıı bana diyene bakın, sanki kendisi 4. sınıf :p"
    "o günleri de görürüz, ne acelesi var ;)"
    "görür müyüz?"
    "görürüz..bir de bakarsın, göz açıp kapayıncaya kadar geçer gider.. liseye kaydolduğum günü bile dün gibi hatırlıyorum ben..6 sene olacak.."

    ben o an için ortamın duygusallaşmasını nostaljiye yordum, ancak ceyda "görürüz" lafımdaki çoğulluğu "o ve ben" olarak algıladığı için o derece dalıp gitmiş meğer..
    başını omzuma yasladı.. elini tekrar elimin üzerin atıp sıktı, "görürüz evvelallahhh * " deyip delikanlı raconu yaptı, gülüştük..

    eğleniyor gibi gözüksem de, işlerin benim için biraz daha zora girdiğini hissedebiliyordum.. alper haklıydı sanırım, bu kız o kadar da hafif olmayabilirdi, bana karşı olan duyguları samimi ve ciddi bir boyutta olabilirdi.. oysa ben onu biraz oyalanıp egomu tatmin ettikten sonra bir şekilde bir kenarıya fırlatmayı ve dönüp arkama bile bakmamayı düşünüyordum..

    tıpkı bana yapıldığı gibi..

    ama eğer böyle şirin şirin davranmaya devam ederse, bu pek de kolay olmayacak..
    insanlar üzerinde güven verici, ondan da ötesi, beklenti yaratan bir etkim var(mış).
    özellikle son bir kaç yıldır bazı özelliklerimin farkına vardım, insanlar bana fazlasıyla güveniyor ve benden bir şeyler bekliyorlar. sadece duygusal anlamda değil yanlış anlaşılmasın, her anlam..iş, aşk, aile, eş-dost.. etrafımda bir şekilde bağlı olduğum herkes benden bir şeyler bekliyor.. uçağı uçurması beklenen pilot gibi, gemiyi kıyıya yanaştırması beklenen kaptan gibi, takımını kurtarması beklenen 10 numara gibi..

    beni fazlaca ciddiye alıyorlar ve çok bel bağlıyorlar..ama ben bu kadar büyük beklentiler içerisine girilebilecek bir adam olduğumdan pek emin değilim.. şimdiye kadar bu beklentilerin çoğunu boşa çıkarmamış olmam, bu güveni sağlayabilecek potansiyelde olduğum anldıbına gelmez..

    kendimi her maç boş kaleye, beleş gol atan santraforlar gibi hissediyorum.. evet, kağıda, istatistiğe bakarsanız süperim, gol kralıyım, taraftarın sevgilisiyim..ama sadece hayat denen bu sanatın inceliklerini gerçekten bilen adamlar benim aslında ne kadar dengesiz olduğumun farkında,
    misal babam,
    tamam beni çok sever, kanka gibiyizdir filan ama, adam bana karşı hep bir tedirginlikle yaklaşır, hep sanki "başaramayacak mışım, onu da boş yere umutlandırmamalıymışım" gibi..
    şimdi ona "böyle düşünüyorsun" deyip, örneklerimi ve gerekçelerimi sıralasam, "şaka oğlum, takılıyorum ben sana der"

    ama işin aslı öyle değil, artık ben de farkındayım.

    liseyi kazanmamı beklemiyordu, en iyilerinden birini kazandım..
    ilk sene üniversite olmaz herhalde diyordu, kalburüstü, güzel bir yeri tutturmayı başardım..
    özel sektörde yapamazsın, devleti düşün diyordu, eh gibile gibile onu da beceriyoruz alnımızın akıyla..
    kardeşime sahip çıkıp çıkmayacağım konusunda bile emin değildi..ben okutuyorum şimdi onu..

    yani.. hayat tuhaf..ama babam haklı.. fabrikadaki 1000 kişinin 950 si bana bayılırken, benden zerre hazzetmeyen ve bunu göstermekte pek de çekingen davranmayan steril tatlı bölümü şefi de haklı..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 237.
    +4
    adamlar haklı beyler..

    beni prens zanneden annem, anneannem ve ailenin diğer büyükleri, akrabalar, mühendis arkadaşlarım, kendi bölümümüzün şefi, formenler, hatta üretim müdürü.. hepsi yanılıyor.. bana güvensiz yaklaşan ender insanlara "amaan bakma sen ona" diyor, beni avutuyorlar.. kendimi, vurup kaçtığı çocuktan, abisinin arkasına saklanarak korunan arsız çocuklar gibi hissetmemi sağlıyorlar.. oysa benim gerçekte ne olduğumu sadece bu "aldırış etmemem tembihlenen" adamlar biliyor..

    uzun süreli bir işi ya da ilişkiyi, ciddi derece bir sorumluluğu kaldıramayacağımı tahmin edebiliyorlar.. bense inadına, normal bir insanın 5 misli zorlanarak ve sıkıntıdan zütümde başımda elli çeşit hastalık pörtleterek de olsa, beni bilmeyenlerin zaten yapabileceğime inandığı, ne mal olduğumu bilenleri ise şaşırtacak şekilde, girdiğim her taşın altından dik çıkıyorum.. inadına..

    sanırım babamın gözünde ancak, askere gidip sağlam dönünce gerçekten büyümüş olacağım.. gerçekten adam olacağım..
    şefe gelince,

    gibmişim onu...
    ceyda ya güven vermiştim..

    nasıl yaptığımı bilmeden, farkında olmadan.. tamamen kontrolümün dışında, bir nevi default olarak. oysa ben başından beri yavşak adamı oynamaya çalışıyordum.. hayatın tadı böyle çıkardı, öyle değil mi? aşık çocuk olmak, iyi çocuk olmak bize göre değildi.. kırıyorlardı sonra.. kalbimizi, ruhumuzu parçalıyorlardı..o kırıp parçaların bir kısmını çalıp zütürüyorlardı.. sonra biz, bir şekilde, hani olmaz ya, ama oldu diyelim, yapıştırsak bile, toparlasak bile kırıklarımızı..bu sefer de ekgibleri fark ediyorduk..hem yamalı..hem ekgib yamalı bir garabet olup çıkıyorduk nihayetinde..

    iyiden iyiye klagib olan, tanıdık müzikler çalmaya başlayınca, tıpkı mekan gibi masamız da hareketlendi.."eleee güne karrrşııı yapayalllnızzz böyleeede olmaaaazzz kiiii" ellerimizi havaya attıra attıra, cırtlak seslerle eşlik ettik nakaratlara..

    derken ceyda masadan kalktı, beni de peşinden sürüklemeye çalışarak, "gel sahneye doğru yaklaşalım" dedi, çocuklar gibi "yoh ben gelmiim yea" demek istemedim, mecbur gidicem..

    ayakta sallana sallana, sarhoş ve sarmaş dolaş insan kalabalığı bizi bekliyordu.. aralarına karıştık..

    bir kaç saniye sonra masamızın iki çifti daha bize eşlik etti.. kafamı çevirip geriye baktım.. alper ve ilayda masada kalmıştı.. belli ki onları çözmesi gereken bazı şeyler var hala aralarında..

    ceydanın eli belime dolandı.. dönüp gülümsedim, o da ışıl ışıl bana bakıyordu.. dikkatlice inceleyince, aslında bana karşı hareketleri bir süredir, cinsellikten ziyade samimiyet ve duygusallık üzerine kurgulanmış gibiydi..o sarılıştan fesat bir şeyler çıkarmak (tamam benden hoşlandığını biliyorum ama, obaa bana verecek lan buu şeklinde düşünmek sapıklık olur yani..) ancak kötü niyetli bir adamın işi olabilirdi.. yoksa zaten durum fesattı da ben mi kendimi kandırıyordum aq..bilemiyorum.. akşam görücez artık..

    "akşam görücez"..diye düşününce, aklıma tuhaf bir imge geldi.. birden bire sallanarak şarkılara eşlik ettiğim pist gözümün önünden kaybolmuş ve bu sabaha karşı buyur edildiğimiz öğrenci evinin geniş salonu aklımda canlandı..

    epey geniş..ne bileyim, böyle 4 çiftin grup ciks yapabileceği kadar geniş..

    lan birden gülesim geldi aq..hemen o tuhaf sahne gözlerimin önünden kayboldu.. gene pistteydim, ceyda ile kol kola sallanıyorduk...

    sonra bir kez daha o salona gittim, alper,

    "aga sıkılınca değiştiririz demi?" diyordu.

    "ayıpsın kanka, yalnız giblerimize dikkat edelim, girmemesi gereken deliklere girmesin hahahohahahaohohoh"

    ahlaya ohlaya gibişen bütün salon kahkahaya boğulmuştu..

    sahne tekrar gözlerimin önünden gitti, içimden yükselen korkunç gülme, hatta haykırarak gülme isteğine karşı dudaklarımı ısırmaya başlamıştım..

    zaten kalabalığın da arasındayız.. iyice sıcak bastı amk, neler düşünüyorum lan? düşündüğüm şeylerin komikliğine mi güleyim, yoksa bunları yaratan bilinç altımdan mı tırsayım bilemedim..

    kalabalık bir kez daha gözden kayboldu..

    yeniden salondaydım, noel baba recep, manitasını yere köpekleme yatırmış üzerinde ata biner gibi zıplıyordu.. noel babanın ren geyiği
    sonra "deeeh" deyip kızın kıçına bir şaplak attı, bana doğru dönüp uğura ait olduğunu bildiğim ama şu anda onun yüzünde görmekte olduğum mayışık gülümsemeyle (amk herşey birbirine girmiş beynimi gibeyim) yüzüme bakarak "ho ho hooooo, mutlu noellerrr" dedi.

    o son sahne de benim kayışımın kopuşu oldu, grup ciks salonu kaybolup bar geri geldiğinde kahkahamı tutmak için geç kalmıştım *
    benim sesli gülüşümü duyan sadece zütümün dibindeki ceyda olmuştu tabi, o gürültüde başka duyan olduysa da kimse giblememiştir zaten.. insanlar bardayken gülebilirler, doğaldır..

    ama durup dururken güldüğümü bir tek ceyda biliyordu, bunun farkında olarak kafamı ona doğru çevirince jiggliypuff gibi kocaman olmuş gözlerle şaşkın şaşkın gülümseyerek bana bakmakta olduğunu gördüm,

    "ahaha ne oldu be demin öyle neye güldüm"

    manyak olduğumu düşünüyor..

    "ya aklıma bir şey geldi, o yüzden * "

    "hımm neymiş o söyle de ben de güleyim ;)"

    "ya eski bir anı, bir an gözümün önünde canladı işte, boşver * "

    "iyi bakalım hadi öyle olsun.. çok komiktin ama, birden bire hıhaha yaptın, tırstım :p"

    sevimli hallere bürünerek başını okşadım, "kıyamamm korktun mu sen? * "

    belimi saran kolu sıklaştı, başını göğsüme doğru gömerek, "eveet, beni senden korur musun? :p" diyerek vıcık vıcık sevimliliğimize ortak oldu..

    amk..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 238.
    +4
    gecemiz sona ermiş, sıcak ve kalabalık bardan, artık nispeten boşalmış ve oldukça soğumuş sokaklara kendimizi atmıştık..

    epey içip, özellikle son bölümde baya da dans ettim, ettik, rakınrol bile yaptık sanırım, ceydanın hayali bir eteği iki yanından tutup çekiştiriyormuş gibi yaparak dans edişi çok komikti.. komik olmayansa gecenin finaline doğru aramızda geçen bir sahne oldu..

    danstan yorulmuş bir şekilde birbirimize yaslanmışken, nasıl olduysa, birbirimizi, birbirimize dik dik bakarken bulmuştuk..3..5..8..10 saniye... ceydanın irileşmiş gözleri, ciddileşmiş yüzü ve sonra yüzün yumuşayıp, gözlerin kısılışı..bir avucunun yanağımı kavrayışı.. birbirimize doğru ağır çekim yaklaşışımız..

    eğer ortada herhangi bir dana olsaydı, işte onun kuyruğunun koptuğu an, bu an olabilirdi..

    ama olmadı, o büyülü (kara büyülü diyelim) an omzumda hissettiğim ağırlıkla bir an da buharlaşmıştı, şaşkın bir şekilde kafamı arkaya doğru çevirince, alperin bir kolunu benim, diğerini ceydanın omzuna yaslayıp ağırlığını üzerimize vermekte olduğunu gördüm, benle göz göze gelince göz kırptı,

    "naaptınız gençler, nasıl gidiyor geceniz ;)"

    "iyidir genç ;) seninkini sormalı, piste gelmedin?"

    şakadan üzerimize yüklenmeye devam ederek, "eeiiyi benimde yaaa biz gözcülük yapıyoruz agaa, gelip size sataşayım dedim ;)"

    gülümsemeye çalıştım.. alper kafayı bulmuştu, afiyet olsun, ilaydayla ne konuştular bilmiyorum, ama belli ki bir sonuca vardırmışlar ki, bizimki, bir diğer görevinin (ceydayı benden koruma) başına geçebilecek gücü kendinde bulabilmiş.. tabi kızın haberi yok bu durumdan, alpere e içinden tam öpüşmek üzereyken araya girdiği için küfrediyordur muhtemelen ama sadece o kadar..

    oysa ben, alperin asıl niyetini bilen kişi olarak çok daha zor durumdayım.. çocuğa ayıp oluyor.. kıza ayıp oluyor.. ebruya ayıp oluyor..aq..ne güzel unutmuştum, kendimden geçmiştim deminden beri, gene hatırladım şimdi bak yediğim haltları..

    alper bizle biraz daha lak lak edip bir iki nakarata bağıra bağıra eşlik ettikten (ve dolayısıyla arayı soğuttuğundan) emin olduktan sonra yeniden masasına dönmüştü.. zaten 10-15 dakika sonra da geceyi noktalamıştık..o andan sonra ceydanın bir kaç utangaç bakışından başka bir etkileşim olmadı, alper için görev tamamlanmıştı "targıt nötralayzt"...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 239.
    +4
    dışarı çıktığımızda ise gecenin çılgın fikri noel babadan geldi,

    "ee beyler, napıcaz şimdi, nasıl yapalım kalma işini?..hepimiz aynı eve tıkışmayalım ne dersiniz?"

    alper,

    "ee nasıl yapıcaz?"

    noel baba,

    "kanka, ben diyorum ki, siz, bizim evde yatın gene, uğur ve benim odamda yatarsınız, şimdi ev geniş ama 8 kişi sıkışmaya gerek yok.."

    alper,

    "ee siz naapcanız? olur mu aga öyle?"

    noel,
    "biz kızların evine gideriz ya, (uğurun sevgisinin ismini söyledi)'in evine gidicez.. yani yer varken tıkışmayalım.. yanlış anlama bak öyle satıyomuş gibi filan yani aga ayıp edersin ;)"

    alper,

    "yok la, ;) tamam madem ama öyle ayrı ayrı.. evinizi gasp ettik * "

    n.b,
    "olur mu kanka öyle şeyy..bu gece çok içtik, geçe kaldık.. nasılsa yarın gece de burdasınız, o zaman beraber oturur bir şeyler çeviririz oyun moyun ;)"

    recep böyle deyince aklıma gene grup ciks geldi, bu sefer kendimi tutmayı başardım ama *

    alper,

    "tamam kanka madem..siz uyanınca gelirsiniz artık, biz bilmiyoz sizin yerinizi.."

    "tamam kanka, yatak uyuyak, hızlı gece oldu"

    (nah uyuyacaksınız amk köftehorları.. grubu küçülttük desene sen şuna * )

    çocuklar bizi önce kendi evlerine bıraktılar, sonra da kendi istikametlerine yol aldılar..

    alper elinde anahtarlar kapıyı açarken bir yandan da gülümseyip sadece benim duyabileceğim şekilde mırıldanıp bana göz kırptı,

    "nah uyuyacaksınız muallakler ;) biz de uyumayız"

    eh..bilemiyorum valla alper.. uyurlar mı, uyumazlar mı? uyur muyuz, uyumaz mıyız?

    görünen o ki bu tuhaf gece henüz sona ermemişti..
    takip eden panpalara iyi geceler, sabah için güzel bir parça oldu diye düşünüyorum, kusuruma bakmazsınız ;)

    bu arada ayşegülle ilgili sorular gördüm, o neden gelmedi gibisinden,

    panpalar, zaten gelmeyecekti o, yani ben bir ara düşündüm çağırmayı ama sonra hemen vazgeçtim. zaten o kız bizim, yani alper in tayfadan değil, ben, ceyda, alper, ilayda ve iki tane daha sap kız var, 6 kişiyiz okulda takılırken, geziye de şöför cihan ve dördümüz gittik.

    yarın gece, yani bu gece * görüşmek üzere, umarım bu sefer sözlükte sorun filan olmaz..
    takip eden kardeşlerime selamlar,

    00.30 gibi başlarız panpalar, bir kaç part atarım gene
    ..eve girdik..

    normalde dışarıdan bakan gözlere göre (ki bu gözlere örnek olarak diğer çocukları verebiliriz) bizler bu gece bizleri bir arada bırakanlara müteşekkir olması gereken ve birazdan başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar öpüşüp koklaşarak, sevişerek bu güzel geceyi en faydalı şekilde değerlendirecek olan iki mutlu çiftiz..

    fakat kazın ayağı öyle değil işte amk..
    mutlu muyuz bilmiyorum, ama çift olmaktan, huzurlu olmaktan ve müteşekkir olmaktan epey uzağız diyebilirim.
    zira alper ile ilayda arasında tuhaf bir durum var,
    sonra alper, bana karşı biraz gergin gibi (birazdan arkadaşlarından birini gibeceğimi düşünüyor, normal)
    ceyda ile benim arada tuhaf bir oluşum var,
    alper, ceydaya ne dese bilemiyor, o cephede de durum tuhaf..

    tüm bunlara ek olarak ilayda ve ceyda evin içine geldiğimizden beri bir şeyler set up yapmanın peşinde gibi, aralarında yarı telepatik bir iletişim var, üzerinde konuştukları konuyu az çok tahmin edebiliyorum..

    alperle salona geçip kanepelerin üzerine attık kendimizi,

    "offfuuff.. kanka yorulmuşum haa"

    "olm masadan kalkmadın lan, asıl ben yoruldum, bütün gece dum tıs dum tıs ;)"

    "hehe ne güzel oynuyodun aga öyle"

    "tabi laan, rakınrolcu adamız biz, kanımızda var * ..sen de epey içtin galiba, kafa nasıl? bir milyon? iki? üç? * "

    "hahaha... aga valla rahatladım biraz ya..ihtiyacım varmış böyle bir şeye.. eğlenerek içmeye yani.."

    pek eğleniyor gibi görünmüyordu, kız arkadaşıyla tartışırken ama neyse deyip ses çıkarmadım..

    "hımm aynen.. sadece kederli masalarda değil eğlenceli masalarda da bir şeyler paylaşmak lazım.. keder keder nereye kadar amk * "

    "aynen * "

    kızlar az önce kayboldukları yerden döndüler, meğer kahve yapmışlar şip şak..

    "oo sağolun elleriniz dert görmesin * " deyip ceydanın uzattığı neskafelerden birini aldım.

    "hımm evet epey emek verdik, su ısıttıııık, neskafenin poşedini açtıııık, içine döktüüüük karıştırdık filan.. nihayet yapabildik yani :p"

    "iyi iyi aferin, ceyda hanım bizi yumuşak yakaladı bu akşam dalgasını da geçiyor hadi bakalım ;)"

    gülüşmeler oldu..
    bir süre daha lak lak ettikten sonra alper,

    "arkadaşlar..ben yatıcam, yoruldum..siz de yatın bence, yarın sağlam kafayla kalkalım?"

    "oluuurr" dedik, farketmezdi bana da şahsen, ben de yorulmuştum.. yatıp bir an önce sabaha varmak en iyisi olurdu doğrusu..

    sonra alperin ardından ben de ayaklandım, alper,

    "kızlar biz tsigalkoyla odanın birine geçeriz, siz de diğerine.. salonda uyumazsınız herhalde yataklar var.."

    alperrr.. ah alper ah.. olm onlar seni dinler mi lan.. kesin bir arıza çıkacak diye bekledim, çünkü tahminlerime göre az önce kızların fısırdaştığı, gözleriyle anlaşmaya çalıştığı mevzu da buydu..

    alperin bu lafı üzerine ilayda,

    "haa benle yatmıyorsun yani?" deyip tek kaşı havada, trip moduna geçti..

    alper bu çıkış karşısında utanıp biraz kızardı, ilayda konuşmasını sürdürdü,

    "erkek erkeğe mi yatıcaksınız küçücük yatakta?" deyip pis bir gülümseme ile beni de olayın içine dahil etti..

    alper cooluğunu kaybetmemeye çalışarak,
    "ne var kızım..hem sanki kız-erkeğe yatmak daha mı şey..ya da olmadı biz salonda mı yatsak? he abi ne dersin?"
    Tümünü Göster
    ···
  15. 240.
    +5
    yardım isteyen gözlerle bana baktı, konunun balansını kaybediyordu, ilayda dan böyle bir hamle beklemediği açıktı.. böylece beni ceydadan kolayca ayırabilecekti, e biz ikimiz de aramızda resmi bir şey olmadığı için "biz beraber yatalım" da diyemezdik..ama belli ki kızlar o durumu hesap etmiş ve farklı bir cepheden saldırmaya karar vermişlerdi.. işin garibi, kazanıyorlardı da..

    "farketmez kardeşim bana" deyip, yalandan destek olurcasına sırtına elimi attım..

    ilayda,

    "ben senle uyumak istiyorum" dedi, tekrar..vay amk, o suratsız sessiz hatuna bak.. acaba sırf ceyda ya yardımcı olmak için mi karizmayı çiziyor yoksa aslında içinde "gizli bir vahşi kaplan" var da ben mi bilmiyorum amk *

    "zaten yorgunuz, uyuycaz sadece.. daha önce yapmadığımız şey değil" deyip alperin koluna girdi, odalardan birine doğru sürüklemeye başladı,
    bizim ki son bir gayretle,

    "ee iyi sen öyle istiyon da, bu çocuklar ne yapacaklar?"

    ilayda, "onlar da uyurlar, sadece" deyip güldü.

    beni de utandırmıştı huur en sonunda.. çok gibko bir durum lan, beyler bir gözünüzün önüne getirin bakalım..

    "şey ben.. salon.. yatabilirim.. yani.. sorun olma... "

    "yok ya, yatak varken kanepede ne yatıcan.. masal anlatırsın bana :p" diyerek bu kez ceyda lafa girdi..

    hee evet.. masal.. pamuk prenses ve yedi gibişgen... kırmızı sütyenli kız... ben de masal bol..

    ortam iyice abidik gubidik bir hal almıştı, alper son bir kez bana baktı, resmen yalvarır gibi... lan..ben de kötü hissettim ha bu sefer..o da biraz abarttı bence, sanki ne yapıcaz aq, hardcore çekicek halimiz yok.. yatıcaz uyuycaz işte..

    "iyi..iyi madem.." deyip ilaydadan kurtuldu, "işiycez heralde kızım.."

    bu tuvalete girince ben iki kızla koridorda yalnız kaldım..

    dıbına koyayım o sözsüz geçen saniyelerin, anlamlı anlamlı atılan bakışların ve az önce telefonuma baktığımda "iyi geceler aşkım" mesajını gördüğüm hatuna yaptığım bu yavşaklığın..

    dıbına koyayım..

    o geçmek bilmeyen saniyeleri ve atmosferi de unutamayacaklarımın arasına çoktan sokmuştu belleğim.. işte ben de bu sayede, size bu kadar net ve betimli şekilde anlatabildim..
    en sonunda herkes ihtiyacını gidermiş, odalarına geçmişti..

    tek kişilik yatağa yanlamasına oturduk ceydayla..

    koridorda başlayan tuhaf elektrik burada da devam ediyordu..

    kafamı ona çevirdiğimde o da beni taklit edip umutla gülümsedi.. gülümsemesine tedirgin bir şekilde karşılık verdim..

    bu gece olabilecekleri zaten uzun süredir düşünüyor, aklımda türlü türlü senaryo ve seçenekleri test ediyordum..ama o an gelip çatınca, kaçınılmaz şekilde ceyda ile aynı odada, tek kişilik bir yatağın üzerinde yalnız kalınca, bir kez daha bu tarz şeyler için önceden düşünüp tasarlanan her şeyin birden bire buharlaşıp uçtuğunu, yalan olduğunu anladım..

    olayı çok önceden düşünmek, hesaplamak, kafada tartmak anlamsızdı.. boşuna yüktü, zaman kaybıydı.. çünkü sonuçta yumurta kapıya dayandığında az önce ezber ettiklerinizin hiç birini hatırlamıyordunuz bile..

    bu da kulağıma küpe olsun..bir daha böyle kendimi germem onca zaman... sadece anı yaşarım.. hesap etmem..

    karar vermem ve bir şeyler yapabileceksem eğer, yapmam gereken an, işte şu önümdeki bir kaç saniye, hadi bilemedin en fazla bir dakikaydı..

    eğer suskun kalırsam, en kötü ihtimalle o 1 dakikanın sonunda sevişmeye başlayacağız.. hani tıpkı filmlerdeki gibi..ya da bar da alperin bilerek böldüğü o sahnedeki gibi.. yavaş yavaş yaklaşacağız birbirimize, önce ellerimiz, karşımızdakinin yüzüne değecek, sonra dudaklarımız birbirimizinkilere.. sonra sarılacağız.. vücudumuzun önce bir kısmı... sonra büyük bir kısmı..en nihayetinde de tamamı, iki yarım elmanın parçaları gibi bir bütün olacak..

    eğer susarsam..

    eğer konuşursam..hay amk.. konuşursam ne diyeceğim ki sanki?

    "biz olamayız", "benim sevgilim var" , "yanlış bir şey yapmayalım" demekten korkuyorum.. çünkü muhtemelen bir araba küfür yiyeceğim (içinden, ya da dışından) ve sonunda düşman gibi olacağız.. adama sormazlar mı, "ulan zütelek, madem sevgilin vardı, aynı yatağa girene kadar aklın nerdeydi? eşşeğin zütüne suyu kaçırdın, şimdi çıkaracam diye uğraş dur.." diye. hem, aynısı bana yapılsa nasıl hissederim? ana avran sövmez miyim? yüzüm tavuğun zütüne dönmez mi?

    aklıma ayşentwo ile olan yarım yamalak sevişmem geldi..o zaman bile ne kadar kızmıştım..

    ne yapabilirim..

    ne yapmalıyım..

    ulan dıbına koyayım, sap olacağım, bir saniye bile düşünmem be..bir saniye bile.. şimdiye çoktan tişörtlerimizi sıyırmış olurduk herhalde..

    ama benim, beni seven, ve onu sevdiğime inandığım bir sevgilim var..bir şeyler yapmam lazım.. kontrolü ele almalıyım..
    kontrol... tabi yaa!!

    bunu neden daha önce düşünmemiştim ki?

    elbette kontrolü ele almam lazımdı..ilk hamleleri hep ben yapmalıydım.. böylece o da bana göre oynamak zorunda kalırdı.. böylece ben de geceyi istediğim gibi yönetebilirdim!

    bu durumdan maksimum faydayı sağlamamı garantileyecek şey ise, karşımda bir türk kızı olmasıydı (evet bu lafı da kullandım ya, ölsem de gam yemem artık * ). ne demek istediğimi açayım biraz,

    şimdi,

    bu kızın bana karşı duyguları belli,
    niyeti belli,
    bu durumda ve bu şekilde baş başa kalmamızı ayarlamak için sarfettiği çaba ortada..
    yani, açık seçik ve su zütürmez bir şekilde beni ve kendini neye hazırladığı gayet anlaşılabilir bir durumda..

    amaaaa..

    işte, ben kalkıp şu olanların üzerine bile "ceyda, yaramazlık yapmadan uyuyalım" desem, bana,

    "ne yaramazlığı ya, ben zaten uyuyacaktım?" diyerek kendini üste çıkarır..

    ya da tam tersi, benim de niyetim olsa, bu sefer ilk hareketi, ilk öpücüğü, ne bileyim üzerine çıkmamı vb. hareketleri hep benden bekler..

    ee nede olsa, onlar türk kızı, bizler türk erkeğiyiz..

    sevişmeyi sadece türk erkeği ister, türk kızı ise işte.. başı filan ağrımıyorsa.. rica minnet.. sanki lütfediyormuşcasına sevişmeyi kabul eder..(!)

    ciksten sadece türk erkeği zevk alır, türk kızı ise.. işte.. rica minnet.. yani ona kalsa hiç aklına bile gelmez yani..(!)

    sadece türk erkeği aşık olur, türk kız ise..eh..iyi çocuk, beni de seviyor yani..iyi madem..der (!)

    mi acaba?

    evet,
    Tümünü Göster
    ···
  16. 241.
    +6
    dedikleri bu, çünkü beyler, maalesef hemcinslerim bu konuda o kadar gözünü karartmış ve kendini kaybetmiş durumda ki, e artık kızlar da bu duruma şartlanmışlar..

    halbuki onlar da en az sizin kadar istiyor size dokunmayı, soluğunu boynunuzda gezdirmeyi.. sevmeyi, sevişmeyi.. keyif almayı.. keyif vermeyi..

    ama biz bu olguları o kadar sahiplenmişiz ve üzerine o kadar çok düşmüşüz ki, sanki bunu "sadece erkekler" yaparmış gibi görünmeye başlamış..

    anlayacağınız, kendi bindiğimiz dalı, yine biz kendimiz kesiyoruz..
    işte tüm bu duygu ve düşüncelerimiz ışığında, ceydanın da sonuçta bir türk kızı olduğu gerçeği, benim kontrolü ele almakta zorlanmayacağımı bana gösteriyordu..her ne kadar benimle o yatakta ayıp bir şeyler yapmak için yanıp tutuşsa da ve tüm bu sahneyi onca emek vererek hazırlayan kendisi olsa da,

    "azgın ve gibişken türk erkeği" olarak, bu yangının ilk kıvılcımını ben çıkarmalıydım..

    sonra birden aklıma elifle geçirdiğimiz masumane gece geldi.. acaba dedim.. eğer orada bir kıvılcım çakmış olsaydım, o gece farklı mı olurdu?

    elif, "kankamın eski sevgilisi, olmaz öyle şey" ayaklarını bırakıp bana karşılık verir ve sabaha kadar çatır çatır sevişir miydik?

    olamaz mı?

    olabilir *

    şimdi ise bu ana odaklanmalıydım..

    saniyeler akıp giderken, yapmam gerekene artık karar vermiştim.. tedirgin gülümsemem, yerini daha rahat, içten olmaya çabalayan bir gülüşe bırakırken, elim, ceydanın, kulağının arkasından kurtulmuş bir kısım saçına uzandı, onlara dokundu, kibarca tekrar eski yerine doğru ilerletti.. kızın nefes alış verişi hızlanmış, gülümsemesi donuklaşmış, tıpkı bar da öpüşmek üzere olduğumuz o andaki gibi yavaş yavaş ciddi ve ateşli yüz ifadesi yüz hatlarına akmaya başlamıştı.. elim saçlarından yanağına, oradan da boynuyla omzunun birleştiği o tatlı kavise yöneldi,

    yüzlerimiz ise aynı yerde, birbirine yaklaşmadan duruyordu, ben, ona yaklaşmamış, onun da bana yaklaşmasına izin vermemiştim..
    kalp atışlarının gümbürtüsü odayı doldurmaya başlarken ve tam ceydanın da elleri bana doğru uzanırken, boynundaki elimle hafifçe yüklenip yatağa yanlamasına uzanmasını sağladım, ağır çekim..
    beyler afedersiniz ama bi sıçıp geleyim izninizle..
    :) böyle yazacağınızı tahmin ediyordum binler,

    bir şeyler atıştırdım, geldim.

    gecenin son 3 partını da paylaşıp bu seferlik noktayı koyalım
    kızı o şekilde yatağa doğru yatırınca bu iyice kasıldı, gözleri gözlerime sabitlenmiş bir şekilde, full konsantre yüzüme bakmaya devam ediyordu..

    yanına yanlamasına uzandım, bende, ayaklarımız yataktan sarkıyor, vücudumuzun yarısı, çaprazlama yatağın üzerinde, çok gibko bir pozisyon..

    ceyda artık üzerine tamamen abanıp bitirici darbeyi vurmamı bekliyor,

    ama boşuna bekliyor,

    az önce onu yatağa iteleyen elim, burnuna yaramaz ama cinsellikten uzak bir davranış olan "pıt" hareketini yaparken, ağzımdan da tamamen ortamı yumuşatma ve anın elektriğini giderme amaçlı şu sözler boşaldı,

    "ne geceydi ama, iyi eğlendik * "

    yarı fısıltılı, neşeli ve canlı bir ses tonuyla söylemiştim bunu, sanki oğlunun üzerini örterken iyi geceler dileyen bir baba, ya da kardeşiyle yapmakta olduğu "gün kritiği"ne noktayı koyan bir abi gibi..

    nasty ya da horny bir cümleden çok uzak.. samimi bir ton..

    ceyda ortamı kasıtlı soğutma çabamı anlamamıştı, bunu da oyunun bir parçası sandı,

    "evet.. harikaydı.. senle beraberken çok eğleniyorum zaten"

    "hadi ya? palyaço muyum kızım ben * " deyip şakadan laf çarptım,

    "ne demek istediğimi biliyorsun" dedi fısıltıyla, tatlı tatlı gülümsedi, az önce atağını savuşturduğum eli, sırtıma dolanırken, ben tekrar hamle yapmak mecburiyetinde kaldım..

    yanlamasına pozisyondan çıkıp ben de onun gibi sırt üstü uzandım, böylece az önce sırtımı kavrayan eli boşlukta kalmıştı, yeniden çaresizce yanına düştü..

    "amma dans ettik ha, sen de hiç fena değilmişsin * ama çok yoruldum.. hamlaşmışım :p"

    ceyda şakadan trip atarak,

    "fena değilmişim demek ha? ben 2 sene dans kursuna gitmiş adamım kuzum, ne sandın ;)"

    "oo, bundan bahsetmedin ya bana hiç?"

    "yeri gelmemiştir.. zaten konuşmadığımız çok şey var daha * "

    hay sokayım şu imalı laflarına be..

    acaba ben de yaparken böyle itici görünüyor mu karşıdan?

    ayşene yaptığım tüm o imalar aklıma geldi..

    acaba o da bana böyle içinden içinden sövmüş müydü, her çift anlamlı lafımdan sonra..

    "hangi dansları yaptın?" dedim konuyu dağıtmaya çalışarak..

    "latin dansları genelde, salsa, çaça.. kısa bir süre vals de yaptım, bilmiyor demesinler diye * "

    "allah allahh, bilmeyene bilmiyor mu diyorlarmış * hem zaten vals doğuştan öğrenilmiş şekilde gelmiyor mu insana :p onun neyini öğrendin"

    "işin gücün dalga senin de, çok fenasın.. daha önce söylemiştim demi bunu? * " deyip yanlamasına dönerek elini bu kez kaçıramayacağım bir yere, göğsümün üzerine attı..

    "hı hı..on kere felan demişsindir * "

    "öylesin ama * "

    biraz daha yaklaştı..

    dıbına koyayım.. neden işe yaramıyor lan? acilen konuyu değiştirmem lazım, çünkü yatakta daha fazla kaçarsam kemal sunal filmlerine dönecek ortalık..
    sonra birden, sanki sır verirmiş gibi heyecanlı bir fısıltıyla,

    "hişşt, kızım bu ilayda da az değilmiş ha" dedim..

    bir an duraksadı, sonra,

    "neden ki? * " dedi..

    "neden mi..görmedin mi, çocuğu resmen odaya attı ;)"

    "ne var canım.. sevgili onlar, eve de atar, odaya da atar, atar tutar * "

    "diyosun.. açık fikirli gördüm seni? ;)"

    "normal bence.. sence değil mi yani"

    "yeaani... olabilir tabi ama..ne bileyim.. şimdi benim de kız kardeşim var... ilerde böyle şeyler yapsın ister miyim? sanmıyorum.. tabi insan bencil düşününce işine geliyor ama.. yüzeysel bakmamak lazım.."

    ceyda duraksadı.. obaa.. çok iyi yerden vurmuştum beyler hehehe..

    sonra sanki özür diler gibi tonla konuşarak (kendini meşrulaştırmaya çalışıyor) "iyi ama.. herkes yapıyor bunu canım..ne var işte iki öpüşürler... sonuçta birbirini seven insanlar yani..ne yapsınlar, 60 lık nineler dedeler gibi iki dirhem bir çekirdek, el ele tutuşup martıları mı izlesinler kordonda?"

    hooop ceyda, orda dur bakalım.. ninelere dedelere laf yok.. keşke sen, ben onlar gibi olabilsek be..saygıyı onlar ve onların sevgisi hak ediyor.. zamane gençliğinin materyalist ve menfi ilişkileri değil...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 242.
    +5
    "nesi varmış kordonda el ele martı izlemenin?" dedim ciddi bir tonla, gözlerimi irileştirdim, yarı ciddi bu modum sayesinde insanların üzerinde ciddi anlamda pgibolojik baskı kurabiliyordum zira, ne derece ciddi olduğumu anlayamadıkları için ekstra gerilim yaşıyorlardı bu tarz durumlarda.

    "bir şeyi yok da..öff, sen niye bana çemkiriyorsun bakiyim gece gece * " deyip yanağımı sıktı..

    vay dıbına koyim.. işlemiyor kıza, hiç bir şey işlemiyor..
    son bir çabayla,

    "ama haklısın aslında, seven insanların böyle şeyler yapması lazım..o sevgiyi aktarmaları paylaşmaları lazım..hem zaten fazla da ileri gitmiyorlardır dediğin gibi.." dedim,

    "gitmiyorlardır demi?" deyip hınzırca gülümsedi ceyda, "gidiyor da olabilirler yani, ben öylesine söyledim demin :p"

    "yok yok, alperi tanıyorum ben.. öyle bir çocuk değil.." diye telaşla ekledim..

    "alperi tanıyorsun da, ilaydayı tanımıyormuşsun bak..ya o ileri giderse" deyip hepten koptu deli..tam da o sırada yan odadan duvara gump diye tok bir darbe sesi gelmesin mi..

    bu önce dinler gibi kulak kesildi, sonra fısıltılı bir kahkaha daha koyverdi.. iyice kafa gitmişti anlaşılan..

    "ileri gitmiyorlar canım" deyip gülerek elini yüzüme attı, avcuyla burnumu ağzımı kapladı.. mıncırır gibi yaptıktan sonra yavaşça çekti..

    ben ne yaparsam yapayım arayı bir türlü soğutamamaktan dolayı gerginken, o olayı farklı yorumlayıp birden bire anlayışlı moda geçti,

    "ya, seni de anlıyorum.. bakma ben şaka yapıyorum birazda..şu kız kardeş olayı.. yani, o yüzden rahat olamıyorsun belli..ama bunları düşünmemek lazım tsigalko.. hayatın doğal akışı.. tabi ki onun da sevgilileri olacak, hatta belki vardır bile * "

    "daha 8. sınıf" deyip sözünü kestim imalı bir şekilde"

    "ne var?" dedi arsızca "ben 8. sınıftayken benim vardı * "

    "ama senin de abin yokmuş işte" deyip lafı koydum..,

    bir kaç saniye tuhaf tuhaf yüzüme baktı.. gene o zamanın donduğu klagib bakışmalarımızdan birini yaşıyorduk..

    "bence sen şu mevzuyu kafandan atmalısın dediğim gibi.. yoksa asla rahat olamazsın.. kendini kasa kasa çatlayacaksın" dedi azarlar gibi,

    "ben mi kasıyorum kendimi?" dedim savunmaya geçerek.. "alakası yok.."

    "evet kasıyorsun.. odaya geldiğimizden beri ne kadar alakasız konu varsa konuşmanın sebebi de bu... kasma.." dedi, yüzü, ben daha olayı idrak edemeden yüzüme yaklaştı.. dudaklarını benimkilere bastırır, elleri yüzümü çember içine alırken, bir bacağı da çoktan üzerime çıkmıştı..
    bu gecelik bu kadar panpalar,
    takip ettiğiniz için teşekkürler, yorumlarınızı ekgib etmeyin,

    görüşmek üzere *
    @3071 eyvallah panpam ;)
    iyi akşamlar panpalar, bu gece fener maçına gidiyorum, birazdan evden çıkıcam,

    bu günlük yazamayacağım, yarın gece yine beraberiz inşallah, görüşmek üzere *
    iyi akşamlar panpalar,

    harika bir geceydi, golü attığımızda tribünden düşüyordum aq * herhalde bir insan daha fazla mutlu olamaz lan, "fener kümeye" diye bağıran o amın oğullarını 90+5 te züt etmenin verdiği mutluluğu daha bana hiç bir kadın veremedi *

    bu gece saat 01.00, en geç 01.30 gibi gelip hikayemize kaldığımız yerden devam edeceğim. yorumlarınız için teşekkürler, şu oranlı, tahminli entrye yarıldım *

    ayrıca taklitlerimden sakınınız :p

    başlağın altını böyle şen ve canlı tuttuğunuz için teşekkürler, gece görüşmek üzere.
    bu arada 1 günlük kapatma eylemi var deniyor inci portalda. sözlük etkilenecek mi bilmiyorum, ama etkilenir ve yazamazsam suç benim değil bilesiniz, kulaklarımı çınlatmayın *
    takip eden panpalara selamlar, geldim, başlıyorum ;)
    tobias çok geç kaldın baba sen, dün gelseymişsin alırmışsın hanene, kimse ilgilenmemiş

    @3125 vay be, demek sen de stattaydın. hangi tribündeydin?
    çok da ince düşünceli olmamak gerek.. daha önce de demiştim, öyle "aman şu kırılır, bu üzülür, bu ne der, bu ne yapar" diye düşünüp, her hareketimizi hesaplayarak yapar, en ufak bir problemi bile sanki devlet meselesine dönüştürürsek, asla huzur bulamaz, dahası karşımızdakilere de verdiğimizi sandığımız huzurun tam tersine, huzursuzluk veririz..

    hanzo olun demiyorum, ama fazla ince düşünmeyin, zaten çoğu zaman anlaşılamıyorsunuz çünkü.. değeriniz bilinmiyor, görmezden geliniyor, fark edilmiyor..

    işte önce takları yeyip yeyip, sonra pişman olup, iş işten geçtikten sonra incelik yapmanın bedeli de buydu;

    hiç istemediğin halde, zerre hoşlanmadığın bir kızın altında, uzaktaki sevgilin seni kankalarınla batak atıyor, rakı sofrasında demleniyor sanarken nefes nefese olmak..

    ceydaya karşılık vermedim, o ise, bunu çok yanlış yorumlayıp utangaçlığıma bağlayarak dizginleri tamamen ele aldı ve komple üzerime çıkarak saldırısını sürdürdü.. evet utanıyorum..ama tahmin ettiği nedenlerden dolayı değil.. ebruya bunu yaptığım için, hatta ona da bunu yaptığım için utanıyorum..

    bir dakika.. niye utanıyorum ki?

    hayır, erkek olan ben değil miyim arkadaşım? evet, tamam aldatıyorum sevgilimi.. okey.. önce zihinselken, olayın şimdi fiziksele dönmesi mi beni tereddüte düşüren?

    ceyda kıpırtısız dudaklarımı sömürmekten vazgeçip boynuma yöneldi.. üzerimdeki tatlı ağırlığı ve vücudunun sıcaklığı, bu pek de sıcak sayılmayacak sonbahar gecesinde bile beni bunaltmaya yetmişti, tabi bir de içten içe yanan bir ateş var, pişmanlık ve azgınlık karışımı..

    azgınlık çünkü ne de olsa erkeğiz, böyle anlarda en kendine hakim, en oturaklı adamın bile kontrolü kaybetmesi, dizginlerini uçkuruna kaptırması kaçınılmaz.. hani o sevdiğine çok bağlı, "biz ne yapıyoruz bilmem kim??" diyen erkekler var ya, böyle kızı üstünden filan atan hani..hah işte, onlar sadece dizilerde olur beyler.. gerçek hayatta bunu yapsa yapsa kız yapar.

    ceydanın beline sarıldım, zaten bütün gücüyle yükleniyor olmasına aldırmadan onu kendime daha da sıkı çektim, küçük tsigalko luca toninin gol sonrası sevinçleri gibi, resmen kanatlanmış tribüne koşuyor, bir de formayı çıkarırsa tam olucak hani *

    o karambolde alper in sesi bilinçaltımdan yükselip kulaklarımda yankılandı,

    "abi ceyda senle ilgili ciddi düşüyor, ben konuştum. öyle göründüğü gibi bir kız değil.."

    sanırım bütün pişmanlığımın sebebini bulmuştum..ben ne kendime, ne ebruya ne de aramızdaki ilişkiye zerre acımıyordum ki başından beri..ben resmen alper in etkisinde kalıp ceydaya acımıştım..

    adam beni tek cümleyle, araya sıkıştırdığı o ufacık dip not ile manipüle etmişti.."... ciddi düşünüyor... öyle bir kız değil... "

    allah allah... ee, o zaman daha aramızdaki gibko şeyin adını bile koymamışken üzerimde ne işi var be amk?
    Tümünü Göster
    ···
  18. 243.
    +5
    eveett..nihayet üzerimdeki baskıyı atmış, kendimi, yemekte olduğum haltın meşru olduğuna inandırmıştım..en azından bir parça..

    yine de benim ceydanın sahip olduğu motivasyonla sevişebilmem için daha sabaha kadar kendimle mülakat etmem gerekirdi..henüz sadece suçluluk duygumu azaltmayı başarmıştım o kadar..karşılık vermeyi hala beceremiyordum..
    biraz sonra bizimki de bunu fark etti, kafasını gömdüğü yerden çıkarıp yüzüme kızgın kızgın baktı..ama heralde sonra benim yüzümdeki ablak ve zavallı ifadeyi görmüş olmalı ki anlayışla yumuşadı hatları..eli uzanıp gözlerimi önüne dökülen perçemlerimin arasına daldı(evet benim perçemleri, saçlarım epey uzadı ;)), onlarla oynadı, sonra gözlerini yüzüme dikip yüzümü okşayarak,

    "canım..yaptığımızda yanlış bir şey yok..birbirimizi seviyoruz..tamam biraz hızlı başlamış olabiliriz ama, zaten fazlasıyla ağırdan almadık mı? * "

    hasgibtir..

    kim kimi seviyor lan? benim kimseyi sevdiğim yok!?

    yutkundum..gülümsemeyi sürdürerek burnuma bir öpücük kondurdu.."hadi..canlan biraz" diye fısıldadı neşeli bir tonla..

    beyler :(

    yemin ederim böyle soldan soldan geliyorlar, fenalık geçirecem aq..kız,
    hem onu sevdiğimi sanıyor,
    hem de bana resmen acıyor aq,benim saf, tecrübesiz, utangaç filan olduğumu düşünüyor lan? öyle ki, ben daha sevişmeyi filan bile bilmiyorum, o böyle ani yakınlaşınca da saftirikliğimden ne yapacağımı şaşırdım..yazzıkkkk, kıyamazz banaa...

    dıbına koyayım... işte onun gözünde tam olarak böyle görünüyor olmalıyım..gerçekte nasıl azgın bir afrika bizonu olduğumu bilmiyor tabi, şimdiye onu beş kere kaldırıp yere vururdum * ama ben aklımdaki gibik düşüncelerle mücadele etmekten olaya odaklanamadım ki..

    buraya kadar yazdıklarımı iyi okuyun beyler..altındaki mesajı iyi alın, çünkü oradaki cümleler, huyu olmadığı ve istemediği halde, akıntıya kapılıp, sevdiği, ya da en azından onu seven birini aldatan bir erkeğin hezeyanlarıdır..

    ve bana göre aldatmak yarı yarıya hastalık, yarı yarıya da huur çocukluğudur..delikanlı adam aldatmaz..ha, biriyle beraberken, oldu da başka birine mi kapıldı? kalbine söz geçiremez mi oldu? hah o zaman, o anki sevgilisinden ayrılır, ondan sonra ne tak yiyecekse yer..aldatmaz..

    bana gelince..ne olduğumu, ya da ne olacağımı bilmiyorum, bin miyim, bin mi olurum, adam mı olurum, travesti mi olurum, jigolo mu olurum, loser mi olurum bilmem..ama huur çocuğu olmak istemediğim kesin..huur çocukluğu yapmak istemediğim de kesin... çünkü bu yaptığım şey, binlik felan değil..böyle binlik olmaz... delikanlı adam aldatmaz..

    yeniden hunharca üzerime girişmiş olan ceydayı belinden tekrar kavradım, bacaklarımı toplayıp dizlerimi dikleştirdim, bu hareket sonrası ceyda yine niyetimi farklı algılayıp üzerimde beceriksizce git gel yapmaya başladı..

    bense boşluğunu yakaladım ilk anda, az önce topladığım ayaklarımdan da destek alarak havada künde atmak vesilesiyle 1 saniye içinde kendisini altıma alıverdim, o uçuş sırasında bizimki küçük bir heyecan çığlığı koyuverdi..heyecanlanacak bir durum yok ceydacım.

    ellerini yakalayıp yanlara bastırdım, yüzümü yüzünden uzaklaştırdım, bir yandan çılgınca gülümserken bir yan da kegib kegib nefes alarak (fake hareketler bunlarrr..) yüzüme bakıyordu..bense kontrolü tekrar ele geçirmenin ve az önce kafamda oturttuğum düşüncenin verdiği kararlılıkla bir sonraki ve muhtemelen "şah mat" ile sonuçlanacak olan hamlemi yapmaya koyuldum..

    not: bacaklarımı az önce açtığınız şarkının resimdeki gülşen in pozisyonuna getirdim, üste geçmek için ayak tabanlarınızdan destek almak şart, kevaşeler göründüklerinden ağırlar, öbür türlü belinizi filan sakatlarsınız, artistlik yapayım derken *
    muhtemelen yeni ve onu uçuracak bir fantezi ya da saldırı planladığımı düşünen ceyda, keyifle yüzüme gülümsemeye devam ederken, bir yandan da teşvik primi babında bacaklarını belime dolamıştı..

    ah be beyler..o kadar kolaydı ki..şimdi, tam da bu pozisyonda başlayıp, daldan dala atlayarak sabaha kadar danalar gibi sevişmek o kadar kolaydı.. daha önce hiç olmadığı kadar..

    ve daha önce hiç olmadığı kadar ileri gidilebilme potansiyeli vardı.. neticede daha önceki vukuatlarımı düşünürsek,

    ceren, tırsak kaşarın tekiydi.. tamam iyi sürtüşmüştük eyvallah ama, ondan daha fazlası gelmezdi.. zaten ben de daha toydum aq..

    sonra ayşentwo kaltağı, resmen gibimi kursağımda bırakmıştı..onu düşünmek bile istemiyorum.. amın evladı..

    işin tuhafı ise, bu 3-5 günlük tanımışlığım olan hatunlarla kendimi nasıl olduğunu bile anlamadan balık istifi şeklinde alt-üst bulurken, asıl sevgililerimle yani ne mine ile, ne de ebru ile bu derece yakınlaşamamış, bu derece serbest bir ortam bulamamıştım..

    kaderin cilvesi heralde..

    ceyda ise, ne ceren kadar temkinli, ne de ayşen gibi yarıda bırakacak bir tipe benziyordu, gazı almış gidiyordu resmen, eğer ateşini yeterince canlı tutabilir ve hatta büyütürsem, gerçek manada gibiş bile olabilirdi bu gece.. önden olmazsa arkadan.. arkadan olmazsa oral..bir şeyler olacağı kesindi..

    ciddi hatun he..dıbına koyim senin alper..

    gözlerimi gözlerine dikip yüzümü yarı gülümser, yarı buruk bir hale getirdim..

    burun delikleri bir genişleyip bir ufalırken, o da bana aynı şekilde bakıp "ne oldu bebeğim?" dedi tatlı tatlı..

    birazdan sıçacağım cümleler öncesi bir kez daha derin nefes alıp yutkunduktan sonra nihayet taşlarımı dökmeye başladım..
    http://fizy.com/#s/1bxd5q

    "ceyda?"

    "efendim bitanem.."

    "seninle açık açık konuşmamız lazım.."

    güldü..sinirli ve sabırsız bir gülüş,

    "yanii..onca zaman vardı.., bu hale gelmişken mi konuşucaz açık açık??"

    "haklısın..haklısın ama..ben o zaman durumun ciddiyetinin farkında değildim..sahi, ciddi mi bizim durumumuz?"

    "nasıl yani?"

    "yani, benim için gerçekte ne düşünüyorsun? herhangi bir macera mıyım? yoksa,... "

    şaşkın şaşkın yüzüme baktı..

    "ahah..nasıl ya..bu soruları normalde kızların sorması gerekmez mi hahaha"

    sus huur, emin olmaya çalışıyorum..

    "bilemiyorum kim sorar kim sormaz..ama ben bildiğin adamlardan değilim.."

    biraz kafası karışmakla beraber, beni hala gır gır yapıyor sanıp işi sulandırdı,

    "aa doğru bak, hahaha siz alperle yatıcaktınız bu gece zaten biz ilayda anlaşmasaydık.."

    "ne? ne dedin?"

    zaten tahmin ettiğim bir şeyi ağzından kaçırmıştı..ben de farkında değilmiş ayağı yaparak üzerinde nihayet ilk gerçek pgibolojik baskımı kurmayı başardım..

    "ne dedin demin bir daha söyle bakayım?"

    hayret, ilk defa utandığını hissedebiliyordum..yanaklarının, deminden beri tepişmemizden ötürü zaten az sayıda kalmış beyaz bölgeleri de kızarırken, gözlerini kaçırıp "eeiiyy ne tak yedim ben şimdi" gülümsemesi yüzünü kapladı..

    "ceyda..belli ki ikimiz de henüz birbirimizi çok iyi tanımıyoruz..anladın mı? bak ben demin söylediğin şey karşısında çok şaşırdım mesela.." deyip bozuk attım..

    nihayet ciddileşmeye karar veren ceyda, kızgın gözlerini yüzüme dikip saydırmaya başladı,

    "şaşırdın mı? şaşırdın?..sen?..ama ben hiç şaşırmadım tsigalko biliyor musun? ve seni, tahmin ettiğinden çok daha iyi tanıyorum..basketbol ayağına düşürdüğün kızları da biliyorum..başarısız ilişkilerini de biliyorum..şu anda sevgilin seni kim bilir nerede sanarken benimle kucak kucağa burada olmanın sebebini de biliyorum..gördün mü? seni, en az senin kadar tanıyorum, sence aptala benzer bir halim var mı benim? her şeyini araştırdım, hem de her şeyini..zaten o yüzden seninle aynı yataktayım şu anda..seni değiştirebilirim tsigalko... düzeltebilirim..anladın mı? böyle olmak zorunda değilsin..olmak istemediğin şeyi olmak için zorluyorsun kendini... zorunda değilsin.."
    Tümünü Göster
    ···
  19. 244.
    +6
    ao...

    sıçtık..
    başım dönüyordu.. ceydanın yüzüme doğru uzanan elleri hedefini bulamadan kendimi yana attım, yatağa devrildim..

    ne diyor lan bu kız..

    gerçekten beyninizin boşaldığı, hiç bir şey düşünemediğiniz, hatta bakmakta olduğunuz tavanı, döşemeyi, duvarı filan bile algılayamayacak kadar mallaştığınız anlar olur ya hani (çalışmadan girdiğiniz sınavlarda çok olur bu * ), işte aynen o durumdayım..

    lan nefes almak, kalbin atması refleks icabı olmasa, emin olun onlar bile dururdu be..

    ben o vaziyetteyken ceyda yanlamasına dönüp bana yaklaştı, kulağıma konuşmaya başladı..

    "ani oldu biraz değil mi? * "

    derin bir nefes aldım..ani de laf mı lan.. benim deminden beri söylesem mi? söylemesem mi? acaba bu saatten sonra söylenir mi? söylenirse nasıl söylenir, ne tepki alırım? diye düşünüp zütümü çatlattığım şeyleri caart diye bir çırpıda döküverdin ortaya..

    "sevgilimin olduğunu bile bile neden ilgi gösterdin ki bana?" dedim nötr bir sesle..en ufak bir duygu yüklemeyi başaramamıştım..

    "ben ilgi göstermedim ki * ha tamam, yani, hoşlandım senden ama, sen de bana karşılık verdin, hatta biraz da sen çeldin benim aklımı * "

    lan ne kadar neşelisin dıbına koyim ya..

    "ben? ben mi çeldim? ne alakası var.." bu laflar ağzımdan çıkar çıkmaz pişman oldum çünkü resmen ilk okullu çocuklar gibi savunmaya geçmiştim..son derece basit ve ilkel cümlelerle, kelimeleri bükmekte, laf oryantalliği yapmakta üzerine olmayan ben e yakışmayan bir şekilde hem de..

    o tam konuşacakken gene devam ettim,

    "ya bak.. tamam, doğrudur..ben pek stabil bir tip sayılmam yani.. elim gözüm rahat durmaz doğrudur..ama yani..sen de masum ya da kandırılmış filan değilsin"

    "ben masumum demedim ki zaten * " deyip ağzını kulaklarına vardırdı.."kim masum ki? ;)"

    hagibtir lan ordan.. dıbına koyayım amerikan dizilerini izleyip izleyip geliyorsunuz, 18 yaşında kızsın, nereye masum değilsin aq..ne yaşadın sanki.. böyle feleğin çemberinden geçmiş gibi bir haller..

    "ceyda.. epey tuhafsın biliyorsun değil mi?"

    "evet, sen de öylesin.. zaten bu yüzden kader bizi birleştirdi ya ;)"

    kader mader, ne diyor bu kız lan.. kızım lütfen sapık filan çıkma, gözünü seveyim.. lütfen..

    "iyi ama ceyda, benim sevgilim var.. seninde dediğin gibi, sen de biliyorsun işte.. benim burada bile olmamam lazım.. nasıl normal karşılıyorsun bunu anlayamıyorum.. kızsan bağırsan, tokat filan atsan daha çok hoşuma giderdi, sen.. resmen seviniyorsun bile.." deyip gergin ve şaşkın şekilde güldüm..

    "normal karşılamıyorum ki..dedim ya, seni iyileştirecek olan benim..hem, sevgilim var diyorsun.. evet var..ama onu gerçekten seviyor olsan burada olur muydun?..kendini kandırmayı bırak tsigalko.. belli ki sadece zaman geçiriyorsun o kadar.. hatta acıyor bile olabilirsin kıza! kesin o teklif etmiştir, ya da böyle bana yaptığın gibi tam zurnanın zırt dediği yere kadar gelmişsinizdir beraber, oluvermiştir! (yüzümün ifadesini gördü) evet evet! kesin öyle demi? hahaha biliyordum ya.." el çırpıp kendini kutladı..

    beyler bu kızı gibtiğimi düşünemiyorum.. mezara kadar belir herhalde benle.. ciddi anlamda patolojik bir vaka ile karşı karşıyayız.. kız deli..hem de resmen içimi, beynimi okuyabilen bir deli... hastalıklı yapıdaki "öteki ben" in, dişi bir formda yaşam bulmuş şekli bir nevi..
    Tümünü Göster
    ···
  20. 245.
    +6
    dağılmıştım..olanları algılamaya çalışır bir şekilde, dalgın ve salak salak gülümseyerek,

    "haklısın.." dedim..nasıl bu kadar haklı olabiliyorsun..

    "çünkü seni tanıyorum * ".."bir şey soracağım tsigalko, bana samimi cevap ver, o sınıfındaki kızla, olmaması gereken bir şey yaşadınız da o yüzden mi şimdi ayrılamıyorsun? çünkü senin karakterinde bir adamın onu 10 kere terk etmesi gerekirdi şimdiye kadar, kişisel rekorun olsa gerek, kaç ay oldu? 6-7?"

    senin ağzına sıçardım ben şimdi ama..neyse..bana karşı nasıl bu kadar patavatsız olabiliyor anlayamıyorum..artık arada sırların da kalmaması sayesinde (daha doğrusu benim sırlarımın kalmaması sayesinde..onun hayatı benim için hala sır..) iyice rahatlamış durumda..belki de aslında başından beri rahat ama ben durumu anlayamamışımdır..bilemiyorum..

    ne zamandır biliyor beni? acaba o gün bara gittiğimizde kucağımda dakikalarca oturduğunda da biliyor muydu? ya da ayşegül ü de getirdiğim sefer, ya da beraber takıldığımız ve bana yavşamaktan geri durmadığı herhangi bir sefer?

    ne zamandan beri biliyordu?

    aslında düşündüm de, bana karşı daha ilk tanıştığımız günden beri rahattı..o tavırları, enerjikliği ve samimiyeti tekrar aklıma geldi..pgibopat, belki de daha beni kapıdan girerken gördüğü ilk anda aklına yazmış ve onun gibi olduğumu daha da anladığı her an daha da çok bağlanmıştı..ben onun için gönderilmiş kişisel bir "gift" gibiydim adeta...

    karşımdaki kızın, benim dişi versiyonum olduğunu yeni yeni anlıyordum..diyorum ya, ben kolay kolay üzerine alınan tiplerden değilim, çünkü yanlış anlaşılmalar sonucu salak durumuna düşmek en nefret ettiğim ve korktuğum şeydir..o nedenle benim hakkımdaki düşüncelerinden kesin olarak emin olmadan hiç bir kızı yaftalamam..eğer biraz daha yavşak ve "bu kız beni kesiyo" cu adamlardan olsaydım muhtemelen üniversite hayatım boyunca yaşadığım ilişkilerin iki misli kadarını daha yaşardım..ama ben %100 kesinlik ve eminlik isterim...

    "bu sefer yanıldın" dedim gülerek.."aramızda seninle olduğu kadar bile bir şey olmadı sevgilimle..yani aynı yatağa dahi girmedik.."

    "hımm..gerçi sen ayakta bitirmişsindir onun da işini * "

    sonunda sinirlendim,

    "ya, bir dakka!..sen hangi cesaretle bu kadar emin ve böyle patavatsızca konuşabiliyorsun anlamadım! bu kadar laubalilik fazla!"

    geri adım atar gibi oldu ama dalga geçmekten de vazgeçmedi,

    "tamam ya * sadece senin gibi düşünmeye çalışıyorum * peki, taklidinden sakınayım o zaman :p"

    "öff..ben salona gidiyorum ceyda.."

    "tsigalko!"

    "ne?!"

    "gitme..gel buraya..gel.."

    "ne olur gelmezsem? sırlarımı mı yayarsın?"

    "saçmalama..gel şuraya..haftalardır bu geceyi bekliyorum ben... hep sen konuştun da..ben seni zaten biliyorum..sen beni bilmek istemiyor musun?"

    iyi yere dokunmuştu kaltak..evet, ben de seni bilsem iyi olur..belki bomboş olan elime bir kaç koz geçer ha?..

    celallenip kalktığım yataya yeniden oturdum..gelip kucağıma oturdu, beni yatağa uzattı.."hem yürüyüp hem sakız çiğneyebilir misin?" dedi, o aralar o reklam modaydı, gülüştük.."hem sevişip hem anlatabilirim ben" dedi, daha önce yüzünde pek görmediği türden ciksi (bunu yazında komik geliyor ama neyse) bir gülümsemeyle gözlerini irileştirerek yüzümü ablukaya aldı..ben de dayanamayıp gülümsedim..dudaklarımız tekrar buluştu..

    o gece saatlerce seviştik..bir ara üzerimizde sadece iç çamaşırlarımız kaldı, sonra tempo azalınca üşüdük, geri giydik..sonra tekrar çıkardık... tekrar giydik...
    arada konuştuk, söz verdiği gibi, ama daha çok seviştik..o dalgacı, hasta ruhlu kızın böyle naif ve duygu dolu sevişebilmesi beni epey şaşırtmıştı..
    gerçi, sanırım biz ruh hastalarının genel özelliydi bu, misal ebru, o da normal değil, ama öyle bir öpüş yok yani..26 yaşımdayım, daha hala ebru gibi öpüşen birine rastlamadım..sonra ben, kendim,ayıptır söylemesi iyi sevişirim, (öyle diyorlar :p) ve hayatım boyunca rastladığım ve bir tanesi daha hikayemize konuk olacak olan bir kaç deli daha..

    hepsinin, hepimizin ortak özelliği bu olsa gerek... güzel öpüyoruz..güzel seviyor, güzel okşuyor, güzel sevişiyoruz..belki de ruhumuzdaki karanlıkları, ancak böyle anlarda, böyle davranarak örtebiliyoruz..

    o gece, hayatımda ilk ve son kez, resmiyette sevgili olduğum insanı aldatır ve kendi gözümde, sonsuza kadar silemeyeceğim bir şekilde "şerefsiz" damgasını yerken, tuhaftır ki hiç pişman olmadım..
    hatta mutlu bile oldum diyebilirim..
    bunda biraz da ceyda ile paylaştığımız şeylerin etkisi var..o gece bana anlattıklarını henüz kimseye anlatmadım..buraya da yazmayacağım, çünkü bu benim hikayem ve korkarım onunkini yazarsam, benimkine olan bütün ilginiz kaybolacaktır..çünkü bana bile hala kendiminki, onun anlattıklarının yanında değersiz geliyor..

    tanıştığımız, konuştuğumuz, seviştiğimiz her insandan bir şeyler öğreniyoruz..ben de o gece çok şey öğrendim..bir şeyler (yine ve yeniden) değişti..bazı taşlar yerine oturdu, bazıları da olmaması gereken yerde olduğu için devrilip gittiler..

    tsigalko, o gece resmen restore olmuştu..knightçıların deyimiyle, bildiğin patch gelmişti var olan sürümümün üzerine..

    neye niyet, neye kısmet değil mi a dostlar?...
    http://fizy.com/#s/2jxi15

    ertesi gün çok daha eğlenebildiğim bir gün olmuştu, sonuçta artık kasmıyordum, kafama takmıyordum, yine bara gittik, doyasıya coştuk, eğlendik, saatlerce dans ettik ceyda ile, bir ara o kadar koptuk ki, etraftakiler filan okey çekmeye başladılar, resmen filmlerdeki gibi..iki deli birbirini bulmuş, nükleer bir etki yaratıp, yükselen mantarsı toz bulutu gibi, tüm dikkatleri üzerilerine çekmişti..

    bu kızla beraber romayı bile yakardık biz..kendimi gibik fransız filmlerindeki uçuk çiftler gibi hissediyorum..
    biraz içip kafayı da bulunca sokakları birbirine kattık, sanırım bizim çocuklara da zor anlar yaşattık, ama onlar da geniş adamlar olduğu için engellemekten ziyade ortak oldular, o gece üniversite caddesindeki bizim o gubidik hallerimizi görenler için eve gidildiğinde konuşup gülünecek komik bir anı olduk..

    alper ve ilaydayı bıraktığımızdan daha kötü bulmamız ise bu gezi adına tek olumsuz şeydi diyebilirim..sanırım alper tekmeyi basacak bir kaç gün içinde..ama adam da haklı aq..o sıfat çekilir mi bir ömür..hatunun yüzü her daim memnuniyetsiz, her daim kavgalı..bu hikayeyi okumak gibi bir hataya düşen kız var mıdır bilmiyorum, ama varsa onlara direkt olarak bir tavsiye (sizlerin aracılığıyla da en-direkt olarak verilebilir tabi); dünyanın en güzel kızı ya da kadını olmanız bile, bir erkeğin somurtkan bir yüzü ömür boyu çekmesini sağlayamaz..

    yani en iyi ihtimalle bir taraflarınız buruşuncaya kadar çeker, sonra ilk fırsatta taça atar sizi..

    ve tam tersi ise, sadece pozitif, güler yüzlü bir kız olarak bile, fiziksel yeterlilikleriniz pek iyi durumda olmasa bile* sizlere layık, kıymetinizi bilecek ve sizi gerçekten mutlu edebilecek hayat arkadaşları bulabilirsiniz kendinize ki çevremde de epey örneği vardır, hepinizin çevresinde vardır..

    hem tipsiz* hem de somurtkan olanları ise dildoya..öhm şey..allaha havale ediyorum..

    gece, ev sahiplerimizin söz verdiği gibi topluca bir şeyler yaptık, "okey döndük"

    hayatım boyunca oynadığım en kötü oyundu diyebilirim, 3 ü bir kaç kez 9 olduğunu iddia ederek gerekli serilerde kullanmak istedim *

    hiç öyle sarhoş olmamıştım..ama o kadar da çok içmemiştim oysa ki..yani, daha yüksek skorlu gecelerim olmuştur..ama bu sarhoşluğu arttıran başka bir etmen vardı..biliyorum..ekstra bir sarhoşluk..

    pazartesi sabahı, çocuklarla vedalaşık bizlere gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür ettik, şöförümüz cihan da, sevgilisiyle yeterince düzüşmenin verdiği rahatlık yüzünden okunur bir şekilde bize katıldı (uzak mesafe ilişkisi zor iş be beyler). arabaya binip şehrimize doğru yol almaya başladık..akşama oradayız..

    yolun büyük kısmını ceyda ile el ele gittik, bana laf atmak için arkaya döndüğü anlardan birinde bizi öyle gören alper in yüz ifadesi unutulmaz cinstendi..ilayda la molalar dahil hemen hemen hiç konuşmadılar..desenize..buraya son derece karışık duygular içinde gelen 4 kişinin hisleri, sonunda bir limana demir atmayı başarmıştı..bir ilişki bitiyor, bir diğeri başlıyordu... kader..

    ama uzaklarda bir yerde,

    grubun epey dışında,

    bambaşka bir limanda,

    bitmesi gereken bir ilişki daha vardı,

    lanet olsun ki kırılması gereken bir kalp daha..

    sevgili benim neyimeydi ki?

    bana sevgili değil,

    bir suç ortağı lazımdı..

    ve sanırım ben o ortağı buldum..
    takip eden panpalarıma iyi geceler..bu gece epey rahatladım lan bunları yazınca, sizleri seviyorum görüşmek üzere.. *
    şöyle bir şey panpam, buffalo olarak geçiyor ama ben bizon demeyi daha çok seviyorum, söylenişi hoşuma gidiyor,
    bizon-bizon-bizon..bir kaç kere tekrarlayınca beyin ambelesi geçirtebiliyor, çok hoş *
    Tümünü Göster
    ···