/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1001.
    +1
    peçeteyi kibar parmaklarıyla kapatırken, cevabını duymadan önce son bir çırpınışım oldu,

    "ne dersen saygı duyarım.. acele oldu, beklenmedik oldu, ya da erken oldu dersen.. asla sorgulamam... ama diyorum ya..bekleyemedim.. göze alamadım yani beklemeyi..ya biri benden önce davranırsa, ya da o başka birini düşünmeye başlarsa diye korktum.. bekleyemedim buse.. bekletmemek lazım sevgileri..bu gece gözlerimizi kapattığımızda yarına bile uyanacağımız şüpheliyken, ertelememeli.."

    dolan gözlerimi gizlemek için önüme baktım, çatallaşmaya başlayan sesimi gizlemek için de sustum..

    artık olan oldu.. dedim ya, ben üzerime düşeni yaptım.. boynumu taşın üzerine uzattım.. gözlerimi kapadım..

    silahımı bıraktım..

    kalkanımı, zırhımı attım..

    göğsümü gere gere, delikanlı gibi.. hesap etmeksizin, kıvırmadan, kolayına kaçmadan, oyunlara başvurmadan, dikildim işte karşına..ne desen kabul buse..

    ne desen kabulüm... senin canın sağ olsun.. güzel yüzün, gözlerin bensiz gülecekse, benden bir başkasına gülecekse, varsın onun, onların olsun.. senin mutluluğun, benle ya da bensiz, benim mutluluğumdur..

    yalan yok.. şaka yok..ima, gır gır, varsayım filan yok..

    ben varım.. sana olan duygularım var.. aşkım var.. ister al, ister at-yok say..

    zar zor bir kez daha kaldırdım gözlerimi.. kız bir eli yüzünde, ağzını , burnunu zarifçe örtmüş, gözleri boşluğa dalmış..

    kalbimin.. hatta kalplerimizin gümbürtüsünden başka ses işitilmiyor odada... çık çıkmıyor..

    konuşsun diye bekledim..

    ne diyecekti? yoksa hiç bir şey söylemeden çantasını alıp, masadan kalkıp, fırlayıp gider miydi?..

    konuş buse..bir şeyler söyle..iyi ya da kötü.. ölüm fermanım bile olsa dilinin ucunda, okumaktan çekinme.. söyle..o kelimeler benim bu güne kadar duyduğum en güzel sesin, söylediği en kutsal şeyler olacak gözümde.. içeriği, anlamı, sonucu ne olursa olsun..

    yeter ki bir şeyler söyle..
    ···
  2. 1002.
    +1
    panpalar şiir benim değil tabi ki, ünlü bir şiirden kesitler alarak oluşturdum, tamamı bu değil, daha uzun (:

    ayrıca fena arabeske bağlamışız sanırım, da öyleydi be beyler, valla o gece yaşadığım duygu selini mümkün değil kelimelere dökemem zaten, ciğerim yırtıldı dıbına koyim ciğerim be..
    http://fizy.com/#s/1d78il

    ...

    "aslında.." dedi..

    oh..konuşmaya başlıyor, hadi bismillah..

    "ben... "

    kegib kegib, miyavlar gibi çıkıyordu sesi..oha..ben acayip bir ruh halindeyim zaten şu anda, dünyada bile değilim de, o da tuhaf olmuş beyler..olumlu mu, olumsuz mu bilemem ama o da epey etkilenmiş durumda şu an..inşallah pozitif bir etkidir bu..

    "..kızlar da..şakasına söylemişlerdi filan ama... ben de..ama ani oldu tabi... bu şekilde olacağını düşünmüyordum... mesajla ne biliyim..başka..imalarla..tsigalko konuşamıyorum şu an.." deyip gülümsemeye çalıştı nefes nefese...

    gülümsüyor..yapma buse..sakın..eğer ağzından çıkacaklar beni infaz edecekse, öncesinde sakın böyle ümit verme, zaten dağılmak üzere olan ruhumu hepten tuzla buz edersin..

    "..kolay kolay üzerine alınan biri değilim ben.." dedi sonra biraz daha kendini toparlamış bir şekilde..başını kaldırmış, artık gözlerimin içine bakıyordu..ben de kaçırmadan karşılık vermeye çalıştım..ama ölüyorum anasını satayım..birazdan ne var ne yok fırlayacak içimdekiler, atlar gibi çatlayarak ölücem..

    "..hızlı oldu..evet, ani oldu..ben pek üzerime alınmamaya çalıştım..ama..(iç çekti)..o kadar güzel konuştun ki..kaçamıyorum ben de..bilmiyorum sence olabilir miyim o, kayıp parçan..beklediğin kişi?.."

    "ilk gördüğüm saniye senin olman gerektiğini anladım" dedim.."çok başka bir şey bu buse..gerçekten... senin benim gibi hissetmediğini biliyorum..zaten mümkün değildir her halde..ben sadece..üzerime düşeni yapmak istedim..çünkü eğer söylemeseydim..söyleyemeseydim..aklımdan ölene kadar çıkmazdı bu..sevildiğini bil istedim... acele, ya da ani dersen..bir şey diyemem..çünkü ben seni gördüğüm ilk saniye senden hoşlandım, seni tanıdıkça da resmen aşık oldum... o kadar güzelsin ki..sanki içinin güzelliği dışına vurmuş gibi..beklediğin kişi olabilir miyim diyorsun da, asıl ben sana layık olabilir miyim? bence mesele bu.."

    ağladı-güldü gibi bir yüz ifadesiyle sağa sola bakındı, görünmez birilerinden yardım isterdi gibi sanki..ard arda gelen samimi itiraflarım, araya filtre koymadan dobra dobra içimden geçenleri söylüyor olmam, onu da böyle davranmak zorunda bırakır gibiydi..

    ben net im,

    açık oynuyorum..bütün kozlarımı..olmayan kozlarımı daha doğrusu...

    kazanan sensin..sen ol zaten..

    bütün oyunların da, hesapların da, iddiaların da... umurumda bile olmaz..hatta kendim kazanmışçasına sevinirim..

    öyle ipleri elde tutmaymış, ilişkide dengeymiş, hiç gözümde bile değil..al, senin olsun bütün iplerim..bütün tartışmalarımızı da sen kazan gerekirse..bütün hayatım senin..

    bunları ona da söyledim beyler..

    budur yani..

    bu kadar..

    karşında sana körkütük aşık bir çocuk var..

    ne diyeyim ki daha?..ne düşüneyim, nasıl bir duygu besleyeyim sana karşı?

    zaten bir ruhun, diğerine karşı hissedebileceği en kutsal şeyleri hissetmekteyim..

    daha ne verebilirim ki sana? bundan daha değerli olan ne var dünyada?..
    http://fizy.com/#s/1agyo2 özlemişim bu şarkıyı..

    göz göze kaldım uzun saniyelerce..

    gülümsemeye çalıştıkça büzüldü de dudakları..gözlerinde, güzel yüzünde bir duygu karmaşası..

    "çok mu kolay olacak böyle?" diye sordu saf bir ses tonuyla ve imadan uzak olarak..ciddi ciddi soruyordu yani, kinaye filan yapmıyor..

    yutkundum..derin bir nefes aldım..

    "kolay mı?..sen kovmadıkça bir ömür koşabilirim arkandan..kolay oldu diyorsan yani..benim vaktim var..yeter ki sen rahatsız hissetme kendini.."

    gülümsedi.."o..onu demek istemedim ben" dedi mahcup bir şekilde..

    "ya..o zaman?" diye sordum gülümseyerek..

    "..bilmiyorum..bilmiyorum tsigalko..o kadar şey oldu ki... yani öyle bir şey yaptın ki... ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyorum, ne demem gerektiğini bilmiyorum... yine söyleyebilirdin bana mesela..mesaj çekerdin ya da..okulda kenara çekerdin (: ... böyle oldu hep bu güne kadar..etrafımdakilere de, bana da..ama bu..bu çok başka bir şey cidden.."

    "erkekler işte demi?" dedim gülümseyerek, "hep isterler..kenara çekerler, mesaj çekerler (: arkadaşlarını gönderirler, ağaç altına, çardağa beklerler (: ... bu farklı evet... esasen ben de bu güne kadar hep senin dediklerini yaptım zaten... ama bu farklı... bu sefer, hissettiklerim de farklı, karşımdaki insan da farklı... ben de farklıyım..bu başka bir şey cidden buse... öyle büyümüşte küçülmüş, feleğin çemberinden geçmiş kıyakçı tipler gibi konuşmak hoşuma gitmiyor ama, bir daha böyle hisseder miyim bilmem..sanmıyorum pek... insan kaç kere sever ki hayatında? gerçekten ama.."

    derin bir nefes alıp sandalyesinde geri kaykıldı, kendini topladı, vücudunu dikleştirdi..gülümsemeye çalıştı tekrar..

    "ben ne desem hafif kalacak bu saatten sonra" dedi kederli gözlerle..

    yüzüne bakmaya devam ettim..

    "keşke bu kadar açık olmasaydın.." diye devam etti, yüzüne anlayışlı bir gülümseme yerleşmişti..

    "sorun değil" dedim, "utanmıyorum.."

    "ama ben utanıyorum işte" deyip güldü.."şimdi ben de sana benim kayıp parçam ol diyeceğim, sahte gelecek kulağımıza.."

    kalbim ağzıma fırladı..dişlerime çarpıp geri sekti..

    oh..ne?..

    haykırma içgüdümü engelleyerek, "söylemeyi dene?" dedim..yüzüm ne halde bilmiyorum ama her halde aniden flaş patlatılmasıyla çekilmiş bir fotoğraftakinden hallicedir..öyle komik, öyle şaşkın..

    "sen de benim..kayıp parçam ol o zaman.." dedi..

    uzun bir kaç saniye daha bakıştık..kızı yüzü titreşir gibi oldu..gözlerimi kapattım bir iki saniyeliğine..elimi uzattım masanın karşı ucuna..

    biraz sonra bir el tuttu uzatılan eli... kadife gibi dokundu, uzun, ince parmaklar..gözlerimi açtım..mutlukla-efkar karışımı, gülen gözlerle karşılaştım..masanın ortasına doğru eğildim biraz, elimdeki eli kendime doğru yaklaştırdım..ve karşımdaki meleğin avucuna, bu güne kadar dudaklarımdan çıkan en masum öpücüklerden birini kondurdum..

    o öpücük, mühürledi ikimizi..el ele kaldık öyle..epey abandone olmuş, ama yine de gülümseyebilen yüzler birbirini seyretti uzun süre..

    bilmem kaç dakikayı, gözlerimizle konuşarak, sessizce geçirdikten sonra elini kibarca avucumdan çekip sordu,

    "bunu hatıra olarak alabilir miyim?" dedi desenli peçeteyi çocuksu bir neşeyle sallayarak..

    güldüm,

    "bir fotokopisini istiyorum ben de (:"

    2007 şubatının o güzel pazar gecesi, dünyada, samanyolu galaksisinde, ya da evrenin her hangi bir yerinde, hangi önemli ve yüce olay olup bitmiştir bilmiyorum,

    ama bildiğim bir şey var ki, o da benim alın yazımın değiştiği...

    benim için o gecenin ve o geceye değin sabahına uyanabildiğim tüm gecelerin arasında yaşanmış ve yaşanabilecek en yüce olay işte buydu..

    o gece buseyle sevgili olduğumuz gece oldu..bir rüyanın başlangıcı..uyanmayı asla istemeyeceğim bir rüyanın, sonu olmaması için dua edeceğim bir masalın başlangıcı..
    panpalar canım yana yana yazdım, bu kadar olabildi anca, aslında hem daha kısa sürede, hem de biraz daha betimleyerek yazmak isterdim ama parmağım izin vermedi..

    bu gecelik burada bitirelim,

    yarın gece kaldığımız yerden devam inşallah, takip edenlere teşekkürler (:

    vay amk ne geceydi o öyle be..hatırladım gene güller açtı yüzümde valla.. bazı şeyleri insan unutmuyor, unutamıyor beyler.. hayatınızda unutamayacağınız, güzel anılarınızın bol olmasını dileyerekten, noktayı koyuyorum,

    iyi geceler.
    herkese selamlar panpalar, yorumlarınız çok hoş gerçekten, okurken benim de yüzümde salak salak gülümseyişler belirdi (: aşk güzel şey zaten be, eskisi de yeni de, mazide kalmışı da, nostalji olmuşu da..aşk güzel şey..

    ayrıca bu kadar kalabalık olduğumuzu bilmiyordum lan? dünyayı ele geçirebiliriz yani o derece :p

    bu gece 00.00 dan sonra başlarız gene, parmağım geçti gibi, işte hep bunlar eski sakatlıkların marazları, bu ellerin, parmakların başına gelmeyen kalmadı, topun diklemesine gelmesi mi dersin, üzerine düşmek mi dersin, kum torbasına dengesiz vuruş yapmak mı dersin.. hala nasıl bu kadar kibar kalabildiler şaşıyorum zaten, başkası olsa yerimde ork eline dönerdi amk x)

    son olarak @zengin binozun entrysine yorum yapayım,

    valla başta ne demek istediğini anlamadım bile panpam,ama sonradan ekleme yapmışsın, aydım duruma. o anlattığım hikaye benim çocukluğumda başımdan geçmiş bir olay, sonra bir tane de uygulamalı korku hikayesi anlatmıştım onun üzerine, ama baktım ki insanlar pek ilgilenmiyor, ben de kafa gibmek istemedim ne yalan söyliyim, dedim onların yerine bir ara kendi üniversite yıllarımı anlatırım (ki buna karar vermemde çok önemli bir etken daha var, onu da hikayenin sonunda açıklayacağım, unutmayın) içinde korku da var, komedi de var, hüzün de var..

    yani durum bundan ibaret, yalan, dolandan pek anlamam ben, tamam hayal gücüm fena değildir, iyi de süslerim kelimeli belki ama yalanı pek beceremiyorum, yine de herkesin kendi düşüncesi tabi, ne diyebilirim ki? (:
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Takip amk
      ···
  3. 1003.
    +1
    @ zenginpicoz :d hayırlısı be gülüm ;)
    1-1.5 saate kadar görüşürüz panpalar, yarın milli maçlar filan var, hem basket hem futbol, o yüzden kaynayabilir, bu gece yazalım en azından
    panpalar, 40-45 dakika bekledim düzelir diye, gelmeyince açtım dizi izledim bir bölüm, kusura bakmayın valla benim suçum değil bu sefer, ben de yazamadığım için kötü hissettim hatta :p

    normalde yarın gece gelmeyecektim milli maçlardan dolayı, ama eğer misafirim olmazsa yarın gece bunu telefi edelim,

    kader ehm.. sözlük ayırdı bu gece bizi (:
    selamlar panpalar (:

    00.30 a doğru buluşalım, sözlüğün sıçmayacağını var sayarak konuşuyorum tabi (: ama bu sefer öyle olsa bile bir kenara yazacağım, düzelince atarım artık ;)
    selamlar panpalar, birazdan geliyorum, başlayalım

    @ucurulmuş, panpam mizaç, yani tip olarak dış görünüş insanın elinde olan bir şey değil, yani sen seçemiyorsun tipini. benim dışarıdan soğuk görünen, allah vergisi tipimdir yani (: ama burçin e o lafı söylerken, davranışlarını kastederek söylemiştim, bunu ayırt edebilmen lazım bence ;)
    http://fizy.com/#s/1ah642

    ... saat 1 e doğru, buseyi yurduna zütürüp bırakmış, evime de varmak üzereydim..

    ayrılırken uzun uzun sarıldık..bir de öpücük aldım yanaktan..yüzümü yıkamaya kıyamam ben şimdi valla (:

    hayatımda ilk defa..evet sizde şahitsiniz zaten, ilk defa, gerçekten hoşlandığım birinden karşılık almayı başarabilmiştim..

    aslında bir şekilde sevilmiyor değildim..sorun, genelde benim sevememem, aradığımı bulamamam, içime sinmemesi olurdu ki, buse için böyle bir şeyin söz konusu bile olmadığını daha onu gördüğüm ilk saniyelerden itibaren anlamıştım..zamanla, onu tanıdıkça daha da pekişti bu durum..

    ama bu sefer de, benim böylesine yanıp bittiğim insanın, bana karşı boş olabilme sorunsalı * ortaya çıkmıştı..olur mu olurdu yani? herkes beni sevmek, beni beğenmek zorunda değildi ki kardeşim? kız hayır dese, seni arkadaş olarak görüyorum dese, zart dese zurt dese..gıkımı bile çıkaramazdım..

    lakin oldu be?..ilk kez ve umuyorum ki son kez..tek sefere mahsus ve sonsuza kadar sürecek şekilde..oldu... ben sevdim..o karşılık verdi..

    zaten normali de bu değil midir?

    erkek sever,

    kızın da hoşuna gider erkeğin aşkı..karşılık verir..

    zira öbür türlüsü, yani "aşık kadın" durumundan hiç bir zaman yüzüm gülmedi biliyorsunuz..normal bir durum değil çünkü... hastalıklı bir durum..kız dediğin aşık mı olurmuş? peh... aşk erkeğe yakışır...

    zıplaya zıplaya apartmana girdim, alt kattaki ahaliye müjdemi vermek için kapılarını tıklattım..
    alper açtı,

    "selam geyler ;)"

    "ooo adamım gelmiş (: geç bakalım, gel"

    salonda oturmuşlar, her biri bir tarafa yayılmış, nurişle neco ps oynuyorlar, tolga taşakları yaymış yuvarlanıyor..

    "naptın la, aşık civciv x)"

    "oo kanka.. hoş geldin ;)"

    "beyler.. anlatıyorum..geçin hele" dedim biraz yüzümü asarak, kandırıcam binleri.. x)

    "anlat lan? noldu, söyleyebildin mi? x)"

    "söyledim ya..yemeğin sonunda işte.."

    "hee.. artık karnı da doydu, tam zamanı demişsindir x)" diye gır gır yaptı tolga.. sonra benim sessiz sessiz yere baktığımı görünce..

    "noldu lan? e demin gülerek gelmedi mi bu?"

    ben daha fazla dayanamayıp sırıttım en sonunda..

    "ahaha, muallak ya, bir de polüm yapıyor bak, bozuk takılıyor.. kabul etmiş beyler, hayırlı olsun x)"

    "harbi aga oldu mu iş?"

    bir rahatlama ifadesiyle yüzümde, "oldu lan.. valla oldu x)" diye sevinç gösteri yaptım..

    alper çak yaptı, tolga sırtıma vurdu.. tebrikler, kutlamalar..

    tolga,

    "iyi lan.. artık bu sefer kızı üzmezsin her halde..vay dıbına koyim... bu züt bile aşık maşık oldu da sevgili yaptı be (:"

    "yok abi yok..bu sefer olay bambaşka..(:"

    "e inşallah (:"

    şaka maka beyler düşündüm de, ceydadan sonra ilk uzun soluklu sevgilim olacak buse aradaki maceraları saymazsak..1 sene filan oldu be, demi?..

    alper,

    "evet abi.. artık aramızda bir tane sap kaldı sadece, ona yoğunlaşıcaz şimdi de x)" deyip necoya sırıttı.. aslında farkında olmadan da pot kırıyordu alper, çünkü necatinin derdi ve meselesi bambaşkaydı..bu durumu bilen ise sadece ben olduğum için, benim dışımdaki herkes güldü..

    neco, yarı utangaç bir şekilde gülümseyerek,

    "hayırlısı aga ya (:" dedi..

    keyfin yerinde gibi neco?..hayırdır?..hayırlısı tabi... ama hayırlısı olanın o olduğundan emin değilim ben.. nilay, bilerek ya da bilmeyerek, tehlikeli bir oyun oynuyor.. kısmetse, yarın okulda sona erdireceğim bir oyun..

    "ee lan sizin maceraları hiç dinlemedim ya ben keranacılar?" dedim dünkü seyahatlerini kastederek (:

    "oohoo... adam anca soruyor amk... ama haklı gerçi, sen başka bir uzaydaydın aga 2 gündür x)"

    "yani olm... e anlatın lan? anlattınız mı tolgaya?"

    "anlattılar, olm karılar bombaymış lan? bir dahakine biz de mi gitsek napsak x)"

    "anlatın gene.. merak ettim valla.."

    alper minderlerden birine çöreklendi.."tamam anlatayım ben..;)"

    tolga,

    "kekin hepsini yediniz mi lan?"

    "yoo hepsi duruyo lan nerdeyse"

    "tamam ben onu alıp geliyom iki dakka, başlama alper, beni bekle x)"

    "tamam aga :p"

    tolga yukarı gitti, alper bana sırıtıp kaş göz yaptı,

    "olm çok şey kaçırdınız muallakler x)"

    "yaa ne kaçıcam amk, amı poşet olmuş, üstünden kamyoncu geçen karıları mı kaçırdım?"

    "oo amma yaptın sen de heaa..lan var ya, her kesimden insan vardı emin ol, bmw ler vardı lan otoparkta, düşün x)"

    "kiralamıştır aq..bmw m olcak, keraneye gibişe gidicem ha?"

    "ee olm, öyle kolay değil hayat işte.. insanoğlu ciks ister, sevişmek ister..o ihtiyacın da karşılanması lazım cafsdafdagfad"

    tolga kekle beraber döndükten sonra, bizim keranacı üçlü, lig tv nin spiker ve yorumcuları gibi, lafı birbirlerine paslaya paslaya anlattılar maceralarını, gülmekten çatladık anasını satayım, bu alper var ya alper, tam bir stand up çu pekekent (:

    ..o gece, yine huzurla uyudum, yarınki müzakeremi pek düşünmemeye çalışarak..en büyük ve aslında yegane düğümüm çözülmüş, soru, cevabını bulmuştu..

    çatlasın düşmanlar..

    artık benim de bir sevgilim var.. ;)
    Tümünü Göster
    ···
  4. 1004.
    +2
    sözlük gene sıçışlarda ama bizi yıldıramaz :p

    devam..
    ... ertesi sabah..

    buseyle kampüs girişinde buluştuk,

    "günaydın (:"

    "günaydıın (:"

    sevgi dolu, kibar bir kucaklaşma oldu..

    yan yana, senkronize adımlarla yürümeye başladık.. ikimiz de saf saf sırıtıyoruz..ben dayanamayıp konuştum.. çünkü ben konuşursam, o da konuşacak ve böylelikle güzel sesini duymuş olacağım..

    "nabersin (:"

    pek..iyi bir açılış cümlesi değil farkındayım x)

    kız güldü,

    "iyi, sen nabersin x)"

    gülüştük..

    "hangi dersin var?" dedim.. hala salağım gördüğünüz gibi.. soracağın soruya sokayım tsigalko, bu mu yani merak ettiğin?

    "süleyman hoca galiba?" dedi alnını kırıştırarak..

    "ha..şeye giriyordu demi o?"

    "hı hı.."

    beyler şimdi siz şu yukarıdaki konuşmadan bir şey anladınız mı? yani, böyle bir mantık, elle tutulurluk var mı?

    yok demi..

    bence de yok valla..

    saçmaladığımızı fark etmemiz bir kaç saniyemizi aldı, sonra birbize baktık yan gözle, kontrol amaçlı.. ikimizin de yüzünde aynı "ne diyoz la biz?" sersemliğinin ifadesini görüp, kopmamız bir oldu..

    epey güldük, şubat havasında sıcak basmıştı birden yüzüme..

    "dün gecenin etkileri hep bunlar galiba (:" dedi buse sempatik sempatik..

    "olabilir.. çok da içmedik ama işte..(:"

    "yani (:"

    "başka bir sarhoşluk bu galiba (:" dedim sevgiyle gülümseyip..

    o da baktı gözlerimin içine.. kahverenginin en tatlı tonu dünyamı ele geçirince, sanki ağzıma bir parça çikolata atmışım gibi oldu birden..

    "kesin öyle" dedi, eliyle, beceriksizce elimi yakaladı..o kadar acemiyiz ki (: ..ben, ilk defa aşık olmanın acemisi..o, belli ki tümden acemi bu işlere..

    sahi, acaba benden önce sevgilisi, sevgilileri oldu mu?..olmaz mı ya... bu kızı rahat bırakırlar mı?..neyse bunları niye düşünüyorum ki lan ben şimdi (: ..bir ara illa ki konuşulur.. çok da mühim değil gerçi, olması ya da olmaması..ama insan bilmek istiyor tabi..

    ya o da seninkini bilmek isterse tsigalko?..

    o zaman ne tak yiyeceksin?..

    bu uyarı metni birden gözlerimin önünde geçince, zaten saçma bulduğum konuyu, tamamen beynimin arka raflarına itekledim..

    önemli olan tek şey, sadece bu an..bu an ve busenin bu anda yanımda olması.. elimi tutuyor olması.. bana gülümsüyor, benimle yürüyor olması..

    geri kalan her şey yalan..tek gerçek yaşadığım güzel duygular..

    mühendislik kantinine girdik.. hala elimi bırakmış değil..ben de şikayetçi değilim bundan.. hatta hoşuma gidiyor böyle sahiplenmesi aşkımızı..o da, benim gibi, bütün dünya duysun istiyor belli ki..

    ilerdeki masada gülşen ve sınıfından iki kız daha oturmuşlar, onların yanına doğru sürükledi buse beni..
    "günaydınlarr (:" dedi neşeyle,

    kızlar da bizi selamladı, ben de karşılık verdim filan..

    birer sandalye çekip derslerin öncesine kadar yanlarına oturmaya niyetlenmiştik, gülşenin, tam da beklediğim gibi, duruma atlaması gecikmedi,

    "günaydın..da..siz? hayırrdııır?? ((:"

    "hayırdır hayırdır" deyip sırıttım, busenin sımsıkı kavradığı elimi hafifçe, havaya kaldırıp sağa sola salladım,

    "oaaa.. ciddi misiniiz?" dedi yüzünde fırıncı küreğinin gireceği genişlikte bir gülümsemeyle gülşen,

    sandalye çekip oturduk yanlarına,

    "öyle (:" deyip gülümsedi buse kibar kibar,

    diğer kızlar da hem şaşkınlık hem de neşeyle bakıyorlar, gülşen,

    "çok sevindim tatlım ya..hayırlı olsun (: ..ooh tsigalko.. kaptın, kandırdın kızı valla haa" dedi saf saf sırıtarak..

    gülşen biraz patavatsızdır, çatlaktır ama içten kız, gerçekten sevindiği belli yüzünden.. eyvallah (:

    "aynen, fazla beklemeye gelmez bu işler, sevgi eylem gerektirir ;)"

    "bravo valla..sen söyledin demi tsigalko?"

    "evet" dedim gururla,

    "çok sürpriz oldu benim için de ama ne yalan söyleyeyim, olur mu diye düşünmedim değil, sadece beklediğimden erken oldu evet (:" diye ekledi buse,

    "e artık bunları bol bol konuşursunuz, dedikodumu yaparsınız :p" dedim kızlara genel hitaben, gülüştüler,

    "yok canım estağfurullah :p"

    "hadi hadi, bilmiyoruz sanki kız milletini :p"

    "yapma yaa? busecim, sevgiline bir şey söyle bak ayağını denk alsın, senin hatrına bir şey demiyorum yanii x)"

    güldük, buse bana dönüp,

    "sevgilim, ayağını denk alır mısın?" dedi ciddi olmaya çalışarak, beceremedi..o kadar sevimli ki..ııı..lan valla öpücem haa.. yanaklarını da sıkıcam (:

    ders öncesi bir kaç dakikalık zaman diliminde önce bizi tebrik ettiler, sonra da biraz geyik yaptık, ardından da sınıflarımıza doğru ayrıldık..

    o ara aklımdan geçiriyordum..şu ani oldu, erken oldu muhabbetlerini..

    şimdi, mesela bu hikayenin (buse ile benim hikayemin yani) aktörlerinden biri ben olmasam da, dışarıdan 3. bir göz olsam, ne derim bu duruma?

    mesela, kantinde takılan, diğer çocuklardan biriyim ben de..ya da biraz daha spesifik konuşayım, şu, buseyle konuşurken gördüğüm ve benim tetiklenmemi sağlayan alperlerin sınıfındaki dallamayım diyelim,
    ne düşünürdüm?

    kız, yeni bir kız.. güzel, ben (dallama) dahil, kısa zamanda belki de çift haneli sayılarca adam buna talip olur mu? olur..

    peki kızla çıkan yavşak kim? (ben) işte.. ortam çocuğunun teki aq..iki basket oynayıp, barda söylüyor diye adam oldu başımıza..amk.. zaten böyle kızları da hep bu yavşaklar zütürür... amk pekekenti..

    kız da hemen atlamış be abi.. demek ki zaten huurymuş... peeh... neyse aslında şu ayşe de fena değil, onu keseyim ben biraz bari..

    ... evet, bir anlığına 3. bir şahıs olup baktım olaya,

    belki de çoğumuzun her zaman yaptığı şekilde yorumladım, hatta yalan değil, benim de böyle yorumladığım olaylar olmuştur elbet geçmişte..

    ama o an, işin içinde olduğumdan ötürü, biz hikayenin kahramanlarının gerçekte nasıl hissettiğini (hepsi olmasa da çoğumuz) ama dışardan bakan gözün bunu nasıl yorumladığı (hepimiz olmasak da çoğumuz) arasındaki korkunç uçurumu fark ettim..

    dışardan izleyen gözlere göre,
    belki de ben yavşak, buse de huurydu..

    ama bana göre, yani yaşayana göre, ben aşık, buse de maşuk idi... ben bülbül..o da gül...

    ve, kendi kendime söylendim.."ulan şu ön yargı ne lanet şey arkadaş... ne kötü.."

    ör yargılarımızdan arınmak gerek beyler..

    çoğu zaman "önümüzü" tıkayanlar da onlar oluyor çünkü...
    http://fizy.com/#s/1aj34q
    Tümünü Göster
    ···
  5. 1005.
    +2
    sınıfa çıktım..

    ön sıralar hep dolmuş tabi, ee geç kaldık bu gün.. omuzlarımı düşürüp arka sıralara doğru ilerliyordum ki, o uğultunun arasından bir ses,

    "piişt!"

    devam ettim.. üzerime alınmam için bir neden yok..

    "pişşt.. artisss.."

    evet şimdi alınabilirim x)

    gayri ihtiyari kafamı döndürdüm,

    nilay bana doğru bakıyor, sen mi seslendin?

    "nereye?" dedi bana el kol ve kaş göz de yaparaktan..

    "yer yok?" dedim, yine jest ve mimiklerimle destekleyerek ben de..

    "salak burası ne?"

    "başkası vardır orda ya" dedim pis pis gülerek,

    "ya gerizekalı mısın? gel şuraya.."

    yüzümde nilayı gıcık etmekten son derece memnun bir ifadeyle ona doğru yöneldim,

    "duvar kenarı pls.."

    "hayy sıç... geç hadi.. geç.."

    aynı gıcık gülümsemeyle duvar kenarına doğru geçip oturdum, kendimi duvara atıp bıraktım.. ooehh..

    nilaya baktım göz ucuyla, o da bana bakıyor,

    "naber?" dedim umarsızca,

    "iyi!..sen?"

    "iyi bende.." dedim sırıtarak..

    "senle konuşucaz biliyorsun demi?" dedi bilmiş bilmiş,

    hımmm hadi ya? bak ben de aynını düşünüyordum nilay hanım..ne tesadüf..

    "evet" dedim, "bence de konuşmamız lazım"..

    aslında, kızgın olan, hesap soracak olan taraf benim, ama o agresif, ben sulu takılıyorum..sor bir niye?..fırtına öncesi sessizlik diyelim.. ağzına sıçmadan evvel gevşiyorum, onu da gevşetmeye çalışıyorum ki işlem sırasında sıkıntı çıkmasın ;)
    panpalar mesajlarıma bu gecelik partları bitirdikten sonra toptan bakıp cevap atıcam ;)
    hoca gelince bizim küçük münakaşamız da son buldu..bu, yazarak konuşma şeysine geçmek istedi ama reddettim.. ders dinleyeyim biraz müsaade ette..

    blok arasında yine konuşmaya niyetlendi, ben kalkıp geçmek isteyince,

    "nereye?" diye sordu..

    "işim var.. çekil bakiym (:"

    "iyi öğlen beraber yeriz o zaman" dedi bozuk bozuk..

    "öğlen de işim var nilay.." dedim gergin bir gülümsemeyle, "bundan sonra bütün öğle aralarında, blok aralarında, ders aralarında işim var" dedim..

    aniden sesim yüksek çıkmıştı..bir anda parlama özelliği vardır biz karadenizlilerin.. tiner gibi harlar, tutuşuruz, ne olduğunu bile anlamadan karşıdaki, yanı verir alimallah..

    nilay afallamış bir şekilde yüzüme baktı boş gözlerle..

    sonra da bir şey demeden, sonnn derece tripkar bir hareketle sırasına çöktü tekrar..

    ..gidip buselerin sınıfa baktım ara vermişler mi diye..yok..hay anasını satayım ya..tam biz gireriz onlar çıkar..zil, teneffüs denen bir olgu yok ki amk..her hocanın keyfi başka..

    boş boş bir kaç tur attım koridorda..o ara, acaba nilaya fazla mı yüklenme hazırlığındayım diye düşündüm.. yani, daha bir şey demedim henüz, ama diyeceklerim... ağır yani..ama bunları söylemeyi hak ediyor muyum ben bir kere onu da düşünmek lazım... bana mı düşer? benim mi görevim? bana mı kaldı?

    sonuçta ben, hele şu son olaylardan sonra, artık her alanda, her anlamda mutlu, doymuş, isteğini almış, tuzu kuru züt verenin tekiyim..

    ama nilay öyle mi?

    o kızın mutlu olmaya hakkı yok mu aq?

    elbette var..

    ve, zaten en çok da ben isterim mutlu olmasını..

    ama bu..

    bu..gittiği yol..pek hayırlı değil... değil gibi... yani... ne olacak atıyorum, necoyla çıkmaya başladıkları zaman?..illa ki bir soğuk savaş olacak yani..

    e yazık değil mi aq bizim grubumuza, arkadaşlığımıza.. onca şans ve çabayla, tesadüflerle birbirini bulmuş olan bu güzel insanların arasına başka duygular girerse, yazık değil mi?

    bana yazık değil mi?

    çökmek üzere olan bir binanın içinde oturur gibiyim sanki aylardır... enkazın altında, kimse değil, en çok ben kalacağım... yaşadığım stres, sıkıntı... bunu mu hak ediyorum?..

    duygusal düşünceler, beni biraz yumuşattı.. buseler çıkmayınca, ben de bizim aranın bitimine bir kaç dakika kala sınıfıma girdim..

    hadi bakalım..
    @vurucu tim, el alışkanlığı be panpam ;)

    bir de ben yüz yüze konuşurken bol kullanırım jest mimiklerimi, o da kontrolümde değil tabi, o huyun, yazı diline sirayet etmiş hali bu gördüklerin ;) x) (:
    metrobüs teyzeleri misali nilayın tepesine dikilince, bir şey söylemeden ve yüzüme bakmadan kalkıp yer verdi..

    yerime geçtim..

    göz ucuyla baktım şöyle bir profiline.. yazık lan aslında.. cık cık... bozulmuş.. demin salak salak atarlanan kız, iki lafı biraz sert söyledim diye maymun zütüne çevirdi suratını.. kız milleti işte..en harbi, delikanlı geçinenleri bile duygusal triplere girmek için fazla beklemek zorunda kalmıyor..

    yüzsüz huurları ve erkek fatmaları tenzih ederim, onlar "en kahraman rıdvan"dırlar, aynen böyle devam etsinler..

    "nilay?"

    cevap vermeden bozuk bozuk baktı yan gözle..

    "konuşalım mı biraz?"

    "gibtir lan" der gibi bir yüz ifadesiyle bozuk bozuk gülümsedi bu sefer de..

    "napıyorsun? nasıl gidiyor bir kaç gündür görüşemedik pek?" dedim gülümsememi engellemeye çalışarak, ama anladı,

    "dalga mı geçiyorsun benimle?" dedi o da gülerek, ama sinirli aynı zamanda..

    "cidden, naaptın.. haftasonu filan?"

    "oturdum yurtta" dedi soğuk bir şekilde.."telefonunu kapalı kullanıyorsun her halde artık?" diye ekledi..

    zaaaa... kapalı tabi lan! kapalı tabi.. giberim telefonu... pazar günü, buseyle mesajlaştığımız 7-8 suları haricinde komple kapalıydı tabi.. riske atar mıyım ha? atar mıyım?..salak salak çalacak, mesaj gelecek, bilmem ne... gibtirmeyin şimdi bana telefonunuzu da, hattınızı da..

    "pazar günü kapalıydı uzun süre evet" dedim.."şarjı bitmişti.. takmaya üşendim.." diye ekledim beceriksizce.. kıvırmada çok iyiyim, eyvallah da, şu yoktan yalan var etmek konusunda tam bir hayal kırıklığıyım aq..

    "hı.." dedi, yine gayet soğuk..

    "sevgililer gününde naptın?" diye sordum bodoslama..bir an irkilir gibi olup kafasını kaldırdı, ama sonra tekrar sakinleştirdi kendini..

    "takıldım manitamla" dedi kaşları havada, ifadesiz bir yüzle, ben, gır gıra alarak,

    "hadi ya? manitan da mı var senin" dedim alayla, inanmadığımı belli ederek..

    bir şey demedi..

    tekrar üsteledim..

    "cidden, naptın?..çıkmadın mı dışarı?" dedim saf ayağına yatarak..

    "manitamlaydım işte dedim ya" dedi renksiz bir sesle, sırf beni başından savmak için konuşur gibi..

    "eüff nilaay.. konuşalım dedin, konuşuyoruz işte, elli tane trip yani... bana sormayacak mısın sen ne yaptın diye? :p"

    gözlerini kaldırdı, yüzüne küçümser bir gülümseme yerleştirip,

    "sen ne yaptın tsigalko?... sevgililer gününde?" deyip noktasını da sevimsiz bir mimikle koydu..

    "manitamla takıldım" deyip gülmeye başladım.. salak-mal karışımı bir şeyler geveleyip yeniden önüne döndü..

    ... eveeet... bu kadar gır gır, şımarma yeter sanırım... hazır konu da istediğim yere gelmişken, hoca gelmeden evvel şunun kafasına bir tohumumu atayım.. sonra da bulacağım ilk boşlukta asıl söylemek istediklerimi söyleyeceğim..

    etraftaki sıraları söyle bir kontrol ettim başlamadan önce.. herkes kendi işiyle meşgul gibi, arkamızdaki sıranın sahipleri henüz koridordalar zaten..

    "iyi eğlendiniz mi necoyla?" dedim gergin bir gülümsemeyle..

    hemen kafasını kaldırdı yeniden..hah şöyle..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 1006.
    +2
    ..hafif irileşen gözleriyle yüzümü taradı..ne demeye çalışıyordum acaba?

    acımasız bir ses tonu ve ifadeyle devam ettim,

    "baya romantizm olmuştur ha?..gül aldı mı sana çingenelerden (: bak ben benimkine aldım mesela (:"

    şaşkın ve endişeyle, bir an gülümser gibi oynadı dudakları.. seğirdi mi demeliyim yoksa..

    peki ben durdum mu? hayır..

    "gecenin birinde.. belki bir buçuğunda.. elde biralar.. bizim açımızdan pek bilinmedik, ücra diyebileceğimiz bir yerde, kankam tolganın eski sevgilisi, kankam nilay, kankam necatiyle beraber takılıyor.. sevgililer gününde.. saat bir küsür bak ama.. elde de biralar var..sen mi buldun o mekanı yoksa necati mi?"

    yutkundu.. gözleri artık yuvasından fırlamak üzere, nükleer füze başlıkları gibi..

    "ne demek istiyorsun sen ya?" dedi titreyen bir sesle..

    "sen ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim daha da üzerine giderek.. sert kızı mı oynacaksın bana öyle gözlerini de şişirip? bir de benim sert adamı nasıl oynadığımı gör o halde..

    "nasıl... tsigalko... ağzından neler çıkıyor farkında mısın.. bilmiyorum ama... şu an... ne... nasıl söylersin bunları ya?" dedi gözleri dolmaya başlarken.. sesi de yükselip, incelmeye başlamıştı..

    "ben gördüğümü söylüyorum? gördüğüm bu, ama belki de işin aslı bu değildir.. aydınlat beni?" dedim, duvara doğru yasladım sırtımı, sabırsız gözlerle izlemeye başladım..

    acaba nasıl açıklayacak diye beklerken, bu, sıranın arkasına astığı çantasını aldı, defterlerini filan bırakarak ayağa kalktı,

    "şerefsizlik yapma tamam mı?" dedi dudaklarını bastıra bastıra alçak tutmaya çalıştığı bir sesle, "yapma!" diye tekrarladı.. gözlerine dolmaya başlayan yaşlarla, uzun adımlar ata ata sınıfın çıkışına yöneldi..

    oh..

    biraz sıkışınca ağlayıp kaçalım..ne güzel dünya?..ne dedim şimdi ben beyler?..ha?..soru sordum insan gibi.. cevap versene verebiliyorsan?

    veremiyorsan da o taku hiç yeme..sen bilmiyor musun insanların bunu nasıl algılayacağını, ne konuşacağını?..bile bile ladese niye giriyorsun?

    kusura bakma nilay..ama müsaade etmem... ne seni, ne de bu güzel arkadaş ortdıbını, kimsenin elimden almasına izin vermem... senin bile..

    peşinden gidip koluna yapışsam mı diye tereddüt geçirirken, normalde görmek, bir saniye bile olsa fazladan zaman geçirmek için can attığım, ama o an için karşılaşmak istediğim en son kişi olan buse bizim sınıfın kapısında belirdi..
    son bir part daha yazıp bu gecelik bitirelim panpalar, saat üçü bulduk gene nitekim x)
    yüzüm, ne şekilde ne şekile girdi o kısa zaman aralığında bilmiyorum ama kendimi gülümserken buldum,

    bizim kız, gülümseyerek saf saf el salladı bana, selam atar gibi,

    sıradan kalkıp yanına gittim hemen, kafamı da kapı eşiğinden uzattım koridora şöyle bir, hoca geliyor..

    "şimdi mi çıktınız?" dedim enerjik şekilde, gülümsemeye de çalışarak.

    "öf yaa anca bıraktı (: sizin hocanız geliyor galiba, sınıftaysan bir uğriyim demiştim ama, geç kaldım (:"

    "aynen ya..neyse öğle arası kapına dayanıyorum her türlü (:"

    "x) ..ha şey bi de..demin bi kız geçti ağlayarak, senin kanka mıydı o? tam emin olamadım? :s"

    "haa.. şey.. evet.. anlatırım sonra" deyip geçiştirdim, o sırada artık hoca da zaten kapıyı tutmuş, üzerimize kapatmak üzereydi,

    "tamam ben kaçtım o zaman" dedi buse aceleyle sırıtıp, hocanın kolunun altından geçip son anda tuzaktan kurtulmayı başardı (:

    ben ona gülerken hocanın da yarım ağızla bana güldüğünü fark ettim, hemen "saygılarr" babında hafifçe eğilip sırıtarak sırama ışınlandım..

    bu küçük, sempatik anın etkisinin geçmesi pek uzun sürmedi.. dinlediğim dersten bir tak anlamadan, önümdeki silgiyi ameliyat ederek sıkıntı içinde geçirdim öğle arasına kadar olan zamanı..

    çok kızmıştı nilay.. öyle ki neredeyse hakaret etmişti bana.. çünkü, benim de imalarımla ona hakaret ettiğimi düşünüyordu... ama o zaman kendini getirme o duruma kızım?..

    öff... gibicem böyle işin ızdırabını artık ha..neco, sana da iki çift lafım olacak, bari sen rahat dursana aq... aklıma necati gelince, kafamı sınıfın soluna doğru çevirip bunun oturduğu orta sırayı aradım.. buldum..

    gayet dersi dinler gibi duruyor ama.. yüzünde de bir sıkıntı mı var sanki? bana mı öyle geldi yoksa?..nilayla münakaşamızı duymuş-kızın sınıftan ağlayarak çıktığını görmüş müydü acaba?..vay aq... bir de şimdi onunla karşı karşıya gelmeyeyim?..

    ya arkadaş..biz burada arkadaşlıkları kurtarmaya çalışıyoruz,
    neredeyse "sevenleri ayıran kötü adam" damgası yemek üzereyiz aynı anda da..

    allahım ya... olm neco.. madem söyleyeydin kıza?..he?..söyleyeydin?..yok platonik aşkmışmış, yok cesaret edememişmiş... sokayım sana afedersin..

    işte öyle sen söylemezsen, başkası, en olmadık başkası kapar kızı, sonra bir de arkadaş olursun onunla, grup kurarsın.. ondan sonra ayıkla pirincin taşını...

    ya bi düşünün arkadaş yaptığınız, ya da yapmadığınız işin sonuçlarını?..

    neyse..

    bu gece burada bırakalım.. aklıma geldi gene sinir oldum aq..

    ayrıca bu durum da, tüm o "platonik" takılan gib kafalı, korkak ergenlere ders olsun..al sana platonik aq... al sana platonik... zütümüzde patladı patlayacak...
    herkese iyi geceler panpalar,

    yorumlarınız esirgemeyin, görüşmek üzere ;)
    ayrıca güzel yorumlarınız için de teşekkür ediyorum tek tek, benim yazan ellerimin hakkını verdiğiniz kadar, sizin de okuyan gözlerinizin hakkını vermek gerek, gözünüze, gönlünüze sağlık (:

    • *
    Tümünü Göster
    ···
  7. 1007.
    +2
    iyi geceler panpalar,

    23.45 gibi başlayalım bu gece, biraz daha erken biter hem, uykumuzdan olmayız ;)
    http://fizy.com/#s/1d4sht

    ... yüzeysel insanlardan her zaman nefret etmişimdir..

    bunlar, gerçek nedenlerin, muhtemel sonuçlarla aralarındaki ilişkiyi kurmaktan aciz, ya da tamamen işine gelmediği için kurmak istemeyen,

    her meseleye, "eaaa bırak işteaaee" şeklinde yaklaşan, gamsız görünen, ama gamsız birinden çok daha tehlikeli, işgüzar tiplerdir..

    bugün, ülkemiz de yüzeysel insanlar yüzünden bazı sıkıntılar çekmiyor mu?

    yüzeysel... yetersiz..cahil görünen, ama aslında tatlı su kurnazı tipler..içten pazarlıklı huur çocukları..

    peki ya çizginin öbür ucunda olanlar? madalyonun tersinde, yüzeyselliğin tam zıt kutbunda olan, aşırı evhamlı tiplere ne diyeceğiz?

    onlar için ağzımdan kötü bir söz çıkarmaya korkuyorum, çünkü kendim de onlardan biriyim aslında... fazla düşünen, fazla irdeleyen, fazla kafaya takan..fazla sorgulayan..her şeyi kontrolü altında tutmaya çalışan, panik atak tipler...

    onlara her hangi bir nefret duymama, ya da küfretmeme gerek yok gibi, zaten onlar kendi kendilerini beceriyorlar gayet layıkıyla..kendi iplerini kendi elleriyle çekiyor, bindikleri dalı kesiyor, kendi kuyularını itina ile yine kendileri kazıyorlar..

    evham..

    endişe..

    hep korku..

    başarısız olma korkusu..reddedilme korkusu..dışlanma korkusu..yetersiz kalma korkusu..

    ve sorular..

    bitmek bilmeyen, geçmişi karıştıran, geleceği kurcalayan..tüm bunları yaparken bu günü unutan sorular...

    düşünceli, ince bir insan olmak, sorumluluk sahibi, ileri görüşlü, planlı, programlı bir insan olmak güzeldir elbette..

    ama bunun takunun çıktığı zamanlar,

    ve takunu çıkaran insanlar vardır..

    her şeyin aşırısı olduğu gibi,

    dünyasını düzen içinde tutmaya çalışmanın da aşırısı var... bir süre sonra, ufacık bir hatada, mesela biraz yamuk duran bir koltuk yastığı görünce, ya da ne bileyim, çalışma masanızın küçük bir bölümünün tozunun alınmadığını fark ettiğinizde, hem kendiniz kafayı yiyor hem de karşıdaki insanları zor durumlara sürükleyebiliyorsunuz..

    kontrol manyaklığı..

    zamanla, sadece kendi hayatınızı değil, başkalarının da hayatını (sevdikleriniz, yakınlarınızın..) kontrol etmeye çalışır hale geliyor, onlar adına düşünüp planlamaya başlıyorsunuz..

    sanki kendi hayatınızın sorumluluklarıyla fazlasıyla içli dışlı değilmişsiniz gibi, bir de buna başka hayatları yeniden yapılandırma görevini ekliyor, kendinizi, beyninizi, algılarınızı iyiden iyiye zorlayıp, en nihayetinde de fazla ısınan bir anakart misali yakıyor, patlatıyor, kullanılmaz hale getiriyorsunuz..

    çıldırıyorsunuz kısaca..

    cinnet getiriyorsunuz..

    peki bu, gerçekten siz misiniz?

    yaşadığınız hayat, (daha doğrusu yaşayamadığınız diyelim) yaşamayı istediğiniz hayat mı sahiden de?

    ne zaman başkalarının hayatlarına karışmayı bırakıp, kendi hayatınızın da fazlasıyla sıkılı kemerlerini gevşetmeyi deneyeceksiniz?

    bence hemen, şimdi denemelisiniz..

    bu gün,

    bu gece başlayın..

    yarın geç olmadan..
    ..öğle arası..

    buseyle kol kola kantine indik.. pizzalarımızı ve içeceklerimizi alıp masalardan birine geçtik..amk hep de sağlıksız besleniyorum şu ara öğünde ya..allahtan evde tolga doğru düzgün yemekler yapıyor da, hepten fast food yaşamıyoruz...

    "akşamüstü bir yerlere gidelim mi?"

    "çıkışta mı hemen?"

    "yoo sen ne zaman hazır olursan (:"

    "oluur.. (: gene plan mı yaptın :p"

    "ehehe... yok, artık plan faslı bitti, nasılsa kızı kandırdık :p"

    "hmm (: ..tamam, sen yarım saat önceden filan bana mesaj atarsın o zaman, ben hazırlanırım ;)"

    "olur, gene sekiz gibi filan iyi mi?"

    "iyi ya, işte ne zaman haber verirsen (:"

    pizzalarımızı yemeye devam ederken bu aniden aklına gelmiş gibi sordu,

    "ha..sen şeyi anlatıcaktın ya bana.. kankanın morali bozuktu, ağlıyor gibiydi filan?"

    pff.. nilayı karıştırma şimdi ya..çaresiz cevap verdim, geçiştirmek, baştan savmak istemiyorum çünkü..ne bunu, ne de bana soracağı her hangi bir şeyi başımdan savamam.. öyle bir opsiyon yok (:

    "hıı... evet.. bugün biraz sıkıntısı var onun.."

    "neymiş? anlattı mı sana? özelse hiç sormadım farzet (:"

    "ya aslında.. biraz da benim yüzümden.." dedim mahcup bir tavırla..

    "senin yüzünden mi? niye ki?"
    "ben.. biraz üstüne gittim o yüzden.."

    buse kaşları havada, şaşkın ve meraklı bakışlarla devam etmemi bekliyordu..

    "bunu.. nasıl desem.. görmek istemediğim birileriyle gördüm.. benim bir arada olmasını tasvip etmediğim insanlarla yani..o yüzden işte.. biraz üstüne vardım..ama onu düşündüğüm için yani.. çünkü sonra kendi de üzülecek.. işte onu uyarırken.. biraz sert kaçtı sanırım.. morali bozuldu.."

    buse,

    "hıı.. baya kötüydü ya..ne dedin ki o kadar? keşke fazla sert çıkmasaydın tsigalko, var mı böyle sert çıkışların hep?" deyip mahzun mahzun gülümsedi..

    "yok yaa... diyorum işte, hep onu düşündüğüm için.. çünkü çok kritik bir mevzu, bilmediği şeyler var o insanlar hakkında, onu üzsünler istemiyorum..o yüzden de önce ben biraz.. şey yaptım işte.. üzdüm gibi... yani.. nilay benim için kardeş gibidir buse anlatabiliyor muyum? ayrıca kız, benim her zor zamanında da yanımdaydı, hep destek oldu bana.. şimdi ben de onun sıkıntıya düştüğünü görmek istemeyeceğimden.. öncesinden önlem almaya çalışıyorum.. evet sert çıktım biraz belki ama, yine onun iyiliği için... çünkü o kişilerle yaşaması muhtemel şeyler, benim bugün onu üzdüğümün 10 katı fazla üzer onu.. ağzına acı biber sürmek gibi oldu işte biraz.."

    omuzlarımı düşürüp yüzümü asınca, buse hemen kolunu doladı, sırtımı sıvazladı içtenlikle,

    "abilik yapıyorum diyorsun yani (:"

    "öyle de denebilir..(:"

    "ya tabi, sizin onca yıllık bir arkadaşlığınız var, eminim çok şey yaşamışsınız, çok badireleri atlatmışsınızdır.. iyiliğini istemen çok normal..ama bu şekilde sanki, ters de tepebilir..sen böyle sert tepki gösterince, inadına bile gidebilir o insanların yanına.. bence bir gönlünü almalısın kızın :/"

    "alırım ya bir ara..ben de öyle düşünüyorum zaten.."

    buse biraz durdu.. sonra muzipçe gülümsedi,

    "ya birileri de bana, seninle takılmam gerektiğini söyleseydi, bu da senin kulağına gelseydi ne olurdu mesela, o kişiler de benim iyiliğim için böyle demiş olsalardı :p"

    "kafalarını kırardım x)"

    "yaaa, bak, iş sana dönünce nasıl tavrın değişti hemen x) şimdi o nilayla görüşmesini istemediklerin de senin kafanı kırmasınlar sevgilim? x)"

    güldük.. ilahi buse.. (:

    "canım.., bu olay, seninle benim aramızdakilerden çok çok farklı bir olay.. aynı şey değil yani, kesinlikle aynı şey değil..o yüzden ben haklı olduğuma inanıyorum kendi uyarımda.. ayrıca bir başkasının da seni uyarmasına gerek yok benim hakkımda, sen bana sor, zaten her şeyi dökülürüm anında :p"

    "hıı (: e daha fazla konuşmuyorum o zaman bu konu hakkında, sen bilirsin ağabey (x"

    " (:"

    biz böyle sıcacık, mutlu mesut, sarmaş dolaş otururken, nilay girdi kantine.. yüzü asık, gözleri boş boş bakaraktan gidip bir şeyler aldı, sonra da gerisin geriye çıkışa yöneldi.. gözlerimle takip ettim, ama beni görmedi, ya da görmemezlikten geldi..

    buse de benimle aynı şekilde hareket etmiş olmalı ki konuştu,

    "kızın yüzünden düşen bin parça..eh be aşkım sen ne söyledin ki bu kıza bu kadar? :/"

    "he? ha?..sen..ne dedin az önce peki duyamadım?"

    "ne dedim? ;)"

    "böyle aşklı maşklı..bir şeyler dedin gibi geldi sanki :p"

    "ha..yok sana öyle gelmiş..:p... bak şimdi ne diyeceğim, bence sen hemen git bugün özür dile"

    "ya bir ara gönlünü alırım ben onun.."

    "yok, ciddiyim tsigalko, bence hemen gidip konuşmalısın?"

    şaşkın şaşkın yüzüne baktım..ne yani, şimdi burada ne güzel, baş başa, kol kola otururken gidip bu anımıza son mu vereyim?"

    "e ama oturuyorduk?..emin misin gitmemi istediğinden?"

    "ya gene otururuzz (: kaçmıyorum ki ben hep burdayım x) ..evet eminim.. hemen konuş bence.."

    "bak.. gidiyorum o zaman?"

    "koşş koş x)"

    "eh (: tamam.. dönücem 10 dakkaya.. geç kalırsam sınıfa çık sen, derse gecikme (:"

    "tamaam tamam (:"

    hızlı adımlarla, gözlerim onda kalarak kantin çıkışına doğru ilerledim, sandalyelerden birine takıldım, az daha yeri öpüyordum, utanmış bir şekilde yeniden göz attım masasına, palm face yapmış gülüyor...

    allahım... seviyorum ulan..bu kızı seviyorum ben işte..bu kızı...

    cık..yok böyle bir şey arkadaş ya..ya..gerçek misin sen buse? ha?..harbiden bu kadar iyi misin?... bir insan nasıl bu kadar iyi olabilir lan?..yoo yo dostum.. bence sen gerçek değilsin... bence sen..eee.. nasıl desem.. hayatın bir bug u filansın..ya da bot sun.. hani kantır strayk da var ya böyle, alttan kendi kendilerine otomatik yazılar filan yazıyorlar..hah, aynen öyle işte.. kesin botsun sen..ben de aslında, matriks misali, bilgisayar progrdıbının içine hapsolmuş bir zavallıyım..

    çünkü mümkün değil gerçek hayatta böyle bir kadının, hatta kadını geç, böyle bir insanın var olması..

    hani, desem ki, acaba ben mi hayal ediyorum?
    Tümünü Göster
    ···
  8. 1008.
    +2
    yok lan.. benim hastalıklı, her şeyin olumsuzunu görmeye, bardağa boş tarafından bakmaya alışmış beynim de böylesini hayal edemez ki?

    böylesini hayal bile edemem ki ben..

    "beğendiğimiz bedenlerin içine, hayalimizideki ruhları koyuyoruz ve adına aşk diyoruz" demiş vilyım şekspir...

    hacı.. beğendiğim beden konusunda haklısın, eyvallah, sonuna kadar... ama... hayalimdeki ruh?

    yok..bu, benim en güzel hayalimden bile daha güzel bir mevcudiyet..

    o yüzden benim aşkım,

    bambaşka bir aşk..
    orta parmak iyi sağ olun, aman nazar değdirmeyelim, epey iş görüyor o biliyorsunuz :p
    http://fizy.com/#s/20jru0

    bahçeye çıktım..

    biraz sağa sola bakındıktan sonra, kuzguni saçları rüzgarda uçuşan, çardağa oturmuş elindeki neskafesini dalgın dalgın yudumlamakta olan nilayı gördüm..

    adımlarımı hızlandırıp yanına doğru ilerliyordum ki, geldiğimi görüp, oturduğu banktan kalktı, bana ters bir paralelde, umursamaz adımlarla ilerlemeye başladı..

    koşar adım yetiştim ona..kolunu yakaladım..

    "nilay?"

    bir şey demeden elimden kurtulmaya çalıştı..giblemeyen modda..

    "nilay..özür dilerim.." dedim kelimeleri ağzımdan fırlatarak..

    şöyle bir döndü, gözleri kısık, küçümser bir gülümseme attıktan sonra yeniden uzaklaşmaya niyetlendi ki, öbür elimi de devreye soktum, omuzlarından biri kavradım..tam güreş pozisyonundayız şu an, el ense çekicem x)

    "nilay!!! özür dilerim!!!..biraz beni dinleyecek misin?"

    alçak ama öfke dolu bir sesle,

    "abuk subuk konuşuyorsun..sinirimi altüst ettin sabah sabah.." dedi..

    hah..en azından tepki verdi..

    "özür dilerim..oturup konuşalım biraz gel.."

    "bırak ya..ayıp senin yaptığın tsigalko.."

    "ya nilay?..bak..sürekli aynı şeyi yapıyorsun ama sen de bana..gel diyorum, konuşalım diyorum, ""özürr dilerimm" diyorum..inadına işi yokuşa sürüyorsun..hep böyle bir dönüp gidesin var yani, ne zaman tartışsak..bir gün gerçekten kaybedeceksin beni, ondan sonra ne halin varsa görürsün artık.."

    yüzünü buruşturdu,

    "sen beni kaybedersin!" dedi hırslı bir şekilde..

    "e iyi..evet, ben de seni kaybederim? sen de beni kaybedersin..birbirimizi kaybedelim mi yani?..bu mu istediğin..bak, az önce ağzımdan fazla ağır şeyler çıkmış olabilir..bunun farkındayım ki, gelip senden özür diliyorum işte..yeniden konuşalım diyorum... şu dönüp gitme, bırakıp kaçma huyundan vazgeçmen lazım..cidden bak, bir olur, iki olur, en sonunda arkandan gelmem..sen de inat eder gelmezsin..taku takuna biter arkadaşlığımız.."

    biraz sakinleşip titreyen gözlerle yüzümü inceledi..

    "ne demek istedin, niye çıktı o laflar ağzından?" dedi miyavlar gibi..

    üff..işte gene iki ucu taklu değneğin orta yerindeyim..bakalım üzerime bulaştırmadan bu işin içinden çıkabilecek miyim..
    http://fizy.com/#s/20js24

    iç çektim sıkıntıyla..

    "nilay..sen benim en iyi arkadaşımsın değil mi?"

    şaşkın şaşkın baktı,

    "öyle mi? ee öyledir öyle diyorsan?" deyip omuz silkti..

    "en iyi arkadaşım mısın değil misin??" diye üsteledim..

    "tamam öyleyim?" dedi, nereye varmaya çalıştığımı anlamaya çalışarak...

    "peki, ben senin kötülüğünü ister miyim? bırak ağladığını, üzüldüğünü, yüzün biraz bile asılsa bana dokunmaz mı?"

    buruk buruk güldü,

    "onun için mi paso çemkiriyorsun..kaçıncı ağlatışın bu beni.." dedi mimikleri dalgalanarak..

    elimi yüzüne zütürdüm, yanağını, saçlarını okşadım sevgi ve pişmanlıkla,

    "nilay... inan bana şu dünyada, senin üzüldüğünü görmek isteyen en son kişilerden biriyim..ben ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum... şimdi sen de bana ona göre cevap ver, ne işiniz vardı o gece necatiyle barda :/"

    dedim yüzümü acıyla büzerek..

    o da kederli kederli baktı..sonra konuştu,

    "ne işimiz olur?..oturuyorduk işte, neden bu kadar büyük problem oldu ki bu?"

    "kim teklif etti o gece dışarı çıkmayı peki?" dedim bir yandan hala saçlarını okşayarak..bir yandan sakin tutmaya çalışıyorum, bir yandan da mecbur, sorduğum sorularla üzerine gidiyorum..

    "ben söyledim?" dedi gözlerini irileştirerek.."ne var ki bunda?..sana söyleyecektim aslında, ama sen o ara beni pek sallamadığın için necoya söyledim ben de..ne var bunda?..nesi battı..o da arkadaşım benim? kesin gene tolgayla molgayla ilgili meseleler demi? senin kuruntuların... ya, tolganın kendisinin bile umurunda değil bunlar? adam sevgilide yaptı, oooh, gününü gün ediyor..sen niye kasıyorsun ki bu kadar?.."

    bir şeyler söylemek istedim ama müsaade etmedi,

    "ya ben senin odanda bile sabahladım..senin trip atmadığın zamanlar zaten her taku birlikte yapıyoruz..şikayet de etmiyorum bundan, ama sen de arkadaşımsın, neco da arkadaşım yani benim... senle yaparken iyi de, onunla yan yana gelince mi kötü oldum? resmen kaşar dedin sen bana sabahki imalarınla.."

    sıkıntıyla ofladım..

    "nilay... sen, ben, neco meselesi değil bu... ben de farkındayım senin yalnızlık çektiğinin? yanında olmaya çalışıyorum çoğu zaman? tolga umursamıyor diyorsun ama, gayet de umursuyor..erkekler önem verir böyle şeylere... ben bile tedirgin oluyorum zaman zaman, çocuk yanlış anlar mı diye? allahtan bana çok güveniyor... ama sen hiç düşünmüyor musun yanlış anlaşılmalar olursa bizim arkadaşlıklarımızın halinin ne olacağını?"

    hayretle güldü,

    "oh... oh..yani ben burada sizin grubunuzu bozan, arkadaşlıklarınızı tehdit eden huur rolündeyim öyle mi?..vay vay vay... tolga sana güveniyor allahtan demek... heaaa... ama ben güvenilmez huurnun tekiyim, bir tek seni ayartamam iraden çok sağlam olduğu için (burada alaycı bir mimik yaptı) ama geri kalan kiminle iki muhabbet etsem, iki yan yana takılsam sizin gruptan, hemen üzerime atlayacak, ya da ben onun üzerine atlayacağım öyle mi?..yuh..yuh diyorum sadece... senin bu kadar bağnaz olduğunu bilmiyordum tsigalko..resmen gerikafalıymışsın sen ya?.."

    böyle anlaşılacağımı biliyordum... ama başka çarem de kalmamıştı..son kozumu oynayabilmek için, muhabbetin buraya gelmesi şarttı..yoksa zaten bir önceki konuşmamdaki cümleleri hiç kurmazdım... salak mıyım ben aq? öyle anlaşılacağını bilmem mi sanıyorsunuz..

    en sonunda kendimi saldım, omuzlarım düşmüş, yüzüm çökmüş bir vaziyette, cılız bir sesle,

    "bilmediğin şeyler var be nilay.." dedim..

    hemen ardından ise, biraz rahatlama oluvermişti... sanki, üzerimdeki büyük bir yükün, bir kısmını atmışım gibi..biraz belimi doğrultabilmiştim..

    az önceki sitemli havası kayboldu..yerine kaygılı, meraklı bir nilay gelmişti şimdi,

    "ne... nen..nasıl bilmediğim şeyler var?"

    "var işte" dedim sitem ederek..

    "nasıl..kimle ilgili? necatiyle mi ilgili?"

    omuz silktim..

    "ne var necatiyle ilgili bilmediğim?" dedi gözlerini şişirerek, yakama yapışmak üzereydi..

    "ayak üstü konuşulacak şeyler değil" dedim sıkıntıyla..

    "hayır söyle.."

    "söyleyeceğim zaten dıbına koyim!" diye patladım.."söylücem..gece gelirsin bana, anlatırım tamam mı?..yeter be.."

    kolumu, parmaklarının arasından kurtardım,

    "yeter artık" dedim tekrar.. "daha fazla dayanamıyorum bu sıkıntıya da, hassas dengelere de... "

    nilay kaygıyla,

    "anlat o zaman işte? :/" dedi.. "anlat, sen de kurtul, ben de ne demek istediğini anlayabileyim... "

    "anlatıcam..ama burda, böyle olmaz..akşam benim işim var..gece bana gelirsin..ya da yarın gelirsin acelesi yoksa.."

    "acelesi var!" dedi hemen..

    "iyi o zaman..gece görüşürüz.."

    dudaklarını sıktı.."ne var şimdi anlatsan sanki?"

    "olmaz dedik ya kızım?..ayak üstü muhabbeti yapılacak şey değil bunlar... "

    "iyi..o zaman gece.."

    "tamam... ben kantine geçiyorum..görüşürüz sınıfta.."

    bir şey demeden geçip gitti..

    ben de yeniden kantine yöneldim..sevdiceğimin yanına... onun sakinliğine ihtiyacım var şu anda..şubat havasında, ter içinde kalmıştım sıkıntıdan zira..

    ne zor şu gönül işleri aq... ne zor arkadaş...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 1009.
    +3
    ..akşam oldu..

    buseyle buluştuk.. zamanında tolgayla nilaya randevu ayarladığımız, şu her masada sevişen çiftlerin olduğu ciciş mekana zütürdüm onu.. bütün gece aramızda bunun geyiğini yapmakla geçti diyebilirim, dediğine göre, bizim, hemen çapraz masada french kiss deneyen çiftin seviyesine gelmemiz yıllar alabilirmiş x)

    ne kadar ciddi bilemiyorum tabi ;)

    yine uzun sarılmalarla vedalaştık kapının önünde, iyi geceler öpücüğünü esirgemedi benden..ben de karşılık verdim arsızca.. muzip gülümsemesini takınıp, binasının içinde kaybolana kadar izledim onu..

    aşk ne güzel şey allahım..

    ..ve gece oldu..

    nilay, milletin yurda girdiği saatte, yurttan çıkıp bana geldi.. izin almış bu gece, bende kalmak durumundaymışmış (sanki bunu müşkül bir şeymiş gibi söylüyordu.. triplerini seveyim senin..)..herhalde kalabilirsin aq..bir de soruyor musun utanmadan?

    utana sıkıla, necatinin benimle paylaştıklarını anlattım ona..hem bir arkadaşıma ihanet ediyormuş gibi olduğum için utanıyordum, hem de artık bu gerilime dayanma gücümün kalmamasının zayıflık olabileceğini düşündüğüm için..

    o da sıkkın bir şekilde dinledi beni.. gözlerimiz doldu zaman zaman.. şimdi tabi ben çocuğu da korumaya çalışıyorum..yok işte, yıllardır içinde tutuyor, saygı duymak gerek filan diye övüyorum.. aslında sıçtım da, sıvıyorum yani..

    nilay epey tuhaf oldu.. istemeden sebep olduğu karışıklıklar yüzünden hem şaşkındı, hem de etkilenmiş görünüyordu..

    "ben.. dalgasına diyordum ama.. harbiden de sizi birbirinize düşürecekmişim yani bilmeden ha?" dedi kederle gülerek..

    "senin yapabileceğin bir şey değil ki bebeğim.. senin suçun değil.."

    "ve sen.. aylardır, yıllardır bunları içinde tutup, arada dengeyi sağlamaya çalışıyordun.. kendi heba ediyordun.." dedi..

    e yani..

    bir şey söylemeden utangaç utangaç gülümsedim yarım ağızla..

    "tsigalko... o kadar iyisin ki... bütün bu gerilime katlanmak zorunda kaldın... belki de ben farkında olmadan zorlamamış olsam.. sonuna kadar içinde tutacaktın.."

    "tutamadım ama" dedim yenilgi dolu bir sesle..

    "olsun... bence böyle daha iyi oldu..sen rahatladın... ben de artık ayağımı biraz daha denk alırım.." dedi..

    sevgiyle gülümsedi, sarıldı,

    "bilerek ya da bilmeyerek.. özür dilerim bu noktaya getirdiğim için.."

    "sorun değil... ama lütfen aramızda kalsın.. neco, senin bildiğini bilmemeli.."

    "bilmeyecek" dedi.. uzun uzun sarıldı, daha doğrusu kendini bıraktı resmen üzerime, sessiz sessiz ağladı biraz daha..lan gene teselli eden ben oldum iyimi..

    en azından artık rahatlamıştım.. sırtımdaki kamburdan kurtulmuştum..

    ama kim bilir, belki de gerçekleri nilayla paylaşmak, durumu daha da kötü bir hale getirebilirdi?

    neyse artık..

    o güne kadar rahatım..

    biraz keyfini çıkarayım...
    "vay be..o kızla demek ha?" deyip güldü nilay.."helal olsun ne diyim.. resmen çıkıyorsunuz yani.. sevgilisiniz??"

    "aynen öyle (:"

    "cık cık (: ne ara tanıştın, ne ara o kadar yakınlaştın da teklif edecek cesareti buldun valla bravo (:"

    "eee aşkta ve savaşta, her yol mübahtır kızım, yaptık bazı ince numaralar tabi :p" deyip kendimle gurur duyuyordum ki, neconun olayı aklıma geldi.. aşkta ve savaşta... aşkta... her şey mübah??..

    "diyosunn?" deyip imalı imalı sırıttı nilay da tabi..

    "yani, işte, artık eskisi kadar takılamayabiliriz seninle takdir edersin ki x) ..sen de o ara lütfen, mümkünse, bazı külleri alevlendirmemeye bak ;)"

    "üff sus be salak (:"

    "valla benden günah gitti artık..laf ağızdan çıktı yani (: gerisi sana kalmış ;)"

    gece geç vakitlere kadar sürdü, kederli başlayıp, mutlu sona eren sohbetimiz..

    nilayın yerinin hakikaten de ayrı olduğunu kanıtlayan gecelerden biriydi.. umarım o da, bundan sonra kişiliğine ve kalitesine uygun davranarak, işlerin daha da karmaşıklaşmasını engeller..
    panpalar, ayıp ediyonuz valla heaa aşk olsun, hem parmağım defolu, hem de karanlıkta yazıyorum... üstüne üstlük 5 sene önceki olayları yazdığımı söylemiyorum bile (:

    yavaş olduğumun ben de farkındayım, ama bu kadar oluyor, elimden geleni yapıyorum işte. hem imlaya, hem cümle kurgularına hem de kelimeleri seçmeye dikkat ederekten yazmak kolay değil, insaf eyleyin mübarekler ;)
    son partımız olsun sıradaki, 2 den önce bitirmiş olalım bugün, yatıp uyuyak
    http://fizy.com/#s/1ajgdt

    ..bu gece ilk attığım partı hatırlıyor musunuz?..

    onu, hikayenin geri kalanı boyunca aklınızda tutmanız önemli..çünkü bundan sonra yapacağım pek çok yanlışın içinde, o parttan esintiler bulacaksınız..

    buseyle dolu dizgin ilerleyen, ve benim bulutların üzerindeki bir ortalama yükseklikte seyrettiğim ilişkimiz başlayalı henüz 4 gün oldu..

    hayatımın en güzel dört günü..

    bu güzel dört gün, okuldan dönüp, buseyi uyutana kadar mesajlaştığımız bir gecenin ardından (ki aslında hiç sevmem mesajlaşmayı, sırf kız bir şeyler anlatmak istedi diye onun hatırına katlandım), bu kadar mükemmel seyreden bir ilişkiye saygı babında, bu ilişki öncesinde bütün lekelerimi ve günahlarımı, sanki google chrome un xnxx dolu geçmişini siler misali, silmek istedim..

    hem zihnimden silecektim..hem de gerçek hayatımdan..delilleri, kalıntıları temizleme vaktiydi..

    bu bağlamda, işe ilk önce telefonumdan başlamak istedim..

    benim için manevi değeri olan bir kaç mesaj haricinde (ki onları biliyorsunuz sizler de) geri kalan pek çok huuryla olan mesajlaşmalarımı (evet şimdi böyle oldular işte..giberken kuzum-cicim, sevgili bulunca huur) sildim telefonumdan..

    ama mesajları silmek yetmezdi..

    komple rehberden de kaldırmak gerekliydi bu zillileri..

    rehberin başında, ayça dan başlayıp, ayşegülle devam ediyordum ki, burçin e geldi sıra..eski numarası bu..sildim..sonra..sonra aklıma aniden geliverdi..

    lan..ben bu kıza posta koyacaktım demi?

    nilayla takıldığı için..tabi... hala arkadaşlarımın etrafında dolanıyor huur..

    amaan..boş ver be tsigalko... geçti bitti onlar... şimdi uğraşma işte, sil gitsin... kafandan sil... rehberden sil..kayıtlardan sil...

    ama..ama hayır..

    bu işi kökünden halletmeden, öylece bırakmak, otoyolun ortasında açılıp, üzeri kapatılmadan bırakılan bir çukura göz yummak gibi olurdu..

    ve o çukur, tam ilişkimin hızlandığı, mutluluğun en ballı kaymaklı kısımlarını yaşadığım, savunmasız bir anımda karşıma çıkabilir, beni şarampole yuvarlayabilirdi..

    bizi, şarampole yuvarlayabilirdi..

    busenin, her hangi bir yere, her hangi bir şekilde yuvarlanması ihtimalini göze alamazdım..

    işte bu yüzden..

    bu iş böyle kalamazdı... kökü sökülmeksizin, sadece budanmış bir halde... belki de, böylesi daha bile tehlikeli olurdu..

    burçinin yeni numarası neydi ki acaba..

    kaydetmemiştim..mesajları da sildim aq...

    ah..arama kayıtları..evet..

    arama kayıtlarını karıştırdım... bana ana avrat sövdüğü gecenin, 10 küsür dakikalık konuşmasının yapıldığı numarayı buldum "gelen aramalar" ın arasında..

    saate baktım..

    1 küsür..

    o da, beni böyle bir saatte aramamış mıydı?..ne var aq? ben de arayacağım... bu sefer sövme, tehdit etme sırası bende..

    çıkacaksın hayatımdan..

    sonuna kadar..

    sonsuza kadar..

    numaranın üzerine gelip yeşil tuşa bastım..çalıyor..hadi hayırlısı..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 1010.
    +1
    herkese iyi geceler panpalar ;)

    karışıklık filan olmadı la, arada böyle "can yücelvari" bölük pörçük yazması seviyorum, aradaki boşlukları sizlerin doldurması için ;)

    yorumlarınızı esirgemeyin, yarın gece görüşürüz yine kısmetse
    iyi geceler panpalar (:

    00.30 a doğru başlayalım, nasılsa önümüz hafta sonu ;)
    tekrar selamlar,

    başlayalım (:
    ... çalıyor...

    ... uyumamıştır ya bence...

    ... niye açmadı hala?...

    hemen sonra,

    "alo?..tsigalko?"

    "alo.."

    güldü, "hayırdır bu saatte? iade-i ziyaret mi yapıyorsun? (:"

    oldukça canlı ve neşeli geliyordu ses tonu.. evde mi acaba, nerde,

    "nerdesin şu anda?"

    "evdeyim nerde olayım gecenin birinde?"

    sana belli olmaz huur..

    "hı.. seninle konuşmam gereken bir şey var.."

    "peki?..dinliyorum?" sesi heyecanlı ve sabırsız gelmişti.. hayra yoruyor galiba ama yanılıyor..

    "seninle güzel ayrılmıştık demi biz? oturup konuştuk, anlaştık.. hatta son son sarıldık bile.. bitmişti yani tamamen, sorunsuz olarak aramızdakiler? ha?"

    "ee..evet?..bir şey mi oldu?"

    "bir şey oldu evet.. onca konuşmaya rağmen, sen hala benim hayatımdan tam olarak çıkmamakta ısrar ediyorsun.. olan bu?"

    "anlamadım?" dedi, sesi ciddi, gergin bir hal almıştı..

    "anlamıycak bir şey yok burçin?! benim hayatımdan çıkmak demek, arkadaşlarımla da görüşüp konuşmamak demektir, nilayla niye görüştün, masalarına filan oturmuşsun?"

    bir iki saniye sessizlik oldu..

    "ne alaka ya?..herkesin kendi arkadaşları var? sen arkadaşlarının arkadaşlarını da mı belirlemeye çalışıyorsun bi de?"

    "hayır ben sadece benle alakalı her şeyden irtibatını, alakanı kesmeni istiyorum!"

    "ya senle ne alakası var benim nilayla oturup konuşmamın? hem öyle planlı bir şey de değildi ki, 2-3 kere denk geldik konuştuk işte? hatta çoğu zaman o laf attı.."

    2-3 kere derken..

    nasıl yani?..

    "ne zaman görüştünüz en son??"

    "off... tsigalko bunaltıyorsun beni bak.. paranoyak mısın nesin sen ya? hasta mısın cidden?.."

    "ya soruma cevap verir misin sen?!..ne zaman..en son?"

    "bilmiyorum.. hafta sonu olabilir, 2-3 gün önce.."

    2-3 gün önce mi?

    nasıl yani?

    lan.. nilay bana bu muhabbeti açalı en az 1 hafta oldu...

    ben konuşup onu uyardıktan sonra da, yine görüşmeye devam mı ettiler bunlar?

    sebep?

    "bak.. burçin..iyi dinlemeni istiyorum şimdi, tamam mı?"

    "hee he..söyle!"

    "bir daha nilayla da görüşmeyeceksiniz.. benim hiç bir arkadaşımla görüşmeyeceksin.. tamamen soyutluyorsun kendini.. tamam? kafeye de gelmeni istemiyorum.. zaten gelmiyorsun ben varken aferin.. anladın mı? yeterince açık mıyım?"

    bir iki saniye daha geçti..bu derin bir nefes çekti hattın öbür ucunda..hah.. karşı saldırı geliyor şimdi, gene ana bacı gitmese bari.. kanındaki alkol oranı ne acaba..
    http://fizy.com/#s/3wmv7l

    konuşmadan önce, bir de sinirli, umursamaz bir gülüş ilave etti o iç çekişe,

    "hıhıh..hı..ya..sen gerçekten kafayı yemişsin tsigalko..hakikaten bak... ya ben sana göre düzenlemek zorunda mıyım hayatımı? sana mı sorucam kiminle görüşüp görüşmeyeceğimi?..ne yaptığını sanıyorsun ki böyle imalı imalı, tehdit eder gibi konuşarak? sen iyi dinle şimdi, istediğimle konuşur, görüşürüm bu bir... sen de artık umurumda bile değilsin, zaten şu konuşmalarından sonra kalan sempatim de bitti bu da iki..anlaşıldı mı yeterince açık mı?..bir daha da arayayım deme sakın beni böyle saçma salak şeyler yüzünden..hasta herif ya..git tedavini ol sen millete karışmadan önce.."

    lan! giberim senin karabiberini haaa dıbına kodumun tavşanı!

    sinirlenip bağırmaya, ağzıma geleni söylemeye başlayınca,

    "kapatıyorum ben... bağırma... kapatıyorum..haddiii..iyi geceler sana... evet..evett... sensin hasta!..sus gerizekalı... sus..bir kere alkollüydüm ben o gece, senin ayık halin daha beter..tamam kapattım..boşuna konuşuyorsun.."

    kapattığını bile bir kaç saniye sonra idrak edebildim saydırmaktan..

    amk çocuğu..lan sen kız olmasan var ya..elli kere seni asfalta sürtüp kıvılcım çıkarmıştım ben ama..dua et işte seni doğuran anaya..

    bir kaç saniye sonra kapım tıklatıldı..

    "gel?"

    tolga yüzünde gülümsemeye çalışan ama temkinli bir ifadeyle kafasını soktu içeri,

    "hacı? nabıon (:"

    "iyi yea... "

    "kimle kavga ediyodun la? kızla değil inşallah :s"

    "yok beaa... huurlarla uğraşıyoruz işte.."

    "kim? hangisi? x)"

    bin beni de güldürdü..biraz sinirim geçmişti..

    "burçin... "

    "ee? napıyo gene rahatsız mı ediyo? olm o kızı söylerim valla bizim abazalara, dağa kaldırırlar bak, öyle söyle bir daha ararsa, inşaatçılar seni inşaata kaçıracak de x)"

    "o aramadı ya..ben aradım.."

    "he? niye lan?"

    "ya... bu bizim nilayla tanışmış tamam mı..işte..muhabbet filan etmişler..bir de iki üç kere haaaa..öyle bir kere tesadüfen de değil..

    "ee? nolmuş?"

    "ne demek nolmuş ya?..olm istemiyorum ben bu kaşarı ne benim ne de bizimkilerin etrafında..görmüyor musun, hala bir şekilde bana yakın kalmaya çalışıyor!"

    tolga durdu biraz..yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla meseleyi tarttı kafasında,sonra,

    "yoook be oolummm... abartıyorsun bence sen.."

    "niye abi, her şey ortada işte?"

    "ya,ne var olm iki muhabbet ettilerse? belki de nilaya dert yanmıştır işte, kızsal muhabbetler, sarılıp ağlaşmışlardır filan x)..niye kendi üzerine alınıyon ki her taku?..sen bu kıza hem sertçe hem de kibarca gibtiri çekmedin mi?"

    evet, der gibi kafa salladım,

    "eee o zaman?..daha ne aq..o kadar da yüzsüz değildir herhalde..sizin mesele bitmiştir olm bence rahatla sen biraz..abartıyorsun..hadi o erkek, sen kız olsan, yüzüne gözüne pıçak atçak diye korkuyon diyecem ama (: karı lan bu? karı aq? ne yapabilir?"

    ..biraz daha konuştuk..beni teskin edip sonunda odasına çekildi..

    kendi kendime de düşündüm biraz..

    acaba çok mu abartıyordum cidden?..

    ama nasıl abartmayayım ki?..sanki her şey bize karşı gibi..her şey aleyhimize dönecekmiş gibi..korkuyorum beyler..bana, buseye, bize, fiziksel ya da duygusal zararlar vermek isteyecekler diye korkuyorum..bir annenin yavrusu için endişelendiğim kadar endişeleniyorum ben de aşkımız için..neticede o da bizim yavrumuz sayılır..

    her şeyi tehdit gibi algılıyor, belki de gereksiz agresiflik ediyorum..

    off..

    keşke geçmişimde, korkacağım, bu kadar kirli bir hayatım olmasaydı..o zaman ne güzel, kafam rahat yaşardım aşkımı..

    oysa şimdi..sanki her an maziden öcüler gelip ikimizi de yiyecekmiş gibi..
    ... günler geçiyor...

    buse ile ilişkimizin ikinci haftasına doğru ilerlerken, hala sanki gerçekliği yaşamıyormuşum, hassas bir uykudaymışım da , bir anda uyanıverecek mişim gibi tedirgin hissediyorum.. nasıl hissetmeyeyim ki?..onca yaşadığım ve yaşattığım şeylerden sonra, bu kadar büyük bir ödülü hak ediyor muydum ben?... hala inanamıyor.. emin olamıyorum lan?..

    buse ye de dedim böyle.."gerçekten bu kadar iyi misin? gerçek misin?" dedim..

    bütün bunların benim bakış açımdan kaynakladığını, kendisinin de beni öyle gördüğünü söyledi.. sarıldık..sokulduk birbirimize ruhumuzu ısıtmak için..

    o kadar güzel duygular ki bunlar..her an yüreğiniz pır pır.. kanınız, damarlarınızdan akarken, sanki sizi gıdıklıyor gibi.. aldığınız her nefeste, sanki limonlu gazoz içmiş gibi bir hoş oluyor içiniz.. istem dışı gülümsüyorsunuz, hep pozitif düşünüyorsunuz..

    ..ama.. benim kafamda hala bir türlü göz ardı edemediğim soru işaretleri var..

    mesela, birincisi, nilayın burçinle arkadaşlığının durumu ve derecesi.. bana 1 kere tesadüfen görüştük demişti nilay, ama burçin, bu konuşmadan bir kaç gün sonra, 2-3 kere görüştüklerini, hatta sonuncusunun üzerinden de pek zaman geçmediğini itiraf etmişti..

    cık... anlayamıyorum..

    kafamdaki bir diğer soru ise, biz iki sevgilinin, cicim günlerini ne zaman bitirip, biraz realist gerçeklerden, mesela birbirimizin geçmişinden ve ikimizin ortak geleceğinden konuşmaya başlayacağımız..

    gelecek konusunda hiç bir sıkıntı yok beyler.. yanlış anlaşılmasın..onu hayal ederek geçirdiğim uzun gecelerde, çocuklarımızın ismini, cinsini bile düşündüm ben..o hiç sorun değil..

    sıkıntı, geçmişte..

    benim geçmişimde..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 1011.
    +1
    http://fizy.com/#s/3woyhn

    ..bir zamanlar gıptayla baktığım çiftlerden biri de artık biziz..hani zaman zaman özenip, size de anlattığım, "hayatta başka düşünmesi gereken hiç bir şey yokmuşçasına birbirleriyle gülüp eğlenen, birbirlerini düşünen, örnek çiftler"..

    iki hafta içinde, şehrin altını üstüne getirdik buseyle..kafama silah dayasalar gitmeyeceğim yerlere (tarihi marihi cart curt) onun hatrı için gittim, hiç öğrenmediysem 8-10 tane yeni kafe-mekan öğrendim..

    birbirimize o kadar hasretmişiz ki... ve aslında o kadar geç kalmışız ki..şimdi o aradaki zamanı kapatmak için adeta koşturuyoruz..

    peki itirazım var mı?..hiç sanmıyorum (:

    ..çocukken..daha doğrusu, hadi biraz daha net olayım rezil olmak pahasına :p , lisenin başlarındayken..lise hazırlıkta..lise birde, insanların "çıkma" "sevgili olma" muhabbetlerine gerek dinleyici, gerek kulak misafiri olarak pek çok defa şahit olurdum..

    "aga kızı aldım işte..taktım koluma, pastaneye gittik" diye gevrek gevrek anlatırdı karizma abiler, ya da kardeşlerimiz ;)

    "çıkmak" vardı..yani... sevgili oluyorsun..eyvallah..iyi güzel de, peki sevgili olanlar ne yapardı ki?..bir kere, ne konuşurdu yani?..

    hep kafamı kurcalayan soruydu bu.."sevgiliyle ne konuşulur?"..mesela o, kızı taktım koluma, pastaneye gittik diyen çocuk, ne konuşuyordu o arada? masaya oturduğunda, bankta yan yanalarken, yolda ele yürürlerken?..

    ne konuşurdu ki sevgililer?

    nasıl konuşulurdu ki sevgili ile?..

    millet, her ne kadar çocukça bir şekilde de olsa, orta 2 den, hatta orta 1. sınıftan bile başlardı bu "çıkma" işlerine..vardı mesela ilk okulda, hele 8. sınıfta filan, çok, çıkanlar, ayrılanlar, sevgililer..

    bendeniz, düşük libidolu, saftirik kardeşiniz, aradaki bir kaç komik, çocuksu şeyi saymazsanız, taa ebesinin nikahında, anca lise 2 nin ortalarında başlamıştı bu işlere..

    işte o zaman da, aradığım sorulara, kısmen de cevap bulmuş oldum..

    sevgililer ne mi konuşurdu?

    esasen, normal iki arkadaşın konuştuğundan, daha doğrusu, normal iki insanın konuştuğundan farklı şeyler değil sevgililerin de konuştukları..

    aynı alfabe ile, aynı kelimeler ile, benzer, sadece belki biraz daha sevgi dolu cümleler kuruyorlardı birbirlerine, o kadar..

    yani, benim yıllardır kafamda kurduğum gibi, ekstra, ilahi, yüce bir durum söz konusu değildi..

    hatta, bazen öyle kızlara denk gelirdiniz ki, konuşmaktan çok öpüşmek, oynaşmakla geçerdi yan yana olduğunuz zamanlar..e tabi, insanlar çeşit çeşit..

    lafı nereye mi bağlayacağım?
    elbette buse ile konuşmalarımıza (:
    biz, henüz üzerimizdeki aşk sarhoşluğundan ve böylesi manevi duygularla bezeli bir aşka yabancı olduğumuz ötürü (tıpkı geri kalan neslimizin tamamı gibi), biraz da yaşımızı, başımızı, aklımızı almış olduğumuzdan ötürü, öyle mal bulmuş mağribi gibi saldırmıyorduk birbirimize..gerçi, ben, onun dudaklarıyla bir kez olsun dudaklarımı kavuşturabilmek için ömrümden bir kaç seneyi bile feda edebilirdim ama,
    bu tutkumuzu, yetişkin ve henüz sevgili olmuş insanlara yakışır bir şekilde dizginliyoruz..

    "e tsigalko hıyarı? senin ilk geceden tanışıp üzerine atladığın hatunlar ne oldu peki? neredeydi o dizginler o zaman?" diye sorabilirsiniz belki..

    o zaman kulvarlar farklıydı..sadece benim değil, karşımdaki kişinin de bana bakış açısı bambaşkaydı..o nasıl benim bir kaç gecelik zevkimse, ben de onun dolgun memeleri, kavisli kalçalarıyla kolayca elde etmeyi başardığı, zavallı, vasıfsız bir erkekten fazlası değildim..

    ama şimdi öyle mi?

    belki de, gelecekteki karımın gözlerinin içine bakıyorum masaya oturmuş, yüzünü seyrederken..

    belki de, şimdi tuttuğum o eller, bir gün benim çocuğumun, ilk adımlarını atması için kollarından kavrayan eller olacak?..

    nereden bilebiliriz ki?..
    kim bilebilir..

    ama, birbirimize olan yaklaşımımız ve saygımızdan, bunu en azından biz tahmin edebiliriz..

    bakış açısı..beyler, hanımlar!... bakış açısı..önemli..

    ne verirseniz onu alırsınız karşınızdakinden..

    çıplak bacaklarınız, dekolteniz ile tavlarsanız, karşılığı ona göre olur..ya da ilk buluşmada masaya bıraktığınız son model telefonuza göre..

    bakışlarınızla tavlarsanız ona göre..

    düşüncelerinizle, tarzınızla, konuşmalarınızla tavlarsanız ona göre...

    sadece varlığınız bile size aşık olmasına yettiyse ona göre tavlarsınız..

    her birine göre, farklı farklı elde edersiniz insanları, isteyerek, ya da farkında olmadan..

    kendi tercihinizi kendiniz yapar, kaderinizi, aşk hayatınızın kaderini kendiniz yazarsınız..

    size, bundan iki hafta öncesine kadar yazdığım aşk hayatını ve kaderi,

    bir de, şimdi yazmaya çalıştığımla kıyaslamanızı öneririm..neler değişti?..neler değişmedi ki?

    bizi biz yapan, seçimlerimizdir..

    ne olacağımıza karar vermek gerek..

    siz, ne olacağınıza..ne olmak istediğinize karar verdiniz mi?

    ben verdim..
    panpalar, daha yazmaya niyetliydim, ama bu son partın ortalarında gene nüksetti sakatlığım (orta parmak evet)..bir baktırıcam şuna bakalım, ciddi bir şey olabilir, inanın şu son 8-10 cümleyi, partın geri kalanından daha uzun sürede yazabildim :/

    amk parmak deyip geçmemek lazım, çok pis bir ağrısı var be beyler..

    bu gecelik burada bitirelim istiyorum, zaten zaman olarak epey ileriye sardık hikayeyi,

    yarın gece için şimdiden yerlerinizi ayırtın, sürprizlerim olabilir :p

    görüşmek üzere.
    özel mesajları da yine yarın cevaplayacağım panpalar, tekrar kusura bakmayın, bükemiyorum amk organını, harbi harbi tek elle entry giriyorum şu anda, ama sebep, bildiğimiz sebep değil (:
    herkese iyi geceler (:

    özel mesajların hepsini cevapladım diye umuyorum,
    hikayeye de,
    00.30 gibi başlarız, yarın pazar nasılsa. parmağım hala kötü durumda ama fazla zorlamadan yazmaya çalışacağım olduğu kadar. doktora göstericem bakalım, eski bir durumun nüksetmesi olabilir ki, onu paylaşmıyorum şimdilik, öyleyse taku yerim zaten.
    http://fizy.com/#s/3bofi7

    ...

    ne desem..nasıl anlatsam şaşırıyorum bazen..nasıl kelimeler döksem buseyi..bizi..aşkımızı..

    aklıma gelen her daha iyi tasvirin bana getirisi, biraz daha kararmış bir günlük yaprağı ve silgi tozları..

    hani, herkes sevebilir şu dünyada..herkes de sevilebilir elbette..ama..herhangi biri, herhangi biri bile benim hissetiğim duyguları hissedebilir mi?

    ben, bundan bir kaç zaman öncesine kadar, herhangi birinden daha aşağıydım..herhangi birilerine gıpta ile bakardım..herhangi çiftlere..herhangi sevgililere..birbirinin gözlerinin içine bakıp sevgiyle gülümseyebilen herhangi birilerine..

    nasıl, ne zaman çıktım o düştüğüm karanlık zindanlardan da, ne ara vardım güneşin zemine, ben de anlamadım..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 1012.
    +1
    yanıyorum..öyle seviyorum ki, bir noktadan sonra, bütün karanlıklar boğuluyor o ışık selinde, denizlerde..bir zaman geliyor ki, artık aşkımız ve bizim için kaygılanmaktansa, onunla gurur duymaya ve keyfini yaşamaya başlıyorum..

    kafamdan çıkıyor bütün tilkiler, şimdi hepsi, ait oldukları vahşi ormanlardalar..endişeleri derince mezarlara gömüyor, kireç de döküyorum üzerilerine..

    nihayet..

    nihayet şu son bir kaç gündür aşkımı, saf, katıksız yaşayabiliyorum..kafamda korkular olmadan..onun gülümsemesi atlatıyor bütün uçurumları..tam düşeceğim derken, bileklerimden yakalıyor parmakları..

    neredeyse 1 ay geçti o güzel yüzü göreli..hala ve hala, sanki ilk görüşümmüş gibi çarpar yüreğim, elim ayağım dolaşır bazen göz göze gelince..alışamadım hala mükemmelliğine..

    3 haftaya yakın zamandır süren ilişkimizi, paylaştığımız her yeni an ve düşünce yeniden perçinliyor.

    değerler katıyoruz birbirimizin hayatına!

    mesela en az ikişer dizi, film öğrendik birbirimizden..kimini beraber izlemek üzere sözleştik..ben, ona okuması için bir kaç kitap önerdim, o bana kulaklığından bir kaç yeni müzik dinletti..aynı karikatürlere güldük, güncel esprileri pasladık birbirimize..

    yalan değil, bir ara denize karşı oturduğumuz bankta, epeyce yaklaştım güzel yüzüne, dudaklarım, dudaklarından başka her yere dokundu da, o ateş parçalarıyla yanmaya cesaret edemediler...

    ben ona ailemden bahsettim, iyi anlaşabileceği, bıcırık bir kız kardeşim olduğunu biliyor artık (: , oğlunun üzerine titreyen, zaman zaman kuralcı, ama genelde kafa dengi bir öğretmen anne, hala 20 lik delikanlı enerjisindeki esprili bir baba... kundaktan bu güne, bana öz oğlu gibi bakan, sevecen bir anneanne..

    "sahip olduğum en değerli şey onlar benim... hatta belki de sahip olduğum tek şey" diye anlatıyorum ailemi..

    durun durun..vurmayın hemen..aile sevgisi üzerinden pirim yapmaya çalışan yavşaklardan değilim ben..sahi..siz de biliyorsunuz zaten (: ..

    laz uşağı olduğumu söylediğimde şaşırmıştı, ama hoşuna gittiğini anladım, "oo sizin düğünlerde derneklerde kemençe ekgib olmuyordur :p" dedi,

    düğün mü?..vay..gizli mesajlar mı veriyor la yoksa bana?! (:

    saçmalama olm..amma abarttın haa, tamam, sen onu rüyalarında gelinliğinin içinde, çocuklarının anası filan olarak görmüş olabilirsin de, kızı hemen alet etme bu gelenekçi romantizmine..

    dur hele..

    daha fol yok yumurta yok..

    babası banka müdürü, annesi ev hanımı..bunlar evde 3 kız 1 anne, epeyce dayanışarak, şen şakrak büyümüşler..

    "her işi yaptım valla, atletle cam silmişliğim de var" deyip gülüyor..

    "maşallah, hamaratsın sen aferin aferin..alayım ben seni ya?" diyorum sırıtarak, utanıp ağzımı kapatıyor, bahaneyle güzel elleri yüzüme, avuçları dudaklarıma değiyor diye, devamlı aynı esprileri yapasım var..

    o esprilerde,

    ciddi ciddi gerçeklik payı da var..

    busenin en sevdiğim özelliklerden biri de, (ki genel olarak insanlarda sevdiğim bir özelliktir) kız, asla şikayetçi bir kişilik değil..
    yani her daim bardağın dolu tarafını görebiliyor, misal o gün hava soğuksa, "üşüdüm yaa" deyip mızmızlanmaktansa, "hava da soğuk ha, bahaneyle sarılayım sana :p" diye gır gır yapıyor,

    herhangi bir mekanda, içtiğimiz kahveleri beğenmediysek, "bu ne böyle, iğrenç" demek yerine, "benimkinden hallice olmuşlar ya :p" deyip güldürüyor ikimizi de..

    kızı daha hiç oflayıp puflarken görmedim lan?..arada derslerden ve hocalardan yakınıyor, o zaman bile o sevimli, pozitif üslubunu terk etmiyor..
    sanki kendisi yeterince enerjik ve neşeli değilmiş gibi, bu halleriyle size de yaşama sevinci zerk ediyor..

    ama ben ilk gün demiştim abi..

    ışık var bu kızın içinde..göğsünde parlayan bir mücevher gibi..kalbi, ruhu, aydınlatıyor insanı..enerji saçıyor..

    "çok şanslıyım seni tanıyabildiğim için" diyorum bakışlarının sıcaklığında eriyerek,

    "hayır sen çok tatlısın o yüzden öyle geliyor" diye karşılık veriyor..mütemadiyen dokuyoruz birbirimize..aşk, artık somut, gerçek, gözle görülebilen bir hale geliyor..

    allahım..

    ben bunu hak edecek ne yaptım??

    ben, bu kadar iyi bir insanı hayatımda hak edecek ne yaptım?

    öyle bir terbiye ediyorsun ki beni, sanki kurşun atana, çiçek fırlatır gibi..

    utanıyorum..

    çok utanıyorum..

    ve layık olmaya çalışıyorum, bana aniden gülümsemeye başlayan kaderime..

    ve seviyorum..

    çok..

    çok seviyorum..bir erkek, şu hor görülen, güvenilmeyen, "hepsi aynı" denilen bir erkek,

    ne kadar samimi, ne kadar içten, ne kadar aşık olabilirse,

    o kadarım işte..

    bedenimin çıplak geldiği dünyada, bu kez duygularım çıplak,

    çırılçıplak hemde!

    riyasız..yalansız..açık ve net..

    eh..aşk, adamı böyle hunharca soyuyor işte..

    bakın, kolay kolay göremezsiniz böylesini..teşhir ediyorum bütün yüreğimi..

    iyi bakın..
    kimler var bu gece?

    gelip de selam vermeyenin taq * *
    http://fizy.com/#s/1agmm0

    ... ona çıkma teklif ettiğim o büyülü geceden sonra, buse 1-2 kere daha bize gelmişti, ama genelde gündüz vaktiydi ve zaten ilki, onu arkadaşlarımla tanıştırma seansıyla geçmişti,

    tolga,

    "olm..bu kızı kaçırırsan sen var ya, yemin ederim terastan atarım seni.."

    "yok..dedik ya be agaa, seviyoruz diyoruz yeaa! (:"

    "ona göre işte..amk nerden buldun, melek lan bu kız x)"

    "eyvallah kardeşim benim (:"

    "vay amk..valla ikinci defa senin hatunlardan birini gözüm tuttu, bu da sonuncusu olsun artık yani (:"

    "hadi ya? ilki kimdi lan :p ?"

    "ilki ebruydu ya, hani bizim işi filan da yapmıştınız ya x)..iyi kızdı lan o da..;)"

    "yani..tabi..neyse, biz şimdiki zamana odaklanalım ;)"

    "aynen..yatay geçişle geldi demiştin demi?..arkadaş, milletin sınıfına, bölümüne yatay geçişle gelene bak, bir de bize gelenlere bak aq..varsa yoksa sap doldu iyice"

    "size de mi gelen oldu?"

    "hee..iki tane sap geldi işte, bari gelenler kız olsaydı aq..sınıfta erkek başına düşen kız sayısını 0.05 den, 0.045 e filan düşürdüler hepten afagadg gerçi iyi çocuklar gelenler, hele bitane alamancı bin var tam zıpır, hemen kaynaştı (:"

    "ehehe..seni bizim sınıfa transfer edelim lan? gerçi görmek istemediğin insanlar olabilir :p"

    "ne alaka lan..hiç de çekineceğim kimse yok yani..nilayı kastediyorsan..başka da tanıdığım yok bile zaten aq :p"

    "bilemem ben artık hacı :p ..hem, zaten senin de sevgilin yok mu olm? doymadın mı aq, kuma mı getirecen üstüne? x)"

    "doymam ben huhahaha..ilk dönemin acısının çıkması lazım, ilk onbir bile kurarım valla x)"

    "amk senin..cansuya söyleyeyim de gör"
    Tümünü Göster
    ···
  13. 1013.
    +1
    "sie... (:"

    buseye, yine bir akşam bana gelmesini teklif ettim,

    "yine mumlar olacak mı? :p" deyip güldü,

    "yok, bu sefer gayet tasarruflu ampüllerimiz var x)"

    "aa, mum yoksa gelmem ama ben artık alıştım öyle bir kere x)"

    "tammmaamm yaa, mum da yakarız, havai fişek bile atarız gerekirse :p"

    ":p"

    "benim odanın da gerçek halini görmüş olacaksın böylece, tam komedi, bu sefer hiç bir plan yapmıcam valla (:"

    "hıı tabi.. neden?,"

    aynı anda ikimizde,

    "çünkü kızı tavladık" dedik birbirimizin aklından geçenleri de tahmin ederekten, gülmekten kendimize gelemediğimiz uzun saniyeler ve o uzun saniyelerin ardından gelen uzun sarılışlar oldu aramızda (:

    buse nefeslendikten sonra,

    "tamam gelirim bakalım..sen tolgaya yemekleri siparişle şimdiden :p"

    "ehehe..ya, ben de yapabiliyorum aslında, kek haricindekileri tabi :p ama o gece riske atmak istemedim yani, malum, zehirlenme durumları filan :p"

    gene gülüştük,

    "tamam, gene riske atmayalım zaten :p, ben bir şeyler yer gelirim tamam mı? cidden bak uğraşma bu sefer, artık nasılsa tavladın zaten beni x) bırak rahat rahat takılalım işte (:"

    "tamam canım ya, valla, plan milan * yok bu sefer söz (: ..bu akşam geliyorsun?"

    "yarın gelsem? aa sahi yarın sizin program var.."

    "olsun, fark etmez, hatta programdan bize de geçebiliriz?"

    "şey, tsigalko, en iyisi pazar geleyim ne dersin? yarın gece kafede takılırız zaten, pazar da ev işte, iyi mi? :p"

    "iyi, fark etmez benim için, senin olduğun her an aynı değerde zaten, yeter ki sen ol" dedim sırıtarak,

    "ya şöyle deyip duruyorsun x).."

    "ama ciddiyim canım? içimden geliyor diyorum? demiyim mi? :/"

    "söyle de, tuhaf geliyor bana hala (:"

    "hımm yanakların kızarıyor evet x)"

    "hıı (: sen kendine bak"

    "ben şikayetçi değilim ki bebeğim? memnunum halimde :p"

    yüzünde yalandan kızgın bir gülümsemeyle alttan alttan baktı, dayanamayıp gene güldük, gene sarıldık birbirimize..of... of arkadaş.. yudum çiçek yağıyla yapılmış sigara böreğinden tadan misafirler gibi, hafiflikten uçmaya başlayacağım şimdi valla x)..ayaklarım yerden kesildi kesilecek, ben zor tutuyorum yerinde..yer çekimi bile benim safımda, mualefet değil bu kez (:

    "pazar günü o zaman?" dedim kulağına fısıldayarak,

    "tamam.. pazar günü" dedi neşeyle..
    ···
  14. 1014.
    +2
    http://fizy.com/#s/1ai0cq

    o gün bitti,

    cumartesi günü ve gecesi de programla geçti, buse söz verdiği gibi beni dinlemeye gelmişti, ben de şarkılarımın hepsini onun için söyledim ;)

    geçenlerde başıma saran grupie kızlarının yine istek şarkı istemesini ve benim "repertuvarımızda yok" diye kibarca reddetmemin ardından kalkıp giderek puruzluk yapmalarını saymazsak (sezen aksundan sarışınım ı istiyolar..oldu canım... dıbınıza koyim ben sizin emi) gece güzel geçmişti,

    valla arkadaşım, ben buseye ve onun eğlenip eğlenmediğine bakarım..gerisinin koy zütüne rahvan gitsin..giberim müşteriyi (ehehe murat abi selamlar)..

    bizim çocuklar ve nilaylar da oradaydı ama onlara kısaca selam verip, geceyi buseyle baş başa bir masada geçirdim locaya benzer iç kısımda.

    eğer sevgilinizin olmasının tek bir kötü yanı varsa (ki bu sevgilinin buse olması, o kötü yanı da minimize ediyor ya neyse) o da biraz yalnızlaşmanızdır..

    hele hele çevreniz genelde kız arkadaşlarınızdan oluşuyorsa, ister istemez biraz daha belirginleşir bu yalnızlık.

    kızlar, kendilerince ince düşünüp, "bu çocuğun artık sevgilisi var, fazla yaklaşmayalım, yanlış anlaşılır" mantığıyla araya fazladan biraz daha takip mesafesi koyarlar,

    tam tersini yapan huurlar da yok mu? var tabi ki ama o huurlardan benim çevremde yok neyse ki şu aralar..olanları da uzaklaştırdık biliyorsunuz (:

    ancak, bu iki kız davranışı türü arasında, nilayın birincisini yapması beni biraz şaşırtıp üzmüştü..

    ya... güzelim... biz senle normal bir arkadaşlık ilişkisinde değildik ki? kardeşim gibiydin sen benim? ne gerek var yani arayı açmaya filan?

    durumu ona da, şaka takılarak söyledim,

    "ne o kız, pek pas vermiyorsun artık? yengen oyar diye mi tırstın :p"

    gülüp geçiştirmişti..

    evet..yalnız bu aralar..ve mutsuz, soğuk görünüyor dışarıdan..

    iyi ama, kendi kendisini yalnızlaştırıyor ki gene? bizim ona bir şey yaptığımız yok ki?
    gene o çekilmez, melankolik tavırlarına giriyor zaman zaman, hani şu anne-babasının arasının açıldığı zamanlardaki tavırları gibi..

    kendi kendine karamsarlıklar yaratıyor..

    kaç kere çağırdım, gel, üçümüz takılırız diye * ama sadece bir kere tanışmaya geldi o kadar..

    neden böyle yapıyor ki? diye düşünürken, sonra birden aklıma, meselenin benle alakalı olmayabileceği geldi..

    tolganın da dediği gibi, her taku niye ben üzerime alınıyordum ki?
    belki de neco ve, benden öğrendiği, ona karşı hislerinden ötürüydü bu son zamanlardaki durgunluğu..

    mutsuz..

    ben ne kadar mutluysam ve git gide daha da mutlu oluyorsam, o da tam tersine çöküyor gibi..zaten yapısı küçük emrah stayla ya yatkın, bir de içine düştüğü duygusal muhakemeler, onu daha da melankolik durumlara sürüklüyor..

    acaba kötü mü ettim necoyu söylemekle?..pff :/

    benden uzaklaşan insanlar, sadece nilaydan ibaret değil tabi, bizim çocuklarla da eskisi kadar takılamıyoruz artık, dota gecelerini bile msn de konuşabilme uğruna ekmeye başladım..
    sonra begüm, bak o da uzaklaştı mesela..muhabbeti sağlam, harbi bir kızdı yani begüm de, zaman zaman, tıpkı nilay gibi onu da özlüyorum..

    okanla konuştuk epey o ara, (e paso msn başında olunca) anlattım olayları hep, hayırlı olmasını diledi, kendi ilişkisi de neredeyse 3. senesine gidiyormuş, ciddi düşünmeye başlamışlar artık baya baya..
    vay amk lan?..adama bak, sen kalk türkiyeden amerikaya git, orada kanadalı bir manita yap,onu hiç aldatma, hiç bırakma öylesine çılgın ve özgür bir ortamda (o da seni bırakmasın aynı şekilde), üstüne bir de ciddi düşün..

    valla helal olsun okan..hani, karakterli olduğunu biliyordum ama, bu kadar da adamın hası olacağını tahmin edemezdim..valla bravo kardeşime (:

    pazar gününü, plan yapmayacağım, kasmayacağım dememe rağmen, evi silip süpürerek geçirdim,
    lan millet, ev temizliğini kız arkadaşına yaptırır, ben de kız gelecek diye evi temizliyorum (:

    düşün işte artık sen durumu, durumumu.. (:

    nihayet pazar akşamı geldi çattı..
    bizim kız artık evi öğrendiği için, bana, çalan zile kapı açmak kaldı, geldi, eşikte bir kucaklaştık, ayakkabılarını ayakkabılığa aldım, ayaklarına terlik verdim gene, üşümesinler..odasında, "laptop kucakta" pozisyonunda takılan tolgaya kısaca selam attıktan sonra benim odama geçtik,

    "vaoov, demek florasan ışığı altında böyle gözüküyormuş odan :p"

    "ya, süper demi x).."

    "süper (: ..yalnız biraz.."

    "ofis gibi mi?"

    "ahaha..yani, öyle de denebilir, her gelen bunu mu söylüyor yoksa :p"

    "(: aynen, gelen her..ee..erkek arkadaş ve kız dostlarım bunu söylediler" dedim konuşma ortasında manevra yaparak..

    "hıı..(:"

    "ehe (: kilim de aldım biraz o çıplaklığı örtsün diye ama..annem izin vermiyor ya halıya..toz tutuyormuş, mikrop yuvası olur filan diyor x)"

    "haklı kadın? (: olsun güzel böyle de canım, ne farkeder, ben şaka yapıcaktım zaten, ama başkaları yapmış çoktan, kaçıncı baskı oldu artık benimki bilmem :p"

    aman aman busecim..hiç o diğerlerine girmeyelim..diğer şakacılara, diğer esprilere... diğer kızlara... aman..zor attım kafamdan, anca çıkardım hayatımdan..

    daha önceki gelişlerinde alttaki salonda takıldığımız için, odamı ilk kez ışık altında görme fırsatı bulan buse, meraklı meraklı bakınıyordu etrafa yüzünde muzip bir ifade ile..kesin gene takılacak bir komiklik arıyor (:

    "bir şeyler hazırlıyorum ben canım, gelicem, sen rahatına bak" deyip kapıya yöneldim,

    "yaa hani yoktu plan filan? ben yemek yedim de geldim?"

    "yok bitanem ya, abur cubur şeyler, içecek filan koyucam ;)"

    "ha tamam o zaman" deyip öpücük gönderdi, hevesle karşıladıktan sonra mutfağa yöneldim..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 1015.
    +3
    "tsigalko, bir şey dicem ama darılmazsan, bebekliğin daha güzelmiş valla kusura bakma x)"

    "ee tabi canım, her şeyin yavrusu güzel :p"

    önümüzde içecekler, tepside çikolatalar, püskevitler, elimizde benim çocukluk albümüm..

    her ne kadar, o albümün daha önce gösterildiği kişiyle ilgili pek iyi anılarım olmasa da ve sanki fotoğraflarımı kirletmişler gibi hissetsem de, buseyle de paylaşmak istemiştim bunları..

    çok beğendiklerinden bir tanesini ona vermeyi teklif ettim,
    "olmaz hatıra onlar?" diye reddettiyse de,

    "yabancıya vermiyorum ki, allah allah?" deyip fotoğrafı albümde ayırdım, parmaklarının arasına sıkıştırdım..

    "eh..peki madem..peçetenin yanına eklerim bunu da, ufak ufak bir koleksiyon oluşmaya başlıyor gibi :p" deyip güldü..kendime çekip sarıldım içtenlikle..

    "ben de tokalarımdan birini bırakıcam sana o zaman" dedi.."biraz klagib olacak ama idare et artık :p"

    "üzerinde bir kaç saç telinde olacaksa yeterince orjinaldir benim için" deyip gülümsedim..

    o da titreşen bir gülümsemeyle karşılık verdi, "yine aynı şeyi yapıyorsun..hiç vazgeçmeyeceksin demi?" dedi utangaç gözlerle bakarak..

    "vazgeçmeyeceğim..ne bunlardan, ne de senden"..

    yüzü ciddileşti... gözleri, gözlerime kilitlendi..kırpmaksızın..saniyeler geçerken, eli yüzüme gitti, yanağımı kavradı yumuşak avucu,
    "çok seviyorum seni" dedi..

    kalbimin gümbürdemesi, yine odanın sessizliğini ele geçirirken, heyecandan kuruyan gırtlağım için son bir çabayla yutkundum..

    "ben de seni çok seviyorum..kelimeler az geliyor artık inan.." deyip yüzüne yaklaştım biraz daha..bir elimi, boynuna, saçlarının arasına daldırdım..diğeriyle sırtına destek verdim yanlamasına durduğu koltukta zorlanmasın diye..kendime çektim onu da..

    yaklaştı..alınlarımız birbirine değdi önce..sonra da burun buruna geldik..gözlerimiz artık görmüyordu bile..

    nefes nefese..

    öyle kaldık bir kaç saniye..

    kollarımız, biraz daha sıkı dolanmaya başlarken bedenlerimize, birbirimizin yüzündeki ellerimiz de daha hisli dokunmaya başlamıştı, hassas yerlere..elleri boynumda..benimki onun ensesinde, saçlarının arasında..birbirimize karışmaya başlar gibiydik yavaş yavaş... nefes alışverişlerimiz bile ortaktı sanki..sonra, benim kaburgalarımı döven kalbimin dizginlerinin koptuğu, onun soluklarının sesinin de eşlik ettiği o büyülü anda,

    "öpsene beni" diye fısıldadı dudakları, benimkilerin sadece bir-iki santim ötesinde..

    kulaklarım, duyduklarının gerçekliğini sorgulayadursun, yüzüm, biraz daha yaklaştı yüzüne..ve nihayet, arada kalan son açıklığı da, tedirginlikle de olsa kapadı..

    ateş parçalarının, yudumlanmış tekilanın dudaktan mideye, bütün ilerlediği yolu yakması gibi, dudaklarımı, yüzümü yakışına tanık oldum..öylesine bir öpücüktü bu..öylesine bir başlangıç...
    @ vurucu tim, 9588 deki entry den sonra müneccim taku yemiş olabileceğine kanaat getirdim panpa (: sus da daha fazla spoiler olmasın bari, ahtapot paul seni x)
    sıradaki partımız, gecenin son partı olsun plandığımız gibi ;)
    http://fizy.com/#s/1ajf0j

    ilk bir kaç saniye..ve ilk şokun hemen ardından karşılıklı alınıp verilen alt dudaklar..

    beni sarmalayan kolları daha da gerilmiş, boynumdaki eli omzumu, sırtımdaki ise biraz daha aşağı kayıp belimi kavramış, parmakları bile gerilip sanki kuş pençeleri gibi olmuş, sımsıkı yapışmış üzerime..benim elimse ensesinden boynuna kaydı şimdi..orada yanağına çıktı..diğer daha da geniş sıvazladı sırtını..ve tüm bunlar olurken de dudaklarımız birbirini hiç bırakmadı...

    neden sonra ayrıldık..

    bir kaç santim uzaklaştık birbirimizden..ellerimiz, kollarımız biraz gevşer gibi oldu..gözlerimiz, yeniden birbirini buldu..

    kız, soluk soluğa yanlamasına yaslandı koltuğa gözlerini benden ayırmadan..

    ben, hem korkuyorum, "lan acaba şimdi pişman mı oldu?" diye, hem de hala az önceki sahnelerin muazzam etkisi, zevki, kanımda dolaşmakta..

    saçlarını okşadım..o, diğer elimi yakalayıp göğsüne, tam kalbinin üzerine koydu bu sefer..avucumun altında çırpınan yavru bir kuşu hissetmişçesine şefkatle doldu içim..hem tedirgin, hem mutluluktan ağlamak istercesine gülümsedim...

    "duyuyor musun?" dedi alçak, ve aslında cevap beklemeyen bir sesle..

    evet, der gibi kafamı salladım..

    "sen?" dedim..boştaki elini yakalayıp benim kalbimin üzerine getirdim bu sefer...

    "senin için bu" diye ekledim..

    tüm bu gürültü patırtı, gümbürtü, kalbimin göğüs kafesimi talan edişi... hepsi senin sebebine..senin aşkından ötürü..

    bir süre daha öyle, ağlamak üzere gülen yüz ifadelerimizle bakıştık..

    "çok güzeldi" dedim kendimi tutamayarak ergen ergen..sonra kendim de güldüm acemiliğime, şapşal aşık halime..

    ama yadırgamadı pek dediklerimi, yüzünde müşfik bir gülümsemeyle,

    "bu zamana kadar neden esirgemişiz ki birbirimizden?" dedi..sonra biraz daha muzip bir gülümsemeyle aydınlandı yüzü, yanakları gene kızardı..

    elimi kalbinin üzerinden gönülsüzce çekip, allaşan elma yanaklarına zütürdüm tekrar..parmaklarımın arasına aldım elmacık kemiklerini..sonra diğer elimi de..yüzünün diğer yanına..hayatım boyunca gördüğüm en güzel yüz * ellerimin arasındaydı şimdi tamamen..

    "neden esirgemişiz ki?" diye tekrarladım fısıldayarak..yaklaştım..yaklaştı... bir kez daha buluştu dudaklar..

    bu kez kolay kolay ayrılmadılar da..güç bela, hasretle birbirlerinden koptuktan sonra ise sıradaki durakları, önce yanaklar..sonra çenenin altı, sonra boyun ve kulakların arkası oldu..nefes nefese, öpülmedik yer bırakmadık yüzlerimizde..erişebildiği her yere erişti kor gibi yakan buseler..

    buse..hayatımda aldığım en güzel buseler sana ait..en güzelleri de sana feda olsun..

    kollarımız artık neredeyse birbirimizin bedenlerine kaynamış, dudaklarımız da yeniden birbirini bulmuş bir halde, divanın üzerine yanlamasına, ağır çekim devrilirken, sanki bir rüyanın deryasında, pamuktan bulutların arasından düşer gibi hissettim..
    rüya gibi bir aşkın kıvılcımlarının bedenlerimizi tutuşturduğu, rüya gibi bir gece başlamak üzereydi..hayatımın en güzel gecesi belki de..
    herkese iyi geceler panpalar, ayrıca yengeniz hakkında düzgün konuşun bakiym, öyle verdi mi? aldı mı? filan :p

    kısmetse yarın gece görüşmek üzere, yorumlarınızı esirgemeyin..
    herkese iyi geceler panpalar (:

    01.00 e doğru başlayalım, pek yazamayacağım bugün ama 3-4 part çıkar herhalde güzelinden ;)
    ya panpalar, ya da yazmayayım bu gece en iyisi, dışardan geldim yeni, çok yorulmuşum ağırlık var üzerimde, yarın da iş var, yatıp zıbarayım, affedin bu gecelik :/
    herkese selamlar (:

    bu gece biraz erken başlayalım istiyorum, 21.30 gibi başlayalım, 00.00 a doğru da bitiririz ;)

    yerlerinizi erkenden alın
    Tümünü Göster
    ···
  16. 1016.
    +1
    ... bilmem ne kadar zaman sonra...

    yanına uzanmış, omzumdaki başında, göğsüme dağılan saçlarıyla oynuyor, usulca okşuyorum parlak, ince, ipekten telleri..

    sessizlik..

    kalplerimizin ritmi yeniden normale döneli bir kaç dakikadan fazla olmamış..yeni yeni alabiliyoruz düzenli nefesler..

    başımı uzatıp alnına bir öpücük kondurdum sakince, gözlerini çevirdi baktı şefkatle..karşılık verdim aynı duygularla bende..

    bir şey yapmadık lan? böyle girince,lafa böyle girince sanki ciks sonrası dinginliği gibi oldu biliyorum ama, benim kalınca kazağımdan başka bir şey çıkmadı bile üzerlerimizden..onuda, ateş bastığı için çıkardım zaten..ciksilik olsun diye değil..

    ha, yüzümüz gözümüz, boynumuz, yanaklarımız pespembe tabi orası ayrı..

    uzun süre böyle yan yana, sessiz sessiz yattık..az önceki hem duygusal hem de fiziksel olarak epey şiddetli geçen muharebeden yorgun düşmüştü vücutlarımız..o büyülü anı bozmadık epeyce..

    ben ısrarla gözlerine bakıp sırıtınca, o da gülümsedi, utandı bir an..gözlerini kaçırır gibi oldu ama, sonra geri geldiler..tekrar ve tekrar..

    "tuhaftı bu" dedi..gülümsedi..

    "çok güzeldi bence" dedim içten bir gülücükle..

    "evet..çok.." diye konuştu alçak sesle..eli yanağıma uzandı, tadımlık bir öpücük daha bıraktı dudaklarıma dudakları..

    "kalır mısın bu gece bende?" dedim..

    biraz sıkıntılı şekilde düşündü..sonra,

    "kalırdım aslında ama..şartlar biraz..beklenmedik gelişti.. (: ..daha ileri gitmeyelim bir de?"

    güldüm kendi kendime alçak sesle,

    "yatağım senin, ben burada yatıcam..bak çarşaflarını filan da bugün değiştirdim, hazırladım yani, planladım :p"

    utangaç utangaç, "ya çarşaf yorgan değil ki benim derdim (:"

    "ya ne? (:"

    "..cidden gitsem..daha iyi sanki?.."

    "izin almadın mı? aldın?"

    "aldım..da.."

    "kal bu gece buse.."

    yeniden gözlerimiz konuşmaya başladı..onun hafifçe irileşmiş, çıldır çıldır bakan meraklı gözleri..benim biraz temkinli, biraz utangaç ama kararlı bakışlarım..

    kal bu gece..

    ..yeniden yüzünü, saçlarını okşadım..

    "birini gerçekten öpmeyi özlemişim" dedim..

    güldü, "yalandan öpücük de mi var? :p"

    "olmaz mı?..hemde dünyadaki geri kalan öpücüklerin %99 una filan tekabül ediyor :p"

    yan dönüp yüz yüze geldik divanın dar zemininde..

    "kazağını giy bence artık (:"

    "niye? ciksi omuzlarım dayanılmaz mı gelmeye başladı :p"

    "haha..üşütüceksin.."

    "yanıyo kaloriferlerimiz gayet güzel? (:"

    "olsun..atletle oturulacak hava değil yine de... üzülürüm sen hasta olursan.."

    "peki..haklısın,hem o zaman öpemem seni x)"

    o kıkırdarken ben kalkıp giyindim yeniden, yanına oturdum sonra, başını dizime aldım,

    "kalıyorsun demi?"

    "tamam..kaliyim..?" dedi, biraz da sorar gözlerle bakarak... benden bir şeyler dememi bekliyor, şu "ileri gidip gitmeme" meselesi hakkında..

    "benim bir şeyler söylemem lazım galiba?" deyip güldüm bende,

    "öyle gibi" dedi bilmiş gülümsemesiyle..

    "şey..ee..bana güvenmiyor musun? gibi duysu sömürülerine girmiycem hiç..gece 12 den sonra kurt adama filan da dönüşmüyorum :p... belki, en fazla yanına gelir sarılırım sana..belki biraz da öperim..yanağından tabi :p ... eğer ben yine de tedirgin olurum diyorsan da ellerimi ayaklarımı bağlayabilirsin uyumadan önce x)"

    koptu bu..kendine geldikten sonra,
    "beni nasıl durdurucaz peki? :p hep kendinden bahsettin?"

    bu sefer de ben gülmeye başladım, ohoho..utandım da (: ..

    "sen durmazsın o zaman?" dedim şımarık şımarık,sonra ekledim, "en olmadı, tolgayı çağırırım ikimizi de bağlar x)"

    "e..evet..yalnız..muhabbete bak yani, uçuyoruz şu an (:" dedi ellerini yüzüne kapayarak..

    bu yalanda artistik ve kirli konuşmaların ardından gelen durgunluk anında, içimden geleni söyledim..

    "buse?"

    "hı? (:"

    "seni seviyorum"

    ellerimiz gene dolandı birbirimize..

    "bende seni seviyorum... 1 ay önce bana yabancı olan birine de bunu nasıl söylediğimi hala tam olarak anlayamasam da..hatta şu son bir ayda ne yaptığımı tamamen bilmiyorum zaten..bu kadar kolay..hızlı..öyle gibi mi?... sanki?... ama..rahatsız da etmiyor bu beni..zaten garip olan o..anladın mı?..yoksa, böyle olacağımı biri bana söylese, inanmaz bir de üstüne kızardım baya baya.."

    "sen bir de bana sor" dedim gülümseyip... "ben!..ben ha? (: ..böyle aşık olacak?..belki de en son adamdım ben.."

    gözleri yüzümü taradı merakla..

    "tsigalko..seni daha iyi tanımak istiyorum artık..çok daha iyi..her şeyi paylaş benimle... hayal olmadığını bileyim bende..gerçekten böyle biri olduğundan emin olayım..çünkü git gide, kolay kolay dönemeyeceğim şeyler hissetmeye başlıyorum... bunun sorumluluğunu alabilecek misin? :}"

    "seni gördüğüm ilk günden, geri kalan her şeyi elimin tersiyle itip, senle ilgili ne kadar sorumluluk almaya hazır hissettim zaten..ben çoktan beridir hissediyorum, kolay kolay dönemeyeceğim şeyleri.."

    yaklaştık birbirimize bir kez daha..bir öncekinin aksine, bu kez sakin sakin öpüştük bir süre..
    arkadaşlar geçmiş olsun dileklerinize teşekkürler tekrardan (: randevu aldım bakalım yarın göstericem barnağı..

    @skicireyiz, önemli bir noktaya barnak basmışsın, daha önce söyledim sanıyordum ama, söylediysem bile tekrarlayayım, doğum günüm yaza denk geliyor evet, şans mı şanssızlık mı bilemiyorum (:
    http://fizy.com/#s/1r5nea

    ... gece benimle kaldı buse, ve evet, söz verdiğim gibi, ileri filan da gitmedik..ama yine evet, yanına yattım..sarıldım..ve belki bir kaç şey daha..

    onu ve tedirginliğini anlayabiliyordum..neticede burası türkiye..anaların kızlarını nasıl yetiştirdiğini hepimiz biliyoruz..cinselliğin, özellikle de kadınlar için ne kadar büyük tabular haline getirildiğini..

    cinselliği,aşkı, sevmeyi ve sevişmeyi adım adım, basamak basamak düşünecek olursak, buse, aslında o gece, resmen koşar adım gitmiş, basamakları da beşer beşer çıkmış gibiydi kendi adına..

    fazla bile yapmıştı..kendini aştı denebilir..

    düne kadar sevgilileriyle ele ele yürüyüp masum öpüşmelerden fazlasını yapmayan kız, bugün aslında yabancısı sayılabileceği bir adamla yan yana uyuyor..

    ha, o adam çok mu kötü biri? onun hakkındaki emelleri çok mu kötü?

    değil..

    belki bir zamanlar öyleydi..ama artık değil..hele ki, ona karşı hisleri? hiç değil..

    sarılmak..

    sarılıp uyumak..

    buna yıllarca katlanabilirim, daha ileri gitmeksizin..

    dur bir dakika.."katlanmak", yanlış bir kelime seçimi oldu hatta..

    seve seve... evet..seve seve sarılarak uyuyabilirim ona, yıllarca..bir adım daha öteye gitmeden şayet öyle gerekecekse... varsın, bu olsun benim için en yüksek nokta..

    lan?

    ben yanında oturur, gözlerine bakar, elini tutarken bile kendimden geçiyorum, ayaklarım yüzmeye başlıyor zeminde,
    sarılıp yatmak ha?

    sevdiğinle sarılıp yatabilmek??

    daha allahımdan bela mı arıyorum aq?

    fazla bile..

    ah..buse..

    ne yaptın sen bana böyle?..aslan geçineni kediye döndürdün... bin ettin resmen beni be (: ..bütün havamı aldın, bütün nefretimi söndürdün, hayata ve insanlığa karşı..

    ben artık, aşık bir adamım..
    sana..sadece sana aşık bir adam..
    tozpembe bir dünyada kuş tüyü misali uçuşan bir adam..
    o kadar hafif..o kadar naif hissediyorum kendimi..

    demek ki böyle oluyormuş sevince..aşk birliktelikleri..aşk evlilikleri... senelerce süren beraberlikler..diz dize yaşlanmalar..ve günü geldiğinde de yan yana gömülmeler..

    sevmek böyleymiş demek ki..

    aşk bu imiş..

    ulan... neleri aşk sanmışız... ha ha..hay allah be..allah... çok şükür allahıma..

    şimdi artık, o da yavaş yavaş kendini kaptırıyor gibi bana..biliyorum..başta bana öyle yana yakıla sevdalı filan değildi yani..ben, deliler gibi seviyordum işte, ve bu yüzden, normalde yapamayacağım pek çok şey yaptım..

    o da, beğendi yaptıklarımı..beni beğendi..düşüncelerimi beğendi..kişiliğimi beğendi..boyumu posumu da beğendi belki biraz? kaşımı gözümü de?

    ama biliyorum ki, başlangıçta, o sadece bana bir şans verdi..

    şimdi ise, her ne kadar benim gibi olması mümkün olmasa da bana göre, yavaş yavaş kendime benzetiyorum onu da..

    ben, bir anda öğrendim sevmeyi..aşk, bir vahiy gibi indi gökten,

    ona ise yavaş yavaş öğretiyorum... ilim gibi öğreniyor, onu sevenden...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 1017.
    +2
    ..okul yalan oldu yine ertesi gün tabi...

    öğlene doğru uyandım, biricik sevgilim uyuyor daha..eh..dün gece biraz zor uyku gördü gözleri biliyorum.. kolay değildi, yabancı bir yatakta, yabancı bir adamla uyumak.. belki de sabaha kadar indiremedi göz kapakları, sonunda yenik düştüler yorgunlukla..

    uyandırmaya korksam da, dayanamayıp bir öpücük kondurdum dudaklarıyla yanaklarının birleştiği tatlı çukura..

    uyuyan suretine baktım ayakta... o kadar güzel ki..sanki bir melek var yatağımda..

    huzur ve mutlulukla iç çekip banyoya yöneldim... soğuk su mahmurluğumu aldı biraz, oradan mutfağa geçtim..

    kahvaltıların en güzelini hazırlayacağım ona bu sabah..(ya da öğlen mi demeli (: )

    yatakta, bir kısmını zorla ağzına yedirdiğim, gülmekten arada boğulma tehlikesi atlattığımız çocuksu neşelere gark olan bir kahvaltı,

    sonra onun dersi kaçırdığı için yalandan hayıflanması, benim ona "tembel kötü arkadaş" gamsızlığıyla söylediğim sözde teselli cümleleri,

    ama hep gülen yüzlerimiz var bir de tabi..

    akşamüstüne kadar kaldı benimle, güle öpüşe zaman geçirdik laptobun başında, eh..artık o ilk barajı aşmış, zinciri koparmış olduğumuzdan, bizim için su içmek kadar doğal ve bir o kadar da hayati, ekgibliğine karşı konamaz hale gelmişti öpüşmek, dokunmak birbirimize.. öyle bir şey ki..bırak dakikaları, saatlerce bile teninde kalsa dudaklarım, daha ayrılır ayrılmaz özlüyor, hasretle yanmaya başlıyor,

    sanki sudan çıkmış bir balık gibi..

    balığın suya muhtaç olduğu gibi muhtaç benim de ellerim onun tenine.. dudaklarım dudaklarına..

    yurduna zütürüp bıraktım, kendim giderim diye itiraz etse de, ben onu fazladan göreceğim her saniyenin kar olduğunu, hem de biraz dolaşmış olacağımı söyleyip ısrarla, ikna ettim onu..

    sarılmalarımız bitmedi yine yurdunun önünde..

    el sallayarak binasına girip, gözden kaybolduğunda, bir hüzün, hasret çöktü içime... ekgib hissettim kendimi yine birden bire..

    buse..

    resmen bağımlıyım sana.. eroin, kokain.. hepsi yalan... sevdiceğin varlığı, yakınlığıdır aslolan..en büyük uyuşturucu, en amansız bağımlılık:
    sevgilinin gözleri, size dokunan elleri..

    evime döndüm..

    mutfakta tolgayla karşılaştım..o da okuldan henüz dönmüş belli ki, gittim, "gel kardeşim" dedim, sarıldım buna da..

    "hehe.. noldu lan (: "

    "içimden geldi be aga"

    "vay amk..(:... içmeye gidelim mi lan bu akşam? sen söylemeden ben söyleyeyim :p"

    güldüm,

    "öyle bir niyetim yoktu ama, olabilir, her türlü ;)"

    "keranacılara da söyleyelim, gelen gelsin.."

    "olur, fark etmez (:"

    gece, bizim pub da, her zamanki masalarımızdan birinde beşimiz oturup demlenirken, birbirimize, birlikteliklerimize ve bizi bir araya getiren kaderimize kadeh kaldırdık..

    hepimiz biliyoruz.. şanslı adamlardık..

    "bir gün ömeri de çağıralım, klarneti getirsin.. manyak olur ha (:"

    "ne çalıyorrr be muallak... " dedi tolga gevrek gevrek..

    "aynen.. zaten çok severim ben klarneti, bir de iyi çalan oldu mu..sabaha kadar çalsa yeter demem.."

    "çağıralım gelsin aga yeaa" dedi alper

    "geç oldu artık, başka zaman planlarız, ayıp olur çocuğa, çingene darbukacısı getirir gibi (:"

    öyle mi olur?..

    2 saat sonra, saat gecenin on iki buçuğunda, kordonda çimenlere devrilmiş, beş, altı, yedi değil, belki 15 kişi, ömer çalıyor.. nuriş çalıyor, bizim bütün tayfa, nilayı da, busesi de, ilkayı, cansusu, berili de dinliyor, gülüyor, konuşuyor, eşlik ediyor..

    yarın okulunuz yok mu sizin bre deliler?..

    herkes birbirine sarılmış,

    sanki yarını çok da umursuyor..

    ard arda yaşadığım, hayatımın o güne kadarki en güzel iki gecesi..

    e, hep böyle sürse ya?..devam edemez mi?..bu şekilde?... niye?..

    o zaman, zamanı durduralım madem?..hep bu gece kalsın, bozuk plak gibi, çalsın dursun erene kadar kıyamete...

    gözlerimi yıldızlara kaldırdım..

    martın tehlikeli havası kalın giysilerimizi yoklayıp bir gedik ararken.. berrak gök yüzündeki yıldızlara baktım.. göz kırptık birbirimize..

    söyleyin yıldızlar?

    gerçek mi hayatım?

    ve, daha ne kadar sürecek böyle?..

    sonsuza kadar diye anlaşsak? olmaz mı?...
    bu gece erken geldim, erken de bitirmiş olayım, gececilere sürpriz olsun (:

    eh panpalar.. görüyorsunuz işte.. aşk.. aşıklar.. dostluklar..

    zorlu hayat savaşında, koruması, kazanmasından daha da zorlu olan manevi ganimetler..

    koruması, kazanmaktan daha zor..

    çok zor..

    zirveye çıktıktan sonrası gibi... zirvede tutunmaya çabalamak gibi..

    en ufak bir ters rüzgarda, hiç yoktan bir çığ meydana gelip, alıp zütüredebilir her şeyinizi..

    şimdi soru şu,

    öyle bir rüzgar esecek mi benim hayatıma?

    öyle bir çığın altında kalacak mı sevdiklerim, sevgilerim..

    ve,

    neleri zütürebilicek benim yaşantımdan?..

    mutluluklar var.. acılar var..

    geceler var.. gündüzler var..

    tatlısı da var, acısı da var..

    her şeyin bir zıddı var bu dünya da..

    allah ağzımızın tadını bozmasın, üzerimizden güneş ekgib olmasın.. acılar uzak olsun hayatlarımızdan..

    zor yoksa..

    çok zor savaşmak hayatla... dileyelim de, kader, hep bizim saflarımızda olsun..

    hepinize iyi geceler, mutluluklarınız daim olsun..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 1018.
    +2
    selamlar herkese (:

    parmağımı gösterdim dün doktora, neyse ki korktuğum gibi bir şey değil, doku zedelenmesi olmuş sadece, 3-4 gün verdiği merhemi sürücem bakalım, dün yazamadım en azından bir gün dinlensin elim diye.

    bu gece gaassaray maçından sonra görüşürüz kısmetse,
    bu arada sizlerin de kalemi konuşmaya başladı valla maşallah, masuka, bibinebakıpcıkıcam, ersintepe, helaliniz var ;)

    arada yazsanıza aq böyle işte ne güzel?

    gece görüşmek üzere, yerlerinizi ayırın *
    tekrar selamlar, 5-10 dakikaya yazmaya başlayacağım, part en geç 00.30 gibi düşer her halde x)

    devam edelim..
    ..ertesi gün..

    her ne kadar zombi terk bir şekilde de olsa, gözlerimden uyku aka aka uyanmayı başarıp okula gidebilmiştim. buz gibi çeşme suyunun, dışarısının soğuğunun ve kulağımda gümbürdeyen iron maiden in yardımıyla az çok ayılabilmiş şekilde sınıfa girdim..

    dalgın dalgın arka sıralara doğru ilerlerken, gözüm, genelde nilayla oturduğumuz sıraya takıldı, bu sabah da o kapmış, yanı boş, yanına oturmaya karar verdim. hem de bu bahaneyle biraz muhabbet açıp, son günlerdeki durgunluğunu bu kez ciddi olarak irdeleme fırsatım olabilir.
    onu bu şekilde görmek hoşuma gitmiyor çünkü..ben böylesine mutluyken, etrafımda, belki de mutluluğu en çok hak eden insanın suratını asması beni de rahatsız ediyor..

    "günaydın gülüm? ;)"

    gözlerini kaldırıp gülümsemeye çalışarak, "günaydın" dedi imalı imalı..bak şimdi.. sanki, öyle bir ses tonu ve mimik yapıyor ki, "vaay sen bana selam verir miydin?" der gibi.. tövbe tövvbee..

    "yanın boş heral?"

    "evet.."

    "oturuyorum o zaman?"

    "e yani, sormana gerek yok"

    duvar kenarına geçmek isteyip de şansımı zorlamadım (: . sıraya yerleştikten sonra,

    "ne geceydi be" dedim gevrek gevrek..

    "hıı.. evet güzeldi.."

    "eğlendin sen de sanki baya demi? (:"

    "eğlendim eğlendim.."

    biraz durdum o da bir şeyler söylesin diye, ama önündeki defterin sayfalarıyla oynuyor paso..en sonunda, yarattığı bu suni gerilime dayanamayıp tekrar konuştum,

    "nilaycım?"

    "efendim?"

    "biraz konuşmak istiyorum seninle, uygun musun şu anda?" deyip güldüm tip tip..

    "hıh.. (: ..konuşalım, hayırdır?"

    "ama bu konuşma karşılıklı olsun yani..ben de sana soracaktım sahi, hayırdır?..bu ara pek iyi görmüyorum seni.. paylaşmak ister misin?"

    bir kaç saniye önüne, karşıya filan bakarak zaman geçirdi.. hemen cevap vermedi.. sonra,

    "bilmem?..öyle mi görünüyor?"

    "yavrum, bak köşe kapmaca oynamayalım, cidden, ben de üzülüyorum çünkü seni böyle görünce..o yüzden anlat bana.. tamam mı canım?..sizinkilerle.. ilgili bir sorun mu var yoksa yine..hı?"

    "... yoo.. çok şükür iyi ailem... ya sorun yok aslında tsigalko.. bende de sorun yok.. kafam dolu sadece biraz bu aralar.. mutsuz ya da üzgün değilim.. meşgulüm..durgunum biraz da..yoruldum çünkü.."

    "iyi, problem olmadığına sevindim... peki seni yoran ne?..yardım edeyim ben de sana? konu her neyse, beraber yüklenelim?"

    uzun süre sonra gülümsedi, dönüp elini omzuma koydu, sıktı hafifçe,

    "sağ ol bitanem..(: ..ama senin yardım edebileceğim bir şey değil.. senden kaynaklanan bir şey de değil bak rahat ol yani o konuda da..kıskanmıyorum yani seni, bu ara biraz yalnız kaldım sen sevgili bulunca.. neco da şey olunca işte... onunla da pek şey yapamıyorum.. umut verir gibi olmasın diye... ama kesinlikle senle ilgisi yok... hatta ben mutlu oluyorum seni böyle gördükçe.. dün akşam da mesela..o kadar sevimliydiniz ki..sen..bu sefer harbiden aşık olmuşsun be..hiç öyle görmemiştim seni..ne mutlu sana.."

    bu içten konuşması duygulandırmıştı beni, elimi sırtına atıp yarım sarıldım teşekkür babında..

    "peki..sen de neyse sorunun, bir an önce halletmeye bak o zaman..ben de seni mutlu görmek istiyorum (:... bak bir daha söylüyorum, yapabileceğim her hangi bir şey varsa? en ufak bir şey bile?"

    "yok yok (: ..sağ ol..böyle düşünmen bile yeter.. benim sıkıntımı fark etmiş olman bile yeter.. başkası olsa gözü görmezdi.."

    "aa..olur mu?..nasıl görmem? sen benim en süper kankamsın len? x)"

    acı acı güldü kendi kendine, kafasını salladı sağa sola, sonra da,

    "eyvallah koç ;)" deyip sırtımı sıvazladı.. biraz morali yerine gelir gibi olmuştu..

    acaba derdi neydi nilayın..
    söylemedi..
    bana bile söylemedi..
    umarım kendi gücü ve iradesiyle, en kısa zamanda çözer sorununu..
    http://fizy.com/#s/1ah56e

    perşembe günü, programdan önce ömer, ilkay ve nurişi yemeğe çıkardım,
    hem böylece ömere de tekrar teşekkür etme fırsatım oldu,

    "abi eyvallah ya, gecenin köründe geldin, eğlendik sayende hep beraber, kaynaştı millet (:"

    "eyvallah kardeşim..ya ben zaten dışarda olduğum için, eve uğrayıp emaneti aldım yanıma (: çok da zahmet olmadı, yoksa evde uzanıyor olsaydım kim kaldırıp getirecekti beni x)"

    güldük,

    "neyse artık, geldin ya sonuçta ;)"

    "eyvallah abi sağ ol, gelicez tabi ya..gene ayarlarız havalar hele ısınsın da (:"

    "halk konseri versin demi tsigalko?" diye lafa daldı gülerek nuriş,

    "valla versin aga? ömer, ver hacı, hayrına! x)"

    (gülüşmeler) *

    "abi sen de sağ ol geldiğin için" dedim ilkaya da dönerek "kadroyu ekgib bırakmadın ;)"

    "yok canım, ne yaptık (: ..imkan olsa, taşınabilir bir şey olsa bende bateriyi getirir kurardım ama, biliyorsun x)" dedi,

    gene koptuk biz,

    "olsun olsun, varlığın..bak, senin oradaki maaanevii varlığın önemliydi abi!! x)"

    "hahaha eyvallah..artık bir dahakine en azından darbuka marbuka mı ayarlasam ne yapsam? x)"

    çalgıcı takımını daha da kenetleyen bu pozitif program öncesi yemeğinin ardından, gece de buna paralel şekilde neşeli ve oldukça performanslı geçti,

    çıkışta aldım buseyi kolumun altına, soluk kordon ışıklarının altında aheste aheste, konuşa öpüşe yürüdük kız yurdunun kapanış vaktine kadar..

    mükemmel hayatımın, bir başka mükemmel günü-gecesi daha geride kalmıştı böylece..

    bu şekilde geçen başka günlerin de ardından,
    nisan başı, vizelere 1 hafta kala hayatımda bir şeyler değişmeye başladı..

    tamamen benim insiyatifimin dışında gelişen olaylar, insan davranışları, sırlar, karanlık noktalar..
    Tümünü Göster
    ···
  19. 1019.
    +2
    önceleri, acaba yine benim hüsnü kuruntum mu? diye düşündüm,

    yine pireyi deve yaptığımı, bazı şeyleri büyütüp, fazla kafaya taktığımı söyledim kendi kendime.. kendimi azarladım böyle bir kaç kere..

    ama bir şeyler.. ters gidiyordu..

    çevremde..o, nasıl desem, oluşan pozitif enerji, sevgi çemberi, sanki dış güçler tarafından zorlanmaya, sıkıştırılmaya başlanmıştı..

    insanlar mutsuzdu..

    etrafımdaki insanlar mutsuzlaşmaya başlamıştı..

    gün be gün, enerjilerinin azaldığını, renklerinin matlaştığını, solduğunu görüyor, gözümün önünde erimelerine şahit oluyordum..

    bunun, sadece kendi paranoyamdan ibaret olduğuna kendimi inandırmaya çalışsam da, artık bir noktadan sonra işler tahammül edilemez hale gelmişti benim açımdan..

    çünkü, etrafımdaki mutsuz insanları, sadece mutsuzluk katsayıları değil, sayıları da artıyor gibiydi?

    bu nasıl mümkün olabilir?

    acaba, yine fazla mı üzerime alınıyordum?

    nilay,

    mutsuzdu..

    necati,

    mutsuz..

    nuriş?

    o da bir tuhaf bu aralar? hayırdır aq?

    ve en önemlisi..

    buse..

    buse mutsuz beyler..

    hissedebiliyorum..

    benimle konuşurken sesi titreşiyor arada.. çatallaşıyor..
    eskisi gibi tereddütsüz öpüşemiyor mesela.. arada duraksıyor..
    gözlerindeki ışık, dahası, bütün varlığından etrafa yaydığı ışık, enerji de, azalır gibiydi..

    ne oluyor?..

    tüm bunlara, tolganın da dalgın yüz ifadesi ve suskunluğu eklenince..

    artık canıma tak etmiş oldu.

    ne lan bu?

    ha?

    ne var?

    kıyamet mi kopacakmış ay sonunda? cehennemde yanacaz diye mi bu gerginlik?

    yoksa yaklaşan vizelerin sivri uçlarından mu korkuyorsunuz?

    benim bilmediğim, ne biliyorsunuz?..farkında olmadığım neyin farkındasınız?

    uzun uzadıya düşünüp hesapladıktan sonra, tüm bu tiplerin hepsiyle konuşma ve gerekirse sıkıntılarını kerpetenle diş söker misali, ağızlarından zorla almaya karar verdim..

    yeter be..

    herkesin yüzü sirke satıyor mübarek..

    ananız babanız mı öldü aq..

    ne bu suratlar?...

    ilk olarak, 2 gündür epey suskun gözüken tolgadan başlamaya karar verdim.. neticede, şu anda en yakınımda olan kişi oydu, bir şeyler yapmaksızın daha fazla beklemeye tahammülüm kalmadığı için, hemen ondan başlayıp, ardından da buse ile devam edecektim..

    o cuma gecesi, konsantrasyonumu toplayıp, kararlı bir şekilde operasyona başladım, ilk işim, tolganın kapısını tıklatıp odasına girmek, ardından da yanına çökmek oldu..

    eee tolga bey... konuşun bakalım bi yahu?..ne var ne yok?...
    evet.. şimdi, eminim ki pek çoğunuz bana kıl olmakta, şu an, şu saniye itibari ile,

    "ulan pekekent, başka işin mi yok senin aq? uğraşıp durmasana milletle? sen mutlusun işine bak?" diyorsunuz..

    ama olmaz beyler.. olmuyor..

    ulan öyle bir kişi, iki kişi değil ki, zaten epi topu iki elin parmakları kadar olan yakın çevremin, yarısı rahatsız durumda..

    ki bunlardan biri de buse yani.. özellikle belirteyim..

    olmaz..

    ben gamsız değilim.. sorunlara, henüz küçükken çare bulmak gerek.. yılanın başını küçükken ezeceksin derler.. aynen öyle.. fazla bile bekledim..

    sınır ötesi müdahale şart..

    ..tolganın odasına girdim, yanına, yatağa oturdum..

    "naber hacı?"

    "iyi aga.." dedi ruhsuz ruhsuz..

    "hee... iyisin?"

    cevap vermeden iç çekti.. dizlerinin üzerindeki laptop ile ilgilenmeye devam etti..vay bin, sallamıyor beni (:

    "kanka?"

    "hea?"

    "bir sıkıntın mı var bu aralar, bir iki gündür biraz durgun gördüm seni.."

    tıpkı nilaya ilk sorduğumda olduğu gibi, o da bir kaç saniye duraksadı, gözleri başka yerlere kaydı..

    "yok bea nolcak.."

    "cık..var bir problem.. gözünden anlarım ben.."

    yine cevap vermedi..

    "aga?..konuşsana benimle.. nedir sıkıntı dıbına koyim? böyle olmuyor kötü hissediyorum ben de bak.. nedir mesele, özel bir durum mu? ailevi bir durum mu?..paylaşılabilecek bir şeyse paylaş dıbına koyim ya?.."

    yerinde doğruldu biraz, laptobu dizlerinden indirip yana, sandalyeye aldı,

    "yok ailevi değil de.."

    "anlat abi anlat... her ne taksa anlat.. dıbınıza koyucam haa.. kutu gibi oturuyorsunuz bütün gün.. konuşsun olm?..ne işe yararım ben burda? neciyim?"

    duraksadı yine biraz.. yanlamasına oturdu o da yatağa, konuşacak..oh be..nilaylık etmedi allahtan..

    "yea.. şimdi senin de canını sıkmak istemiyorum be aga.."

    "ya gibtir git abuk subuk konuşma.."

    durup cümleleri aklında oturtmaya çalıştı bir süre.. nihayet mevzuya girdi,

    "benim yurttaki eski oda arkadaşımı hatırlıyor musun?..benim sınıfımdaydı.."

    "he..evet? benim yanıma gelmeden önceki odan demi?"

    "evet.."

    "ee..ne olmuş?"
    Tümünü Göster
    ···
  20. 1020.
    +2
    derin bir nefes daha çekti..

    "okulu bırakmak zorunda kaldı çocuk.."

    "hea? niye?"

    "hasta abi.. hastaymış daha doğrusu..bu..devre arasında teşhis konmuş..iki gün önce de kaydını sildirdi.. vedalaştı filan herkesle.."

    sesi titremeye başlamıştı tolganın,

    "hadi ya... nesi varmış? çaresiz bir durum mu?"

    "lenf kanseri"..

    lenf kanseri?..
    lenf nedir, ne değildir bilmiyordum o zamanlar, ama sonundaki, ikinci kelime, durumu tanımlamak için yeterliydi her halde..

    ben de bir üzüntü-hayret nefesi çektim içime derin şekilde..

    ölümcül bir sessizlik oldu odada..

    sadece anakartını soğutmaya çalışan laptobun fan sesi duyuluyor alttan alta..

    sessizliği bozmak zorunda hissettim kendimi.. teselli vermem gerekiyordu..

    "abi..ben tam bilmiyorum ama, epey ilerleme kaydettiler kanser konusunda, devamlı yeni buluşlar vesaire duyuyoruz.. yani..kurtulma şansı vardır bence? yok mudur?"

    tolga efkarla salladı başını,

    "zor be abi.. maddi, manevi..her türlü zor.. kurtulsa bile.. tekrar edebilir.. çok lanet bir şey.. çok zor dıbına koyim..iki gecedir uyku girmiyor gözüme..ne olursa olsun, hiç tanımadığın birine bile üzülürsün, bir de bu adamla az çok anımızda vardı bizim yani..3 ay aynı odada kaldık, altlı üstü ranzada yattık.. sınıfta ayrı muhabbetimiz vardı..e bize de geldi hatta iki kere.."

    "aynen.. hatırlıyorum.."

    "öff... hayat çok taktan be abi..20 yaşında çocuk daha bu dıbına koyim.. yazık günah.. ailesi perişan olacak.. kendi ayrı.. reva mı bu dıbına koyim?"

    iyiden iyiye sesi titremeye başlamıştı artık..

    elimi omzuna attım..ne diyeceğimi de bilmiyorum ki anasını satayım.. harbiden zor bir durum..

    "çarşamba son kez geldi işte, aslında pazartesiden yatıracaklarmış, bu gelip bizi filan görmek istemiş.. sarıldık ettik hepimiz.. ağladık eşşek kadar adamlar.. gibicem... "

    "abi dua edicez ya..başka bir şey gelmiyor insanın elinde.. kendi sağlığımız için şükredicez, onun şifası için dua edicez..bu.."

    "öyle.."

    "nerde tedavi olacak? yurt dışına filan çıkarma imkanları yok mu?"

    "yok.. istanbulda özel bir hastaneye yatırmışlar işte şimdi..tam erken teşhis denemezmiş ama.. yine geç kalmış sayılmazlarmış bilmem ne..bir sürü şeyler.. açtım internetten araştırdım, onlara bakıyorum 2 gecedir... zor... off.."

    sırtını sıvazlamakla yetindim.. sözün bittiği yerlerden biriydi..

    "bir ara gitmeyi düşünüyorum ama bir daha görebilirsem göreyim diye.. gözüm yemiyor tek başına da..kötü görürsem diye.."

    tolganın söylediklerini bir an aklımdan tarttım..

    evet.. sanırım gerçekten bir katkı verebileceğim, yapabileceğim bir şey vardı,

    "beraber gidelim abi?" dedim..
    http://fizy.com/#s/1ai0eq

    bir an afallayıp baktı bana, sonra,

    "he..yok..yok be abi.."

    "ne var olm? gidelim beraber işte? hatta hemen yarın gidelim dıbına koyim?"

    "yok..aga..şimdi vizeler öncesi..sıkıntıya sokmayayım seni..vay amk bilsem söylemezdim bunu.."

    "olur mu la öyle şey? ne sıkıntısı..bak, eğer senin aklında vardıysa, içinden geçtiyse harbiden gidelim yani..gelirim aga, zahmet mahmet, gibtirme yani afedersin.."

    yutkundu..dolu gözlerle yine boşluğa baktı, acı bir gülümseme yerleşti yüzüne..

    "dıbına koyim ya... nasıl olabiliyor böyle şeyler..aklım ermiyor lan..sana ya da etrafındaki birilerine bir şey olmayınca, hastalık, kaza gelmeyince, sanıyorsun ki dünyada bunlar yok dıbına koyim..sanıyorsun ki bunlar sana uzak... yok bea..valla tesadüfen yaşıyoruz lan..şans eseri nefes alıyoruz.."

    bir şey demedim önce..yine sırtını sıvazladım, ardından,

    "ee? ne diyorsun?"

    "abi..valla seni yorucam boşuna.."

    "olm..onu geç..sen gidicen mi? gitmicen mi? aklında var mıydı yok muydu onu söyle?"

    "vardı..var.."

    "tamam o zamaaaan. gerisi hikaye..gideriz..hatta hemen yarın bile gideriz... hem çocuğa moral olur tedavi başlangıcı.."

    biraz daha durup düşündükten sonra kendini toparladı, nemlenen göz pınarlarını elinin gelişigüzel hareketleriyle kuruladı,

    "tamam aga o zaman..sana da uyuyorsa, yarın sabahtan atlarız.."

    "aynen.."

    "işte..kalmak zorunda olursak da.."

    "kalırız her türlü, yer buluruz merak etme orasını..arkadaşlar var benim istanbulda bir sürü.."

    "iyi o zaman... e..senin programın yok mu ama yarın gece?"

    "yea..giberim programı..ben arar haber veririm, gelemicem diye, pavyon değil hoş, acil iş çıktı..napıcaz, ölek mi?"

    güldü kegib kegib..

    "öyle diyorsan..tamam, yarın.."

    "kalkarız 6-6.30 gibi, artık ilk araba hangisiyse... "

    "öyle yapalım.."

    "tamam madem kaçıyorum ben odama, uyuyayım..sen de yat uyu aga.."

    "hee..yatcam aynen..iyi geceler.."

    "hadi allah rahatlık versin.."

    kalktım kapıya doğru yöneldim, tolga,

    "aga, sağ ol..eyvallah.."

    "ne demek olm.."

    "cık..eyvallah..herkes yapmaz bunu.."

    "beni herkes ilgilendirmez koçum.. (: .."cehenneme gidiyorum aga turistik geziye" desen, gelirim ;)"

    güldü gene,

    "eyvallah..hadi iyi geceler tekrardan.."

    "iyi geceler kardeşim.."

    odama gittim..

    beklenmedik bu planlama gereği, uykumu alabilmek için erkenden yattım o gece..bünye alışkın olmadığı için de hemen uyuyamadım tabi..

    vay anasını be..
    tolganın sıkıntısı buymuş demek..belli oldu..haklı adam..
    hayat, biz toz pembe dünyalarımızda gezinip, ne olduğumuzu unutadururken,
    başkalarının hayatlarını karartmaya devam ediyor..

    sanıyor musun ki, sen mutlusun diye, bütün insanlık kalender?

    yo... hiç değil... hem de hiç...
    ben, bir kolumda dostlarım, diğer kolumda sevgililerim, günümü gün, geceleri sabah eder, doyasıya eğlenip hayatımı yaşarken,
    benden hiç bir farkı olmayan,benimle yaşı aynı, başı aynı, boyu aynı, posu aynı..hatta belki hayalleri bile benzer olan bir başka genç adam ise hayatını zindan edecek, belki de sonunu getirecek günlerin arefesinde..

    hayat..

    ve tolga..(: ..duygusal kardeşim benim..ne adamsın be... valla..rahat takılır, gamsız geçinir ama, çok harbi bir adam şu tolga..hisli adam..derin adam..duygulu adam aq..belki de bu yüzden çok seviyorum onu, bu yüzden böylesine arkadaşız..

    dışı sert, alaycı, umursamaz bir kabuk..

    ama içinde kopan fırtınaları birde gel ona sor..
    bana sor..

    bize, bizim gibilere sor..

    gönül adamı olmak zor iş vesselam..

    sadece seninkileri değil, başkalarının dertlerini de sahipleniyorsun... onların adına, belki en az onlar kadar üzülüyorsun..

    bir başkası olsa, "yazık oldu arkadaşıma, lanet olsun böyle hayat" der, bir saat, bilemedin, o günün akşdıbına kadar üzülür, geçer..

    ama bizim gibi adamlar, geçemiyor bunları..
    erteleyemiyor..ne mutlulukları, ne de acıları..

    işte, dostlar, arkadaşlar da,

    hep bunları paylaşmak için var..
    sıradaki part son part olsun panpalar.
    Tümünü Göster
    ···