/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 376.
    0
    Rezarvatuar
    ···
  2. 377.
    0
    Rezervasyon
    ···
  3. 378.
    0
    rez bir solukta bitirdim devami gelsin
    ···
  4. 379.
    0
    Rezervasyone şukulettolinela.
    ···
  5. 380.
    0
    Rez okunur bu
    ···
  6. 381.
    0
    Shsjkfllrşgşdştş
    ···
  7. 382.
    +4

    DEVAM EDiYORUM

    ···
  8. 383.
    +15
    maçtan çıktık, lay lay lay loy.. ölüyoruz ama.. birbirimizim kucaklarında gidiyoruz..

    o ara rakip koç geldi.. bizim takımı tebrik ediyor.."çocuklar.. ders verdiniz, bizimkilere hafife almamak gerektiğini öğrettiniz" bilmem ne..gibtir lan züt..

    çatır çatır domalttık işte..16 sayı lan? boru mu amın oğlu?

    son periyottaki oyunumdan sonra, nasıl taks maçlarında son raundlar akılda kalırsa, ben de öyle akılda kaldım, biz gülmekten ağzımı otoban olmuş şekilde soyunma odalarına doğru ileriyoruz, bir baktım bizim sınıftan kızlar, çığrışıp duruyorlar, yanlarından geçerken, daha hiç selam bile vermediğim tipler "helall ben tsigalkooo" "mrrsıççç mırrsıççç" diye cıbır cıbır ötüşüyolar... ünlü oldum aq *

    ben şaşkın ve aşmış derece mutlu bir modda, artık odaların kapısına iyice yaklaşmışken, tribün merdivenlerinde iki tane kızın el sallar gibi bir takım hareketlerini gördüm göz ucuyla, sonra bunlar iyice yaklaştılar, direkt üzerime geliyorlar lan? gülümseyip el ettiler gene, ben arkamı döndüm bakıyorum lan kime yapıyorlar, bana mı yapıyorlar? diye.

    bana yapıyorlar lan? *

    kızlar iyice yaklaştı, kapının önünde karşılaştık ama.. beyler.. kızlar.. kızlar da ne kız..ne kız.. dıbına röveşata çakayım, şu zütümün piştiği koltuktan kalkamayayım ki..kadın değil, resmen hükümet ulan, bildiğin devlet.. hele bir tanesi, tanrıça..

    epey heyecanlanmış bir vaziyette, tip tip baktım kızlara gülerek, kaşlarımı "ne ayak?" dercesine havaya diktim ki uzun boylu olan (benden uzun muallakler..1.80 var..) "merabaa" dedi, hafiften boyun kırarak, benim seviyeme eğilmeye çalışıyor *

    meraba? dedim yine gayet şaşkın... herhalde birini soracaklar..aq bu kızların benle ne işi olur? yolda görseler bir daha bakmazlar..

    biraz daha tarif etmek istiyorum lan..

    biri uzun, dediğim gibi, benden bir kaç santim uzun..ama botu var ayağında bilemiyorum..her türlü giber sonuçta.. kız, bildiğiniz tanker beyler... bildiğiniz tanker.. attan filan öte, bildiğin deve.. yüz, vücut.. muhteşem.. normalde burada edebiyatın allahını parçalamam gerekiyor biliyorum ama inanın betimleyecek kelime bulamıyorum.. biraz da kafamın tam yerinde olmamasından mütevelli olabilir..

    ama şunu net söyleyeyim, üniversite hayatım boyunca, bir şekilde kontakta bulunduğun en güzel hatun.. bakın bunu hala şu an söyleyebiliyorsam, varın artık siz hayal edin bu kumral güzeli..

    altında kalınca siyah taytı (ki o zamanlar böyle ayağa düşmüş değil o moda.. daha doğrusu moda değil.. cesur işi.. epey cesur işi..) ayağında botlar, sırtında gri süveteri..lan kız.. bildiğin rüya gibi, serap gibi bir şey.. gerçek olamaz ...

    ben ona odanlanmaktan öbürüne pek konsantre olamadım ama o da mükemmel kızın, ortalama üzeri güzellikteki yancısı modunda, orta boylu, yine tiki giyimli, daha açık kumral.. güzel yüzlü bir hatun..

    neyse..

    ben hafiften heyecanlanmış şekilde, "eee?" gibisinde bir hareket yaptım gülerek, çok komik bir atmosfer oluştu...

    normalde böyle şeyleri yapmayacağını beklediğiniz tiki fıstıklar, muhteşem bir basket maçı sonrası, maçın adamı olan havalı (ya bıraakk) çocukla tanışmaya çalışıyor... biz genelde tam tersi durumlara alışık olduğumuz için, e haliyle durum komik geliyor...

    nihayet bu elini uzattı, "meraba tekrar" dedi gülerek.."ben ayşen... "

    ayaklarımın altındaki salon dönmeye başlamıştı...

    kabus... bu..kesin kabus olmalı.. hapsolduğum... ve asla kurtulamayacağım, devamlı kendini tekrarlayan bir kabus...
    iyi sabahlarr panpalar *

    söz verdiğimiz gibi, sabahı ettik gene başlık altında..

    yarın gece görüşmek üzere, yorumlarını ekgib etmeyin.. çok da küfür etmeyin.. yaşlı başlı adamım, dokunuyor lan *
    @ montlasic,

    oraya daha döneceğiz panpam, daha işimiz var, benim hayatımdaki hiç bir hikaye yarım kalmadı, kalmaz, minenin ki de kalmayacak
    takip eden panpalar,iyi geceler , bu gece programım var o yüzden ancak sabaha karşı 3-4 civarı bir kaç part atabilirim eğer çok yorgun olmazsam.

    görüşmek üzere *
    selamlar panpalar..

    eve yeni geldim, ulan yazan benim, ben de bağımlı olmuşum işe bak *

    15 dakikaya başlıyorum..bir kaç part atarız
    tekrar iyi geceler arkadaşlar
    Tümünü Göster
    ···
  9. 384.
    +11
    yazdığınız yorumları okudum, korktuğum başıma gelmeye başladı desem yeridir..ama dediğim gibi, ben daha bu hikayenin başlığında söylemem gerekeni söylemiştim,

    bu bir peri masalı değil,

    bir sevda masalı da değil..

    bir aşk hikayesi hiç değil..

    ha, hepsinden var mı? var..zaten sorun da o..hiç bir şeyin tam olmayışı..ve bunun ruh sağlımın üzerinde bıraktığı ağır etkiler, yarattığı değişimler. duygusal olmak zor iş vesselam..dünyanın en bin, en gaddar, en şerefsiz, en adi adamı olabilirsiniz..bunun için o şekilde doğmanız da gerekmez.

    bitiş noktasına vardığınızda, mutlak kötülüğe ulaştığınızda,sizi, o şekilde doğanlardan ayıran tek özellik, tek farkınız,
    duygularınız olacaktır…

    gün içinde her haltı yiyen, bin bir türlü bedduayı duyan ama umursamayan o demirden adam..gece olup yatağında kendisiyle baş başa kalınca, nasıl da eğilip büküldüğünü, kor gibi yandığını sadece kendisi bilecek, kendine ve kaderine lanet edecek, ama ne olursa olsun, yeni güne yeni hinliklerin peşinde, yeni hainliklerin izinde başlayacaktır.

    o sebepten ki kendini affedemediği gibi, karşısındaki zaten hiç affetmez…

    bir zaman olur ki, kendinizi silahsız sivilleri kurşuna dizen, mahkumlara tazyikli su sıkan, elektrik veren, üzerlerinde deney yapan

    savaş suçluları gibi hissedersiniz..

    aşk suçluları da böyledir..

    gönül suçluları da..

    tek farkları ise, onlar bedene değil, ruha işkence ederler..

    çok işkence gördüm beyler…

    çok işkence ettim…

    ve biz henüz,

    daha eline neşterini dahi almamış aşk suçlularını izliyoruz bu hikayede..daha kan akacak..çok ama çok kan akacak..
    http://fizy.com/tr#s/1d69k6

    mine,

    tribünde yok demiştim..orada biraz karanlık noktalar kalmış, aydınlatayım..hem ilişkimizin o dönemleri hakkında da biraz baştan savma
    yazmışım, kanımdaki alkolün etkisiyle, sadece güzel şeyleri düşünmeye odaklanmış olmalıyım..

    mine evet..benim güneşim..hayatım kararmak üzereyken onu aydınlatan güneş..ipten çoktan düşmüşken, beni yere çakılmaktan koruyan bir ağ…kendi rızam dışında atıldığım bir uçaktan şans eseri çaldığım bir paraşüt..

    peki neden böyle oldu?

    mine tribünde değildi beyler..zira artık bunlara önem vermediğimi biliyordu içten içe..duygusal dakikalar, cicişlikler, ince düşünceler..tsigalko bunları takmıyordu…tsigalko, sıkılmaya başlamıştı..tsigalkoyu elinden kaçırmamalıydı..
    ve o cici kız, muhtemelen hayatının aşkı olarak gördüğü adam için, bildiği bütün doğruları unutmaya çalışmış, bütün yasaklarını çiğnemiş, bütün duvarlarını yıkmıştı..

    ne için? neden?... benim yüzümden..

    sanmıştı ki, “eğer ben dişiliğimi konuşturursam, bir şekilde bu adamı eskisi gibi kendime bağlarım…hoşuna gidecektir yaptıklarım”

    oysa benim için pek az şey eskisi gibi olabilirdi artık..kağıt kesiğini bilir misiniz beyler? kağıt kesiği..

    önce fark etmezsiniz bile..kağıt bu yahu? ama bir anca, sanki jilet yemiş gibi derinden, yoğun bir sızlama eşliğinde duyulur acısı..o parmağınızı artık kullanamaz hale gelirsiniz bir süreliğine..dersiniz ki, “bıçak yarası olsa bu kadar acıtmaz be..ne kağıtmış..”

    ve işte benim de kağıt kegibleriyle dolu kalbim, artık kullanılamaz halde, kan kusuyordu etrafına…yara bantları işe yaramadı..dikişler tutmadı..ne yaptıysam olmadı..

    peki tüm bunları yapan kişiye, o lanetli kadına karşı içimde bir sevgi kaldı mı?
    kalmadı..

    ama o gün bile..hatta..abartmak istemiyorum beyler ama şimdi bile, ayşen..”dön” dese…”tsigalko..yalnız seni istiyorum ben artık “ dese…

    kolayca reddedebilir miyim?

    bilmiyorum..

    reddedebilir miyim?

    bilmiyorum..

    ya mine? o ince, kültürlü, cici kız mine..o düşünceli kız mine? o sevgi dolu, aşktan gözünü karartmış, kendi olmaktan çıkmış mine?... ona ne olacaktı beyler?bütün bunları haketmeyen, o masum papatyaya ne olacaktı? ne çıkacaktı çiçek falı?
    http://fizy.com/tr#s/20js24

    ağır bir vicdan azabı içten içe beni kemirip duruyordu..dışardan kıpkırmızı, gayet leziz görünen bir elmaydım ben..ama eminim ki biraz midesi olan biri, daha aldığı ilk ısırıkta kusar kalırdı…kurtlanmış çekirdeğime kimse dayanamazdı...

    minenin, bunca sevgisi üzerine, bir de sırf benim için, beni yeniden kazanabilmek için yaptığı o fedakarlıklar, kendini aşan, ona ters davranışlar, umduğu gibi beni çekmek şöyle dursun, daha da itmişti..çünkü farkındaydım…biraz daha böyle gidersek, birimizden biri diğerini bir şekilde yatağa atacak ve o andan itibaren de artık tarifi mümkün olmayan, tamamen ağırlaştırılmış hasarlar meydana gelecekti ikimizdede..

    ha, ciks ayıp mı? değil aslında aq…tamamen doğal bir olgu aslında…ama, o öyle bir kız değil..ben öyle bir adam değilim…
    ciks yapan kız kötü kızdır demiyorum..yanlış olmasın..ama biz öyle insanlar değiliz be beyler..öyle yetişmemişiz…benim anneannem beni 15 yaşına kadar kuş gibi ağzıma besleyerek büyütmüş..anam babam ipekten iplik dokur gibi örmüş, dokumuş…onu da öyle şüphesiz…biz öyle insanlar değiliz..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 385.
    +9
    belki de yanlış olan biziz..

    ama ne olursa olsun, bu karanlık duygularında tesiriyle, olmadığımız birilerine dönüşmek üzereyiz…hele ben…

    mine tribünde değil beyler..

    mine tribünde değil..

    çünkü artık o da biliyor böyle mutluluk oyunlarını tsigalkonun zerre gibinde ol(a)madığını..
    aslında olsun ister tsigalko..neden olmasın ki..orada otursa..beni izlese..yanıma koşa koşa, tanımadığım iki kevaşe değil de o gelse…

    öff..

    çok karmaşık işler be aq..çok ağır hisler..duygularım bulamaç gibi..şimdi, nispeten sağlıklı kafayla düşünüyorum da, ulan harbiden ağır ruh hastasıymışım ben..vallahi bak..öyle böyle değil, bildiğin tımarhanelik..ve siz de yaklaşık 1400 sayfadır aslında kafayı yemiş bir adamın (ya da yavaş yavaş yemeye başlamış bir adamın diyelim) anılarını okuyorsunuz..

    kurtulmamız lazım..ayağımıza bağlı tüm prangalardan..sırtımızdaki tüm ağırlıklardan..kurtulmamız lazım beyler..zinciri ellerimizle

    koparmamız lazım..

    koparır mıyız dersiniz?
    http://fizy.com/tr#s/1ua9yw

    …aynı lanetli isim…yine mi ulan…sayarak mı verdiler sizi bana? şaka mı bu? kameralar nerede ulan? bana fark ettirmeden gibilmişliğime kıs kıs gülenler nerde??

    yorgunluk, aşırı duygular ve az önce yaşadığım şok üst üste gelince, düşecek gibi oldum..harbiden de salon ayaklarımın altında dönüyor resmen..körüklü otobüsün ortasındaki yuvarlağın üzerinde dengede durmaya çalışan yolcular gibiyim..

    kız, eli havada bir şekilde bekliyor..bir kaç saniye ben öyle sipastik gibi kalınca, kaşlarını kaldırıp tedirgin bir havayla sordu,

    “bir sorun mu var?”

    evet var..tanışmak üzere olduğun adam, tanışmayı istediğin adam pek normal biri sayılmaz..sorun bu..

    “yo..yok..” dedim..”ayşen…benim çok sevdiğim ve yakın zamanda kaybettiğim bir arkadaşımın adı..onu hatırladım..kusura bakma..”

    az önce gerilen yüzü aniden yumuşadı tanrıçanın..mahzun bir ifadeyle gülümsemeye çalıştı..

    “yaa..başın sağolsun..üzüldüm, şanssız bir tesadüf oldu desene..”

    “sorun değil” dedim cool konuşmaya çalışarak..elimi ben uzattım bu sefer..”tsigalko”
    yeniden ışıl ışıl gülümsemesini takınıp sıktı elimi..büyük elleri var..

    o ara yanındaki kız, biraz da ortamı yumuşatmak istedi herhalde, bilerek patavatsızlık yaptı, hani sanki “hoop ben de varım burada yani” dercesine;

    “ben de merve bu aradaaa” diye lafa daldı sırıtarak..ortam yeniden biraz kendini toparladı..o ara tuna yanımdan geçerken hafifçe omzuma vurup “kankaa hasta olucan bak ;)” diye ima yaptı, hani şu erkeklerin, kızla konuşan arkadaşlarına her zaman yaptığı türden ima-binlik *

    gülerek önüme döndüm, kızlar da gülüyorlar tip tip yine..ortam iyice ısınmış..ben o ara 3-5 cümle daha ettik ama hatırlamıyorum..konuşma bir noktaya geldi, e artık benim de bir hamle yapmam gerekiyor,
    şöyle ki, normal bir erkeğin, orada bütün salonun önünde ayağına kadar gelmiş hatunları artık bir şekilde davet mavet etmesi gerekiyor..

    ama ben sevgilisi olan bir erkeğim?

    ama erkeğim demi sonuçta? yani, çüküm var, genelde onun tarafından yönetiliyorum..ılık zütlere karşı sempatim yok..evet..sanırım ben bir erkeğim..sevgilimin olması ise,
    o kadar da önemli değil sanırım…..

    ne diyordum..hah..konuşma tıkandı, kızlar, özellikle tanrıça, artık benden bir şeyler duymak ister gibi gözlerini kocaman açmış, yüzlerinde gülen bir ifade ile bekliyorlar..

    “ee..çıkışta, işiniz yoksa bir şeyler içelim mi?” dedim utangaç-sıkkın bir hava katmaya çalışarak tavırlarıma,
    dünden razılar,

    “oluuuur” dediler yine kıkırdayarak..

    olur..

    soyunma odasına girdim..bizimkilerden bazıları tip tip bakıyorlar, olcay,

    “dostum..iyisin?” dedi gülerek..

    “iyiyiz ya” dedim anlamamazlıktan gelerek..”hepimiz harikaydık”

    başka bir şey konuşulmadı, odadan erken ayrılanlarla selamlaştık…

    sonra ben de çıktım, bir tek serhat yavşağıyla selamlaşmadım..tamam az önce kucak kucağa olabilirdik ama o atmosfer ayrı..yoksa sivilde, benden özür dilemeden hayatta yüzüne bile bakmam..amın oğlu..sen benim kız arkadaşım hakkında nasıl öyle konuşursun laga lugalı..

    yine sinirlenmiştim içten içte..ama hoşuma da gitti..mineyi savunuyor, düşünüyor olmak, ona değer verdiğimi gösterirdi..

    beyler..ahh beyler…nasıl bir mücadeledeyim kendimle bilemezsiniz aq…insan ne yalanlar söylüyor…ne dolapları döndürüyor..ama bir kendini kandıramıyor işte…olmuyor…kendi kendini uyutamıyor…

    nasıl bir mücadeledeyim…

    bilemezsiniz…

    odadan çıktım..beni bekleyen fıstıkların yanına gittim..oturup bir şeyler içicez işte..bunun nesi yanlış ki?..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 386.
    +10
    bunların oradaki bir kantine (kafemsi) gidiyoruz..yolda iyice tanıştık..bir anda samimi olduk ben, eller kollar durmuyor, paso omuzlarına, kollarına filan dokuyorum…ben dokunarak iletişim kurmayı zaten seven bir insanım beyler..ama yeni tanıştığım insanlara karşı o derece samimi olmam genelde..

    yine de artık nasıl bir piskolojideysem o ara, dedim herhalde “olm ayağına geldiler lan, gibersin bile bunları oyyhşşş” gibi şeyler düşünüyor bile olabilirim….rüyaallarr..rüyaalarrr işte..

    ayşen, besyo 3. sınıf öğrencisi..izmirli..tek çocuk…basketbolu çok seviyor, lisede oynamış hatta..boyunu da ona borçlu bile olabilirmiş..maddi durumunun iyi olduğunu düşünüyorum..öyle bir görüntüsü var.. merveyle beraber merkeze 20-25, okula 40 dakika kadar uzaktaki bir ilçede evde kalıyorlar..

    merve, bu klagib tiki..kesinlikle zengin çünkü sağolsun babasının teknesinden filan bahsetti(yat demedim bilerek, fakir binlerin kalbine inmesin), ayşenle orada tatil filan yapmışlar geçen yaz…baya iyi araları yani..çift yumurta ikizi varmış, erkek..öbür hatunun yanında, pek bir ekstrası olduğunu söyleyemem, zaten ben de pek ilgilenmedim onunla..

    neyse biz böyle konuşa konuşa geldik kantine..ama bir yandan da mine aklımda..suçluluk var…vicdan azabı var…korku var…heyecan da var…var oğlu var..daha kızlarla yolda yürürken bile gibim kalkmış, eşofmanı zorluyor..hey allahım..

    oturduk, kola aldık içiyoruz, bu ayşen kolunu masaya dayadı, öyle beni izliyor, ben devamlı konuşuyorum aq..ne geveze adamım..sonra bu konuştu..öbür kız arada konuları filan dallandırıyor sadece..tam yancı…yarım saat filan oldu..kolayı da içince, benim iyice çişim geldi, gib de kalkık..dedim “kızlar ben bi lavobo (kibar) yapayım”

    gittim, işedim, bir an asılmayı düşündüm ama böyle umumi yerlerde asılırken şanssız tesadüflerle yakalanan insanlara dair şehir
    efsaneleri aklıma gelince vazgeçtim…gerek yok fazla maceraya…

    masaya döndüm, bir baktım merve (yancı) gitmiş..

    “ne oldu?”

    “ya bir arkadaşıyla buluşucaktı o, söz vermiş, biz öyle takılınca unuttu” deyip güldü, ben de,yarı şaka

    “ee adamın aklını başından alırım ben” deyip sırıttım..bu da devamlı gülüyor zaten,

    “dıbına koyayım” desem gene güler..

    velhasıl kelam..biz yeni ayşen le (ayşen two) masada baş başa kalmıştık beyler…
    son partımız olsun

    http://fizy.com/tr#s/1d7av2

    bir saat daha oturduk sanırım..kızla baya baya konuşuyoruz yani..benim de kendime güvenim gelmiş, bir de aldatma pgibolojisi var, iyiden iyiye zıvanadan çıkmışım..yani kendimi tanımasam “kim lan bu amk artizi” diyecem..

    ama o an içimden tek dediğim şey “ne diyorum lan ben salak salak” dan ibaret..

    bir de kız harbiden çok güzelmiş be beyler..yolda yürürken, bir ara resmen kendimi ezik hissettim lan..hayır zaten eziğim de..bir farklı ezik hissettim…bir an kendimi “kıza bak, yanındaki hıyar bak” cümlesine konu olan o hıyarlar gibi hissettim..
    hıyar olduğum doğruydu evet ama..farklı cins…

    çıkışta birbirimizin telefon numaralarını aldık, birbirimizin kollarını tutarak arkadaş öpüşmesi yaptık..
    kızı da bilmem ne binasının önüne kadar zütürdüm bıraktım..neydi şimdi yalan söylemiyim..

    nihayet yine kendi kendime kalabilmiştim…öteki ben, bu duruma çok sevindi, zira ağzıma sıçmak için hazır bekliyordu..
    umursamamaya çalıştım..ama tanrıça yanımdan ayrılıp ben de gerçek dünyaya döndüğümde, artık düşünmem gereken bazı şeylerin olduğu apaçıktı..

    kafamda filler gibişe dursun..ben bir minibüs yolculuğunun ardından yurduma varmıştım…
    .
    .

    maçtan 2-3 gün sonra mineyle buluştuk..yurdun önünden almana gerek yok, çarşıda buluşalım demişti..
    başka bir kafeye gittik o akşam..o zütürdü bu sefer,

    oturduk, karşılıklı? (tuhaf..)

    önce normal konuşurken birden abuk subuk konulara gelmeye başladık..bunun gözleri farklı bakıyor..beyler..sanırım yolun sonuna geldim..

    bu akşam..başından beri yaptığı farklı davranışlarının sebebi bu olsa gerek…ağzında bir bakla var…oldukça büyük bir bakla…bana kendimi berbat hissettiren bir bakla…

    oysa ki, ayrılacak biri varsa, bu ben olurum diye düşüyordum…hah..züte bak..havanı gibsinler…e tabi, ilişkinin kontrolü bizde ya güya..artisiz bide…havamız yerinde..al sana aq..züt gibi bıraksın seni de gör…
    bu türlüsünü hiç düşünmemiştim beyler..doğruya doğru…”eğer ilk kurşun ondan gelirse ne tak yerim lan” diye hiç kendime sormamıştım..
    sorsam bile bir cevabı olmazdı muhtemelen…

    bir an sonra muhabbet iyice içinden çıkılmaz bir hal alınca ben patladım,
    “mine, hayırdır ya, ne yapmaya çalışıyorsun? bir acayiplik var sende bu akşam ama hayrolsun!” deyip gibilme öncesi son tribi atmış oldum..bu, ilişkimizin son tribi olabilirdi..

    biraz yüzüme baktı…sustu…suskun kadın; zor kadın, tehlikeli kadındı..
    sonra beni çok şaşırtan, yine kafamdan aşağı kaynar sular boşaltan ve “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” deyimini adeta yaşatan bir şekilde,acıdan daha öte bir duyguyu yüzünde resmederek, dudaklarından şu kelimeleri döküverdi..

    “ne zamandır birliktesiniz siz?”…
    takip eden panpalarıma iyi geceler,
    iyi geceler arkadaşlar, gecemiz başlasın *
    http://fizy.com/tr#s/13s7g6

    gayet netti söyledikleri..ama ben,

    "ne??" diye bir şaşkınlık ünlemi koymaktan kendimi alamadım..

    ama yalan yok şaşırmıştım... tamam bir takluk vardı evet ama, bu soruyu beklemiyordum, hatta en başta ne demek istediğini anlayamadım desem yeridir.."ne zamandır birliktesiniz?" ne lan?

    gülüyordu..o sinirli, daha önce masayı başıma geçirmeden attığı gülüşlere benzer bir gülüş..ama bu akşam epey sakindi, eminim ki bu sahneyi zaten defalarca oynamış, söyleyeceklerini ezberlemişti..o açından, önemli olan, ezberini bozacak olan, benim söyleyeceklerimdi.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 387.
    +9
    tekrarladı..

    "ne zamandır birliktesiniz?"

    ben şaşkın şaşkın bakınmaya devam ediyorum..hani demiştim ya, benim yüzüm içimdeki ayna gibi yansıtır diye..o an harbiden şaşkın olduğum için, yüzümde de sadece o ifade var..ne suçluluk ne de kaygı hissetmiyorum..

    "mine, ne demek istedeğini valla anlayamadım..nasıl..kimle ne zamandır birlikteyim ben ya?"

    biraz sinirlenir gibi oldu, pişkinlik yapıyorum sanmıştı..oysa ki o benden kızarıp bozarmamı, başımı önüme eğmemi bekliyordu..ve zaten eğer onun düşündüğü şey, başta benim de aklıma gelseydi kesinlikle öyle olurdu. çünkü içeriğini anlamış olacağım o ani soruya verecek bir cevabım olmayacaktı..şimdiyse..jetonum henüz paraşütüyle süzülmekteyken..tamamen şans eseri bir şekilde salağa yatabiliyordum..

    eğer beni bir şey kurtaracaktıysa, bu kurtaracaktı beyler..

    kendini topladı..bu kez küçük bir çocuğa, yanan sobaya yaklaşmamasını tembihlermiş gibi, tane tane konuştu,

    "şu sporcu, deve endamlı, güzel yüzlü kızdan bahsediyorum tsigalkocum..(katil gülümsemesine devam)..ayşen miymiş onun da adı? hı?"

    o ilk anki lag dan sonra, artık kafama kaynar sular boşalması için tam zamanıydı aq..

    ama öyle olmadı, beyler..inanılmaz bir şekilde, kendimi suçlu hissetmiyordum..ben, kötü bir şey yapmamıştım ki? ve beni bir kez daha öyle masaya gömüp gitmesine de izin veremezdim..hayır..içten içe kendime iki tokat patlattım..kendimle münakaşa halinde geçen sessiz saniyeleri avantaja çevirmiş, beni söyleyecek yalan arıyor zannetmiş (ki evet nispeten öyleydi) ve bir kez daha saldırmıştı mine,

    "ne zamandır..tsigalko.."

    gözlerimi yüzüne diktim..meydan okurcasına..ve evet aslında pişkince..

    "benim hayatımda bir tane güzel ve endamlı kız var.." dedim, "sporculuğunu bilemem de..adının mine olduğundan da eminim.."

    aniden ağzını açtı..sonra bir şey demeden kapadı..bence orada sessiz bir "hasgibtir lan amcık ağızlı" yedim ben..kesin yani.

    yüzü ekşimeye başlamıştı..yine kontrolünü kaybedecekti..müdahele etmem lazımdı..kasılmaya başlayan ellerinden birini yakaladım,

    "mine..bak, tamam..neden bahsettiğini daha anca anlıyorum ben..eğer geçen sefer ki gibi beni yıkıp geçeceksen, hiç ağzımı bile açmayayım..git..bir daha da asla göremeyelim birbirimizi..ama eğer dinleyeceksen..söylediklerimi duyabileceksen, emin ol ki mantıklı bir cevabım var.."

    yavaş yavaş soğudu az önce hararetlenen vücudu..kelimeler ile bir şey demedi..yüzüme bakmayı sürdürdü..gözleriyle konuşuyor, "eh hadi o zaman kıvır bakalım" diyordu..

    kıvıracaktım... gibe gibe hemde..kendime ihanet ettiğimi bile bile kıvıracaktım...
    http://fizy.com/tr#s/2b7lea

    elim hala elinin üzerinde, gözlerimi gözlerine dikmiş bir şekilde konuşmaya başladım..bir an bile kaçırmayacaktım gözlerimi..bir an bile tereddüt etmeyecektim..daha önce üzerinde 1 salise bile düşünmediğim, tamamen doğaçlama olan oyunumu oynarken, bir an bile..duraksamayacaktım..

    "maçı kazandık biliyorsun... sıradan bir zafer değildi sevgilim..orada olup görmeni isterdim..(karşı atak başlangıcı)..soyunma odalarına doğru giderken, tanımadığım iki kızın bana işaret ettiğini gördüm, yanlarına gittim..tanıştık.."

    gerçekçiliğim onu hem sevindirmiş, hem de rahatsız etmişti..huzursuzca kıpırdandı..evet, "ne kızı? hangi kız? kim söyledi?" filan dememiştim..ama ya bu anlattıklarımın da sonunda hayırlı olmayan bir şeyler vardıysa?

    "... çıkışta uygun olup olmadığımı sordular, neden dedim..kızların ikisinin de erkek arkadaşı var bu arada, onu da söyleyeyim.."

    1 yalan..

    "..neyse, bunlar beni çocuklarla tanıştırmak istediklerini söylediler, hayırolsun? diye sordum tekrar..ne alakaydı yani.."

    2 yalan..

    "bu ikisinin erkek arkadaşları, biliyorsun hepsi sporcu çocuklar zaten..sokak basketbolu turnuvası için bir kişiye daha ihtiyaçları olduğunu söylediler... bende o maç resmen coşup maçın adamı moduna girdiğim için, gözlerine kestirmişler işte..bir konuşayım istediler.."

    3 yalan..

    sözümü kesti.."onca basketçi, sporcu adam var o bölümde..sana mı kalmışlar?" deyip inanmaz bir şekilde gözlerini kırpıştırdı..

    bu lafının üzerine ben iyice yüzümü asıp,

    "o salondakilerin en iyisi bendim (gibtir lan) bir tanem.." dedim.. "e tabi sen olmadığın için göremedin, böyle demen normal".. aynı yerden 2. saldırı..duvarlarında gediği açtığımı hissettim, zira normalde benim yüzümde olması gereken, rahatsızlık ve suçluluk duygusunu, şimdi onun yüzüne yapışmıştı..ağır şerefsizim değil mi?..çok ağır şerefsiz...

    devam ettim,

    "bunların kantinine gittik..çocuklara da haber verdiler o ara, 5-10 dakikaya onlar da geldi..oturduk, konuştuk..ama anlaşamadık..çünkü takımda biz dışında 2 kişi daha var ve maçlar 3 e 3 oynanıyormuş..arada yedek kalabilirsin dediler..bir de onların idman temposuna uymamı istediler..nefret ederim biliyorsun..biliyor musun? (bir ima daha..)..bu mesele de bu şekilde kapandı..kızın adına gelince,adı ayşen evet..artık pek de umrumda olmayan, beni etkilemeyen bir tesadüf..ama sen bu olaydan, buralara nasıl geldin onu da sana sormak lazım..ne birliktesi mine?? ben sana bunu yapar mıyım? (!)"

    soluk bile almadan, saniyeler içinde yazdığım senaryoyu oynamış, üzerimden ağır bir yükü atmıştım..itiraf etmek gerekiyordu ki, daha önce farkında olmadığım şekilde, profesyonel bir yalancıydım..ben??... ben yalancı ha?... azıcık zütten element uydururken bile yüzü kızaran, yalanın y sinden bile nefret eden ben??... vay be..

    istediğimi aldım sayılırdım... elini daha da sıktım... o ise son bir koz daha oynamaya karar vermiş gibiydi..

    "iyi tamam ama..(bocalamıştı..çünkü bu geceyi böyle hayal etmemişti..kendini alacaklı sanarken, borçlu çıkmıştı..ben ise, adeta şeytana pabucunu ters giydirmiştim, kendimi de şaşırtan bir rahatlıkla hemde)..ama yine de bu o kızla kol kola olmanı açıklar mı?"

    oha..oha be..bu kadar ayrıntıyı nerden biliyordu bu kız aq..iyi bari ne konuştuğumuzu duymamış..oha..

    "ya mine..bak bana bir soru sordun..ben de sana bir cevap verdim..tamam mı? inanmak zorunda değilsin..ama inanırsan bizim için hayırlısını edersin..ben bir kez daha senin gidişini izlemek zorunda kalmak istemiyorum..anladın mı? el ele, kol kola filan..geç bunları..ben sana anlatacağımı anlattım mı? anlattım..beni bunun üzerinden değerlendir..ya da değerlendirme bile..ama yazık etme bize... duyuyor musun bebeğim?..mine??"

    ağlamaya başlamıştı..aniden bastıran sağanak bir yağış gibi bastıran hıçkırıklarıyla sarsılırken, ben yanına geçip başını göğsüme aldım..

    o, haksızca yaptığını düşündüğü suçlamalarının altında ezilir, sevdiği adamı neredeyse aptalca bir hata yüzünden kaybetmeye ne kadar yaklaşmış olduğunun farkındalığıyla kendini mahvederken,

    ben, tamamen haksız olduğum bu yarı-aldatma meselesinden böyle kolayca yırttığım için seviniyor, bir yandan da içten içe yaptıklarım için kendimi çarmığa germek istiyordum... gerçek anlamda bölünmüş bir kişiliğin sahibi, iki raket arasında savrulan pin pot topu minvalinde bir insan müsvettesine dönüşmüş olmamdan iliklerime kadar utanıyordum beyler...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 388.
    +10
    nasıl başlayan, nasıl bitecek diye düşündüğüm gece, sarmaş dolaş ve onun gözyaşlarıyla ıslanmış şekilde sona eriyordu..

    gece boyu, bu kez güzel şeylerden konuştu burnunu çeke çeke..ilk defa geleceğimizden filan bahsetti..iki dakikada hayaller kurdu kendi kendine..içine beni koydu..biz olduk.

    artık tamamdı..güveniyordu bana..bunu da böyle atlatmıştım ya..gözünde bir gömlek daha yükselmiştim..

    gece boyunca, kendi pişmanlığımın da verdiği huzursuzlukla, tıpkı katillerin olay yerine dönmesi gibi, ben de arada bir o konuya döndüm..çaktırmadan..hafif darbelerle, ördüğüm ve minenin gözüne sağlam ama benim gözüme hala yetersiz görünen duvara çimento vurmaya, tuğla koymaya devam ettim..attığım her mala darbesi, aslında kendime vurduğum bir bıçak darbesiydi de, bakmayın..umursamıyormuş gibi davranıyordum..

    yurduna zütürdüm..gene güzel ayrıldık..uzun süre sonra sevgiyle öpüşmüştük... ilk zamanki ekseninden kayıp bambaşka yörüngelere giren aşkımız, bu duygusal harple yeniden eski gediğine oturmuş gibiydi. sevgi, tekrar ve tekrar mutlak kazanan olmuş, menfaatleri, cinsel gereksinimleri, duygusuz davranışları yine ve yeniden mağlup etmişti.

    biz kazanmıştık beyler..benim onca yan çizmelerime, kaytarmalarına rağmen..biz kazanmıştık işte..aşk kazanmıştı, aşkımız kazanmıştı..

    yurda gittim..

    gene yorgunluk var..ama bu defa sadece beyinsel..pgibolojik bir harpten az önce çıkmışım ve kendime karşı olan cephelerimi daha kapatmamışım..

    kalk tsigalko..sana uyumak yok... bu gece gene baş başayız..birileri yine hesap verecek... bir diğeri yine bağıra çağıra suçlayacak öbürünü... sıkıştıracak..üzerine gidecek..

    bu gece sana uyku yok..

    mineyle ne yapmış olursan ol,

    senin asıl savaşın kendinle... kalk ve kendile yüzleş..ya tamamen ayrıl! ya da bütünleş!

    tolgayla konuştuk biraz,

    ufak ufak bahsettim bazı durumlardan ve içimde yaşadığım buhrandan..tabi çocuğa %20 sini bile anlatmıyorum, yoksa "deli lan bu alın bunu" deyip kaçar benden..bir daha da konuşmaz *

    kendince tavsiyeler verdi... felsefik laflar etti..ama onun söylediklerini ben unutmuştum be beyler zaten... kar fırtınasının ortasında, tamamen buz tutmuş kalbime, bir kibrit çakmaktan fazlası değildi onun yaptığı... bir okan değildi yani...

    zaten kimse bir okan değildi..

    ben ne kadar kendimi telkin edersem edeyim, adam gittiğinde beri bildiğin ekgib dolanıyordum..

    hani böyle bir şey içiyorsunuzdur... bardağınız ağzına kadar doludur... içersiniz..içersiniz... gün boyu... gece boyu... o kadar dalar ve alışkanlık haline getirirsiniz ki yudumları, bir an gelip de biteceğini hiç düşünmezsiniz..

    ve siz tam kurumuş bir boğazla, bir kez daha bardağınıza uzandığınızda, onu kafanıza dikmenize rağmen bir damla dahi gelmez ağzınıza..

    o an bir sersemlersiniz..bir züt olursunuz hani... "anaa ne ara bitti lan buuu?" dersiniz..kös kös geri koyarsınız masaya..

    işte benim mutluluklarım da,

    dostluklarım da,

    hep bu tam alışmışken züt olup kalma halinde bitmişti...

    tam ayşene alışmışken..

    tam okana alışmışken...

    tam mineye alışmışken...

    mine...

    senin bardağının sonsuz ve sınırsız olmasını umuyorum sevgilim..inan bana, bütün bu deforme benliğime rağmen, yalnız seni, ve seninle mutlu olabilmeyi istiyorum..

    lütfen..sadece bu seferlik...
    http://fizy.com/tr#s/1aj64o

    ertesi gün okula gittim,

    dün gece önce mine, sonra kendimle savaşmaktan yorulmuş beynim çakırkeyif alkolikler gibi, rahaaat..cool ve umursamaz takılıyordu...

    "mutluyum ben yeaaa... "

    "şu an öyleyim yani.."

    "sokmuşum ötesine... şu an mutlu muyum? mutluyum dıbına koyim... ee..o zaman?..allahtan belamı mı arıyorum?"

    nilayla her zaman oturduğumuz sıra boştu..geçtim oraya oturdum bu sefer..çok geçmedi, bu geldi.

    hiç selam sabah vermeksizin oturdu yanıma..baktım tipe, surat mahkeme duvarı gibi aq..hah..bir de senle uraşalım bakalım hadi..

    "..sana da günaydın.."

    başını çevirdi, tip tip bakmaya devam etti..atarlı..

    "..tersten kalktın heral?" deyip tacizi sürdürdüm..

    "konuşmuyorum ben senle.."(sinirli)

    "git o zaman yanımdan?" (taşağa alıyor)

    "giderim!" (köpürmüş)

    "giiit" (daha da ağır taşağa alıyor)

    kalkar gibi yaptı, hemen yapıştım koluna gülerek, geri oturttum..kafamı omzuna gömdüm..

    "bırak bırak.." dedi..ama gitmeye niyeti yok beyler..kendi kendine "tutmayın lan beni" diyen adamlar gibi..

    kafamı omzundan kaldırıp hala gülerek, sarhoş gibi, melül melül baktım yüzüne,

    "nilay ne oluyor şekerim ya?" hala dalga modundayım..ama sorum cevabını istiyor tabi...

    "bilmem..sana sormak lazım..uzak denizlere açılmışsın gidiyorsun diyorlar??"

    bir an için o hesap soran ifadesi, aklıma arkamdan yaptıklarını getirdi..ve mineye ispiyonu yapanın da o olabileceği ihtimali kafamın içinde bir ampül gibi yandı..bir anda ciddileşmiştim..ellerim hala üzerinde bir vaziyette sordum,

    "mineye sen mi söyledin?"..

    o hala şaka modundayım sanıyor olmalıydı ki savsakladı,

    "sana ne be?"

    sinir katsayım duoble yaparak,

    "nilay! adam gibi konuş benimle, ya da defol nereye gitmek istiyorsan kaybol git.."

    şoke olmuş bir halde, ağzı yarı açık, gözleri donmuş bir şekilde yüzüme bakmaya başladı..benden, hele ki az önceki halimi düşürseniz, kesinlikle beklenmeyecek bir hareket... etraftan bir kaç kişi dönüp baktı da hatta, "ne oluyor la bunlar" gibisinden..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ayraç panpa
      ···
  14. 389.
    +7
    ben o şaşkınlığından faydalanıp,biraz da ağzımdan kaçırarak (o sıralar söylemek istemiyordum çünkü, sonraya saklıyordum dediğim gibi)

    "zaten bana vermen gereken bir hesap var..bir de sen tavırlara girme sanki haklıymışsın felan gibi.."

    iyice ambale olmuştu..gözleri bulutlandı..miyavlayan bir sesle,

    "ne hesabı ya?" dedi..

    durmadım,

    "ne taklar karıştırdığınızı biliyorum arkamdan..yazık bir de çocuğu da alet etmişsin..ayıp be.." dedim..kızgın ama düşük perdede bir ses..kendimi sınıfa rezil etmeye niyetim yoktu..

    yutkundu..gözleri iyice büyüdü... ben sert sert bakmayı sürdürüyorum...

    "koridara çıkalım" dedi..

    "hoca gelir şimdi..bırak ya.." dedim sallayarak..

    koluma asıldı,

    "olsun kızlar imza atıverirler bize..konuşucaz gel.."

    iyi lan..konuşalım bakalım... bakalım şimdi sen ne kıvıracaksın... ama ne söylersen söyle, benim dün akşam ki performansımı yakalama şansın yok güzelim... sadece sende değil, tanıdığım hiç kimsede yok o potansiyel..tanıdığım ben de de yoktu... ama yeni ben de varmış..ben de yeni farkettim..
    http://fizy.com/tr#s/16kdv6

    koridora çıktık..bu koluma yapışmış vaziyette..sıkıyor..canım yanıyor resmen aq. as.iz ler gibi yakalamış zütürüyor..

    geldik kalorifer peteğinin üzerindeki camın önüne..yaslandık.."ee.." dedim.."konuş.."

    duyguları karışık bir vaziyette baktı yüzüme, biraz tereddüt etti..sonra başladı,

    "ya, önce bir şey soracağım..kim o yeni kız? nerden çıkardın şimdi onu başımıza?"

    bıkkın bir pff çektim... ulan nilay, sen değil bir daha bana kız, catherine zeta jones i ayarlasan senin aracılığınla çıkmam lan..* * *
    iyi ki bir iş becerdin..resmen zabıtası oldun olayın..sıçayım ağzına..

    "mine anlatmadı mı sana?" dedim..

    "yoo en son hafta sonu konuştuk.."

    "iyi yapmış anlatmamakla..senle bir şey paylaşılmaz.."

    iyice morardı beyler..ağlamak üzere..

    "e iyi tamam yani..ne oldu o..siz mineyle barıştınız mı?"

    "barıştık.."

    "yani aldatma filan yok?"

    "saçmalama nilay ya allahını seversen.."

    sonra bu salak salak gülmeye başladı aniden..hani "ağladı güldü şapkası düştü" derler ya..aynen öyle..sonra yarım sarıldı bana, başını omzuma dayadı..

    "ohh... ben de rahatladım valla ya..senin öyle bir şey yapmayacağını biliyordum..ama ne bileyim işte..erkek milletisiniz sonuçta"

    ben de hafiften gülerek ve ya sabır çekerek,

    "hııı..o yüzden mi arkamdan tiyatro kurdunuz" diye roketi ateşledim..

    bu yüzünü kaldırdı omzumdan..baktım göz yaşları süzülüyor..ama hala gülüyor..yani hem ağlıyor hem gülüyor, salağa dönmüş durumda..burun filan kıp kırmızı olmuş..bir an daha fazla üzerine gitmemeyi düşündüm... arkadaşımdı sonuçta beyler..en iyi kız arkadaşımdı yani... bilmiyorum o kadar da gaddar olmalı mıydım?..

    bu elinin tersiyle yüzünü silip konuşmaya başladı,

    "ya tsigalko... bak o konuda ben ne desem de inanmazsın ama..inan kötü bir niyetim yoktu yani... ben senin şu ayşen muhabbetini hiç bilmiyordum..farkında bile değildim..e senle de arkadaş olduk, onca şey konuşmamıza rağmen onu hiç anlatmadın..sonra ben bunu tesadüfen öğrenince, o aralar da da sizi mineyle baş-göz etmiş sayılırdım..işte..sonradan da onu duyunca, korktum biraz..yani hani bak ben ayarladım, sonra kötü bir şey olursa vebali filan olmasın gibisinden... e işte sen de bana kendin hiç bahsetmeyince, ayşeni de içten içe unutamadın filan sandım... yani... ya..öyle kendi çapımda... evet biraz tolgayı da karıştırmak zorunda kalarak... ya..çok özür dilerim..cidden... ben çok yanlış yorumlamışım... sen düzgün bir çocuksun tsigalko... özür dilerim..cidden... "

    bu yazdığımın 5-6 katı konuşmuştur herhalde..ben böyle aklımda olanları boşalttım sadece... makineli tüfek gibi, ağlaya güle, hızlı hızlı nefes ala ala 3-5 dakika konuştu karşımda..

    az önce içimden geçen acıma duygusu bir kez daha kabararak su yüzüne çıkmıştı..son bir kaç soru daha sorup sonrada "tamam sorun değil" diyerek kucaklamaya karar verdim..

    "peki tamam nilaycım... ama bir şeyler daha sormak istiyorum, tamam mı?"

    "hı hı.."

    "bir, tolgayla aranız ne durumda, yani öyle sevgililik filan var mı?..iki, güzelim ayşenden bahsetmedin diyorsun,o yüzden unutamadın sandım diyorsun..asıl bahsetmiş olsam bu unutamadığım anldıbına gelmez miydi yani.."

    güldü yine ıslak ıslak.."ya cidden özür dilerim ben..diyorum ya..tamamen yanlış yorumlamışım... "

    "tolga?"

    "şey..o konu biraz karışık.. * "

    "çocuğu kullanmadın inşallah?!"

    "hayır hayır ya..ya..biz..biraz takılıyor gibiyiz onla da..bilmiyorum ki tsigalko... ben pek umutlanmak istemiyorum..bakar mı ki o bana?"

    bir kahkaha koyuverdim... yere yuvarlanıcam nerdeyse..

    "ya gülme..ben ciddiyim.."

    "kızım ne bakması, bakmaması mı kalmış artık... çocuğu ele geçirmişsin resmen.."

    "yok be..bildiğin gibi değil, resmen ayaklarına yatmadığım kaldı..kandırdım denmez ona, bas baya acındırdım kendimi de öyle ikna oldu.."

    "hımm..valla bilmiyorum o kadarını da... bence olmaması gibi bir sebep yok... görünüş olarak ikiniz de hoş insanlarsınız... yakışırsınız yani de... işte karakter de önemli tabi" deyip pis pis sırıttım,

    "yaaaa" deyip gene mızıldanmaya başladı..

    "gel buraya gel.."

    sarıldık... bir dostun bir diğerinin uzun bir yolculuktan dönüşünü karşılarmışçasına sarıldık...

    "sorun yok demi artık??"

    "yok..yok..salak şey.. * "
    @1478 amlıysan özelden ulaşabilirsin panpacım, artık değiştim, evimin kadınını arıyorum :p

    arkadaşlar son bir part daha girelim, bu geceyi bitirelim. yarın iş var malum, okulu olanlar var.. gerçi yatan yatar aq, çok da gibinizde sanki muallakler *
    Tümünü Göster
    ···
  15. 390.
    +8
    hayatım düzelir gibi olmuştu biraz.. kalp hastasının kriz anı ritimleri gibi dengesiz olan yükseliş ve alçalışlarım, nihayetinde son mu bulacaktı?

    ben de herkes kadar huzurlu bir hayatı hak etmiyordum aq?

    neyim ekgibti etrafımda gülüşüp duran, sağa sola koşuşan o sıradan insanlardan? ben neden sıradan olamıyordum? hep ezik, kadersiz, talihsiz mi olmak zorundaydım ulan?... yemin ediyorum ana-bacı meselesini çıkın, küçük emrahtan farkım yok...

    gerçi o herifin mesele de sırf ana-bacı meselesiydi galiba ama... neyse *

    mineyle bir akşam için program yaptık.. önce, artık yavaş yavaş kendini toparlayan havaya binaen, biraz kordonda gezinicez, sonra da şu en son gittiğimiz onun keşfi kafeye gidicez..

    ama bu sefer yine onun arkadaşlarıyla beraber.. öff..yine tüm gece pıtırcık taklidi yapıcaz desenize...

    akşam buluştuk... ben gene bir dolu hıyar beklerken, sadece elif ve zerzevat fatih gelmişler.. aslında gelebilecek en kötü kombinasyon, ama sürümden kazanıyorum işte, sayı az..buna da şükür..

    kordonda takıldık, ben mineyle, fatih de elifle kol kola..ama onlar tamamen arkadaş tabi..en azından elif için öyle.. çünkü o hıyarı zütüne don diye bile giymez o kız bence, tamamen normal duygularla düşünüyor..

    ama fatih hırbosunun "spriteden acı gerçekler" reklamındaki gibi bir modda olduğuna eminim *

    hava karardı.. biraz da mehtap ve yakamozlar eşliğinde yürüdük.. gecemiz gayet güzel gidiyor..

    ardından kafeye geçtik.. elif biraz cızırtı yaptı.."ya orda alkol yok sanırım" bilmem ne gibisinde... içme lan bir akşam da..ölür müsün? ben aylardır içmiyorum mine için... boyum mu eksildi? tabi zerzevat da sanki içmeyi biliyormuş gibi buna destek verdi..lan bu çocuğu da bir türlü sevemedim aq..aslında bir zararı yok yani bana.. istese de olamaz hatta.. malın teki... ama ne bileyim işte kıl oldum lan? sebepsiz... size oluyor mu öyle bilmiyorum ama, bazen bir adamı sırf "gözünün üstünde kaşı var" diye bile sevmeyebilirsiniz yani..her neyse dıbına koyim...

    sonuçta kafeye gittik beyler... benim sevgilim kafeye gitmek istiyorsa, kafeye gidilir..

    biz daldan dala atlıyoruz, muhabbet umduğumdan güzel..biz mineyle cool çiftiz zaten.. elif desen.. anladınız siz..e fatih de mal olunca.. oldukça eğlenceli bir masa oldu..ben bu hıyarın üzerinde 1-2 espri yapıp kızları güldürdüm **..hatta bu salağın kendisi bile güldü..tam şaban ya..

    elifle epey konuşuyoruz.. kızın o özelliğinden bahsetmiştim beyler.. hani sizi öyle bir dinliyor ki, resmen özel hissettiriyor, o bakışları, mimikleri, tepkileri..tam bir aç örümcek..

    artık ortam hepten samimileşince ben de biraz yüz bularak, bunu kışkırtmak adına sordum,

    "ya elif onu bunu bırak da, senin aşk hayatın nasıl gidiyor onu söyle"

    bu soru üzerine fatih malı hemen olaya efekt kattı "oooooooo ooooooo" bilmem ne şeklinde, mine gülüyor..bu da gülüyor, utanmış numarası yaptı,

    "valla tsigalkocum, zor ya bu işler, ben bulamadım böyle gönlüme göre.. valla sizi çok kıskanıyorum" deyip göz kırpıyor.. mine buna
    tatlı tatlı laf atıyor, fatih ortalığı gaza veriyor... ben gülüyorum... içmeden, gene kafayı bulmayı başardık bir şekilde.. saatte epey geç olmuş anasını satayım, yarıma yaklaşıyor.. mine bu akşam elifte kalacakmış, yurda girme problemi yok.. öbür hıyarın evi var.. benim yurdum dingonun ahırı gibi zaten.. saatle işimiz yok yani..

    e tabi o kadar gülünce insanın çişi geliyor aq..gittim bir işedim..

    döndüm masaya, benim telefon minenin elinde, baktım "ne iş?" gibisinden..

    "hayatım mesaj geldi şimdi sana ama? ondan aldım"

    "ha..tamam bak sen oku bana.."

    baktı bu telefona.. biraz durgunlaştı.. sonra bana döndü, sakin sakin, sordu,

    "ebru kim canım?"

    ... ananı...

    yalnız minede bir bozukluk yok yani, kız hala gayet keyifli.. zira son olanlardan sonra artık gözüyle görmedikçe inanmaz malum tarzda şeylere..

    "bakayım, ne yazmış?" deyip telefonu elinden aldım..

    evet mesaj ebrudan.. muhabbet, klagib ve artık üstü çoktan tozlanmış olması gereken bir muhabbet.. aynen şu yazıyor:

    "uyudun mu?"...

    mine istediği kadar rahat görünmeye çalışadursun.. benim surat gene maymunun zütüne dönmüştü bile beyler...
    takip eden panpalarıma ve panpişime * iyi geceler *
    @1506-@1507

    eyw beyler,

    durumun ciddiyetinin farkındasınız değil mi aq..hala.. *
    takip eden panpalara iyi akşamlar, kaldığımız yerden devam
    Tümünü Göster
    ···
  16. 391.
    +9
    ..telefon elimde kalakalmıştım..ne alakaydı şimdi bu? neydi yani?..bir kamera şakası filan olmalıydı yine..ha?

    kendimi son günlerde iyiden iyiye kurban gibi hissediyordum beyler..özellikle de kendimin karşısında.

    cevaplamadan telefonu masaya bıraktım. bir şey yokmuş havası vermeye çalıştım kendime..e zaten bir şey de yoktu aslında ama, sinir olmuştum malum. uyudun mu ymuş..çattık ya..

    mine sorar gözlerle bir daha bakınca geçiştirmeye çalıştım,

    "bizim sınıftan bir arkadaş ya" deyip salla gibisinden bir el hareketi yaptım.

    bu biraz durdu..sonra,

    "hı..şu kumral kız mı o, ilk başlardaki kankan? * "

    bir an da kan beynime sıçramıştı... az önceki huzursuzluk ve nedensiz suçluluk hissi yerini kızgınlığa bırakmıştı..dişlerimin arasından, ama hala gülümseyerek,

    "sınıfımda olup da tanımadığın kız var mı canım?" dedim..oldukça ağır bir ima vardı bu lafımda hiç şüphesiz..ve bunu yüzüm gözüm de gerginliğiyle desteklemişti..

    mine biraz afalladı öyle aniden hörsleyince,

    "ya..ne var ki, muhabbeti geçiyor sizin sınıfın tabi..sonuçta epey kişi tanıyorum ordan da, bizim yurttalar filan.."

    ben hala o "çaktırmadan saldırgan" tavrımla, "kesin nilaydan öğrenmişsindir canım..benimki de soru yani.." deyip iyice gerdim yüzümü.

    masada o ana kadar kendi aralarında lak lak eden ve olaydan haberi yok gibi duran fathi ve elif de, havadaki negatifliği fark etmiş olmalı ki susup bize bakmaya başladılar.

    mine yine bozuntuya vermeden (malum masada yalnız değiliz) ama savunma pgibolojisiyle konuştu,
    "ya ne alakası var nilayla?..tamam da, sen neden o kadar gerildin ki hayatım? bir şey demedim ki ben?"

    tabi..tabi.."hani şu kumral kız, ilk kankan... " yani nasıl da sokuyor ayarı görüyorsunuz demi beyler?

    o ara elif hemen bize doğru eğilip, "nooldu bee" diye fısıldayıp gülmeye çalışarak sordu, komiklik yaparak havayı açmaya çalışıyor..ama faydasız... benim şarteller atmış bir kere..

    ulan nasıl bir oyunun içindeyim ben harbiden ya..? böyle odama filan da kamera kurdular mı acaba merak ediyorum? gerçi tolga vardı sahi, kameraya gerek yok * ..
    her şeyim, herkesim kontrol ve denetim altında mı?..bu kadar mı güvenilmez, bu kadar mı yavşak bir adamım lan ben? iyi ki birinden posta yemişiz zamanında, lan sanki hainlik yapan biziz... züte getirilende ben, sonrasında güvenilmeyen de ben..bu ne yaman çelişki lan?

    ayağa kalktım,
    "mine iki dakika dışarda konuşabilir miyiz canım?" dedim aynı tavırlarla..ama hala o kadar da sevimsiz olmamaya çalışıyorum, hani şey gibi, misafirin yanında yaramazlık yaparsınız da, annesiz size gülerek size "güzel evladım yapma çocuğum, yapma yavrum" der ya böyle inceden inceden gözlerini oynatarak, bunu açılımı "misafirler gidince nasıl terliği kafana çakıyor gör eşşoğlu eşşek" dir.

    aha aynen benim de tavır bu..dışarı bir çıkalım hele..

    bu gak guk etti ama sonra kalktı daha fazla sesim yükselmesin diye..koluna girdim, çıktık mekanın dışına..
    http://fizy.com/tr#s/1agyqc

    çıktık,diğer ikisini ardımızda şaşkın ve endişeli bir halde bırakıvermiştik.. biraz kapının kenarına doğru yürüdük, tam bu "ya ne ol.." gibi bir şeyler söyleyip mızıldıyacaktı ki çat diye daldım lafa,

    "mine sen ne yapmaya çalışıyorsun allah aşkına?"

    "ya tsi.."

    "kızım biz senle daha önce bu mevzular yüzünden iki kere kavga etmedik mi? konuşmadık mı bunları?"

    "yaa! bir şey yaptığım yok! (o da sinirlenmişti..) ne yapıyorum ya ne yaptım? ne dedim de böyle hemen savaş haline geçtin?"

    "ben aptal değilim tamam mı? anlamadım mı sanıyorsun ne demeye çalıştığını? böyle imalar mimalar.."

    "benim ima filan yaptığım yok, ama belli sen gocunmuşsun.."

    "mine bak gene abuk subuk konuşmaya başladın..şu kıskaçlık meseleleri hakkında ne konuştuk biz?"

    "ne kıskançlığı ya? tsigalko! senin kolana bir şey mı koydular ya? kafayı yedin galiba?"

    biraz soluklandım..haklı olabilirdi..tamam, bir ima filan vardı elbette ama, bu kadar coşmam gerekmeyebilirdi..
    konuyu değiştirmek en iyisiydi, altta kalmamak için başka bir cepheden saldırdım,

    "nilay benim konuştuğum herkesi rapor mu ediyor sana?"

    "öff..hala nilay diyorsun ya iyice sıyırdın ha..içeri girelim hadi..üşüdüm ben.."

    sinirle, burnumdan soluyarak biraz daha durdum öyle... evet söyleyeceğim başka bir tak kalmamıştı. bir an kendimi, sanki sırf kavga edelim diye bahane üretmek için zorluyormuş gibi hissetmiştim... hani şöyle kavga edelim de, aramız soğusun filan..

    bu bekleyişimi yanlış algıladı,

    "bak, nilayla elbette konuşuyoruz..senin zaten en iyi arkadaşlarından biri, e benim de arkadaşım o? heralde bazı şeyleri anlatacak..ama bunları öyle, gel sana tsigalkonun sırlarını, raporunu vericem diye söyleyerek anlatmıyor..laf arasında geçiyor işte..kızı kötüleyip durma..o olmasa biz şimdi burada bile olmazdık."

    nasıl yani?

    "ne alaka? tamam başta biraz tanışırken yardım etmiş olabilir, ama?"

    "bana senden çok bahsetti tsigalko... sence de biraz kolay tavlamadın mı beni?"

    hımm..vay aq lan..belli ki nilay, bana yaptığı gibi mineyi de işlemişti beyler..doğru tahmin etmişim o zamanlarda da. ama açıkcası bu kadar etkisi olduğunu düşünmemiştim. ben de sanıyorum ki, kızı entelektüel, felsefik kişiliğim ve yakışıklılığımla tavladım..vay aq ki vay..

    beyler zaten az çok bildiğim şeyi bir kez daha öğreniyordum, bilmeyen kalmasın... "kızlar, konuşur..sizi konuşur ve bu çok ama çok etkili olur ;)"

    pek çok olası ilişkinin, sırf yakın kız arkadaşların onay vermemesinden ötürü olmadığı da olmuştur..ya da tam tersi, olması zor olanların olmasının mümkün hale gelmesi de...

    "doğru" dedim güldüm..

    "yani o olmasa?" dedim.

    "e bu kadar kolay olmazdı" deyip o da güldü muzur muzur..

    göz göze geldik..bu böyle "ah seni ah" der gibi bakıyor..ben de daha fazla dayanamadım, gülümseyiverdim... kollarımın arasına alığ başını göğsüme dayadım, saçlarını öperken, "özür dilerim..ya artık o mevzuların iması, hatta imasını olduğunu sanmam bile beni çok kızdırıyor..üzgünüm."

    başını kaldırmadan, "biliyorum..ben sana güveniyorum zaten artık..ve o soruda da kötü bir niyetim yok..belki seni birazcık kızdırmak istemiş olabilirim * tepkini ölçmek filan * "

    eh işte beyler..o kadar da yanılmamışım demek ki *

    "seni senii" deyip sağa sola sallandım ona sarılı halde..

    mutlu sahnemiz arkadan gelen "oo gençler, bizi istemiyorsanız gidelim vallaa" lafıyla bölündü, döndüm baktım fatih, kapının ordan kafayı uzatmış sırıta sırıta sesleniyor, "bizi masada bıraktınız, siz burda oooh.."

    güldük..

    çıktığımızdan çok farklı bir modla masaya döndük..

    her şey düzelmiş gibiydi,

    sadece ufak bir pürüz beni rahatsız etmeye devam ediyordu ama... bile bile yangın çıkaran kundakçılar gibi, bilerek kavga mı çıkarmaya çalışıyordum ben??

    kendi kendimi, mineyi ve ilişkimizi sabote etmeye mi çalışıyordum?..kendimden utanmalıyım..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 392.
    +10
    günler geçerken, ben iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım..

    sanki akıntıda, ne yelkeni ne de kürekleri olan bir bota, dahası ellerim de bağlı bir halde bindirilmiş gibi hissediyordum.
    nereye gidiyordum ben beyler?
    ne yapıyordum?

    mineyle ilişkimiz, atlattığı (sözde) son badirelerden sonra artık iyice sağlamlaşmış (görünürde) ve ciddi, uzun vadeli bir birlikteliğe doğru koşar adım gitmeye başlamıştı (ama ben buna hazır mıydım?).

    geçen süreç boyunca, bir iki kere daha yok yere coşup kavga çıkarmaya çalıştım..her iki girişimim de mine tarafından alttan alınarak önlendi.
    nihayetinde, döndüğümde yine kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim bir gecenin ardından (lan sanki maden ocağına çalışmaya gidiyormuş gibi gidiyordum zaten) bu kez mesajla epey sert bir kavga ettik... yüz yüze olmadığımızdan olsa gerek, bu kez alttan alma çabasına o da girmedi..telefonla kavga ettiğimi gören tolga,

    "aga sakin ol kırıcan" deyip güldü..

    ben de bunu tersledim "bi dur aq" gibisinden..o ara bir sıkıntı olduğunu anlamış olmalıydı,

    "noldu la gene?" deyip mahzun mahzun bakmaya başladı..mesajı bitirdim, telefonu masanın üzerine çarpıp yatağa attım kendimi. ellerimi ensemin arkasında birleştidim..öyle yıldızları izler gibi tavanı izliyorum.

    bu alnıma tıkladı, "hiişşt olm? ne oldu lan?"

    biraz daha öyle durdum... bu alçak sesle küfretti kendi kendine... neden sonra döndüm yatakta, dizlerimi üzerine kalktım..

    "tolga ben ayrılıcam galiba bu kızdan.."

    bu kafasını gömdüğü iddia programından bir an gözlerini kaldırdı, indirdi..sonra bu sefer tamamen dikildi yatağında,

    "ne diyon aga sen?"

    "abi..ayrılıcam..olmuyor?"

    "ya saçma sapan konuşma lan manyak herife bak ya..olum dünyanın kavga eden ilk çifti siz değilsiniz? bu da ilk kavganız değil? düzelir gene..sinirle saçma saçma konuşup durma.."

    ben, sanki ruhu çekilmişçesine duygusuz ve ifadesiz bir halde devam ettim,

    "sinirli gibi görünüyor muyum sence?"

    "kafayı sıyırmışsın o zaman? olum millet kırılıyor lan dışarda aşksızlıktan, msnlerde ağlaşıp duruyor, iletilerine şarkı sözü yazmaktan bir hal oluyor..senin derdin ne aq?"

    "kanka..bu problem farklı..uzun vadeli bir şey yani..bugünle alakası yok.."

    durdu biraz..beni dikkatle incelemeye başladı..endişeli bakışlarla sordu,

    "aldatma durumu filan mı oldu?"

    "yoo..onla alakalı değil ya..benle alakalı..sıkıntı bende yani.."

    sinirle bir nefes çekti..burun delikleri büyüdü..

    "olum bak..o akşam masada sizi izledim..ve emin ol sizin yerinizde olmak için çok şey feda edecek insanlar var..bir aşk bulmuşsun..bir ilişki tutturmuşsun..bırakma..saçmalama..neyse sorun, düzelir.."

    anlamak istemiyordu beyler..

    daha tolgaya bile bunu kabul ettiremezken, ben? kendi kendime nasıl ettirmiştim? nasıl olmuştu da bunca zaman varlığından bile haberimin olmadığı "öteki ben" bu kadar kısa bir zamanda böyle güçlenip o savaşı kazanabilmişti?

    kendimi şeytan tarafından ele geçirilmiş gibi hissediyordum... o sözler, benim sözlerim değildi..o ses..benim sesim değildi..

    şeytan konuştu;

    "abi sevmiyorum ki ben ya?..muhtemelen en başından beri hemde... nasıl diyeyim..ihtiyacım vardı tamam mı?..zor durumdaydım..öz güvenim yerle bir olmuştu... bir şeylere tutunmam lazımdı..artık toparladım..ihtiyacım kalmadı.."

    tolga beni şaşırtan bir şekilde bu son sözlerimi soğukkanlılıkla dinledi... oysa ben ana avrat dümdüz giderek üzerime çullanır diye bekliyordum..sonra konuştu,

    "iyi abi..iyi. sonra gene yaşayan ölü gibi dolanırsın işte günlerce..aferin..bir şey demiyorum.."

    lan herkes de bu ayşen sonrası halimle posta koyuyordu bana..o kadar mı kötü olmuştum ben o ara yahu?

    "tolga..içmeye gidelim mi bizim yere?"

    "gibtir git.."

    "tolga... kanka ihtiyacım var..bak, böyle rahat konuştuğuma bakma..çok doluyum oğlum..bildiğin gibi değil..konuşmamız lazım.."

    yüzü ekşimiş bir şekilde baktı..

    "ah aq ah..başka biri var o zaman öyle mi? hay aq ya.."

    "yok kanka..başka biri de yok..ama başka bir durum var..gidelim işte.."

    "ne olum? muallak mi olmaya karar verdin? ne var??"

    "gelicen mi?.."

    "öff..sokayım sana ben ya..tamam hadi kalk.."

    üstümüze bir şeyler alıp çıktık..saat gecenin 11 i..kapı görevlisi murat abiye "abi bizi bekleme bu gece" diye artistlik yaptı tolga,

    murat abi;
    "ne o le pompaya mıa?" deyip ekgib dişlerini göstere göstere sırıttı.."bah kızıyor seyfettin abiniz... ben oturuyom daha epeycene, çok da geç galmayın, gapıya iki kere tıhlayın duyarım ben.."

    "abi sen yat ya, bizi ne beklicen.."dedim

    "yoh ben televizyon filan izleyom, duyarım, tıhlayın gelince"

    iç çekerek önüme döndüm..az önceki içine şeytan kaçmış, ukala halimin yerini, artık çökmüş, kederli bir adam almıştı..omuzlarımı düşürmüş ilerlerken tolga sırtıma hafifçe vurup konuştu,

    "duyalım bakalım ne derdimiz var.."
    http://fizy.com/tr#s/1agyqr

    anlattım beyler..ben istemesem de, dilim, içkinin verdiği kayganlığın da etkisiyle ağzımın içinde dolana dolana, anlattı..

    her şeyi değil belki ama, çok şeyi... hem de taa başından itibaren..

    kim bilir kaç saat geçirdik o masada..kaç bardak..kaç kadeh..kaç şişe içtik..epey bir hesap ödedik..gün neredeyse aydınlanırken de çıktık..daha doğrusu çıkarıldık kibarca, herifler artık mekanı kapamaya hazırlanıyor..beni bıraksan daha oturucam yani..

    tolga, gecenin 10 da birinde konuştu denebilir..ben, neredeyse hiç susmadım..ben sustuğumda ise..artık o da hiç konuşmuyordu..

    geldik yurda devrildik yataklara... sızıp kalmamdan az önce, hayal meyal duydum, derin bir nefes verir gibi söylediği kelimeleri,

    "zoorr işler abi..çok zor işler.."

    hafta sonu bir şekilde geçti..

    pazartesi,

    mine ile aramız kötü..biliyorsunuz kavga etmiştik..son kavgamız..öyle olacaktı evet..çünkü artık çoktan teslim bayrağını çekmiş, kalelerimi, limanlarımı teslim etmiş bir komutan..kemerini kaptırmış bir şampiyon... koruması gerekeni koruyamayan bir gardiyan gibi..bir kenarıya çekilmiş, muzaffer olan karanlık güçlerin vereceği infazı bekliyordum.

    o düşünen..yürüyen ve birazdan konuşacak olan adam başka biriydi..ana kuzusu tsigalko olmadığına eminim onun... ama kim olursa olsun..ne yapacak olursa olsun..onun da geçmişinin pek kolay geçmediğini söyleyebilirim. belli ki onun da canını çok yakmış birileri..çok ağır hasarlar bırakmış..

    şimdi o da, kanını, kanla temizleyecekti işte yerden..sanki kaybedilenleri geri alabilecekmiş gibi, başka birinin umutlarını, hayallerini, mutluluğunu çalmak üzereydi..

    mineye mesaj atmıştım, sabahtan geldi..ben derse girmedim..
    önce kantinin birinde oturduk..
    kendisi uykulu, kızgın ve özür bekleyen bir yüz ifadeye sahip..yüzü bembeyaz, gözleri kızarmış..belli ki hala yatağında ve yastığına sarılı olduğunu sanıyor biyolojik saati.

    birazdan duyacağı şeyleri bilse, o yataktan hiç kalkmamayı dilerdi belki de..kim bilebilirdi? kim tahmin edebilirdi..

    ben, artık bütün hakimiyetimi yitirmiş olmama rağmen, şeytanın da bir vicdanı vardı... memnun değildi... yaptığından dolayı memnundu belki..zira kendine olan güvenini yeniden kazanmış, ayakları üzerinde tekrar şahlanmıştı..mızrağını, çatallı kuyruğunu yeniden dikleştirmişti..ve şimdi de işi biten kurbanınından kurtulma vaktiydi..özgür olma vakti.

    ama o da memnun değildi... kurbanından memnun değildi... başka biri olabilirdi..biraz da olsa bunları hak eden biri..kısasa kısası tam olarak sağlayabilecek biri... ama hayır..karşısında gördüğü, mağlup etmekten kıvanç duyacağı bir aslan değil, kendi elleriyle ona mağlup olmuş kuzuydu olsa olsa..

    yine de mutluydu, sonu belli bu savaşı kazanmış olmaktan..geri gelmişti kendine..yeniden doğmuştu, bu kez bir daha ölmemecesine..

    bir şeyler yedik..ben havadan sudan konuştum..ortamı biraz kıvama getirdim..ama mine hala özür bekliyor belli, zira kavga, her zamanki gibi benim yüzümden çıkmış.

    sonra birden, orasının bazı şeyleri (ki ne olduğunu biliyorsunuz, ama henüz o bilmiyor) konuşmak için pek de uygun bir olmadığını fark ettim..

    "gel" dedim..

    çıktık kantinden..o hala bozuk takılıyor, ama biraz da umutlanmış durumda, özür vaktinin geldiğini sanıyor..

    elinden tuttum..son kez..ve her zaman öpüşüp koklaştığımız, pek az noktadan görülebilen o ağaçların dibindeki "bankımıza" doğru zütürmeye başladım..

    bu kez bambaşka duygulara ev sahipliği yapacak olan o banka..
    gece görüşmek üzere,
    iyi geceler arkadaşlar,

    10-15 dakikaya başlıyorum
    http://fizy.com/tr#s/1aijbe

    ..banka oturduk. az önce nispeten solgun olan yüzü biraz renklendi..

    özür dileyeceğimi düşüyor olmalı..güzel bir özür..bizim bankımızda..

    aşkımızın hikayesi bir sayfayı daha dolduracak, koşusunda bir engeli daha atlayacak sanıyor..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 393.
    +9 -1
    bir süre öyle oturduk..o zaten konuşmuyor, ben de nasıl söze gireceğimi aklımdan geçiriyorum, çünkü o ana kadar ne diyeceğimi hiç düşünmemişim zira şeytan kendinden gayet emin..birazdan kendisini bağlayan zincirleri parçalayacak ve sonsuza kadar özgür olacak.

    "..mine..neredeyse 3 aydır beraberiz..bir şekilde bir şeyler yaşadık..bir şeyler paylaştık..güzel zamanlarımız oldu, kötü zamanlarımız da oldu.."

    tepkisini ölçmek için yüzüne baktım zira o ana kadar yere bakarak konuşuyordum, sanki ayna karşısında prova yapar gibi de bir halim vardı; sahnedeki rolümü ezberliyordum.

    söylediklerime anlam verememişti ama beklentisi artmış gibi göründü bana...

    "... başta iyi gidiyordu benim açımdan, yeni ve kafama uygun birini tanıyordum..tabi bunun karşı cinsten olması olayın arkadaşlıktan öte boyutlara da taşınabileceğini getirdi aklıma..bir nevi şeytan dürttü diyelim.."

    "neden anlatıyorsun bunları?" diye sordu nihayet,

    "..mine..dediğim gibi, başlangıçta her şey güzeldi..epey de öyle devam etti ama..ben..henüz hayatını iki kişilik yaşayabilecek kapasitede miyim? sanmıyorum... yani, sen de farketmişsindir..son zamanlarda tavırlarımda, benim kesinlikle istemediğim ama resmen otomatik olarak gerçekleşen değişimler olmaya başladı.."

    gözlerim yine yerde vaziyette konuşmuştum..son sözlerimi söylemeden önce, biraz gözlerimin dolduğunu hissettim..aslında aklımda ağlamak vb. şeyler yoktu... sadece sahnem için uygun gözükmem gerekiyordu..rolümü iyi yapmalıydım,

    ve gözlerimi yukarı kaldırıp güzel yüzüne baktım..bu son sözleri söylerken yüzüne bakmalıydım evet..en azından bunu hak ediyordu..

    aslına bakarsanız çok daha fazlasını hak ediyordu..benden de fazlasını..sorun onda değil, bendeydi..o daha iyilerine layıktı..

    şaka gibi değil mi?..kızlar tarafından söylendiğinde dalga geçtiğimiz ve inanmadığımız bu klagib cümleler, tam da bu anda benim de aklıma gelmişti..demek ki insan pgibolojisi, ister istemez bu yöne giriyordu, terk etme ve reddetme öncesi durumlarda...

    yüzüne bakarak konuşmayı sürdürdüm, o ise sözlerimin gidişatından, olayın sonunu anlamaya başlamış gibiydi..tamamen donmuş bir ifadeyle beni izliyordu;

    "..mine,ben... yoruluyorum... ve..bunun sonucunda seni daha da çok kırmaktan korkuyorum..şimdiden başladım bile baksana... yürütemiyorum... çok..çok özür dilerim... (burada göz yaşlarım da olaya görsellik katacak şekilde boşalıyorlar)... bir..süre... bir süre ara verelim.."

    daha cümlemi yeni bitirmiştim ki banktan elektrik şoku yemiş gibi kalktı, dim dik, kaskatı bir şekilde, ona özgü o uzun, sert adımlarıyla koşarcasına yürümeye başladı..

    ayrılık sözcüklerini söyleyen ben..giden ise her seferki gibi o olmuştu..ama bu kez dönemeyeceğini, dönse bile aradığı adamı bulamayacağını bilerek..

    gidişini, sırtını, omuzlarını, hafif ilk bahar esintisiyle dalgalanan ince telli altın sarısı saçlarını izledim..sevdiğim, sevdiğimi sandığım..sevdiğime kendimi inandırmak için gecelerimi, günlerimi kendimle savaşla harcadığım kadın... gidiyordu..

    başımı ellerimin arasına aldım, göz yaşlarımı yüzümden temizledim... beynimi bir yarısı "ne yaptın sen? allah kahretsin, sen ne yaptın??" ama bir başka düşünce, en az onun kadar kuvvetli başka bir ses bastırdı onu "ne olacaktı ya? daha fazla uzatsaydı da daha mı kötü olsaydı sonu?bu ilişkinin sonu yoktu..yok!"

    doğru..evet..işte bahanem de oluşuvermişti... öteki ben, işini gayet iyi yapıyordu beyler..taktir etmek gerek. eğer ben daha fazla çabalasam, daha fazla uzatsam, muhtemelen o süreç boyunca onu daha fazla kıracak, üzecek ve nihayetinde kaçınılmaz bir sonla, ondan ayrılırken daha da çok acıtacaktım..

    ayağa kalktım..

    artık yalnız bir adam olduğumu farkederek ve bu şehre geldiğimden beri ilk defa kalbimin boş olduğunu hissederek yürümeye başladım..ayaklarımı serbest bıraktım ve az önce minenin gözden kaybolduğu yönün tam aksi yönde savrulmaya başladım..
    http://fizy.com/tr#s/1dl8qe

    ayaklarım beni en yakın kafeye attığında zaten artık daha fazla yürüyecek halim kalmamıştı..attığım her adımla, tükettiğim yol gibi, ben de kendimi tüketivermiştim sadece bir kaç dakika içinde... içimdeki şeytandan iz yoktu keza o kendi işini halletmiş ve zafer kahkahaları eşliğinde beynimin ve ruhumun derinliklerindeki cehennemine geri dönmüştü çoktan..

    ve ben..yine benle baş başa kalmıştım..

    gidip masanın birine çöktüm. beynim bomboştu..

    ciddi anlamda bomboştum beyler..baktığım masanın turuncu rengini, yerdeki döşemenin satranç tahtası gibi gamalı zeminini, bugün şu saniye bile sanki dün yaşamışım gibi hatırlamamın nedeni de bu olsa gerek..çünkü aklımda sadece gördüğüm şey var..kendi düşündüğüm hiç bir şey yok..

    öyle ne kadar durdum bilmiyorum, sonra bir sesle kendime geldim,

    "hişşt, lan..tsigalko? aloou?"

    kafamı kaldırdığımda tolgayla göz göze geldim..donuk halime baktı,

    "söyledin demi aq.."

    cevap vermedim..o da "hay senin ben" dercesine ağız burun büktü..

    "ee ne oldu?"

    "ayrıldık..sanırım.."

    "nasıl sanırım? ne oldu ki?"

    "kalktı..gitti..ben o tarz bir şeyler söyleyince işte.."

    bir şey söylemedi... ben sordum,

    "sen napıyon burda?"

    "bilardo atıyordum..seni görünce de yanına geldim işte.."

    "ha.."

    "ne yapıcan..?"

    "ne yapayım..yurda gider yatarım.."

    "tamam, akşam görüşürüz..konuşuruz..istersen.."

    "konuşuruz.."

    yanımdan ayrıldı..bilardo masasına döndü..ben de kalkıp açık camın birinin yanına geçtim..zombi modunda dışarıyı ve orada gezen, mutlu, mesut, sorunsuz insanları izledim..gülüp koşuşturanlar..el ele çiftler... karı kız muhabbeti yaptığını tahmin ettiğim bir sap grubu..elinde business çantasıyla iyi giyimli bir adam(muhtemelen genç bir hoca)..

    insanlar için hayat her zamankinden farksız devam ediyordu..benim için de öyle olmalıydı..öyle ya, ben seçmiştim bu yolu? peki şimdi neden zorlanıyordum öyleyse yürürken?

    tam pencerenin yanından çekilecekken telefonum çaldığını duydum..
    http://fizy.com/tr#s/1dlma4

    mine arıyor..

    e yani..böyle biteceğini mi düşünmüştüm ciddi ciddi? elbette onunda söyleyecekleri vardı..

    açtım..konuşmaya başladı..ağlıyordu..

    yaklaşık 40 dakika konuştuk..daha doğrusu o konuştu, ben de "üzgünüm" "haklısın" "çok üzgünüm" "doğru" gibi replikleri düzenli aralıklarla aralara serpiştirmekle yetindim..

    "ben bunu hak etmedim!" diyordu,

    "neyi yanlış yaptım?" diyordu,

    "neden bana bunu yaptın?" diyordu,

    "nasıl?" diyordu,

    "ne için?" diyordu..

    ne diyebilirdim ki?

    40 dakika boyunca, küfür kullanmadan küfür etti bana..hakaret etmeden aşağıladı..ağladı... hiç susmadan ağladı... konuştu..konuştukça ağladı..arada tıkandı... sesi hıçkırıklarına karıştı..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezervasyon
      ···
  19. 394.
    +10
    bütün bunlar yaşanırken benimse tek hissettiğim duygu onlarca dakikadır aynı pozisyonda tutmakta olduğum kolumun uyuşması oldu..

    aslında uyuşan ruhummuş..farkında değilim..yozlaşan..deforme olan..

    nihayetinde kapattı..içinde ne var, ne yoksa hepsini, yine ona yakışan o sınırlar içindeki tarzında kusmuştu bana..

    tek bir kötü söz etmedi..ya da en azından sözlük anlamı olarak kötü-argo bir şey demedi diyelim..

    ama tüm söylediklerini birleştirdiğinizde ortaya kötünün de kötüsü, kap karanlık, kop koyu bir tablo çıkıyordu..

    bir bedduadan fazlası... bir küfürden çok daha fazlası..

    bir çeşit lanetleme..

    lanetlenmiştim.

    ama bilmediği şeyse, zaten çoktan kendi lanetiminden muzdarip halde olduğumdu..yani ekstra bedduaya gereksinimim yoktu..ben bana yeterdim kendimi mahvetmede..

    .
    .
    .
    yurda gittim..o malum sahneden sonra, her geçen an biraz daha tatsızlaşmış, asidi kaçan bir gazoz gibi, gittikçe daha da fazla yalnızlaşmış ve yabancılaşmıştım.

    kendimi odama attım..gözüme ilk çarpan, dolabın üzerindeki kırmızı ahşap kutu oldu..inadına yapar gibi..

    onun temsili kalbi, içinde benim değer verdiğim her şeyle beraber..

    kutuyu dolabın tepesinden indirdim, açtım,

    içindeki hatıralara ve onun resmine baktım..gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım..bu kez de bana aldığı kazağa yakalandım, kalınları kaldırdığım kapaksız etajerde öylece, küskün duruyordu..kitap rafında benim için seçtiği kitabı gördüm..kendi boynumdan yükselen şekerli koku bile onun benim için aldığı, benim parfümümdü..

    telefonumdaki son mesaj onun mesajı..son görüşmem onunla olanıydı..

    baktığımda duvarlarda bile yansıyan yüz onun yüzüydü..

    sahi tsigalko?

    o kadar kolay mı olacak sanmıştın?

    bir kez daha beyaz elbiseler içindeki resmine baktım..melek tahta salıncakta, başına geleceklerden habersiz, yüzünde kocaman bir gülümseme, gözlerinde ışıltılarla süzülüyordu..öyle ki mutluluğunu hiç bir şey bozamaz, o gülüşü hiç bir şey solduramaz derdiniz..

    daha fazla dayanamadım..hıçkıra hıçkıra yatağa yığıldım..ben yapmıştım... o mutlu tabloyu karalayan, yırtan bendim..ben? güçsüz, tipsiz, sıradan, vasıfsız, şekilsiz, karaktersiz, sıradan bir insan işte..zaten bir insan bu özelliklere ne kadar sahip olabilirdi ki?

    basit, zavallı bir insan..

    bir meleği üzmeyi başarmıştı..

    inanılır gibi değil..

    uyuya kalmışım...

    akşam odaya gelen tolga uyandırdı, yatakta kutu, kucağımda resim ve etrafta diğer öbür şeyler..rezil oldum diyebilirim..lan salak, sanki bırakıp giden sen değilsin de..bir de oturmuş acı dolu anlar resmediyorsun..

    tolga dan da aynen bunu demesini beklerdim,

    ama demedi..

    onun yerine,

    "ben bir elimi yüzümü yıkayım, azıcık soluklanalım çıkarız" dedi..bozuk bir ifadeyle

    tamam der gibi gözlerimi kırpıştırdım..

    bu gece yine dibine vuracaktık anlaşılan..
    http://fizy.com/tr#s/20js24

    günler geçti..

    nilayla konuşmuyoruz, hiç bir şey demeden benle ilişkiyi kesti..sitem bile etmedi.

    haklı..

    mineden bir mektup aldım..ayrıldıktan 2 gün sonra sanırım..ona olan bir kitabımın arasında gelmişti, nilay ve onunla ortak takıldığım kız grubundan birinin aracılığıyla..

    hala saklıyorum.

    o günün akşamı, telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj aldım, baktım,

    "tsigalko, ben elif. duyduklarıma inanmak istemiyorum?"

    açıklama yapmak niyetinde değildim..

    "inan" yazıp yolladım sadece..

    cevap geldi,

    "ama neden? sebep?"

    anlaşılan kolay kolay kurtulamayacaktım,

    "daha fazla yürütemeyeceğimi düşündüm, beni aşıyor, henüz iki kişilik yaşayacak kapasitede değilmişim"

    "3 ay sonra mı farkına vardın bunun?"

    kızmıştım,

    "bak elif, kimseye hesap vermek zorunda değilim tamam mı? sordun, ben de söyledim. ben çok mu mutluyum sanıyorsun? çok mu hoşuma gitti sanıyorsun yaptığım şey?"

    bir süre yanıt gelmedi..sonra yazmış,

    "tamam kızmana gerek yok, ben sadece hala şoktayım yani, siz çok güzel bir çifttiniz. en azından benim için öyle. keşke kendine güvenebilseydin"

    cevap atmadım..

    bir kaç dakika sonra bir mesaj daha geldi,

    "bir ara görüşebilir miyiz?"

    eski bir numara... kesin bizi buluşturacak..gerçi mine de kabul etmez ama..gururlu kızdır..

    "bak öyle buluşturma, tesadüf ettirme gibi amaçların varsa,lütfen..o konu bence ikimiz için de kapandı."

    "hayır öyle bir planım yok. senin için ne kadar kapalı bilemem ama mine için kapanmadığından eminim."

    aslında gene cevap atmayabilirdim bu mesaja ama, o kadar da umursamaz olmamalıyım diye düşündüm..zira daha fazla huur çocukluğu yapmanın kimseye bir faydası olmazdı..onun yerine geçiştirmeye çalıştım,

    "benim boş zamanım yok bu aralar yalnız"

    "çok vaktini almam..sadece konuşmak istiyorum yüz yüze ve herhangi bir planım da yok emin olabilirsin. bu hafta sonu uygunsundur?"

    kıvarabilirdim..ama işi uzatmak istemedim..tamam işte..konuşmak istemiş..konuşurduk..klagib şeyleri geveler ve susardı, ben de bir daha ne onunla ne de bu konularla ilgili kimseyle muhatap olmak zorunda kalmazdım. sadece unutmak istiyordum beyler..yediğim taku unutmak..sıçıp sıvadığım bu ilişkiyi bir şekilde geride bırakmak..

    "tamam. hafta sonu görüşürüz o zaman" yazdım.

    "görüşürüz, ekmeyeceğini umuyorum"

    telefonu masanın üzerine fırlatırken, son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yapıyor, kendimi yatağıma gömüyordum..çünkü ister inanın ister inanmayın, artık en huzurlu olduğum anlar, uyuduğum anlardı...
    http://fizy.com/tr#s/1ago1f

    günler ilerlerken, sınıfta epey yalnızlaştığımı hissettim..

    zaten doğru düzgün muhabbetimin olduğu bir tek nilay vardı aslında..ama o da pek çok konudan konuşulabilecek bir kız olduğundan olayı 5-6 tanıdık gücündeydi denebilir, onu kaybedince kendimi adeta bir gruptan dışlanmış gibi hissettim..

    grup demişken, serhat kendine yeni kankalar yaptı, sanırım hep beraberce önce sınıfı, ardında okulu ve nihayetinde de tüm dünyayı ele geçirmeyi filan planlıyorlar. zira hep böyle bir aktivist çabalar içindeler, yok işte "arkadaşlar piknik yapıyoruz" , "arkadaşlar bir duyurumuz var" "arkadaşlar şöyle geziye gidelim diyoruz" bilmem ne şeklinde duyurular, bir takım organizasyonlar, bir kaynaşma ve kaynaştırma çabaları filan..kendi çaplarında atraksiyonlar..hey allahım ya..ulan adamlar üniversiteye gelmiş, hala daha ilkokullular gibi duyurular bilmem neler..

    necatiyle biraz muhabbetimiz var, ama o da işte o grubun arasında kaynıyor, benim de onunla görüşmek için özel bir çabam olmayınca, bu çocukla da "naber aga?" dan öteye gidemiyoruz..

    hafta sonu geldi, elif mesaj attı tekrar "unutmadın demi?" gibisinden..unutmadık aq..tamam.

    neyse,

    buluştuk bununla, barın birine gittik..bakın bar diyorum..nasıl da belli oluyor değil mi kızdan kıza farklar..ahh ah..mineyle bir kere bile bara gitmedik, öyle naif bir kızdı..

    epey konuştuk..başta tahmin ettiğim gibi klagib zevzeklikler etti, işte "ya siz iyiydiniz", "bence yanlış yaptın" ,"pişman olmayasın" vb. vb...

    sonra biraz kafaları da bulunca o muhabbetlerden çıkıp birbirimiz hakkında konuşmaya başladık, evet, elif, minenin arkadaşı, 2-3 kere aynı masada bulunmuşuz felan ama, kızı pek tanımıyorum doğrusu..

    bu konuştu da konuştu..anlattı..e bana da kafa dağıtacak muhabbet olsun..dinledim..aklıma malum hatıralar gelmesindi de ne konuşursak konuşalımdı..

    o konuştu..ben konuştum..o içti..ben içtim... bir ara epey sardı muhabbet..yanımda tolga, okan var gibi hissettim resmen..kızın ağzı iyi laf yapıyor..en dinlerken de harika dinliyor işte biliyorsunuz..hoşuma gitti konuşmak... ben bir-iki saate sallarım gider diye düşünürken, gecenin bilmem kaçına kadar saatlerce muhabbet etmiştik hatunla...

    nihayetinde çıktık bardan, hesabı ısrarla o ödedi..ben çağırdım bilmem ne dedi..iyi aq..

    neyse, ben vedalaşalım gibisinden bir hareket yaptım, dönüp gidicem, (öküzlüğe bak öküzlüğe)

    kız şaşırdı,

    "a a, beni bırakmıcak mısın?"

    sonradan aydım işe..lan saat gecenin 3 küsürü e hatun da yarım kafa... mallığa bak aq, utanmasam tek yollayacağım.

    "kusura bakma ya..ben..biliyorsun işte.."

    "tamam tamam.." dedi güldü..

    "şurda duraktan bindireyim seni taksiye" dedim, sahil tarafını işaret ederek..oralar dolu durak, taksi zaten..bu,

    "gerek yok ya taksiye filan, burdan en fazla 15 dakika benim ev, yürürüz.."

    "ya ben kafan güzel diye bindireyim dedim?"

    "ne güzeli bee (yüksek sesle gülerek..güzel işte amk kimi kandırıyon)..bir o kadar daha içsem bir şey olmaz bana..yürürüz, demi?"

    "e iyi tamam madem.."

    yürümeye başladık, centilmen erkek olarak, gece boyu bana derdimi unutturan kızı evine bırakmam gerekiyor. bu paytak paytak biraz gittikten sonra koluma girdi, hatta bildiğin koluma yapıştı da diyebiliriz, ağırlığının %90 ı üzerimde,

    "ee ehehe..evet biraz güzelleşmişim galibaa" deyip gene kahkahayı koyverdi.

    lan ben de gülüyorum bir yandan, bir yandan da hafif tırsmaya başladım, aq saat gecenin körü, o da ben de tam değiliz, 10 yaşında tinerci bebe bile gelse ikimizi de gibertir orda..allahtan semtler temiz yerler de..nispeten o içimi rahatlatıyor..ama bir yandan da içimden dua ediyorum "allahım lütfen ya" diye..gülmeyin pekekentler..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ayraç 11
      ···
  20. 395.
    +12
    nihayet bunun dairesinin olduğu apartmana geldik..yeni bina..
    ben gene vedalaşmaya yeltendim, bu zar zor kendini giriş kapısının merdivenlerine attı..oturdu, duvara yaslandı..

    "öf..çıkamıyacam galiba.."

    "iyi burda yat madem, hem sabaha zinde uyanırsın, açık hava."

    güldü gene.."çıkarsana beni be? hadi valla.."

    merdivenlere yığılmış, az önce atıp tutan bu tehlikeli güzelliği tepeden tırnağa süzdüm..elif, ciddi anlamda hoş kız..vahşi bir çekiciliği var..ulaşılması zor görünen hatunlara özgü o aurası, alkolün etkisiyle biraz kaybolmuş ama hala yeterince ciksi..ayşen kombinasyonuna sahip olması da cabası..tek farkı yeşilimsi yerine kahverengi gözler..

    yolda görsem "off" çekeceğim kız, merdivende, ayaklarımın dibine yatmış, "agaa beni evime çıkarr" diye güle güle bağırıyor..tam deli..

    "şşiişt tamam kızım ya..bütün mahalleyi topladın..tamam çıkarıcam ama ağzını kapalı tut okey?"

    "tamam agacım.." ağzına fermuar çekme işareti yaptı..sonra gene içten içe sarsıla sarsıla gülmeye başladı, zorla tuttu kendini..

    kolunu omzuna attım, çantasından anahtarı bulmamız 2-3 dakikamızı aldı..giriş kapısını açıp içeri girdik, iyice yüklendim bunu, iç kısımdaki merdivenleri de çıkardım..asansöre yükledim, 3. kata bastı.

    "katını, kapını filan doğru hatırlıyorsun demi? bak iyice rezil etme bizi.."

    "ya saçmalama beea, kafam yerinde beniimmm... dengemi bulamadım sadece o kadar * "

    çıktık katının önüne, kapının önüne artık resmen attım bunu üzerimden *

    "iyi aga" dedim, "hadi sana iyi geceler"..

    kapının deliğine anahtarı sokmaya uğraşıyor..bana döndü ," tamam tamam iyi geceler de..şunu bi sokurversene ya alışkınsındır sen.." dedi, ben imasını anlayıp "bana bak seeen" dercesine gözlerimi irileştirip kötü kötü gülümsedim..

    bu da utanmış gibi yapıp elini ağzına zütürdü, gözlerini patlattı kıkır kıkır gülerek anahtarı elime verdi,

    kapıyı açtım,

    bana döndü tekrar,

    "sağol agacım..e bi kahveyi hak ettin artık..demi?" dedi, güldü..

    yo..ben içeceğimi içmiştim..

    "sağol elifcim..gideyim ben.."

    yüzüme ıslak köpekler gibi bakarak,

    "ya gel işte be oğlum..bu saatte bilmem kaç dakka yürüyüp yurda mı gidicen? gel, yarın da tatil nasılsa uyanınca gidersin.."

    ben kuşkulu kuşkulu bakmaya devam ettim, tam yine reddedecektim ki,

    "öff..korkma yemem seni..bak insan gibi bir iyilik yapalım diyoruz işte, teşekkür maksadında yaaani, geç hadi.."

    bir kaç saniye düşünme hakkı tanıdım kendime..

    ne olabilirdi ki yani? içeri geçer, muhtemelen söylediği kahveyi bile içemeden ikimiz de sızar kalırdık işte..ve sonra sabah uyanınca teşekkür eder, yurduma geri, dönerdim..

    "iyi hadi geçelim.." dedim..

    karalık hole doğru adımlarımızı attık...
    takip eden arkadaşlara iyi geceler
    görüşmek üzere *
    iyi geceler arkadaşlar, 10 dakikaya başlıyorum
    http://fizy.com/tr#s/1ah03s

    ..içeri geçtik.
    bu ışıkları yaktı, beni salona davet etti, ev biraz soğuk, ne de olsa hala baharın başında sayılırız..üşümüş gibi efekt yaptım,

    "elektrik sobalarını yakayım dur hemen" dedi, iki tane elektrik sobası var salonunda,

    "iki kişi mi kalıyorsunuz?" diye sordum laf olsun diye,

    "yok ben tek kalıyorum" dedi,

    bir örnek sobaları gösterip, "ee bunlar niye iki tane?" dedim.

    "e salon filan büyük gördüğün gibi" deyip güldü,

    ortamdaki abidik atmosferi uzaklaştırmak adına,

    "vaay zenginizz?" diye gır gır yaptım..

    "öylee * birini odama taşıyorum yatarken, diğer zamanlarda çift motor çalışıyorlar" dedi.

    epey ağır görünen sobalara bakıp, "sen bunları taşıyabiliyon mu kız?" diye yine espirik yaptım..yani tekerlekleri var elbette aq..

    "ne sandın oluumm" deyip pazu gösterdi, kıkırdayarak iç tarafa doğru ilerlerken "şekerli mi içiyordun sen?" diye sordu..

    "evet evet... aferin unutmamaşsın * ..becerebilcen mi sahi sen bu kahve işini? düşüp kalma oralarda? * "

    "su ısıtıp içine kahve tozu dökebilecek kadar ayığımdır diye düşünüyorum" deyip gene kahkahayı bastı..

    salonda yalnız kalmıştım, biraz inceledim o ara..sade döşeli bir ev..aslında bir öğrenci evinden fazlası var gibi geldi bana (zira cerenlerin evi de görmüştüm) ama bir aile evi gibi de değil tabi..

    büyük ekran bir tv, 2 tane tekli, bir tane üçlü koltuk..üçlü tam tv nin karşısında, diğer iki iki yan da karşılıklı..ortada büyükçe bir dokuma kilim, halı boyutunda neredeyse..sehpa takımları, bir tane dolap, başka bazı teferruatlar..

    salonun çıkış kapısına yakın bir yerindeki çivi ye asılı çerçeve setini gördüm..böyle 4-5 bölmeli, duvar saati gibi, hoş bir şey..

    dikkatimi çekmiş, incelemeye gidiyordum ki içeri seslenip bizimkini bir daha kontrol ettim,

    "kendini öldürmüyorsun inşallah oralarda? * "

    "ölürsem haber veririm merak etmeee * "

    kendi kendime hala gülerekten duvara yaklaştım..çerçevelerin içindeki resimleri incelemeye başladım,

    kumral küçük bir kız çocuğu, kafasında şapkası, altında şortuyla yeşilliklerin arasında poz vermiş..
    hemen altında bıyıklı genç bir adam, aynı ufaklık olduğunu tahmin ettiğim, bu kez bigiblet tepesinde bir çocukla beraber, düşmesin diye direksiyonunu kavramış, gülümseyerek poz vermekteler..
    Tümünü Göster
    ···