/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 101.
    +4
    gülümsediğimi hissettim.. hafiflemiştim.. karanlığın içinde, onun, belki de birlikte geçirdiğimiz tüm
    zamanlara bedel o cevap mesaıjı beklerken telefonum titredi,
    içimden güzel şeyler telkin ederek, pozitif düşünmeye çalışarak mesaj kutumu açtım,
    ebrunun cevabı gelmişti..ilk bakışta bir paragrafla karşı karşıya olduğumu gördüm, bu iyiydi zira
    ciddiye aldığını gösterirdi,
    ayşenin cevabını beklerken, öylesine göz gezdirme ve muhtemelen cevaplamamak üzere açtığım
    mesajda, ebrunun elinden, beni oldukça utandıran şu satırları okudum,
    " kızdırdım seni değil mi? özür dilerim, ben de farkındayım yaptıklarımın, hatta bilerek yapıyorum
    bile denebilir. kızdırdım seni evet, ama peki ya benim kızgınlıklarım? benim üzüntülerime ne
    olacak? bana ne yaptığının farkında mısın tsigalko? benimle nasıl konuştuğunun, bana nasıl
    davrandığının? bizim ne olduğumuzun farkın mısın? neyiz biz seninle?
    bütün ders gizlice izlediğin kız mıyım? yoksa kafana esince, yanına bile uğramasını istemediğin
    mi?
    gözlerinin içine baka baka iltifat ettiğin kız mıyım? yoksa az önceki gibi ağzına geleni söylediğin
    mi?
    benimle bir şeyler paylaş, konuş diye üstüne geldiğin kız mıyım? yoksa bir iki espirili cümlesine
    bile tahammül edemediğin mi?
    neyiz biz seninle? buna bir karar verelim önce..ya da vermeyelim, sen böyle mutluysan,
    oynamaktan, oynatmaktan zevk alıyorsan ona da saygı duyarım. çünkü benim ne düşündüğüm
    de, ne hissettiğim de en aptal adamın bile anlayacağı kadar net ortada, bir de seni çözebilsek?
    neyse ya, ben gene abuk subuk konuşuyorum..en iyisi sadece sen konuş, ben de dinleyeyim,
    bana bizi anlat biraz, ben de bileyim."
    ···
  2. 102.
    +6
    tahmin ettiğim üzere, bazı şeyleri yanlış anlamıştı evet..ve tıpkı benim az önceki itirafım gibi, o da
    küçük çaplı, ironiyle karışık bir şekilde duygularını dışa vurmuştu.
    ve bunda benim de kabahatim epey fazlaydı, sen kızla 3 ay boyunca gez, buna itiraz edeme,
    arada salak salak laflar et (beğeni içeren laflar, ki 1-2 örneğini de paylaştım. o söz gibi kaç tane
    var kim bilir de, aklıma gelmiyor işte..), yüzüne gül..e zaten başlangıçta da bir şeyler varsa, bunlar
    da üzerine bildiğin ballı kaymak olmuş olmalıydı.
    pişmanlık ve utanç duyguları, az önceki güzel duyguların yerini almaya başlamıştı..ben onu
    kırmayayım derken, iyice kendime yaklaştırmıştım ve ayşen le aramız olursa, ebrunun kalbini de
    tamamen parçalamış olacaktım.. diyorum ya, ne geliyorsa iyi niyetten, ince düşünceden geliyor..
    bu arada bu benim ayşen le olan muhabbetimi nasıl anlamamış hayret.. derste "o kızla mı
    şeysin?" diye küçümser eda ile sorması ve bu gecenin başında attığı "ne o sevgilinle mi tartıştın?"
    tarzı mesajı demek ki sadece beni yoklamaya yönelikti.. muhtemelen ayşen i, onu kıskandırma ve
    sinir etme aracı olarak kullandığımı düşünüyordu (hele ki şu ozanla yaşadığı durumdan sonra,
    ben de misilleme yapıyordum aklı sıra). durumun tam tersi olduğunu düşünememişti, ya da
    düşünmek istememişti, zira dediğim gibi, bu kız kendine çok güveniyordu ve ısrarla tiki ve cool
    olduğunu benimsetme çabasındaydı (başta kendi kendisine)..
    neyse,
    ben salak salak ne desem diye düşünürken, telefon bir kez daha titreyip nihayet beni gerçek
    dünyaya, dünyama döndürdü,
    dananın kuyruğu kopuyor muydu?
    http://fizy.com/tr#s/3wa5xq
    bu şarkıyı severim ;)
    ···
  3. 103.
    +2
    ayşen in mesajını açtım, kalbim yeniden gümbürdemeye başlamıştı, o an kendi kendime, nasıl bu
    kadar kısa sürede böyle değişken ruh hallerine bürünebiliyorum diye çattım bir anlığına, ayşen
    şöyle yazmıştı,
    "eh o halde sorun kalmamış demektirr * . bir daha böyle tartışmayalım tamam mı? üzülüyorum :(.
    yarın görüşürüz, iyi geceler * "
    bir kez daha ağzıma sıçılmıştı..
    tamam hadi mesajlarda, ve ya yüz yüze konuşurken kullandığım imaları giblemiyorsun, göz ardı
    edip konunun diğer tarafına tutunuyorsun anladık da, ben az önce sana resmen "baktığım her
    yerde sen varsın" dedim?? bu "seni seviyorum" un az biraz dolambaçlısından o kadar da farklı bir
    şey değildi ki? bunu nasıl umursamazdın?
    küfrede küfrede doğruldum yatağımdan.. avuçlarımı gözlerime bastırdım.. öyle kaldım bir kaç
    dakika..
    geri kalan her şey aklımdan çıkmıştı ki, ebrunun mesajını hatırladım,
    "ben de üzgünüm ebru, yarın oturup yüz yüze konuşup bazı şeyleri netleştirelim madem, iyi
    geceler" yazdım. telefonu resmen valizin üzerine fırlatarak attıktan sonra kendimi yastığa yorgana
    gömdüm,
    lanet olsun du, allah kahretsin di..nefes bile almadan, nefes alışımı bile hissetmeden uyumak,
    sadece uyumak istedim, kolay olmadı.. yatakta dönmekten yorulup sızdığım gecenin sabahına
    tolga tarafından dürtülerek uyandırıldım,
    "olm sen çok geç kalmışsın bugün ya, saat 7.30, kalk hade, yarım saate servis kalkacak" deyip
    kahkahayı koyuverdi, e tabi adam da biliyor benim her sabah 6 da topu diktiğimi,
    ···
  4. 104.
    +6
    güç bela çıktım yataktan, yüzüme soğuk suyu olanca gücüyle çarptım, hatta kafamı da kısmen
    musluğun altına soktum..elime ilk geçen kıyafetleri giydim, kahvaltı etmedim, çanta hazırlamadım,
    parfüm sıkmadım..onun yerine deodorantı şöyle bir gezdirdim üzerime..herhalde 3 aylık okul
    dönemimin en özensiz günüydü o gün, doğru dürüst uyanamamıştım bile ki kendimi okul
    bahçesinde, minibüsten inerken buldum..
    taka sarmaya başlıyoruz beyler..bu gece pek güzel bitmeyecek,
    http://fizy.com/tr#s/1aht4w
    sınıfa girdim, ama ruh gibiyim..gözlerimi bile açamıyorum. beni dinamik tutan aşk ateşim,
    yalanların, hayal kırıklıklarının, ertelenmişliklerin, yanlış anlaşılmışlıkların gölgesinde, artık eskisi
    kadar ayık tutamıyordu beni..sonunda o 2 saatlik uykuyla oradan oraya zıpladığım günler bitmiş,
    bünyem iflas etmişti anlaşılan..
    ebrunun ayırdığı sıraya, yanına çöktüm. cam kenarına göz bile atamamıştım..o derece
    kendimden yoksunum.
    oturur oturma bu,
    "günaydın? uzun bir gece oldu galiba?" deyip gülümsedi, ama bu sefer iğnelercesine değil,
    bildiğin anlayışla.
    gözlerimi açmaya çalışarak,
    "hiç sorma" dedim, sıraya devirdim kendimi..yattığım yerde gözlerim yarı açık öyle duruyorum,
    tamamen koyverirsem biliyorumki uyuyakalacağım.
    ···
  5. 105.
    +3
    ebru,
    "arada sana bir çay ısmarlıyim de biraz kendine gel" dedi, hala o sıcak gülümsemesini ve
    anlayışlı tavrını devam ettiriyordu.
    "tamam içelim, saol" dedim.
    korktuğum başıma geldi, ilk iki ders uyuyarak geçti beyler.. hatta hoca benim üzerimden espiri
    filan bile yapmış, millet gülmüş etmiş, ama uyandırmamışlar..ben farkında değilim. tenefüste okan
    -necati, eski tayfadan kızlar filan başıma dikilmişler, gülüşe gülüşe, "hoop kaptaan geldik artık,
    uyan tsigalko, vardıkk" filan diye taşak yapıyorlar.
    güç bela kendime geldim, ebruya, "gidip bi yüzüme su çarpıyim çıkalım" dedim.
    tuvalette, aynaya bakarken gördüğüm yüz bana epey yabancı geldi beyler.. göz altlarım, hatta
    üstleri de şişmiş, kıpkırmızı, sulu.. yüzüm filan ısılık gibi olmuş böyle, kafamı montun üstüne
    koydum ondan olsa gerek, ağzım yüzüm kaymış, burnum büyümüş.. bildiğin cin çarpmışa
    dönmüşüm aq..saçımı başımı hiç sormayın zaten, amatör küme futbol sahalarının kale arkası
    çimleri gibi..
    biraz çeki düzen vermeye çalıştım kendime,
    tuvaletten çıktım, ebru koridorda bekliyor, geldi yanıma, destek olur gibi yaptı şakadan
    "yürüyebilcen mi?" deyip güldü
    ···
  6. 106.
    +7
    kantine indik, çayları aldık.. kız acayip güzel olmuştu bugün beyler.. resmen ışıldıyor, düne kadar
    gibime takmadığım kızın yanında kendimi ezik hissettim resmen aq..hatta belki millet demiştir "taş
    gibi hatunun yanındaki gibkoya bak aq, amk pokemonu şu sıfata bak, özensizliğe bahhh!"
    gibisinden..
    "kıssadan hisse:uzun süre uykusuz kalmayın beyler"
    neyse oturduk masaya, ben hala gözlerimi kırpıştırıyorum, bu da her zaman ki gibi gözlerini
    yüzüme dikmiş, koyun modunda gene..bir şeyler söylemesi gerekenin ben olduğumu ve bir şeyler
    söylemem gerektiğini idrak etmem 1-2 dakikamı aldı,
    gerindim, iç çektim, ağzımdan ne çıkacağını tasarlamadan konuşmaya başladım..
    -"nasıl gidiyor?"
    kısa bir kahkaha attı,
    -"iyi diyelim iyi olsun?"
    şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya devam etti, sanki "ya şimdi bırak geyik muhabbeti yapmak için
    mi oturduk böyle yani?" der gibiydi.
    gene iç çektim ben, lan bir yandan uykusuzlukla mücadele ediyorum, bir yandan ne sıçsam diye
    düşünüyorum, harbi işlemci kastı yani, neredeyse mavi ekran vericem..
    "aramız iyi mi?" dedim..
    -"valla bilmem ki, dün akşam söven sendin?" deyip güldü gene,
    "dün akşam sen de bir şeyler söyledin?" dedim. gene biraz öküzce bir girişti evet kabul ediyorum.
    zaten bunun gülmesi anında kesildi, yanaklar iyice pembeleşti.
    ···
  7. 107.
    +5
    "evet, bir şeyler konuşmamız lazım dedin sende?" diyip yeniden topu bana attı,
    "konuşuyoruz işte?" dedim, güldüm istemsizce,
    bu pek tepki vermeyince biraz düşündüm,
    "ya bana sormuşsun da hep, peki sence biz neyiz?" dedim, yüzüme de arkadaştan başka ne
    olabiliriz ki? tarzında bir ifade vererek, yani bildiğin ukalaca bir ifade.. öyle duygusal bir atmosfer
    filan yarattırmayacak bir ifade.
    yine yüzüme bakmaya başladı bu, az önceki neşesi ve heyecanı sönmüştü, şimdi o da benim
    gibi, uykulu görünüyordu. benden daha fazlasını beklemişti her halde, bense gene kaçak
    dövüşüyor, yavşaklık yapıyordum.
    biraz daha durdum..bu konuşmayınca, sarhoş gibi çıktı ağzımdan kelimeler,
    "ayşen den hoşlanıyorum ben..".."yardımcı olabilir misin bana?" dedim.
    yüzü hala tamamen ifadesiz olduğu halde,
    "ben pek anlamam o işlerden" dedi.."kelin merhemi olsa kendine sürer"
    biz gene aptal aptal birbirimizin yüzüne bakmaya devam ediyoruz böyle, yani o masadaki
    durumu, atmosferi, saçmalığı, salaklığı anlatamam size, ben tamamen mala bağlamış
    durumdayım, behzat ç. gibi böyle düşünmeden, hesaplamadan, gibip atarcasına konuşuyorum..
    ···
  8. 108.
    +5
    ebru da iyice robotlaştı..
    ben, fazlasıyla laubali, o fazlasıyla poker face...
    ders saati yaklaşınca masadan kalktık, ben yalpalaya yalpalaya yürüyorum.. bunun varlığı
    yokluğu belirsiz..
    bizim kata çıktık, bu bir şey demeden tuvalete daldı, ben de dosdoğru sınıfa gittim,
    walking dead deki zombiler misali, bunla oturduğumuz sıradaki çantayı aldım,
    önde yalnız oturan sakin görünümlü bir hatun un yanına geçtim,
    "boş mu bura" *
    tabi tabi, deyip refleks olarak gülümsedi..ben de sıraya yığdım kendimi..
    o ders gene hiç bir şeyi hatırlamıyorum.. dönem boyunca ebruyla bir daha selamlaşmadık bile..
    öğle arası, ayşen yanıma geldi, çikolatalarımı vermek için,
    bir tane buzdolabı poşedine 8-10 tane çikolata şeker koymuş, aldım.
    "çok güzeldi senin çikolatalar ya, yarısını bitirdik kızlarla, ben gittiğimiz yerlerden topladım, biraz
    mahcubum kusura bakmaa" deyip sırıttı.
    "düşünmen yeter" dedim..ama inanın ölü gibi böyle, ağzından çıkan sesin tonundan ben korktum
    aq..
    sonra bu biraz durdu, "iyi misin sen?" dedi. cevap vermedim.."ya ne oldu neden böyle
    yapıyorsun?" dedi..
    "bir şey yok ya.." dedim, gözlerim hala öne eğikti.
    ···
  9. 109.
    +4
    "peki madem, görüşürüz gene" dedi, sınıf kapısına doğru yürüdü, çengel burun ve ozanla beraber
    sınıftan çıktılar.. bense kendimi yine sıranın üzerine yığıp kaldım..
    http://fizy.com/tr#s/18dmgr
    o gün, tüm bu olanlardan sonra, yarı uykulu düşüncelerimin arasında sadece tek bir sabit şey
    vardı..evet..bu akşam, ona öyle bir mesaj atacaktım ki, bu defa ne kıvıracak, ne görmezden
    gelecek bir yanı kalmayacaktı.
    olumlu ya da olumsuz, bir cevap alacaktım bu akşam.
    yurda gittim, uyudum..akşam 7 küsürde uyanmışım. hiç unutmam. yemek salonuna indim, yemek
    yedim, salon boş, biraz önde tanımadığım iki çocuk haberleri izliyor.
    telefonu çıkardım, yazmaya başladım,
    "ayşen, selam. son zamanlarda pek görüşemiyoruz, şu dünkü tartışma da olmasaydı hiç
    konuşamayacaktık neredeyse. ben bu 2 haftalık bayram süresince epey düşündüm, geceleri
    kendi kendimle muhakeme yaptım, bu tarz şeyleri böyle dobra dobra söylemek, bizim
    yaşımızdaki insanlar için ne kadar doğru bilemiyorum, ama içimde sana karşı artık daha fazla
    sınırlandıramadığım hisler taşıyorum. bunları sana yüz yüze söylemek isterdim ama sanki kader
    bir araya gelmemizi istemiyor gibi, daha fazla içimde tutamıyorum, artık bana zarar vermeye
    başladı..senden hoşlanıyorum, ilk gördüğüm günden beri."
    ···
  10. 110.
    +5
    mesaj daha uzundu ama bilinç altım o anıları iyice kararttığı için bu kadarını güç bela
    yazabiliyorum. eğer ebrunun mesajlar kayıtlı olmasa emin olun onların da hiç birinin 2 satırını bile
    yazamazdım.
    insan beynim garip vesselam..
    artık söylenebilecek ne varsa, gururum ve edebi yeteneğim elverdiği kadar söylemiştim işte,
    "köpek gibi seviyorum, deliler gibi seviyorum, ayaklarının tabanını yalayayım" diyemezdim ya?
    evet belki durumum tam da öyleydi ama diyemezdim beyler.. hanginiz diyebilir ki? kim diyebilmiş
    ki?
    mesajı gönderip, hayatımın en kritik dakikaları için geri sayıma başlamıştım,
    pot çok büyüktü beyler,
    ya hep..
    ya hiç..
    ya aşk..
    ya ızdırap..
    beklediğim mesaj geldi,
    tuhaf, ama sanki açmadan biliyordum cevabı..ön sezi filan değil, bariz belli olanın yansıması,
    böyle olmazdı ilişkiler, böyle olmamalıydı flört, böyle mi olurdu karşılıklı sevgi?
    evet, güzel başlamıştı, ama biz hep girişte kaldık bu hikayede.. onun vaadine ve verdiği heyecana
    kapıldık,
    gelişme bölümüne varamadık, mutlu sonu göremedik..
    ···
  11. 111.
    +5
    mesajı açtım, fazla uzun değildi..
    kibarca reddetmişti beni, benim gibi edebiyat parçalama gereği bile duymamıştı.."olamayız biz"
    diyordu.." yapamam" diyordu sadece..
    arkadaştık biz, sıradan arkadaş, iyi çocuktum ben, iyi çocuk tsigalko..ve tabi ki sorun ben de
    değil, ondaydı her zaman ki gibi, ben de daha iyilerine layıktım..
    neden?
    yapmamış mıydık? yaşamamış mıydık? onca şey paylaşmamış mıydık?
    sıradan arkadaşlar, yapar mıydı böyle şeyler?
    gülümserler miydi, birbirlerinin gözlerinin içine baka baka saatlerce?
    aynı şarkılarla hüzünlenir, aynı şarkılarla çoşarlar mıydı bu kadar içten bir şekilde?
    kol kola dolaşırlar mıydı şehrin sokaklarında?
    sabahlarlar mıydı, "acaba ne yazacak, ben ne yazsam ki?" düşünceleriyle kendilerini ayık tutarak,
    gün batımında dolaşırlar mıydı aşıklar yolunun ışıltıları altında?
    üşüdüklerinde birbirlerine sokulurlar mıydı, ağaç altındaki o köhne banklarda?
    ···
  12. 112.
    +4
    sıradan arkadaşlar, yapar mıydı bunları? sahi, siz yaptınız mı arkadaşlarınızla (!) böyle şeyler?
    belki de ben abartıyordum, kör olmuştu gözüm aşktan, sarhoş olmuştum saçlarının kokusundan...
    ruhuna değercesine sarılır mıydı birbirine,
    sıradan arkadaşlar..
    http://fizy.com/tr#s/3pkyx4
    masadan kalktım..odama, yatağıma kavuşmalıydım bir an önce, acı acı gülümsüyordum,
    "al sana aşk!".."al sana sevgi! nasıl hoşuna gitti mi?" diyordu beynimin derinliklerinden bir ses...
    "buldun mu aradığın mutluluğu, peri masalın gerçek oldu mu?"
    odaya gittim,
    epey kalabalık..
    benim yataktakileri kaldırıp kendim yattım, neredeyse hiç konuşmadan..
    "noldu lan, hişşt".."bir şey olmuş buna" .."tsigalko, kaldır lan kafanı, kızla mı bozuştun?" tolga, bir
    yandan necati bir yandan laf atıyorlar,
    öbür oda arkadaşımın gevrek sesisin duydum
    "abiie valla zor işler bunlar yea.."
    kafamı kaldırdım, "yorgunum abi yatayım az" dedim,
    "daha yeni uyandın olm nereye yatıyon, counter yapıcaz gene bu gece, ama bu sefer internete
    gidelim diyorlar, yukardaki pclerde ödev yapıyomuş yavşaklar... "
    herkes kendi havasında aq..
    ···
  13. 113.
    +3
    "hastayım galiba, dokunmayın bana bu gece" dedim. iyice gömüldüm yatağa..
    biraz daha sürdü gürültüleri, sonra toplandılar çıktılar odadan, ışığı filan söndürdüler, giderlen
    gene tolga seslendi "hacı bak gelmeye karar verirsen net deyiz tamam mı?"
    "tamam sağolun" dedim yorganın altından.
    nihayet karanlıkta başbaşaydım kendimle..
    o ara gene biraz dalmışım.
    ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama telefonun titremesiyle uyandım..
    mesaj ayşenden,
    "çok özür dilerimm ben her şey için :'("
    ne demekti şimdi bu?
    bir an, sadece ufak bir an içimdeki köz haline gelmiş, kapkara, odunlaşmış kalbim içten içe
    tutuşur gibi oldu..
    "nasıl yani?" yazdım yolladım, aq , edebiyat yapacak dermanım kalmamıştı.. elim ayağım
    titremeye başlamıştı yine..ne demekti şimdi bu?
    ···
  14. 114.
    +1
    edit: ebru yazmışım ayşen yerine aq *
    cevap geldi,
    "özür dilerim çünkü farkında olmadan fazla yaklaşmışız birbirimize, sanırım suçlusu benim.
    arkadaşlığımızın o yöne kayıp o kadar ilerleyeceğini düşünmemiştim.."
    gene nakavt olmuştum..
    bir kaç mesaj daha attık birbirimize,
    o arada neler yazdık, hatırlamıyorum, neredeyse yalvardığımı hatırlayabiliyorum..
    bir de hayal meyal- kegib kegib hatırladığım şu cümleler var,
    ben yazmışım,
    "..bazen iyi olmak mutlu olmak için yetmiyor, aşk için yetmiyor.."
    gene ben yazmışım,
    "... tamam o halde, kalbini, onu hak eden birine ver."
    ve son olarak o yazmış,
    "..ben kimselere veremem kalbimi."
    son mesajı buydu beyler..son mesajlaşmamız böyle olmuştu.. böyle bitmişti iki kişilik tiyatromuz..
    kimselere kalbimi veremem demişti..zor kız... geçmişinden yaralı kız, güvensiz kız.. yanan,
    etrafına yaklaşanı da yakan bir kız..
    ···
  15. 115.
    +3
    kalbini kimselere veremezdi o..
    gecenin son şarkısı ve son iki partı,
    http://fizy.com/tr#s/1ahy9j
    o gün salıydı,
    ben size asıl perşembe günün anlatacağım son bölümde, ama önce biraz toparlayayım, genel
    olarak durumları yazayım,
    ..mutluluk rüyam başlamadan bitmişti,
    ..başta takıldığım tayfa kızlı erkekli,bana sahip çıktılar.
    ..okanla salı gecesi boyunca sabaha kadar konuştuk..
    ..oda arkadaşlarımla konuştuk..
    ..herkes etrafımda bir sevgi çemberi örmüştü adeta.. erkekler böyledir beyler..yerine göre am züt
    meme, yerine göre şişenin dibine kadar ineriz biz..kadınlardan farkımız da bu olsa gerek ki,
    düşene bir hançer de biz saplamaz, omuzlarından tuttuğumuz gibi ayağa dikeriz..tabi tüm
    hemcinslerimiz için geçerli değil bu, erkeğin de huursu var mı? var, ama genelimiz harbi
    çocuklarız bunu biliyorum.
    ···
  16. 116.
    +5
    ..çarşamba günü eski tayfayla takıldım..
    ..ebruyla konuşmuyoruz..
    ..cereni de görmedim..
    ..derste yanına oturduğum kız, adı nilay..bir yere yazmak lazım onuda
    ..serhat bini bana çok sitem etti "aga işte bıraktın gittin ama olsun" gibisinden, sonradan tayfanın
    kızlarından öğreniyorum ki ebruya kegibmiş başta bu, aslında benim gitmem filan bahane, kızı da
    istemeden gruptan ayırınca içten içe kıl olmuş, ama şimdi sorun yok gibi..
    ..çarşamba günü ayşen i okulda gördüm tabi, hala şirinlikler yapıyor bana, bebek teselli eder gibi
    bir hali var, böyle ben geçerken bana kapıları tutuyor, "buyrunuz efeendiim" filan diyor, yüzüme
    gülümsemeye çalışıyor.. bildiğiniz çocuk eyliyor yani..
    bense ruhsuz ruhsuz gülümsemeye çalışmakla yetiniyorum..
    çarşamba günü akşamı, bizim tayfa (8 kişiyiz) artı sınıftan başka bir büyükçe grup, onlar da yine
    8-10 kişi kadar, içlerinde nilay da var..
    güzel bir film vardı o senesi, hatta baya popüler oldu, romantik bir film, yabancı. adını vermek
    istemiyorum ama bulmak isteyen yılları kıyaslayıp bulur.. neyse.
    sözleştik hep beraber ona gidicez cümbür cemaat, hem kaynaşıcaz filan böyle, hem de o ara
    benim moralim düzelecek filan işte farklı insanlar vb...
    perşembe günü de benzer şekilde geçti,
    belediyenin bünyesinde, gayet güzel bir sinema salonu var, oraya gitmeyi planlıyoruz, kampüse
    yakın,
    ···
  17. 117.
    +4
    işte biz toplaştık, bidiğin ilkokullu çocuk sürüsü gibi, konuşa gülüşe, uğultu halinde 15-20 kişi
    sinemaya doğru ilerliyoruz, bilet buluruz diye düşünüyoruz çünkü hem hafta için hem de akşam
    seansı,
    16.35 seansı.. hiç unutmam..
    cümbür cemaat doluştuk mekana, içerde de epey insan var, bekleme koltukları filan hep dolu, biz
    öyle görünce dedik lan bilet bulabilsek bari,
    neyse parayı ayarlıyoruz, doluştuk gişenin önüne, kadın da baktı gülüyor bizim tiplere böyle atkılı
    bereli, kırmızı burunlu yanaklı oğlan-kız karışık, yeni ünili bir tayfa.. yani dışardan bakınca epey
    sevimli ve sempatik gözüküyor olmalıyız..
    gene böyle her kafadan bir ses, erkekler espiri yapıyor, kızlar gülüşüyorlar, çok cıvıl cıvılız, ortam
    sıcacık..ne yalan diyeyim ben bile biraz üzerimden attım o ölü toprağını, nilay yanıma geldi, onla
    lak lak ediyoruz, okan yanımda,
    neyse biletler alındı, seansa 10 dakika filan var, epey dolu salon izleyecek gibiyiz,
    biraz daha yan tarafa geçelim dedik öyle orta yerde, dükkan önüne çekmiş tır gibi gişenin önünü
    kapamayalım diye..
    yana doğru yürüyoruz o ara okan acayip hareketler yapmaya başladı, bildiğin point guard a perde
    hazırlayan uzun gibi, yardım savunmasına gelen small forvet gibi (iyi basket oynarım bu arada,
    oradan da mevzular çıkacak) , kademeye giren sağ bek gibi aq..böyle bi önüme geçme çabası
    filan, ayağıma bastı o ara, dedim "lan napıyon, sakin ol" aq ilk defa mı geliyon sinema salonuna,
    hafiften kızdım da, çünkü canım baya yandı botla ayağıma basınca,
    ···
  18. 118.
    +4
    derken beyler,
    gişenin tam girişin karşısında olduğunu düşünün, oradan sola kırmıştık biz, o vaziyette tren misali
    ilerlerken, ben de kafamı sola, yani yol tarafına doğru çevirivermişim..şu okanının deminden beri
    alan savunması yaptığı yöne doğru..
    onları gördüm..yan yana,
    ve baş başa,
    aynı bekleme koltuğunda (kırmızı sahte deri koltuklar)
    diz dizeler,
    onun gözlerinde yine benim en çok hoşuma giden "mavi göz farı" üzerinde siyah beyaz, zebramsı
    desenli montu, kafasında ona uygun beresi.. ellerinde parmakları kegib eldiven..
    ozan ve ayşen.. aynı koltukta, aynı gün, bizimle aynı seansı beklemekteler...
    takip eden kardeşlerime iyi geceler,
    yarın milli maç var, ama biraz daha geç vakit olsa da yine uğrayacağım.. öptüm gözlerinizden
    @204 aynen,
    okan kankamdır,
    ozan da oç un biri işte
    simon çok iyisin kardeşim, hikayeme verdiğin değer ve dikkat için teşekkürler *
    takip eden panpalar, bu gece maçın moral bozukluğundan ötürü yazmak gelmedi içimden,
    ···
  19. 119.
    +5
    yarın iki misli yazarak açığımızı kapatırız, hepinize iyi geceler
    eyw ahmedim ;)
    yoldan yeni geldim panpalar,
    yerleşir yerleşmez hikayemize kaldığı yerden devam ediyorum,
    gece görüşmek üzere
    iyi geceler arkadaşlar,
    şarkıyla başlayalım
    http://fizy.com/tr#s/1tjuo0
    o ilk bir kaç saniyeyi anımsayamıyorum zira küçük çaplı bir felç geçirmiş olabilirim..
    ozan ve ayşen aynı koltukta, dip dibe, dediğim gibi diz dizeler,
    o şekilde ne kadar bakakaldım onu da bilmiyorum ama anılarımın arasında, o günle ilgili kalan en
    canlı karelerden biri, ayşen in beni gördüğü an ki yüz ifadesi..
    herhalde insan karşısında şeytanı görse öyle bakmaz.. şahsen kendi hayatımı şöyle bir
    düşünüyorum da, ona benzer, hatta yakınından geçebilecek bir bakış bile atmamışımdır herhalde
    en korktuğum-en nefret ettiğim insana bile..
    ···
  20. 120.
    +5
    güzel yüzü, o an, işte o saniye benim için artık lanetlenmiş bir kötülük timsaline dönüşmüştü..
    genelde parlak parlak, iri iri olan o gözler; kısılmış, kendini savunmaya hazır bir kedinin gözleri
    gibi yarı korku yarı şaşkınlık haline bürünmüştü,
    bebek gibi masum yüzü, bükülünce onu daha da bebeksileştiren dudakları gerilmiş, burun
    delikleri genişlemiş.. yüzünü çepeçevre bir riyakarlık ve "suç üzeri yakalanmış" insan
    pgibolojisinin izlerini taşıyan endişeli bir hal kaplamıştı..
    neden sonra okan kolumdan sarstı da kendime geldim,
    "-oğlum, tamam önüne bak artık, konuşuruz, bırak şimdi lütfen bak, kaç kişi gelmişiz, rezillik
    olacak.."
    robot gibi önüme dönmüştüm..
    rezillik çıkacak.. evet bunun olması için benim o ikisine kafa göz dalmam ve o sinemayı
    darmadağın etmem gerekiyordu..ama gel gör ki, bırakın ortalığı yıkmayı, adım bile atacak derman
    bulamıyordum bacaklarımda, ozanı o zamanlar dövebilir miydim? bilemiyorum ama emin olun o
    saniye 10 yaşındaki çocuğa bile direnemeyecek bir ruh halindeydim.. diyorum ya, nakavt
    olmuştum beyler.. bedenim değil, ama ruhum darma dağın olmuştu,
    mideme kurşun yemiş gibiydim resmen..bir ağırlık.. beni hemen, o an oraya çömelmek zorunda
    bırakabilecek kadar katı-yoğun-hissedilir bir ruhsal ağırlık..bir kaç saniye içinde, kalbi kırık genç
    bir adamdan, ruhen tamamen tuzla buz olmuş bir ihtiyara dönüşmüştüm..
    neden?
    bunu hak edecek ne yapmıştım ben?
    ilk defa reddedilmiyordum ben beyler,
    elde edemediğim ilk kız değildi ayşen,
    ···