-
1201.
+1Günler geçiyor..
Hele ki o günlerin niteliği, “tatil günü” ise, sanılandan çok daha hızlı bir şekilde geçme
eğilimindedir panpalar, bilirsiniz.
Finallerin sonuçlarını, banko tatil olan ilk haftanın sonlarına doğru öğrenmeye başlamış ve beni
şaşırtan şekilde, en az 2-3 tane bütünleme beklediğim 1. Haftadan sadece bir dersten büte
kalmıştım.
Beni sinir edense, hepsini hallettim diye düşündüğüm ikinci haftada da bir tane bütümün
kalmasıydı, anlayacağınız tatil yine bin olmuştu.
Bizimkilere okanın amerika teklifinden biraz bahsettim, babam konuyu açtığıma beni pişman
edecek derece taşak geçti sağolsun (:, zenciler menciler, allah ne verdiyse girdi. Ben konuyu
ciddiye bindirmeye çalışınca da, kırıcı olmayan ama kesin bir dille” henüz sırası olmadığını”
söyleyerek açık kapı bırakmaksızın reddettiler. Daha küçük müşüm, o kadar da uzun boylu
değilmiş, eşşeğin kulağına su kaçırmamak lazımmış vb..
Amerika hayalim başlamadan bitmişti anlayacağınız.. okanı gene buraya bekleyeceğiz belli ki.
Ceyda ile pek mesajlaşmadık, daha ziyade geceleri msn den konuştuk. Ailemleyken, mal gibi
elimde telefonla dolaşmak hoşuma gitmiyor, zaten mesaj olayına pek sıcak bir adam değilim, bir
de bizimkilerleyken ve onlarla zaman geçirmek varken elde fık fık telefonla oynamak çok abes
kaçar doğrusu.
Siz de bu hataya düşmeyin derim, ailenizin yanındayken onlarla ilgilenin, onların ilgilerine karşılık
verin, sonra uzaklaşınca ya da kaybedince değerini anlıyorsunuz, geç kalmayın. O mesaj
attığınız, geceleri uğruna uykusuz kaldığınız binlerin, kevaşelerin hiç biri yarın yanınızda
olmayacak, onların uğruna ailenizi ihmal etmeyin..
Neyse,
On günlük kesintisiz bir tatilin ardından ilk bütünlemem için okula gittim, sınava girip, dıbına
koyduktan sonra aynı gün geri dönüp 6 gün daha bizimkilerle kaldım.
Bu süre zarfında aklıma daha önceden gelen ama bir türlü hayata geçirmeye fırsat bulamadığım
“günlük” fikrini de uygulamaya koydum, aynen, artık bir günlüğüm var (: -
1202.
+1Gerçi hiçbir zaman tam anlamıyla günü gününe yazamadım, günlükten ziyade, işime gelince içimi
döktüğüm saçma sapan bir şey haline geldi, ilk birkaç hafta hevesimi aldıktan sonra. Öbür türlü
sürekli yazmak zor aq..karı işi..ben dayanamam o istikrara (:
Yine de, o güne ışık tutması açısından oldukça iyi bir kaynak oldu benim açımdan, o mavimsi
yapraklı, bordo kapaklı, iki kapağını birbirine bağlayan uyduruk “sözde asma kilidi” ile, bu defter
parçası, benim geçmişimin bir parçası. O yıllardaki ruh halimi ve düşünce yapımı bana öyle güzel
aktarıyor ki, bazen ağlanacak halime güldüğümü hissediyorum.. nereden nereye..ahh
tsigalko..sen adam oldun, daha da olacaksın, ama öyle kolay değilmiş o yolları geçmek öyle..
hangi parçalarını bıraktın, kaybettin karanlık koridorlarda, kimlerin nelerini çaldın karambollerde,
kumpaslarda..
Ağaç dallarının takıldığı kazağı yırtması misali, hangi dallara takıldın, nerelerinden yaralandın..
kimleri yaraladın..
Kolay olmadı.. hiç kolay olmadı..ama başardın..
başardın mı? Kim bilir..
sevgili günlüüük (hayır böyle bir salaklık yapmadım tabi ki)
açıkcası yazacaklarımı oradan direkt kopyalayabilirdim ancak anlatım dili oldukça fark ediyor ve
hikaye üzerindeki hakimiyetim de kayboluyor o yüzden ayrıntıları oradan almakla beraber yazım
dilini 2012 model tsigalkonunkiyle sürdürmekte fayda var.
Klagib bir Cuma gününü anlattığım günlüğümün ilk safyasında, komşunun ikizlerinin saçlarımı
onlara vermem gerektiğini söyleyerek ağlamaları (3 er yaşında, iki sarı, tombalak şey),
anneannemle pazara gidişimiz, babama karşı hala trip atışım filan (amerika meselesi) yazıyor,
ayrıca sessiz sırdaşımı da pek istikrarlı ve stabil bir adam olmadığım konusunda daha en
başından uyarıp “hani günlük dediğime bakma, haftalık, hatta aylık bile olabilir bu” diye ayarı
veriyorum.
ilk haftaki sınavımdan döneli bir gün olmuş, ikinci bütüm ise haftaya Çarşamba..amk nurdan hoca
senin.. -
1203.
+1fazladan 5-6 gün daha takılırdım eğer taku takuna bırakmamış olsaydı..ne ki efendim,
nasılsa bütünlemesi var bunların diye bırakıyorlar işte, 5 puan ekleyeceğine, 5 puan daha
eksiltiyor ki, itiraz etmeye de yüzümüz olmasın..ahh ah..hoca milleti işte.
O hafta sonu, bizimkilerle avm lere gittik, pirinç handa oturduk,
Çoğu genç adamın ailesiyle vakit geçirmekten utanma derecesinde hoşnutsuz olduğunu
biliyorum.. ergenlik yapmayın dıbına koduklarım, ne yani, sap sapa ya da gibindirik manitalarıyla
takılan okul arkadaşlarınız ola ki sizi annenizle kol kola, babanızla omuz omuza görür diye mi
tırsıyorsunuz? Bırakın bu işleri..
Ben ailemletakılmaktan hiç gocunmam, öyle karizmam çizilir diye korkmam, canım ulan onlar
benim?
Tabi tüm bunları yaparken, bazı sorumluluklarımı neredeyse tamamen ihmal etmem ise bu iyi
özelliğimin kötü bir yan etkisi olsa gerek..
Ceydayı taa pazartesiye kadar ihmal ettim farkında olmadan, kendimi muhallebi çocuğu rolüne o
kadar kaptırmışım ki, bir ara gerçekte ne olduğumu bile unutabilmişim.. canavar, ailesinin yanında
insana dönmüş, sakinleşmiş, temizlenmiş ve dinginlemişti..
Pazartesi salonda oturmuş babamla tavla atarken mutfaktan dönen annem, odamdan telefon
titreşimi sesi geldiğini söyledi, mesaj filandır diye düşündüm, “tamam şu el bitsin bakarım” diye
geçiştirdim -
1204.
+1O ara unutmuşum, oyun bitti, (üstada 5-3 le boyun eğdik maalesef (: ) üzerine
mevyeler yendi, muhabbet bilmem ne derken, nihayet çişim geldi de anca işemeye giderken
odamın olduğu tarafa yolum düştü, hatta tam banyodan çıktığımda yine telefon titremesi sesini
duymasam hala daha aklıma gelmezdi.
Gittim bir baktım, oha! 12 cevapsız arama, bir sürü mesaj..ne oluyoruz lan??
Baktım, tamamı ceydadan, mesajları hiç okumadan direkt kendim mesaj yazdım?
“ne oldu ya? Hayırdır?”
Cevap olarak telefonum yeniden çalmaya başladı, lan açsam mı açmasam mı şimdi, içerde
bizimkiler bekliyor odanın kapısı açık, konuşucam ama rahat edemem yani öyle bir ortamda, bir
de muhtemelen posta yiyeceğim, çünkü bu durum beni bir nevi rüyadan uyandırdı, günlerdir
unuttuğum, ihmal ettiğim tarafımın ve onun sorumluluklarının farkına varmamı sağladı,
Birkaç kez titredikten sonra nihayet kararımı verip telefonu açtım,
“alo?” dedim tırsak şekilde, birazdan cırlamalar başlardı herhalde, ama onun yerine miyavlayan
bir sesle karşılaştım,
“nerdesin sen kaç gündür..tek bir mesaj atmadın, benimkilere cevap vermedin.. geçiştirdin..”
“aşkı…ee canım, ailemleyim ya, onlara zaman ayırı..”
“ya ne olursa olsun tsigalko, tek bir adam gibi mesaj bile atamaz mıydın? Bir kere 3-5
dakikalığına da olsa arayamaz mıydın? Hiç mi boş vaktin olmadı?”
“canım (fısıltıyla) bunları konuşmuştuk?”
“ne konuştuk ya..daha az görüşürüz dedik sadece, ailelerimize zaman ayırmak için, hiç
görüşmeyiz demedik ki? Sen günlerdir hayatında ben yokmuşum gibi davranıyorsun? Bu kadar
kolay mı senin için bensiz bir dünya?”
“saçmalama.. saçmalama bak.. canım.. evdeyim ben şimdi tartışmayalım, ben arıycam seni
tamam mı? Bizimkiler duymasınlar şimdi, elli çeşit soru sorarlar”
“sorsalar ne olacak ya, devlet sırrı mı saklıyorsun? Senin kız arkadaşın olamaz mı?”
“ya tamam bak, ceyda, sonra konuşa..”
“istemiyorsan hiç konuşmasak da olur, sen gayet iyi idare ediyorsun zaten!”
Öff…lan sus işte sonra arıycaz diyoruz? -
1205.
+1“tamam bak ben yarın arıycam seni dışardayken o za..”
“bir özür dilemek bu kadar zor mu ki yarına erteliyorsun?”
“ne için ö…”
“ama doğru sen ne yapar ne eder beni haksız çıkarırsın zaten, özre gerek kalmaz, her zaman ki
huyun!”
işte güzel bir tespit daha, tebrikler ceydacım..
“ya..(burada hitap karmaşası yaşıyorum, zira aşkım, canım, bitanem, kızım ya da direkt olarak
ceyda diye hitap edersem koridorda dolanan kardeşim ya da odada oturan babam ya da mutfakta
anneannemle takılan annem duyabilir, sonra sorularr sorularr..) tamam sorry (bunu duysalar da
anlamazlar ehehe) yarın arıycam söz, herşeyi konuşuruz şimdi kapatmam lazım..”
Daha da konuşuryordu, zorlukla kapatabildim, biraz yüzüne kapatır gibi oldu hatta ama neyse,
yarın nasılsa hallederim,
Tam odanın çıkışına yöneldim ki, annemin koridordan geçmekte olduğunu gördüm, acaba
duymuş muydu?
“kimi arayacakmışsın yarın bakalım?” dedi tatlı tatlı, yanıma gelip yanağımı okşadı, ve bende az
önceki sorumunda cevabını almış oldum,
“bir arkadaşım ya anne..”
“hıı, nasıl bir arkadaş (:?”
“normal arkadaş işte bee, çakal hep aynı şeyi yapıyorsun haa” deyip gıdıklamaya başladım,
“
kız arkadaşın var mı?” diye sordu bu sefer..
Bir an düşünüdüm şöyle bir.. geçen seneki trajediden sonra onlara bu tarz şeylerden bir daha
bahsetmemiştim hatta bu ayşen olayında da onları dahil ettiğim için sonradan sonraya pişman
olmuştum biraz.. kocaman adamdım ben.. özel hayatımın özelliği bana ait olmalıydı.. bense
bebeler gibi resmen “aneey, babeyy, seviyireeemm” diye kucaklarına atlamıştım..
Ve bir de üzerine başarısız olunca, utancımdan bir daha bu mevzulara girmeye yüzüm de olmadı
açıkcası.. onlar da pek sormayınca bu güne kadar sıkıntı olmadı,ama işte şimdi annem karşımda,
soran, anlayışlı gözlerle bana bakıyor ve güven veren bir biçimde ve eski kurtlara yakışan bir
tecrübeyle gülümsüyordu.. -
1206.
+1Ee, anneler anlar..
Babalar genelde o kadar ayrıntıya girmedikleri için ya farketmezler ya da geç farkederler, ama,
Anneler anlar..
Kızının evin içinde süzülüşünden, sofraya tabağı koyarken elinin titreyişinden, kendince bir şarkı
söyleşinden..
Anlar..
Oğlunun gizlemeye çalıştığı bir telefon konuşmasından, üzerine biraz gidince başını utangaçça
eğip, sırıtışından, bilgisayar başında yüzünde salak bir gülümsemeyle yazışmasından, geceleri
fazladan uykusuz kalışından..
Anlar..
Belli ki benim annem de bir şeyleri (ben her ne kadar son zamanlarda iyice yokmuş gibi
davransam da) anlamıştı, az önce duydukları da bunu katmerleyip, nihayetinde bana laf uzatmak
için bahanesi olmuştu..
Ben de gülerek baktım yüzüne,
“var” dedim, “ne olmuş?”
Güldü,
“bir şey olmuş demedim be oğlum (:”
“babama söyleme, her şeyi gırgıra alıyor”
“şakasına yapıyor be oğlum hayret bir şeysin”
“ya biliyorum da, bir de sonra herkese söyler, ne halamlar kalır, ne yengemler, ne de babannem
kalır duymadık.. sanki evlendik”
iyice gülmeye başladı,
“biliyorum biliyorum, öyle işte o da biraz, tez canlı mı derler, ne derler (:”
“tamam işte söyleme sen..”
“tamam tamam, nasıl kız anlatsana bana biraz bakalım, adı ne? Nereli?”
“anlatırım bir ara ya, yarın akşam kahve içerken”
“iyi madem, onunla mı konuşuyordun demin? (:”
“ee..evet..bir kaç gündür arayıp sormadım diye üzülmüş işte.. yarın gönlünü alırım..”
“hıı iyi bakalım, aman oğlum öyle yapışkan bir kız filan değil demi? Zillilerden hayır gelmez”
“yok..yok be anne.. çok iyi kız..ama sen de çok ciddiye alma yani şimdi, daha genciz, takılıyoruz
öyle”
“tamam tamam takılın da, kandırıyor kızlar sonra bak ;) kapıverirler”
“(: hehehe, beni öyle kolay kandırabilirler mi sence? Kimin oğluyum ;)”
“(: iyi bakalım.. adı ne adını söyle bari”
“yarın konuşcaz ya işte bee”
“söyle be merak ettim valla” tip tip gülümseyip omuzlarımı sıktı, annem beni her zaman kolay
kandırmıştır, sevecen oyunları hep işe yarar, gene dayanamayıp söyledim, -
1207.
+1“..ee..ebru.. ebru adı..”
Ne?..ne dedim ben?
http://fizy.com/#s/13sl9n
“ebru..ne güzel ismi varmış (:, nasıl kız, kumral mı? Sarışın mı? Öyle kara kuru esmer değildir
inşallah?? Nereli?”
“aanneeeğğ!”
“tamam tamam, söyleyiver onları da be merak ettim, yarın gene anlatırsın?”
“öff…kumral, izmirli, tek çocuk, saçları dalgalı, uzunca boylu, 1.70 filan, böyle senin sevdiğin
tarzda, beyaz yüzlü, gözümü alıyor filan..hah, tamam mı? Rahatladın mı?” deyip sinirli sinirli
güldüm..
Ben öyle atar yapınca benimki iyice koptu,
iyi aferin oğluma (: boylu poslu akbacık kız demek :p”
“hee öyle..”
“resmi var mı? Ne zamandır geziyorsunuz beraber?”
“anneeaa, yarına bir şey kalmadı!”
“tamam tamam (: hadi içeri gidelim gel”
“babama söylemek yok bak”
“tamam dedik ya aa aşk olsun”
“aferin..akıllı ol” deyip sarsaladım şakadan, içeri gittik..
Peder bey, “nabıyonuz çatlaklar” minvalinden laf attı, oradan ben gittim anneannemin kucağına
atladım, kardeşim geldi boynuma zıpladı filan derken, işte öyle bir sevgi yumağı şeklinde bir
akşamı daha geride bıraktık..
Diğer akşamlardan farkı ise, annemin artık bir sevgilim olduğunu biliyor olmasıydı,
işin tuhafı, resmen otomatik şekilde ve “allah söyletti” derler ya, işte öyle, tam anlamıyla ebruyu
anlatmıştım anneme..
Neden?..
Ceydayı ona uygun bir gelin olarak görmüyor muydum?
Ebruyu ona uygun bir gelin olarak mı görüyordum?
Herhangi birini gelin olarak gördüğümden emin miyim?
Gelin olarak görmek ne demek lan?..
Yatağıma uzanıp bu kez kendi odamın tavanını seyre dalarken, tüm gece yaptığım bu abuk
hareketin sebeplerini düşündüm, kendimi bazı şeyleri farketmeye zorladım, ama değişen bir şey
olmadı,
Ceydayı seviyordum, onunla sevgiliydim,
Öyleyse neden? Neden, ebrudan bahsetmiştim? Ebruyu hiç sevmişmiydim ki? Sevmemiştim bile
belki..ama neden o zaman.. gibicem neden? Bu nasıl bir bilinç altıdır, nasıl bir düşünce yapısıdır
ulan? -
1208.
+1Yemin ediyorum o zamanki halimin bu yaptıklarını şimdiki kafa yapımla biliyor olsam, kendimin
ağzını burnunu kırardım..
Huzursuz şekilde uykuya daldım.. yarın ceyda ile sert geçecek bir mülakatım vardı belli ki..ha bu
arada, o gamsız ve cool geçinen ceydanın da bu derece duygusala bağlayıp trip atması hatta
azarlama boyutuna varmasına da ayrıca şaşırdım.. belli ki ne kadar rahat takılmaya çalışırsa
çalışsın, benim ilgisizliğime dayanamıyordu..
Bununla övündüğümü filan düşünüyorsanız büyük hata yaparsınız.. kendimi lanet bir uyuşturucu
gibi hissediyorum.. hastayım.. hasta ediyorum.. hastalığın ta kendisiyim.. hayatı sadece am züt
meme olarak görüyorsanız, şüphe yok ki bu durum size keyifli gelir, ama ben öyle de
göremiyorum..
Bülbül gibi şakıyayım derken, kendi sesini de kaybeden kanarya gibiyim.. ağzımdan ne çıktığını,
kafamdan ne geçtiğini artık ben bile bilmiyorum.. bıçağın sırtında, sınırın ortasında, iki kadının
arasında.. kalıverdim.. fena halde aşikarım.. savunmasızım ve duygusal olarak neredeyse
çıplağım.. utanıyorum beyler.. çok utanıyorum..
Ertesi gün ceyda ile konuşup olayı tatlıya bağladım, işin garibi, tıpkı onun da tahmin ettiği gibi, ne
yapıp ne edip, bin bir türlü duygu sömürüsü ve demogojiyle olayı kendi lehime çevirdim ( “ya
ceyda burada ailem söz konusu, onların yanındayken onlarla ilgilenmezsem hele de onları böyle
ayda yılda bir görebilirken, ayıp olmaz mı? Hiç anlayışlı değilsin!”) ve o bunu engellemek adına
hiçbir şey yapamadı.. telefondan bile yetmiştim -
1209.
+2Yine de sonunda özür dileyip sonuçta kazananın o olduğuna inandırdım onu,
“sen de haklısın bitanem tabi.. kendimi kaptırmışım..o kadar zamandır görmüyordum ki onları,
kardeşim sanki uzamış gibi.. babamın saçları biraz daha beyazlamış.. anneannem biraz daha
yaşlanmış.. kendimi kaptırdım aileme.. seni ihmal ettim.. özür dilerim.. :’(“
Bu sömürünün sonucu,
“biliyorum hayatım aileni çok sevdiğini..ben de seviyorum benimkileri, herkes sever..ben özür
dilerim eğer sıkboğaz ettiysem.. bencilce davrandım..”
“hayır bitanem, ben bencillik ettim seni görmezden gelmeye çalışarak..”
“Hayır ben…”
“Hayır ben…”
Kara murat hanginiz?! Muhabbetine döndü anlayacağınız..
Sonuç olarak ikimizin arasındaki sorun çözüldü..ama kendi içimdeki düğümler hala duruyordu..
Yaptığım manasız hareketi ne kadar anlamlandırmaya çalışsam da bir çıkar yol bulamadım..
tanımsız x değeri gibi, tamamn çözümsüz, ve haince duruyordu karşımda, bana ve değerlerime
meydan okuyordu adeta..
Beni şaşırtan şey ise, zaten istediği olan ve kontrolü ele geçiren öteki ben in değil, tam tersine,
“iyi ben” in bu hamleyi yapmasıydı..
Onca mağlubiyet ve bastırılmışlığın ardından, adeta bir intikam çığlığı, kontra çıkarılmış bir
yumruk gibi patlamıştı en beklenmedik zamanda..
Görüyorum ki, iyi tsigalko da yalan söyleyebiliyor, kendi istekleri ve düşüncesi doğrultusunda
cesurca hamleler yapabiliyordu.. şüphesiz bu, dümenin başındaki öteki beni çok kızdırmış ve -
1210.
+2sıkıntıya sokmuştu.. iyilik meleğin hasmından böyle bir darbe beklemiyor olmalıydı.. benim bitti
dediğim savaşlar, bu beklenmedik saldırı sonrası, işte yeniden başlıyordu..
Onu taparcasına seven, hayatının kadını olmaya aday ebru nun peşindeki iyilik timsali tsigalko,
Ve kadınları hastalık gibi gören ve hiç birini bünyesinde çok da fazla barındıramamasına rağmen,
ceyda ile aradığını bulan karanlık tsigalko..
içimdeki şeytan ve melek yeniden çarpışmaya başlamıştı..ve bu kez ilk kurşunu atan, kendine
eskisinden çok güvendiği her halinden belli melek tarafım, belki de kazanmaya ilk kez bu kadar
yakındı..
Ebruyla resimlerimizi anneme gösterdim, kahvelerimizi yudumlarken (şekerli severim) ondan
bahsettim.. onunla ilgili her güzel şeyi hatırladığımda (ki genel olarak güzel şeyler yaşamıştık)
daha da buruldu içim, en beteriyse, annemin çoğunlukla suskun kalıp arada anlayışla
gülümsemesi oldu.. tahmin edebileceğiniz gibi, bu kızı hem fiziken, hem de anlattıklarıma
bakılırsa mantıken beğendiğinin göstergesiydi..
Beni klagib uyarına maruz bırakmaksızın hayırlısı vb. şeyler söyleyince hepten dağıldım ben..
onunla fotolara bakarken ebrunun henüz gülebilen yüzü ve ılımlı gözleri, yerini yaşayan bir ölüye
bırakmamışken, bir kez daha aslında bir kızı terkedip gitmekle kalmayıp, adeta bir meleğin
kanatlarını kırıp kopardığımı da hissedebiliyordum..tam bir vahşete imza atmıştım.. atmıştı.. öbür
ben..
Lanet sınav için şehre bir kaç gün evvelden gitmek zorunda kaldım, bu sefer icabına baktığıma
inanıyorum, eğer sıkıntı olmazsa bu dönem hiç dersim kalmamış olacak, dahası alttan aldığımı
da verdim.. ceyda da tatilini kısa kesip (çalışkan şeyin bütü filan yoktu, helal valla, bir de o kadar
yakınmıştı güya) cumadan geldi -
1211.
+1Aramızda biraz sıkıntı olduğu aşikar, her ne kadar olayı tel den halletmiş gibi görünsekte yüz
yüze olunca durum farklı oluyor.
Tolga ve nilay da birbirlerine kavuşma maksatlı erken geldiler şehre, bu benim beklediğim fırsattı,
zira en kısa zamanda bizimkilerle ceydayı bir araya getirmek istiyorum, özellikle de tolganın ön
yargısını kırmak için önemli bir şans, dediğim gibi, en yakın arkdaşlarımın kız arkadaşımla soğuk
olmasını asla istemem..
Pazar gününe buluşmayı ayarladım, tolga başta kesin bir dille reddetse de yalvar yakar ikna
ettim, “abi ayıp ediyorsun, olur mu öyle şey, biz kanka değil miyiz, yakışır mı?” vb. söylemlerle
damardan girerek kalbini yumuşatmayı başardım,
Bu Pazar, yani tatilin son günü, uzun süredir arzuladığım dörtlü takılma olayı gerçekleşecekti,
umarım tolga hıyar hıyar davranıp ortamı soğutmaz, nilayınsa merağına yenik düşüp samimi ve
içten görünmeye çalışacağını düşünüyorum, en azından ilk akşam için..
Beni çok zor durumlarda bırakabilecek olan bu tanışmayı neden kendi ellerimle ayarladığıma
gelirsek,
Bunu da bir çeşit test olarak görüyorum.. imtihanlar arasında bir imtihan.. bilhassa da benim
için..o gece durumu idare edebilme katsayım, insan ilişkilerinde ne derece başarılı olabildiğimi
kendime kanıtlamanın bir yolu.. bakalım bu sınavı verebilecek miyim, verebilecek miyiz?
Bu Pazar.. anlamsız hayatımın bir başka büyük günü daha..”küçük adamlarda büyük gün ler
bitmez”.. ve ben kendimi karınca kadar küçük ama onun kadar yararlı olmanın yakınından bile
geçemeyecek iğrenç bir parazit, böcek gibi hissediyorum.. insanların mutluluklarını emen,
duygularını ve umutlarını sömüren, kan ve göz yaşıyla beslenen korkunç bir yaratık…
bu gecelik benden bu kadar panpalar, epey ilerledik, kaşla göz arasında 3 haftalık arayı da
atlatıverdik,
sıkıntı olmadıkça ve fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim biliyorsunuz, -
1212.
+2zaman zaman parlaklığı ve büyüklüğü azalabilir ama bu başlığın altındaki ateş asla sönmez, en
başta siz buna müsaade etmezsiniz zaten, kucak dolusu odunlarla, geceleri bu vakitlerde
görüşmek üzere (:
takip eden panpalara selamlar,
5 dakika içinde başlıyorum ;)
Pazar günü,
Ayna karşısında geçen uzun dakikaların ardından, nihayet tolgayla yurttan çıkmış, kızları
karşılayacağımız yere doğru yürümeye başlamıştık,
Bizim ceydayla her zaman buluştuğumuz parka gelsinler diye anlaşmıştık, bizden önce onlar
birbirlerini görecek, ufaktan da tanışacaklardı anlayacağınız. Akşamın loşluğu yavaş yavaş
gökyüzünü esir alır, sokak lambaları titrek bir açılışın ardından etraflarını aydınlatmaya başlarken
parka vardık,
Tolgaya yol boyunca söz konusu olan kızın benim (yani biricik kankasının) kız arkadaşı olduğunu
ve soğukluk ya da hıyarlık yapıp beni üzmemesi gerektiği konusunda telkinde bulundum, “tamam
abi ya, ne diyebilirim ki zaten” deyip yarı uyumsuz cevaplar verdi.
Parka girdiğimizde ceydanın her zamanki bankımızda (bir zamanlar ebruyla bana ait olanın bir
benzeri) yanında nilayla beraber bekliyordu, hatta beklemekle de kalmayıp, epey hararetli bir
sohbete de dalmış gibi görünüyorlardı. Yanlarına vardığımızda gülümseyip bizlere sarıldılar
(tolga-ceyda ikilisi tokalaşmakla yetindi).
Nilay bıcırığı hemen lafa girdi,
“beyler, geç kaldınız? Pek bi süslenmişiniz belli (: biz de bu arada epey tanışmış olduk” deyip göz
kırptı, ceydanın koluna girdi,
Benim kız da halinden memnun gülümsedi, “aynen, tsigalkocum çok özenmişsin, ceket yeni mi?
:p”
Tolgaya dönüp,
“olm bu kızların diline düştün mü kurtulamazsın bak ben dediydim sana erken giden biz olalım
diye (: şimdi bütün gece dalgalarını geçerler (:”
Tolga gidip nilayın beline dolandı, “olsun, yabancı değiller nasılsa” deyip soğuk soğuk gülümsedi. -
1213.
+2Amk giberim bak ortamı gerersen..
Ben de ceydaya sarıldım, mekana doğru yürümeye başladık, aslında amacımız farklı bir kafeye
gitmekti ama tolganın geniusluğu nedeniyle daha önce ebru-ben-nilay ve onun gittiği yere doğru
yönelmek zorunda kaldık..
Aklınca, sadece benim anlayacağım bir frekansta mesajlar vermeye çalışıyordu.. hani eski anıları
filan canlandırmaya çalışmalar vb. ama gibimde olmaz açıkçası. Nilay da durumu çakabilir ama
zavallı ceydanın hiçbir şeyden haberi yok tabi..
Neyse, gittik oturduk, nargile, içecekler filan geldi (ice tea şeftali iyidir). Muhabbet dönmeye
başladı klagib olarak, kızlar aralarında konuştular, biz espriler yapıp onları güldürdük, aynı
konudan topluca konuştuğumuz oldu, akşam böyle akarken, ceyda da, kendisinden pek
hoşlanmadığını bildiği tolgaya karşı oldukça cesur davranarak epey laf attı, muhabbet açmaya
çalıştı, muhabbetlerine ortak etmeye çalıştı. Bizim hıyar da başta kegib kegib, kısa cevaplar verse
de nihayetinde fazla kasmaktan yorulup sohbete kendini bıraktı,
Kim bilir, belki de ceydanın sandığı kadar kötü olmadığını düşünmeye başlamıştı, eh, bu sıcak
kanlı, hoş sohbet kız, tsigalkoyu kandırıvermişti işte, ayrıca onu çok seviyor gibi görünüyordu, ne
diyebilirdi ki tolga? Ona neden kızgın kalmaya devam edebilirdi ki?
Bense hem masanın olaysız şekilde geceye devam etmesine şükrediyor hem de artık huy haline
gelmiş gözlemleme felsefemle masanın atmosferini ve insanların davranışlarını devamlı kontrol
ediyordum.
Bir kere nilay, başından beri ön yargısız ve rahattı, bunda ise ceyda ile ilişkimizin başlangıcındaki
gerçekleri tam anlamıyla bilmemesinin de payı vardı tabi, demek ki tolga da söylememiş..
aferin.. bütün gece neşeyle cıvıldayıp durdu, yalnız biraz fazla ciciş göründü gözüme, aslında bu
kadar sevgi kelebeği bir kız değildir, hatta delikanlı hatun tabirine uyan pek çok özelliği de var
ama nedense bu akşam böyle tolgaya sırnaşmalar, sevimlilikler filan.. -
1214.
+1Belki de sevgilisinin yanında hep böyledir de ben ilk kez gördüğüm için yadırgamış olabilirim, ama
belki de sırf ceydayı denemek ve tepkilerini ölçmek için de yapıyor olabilir, sonuçta nilay zeki bir
kız sayılır (sizden bizden zeki olmasın) ve onun da insan karakterlerini analiz etmede normalden
yukarıda bir yeteneği olduğunu biliyorum. Sevgilimi küçük çaplı bir sınava tabi tutmuş olabilir.
Tolga desek, o gece başında morali bozuk bebeler gibiyken sonra cool takılmaya çalışırken
kasan zibidiler gibi davranmaya başlamış, nihayetinde rahatlayıp tanıdığım tolgaya benzer
davranışlar sergilemeye başlamıştı. Nilayın aşırı ilgisinden pek şaşırmış ya da hoşnutsuz
görünmüyordu, o da sohbetten vakit bulduğu anlarda pıtırcıklaştı.. vvııyy aq, ne kadar banalsiniz
lan.. cıvık şeyler sizi (:
Ben de sevdiklerime karşı sevgimi göstermekte oldukça iyiyimdir ama bunu daha farklı ve etkili
yollarla yaparım, yani bütün gece “aşkuum, böcüğümm, bebişiim” deyip karşımdakini
gıdıklamaktansa, çaktırmadan dudak kenarına ya da boyunla kulağın birleştiği tatlı kıvrımlara
kondurulan birkaç öpücük ve manalı gülümsemelerin eşlik ettiği dokunuşlar fazlasıyla yeterli
olurdu doğrusu. Olayı bel altına çekmeyin, yaptıkları cinsel manalı değil, sadece sevgi gösterisi,
zira siz cinsel manalı olanları da biliyorsunuz ;)
Sohbetin bir aşamasında nilay, tolgayla bir sosyal sorumluluk projesinde “gönüllü” olduklarını
söyledi (hadi yaw, benim niye haberim yok)
Huzur evi, çocuk yetiştirme yurtlarına geziler düzenleyen, ilk okullarda öğrencilere, hijyen, kitap
okuma alışkanlığı, öz güven, faydalı alışkanlıklar hakkında bilgiler veren, milli eğitimle anlaşmalı
bir sivil toplum örgütünün çatısı altındaki
projelerden ve onlarda almaya başladıkları görevlerden bahsetti,
“ne zamandır üyesiniz siz ya, benim hiç haberim yok? Tolga niye sölemiyon lan?”
“olm sen ne anlarsın o işlerden”
“hadi len, sanki sen darüşşafaka hemşiresi olarak doğdun -
1215.
+1Nilay;
“2-2.5 ay filan oldu, finaller yüzünden epeydir pek ilgilenemiyorduk, bu hafta içi huzur evine
gezimiz var, ona katılıcaz bakalım, siz de gelsenize sahi ya,? Çok güzel bir şey yapmış
olursunuz?” dedi,
Ben, tolganın şakadan küçümseyişine inat olarak,
“geliriz tabi, ne var? Güzel oluyordur ya, ben çok severim yaşlı insanları (:”
“aynen ya, tsigalko görsen, o kadar mutlu oluyorlar ki..pasta börek de zütürüyoruz, hem yemek
hem sohbet, çok tatlılar”
“altın günü misali desene (:”
“he he (: öyle biraz..ya anlamıyorum nasıl bırakıyorlar insanlar kendilerine yıllarca bakan anne
babalarını oralara, nasıl bir vicdan, benim elimden gelse orada yatar onlara bakarım” biraz
duygusala bağlamıştı,
“ya nilaycım, çoğu kendi isteğiyle kalıyordur orda, bir sürü yaşıtı insanla beraber, keyifleri
yerindedir yani?”
“öyle bile olsa, insan çocuğunu özler, kim bilir ne zamanda bir görebiliyorlar..ben kendi aileme
asla böyle bir şey yapmam, ne olursa olsun, yeter ki yanımda olsunlar”
“aynen..ama büyük de konuşmamak lazım, hayatın seni nereye sürükleyeceğini bilemezsin”
“off tisgalkoo çok duygusuzsun hee (:”
“ne alaka ya, ben sadece ihtimallerden bahsediyorum, yoksa sen ailesini benden daha çok seven
birini daha bulamazsın zaten ;)”
yalan da değildi hani.
“oo ana kuzusu senii, duydun mu ceyda? Bak ne diyor tsigalko :p”
Benim kız sevimliliği elden bırakmadan, “iyi ya işte, anne babasını seven adam, ilerde yuva kurup
aile babası olduğunda da
kendi ailesini sever, ben de çok önem veririm aileme (:”
“vaay çok iyi ya” deyip sırıttı nilay, “o zaman bu Çarşamba ikinizi de bekliyorum tamam mı?”
“geliriz ya, demi ceyda?”
Ceyda biraz duraksadı, sonra yüzüne sıkıntılı bir ifade ekleyip,
“bilemiyorum ya, beni çok duygulandırıyor o tarz ortamlar, çok geriliyorum…”
“aa ne var işte iyi ya, onlarla zaman geçirmek seni duygusal açıdan da rahatlatır, bir sonraki
haftaya da çocuk esirgemeye gidicez, maneviyatınız artıcak sayemizde :p” deyip durumu gırgıra
aldı, -
1216.
+1ama ceydanın sıkıntısı gümbürtüye gitmeyecek kadar yüksek seviyedeydi,
“cidden ben emin değilim gelip gelmeme konusunda, söz vermeyeyim.. çünkü çok şey
oluyorum..ne bileyim, üzüyor ya beni o tarz yerler..ama güzel bir şey tabi gitmek..”
Müdahale ettim,
“canım, gideriz ya beraber ne var, değişiklik olur, hem nilayın dediği gibi maneviyatımız artar ;)”
“bakarız ya..neyse artık konuyu değiştirelim” deyip sıkıntıyla gülümsedi,
Bu şekilde davranması hem beni hem de nilayı şaşırtmıştı, nilay bozuntuya vermemiş gibi
göründü, fake bir gülüşten sonra muhabbeti başka alanlara yönlendirdi, tolga ise bana imalı bir
bakışla, yüzlerce kelimeyle ifade edilebilecek bir takım düşüncelerini özet halinde sunmuştu bir-iki
saniye içinde..
Bu bakışı kızların fark etmemiş olması için dua ettim, zira tolganın gözlerinde okuduklarım
“görüyorsun değil mi tsigalko?
Bu kızın içinde zerre maneviyat yok, seni eşyaya tapar gibi istedi, aldı, şimdiyse sadece seninle
olmak ve gülüp eğlenmek istiyor, her türlü sıkıntıdan, elemden hatta bu tarz duygusal
aktivitelerden bile kaçınıyor. Onun tek derdi, seninle gününü gün etmek, kaygısızca yaşamak,
sadece işine gelen şeyleri görmek ve gamsız bir şekilde, rahat tavırlarla her türlü kederi yok
sayarak, madalyonun öbür yüzünün varlığını bile inkar etmek..” tarzı şeylerdi, (bu kadar kombine
konuştuğunu sanmıyorum aslında olsa olsa “takıldığın kıza bak amk salağı” diyordur, ama ben
onu kendi stilimde çevirerek algıladım tabi (: )
Haklıydı aslında.. hayır, yani nasıl bir insan, sevgili ve arkadaşları eşlik ettiği halde bu tarz bir
etkinliğe katılmak istemez ki? Niye katılmaz yani..
O an için pek fazla üzerinde durmasam da bunu bir kenara yazdım, eminim ki diğerleri de öyle
yaptılar.. -
1217.
+1Bu küçük gerginliğin ardından sohbet gene havasında devam etti, nihayetinde gecemiz sona erdi,
nilayı yurduna, ceydayı da minibüse zütürdük, tolgayla baş başa kalıp yurda yürümeye
başladığımızda, kesin laf sokar diye bekledim, ama çocuk hiçbir
şey demedi. Bu sefer ben,
“abi eyvallah arıza çıkarmadığın için, sandığın gibi bir kız değilmiş demi?” deyip cesuru oynadım,
Kafa sallayıp, “yani işte..iyi ya, takılırsınız, nasılsa sen onu da bir şekilde postalarsın” deyip
vicdansızca saldırdı,
“kanka ayıp ediyon ama..”
“yok be olm..ben olması muhtemeli söylüyorum..ha, olmaz inşallah, hayırlısı neyse o olsun zaten,
ama ben seni biliyorum, o kızla, yani ee yenge ile, bilemiyorum, 1 ay daha sürer mi?..”
“değiştim ben tolga, ceyda ile kafalarımız uyuşuyor, ilk defa beni anlayan birini buldum,
mutluluğumu baltalama aq..”
“e hadi inşallah bakalım..ben de isterim senin mutlu olmanı aga, ayıpsın..”
“eyvallah.. olucam kısmetse..”
“hea şu an değilsin yani?”
“kelime oyunu yapma aq..”
“cidden abi, mutlu musun sen şu an? Hayır yani dışarıdan bakınca, hiç de öyle aradığını bulmuş,
filanmış gibi görünmüyor da..”
“olum..ne yapayım, halay mı çekeyim masaların üzerine çıkıp?..”
“valla işte, ben dışarıdan bakan biri olarak yorum yapıyorum sadece, biz senle 1.5 senelik
arkadaş sayılırız, 1 senedir de aynı odada yatıp kalkıyoruz, artık daha ağzını açmadan ne
diyeceğini, elini oynatmadan ne yapacağını anlar oldum, o yüzden darılmaca gücenmece olmasın
ama, ben sizin ilişkinizi çok da sağlam görmüyorum..ha, inşallah beni yanıltırsınız tabi, hatta
bunları bilerek seni gaza getirmek için söyledim de farz edebilirsin ;)”
“pff.. ayrılınca zütüne kına yakarsın”
“lan o kadar konuştum onu mu anladın gibik?”
“tamam tamam kes.. kafam bozuldu zaten..”
“ohoo bro sen de amma alıngan çıktın ha..tamam aq demiyoz bişey..” -
1218.
+1“sana değil lan, ceydaya..”
“hee.. şey meselesi demi?”
“neden gelmek istemedi ki aq?”
“istemez istemez olum? Herkes bu tarz şeylerden hoşlancak diye bir şey yok, demek ki o
sevmiyor.. herkesin karakteri, düşünce yapısı farklı, belli ki o senin gibi düşünmüyor..ne
bozuluyon kıza?”
Tolga az züt değilsin sen ha..hem alttan iğneyi batırıyor, hem de güya demin “sağlam değil”
dediği kızı koruyor gibi görünüyor.. zütelek (:
Daha fazla uzatmadım, kafa karışıklığımla baş başa kalıp kendime acı çektirmeye devam ettim..
kendimi pokemondaki zaydek gibi hissediyorum aq..kafam hep karışık..hep karışık..hep..
Tolga hıyarı da sağ olsun hiç yardımcı olmuyor, sırf ceydadan hazzetmediği için tabi..o an
anladım ki, başlangıçta bu çocuğun nefretini kazanırsanız sonrasında ön yargılarını kırmak çok
zor oluyor.. neyse ki beni başta olumlu karşılamış, yoksa kesin düşman olurduk aq :p
http://fizy.com/#s/3gkhhh
Pazartesi günü okula gittim allahın şubatında hava tak gibi sıcak, o kazağı giymeseydim
iyiydi..artı, ben zaten genelde ilk
haftaları asarım, ama kayıt işinde sıkıntı çıkınca, hem de şöyle bir ne var ne yok diye bakmak için
gittim bu sefer,
Ve bu kez şunu net olarak fark ettim ki, ne zaman düzenimin dışına çıksam, normal
alışkanlıklarımdan farklı bir şey yapsam, muhakkak başıma tuhaf ve normalde istesen olmayacak
cinste tesadüfler gelmekte..evet evet..benim olayım bu beyler,
Hatta okurken siz de bunu kolayca tespit edebilirsiniz, tsigalko ne zaman her zamanki rutininden
farklı bir şey yapsa, illa ki olumlu ya da olumsuz bir acayiplikle karşılaşıyor, sanki hayatının akışı,
kaderinin dokusu bozuluyor.. -
1219.
+1işte o pazartesi de, hani şu normalde okula gitmemiş olmam gereken gün de, tuhaf bir tesadüfle
karşı karşıya kalmıştım..
Danışman hocamla kaydımı tamamlamış, panolara göz atmış, koridorlarda salak salak dolanmış
ve nihayet fakülteden çıkıp kampüs dışına doğru yönelmiştim ki, golf marka siyah bir otomobil
hızla gelip sert bir manevrayla binanın yanına park etti,
Böyle bir stiliniz olmanız için ya arabayı sert kullanmayı seven hoyrat bir şöför, ya da kadın
olmanız lazım (ehehe evet gene şu kadın şoförler beceriksizdir dalgası..bu geyiği yapmasam
ölürdüm)..nitekim göz ucuyla bakınca içerdeki hanımı şöyle bir fark edip isabetli tahminimden
ötürü kendimle gurur duydum, yalnız tuhaf olan, şoförün oldukça tanıdık ve aynı zamanda
oldukça tanıdık gelmesiydi, kim la bu, düzgün de göremedim ki, ünlü biri filan mı lan yoksa,
nerden tanıyorum?
Ben bu sorularla cebelleşirken kapı açıldı, ben de merakıma yenik düşüp, hıyar gibi görüneceğimi
bildiğim halde olduğum yerde kalarak içerdekinin inmesini bekledim,
Tıpkı filmlerdeki gibi..
Önce topuklu bir çizme göründü, sonra güneş gözlüğüyle yatıştırılmış, gür kahverengi, dalgalı
saçlar savruldu, halka küpelerin ve kararında bir makyajın çevrelediği güzel yüz göründü..
Karşımdakine önce ünlü, sonra hanım filan tarzı yakıştırmalar yapmakla hata etmiş sayılmazdım
aslında, zira dizin biraz üzerinde, iş kadınlarına has koyu lacivert eteği, içinde hafif fırfırlı gri bluzu,
onun üzerinde, kelebekli bir broşun takılı olduğu şık, etekle uyumlu lacivert ceketiyle, karşımda
sanayi ve işadamları derneğinin kadın üyelerinden biri gibi giyinmiş oldukça abiye ve ağır bir
kadın duruyordu,
Sözün kısasına gelirsek,
Aslında gördüğüm ebrudan başkası değildi beyler..
http://fizy.com/#s/2b7d3t -
1220.
+1Ben öyle hıyar gibi dikilmiş, büyülenmiş gözlerle az önce arabasından inen eski sevgilimi
süzerken, kendisi de başta gözü dünyayı görmez tavırlarının ardından beni farketti, delici
bakışlarını üzerime dikince ezildiğimi hissettim, oha..ne kadar şık ve güzel olmuştu.. aynı
zamanda da olgun ve korkunç derece öz güvenli-ulaşılmaz..
Topuklar yere vurmaya başlayıp, bana doğru (aslında girişe doğru) yaklaşırken, biraz da o anın
verdiği gibkoluktan sıyrılmak çabasıyla, dilimi tutamayıp,
“ou..hayırlı olsun” diyebildim.. dediğim anda da pişman oldum aq..gerizekalı herif.. daha hala
utanmadan, ne yüzle konuşuyorsun sıçıp sıvadığın kıza..
şimdi orda bana bakıp, “sen ne diyon yarrrrraaağğm” dese, hiçbir şey diyemem yani.. haklı..
Ama öyle bir şey demedi tabi (ben söylemesem siz tahmin edemezdiniz zaten (: ), onun yerine
ukala ve küçümseyen bir gülümseme yayıldı dudaklarına, “sağol” dedi soğuk ama anldıbını
koruyan bir sesle (anlamı, “seni dıbına koduğumun çocuğu seni” gibi bir şey olsa gerek)
Tabi ben yüz bulunca, az önce yaptığım salaklığa devam ederek,
“artık arabayla mı gidip geleceksin? Çok yakmaz mı ;)” diye, güya umursamaz ve gır gır yapan bir
tavırla sordum.. aklımca onu hala ezmeye, küçümsemeye çalışıyordum ama kendim yanında bit
gibi kalmıştım aq..
“arada sırada sadece” dedi yüzüme bakmadan ve yürümeye devam ederek, “bugün merkezde
biriyle buluşmam lazım, o yüzden arabayla geldim” diye ekledi.. sesindeki “ahanda koydum
çocuğu” tonu ve sevincini hissedebiliyordum,
Sormadığım halde, nereye varmaya çalıştığımı anlamış ve beynime gazap tohumlarını saçarak
uzaklaşmıştı,
Girişte gözden kaybolmadan hemen önce,
“ha..iyi..iyi buluşmalar” diyebildim, yine cool olmaya çalışan ama son kelimede çatallaşmasını
engelleyemediğim bir ses tonuyla..
Kimle buluşacak lan?
Ebru böyle süslenmiş püslenmiş, kimle buluşacak?
Okula niye geldi?
Tüm bunlardan bana ne peki?
He?
-
kızım o sütyenle o don birbirine uyuyor mu
-
feride bu gece sövmeye gelmedi
-
aç değilim ama canı kebap çekdi
-
kamil gavur leydiboy mu yerli ve milli femboy mu
-
acayip flood yapıyor
-
ramo bugün palamud yedi mi
-
yürürken bi ara külodu indirip mamcığı gösteriyodu
-
memati kayrasın diye sana bişey demiyoruz ki
-
acayip ve joseph güldürmüyon oç
-
küçüklüğümden beri ak partiye duyduğum hayranlık
-
bunca zaman iyi sakladın kayra
-
kayra ile facebooktan yazışıyorum
-
sıçsa ekmeksiz yerdim namusuma
-
bu hesabın siliği açılmış
-
şu aptal oç u sil artık vikings
-
dilan derenin asvalt karası mancığı artık pespembe
-
kayra 3 cevapsız araman var
-
memati kulaklık almayı düşünüyorum
-
adamlar 3 golu atinca kopek gibi sevindi la
-
kayra olsaydım
-
leydiboylar sünnetsiz oluyor aga
-
ramo kahve içer misin
-
kayra allah kelimesini kullanmıyor
-
zeytinburnuyla bahçelievler yan yana
-
mematinin elektronik mühendisi olması
-
memati kayranın ikinci benliği miymiş
-
kayrayla aynı kişi olmadığımı
-
ilk defa ankaraya gittim hayatımda
-
hamsi koydum tavayaaaaa
-
sila ertas muhtesem guzellik
- / 2