-
801.
+3ve bu gezi, bunun için biçilmiş kaftan!
nasıl becereceğime gelince,
şimdi düşünün beyler,
iki seçenek var evde kalacağımız geceler boyunca,
ya ceyda ile aramızda bir yakınlaşma olmaz, ve böylece ben de buna dayanarak onu ve kendimi
"biz bir şey yaşamadık yeaa" tarzı bir düşünceye inandırabilirim.. yine de ebruyla tanıştığında
epey kalbinin kırılacağını düşünüyorum, alper dediği gibi ise hele durum, çok daha sıkıntılı
olabilir.
bu seçecek, ebruya karşı olan vicdanım açısından olumlu, ancak ceydaya karşı olan açısından
olumsuz bir durum yaratıyor.
ya da, o gece ya da gecelerde, ceyda ile biraz fazla samimi olacak, alkolün ve gecenin etkisiyle
kendimizi kaybedecek ve ben gene muhtemelen sürtünme yolu ile elektrik üretimi
gerçekleştireceğim.. sonrasında ise, bu güne kadar bir evin içinde kalıp da yakınlaştığım tüm
kızlar gibi, o da benden kaçacak.
yani bir düşünün, ceyda ile sürtüştük, kız sonra yüzüme bakmadı, elif ile beraber uyuduk, sonra
muhabbet kesildi.. ayşenle tepiştik, ne arayan var ne soran malum..
ee, demek ki bu işlerin raconu bu beyler, ya da ben uyurken filan çok acayip osuruyorumdur,
kızlar dayanamayıp kaçıyor da olabilir..
neyse..
bu seçenek ise, ebruya karşı olan vicdanımın ağzına sıçarken, ceydadan kurtulmanın daha kolay
yoluymuş gibi görünüyor. -
802.
+1ve ertesi gün yüzünüze bile bakamasınlar
acaba performansımda mı bir problem var lan? *
http://fizy.com/#s/1tjuo1
durumu aileme bildirmeyeceğim, neredesin tsigalko? dediklerinde "iyi yeaaa yurtta oturuyom" ya
da "ya öyle çıktık arkadaşlar işte, kordondayız" demek o kadar da zor olmasa gerek..
tolga ile konuştuk, ben her zaman ki gibi "abi bak yanlış yapıyorsun bla bla bla bla" tarzı boş
öğütler ve telkinler bekledim ama durumu beklediğimden sakin ve umursamaz karşıladı..bir iki "iyi
düşündün mü kanka?" "ebruya ne diyecen?" filan dedi ama, fazla kasmadı bu sefer. sanırım artık
manitası olan bir adam da olmanın etkisiyle, başkasının handikaplarıyla pek ilgilenmeye gerek
duymuyor..hani şu "sevgilisi olan erkek rahatlığı ve coolluğu" var ya, aha işte ondan olmuş olabilir
tolgaya da..(bana niye olmuyor peki??) bir başka ihtimal ise, nilayla bir araya gelmelerinde baş
aktör olduğumdan ötürü kendini bana karşı borçlu ve gece hissediyor da olması. ters bir şey
demek istemiyor olabilir..
her neyse işte..sonuç olarak tolga beklediğimin çeyreği kadar bile sorun çıkarmadığı gibi, ufak
seyahatimin detaylarını nilayla paylaşmama konusunda da okey verdi.
şimdi geriye ebru kalıyordu, onu da basit ama etkili hikayemle saf dışı bırakacak ve sonrasında
nihayet, yolculuk ve kalış hakkında planlar kurmaya başlayacaktım. -
803.
+2beni yine oldukça şaşırtan bir biçimde, ebru da hiç sorun etmedi ve eşelemedi konuyu..erkekler
arada sırada böyle uzak arkadaşlarına gidermiş zaten..iyi yapıyormuşum..biraz hava değişimi
yapmak iyi gelirmiş..
vay aq lan? üniversiteye başladığımdan beri beni anal yolla becermekten geri durmayan talihim,
artık tersine mi dönmüştü ne?
beklediğimden çok kolay bir biçimde bu pürüzleri halledince, lanet olası egom ortaya çıkarak "ee
olm kocaman adamsın lan sen? kim sana karışabilir ki? ya ne diyeceklerdi zaten? ne sandın?"
gibisinden gazlayıp, bunu benim maharetim olduğuna inandırdı..
aslında haksız da sayılmazdı..ne var lan? arkadaşlarımla, arkadaşlarımın yanına gidiyorum
işte..(mi acaba?) bunda karışılacak ya da sorun çıkarılacak ne var?
yine de her şeyin bu kadar kolay olması içime bir kurt düşürmedi değil..lan acaba beni deneme
amaçlı bir oyun mu kurgala... pfff neler diyorum ya saçma sapan düşünceler..bunları hiç
düşünmedim sayalım..yok artık daha neler..
http://fizy.com/#s/2tdgxo
cuma günü gelip çatana kadar, kalan zamanlarda diğer detaylar hakkında düşündüm,
e abi, sonuçta, hiç tanımadığım bir adamın arabasında,
ne kadar tanıdığımı bilemediğim insanlarla,
hiç tanımadığım bir ortama,
hiç bilmediğim bir şehre gidiyorum..
zaten düşünmezsem anormal olur.. -
804.
+3bir parçam, "tak mu vardı şimdi yani aq, ne işin var oralarda" dese de, ondan daha büyük bir
parçam "iyi olum işte, memleket görürsün, insan tanırsın..hem belki çakış yaparsın ;)" diyerek
diğer felaket tellalı sesi bastırıyordu..
beyler, siz de farketmişsinizdir ki, geçen yıldan bu yana epey büyük bir kişilik bölünmesi ile karşı
karşıyayım..bir yanda beni devamlı uyaran bir iç ses, öbür yanda artık neredeyse içimden fırlayıp
karşıma dikileceğine inanmaya başladığım "öteki ben"..bu iki taraf geçtiğimiz yıl kıyasıya
savaşmış, o savaş, beni de, etrafımdakileri de tüketmişti..
neyse ki artık savaş bitti, sınırlar çizildi..sorun ise, savaşı kazanan tarafın yanlış taraf-kaybetmesi
gereken taraf olduğu düşüncesini bir türlü aklımdan atamamam..
@2904 selamlar panpam, yalnız olmadığımı bilmek güzel ;)
http://fizy.com/#s/2b7lea
sonra bir de şu hala uzlaşmaya varamadığım konu var tabi..alperin istemenden de olsa yarattığı
kafa karışıklığı, hala beynimin içini tırmalamakla meşgul. bu gezinin bana iyi geleceğine olan
inancımın nedenlerinden biri de kafamdan bu konuyu uzaklaştıracak olması. çünkü bu benim için
çok kritik beyler, bilemezsiniz..ve cevabı öyle lap diye bulunabilecek bir şey de değil..yaşayarak
görebileceğim bir şey ancak...
sabırlı olmalıyım..age of empireste, adım adım explore edilen haritalar gibi, kendi içimdeki bu
oluşumu da deşifre etmem gerek..sabırlı ve son derece dikkatli olmalıyım, en ufak bir subjektif
yaklaşım, beni tamamen yanlış yönlendirebilir ve yanlış sonuca zütürebilir..
umarım ayşeni gerçekten sevmişimdir... ve beni bu denli kızgın-nefret dolu hale getiren şey de
ona sahip olamama duygusu, ona olan sevgimin büyüklüğüdür.. -
805.
+3aksini düşünmek bile istemiyorum..bu bozukluğun (binlik diyerek övmeye çalıştığımız kaypaklık
hali) içimde default olarak bulunduğunu düşünmek bile beni ürpertiyor... onca sene iyi çocuk
tsigalko olarak yaşa, sonra birden bire, öyle şeyler olsun ki hayatında, bir an da bir kaç kızı idare
etmeye, arkadaşlarına menfaatleri için değer vermeye ve insanları küçümser tavırlara girmeye
başla..
yo..bunun orjinal halim olduğuna inanamam.."öteki ben" dediğim şeyin aslında gerçek kimliğimi
temsil ederken, gerçek sandığım kişiliğimin sadece onu gizlemek için üzerine örülüvermiş bir kılıf
olduğu düşüncesi çok ama çok acı..20 yılı, yalandan mı yaşadım yani ben şimdi?
bugün, o gün..
sabahtan alt sınıf ile derse giriyorum..
alperle bir kez daha konuşup okeyleşiyoruz..
ceyda tuhaf haller içinde.. sanki uzun zamandır olmasını beklediği bir şeyin artık gerçekleşmek
üzere olmasının verdiği bir rahatlık ve kendinden eminlik var hareketlerinde.. bugün, çok da
samimi ve pozitif davranmıyor bana.."nasılsa zütürücem oğlum ben seni önümüzdeki gecelerde.."
mi diyor acaba kendi kendine?
zütür ceyda.. zütürdüğün yere gelirim..ama sonrasında o yolu yalnız dönersin..
ayşegülle oturuyoruz gene.. bana o kadar içten davranıyor ki, neredeyse utanıyorum
yapmacıklığımdan ve hesapçılığımdan.. ders filan çoktan beridir yalan zaten..ne için geldim şu
sınıva, neler becerdim.. -
806.
+2sahi, nasıl becerdim? *
bu sorunun aklınıza gelip gelmediğini bilmiyorum.. gelmiş olması muhtemel, çünkü ben olsam
"lan bu adam böyle her tanıştığı kızı nasıl ayarta biliyor, nasıl üzerlerinde etkili oluyor? amk,
kimsin lan sen gibik?" diye sorardım yani..
hayır elbette her tanıştığım kızın üzerinde etkili olduğum filan yok..ya da her tanıştığım insanın..
hikayemiz, konusu ve teması itibari ile, sadece bu etkiye maruz kalanları size tanıtıyor çünkü.
yani eğer üniversitede tanıştığım her kızı, girdiğim her ortamı yazmaya kalkarsam, bu hikayeyi
sittim sene bitiremeyiz.. yanlış anlamayın, bu ben olduğum için değil, sizin hayatınızda da
böyledir, çünkü hepimiz, her gün yeni insanlarla etkileşime girmekteyiz, hiç birimiz hepsini birden
yazamaz, anlatamaz..
yalnızca bize lazım olanları yazmak, paylaşmak yeterli..
ve tabi sonra şöyle de bir durum var, pek etkilemeyi başardıklarımı nasıl ağa düşürüyorum?
sonuçta onlar kız, öyle değil mi? bu kadar kolay olmamalı?
yoksa kolay mı?
paylaşayım..
beyler, ahkam kesmek haddime değil, biliyorsunuz ki bu hikayenin başından beri sadece tavsiye
veriyorum ben.. bunları da öyle görün isterim..
pek çok forumda ve inci sözlük bünyesinde de bu konular hakkında pek çok şey yazılıp çiziliyor,
bu konu üzerine kitaplar filan çıkarılıyor, insanlar ciddi ciddi kafa yoruyorlar..
bu konular, yani "kadınları anlamak" ya da "kadınları tavlamak" vb. son derece ciddi olmakla
beraber, epey değişken ve öyle üç bilinmeyenli denklem filan da değil. -
807.
+2değişken diyorum, çünkü hakikaten de öyle.. kadın tipleri, hadi kadını da geçtim, insan tipleri
(karakter olarak tip yani), o kadar çeşitli ve o kadar geniş bir parabolize gösteriyor ki, beş
parmağın beşinin bile bir olmadığı şu dünyada, oturum da onları birbiriyle aynı olmasını
bekleyemezsiniz..
hatta onları kategorize bile etmek pek mantıklı değil.. çünkü ortaya çıkabilecek grup sayısına
inanamazsınız.. yüzbinlerce kadın karakteri çeşidi olabilir.. dolayısıyla yüzbinlerce farklı insan
karakteri.. hatta belki milyonlarca..
o nedenle, bir kere karşımızdaki varlığı özel ve eşsiz olarak algılamamız gerekiyor, yani
"kadın işte abi yeaa" şeklinde cinsi bir ayrımcılık, ya da
"kaşar işte aq" gibi genel ve yüzeysel bir niteleme ile bir yere varamazsınız..
her kadın, her insan, okunması gereken bir kitap, dolaşılması gereken bir şehir gibidir.. kapağına
ya da kaldırımlarına bakarak onu tanımak ve hakkında yorum yapmak son derece banal bir
yaklaşım olur.
misal, kadınlar diyoruz, tamam, annenizi düşünün? kusura bakmayın anaları konuya dahil ettik
ama amacım kötü değil.. sadece düşünün..
pek çoğunuz için, hala şu yaşınızda adam olmanıza rağmen, onlar gözünüze birer melek, eşsiz
bir sevgi timsali olarak geliyor..onu çok seviyorsunuz, -
808.
+3 -1hem de artık ihtiyacınız olmadığı halde..eh,
bebek değilsiniz, emziremez, çocuk değilsiniz, düşüp dizinizi kanatınca tentürdiyot da sürmesi
gibi durum yok.. ergen değilsiniz, telkin vermesine de ihtiyacınız yok?
o halde neden onu hala seviyor ve ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsunuz beyler?
çünkü o sizin anneniz.. gözleriniz açtığınız beri, pardon, daha gözleriniz oluşmamışkenden beri
yanınızda.. sizi ilk o aldı kucağına, ilk kez o okşadı yanağınız, ilk kez ona gülümsediniz, ilk
sözünüzü belki de o duydu..ilk adımınıza şahit oldu..
kim bilir, belki de ilk o şahit oldu, ilk kalp kırıklıklarınıza... ilk düştüğünüzde o kaldırdı..
anneniz..
ve o da bir kadın.. hani şu devamlı üzerinde atıp tuttuğumuz ve çözmesinin imkansız olduğuna
kanaat getirdiğimiz varlık... hani şu her üç başlığın ikisinde gördüğümüz "hayat giben" cinsten bir
varlık..
evet.. anneniz, annenizin, yani o kadının çözülmesi zor bir yanı var mı sizce? sizi çok seviyor..siz
de onu.. olay bu kadar basit..
öte yandan bütün ergenlik dönemiz boyunca, hatta belki de hala, komşunuz berkecanın ın annesi
dilay hanım ın kalçalarını düşünüp otuzbir çektiğinizi de biliyorum..
hatta belki de daha iyisi, apartmanınızda güzel vücutlu bir komşu kızı bile varmıştır..o zaman hem
onu, hem de dilay hanımı düşünürsünüz ne güzel..
ee? anne diyorduk? kadın diyorduk? çözdük diyorduk?
ne oldu beyler?
ne değişti?
ikisi de kadın değil mi? ikisi de aynı cins, aynı kümenin elemanı.. aynı rengin morciverti..ne oldu? -
809.
+3demek ki o kadar da basit değilmiş.. öyle kategorilere ayırmamak gerekiyormuş..
işte o yüzden, kadın, erkek fark etmeksizin, her bir insana ayrı stratejilerle yaklaşmalı ve onu
fethedilmeye değer görüyorsanız, farklı yollar denemelisiniz demektir..
ve işte o yüzden.. sakın bana "kadınları çözmek için 100 altın kural" vb. kitaplarla gelmeyin..
kuralları kendiniz belirlersiniz.. kendiniz uygularsınız..
ve bu kurallar, karşınızdaki her insan için farklılık gösterir.. bunları oluşturmak ve düzenlemek ise
zamanla alışacağınız bir şey..
unutmayın, siz kendi annenize karşı katıksız ve saf bir sevgi besleyip, komşunuzu ferre
malzemesi yaparken, komşunun oğlu da boş durmadı..
acı ama gerçek..
peki biz, asıl hedefimiz olan, hormonlarımızın ve yaşam felsefemizin gereği kazanmamız gereken
dişileri nasıl elde edeceğiz? bu kadar kafa yoracak bir durum var mı ortada? kendimizi bu denli
harap etmeye değer mi? bu kaleleri ele geçirmek sahiden bu kadar zor mu?
hım.. elbette her insanın, -en şekerden olanının bile- kendine göre zorlukları vardır..ama en zor
kapıları bile açmanıza yardımcı olabilecek, bir takım temel anahtarlar da vardır..
işte biz de bu nedenle, karşımızdaki kadınları özel olarak ele alacak, ama onlarla etkileşimimizi,
genel anlamda, her 10 insanın 9 unun üzerinde işe yarayan taktiklerle başlayacağız -
810.
+2yani önce işin kabasını almak gerekiyor... önce bilindik şekilde bir zımparamızı yapacağız, sonra
karşımızdaki insanın karakterine göre bir güzel işleyeceğiz motiflerimizi..
biz erkekler ise, malesef genelde bu kolay olan, genel olan başlangıç-giriş kısmında
takılıyoruz..ah..ah..bir tanışabilsek? bir tanıtabilsek kendimizi??
neler yapacağız neler..ama bir türlü o giriş kısmı olmuyor, değil mi beyler?? bizi tanısalar, çok
severler oysa ki..
o halde bizi tanımalarını sağlamalıyız..
panpalar, birazdan son partımı da gireceğim,
şu kadınları tanıma ve tanışma kısmına genel bir bakış atalım, gerçi zaten hikayenin başından
beri, çaktırmadan bu tip mesajlar vermeye çalıştım, anlattıklarımla paralel olarak, ama bu
mevzuyu biraz daha açmak istedim.. zaten yine devam ettikçe bu konular hakkında konuşuruz..
http://fizy.com/#s/1ah03y
peki..onları özel düşünecek ama giriş kısmını genel yollarla aşacağız demiştik..
eh, mektuplarda bile öyle değil midir? her zaman "sevgili bilmem kim" diye başlarız..sonra klagib
şekilde hal hatır sorarız..mektubun asıl içeriği ise ortadaki paragraflardan itibaren başlar.
o zaman bizim de insanlarla asıl ilişkilerimiz, yani zımparalanmış tahtanın üzerine motifleri
oymaya başladığımız zamanlar, daha sonra gelecek..biz önce bir ağacı keselim, dallarını
budayalım hele..
bir kızdan hoşlandığınızı düşünüyorum..bunda utanılacak bir şey yok..ayıp ya da günah değil..suç
da değil? -
811.
+1peki, bu kız tam olarak hayatınızın neresinde bulunuyor? size olan mesafesi, ulaşılabilirliği ne?
televizyondaki bir karaktere mi aşık oldunuz?
yoksa metroda gördüğünüz, bir önceki durakta inan sade güzellikteki genç kıza mı?
belki de sadece bir kaç sıra çaprazınızda oturan sınıf arkadaşınıza aşık olmuşsunuzdur, benim
gibi.
aynı iş yerinden biri mi?
ya da hep aynı otobüse denk geldiğiniz biri?
bu kız nerede beyler? önce bunu bir görmenizi istiyorum..ona ne kadar uzaksınız? o size ne
kadar yakın?
neden bunu sorguluyorum biliyor musunuz? çünkü, genelde bir insan, karşı cinsten birinden
hoşlanır ve onun nerede olduğunu anlamak ve aldırmaksızın, kendisini fark etmesini bekler..e iyi
de salak, hoşlanan sensin? sence kendini fark ettirmesi gereken de sen değil misin? yani, öylece
beklemeyi düşünmüyorsun değil mi? ona baktığını görsün diye..
kesişmek denilen kavramla başım pek hoş değil beyler.. kusura bakmayın.. ufak ego tatminleri
dışında bir faydası olmadı yani bana..ha ben hatunu gözümle giber, boşaltırım, sonra da o benim
ayağıma gelip "ne olur beni ye" der diyorsanız, orasını bilemem.. -
812.
+2ama eğer bir kızla ciddi ya da gayriciddi anlamda bakışıyorsanız, onun devdıbını da getirmeniz
gerek.. yoksa onun için, günde en az 10-15 kez rastlaştığı sıradan hıyarlardan farkınız kalmaz.
neyse..
hoşlandığınız kadının nerede olduğunu belirleyin demiştik.. benim bu konudaki şansım,
etkileştiğim kızların hep yakın çevremde, girdiğim ya da girmek üzere olduğum ortamlarda
olmasıydı..
yani hiç öyle uzaktan uzağa bakarak, "aahh ulan ahh" demedim. gerçi..ah ulan ah dediğim de pek
olmadı ya neyse..
o yüzden, kusura bakmayın ben uzun menzilli çalışmalardan anlamam..en fazla orta menzil..ki
ona da yakınlaşmak gerekir,
yakın çalışmak şart..
ayşegül üzerinden örneklendirmek istiyorum,
ne demiştim en başta onu anlatırken "hoş bir kız, onunla tanışmam gerektiğini bana hissettiren bir
kız"
peki o neredeydi? arka sıramda..ben ne yaptım?
etkileşim için fırsat kolladım, bu, o sefer bir imza kağıdı sayesinde oldu.. başka sefer yere düşen
bir kalemin alınmasıyla ya da derste sorulmuş zor bir sorunun çözümü için ortak fikir yürütürken
de olabilirdi..
yakın mesafenizde bulunan ve tanışmak istediğiniz bir insanla milyon çeşit yolla tanışabilirsiniz..o
nedenle, yakına girmek şart -
813.
+2uzaktan, her üç erkeğin ikisinin yaptığı gibi, sadece onları kesen saplarız..ama yaklaştıkça
görüntülerimiz netleşiyor, bizi dikkate almaya başlıyorlar..
peki bizi fark eden insana biz ne yapmalıyız? (hele de bu kişi hoşlandığımız insan ise!)
çok basit beyler? çok ama çok basit.. ufak bir selam, onu fark ettiğinize, onun sizi fark ettiğini fark
ettiğinize dair, küçük bir işaret..ama son derece masum.. göz kırpma yavşaklığını ilk an için
sağlıklı bulmuyorum.
selam verin, deyince, kulağa basit geliyor, ama çok üzgünüm ki bunu şimdiki nesil, hiç biriniz
yapmıyorsunuz.. zira hepimiz king iz, hepiniz king siniz..
selam verirsek belki fiyakamız bozulur..biz niye veriyoruz ki? o versin...
evet.. şimdi anladınız..o kadar da basit değil. çünkü yapmıyoruz.. neredeyse unutmuşuz.. insanlarla
göz göze gelmenin, onlara gülümsemenin, onlara "günaydın!" demenin bile zor geldiği bir
zamanda yaşıyoruz.. gözlerimiz tv ekranına ve monitörlere bakmaya ve onların tepkisizliğine o
kadar alışmış ki, karşımızda canlı bir organizma görünce garipsiyoruz..
selam verin..
gülümseyin..
göz göze gelin..
gülümsemenin pek çok kapıyı açtığını düşünüyorum.. hayatım boyunca güler yüzlüydüm..(şu
karanlık üni 1 i saymazsak tabi..) ve bunun bana, normalde kazanamayacağım artıları
sağladığına inanıyorum. sadece karı-kız konuları olarak düşünmeyin.. hayatın her alanında, pozitif
olmak ve gülümsemek (ki benimki bir-iki sene öncesine kadar sadece rol icabı idi) size ekstra
şeyler katabilir-kazandırabilir.. derslerinizde, işinizde, ailenizle olan ilişkilerinizde.. -
814.
+3pozitif olun.. gülümseyin..gülümsemek hala bedava..
kendinizi kasmayın.. hele hoşlandığınız kıza karşı hiç kasmayın.. demesi kolay tabi, diyorsunuz,
haklısınız..ama inanın bana, dışardan çok kötü görünüyor..
bunun yerine ona düzgünce, adam gibi selam verin, gülümseyin.. eğer hıyar değilse o da
gülümser.. böylece siz de biraz gevşersiniz..
konuşun.. demin de dediğim gibi, "günaydın!" iyi bir seçim olabilir ya da sıradan bir "selam" bile
işinizi görecektir..bu kelimeleri o kadar uzun zamandır kullanmıyoruz ki, artık onların gücünü
unutmaya ve hatta küçümsemeye başladık.
şahsen ben, kız olsam * , yalnız olsam ve biraz göz aşinalığımın olduğu eli yüzü nispeten düzgün
bir çocuk, -sınıfımdan olabilir, minibüsümden olabilir, yakından bir yerlerden gelip benimle aynı
ortama girmesi yeterli- bana gülümseyerek selam verse, "günaydın" dese,
hoşuma gider.. hele bir de gün içinde bir şekilde pozitif muhabbet, belki de ufak bir tanışma,
isimlerin öğrenilmesi, çıkışta dilenen bir başka güzel dilek daha (iyi akşamlar-görüşürüz vb.) olsa..
bu durumda ne olur dersiniz? cevabı, bir şekilde sormuş bulunduğum kızların ağzından duymak
ister misiniz?
"yani, o gece yatağıma uzanınca öyle bir aklıma gelir illa ki..etkilenmiş olmam gerekmez, sonuçta
karşı cinsten yeni biriyle tanıştım..iyi de birine benziyor.."
evet..zor mu?
insanlar selam vermekten, onların gözlerinin içine bakmaktan, onlara gülümsemekten ve adam
gibi bir iki laf etmek o kadar zor mu beyler? -
815.
+2kadar zor olmamalı, değil mi?
o halde, şimdi lütfen yapın bu dediklerimi, tanışın onunla.. adını öğrenin, şayet hala
bilmiyorsanız.. güzel bir kaç şeyden bahsedin (derslerden bahsetmeyin amk), şehirleriniz
mesela.. konuşurken gülümseyin.. içten olsun.. ayrılırken de iletin iyi dileklerinizi.. bugün yeni bir
insan tanıdınız, o da sizi tanıdı..ve bu gece, az ya da çok, bir parça ya da tamamen.. aklının bir
yerinde ya da her yerinde, siz olacaksınız.. çünkü kural bu, olay da bu..aşık olan, seven,
sevebilen, hoşlanabilme özelliği olanlar sadece erkekler değil..ve bazı talihsiz örnekler dışında,
karşınızdaki kadınların da, doğru adama verilmek üzere saklanmış ya da çoktan bozdurulup
harcanmış bir kalbi var..
tek yapmanız gereken, biraz kendiniz olmak, insanlığınız hatırlamak ve karşınızda da bir insan
olduğunun farkına varmak. bana göre beklentisiz (görünen) bir şekilde verilen içten bir selamın,
masum (görünen) bir gülümsemenin ve sorulup yanıtlanacak bir kaç küçük sorudan fazlası
değildir bir insanla tanışmanın giriş aşaması için gerekenler.. eğer derseniz ki, "tsigalko, sen yetkili
bir abiye benziyorsun, gizli formülün nedir?" bundan fazlası değil.. sorun ise, bunu yapmaya
yapmaya unutur olmamız..hor görmeye başlamamızdır.
o kadar da imkansız değil.. çözülmesi imkansız bir fizik problemi değil..
onlar kadın,
bizler erkek..
biribirimiz için yaratıldık
ve temelde aynı şeyi istiyoruz -
816.
+2rammstein in de dediği gibi,
"you have a pussy,
ı have a dick,
so whats the problem?
lets do it quick!"
yani..bu örnek buraya pek olmadı sanırım ama olsun..siz beni anladınız..*
not: bir de lütfen şu kızın sap olduğundan emin olun dıbına koyim ya..gidip başka şehirde ilkokul-
lise aşkı olan karılara abayı yakıyorsunuz, sonra hayatımı şöyle gibti böyle gibti...
takip eden panpalara iyi geceler, bu gece sosyal mesaj vermekle geçti.. biraz doluyum bu
konularda çünkü etrafımda hemcinslerim bu yüzden acı çekmeye devam ediyor.. başınız
ağrıdıysa affola, faydası olacaksa ne mutlu bana,
hikayeye müsait olduğum tüm vakitlerde devam edeceğim, eskişehir bizi bekliyor.. *
iyi geceler panpalar,
bu gece saat 02.30 gibi başlıyorum, bu sefer sıkıntı olmaz diye düşünüyorum ;)
herkese tekrardan iyi geceler çok kalamazsam kusuruma bakmayın bu gece
..yandan asmalı, lacivert nike spor çantamı bir kaç çift çamaşır, yağmurluk, şarj aletleri, kişisel
temizlik eşyaları ve kalın kıyafetlerle doldurmuş, bir başka poşetin içine de su-bisküvi vb.
tıkıştırmıştım. yolculuklarda hazırlıklı olmayı severim, yanımda her daim yiyecek içecek, şeker
sakız filan bulunur. hayatı kontrol etme amaçlı bir başka saplantım daha işte..
tolgayla vedalaştık, "gezdiğin yerleri bana da anlatırsın artık" dedi,
"aga valla pek kültürel bir gezi olacağını düşünmüyorum da işte, barları kafeleri anlatırım anlat
dersen * "
"hehe hadi bakalım, dikkat et kendine"
"eyvallah kardeşim" -
817.
+3saat on civarı olmalı, gece yolculuklarını severim, ama sadece babamın arabasında ya da kamil
koç otobüsündeyken.. hiç tanımadığım ve şöförlüğünü bilmediğim bir yaşıtımın arabasındayken
değil..
içimdeki tek sıkıntı yolculuğun kazasız belasız geçip geçmeyeceği.. diğer şeyleri o kadar da
takmıyorum aslında..yok yeni insanmış, yeni ortammış..pek utangaç bir adam sayılmam, kendime
güvenim de sonsuz..ee o halde gittiğimde karşılaşacaklarım hakkında kaygılanmama gerek yok,
değil mi? gidebilsek (ve dönebilsek) yeter.
çocuklarla buluştuk, cihan denen elemanla da tanıştım orada, uzunca boylu, esmer, sıradan ve
pozitif görünüşlü bir tip, sizden bizden biri gibi yani.
ben önde gidebilirim dememe rağmen alper arkada kızlarla kalmam konusunda ısrar etti,
muhtemelen ceydanın işi..
arka koltuğun solunda, şöför mahallinin arkasında ben, yanımda-ortada ceyda ve en sağ köşede
de alper in suratsız sevgilisi ilayda.. yerlerimize yerleştik, araba çalıştı. tanıdık yollardan,
bilinmedik bir yöne doğru ilerlemeye başladık.
yolculuk yaklaşık 7 saat sürecekmiş, eskişehir merkeze gidiyoruz. sabaha karşı orada olacağız.
bordo fiat palio ile yola çıktıktan 5 dakika sonra ilayda kulaklıkları takıp kendi dünyasında
kaybolmayı seçti..biz arkada ceyda ile, önde de alper cihan ile çene çalmakta, arada birbirimizin
muhabbetlerine dahil oluyoruz filan.. ortam beklediğimden güzel, eleman da iyi kullanıyor, bir
rahatsızlık hissetmiyorum, sordum:
"dostum sen, ne zamandır araba kullanıyorsun, baya iyisin * ?"
"geçen yıl aldım ehliyeti ama epeydir kullanıyorum ya, 1 senedir resmi, bir kaç senedir gayriresmi
diyelim ;)" -
818.
+2iyi iyi.. gazetede "üniversitelileri aşırı hız soldurdu" minvalli 3. sayfa haberlerine çıkma korkum da
epey azalınca nihayet yaptığım kaçamağın keyfini çıkarmak için kendimi motive etmeye
başlamıştım,
arkadaşlarımla şehirler arası bir gezi yapıyorum lan? ne güzel işte, öğrenci şehrine gidiyoruz,
ortam güzel olacak, kafam dağılacak, gevşeyeceğim.. daha ne?
sabah biraz soğuk davranan ceyda, yanımda bıcır bıcır öterken ben de elimden geldiğince içten
görünmeye çalışarak sohbetine ortak olmaya çalışıyor, sık sık gülümsüyor, arada espirilerimle
onu da güldürüyorum.. böyle anların bazılarında neredeyse üzerime çıkarak fazlaca samimi
görüntü vermemize neden oluyor. cihan zaten bizi manita sanmıştır herhalde, alper de arada
ceyda koptukça arkaya bakıp çaprazdan benimle göz göze geliyor.. uyarır ya da kızar gibi bir hali
yok, daha çok "aga gözünü seveyim bak" der gibi, gülümsemesi ise "vay vay vay aq" ünlemiyle
paralel..
neşeli ve enerjik geçen ilk saatlerin ardından kızlar uyudular, alperin de epey pili azaldı,"gözlerimi
dinlendiriyim aga" diyor..ben hala ufak huzursuzlukları ve ceydanın vücudunun önemli bir kısmını
üzerimde taşıdığım için pek uyuyacak bir modda değilim, bu sefer cihanla muhabbete başladık,
nedir ne değildir, birbirimizin hakkında bir şeyler öğreniyoruz işte.. şehirde başka bir üniversitede
fen bilgisi öğretmenliği okuyor, futbol oynuyor, özel zevkleri olan biri: balık tutmak ve kayak
yapmak bunlardan bazıları..ben daha hayatımda elime olta almadım aq * bursaya gelmiş daha
önce, uludağda kaymış, heykeli ve altıparmağı öve öve bitiremedi, ama kendi şehir kadar güzel
olmadığını da ekledi..ah şu izmirliler *
muhabbeti kasmayan bir çocuk diyebilirim, başta da söylediğim gibi, pozitif bir kere.. -
819.
+3kütahya sınırından biraz sonra biraz mola verdik, kızları uyandırdık, alper gözlerini dinlendirmeyi
bıraktı, ben de biraz hareket edip kaskatı olan vücudumu gevşetmeye çalıştım, sağ tarafım felç
olmuş durumda. anladım ki şu "kızın erkeğin omzunda uyuması" fantezisi sadece filmlerde
romantik, gerçek hayatta ise kısmi felce neden oluyor, uzun süreli denemeyin.
"yolun yarısından fazlasını geldik sayılır"
"iyi ya, heralde sabah 6 gibi filan orda oluruz?"
"aynen"
"napıyorlar, beklemezler herhalde?"
"yok uyanık olur onlar, biliyorlar ne zaman geleceğimizi"
erkekler arası konuşmayı bitirip yeniden yola çıkmak için yerlerimize geçtik, ceyda;
"ayy uyumuşum yaa * rahatsız olmadın inşallah?" diyerek sevimlilik yapmaya çalıştı, ben de her
zamanki gibilesi centilmenliğimle,
"yok yok önemli değil * " diyerek kızın cesaretini tazeledim.
yolun geri kalanında kimse uyumadı, bu kez ben biraz dalmışım sanırım, gözlerimi açtığımda
ceyda ile koyun koyuna vaziyette hafifçe ışımaya başlamış bir havanın aydınlığında, sıklaşmaya
başlamış yerleşim birimlerinin içinde ilerliyorduk. uyandığımı gören alper,
"az kaldı abi ;)" dedi. eskişehire sınırını geçmişiz sanırım.
başımı doğrultup çıldır çıldır bana bakan ceyda ile de göz göze geldik, gülümsedi, "uyusaydın ya
az daha * " dedi -
820.
+2yeter bu bana gibisinden göz kırptım. daha şimdiden fazla mı yakınlaşmıştık dersiniz?
aynı evde geçirmemiz gereken en az bir gece daha var ve ben hala size bahsettiğim
seçeneklerden hangisinin gerçekleşmesinin hayırlı olacağını kestiremiyorum..
nihayet eve varmıştık,
iki sakin babacan görünüşlü tip karşıladı bizi, recep ve uğur. şansıma mı böyle oluyor yoksa
nihayet normal insanlarla karşılaşmaya başladım da ondan mıdır bilmem ama bu aralar kiminle
tanışsam bana son derece olumlu intiba bırakıyor.. belki de çok kötü geçirdiğim ve etrafımdaki
insan müsveddelerinin yüzünden iletişim yeteneğimi neredeyse kaybettiğim geçen yılın acısını
çıkarıyorumdur.
saç sakal birbirine karışmış, üzerlerinde eşofmanlar, yarı incin ve oldukça samimi görünen bir
salona doğru bizleri buyur eden bu tipler de bana son derece sıcak gelmişti işte. böyle olması
lazım abi, öğrenci evi, öğrenci hayatı.. tatlı bir incinlık, hafif bir mayhoşluk, biraz
vurdumduymazlık.. rahatlık, rahat olmak lazım.. kasmamak lazım..
peki niye şaşırmıştım ki böyle olmasına? ne bekliyordum ki? herhalde herkesi benim gibi kasıntı
sandığımdan olsa gerek, böyle soğuk, itici, aşırı düzenli bir ortam, kelimelerin dikkatle seçilmek
zorunda olduğu, gergin muhabbetler filan umuyordum..
vay aq ya..neredeydi bu insanlar geçen yıl?
ben kendi sınıfımda bile selam verecek yüz göremezken, daha adımı bile bilmeden bana
gülümseyim, "buyur baba geç" diyen bu neşeli tipler, neredeydiniz lan?
ben kendi karanlığımda boğulur ve etrafımdakilerin duvarlarının arasında kaybolurken, dünyada
böyle insanlar da olduğunu, dahası, dünyanın büyük kısmının böyle insanlardan oluştuğunu
unutmuştum resmen..
-
sözlüğün hafızasını verimli kullanalım
-
560 buraya gel lan
-
kadın popposu
-
avrupada kızlar merhaba deyince
-
uyudunuz mu huhuu azıcık hareket
-
olm hala 600 bin lira bu
-
hiç kadın vajinyası koklamadım
-
bu neslin yaşlılığı nasıl olacak acaba
-
tesim bibuk
-
köfteci yusufu unutturmak içinn
-
nurcan çalışır
-
elde kalan fıstıklar bitti galiba
-
püberteyle wow girlün aşkını onaylıyorum
-
memati silindi mi ya
-
kükreyen şu gökyüzünde
-
ferdinin çocukları mirası intikal ettirmiş
-
dubai çikolatası yiyceğime dübürden çikolata yedim
-
küfe harbiden sağlammış aga
-
beni marmarise gömün
-
kadın mancığı
-
gece gece kafa açma be
-
sanmıyorum ama sorayım yine de
-
birinci nesil karılar 50 yaşına gelmiş
-
bi tane aile vardı 2 çocuğu sma hastasıydı
-
almanyada hostelde kalınır mı
-
pübi emmi meme capsini kurtarabildin mi
-
osiloskop kullanmayı bilen var mı la
-
şimdi sözlük birkaç dakikalığına çökecek
-
sözlüğe 3 yıldır falan uğramıyoduö bile
-
efsane spor kulübü
- / 2