/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 626.
    +5
    şimdi zaman, tanışılmayanlarla tanışma, konuşulmayanlarla konuşma, konuşulmayanları
    konuşma zamanıydı... duvarlarımı yıkmış, acıların çocuğu, yalnız adam, gizemli çocuk
    modlarından sıyrılmıştım.
    gördüğünüz gibi kendi kendimi gaza getirmekte de son derece ustaydım *
    http://fizy.com/tr#s/1aiv72
    pazar günü öğlenden itibaren az çok muhabbetimin olduğu adamlar yurda akmaya başlamıştı, ilk
    haftayı asmayacağımı bilen tolga da benle aynı kararı almış ve "abi gerekirse ilk hafta gene
    gitmez, burada kendimiz takılırız" demişti. olabilir tabi, hazır kafalar rahatken şehri daha da iyi
    keşfetmeye vaktimiz olabilirdi.
    tolga geldi, sıcak bir selamlaşma, sonra da içimden zaten "der" diye geçirdiğim sözleri söyledi,
    "hacı senin boyun mu uzadı? yoksa saçlardan mı? * "
    "attık galiba bir kaç santim, o kadar farkediliyor mu lan? * "
    "kanka valla, bilmiyorum belki de saçlardan dolayı öyle gözüküyor gibi olabilir ama senin tipin
    baya değişmiş lan, yanmışın filan * "
    "olm ne değişmesi aq, adamı hasta etmesene... kötü mü olmuş lan yoksa?"
    "yok lan ne kötü olcak, adam olmuşun işte * "
    allah allah..o kadar değiştim mi lan?
    bir düşünelim, geçen sene başı, saçlarım tenten modeli, genelde sakalsız geziyorum, beyaz
    tenliyim, vücudum biraz daha küçük hacimli, yüzüm daha çocuksu,
    şimdi ise, yaz boyu oradan oraya gezip durmam ve öğlen güneşi dahil günün her vaktinde uv
    ışınlarıyla muhatap olmaktan ötürü neredeyse kahverengileşmiş bir ten, (özellikle yüzüm çok
    ···
  2. 627.
    +1
    yanmış, zaten yüzüm çabuk yanar benim genelde, ilk günden kızılderili olurum tatil yerlerinde
    filan) saçlar desen almış yürümüş, enseler filan, eskisiyle alakası yok, e makul miktarda kirli sakal
    var, vücutta belli bir gelişme var,
    özet geçmek gerekirse, charmender---> charmeleon
    yani, aslında evet, değişmişim aq.
    dedim, "sen de büyümüşsün aga, göbek mi yaptın bakiyim?"
    "yürü git lan * "
    o gece güzel muhabbet oldu, biz önce tolgayla ikimiz vardık, sonra az çok tanıdığımız iki çocuk
    daha geldi, aşağı çağırdılar, kumarhaneye indik,
    oranın yeni sahipleriyle tanıştık, raconu anlattık
    "beyler bakın, bu oda yurtta bu amaçla kullanılır yani baştan bilginiz olsun, rahatsız olacak olan
    varsa şimdiden başka oda aramaya başlasın ;)"
    güldük ettik, yeni çocuklar, biz nispeten kıdemliler ve arada sırada kafalarını kapıdan uzatıp
    "nabıyonuz lan gibikler?" diye selam atan, gelip oyunlara muhabbete katılan eski kaşarlar, güzel
    bir birliktelik oluşturacak gibiydik.
    küçük ve samimi yurdumuz bu sene geçen senekinden daha eğlenceli bile olabilirdi ki o eğlence
    de artık ne olurdu bilmem, geçen sene bi karı getirmediğimiz kalmıştı *
    ···
  3. 628.
    +3
    kahkahalı hırlı gürlü gecenin ardından,
    bir kez daha odamızın karanlığına, sessizliğine çekilince, tolgayla bir kez daha baş başa kalma
    şansı elde ettik, bunu da şu "güzel oluyor" dediğim karanlıkta muhabbet, birbirimize yazlarımızı
    anlatma ve bizi bu sene nelerin beklediğine dair tahminlerde bulunarak kullandık, öyle konuşa
    dururken yavaş yavaş pillerimiz bitmiş ve uyuyuvermişiz..
    üniversitedeki 2. yılımın ilk gününe sadece saatler var..
    http://fizy.com/tr#s/1agynw
    yurt servisine kafalar hala tam ayılmamış ve şikayet halinde, 20 erkek doluşup yola çıktık,
    herkesin üzerinde bir mahmurluk var, sonra tabi bir de sıcak var aq..iyice mayışıyoruz. yine de o
    tanıdık muhabbet vızıldaması içeriye hakim.
    okula vardık,
    dostlar birbirine iyi dersler diledi, günün son şakalarını yaptı ve nihayetinde yön gösteren oklar,
    her birimizi kendi binalarına doğru ayırdı.
    bizim binanın önüne geldiğimde dışarda, içimi en az güneş kadar ısıtan ve neredeyse elle tutulur
    yoğunlukta bir heyecana sahip olan, yeni-eski karışık insan toplulukları, çardakların etrafında
    toplaşmışlar 10-15 dakika sonra başlayacak olan dönemin ilk dersi öncesi güle konuşa
    birbirlerine, birbirlerinden bahsediyorlar.
    ben öyle huzur dolu duygularla bakınırken, çardağın birinde bizim necatiyi,nilayı ve onun tayfasını
    (bir zamanlar muhabbetimin olduğu kızları) gördüm. geçen sene olsa bu benim için bir şey ifade
    etmezdi zira aramızda görünmez duvarlar vardı.
    ama bu yıl hayatla ve insanlarla barışmaya kararlıydım. o tarafa biraz fazla bakınca necati
    baktığımı gördü,
    "vay abi naber ya?" deyip bir iki adım attı. şimdi durum böyle olunca, bana da gün doğmuş gibi
    oldu, aferin neco, gider onunla sarılır tokalaşır, kızlara da selam verir, iyi bir başlangıç yapardım.
    ···
  4. 629.
    +4
    ha,onların seldıbına, ya da arkadaşlığına ihtiyacım olduğundan değil ama ne dedik "barışıyoruz-
    uzlaşıyoruz". artık hiç kimse, ama hiç kimse benim aklımı negatif şekilde meşgul etmemeli,
    düşmanım olmamalı, bu şeylerle uğraşmamalı, kafayı bunlara yormamalıyım zira ne güzel bir yol
    tutturmuşum işte, su artık bulanmamalıydı.
    gitti necatiyle selamlaştık, sonra kızlara doğru döndüm naber iyidir filan gibisinden selamlıyorum,
    "çok hoş olmuş saç-sakal" ,"epey yanmışız?" gibi klagib ve beklediğim iltifatlar geldi, aynı şekilde
    kibarca karşılık verdim ortaya karışık, hepimiz arkadaşız yani, demi? o ara nilay karşımda
    dikiliyor, ona döndüm, bir iki adım atıp bana yaklaştı ve tek bir kelime etmeden aniden sarıldı.
    ?!
    epey şaşırmış olmakla beraber ben de sarılmasına karşılık verip "naber?" dedim garipseyen-
    gülümser bir ses tonuyla. cevap vermedi, bırakmadı da, kafamı masadaki kızlara doğru çevirip
    baktım, "noluyo la?" gibisinden, bunlar da anlayışlı bir şekilde gülümsüyorlar,
    heralde 10-15 saniye öyle sarılı kaldık, yalnız harbiden inanılmaz içten, beni son derece şaşırtan
    bir karşılamaydı bu, belli, bir durumlar vardı, bakalım ağızlardan ne baklalar çıkacaktı.
    nihayet nilay beni bırakma lütfunu gösterince onu da görme fırsatı bulabildim, zira az önce pek
    dikkat etmiştim.
    nilay bugün baya güzel beyler,
    aslında kızların çoğu bugün +2 puan filan durumundalar, hepsi full makyaj, üstlerinde belli ki
    yazın aldıkları ve "bunu da ilk gün giyerim" deyip hiç dokunmadıkları cicileri,
    ···
  5. 630.
    +3
    hey allahım ya..bak ben de bu olayım hiç bir zaman anlamamışımdır, tamam hani böyle davete,
    kokteyle, toplantıya giderken filan yaparsın belki de,
    şu okulun ilk günü süslenmenin mantığı nedir arkadaş? lisede de böyleydi bu durum, ilk gün
    özellikle kızlar, saçlar filan bir ayrı modda, okul sınırlarını zorlayan bir makyaj ve sene içinde
    görmeye alışkın olmadığınız bir bakımlılıkla gelirlerdi.
    ne bileyim, herhalde ilk defa görecekleri insanlara iyi bir "ilk intiba" filan mı bırakmak istiyorlar
    nedir..
    ama bence saçma bir hareket aq, ya da ben zaten her daim giyimime dikkat ettiğimden ötürü
    bana saçma geliyor da olabilir. arkadaşım bunun ilk günü, son günü olmaz yani, ya hep özen
    gösterirsin, ya da hiç gösterme. hep menfaat hem hesapçılık işte aq..
    neyse, nilay diyorduk evet,
    bugün epey güzel, hatta o güne asla cinsel anlamda bir gözle bakmadığım, kanka-bro ayağına
    takıldığım kız, bildiğin hoşuma gitti yani (sarılmanın da biraz etkisi olabilir).
    ama yanlış anlaşılmasın, sadece o anlık "alıcı gözüyle" baktım o kadar. yoksa herhangi bir yeni
    oluşum olmadı içimde, o kadar da değil amk.
    "iyi" dedi.. gülümsedi, utangaç ve pişman bir şekilde. "senle konuşmamız lazım, ne zaman
    istersen" dedi.
    iyice garipleşen durum karşısında sakinliğimi korumaya ve bozuntuya vermemeye çalışarak, yarı
    ciddi-yarı gır gır modunda,
    "hımm, ne konuşucaz acaba? merak ettim valla" gibisinden "hanimiş hanimiş" der gibi konuştum.
    "bu gün konuşuruz ya, hocalardan bazıları gelmez muhtemelen"
    ···
  6. 631.
    +5
    "ama öyle ayak üstü, okulda konuşulacak bir şey değil"
    "eii ne yapalım o zaman?"
    "çıkışta bir yerlere gidemez miyiz?" iyice sıkılganlaşmıştı.
    "tamam ya, bakarız ;)" dedim yine bozmadan. allah allah..ne diyecek lan bu kız bana harbiden
    merak etmiştim ha..
    "ebruyu göreyim ben" deyip yanlarından ayrılma bahanesi yaratmış, kantine doğru ilerlerken
    içimden "lan heralde o tarz bir şey değil söyleyeceği, benim ebruyla çıktığımı biliyor yani" diye
    düşündüm, ama yine de içime bir kurt düştü.. sizce de tuhaf değil mi beyler?
    ebruyla mesajlaşıyoruz, "nerdesin, geldin mi?" diye. kantindeymiş,
    kantine girdim, biraz bakındıktan sonra fark ettim, masanın birinde tek başına oturuyor.
    gülümseyerek yanına gittim, yaklaştıkça gülümsemem elimde olmadan daha da artmış olabilir
    çünkü ebru da bu "ilk gün özeni" klişesinden epey nasibini almış, içimden diyorum "oha lan ben
    birazdan bu hatuna mı sarılıp öpücem? fiyuu.."
    o da görünce gülümseyerek kalktı, sıcak bir sarılma, fakat biraz resmi bir öpüşme (yanaklardan-
    bizim için yanaktan öpüşmek, başka iki insanın sadece gözleriyle selamlaşması derecesinde
    sayılırdı) ama yani, dolu kantinin ortasında sevişecek halimiz yok, doğru.
    oturdum yanına, elimi omzuna attım, kendime yaklaştırdım, ama öyle hoyrat değil, her zamanki,
    bana özgü yumuşaklığımla (biraz tehlikeli bir kelime oldu farkındayım, ama siz beni anladınız ;) ).
    ···
  7. 632.
    +3
    gülerek yüzüne baktım, içimden geçeni gayet net söyledim "ee naber? çok güzelleşmişsin yazın"
    lan sanki 3 aydır birbirini görmeyen biz değiliz,
    konuşma tavrım, sanki en son dün görüşmüşüz gibi, yani kaldığı yerden devam. hani araya yaz
    hiç girmemiş sanki. e o da bana uydu bu sefer, zaten dünden razı,
    "teşekkür ederim bitanem * sen de çok hoş olmuşsun"
    "harbi mi?"
    "hı hı, tanıyamadım valla ilk görünce * "
    "hımm, ya artık beni beğenmezsen?"
    yanağımı önce mıncıklayıp sonra da bir sesli öpücük daha kondurarak cevapladı bu yalandan
    sorulmuş sorumu.
    sonraki bir kaç dakikamız da hasret gidermekle geçti, yüzeysel olarak geçen yazdan biraz
    bahsettik. ardından, her ne kadar hocanın gelmeme ihtimali yüksek olsa da ders için sınıfa çıktık.
    el ele kol kola, benim klagib sıraya oturduk.
    beyler bu kızı gerçekten seviyorum, bakın aşık değilim..ama yanımda olması, beni katıksızca
    sevdiğini biliyor olmam, fiziksel özelliklerinin yanı sıra, onu tanıdıkça görmeye başladığım manevi
    yönü, konuşabildiğimiz muhabbet çeşidinin, ortak noktaların çokluğu filan.. şimdi böyle yazınca
    aklıma şu sözü getirdi, paylaşayım;
    "boş versene biz aşık olmayalım birbirimize.
    konserlere gidelim. maça gidip küfür edelim. uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim.
    gecede yıldızlara bakabiliriz. bigibletle gezerken yağmur yağsın, sırıl sıklam olalım. benimle kek
    yap. balık tutalım, sonra tekrar denize atalım. boşver aşık olmayalım biz. aşk korkutucu. beraber
    eğlenelim en iyisi, ama hep benimle uyu... "
    ···
  8. 633.
    +3
    sanırım ebruya karşı hissettiğim hisler de bu paralelde, hayatımın kadını olmadığını, ve eğer öyle
    bir şey varsa, bir gün ona rastlarsam, ikinci kez düşünmeden onu bırakabileceğimi başından beri
    bildiğim halde,
    ve en başında, aslında bana olan ilgisinden neredeyse rahatsız olup hazetmediğim halde,
    ne olmuştu olmuştu da, sonunda beni kucağına düşürmeyi başarmıştı. şikayetçi miyim? değilim
    ama bunda klagib erkek mantığının bir tesiri yok, ebruyu cinsel bir obje olarak görmüyordum ya
    da "kız işte aq, gibicen atıcan" tarzı yüzeysel bir düşünceden ötürü takılmıyordum onunla.
    arkadaşlar çok tuhaf yani gerçekten.. anlam veremediğim, adını koyamadığım bir duygu işte.
    muhtemelen benim gibi deli az olduğundan, bu tarz duyguları da yaşayan pek olmamış ve
    insanlar da buna bir isim koymaya ya da tanımlamaya gerek duymamışlar.. *
    hocayı beklerken, omzuma yasladığı başını okşayıp saçlarıyla oyalanırken bu sabah ki durumdan
    bahsetme isteği geldi,
    "canım, nilayla da görüştük bugün, biliyorsun son zamanlarda aramız iyi değildi onunla, neyse,
    benle önemli bir şey konuşacakmış, dışarıya davet etti"
    ···
  9. 634.
    +3
    "hıı..ee sen ne dedin?"
    "net bir şey demedim ya..ama merak ettim ne diyebilir ki? hani şu ilk etapta insanın aklına gelen
    şeylerden olamaz diye düşünüyorum da, yine de tuhaf bir durum var"
    "konuşun aşkım o zaman, ben de merak ettim şimdi sen böyle söyleyince"
    bir anlık şaşkınlık yaşadım çünkü konuşmasında, bana karşı ilk defa kullandığı bir kelime
    mevcuttu, gülerek sordum,
    "ne dedin demin sen?"
    "ne dedim? konuşun dedim işte?"
    "hayır ondan önce"
    "ben de merak ettim dedim? noldu ya * "
    "yok yok en başta, bişey dedin sen bana * "
    "haa.. aşkım.. aşkımm, aşkım dedim? demiyim mi?"
    "de..sık sık de hatta bundan sonra * " kaşla göz arasında dudaklarına kısa bir öpücük
    yerleştirdim.
    "aşkım * , o zaman ben bugün çıkışta onla konuşayım, gece de beraber çıkarız?"
    "bana uyar aşkım * yazın ne maceralar yaşadın bakalım "rahat" hayatında, merak ediyorum ;)"
    ufaktan laf çarptırmıştı tabi, evet o konuda bir özür borçluyum..o kadar da rahat bırakmasın artık
    beni,
    hatta biraz sıksın *
    @2406 panpa şimdi ona ben nasıl karar vereyim ki? * ondan güzel mi, bundan güzel mi? ona
    okuyan karar verir, ne diyim yani? ne diyim yani simay? ne yapiyim yani? hea? *
    ···
  10. 635.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  11. 636.
    +2
    pampa bağımlılık yaptı seri at la gececiyiz okul olsada :D patarez
    ···
    1. 1.
      +1
      panpa hepsini okudunmu
      ···
  12. 637.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  13. 638.
    +3

    GÜNAYDIN BEYLER AKŞAM YAKLAŞIK 50 60 PART ATARiM

    ···
  14. 639.
    +2
    bu arada gecenin son partını giriyorum panpalar, yarın iş var, zaten anca ayıldık, fazla
    kastırmayayım kendimi, gibecüler zaten..
    http://fizy.com/tr#s/1dl8ed
    ebrudan da onayı alınca, gidip nilaya çıkışta konuşabileceğimi söyledim, gözleri parladı,
    "iyi olur ya, yazın zor sabrettim zaten * "
    haydaa..ne diyon kızın sen?
    bozuntuya vermedim, hatta içten içe, malum mevzular olmadığına da emin, bilhassa öyle
    düşüneyim, aklım bulansın diye böyle imalar yapıyor, maksat gıcıklık olsun.
    öğleyi biraz geçe, yeni hocamız yeterince geyik yaptığını ve bizlerle tanıştığını düşünmüş olmalı
    ki bizleri bu seferlik azat etti.
    ha bir de biraz sınıftan bahsedeyim ayak üstü,
    ozan-ayşen çıkmaya devam ediyorlar, ama artık onlara duyduğum tek duygu acıma ve tiksinti çok
    da umrumda değil gibiler,
    yavşak serhat ve kankaları hala sınıfı ele geçirmenin peşindeler anlaşılan, amk necatisi de onlarla
    beraber,(toplam dört kişiler) ah be birader, bence sen kendine yazık ediyorsun orda..
    yüzünü bile doğru düzgün görmediğim, dışarda görsem bizim sınıftan olduğunu neredeyse
    anlamayacak olduğum kızlarla filan selamlaştım,
    güler yüzlüyüm, mavi boncuk dağıtıyorum herkese, daha düne (geçen senenin sonuna) kadar
    beni hoyrat, soğuk, tuhaf bulanlar artık normal bir insan olduğumu görebilecekler diye
    umuyorum..normal bir insanın kaldıramayacağı şeyleri yaşayan ve neredeyse altında ezilmek
    üzere olan normal bir insan..
    ···
  15. 640.
    +2
    pokemonlar biraz daha oturaklılar bu sene, elbette yine de bana katacakları bir renk yok
    hiçbirinin, onlar da zaten kendi dünyalarında mutlular..
    ceren kaltağıyla da selamlaştık..
    abi demek ki her şey ruh haliyle filan alakalı yani, ne diyim, ben geçen sene neredeyse
    yalnızlıktan geberir, kendimi kapkara bir koyuluğa hapsederken, pgibolojim sıçıkken, herkes sanki
    bana düşmanmış gibi geliyordu,
    oysa şimdi, sanki herkes bana gülümsüyor gibi,
    çünkü ben gülümsüyorum.. değil mi?
    olay yine benden bitiyor.. kendimi, bütün arabaların neden üzerine geldiğini sorgulayıp üzen
    biriyken, aslında ters yola girenin kendim olduğunu fark etmiş bir şöför gibi hissediyordum..şu
    aralar otobanda hız yapmakla meşgul bir şöför.
    .
    .
    ebruyu minibüsüne bindirmeye zütürdüm, o ara nilay da yanımda tabi, bunlar adettendir diye
    öylesine bir selamlaştılar, ama araları soğuk, farkındayım.
    bense bu savaşın tamamen dışında, sadece, o yolu boylu boyunca iki güzel kızla yürüyor
    olmanın keyfini çıkardım, dışardan bakanlar, bilhassa yeni gelen toy bebeler filan varsa kim bilir
    neler düşündüler *
    vay aq lan sapık mıyım neyim, dikkat ettiğim şeylere bak *
    ebruyu, nilayın yanında bilerek vedalaşmayı abartarak, yolcu ettim (abartmadan kastımı
    anladınız).
    sonra da gözlerime gayet pişkin ve ukala bir bakış yerleştirip (yani en azından öyle yapmaya
    çalıştım diyelim) tepkisini ölçme amaçlı nilaya dönüp dik dik baktım,
    "eee nilay hanım, bayram değil, seyran değil ama bakalım dilinizin altında ne baklalar var? * "
    sıkılgan hali artmış ama benim az önceki ateşli şovumdan pek etkilenmemiş görünerek,
    "anlatıcam ya..anlatmalıyım.. bilmen lazım bunları" ded
    ···
  16. 641.
    +3
    amk meraktan gebericem, ama cool uz ya, çaktırmıyorum hesapta..
    benim her zaman takıldığım kafeye (bizim mekan ;) ) gitmeyi önerdim, onun için de tanıdık bir
    yerdi, "farketmez" dedi.
    yola koyulduk, bakalım bu akşam duyacaklarım, yepyeni bir sayfa açmayı başardığım hayatımı
    nasıl etkileyecekti?
    takip eden panpalara iyi geceler, yarın gece görüşmek üzere *
    iyi geceler panpalar, en geç 1 saate başlarız, vaktim var gibi bu gece.
    @2424 iyi benzetme panpa hatta daha şeytanın tırnağını gördünüz diyebilirim, yüzleşene kadar
    bekleyin.
    ama tabi bunlar hep geride kaldı lan, iyi adamım ben artık, seviyorum kendimi :p
    @2434 seninle her şeye varım ben panpa ;)
    iyi geceler tekrar, başlayalım panpalar
    http://fizy.com/tr#s/1dln5b
    bizim mekana doğru ilerlerken aklıma geldi, biliyorsunuz artık basket dışında da sporlar
    yapıyordum ve şehirdeki kick taks salonlarını biraz araştırmıştım, hazır çarşının bu tarafındayken
    gidip aklıma yatanlardan bir tanesiyle konuşabilirdim,
    "nilay, bu arada benim bir işim var, önce onu halletsek olur mu?"
    "olur ya farketmez, ne işi?"
    "spora yazılıcam boş otura otura göbek yapmıştım geçen sene, yazın zorla forma girdim, bir daha
    aynı hatayı yapmak istemiyorum"
    "hıı, ne sporu bu fitness, body filan mı?"
    "yok, gidince görürsün * "
    bu allah allah der gibi kafa salladı, bizim mekanın biraz daha aşağısında kalan lisenin karşında
    olduğunu bildiğim salona doğru yöneldim, neyse girdik içeri, salonda sadece kick taks değil,
    tekvando ve body hizmeti de var, bayan erkek karışık bir yer, güzel naif bir mekan yani, tek
    sıkıntısı kick taks antrenmanlarının akşam vakti ve saatli olması..en nefret ettiğim şeydir böyle
    ···
  17. 642.
    +3
    kendimi plana programa bağlamak ama işte body gibi değil, gidip istediğin zaman çalışamıyorsun
    zira sana orada öğreten ve gözeten birinin olması lazım söz konusu bu tarz sporlar olduğunda.
    bankonun arkasındaki adamla selamlaştık, tokalaştık, oturduk filan, nilay o ara mekanı
    gözlemliyor, çalışma yerleri iç tarafta, burası sadece giriş kısmı ama nispeten içersi de
    görülebiiyor, bizimkinin gözü oralarda, kaslı erkek mi kesmeye çalışıyor ne * neyse bunu sonra
    kullanırım ben ;)
    adama dedim böyle böyle, yazılmayı düşünüyorum, konuştuk şartları filan, kafama yattı* *,
    aslında bakmak istediğim bir iki yer daha vardı ama öyle iyi elektrik alınca gerek yok dedim aq
    fuzuli dolanmaya..
    tabi konuşmalar neticesinde nilay kick-taks a yazıldığımı öğrendi, nasıl bakıyor, böyle
    "inanamıyorum?" tarzı şaşkın bakışlarla, hatta bir iki şaşırma ünlemi de koyverdi.
    form filan doldurdum, o ara kibar ve kurt muhattabım, nilaya yöneldi,
    "siz de düşünmez misiniz, fitness vesaire? (bizim ki şaşkın şaşkın bakınca) yanlış anlamayın yani
    fazlanız var anlamında demiyorum ama spor sadece kilolarından kurtulmaya çalışanlar için
    değildir, tam tersi hatta, sağlıklı yaşamak isteyen herkes için"
    bizim ki gülerek "yok ya böyle iyiyim ben" dedi, o ara yine işte komiklikler şakalar, ben de formu
    doldurup bitirdim, ilk önce test antrenmanına filan gelecek mişim, o ara vegibalık filan da
    getiricem, paranın da yarısını peşin veriyoruz, o zaman gelince verirsin dedi, perşembe gününe
    ayarladık test antrenmanını.
    salondan çıktık, nilay koluma yapıştı, sarsıyor, yarı şaka yarı ciddi, epey şaşırmış bir halde,
    gülecek gibi,
    ···
  18. 643.
    +2
    "oğluumm ne kick taksu la?? ohaa senden hiç beklemezdim?"
    niye lan?
    "neden be, nesi var spor işte"
    "ya biliyoruz öyle vurmalı kırmalı, adamların ağzı burnu kanıyordu, horoz gibi tepeleşiyorlar??"
    "ya kızım biz birbirimize girmicez her halde, antrenman yapıcaz sadece, arada da belki ufak ufak
    korumalıklarla ısınma maçları filan yani.. abarma"
    "valla bilmiyorum ben, çok şaşırdım sadece, sen-kick taks?"
    "nilay!..biraz daha konuşursan şehirdeki ilk antrenmanımı senin üzerinde yaparım ona göre * "
    "şehirdeki derken? yani yazın da gittin ha? vay vay adam kick takscu yaa * "
    "tamam kes kes * , hadi gidiyoruz, iyice meraklandım zaten * "
    mekana vardık, oturduk içeceklerimizi söyledik, benim elemanla bi tokalaştık, yarı kucaklaştık, hal
    hatır sorma-ufak ayak üstü bir sohbet..
    nihayetinde masaya yerleşip içecekler de geldikten sonra "ee?" der gibi nilaya baktım,
    bunun biraz önceki neşeli havası kaybolmuştu.
    "nilay, şekerim, bir şey konuşucaz demiştik?"

    "hımm evet..ama nerden başlasam bilemiyorum ki..zaten anlatıp anlatmamakta da tam emin
    değilim ya.."
    "nilayy!"
    "tamam tamam, anlatıcam * ama işte, nasıl girsem bilemiyorum"
    "sen bir yerden dene gerisi gelir, ya da ben sora sora açayım konuyu, kim hakkında öncelikle onu
    bir söyle bakalım?"
    "ee..senin hakkında tabi.. doğal olarak * ..sonra.. mine, serhat..ben... bir iki yabancı.. böyle yani.."
    allah allah.. mine, serhat, ben filan deyince iyice kıllandım,
    bu üç ismin, hele ki baş rolünde benim olduğum bir hikayede aynı anda ne işi vardı? * *
    http://fizy.com/tr#s/20jrpm
    ···
  19. 644.
    +2
    "ee peki, bizi aynı olayın içine bağlayan şey ne?"
    "ya aslında.. epey eskiye dayanıyor..bir de uzun bir süreç..şu sizin, basketbol maçlarıyla
    başlıyor.. hatta sanırım daha öncesi de var, serhatla senin aran kötü sanırım o aralar? değil mi?"
    "evet de, ben pek gibl.. sallamıyorum, maçtan dolayı da kırgınlığı bir kenarıya bırakmıştık zaten"
    "hımm işte anlaşılan o bırakmamış.."
    "ne demek istiyorsun, nasıl yani?"
    "bak tsigalko, şimdi ben sana olayları anlatıcam ama çok fazla bölme zaten zor çıkarıyorum
    kelimeleri boğazımdan, bir de lütfen sakin kal tamam mı?"
    bu, özellikle son dediği, yüzlerce odalı koca bir malikanede aslında hiç dikkatinizi çekmeyecek bir
    odanın kapısına "asla girmeyin" yazmak gibi bir şeydi..ve o odaya da genelde girilirdi.."sakin kal"
    deniyorsa, muhakkak kızılırdı... haydi sonumuz hayrolsun inşalah..
    "tamam, devam et sen dinliyorum"
    "şimdi siz, serhatla kavgalısınız ya..işte, sanırım son maçtan sonra sen gene bunları bırakıp
    gitmişsin..ee..iki tane yabancı kızla işte.. serhat sizi takip etmiş.."
    kaşlarım havada..
    "sonra... sonra işte sen, bir ara kızlardan birinin omzuna elini atmışsın.."
    "sen nerden biliy.."
    "dur, bölme işte.. işte sen.. neyse, kızlardan birine sarılmış gibisin böyle..ben biliyorum çünkü,
    serhat telefonuyla sizin öğle resminizi çekmiş.."
    yüzümün şeklini çok merak ediyorum beyler..
    "sonra.. işte bu, mineye gidemez tabi de, ona zütü yemezdi yani.. bana geldi.. gösterdi filan
    resmi.. dedi "bak işte senin kanka dediğin, arkadaşını ayarladığın adam böyle, her gün başka
    biriyle" bilmem ne diye konuştu.. yani inanmazdım ama.. fotoğraf filan..ben yine de o kadar
    sallamadım o ara, bir ara aramız soğumuştu hani,siz mineyle ayrılmadan da önce, o zamana
    denk geliyor bu.."
    ···
  20. 645.
    +2
    "mineye sen söyledin o zaman öyle mi?" dedim donmuş halde.. hala duyduklarımı sindirmeye
    çalışıyorum.. oğlum serhat..dur sen..
    "... şey.. evet..ama, yani ne yapabilirdim ki? sonuçta o da benim yakın arkadaşım ve, bilmesi
    gerekiyor diye düşündüm.. sonra da senle konuşurdu, belki de yanlış bir anlaşılma olduğunu
    görürdük, ben de öyle dedim zaten, tsigalkoyla sakin sakin konuşun yani, çocuk seni seviyor, bir
    yanlışlık vardır dedim"
    "hee, çok sakin konuştu aq..saol"
    "ya neyse işte..o ara siz olayı aranızda halledince, ben de serhatın gazına gelmedim yani,
    sonuçta seni daha iyi tanıyorum zaten.. geçti gitti diye düşündüm..ama, sen ondan öyle sebepsiz
    yere ayrılınca... film koptu bu sefer..ben sana çok kızdım başta.. sonra tabi, serhat yine devreye
    girdi, gene beni pohpohladı..
    buna rağmen ben yine de seninle muhabbeti kesmeyecektim, en azından ayrılığınızın üzerine
    gidecekti yani..ama ben ne zaman senin yanına gelmeye yeltensem, bana attığı o bakış var ki..ya
    tsigalko.. bilemezsin..inanılmaz bir pgibolojik baskı... hani, ne bileyim ben de kendimi kötü
    hissettim o öyle imalar yapınca.."
    evet, anlayabiliyordum.. kıza resmen "aha gene pekekentin yanına mı gideceksin? git git de seni
    de gibsin" bakışı ve imaları atıyordu serhat efendi..
    ···