-
476.
+2"valla en son senin söylediklerinin ninni gibi geldiği, uyumak üzere olduğum bir an var
kafamda.. ondan sonrası karanlık.." deyip gülümsedim..
"aynen... ben de dalmışım o ara.. sonrada işte.. sabah..uyandık yani.." deyip yine sıkıntılı bir
şekilde dudak büktü..
yine rahatlatıcı etki yaratmam gerekiyordu... lan kendimi okaliptus pastilleri gibi hissediyorum..ha
bire rahatlat aq..devamlı rahatlat..sen ne olacan?
"sorun değil ya.." dedim.."yani, sence de?" deyip sorar bir şekilde baktım yüzüne,
nihayet artık yeterli zemini bulmuş olmalı..
"ya kusura bakma cidden..o şekilde..ne bileyim.. kötü kız gibi hissediyorum kendimi... "
"ohoo yok artık" deyip yalandan bir kahkaha attım.."cidden, bence bir sorun yok. sence de
olmasın yani"
"anladım.. sağol..ya ne bileyim, öyle, yakın arkadaşının şeyiyle filan.. öff..neyse ya.." deyip yüzünü
yanaklarının arasına aldı.. pikacu gibi bakmaya başladı..
ben yine gülerek,
"bak gerçekten öyle bir şey düşünmeye gerek yok.. olur böyle şeyler (nah olur)... ben, teşekkür
ederim aksine, derdime ortak oldu.."
"aynen..ben de" deyip güldü,
"bira dahakine o kadar içmeyiz" deyip göz kırptım..o da zoraki gülümsedi..
bir daha ki olmayacağını ikimiz de iyi biliyorduk..
kahvaltıdan sonra beni geçirirken sarıldık..ben yine iyi dileklerimi tekrarladım..o da hala bir takım
vicdan azaplarının etkisi altında, yarı özür, yarı teşekkür şeklinde bir şeyler geveledi..
beş dakika sonra kordonun yalancı güneşi altında yurduma doğru yürüyordum.. yolum epey
uzundu.. kendi kendime düşünecek ve yorumlayacak epey zamanım var demekti bu..
bilmediğim bir evde, ne derece tanıdığımı bilmediğim bir insanla bir başka gece daha..bu iki
olmuştu aq..
lan anam babam okuyayım diye yoluyor, duysalar giberler... hani sanki kız çocuğumusun aq?
diyeceksiniz de, ne olursan ol kardeşim.. üniversitede ilk yılın, anan seni daha yurda teslim -
477.
+1etmeye zütürürken bile ağlamış etmiş.. ananen hala tatil dönüşü gözü yaşlı uğurluyor.. baba
desen, çaktırmadan devamlı asayiş kontrolünde..
ben onların biricik oğluyum... elbebek gülbebek yetiştirdikleri çocukları... ve şimdi onca yıl sonra,
evden uzakta oluşumun her saniyesi onlara ayrı koyuyor olmalı.. kolay mı? sen büyüt, yetiştir..e
işte artık kuş yuvadan uçuyordu bile yavaş yavaş..bir süre sonra da kendi yuvasını kurmak için
tamamen ayrılıp gidecekti işte..bu daha başlangıçtı... dayanılması gereken ayrılıkların başlangıcı..
elifle olan gecemizi düşündüm.. allahı var, beklediğimin 10 misli iyi geçmişti.. içimi döktüğüm ve
özellikle de beni anlayabilecek biriyle konuştuğum için mutluydum. eminim ki knouştuklarımızın
gerekli kısımları mine ye de sirayet edecekti.. belki o da daha az üzülmeye başlayacaktı böylece...
gece yaşanan karambolünde (artık her ne idiyse) sonunun kötü (en azından elif için) bitmemiş
olması da iyi bir şeydi..
ha diyeceksiniz, "yok şöyle gibseydin ya, böyle kaksaydın ya" diye.. beyler kusura bakmayın ama
onu orada yapabilecek ciğerde adam çok çok azdır... aslında onu yapabilmekte bir ciğer meselesi
değil, ciğersizlik meselesidir ya, neyse..
ne olursa olsun, sonuçta benim eski sevgilimin bir yakın arkadaşıydı bu kız.. olmazdı..racona
yakışmazdı... ilk hareket ondan bile gelmiş olsaydı (ki bu ihtimalleri daha onu evine zütürmeyi
konuştuğumuz andan itibaren hesaplamıştım- evet kendimle çelişiyorum-) tutabildiğim kadar
kendimi, tutar, kolayca oyununa dahil olmazdım.. -
478.
+2hele bu sabahki o dağılmış halini gördükten sonra, "iyi ki de öyle ciddi bir şey olmamış lan"
dedim..düşünsenize o sabah, çırılçıplak, yatakta uyandığımızı? bu alt tarafı kucakta uyuma
meselesinin bile bu derece gerginlik ve sıkıntı yarattığı düşünülürse, o durumunun sabahında
olacakları tahmin bile edemiyorum..
gerçi bana bir gibim olmazdı her halde hamile kalmadıktan sonra... ama zaten yeterince
parçalanmış hayat vardı etrafımda..birininkini daha tuzla buz etmeye gerek yoktu.
bir yanım, kendisiyle gurur duyarak, derinlerde, bin ve şeytani diğer yanım "kafana sıçayım senin
godoş" diyerek, nihayetinde yurda varmıştım.
hala ne kadar da iyi bir çocuk olduğumu görüyorsunuz değil mi? ne kadar düşünceli ve vicdan
sahibi..bütün kırılmışlığına rağmen..
hala *
bir süre daha..
http://fizy.com/tr#s/1ah2i1
günler geçiyor..
ve git gide daha fazla yalnızlaşıyorum..
artık iyiden iyiye, öküz gibi gidip gelmeye başladım sınıfa..yurtta bile sanki bir soğukluk var
insanlarda..ne bileyim, ya da bana öyle geliyor...
sanki herkes bana karşı cephe alıyormuş gibi..neden lan?
mineden ayrıldım diye değil ya? saçmalık..dünyada ilk terk eden sevgili ben miyim aq?
yurtta tolgayla makaramızı yapıyoruz yine nispeten..ama o okul... o sınıf... lanet olsun... ayaklarım
geri geri gidiyor.. -
479.
+3girmek, o sıralara oturmak..o suratlarla karşılaşmak bile istemiyorum lan...
sınıfın 65 kişi olduğunu düşünürsek, e zaten 45 tanesiyle filan neredeyse hiç muhabbetim
yok.. bazısının daha adını bile bilmiyorum aq..
nilay ve kızlar grubu benle iletişimi kesmiş durumda.. serhat ve adamlarıyla takılıyorlar
artık.. serhat ve adamları sınıfın playboy u olma yolunda zütlerini var güçleriyle yırtmaya devam
ediyorlar..
ceren filan deseniz, hatun benle o geceden beri göz göze bile gelmek istemiyor lan.. gözlerini
kaçırıyor sürekli.. hani bu zamana kadar gibimde değil ama, o kadar yalnız kalmışım ki, artık onu
bile farketmişim..
ebru da aynı sayılır.. aslında o da yalnız gibi..tek gibi sanki ama sonuçta kızlar her zaman birbirini
tutarlar.. hele bir de sınıfta çoğunluk olduklarını düşünürsek... zaman zaman başka kızlar ve kız
gruplarıyla takıldığını görüyorum..
necati de safın teki zaten..iyi çocuk ama.. nereye çeksen oraya gidiyor işte aq..şu aralar o da big
king serhat ın güdümünde.. göz göze gelmemiz halinde selam vermeyi çok görmüyor sağolsun..
bense tüm bunları gözlemlerken, adeta bir hayalet gibi, aslında olmayan şeylerle kendine bir
dünya kuran bir ruh hastası gibi, bedeninden çekilmiş, hissizleşmiş bir ruh gibi
dolanıyorum.. oturuyorum..izliyorum... sanırım kafayı yiyorum..
beyler gerçekten çok zor günler geçirdim..
tamamen yapayalnız, insanları bana sırt çevirdiği ( ya da benim öyle sandığım) zor... ve acı
günler. -
480.
+2bir ara ciddi anlamda sıyırdım..bir gün..
yine böyle muhabbetsizlikten ve karamsarlıktan zütümün gibildiği bir gün... öğleden sonra ders
amfide.. amfiye girdim.. kapı önünde lak lak eden erkek grubunun orada yokmuşum gibi
davranmış olmasını pek yadırgamadım... bir kaç adım attım... yanından geçtiğim insanların
yüzlerine baktım... beni görmediler.. sonra nilayı gördüm... o da beni gördü eminim... ama
gözlerini kaçırdı her zamanki gibi... amfinin basamaklarını tırmandım... sırasının yanından
geçtiğim insanlar, beni umursamadılar bile... bir kaç basamak daha... gözlerim sınıfı taraya
taraya... göz göze geldiğim herkes, ama herkes, neredeyse tepkisiz, başka yöne çevirdi
bakışlarını...
orada olduğuma, yaşadığıma..bir varlığa sahip olduğuma dair, en ufak bir kanıt bile yoktu
beyler?? yoktum ben?..ölüydüm?..ya da gördüğüm tüm bu insanlar yoktu aslında, hepsi benim
sanrılarımdan ibaretti..
gidip en tepedeki sıraya yalnız başıma çöktüm.. midemin bulandığını hissediyordum... gözlerim
yaşarmıştı... içime, bir sel baskını şiddetiyle hınç dolarken.. sessiz çığlıklarım cayır cayır
yankılanıyordu içimde.."neden lan?? neden?? nedeeeeeeeen!! ne yaptım ben? ne yaptım da
kaybettim her şeyi mi? vardıysa bir suçum, bunun cezası niye şimdiydi? sanki bir tek ben
işlemişim gibi!!!"
başım dönüyordu.. dünyadaki cehennemim, o gün artık dayanmanın çok çok ötesinde bir
sıcaklıktaydı..
yerimden kalktım tekrar.. sert, kararlı adımlarla (ve yine kimse tarafından giblenmeyerek) amfiden
çıktım... neredeyse koşar adımlarla tuvalete doğru ilerlerken, bir zamanlar "öteki ben" in -
481.
+3işkencelerine maruz kalmış olan naif kişiliğim haykırmaya devam ediyordu "neden? neden hep
ben?"
http://fizy.com/tr#s/1ah2hy
..kapıyı çarparak tuvalete girdim..kabinin birine kendimi attım..artık gözlerimden yaşlar boşalır bir
halde, kabinin içinde öylece kaldım..hani böyle, hırstan ağlayan çocuklar vardır ya..kendilerini
sıka sıka, bir "tısss" sesi eşliğinde, gözlerini iyice yumup ağlarlar..fısıltıyla..
işte öyle ağlıyordum... bütün vücudum gerilmiş, kendini yırtmaya zorlar gibiydi..ellerimle saçlarıma
yapıştım..uzun süredir kestirmediğim, şimdiki teodosic modeli saçlarıma..yapıştım..çekmeye
başladım... bir yandan da ileri geri hıçkara hıçkara, tıslaya tıslaya ağlıyorum..ağzım burnum salya
sümük içinde kaldı... aklımdan milyonlarca düşünce geçiyor, herbirini birbirine karışıp çorba
oluyor..
ben ağlamaya, sağa sola yuvarlanmaya devam ediyorum... duvarları dirsekliyorum... alnımı
sürtüyorum... vuruyorum..tamamen bir sinir krizi içindeyim..
bir andan sonra iyice başım döndü... mide bulantım arttı..dizlerimin üzerine çöküp alaturkanın
içine kustum..
bu istifra beni rahatlatmıştı biraz... genzim yanar, bazım sızıldar bir halde yavaş yavaş
doğruldum..kendimden hıncımı almıştım. soluk soluğa, biraz daha kaldım kabinin içinde..sifonu
çektim..sesleri dinleyip kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra kabinden dışarı
çıktım..lavaboya gittim..aynada gördüğüm ağzı burnu birbirine girmiş, kırmızı gözlü, çarşamba
saçlı ve artık benle fiziksel olarak da alakası olmayan zebaniyle bakıştım...
yüzüme, gözüme bolca su çarptım..ensene..oradan akan damlalarla ta donuma kadar. -
482.
+5sanki üst üste üç halı saha maçı yapmışım gibi bir yorgunlukla, yalpalayarak çıktım
tuvaletten..üzerimdeki, epeyce ıslak (yer yer sümüklenmişti..yıkamak zorunda kaldım oraları) gri
montumun fermuarını köküne kadar çektim..çoktan derse başlanmış olan amfi yerine, biraz bahar
havası almak için bahçeye çıktım.. ve bir kez daha etrafımda cıvıldayıp duran insanlara, ben
böyle ölmekteyken nasıl olupta bu kadar neşeli olabildiklerine dair lanetler ettim...
çok zor günler geçirdim beyler..zor günler..zor saatler..her biri bir yıl gibi gelen saatler...
bitirmiştim kendi kendimi..her şeyimi kaybetmiştim... bütün arkadaşlarımı... bir zamanlar sevdiğimi
sandığım kadını... belki tüm geleceğimi...
yalnızlık, 18 yaşındaki bu yaş fidana çok ağır gelmişti... köküme kadar eğmişti beni... incitmişti...
şimdi diyorum ki..iyi ki de yapmış..iyi ki de kaderim yaşatmış bunları bana... utanmıyorum
geçmişimden..utansam, tüm sosyal platformlar arasında en yüksek "taşak geçebilite" katsayısına
sahip olan inci sözlükte paylaşmadım zaten...
utanmıyorum... keşke, hiç demiyorum.
çardaklardaki boş bir masaya yığıldım... geriye yaslanıp baharın esintisini az önce soğuk suyla
dağladığım yüzümde hissettim... hala hissedebiliyor olmam, ne tuhaf... ve hayatın her daim sizi
kendine bağlayacak bir şeyler üretmesi de öyle...
son partı girip kaçıcam arkadaşlar,
http://fizy.com/tr#s/1ah2hx
masada, hafif esintinin üzerimde yarattığı ürpertinin de etkisiyle, kendimi kaptırmış, hülyalara
dalmış bir şekilde oturuyordum.. -
483.
+1Rezervw
-
484.
+16
OKUYANLAR BU ENTARiYE SUKU CUGU CEVAP FALAN BiSEY ATSiN KAC KiSi OKUYOR MERAK EDiYORUM
-
-
1.
0Atmazsan adresini öğrenir gecenin kabusu olurum 2000 sayfayıda at
-
1.
-
485.
+1kör oldum
-
486.
0http://s2.dosya.tc/server...asil_pic_oldum_1.pdf.html
buradan indirip okuyabilirsiniz
-
487.
+2bu kez fazla hırpalamıştım kendimi.. daha fazlasını yapmak yerine..bu kez daha ılımlı bir şekilde,
hayatımı bir film makarası gibi önce geriye sarıp, sonra da izlemeye başladım..
sahip olduklarım.. yitirdiklerim, hiç elde edemediklerim gözümün önünden akıp giderken,
koltuğuna yaslanmış, tuzu kuru bir eleştirmen rahatlığı ve gamsızlığıyla izledim hayatımı.. aslında
sadece dalmıştım, yani rahatladığım filan yok... bu dalgınlığın verdiği rahatlık duygusu ile, extacy
nin verdiği mutluluk hissi birebir benziyor bence;
ikisi de yapay..
sahi, nasıl olmuşta becermiştim kendi kendimin ağzına bu derece sıçmayı? bakın bu sefer
azarlamadan, sohbet eder gibi sordum kendime bunu.. artık daha fazla zorlama, şiddet, savaş
yoktu... daha fazla işkence yoktu...
nasıl becermiştin tsigalko? anlatır mısın bana?
nasıl olmuştu da, sadece 3 ay gibi kısa bir sürede, gök yüzünde süzülürken denize çakılıp, yer
seviyesinin de altına inmeyi başarmıştın?
3 ay önce..
filmi 3 ay öncesine sardım..o geceye.."kamera, motor!"
... bir yanımda okan.. kankam..kardeşim... can kardeşim..
bir yanımda nilay... deli kız... küçük abla..
mine nin yüzümde patlayan flaşını bir kez daha hissettim.. nilay kulağıma fısıldamaya devam
ediyordu "iyi kızdır mine..iyi kızdır.. mine" -
488.
+4sınıfın fıstığı ceylin kahve falımı yorumluyor, serhat bini komiklikler yapıp bizi güldürüyor, necati
çaprazdan göz kırpıyor... tanımadığım.. adını bile bilmediğim insanların tanışmaya can atan,
hevesli bakışlarıyla bakışlarım kesişiyor.. ortam, atmosfer, elektirikten cızırdıyor.. sıcaklıktan
kavruluyor... ben de soba önündeki minderlerin arasına kıvrılmış bir kedi gibi, dostlarımın ortasına
kıvrılmış, bu güzel geceye, güzel duygularla eşlik ediyorum...
... okanı kaybediyorum... tolgayı ve mineyi kazanıyorum.. dünyanın en güzel aşkını
yaşamaktayım... mutluyum... mutlu olduğumu sanıyorum..bir sarsıntı geçirmişim evet, masadaki
dostlardan biri artık sonsuza kadar eksilmiş benim için..ama hayat bileklerimi sıkı sıkı tutmuş,
beni gök yüzünde uçurmaya devam ediyor... pes etmiyorum... sevdiklerim etrafımda...
... içerden, yeni bir düşmanla tanışıyorum... oldukça ciddi bir rakip gibi görünüyor.. dış etkilerin
veremeyeceği hasarları verebilecek kapasitede, ama şimdilik zararsız... hem, kim bozabilir ki
yahu benim mutluluğumu ha? kim bozabilir? kim ne yapabilir??..yeni düşmanı pek
umursamıyorum...
... savaşın içindeyim, nasıl oldu bilmiyorum ama bu hain hasmım, günden güne kendini
kuvvetlendirerek, ruhumun ve kalbimin duvarlarını zorlamayı devam ediyor.. aklımı dağıtmam
lazım... düşündüğüm her an, biraz daha yaklaşıyorum çatışmanın merkezine..ve bazı dostlarım
da, arkamdan işler çeviriyor...
... iyice çetinleşen bu anlamsız ve haince isyandan kurtulmak için spora ağırlı veriyorum... ben, bir
sporcuyum..iyi bir sporcuyum ve bunu savaşta delinmez bir kalkan olarak kullanacağım... evet
evet..bu beni kesinlikle güvenli limanlara çekecektir... -
489.
+1... basket maçlarını ard arda kazanıyoruz... biz bir takımız... gittikçe ünlenen bir takım hem de...
mühendislik fakültesi, fen edebiyatın cool çocukalarını da mağlup ediyor... besyo ile
oynayacağız...
... savaşda yenik duruma düşüyorum... ama olsun, başka bir cephe açtım... spora, güzel
alışkanlığıma tutundum ve en kısa zamanda bu girdaptan kurtulmanın bir yolunu bulacağım...
kesinlikle... takımımız harika... bana mrsiç diyorlar... inanabiliyor musunuz? bu ünvana layık
olmak için elimden geleni yapmalıyım... ateşkes istiyorum.. ölülerimi bile toplamadan savaş
alanından, çekiliyorum.. şimdilik...
... mühendisliğin cengaverleri... beden eğitimi ve spor bölümünü de ezip geçiyor... hayatımın en
mutlu günlerinden biri... onlarca insan tribünden bana sesleniyor... mrsiç tsigalkooo! diye ismimi,
lakabımı haykırıyor... !!!
bir saniye ...
basket maçı...
insanlar..
evet..
hah... bu nasıl daha önce aklıma gelmedi ki benim?
beynimde adeta bir şimşek çakmıştı beyler.. evet..hala son bir kurşunum vardı, silahımın
namlusunun tam da ucunda hemde...
ya havaya sıkılacak ve tamamen beklenti dışı bir kurşun,
ya da beni bu karanlıklara hapseden kaderimin taa alnına çakacağım bir kurşun...
yutkundum... ikinci şık adına bir gelişme olması adına dua ederek, cebimden telefonumu
çıkardım, bir kaç saniye sonra,
o günden sonra sadece bir kez mesajlaştığım ayşenin (two) numarasını bulmuş, mesajımı
yazıyordum...
karanlığa sıkılan bir son bir kurşun...
iyi geceler arkadaşlar
takip eden panpalar, bu gece yazamayacağım, cuma akşamı bir sıkıntı olmazsa devam ederiz, -
490.
0iyi geceler *
iyi akşamlar arkadaşlar,
bu gece tam 12 gibi başlarız, gene 4 e 5 e kadar yolumuz var,
siz şimdiden nevaleleri hazırlamaya başlayın, görüşmek üzere ;)
takip eden panpalara iyi geceler,
part gelene kadar şu sizi biraz eğlendirsin ;)
http://fizy.com/tr#s/13im30
http://fizy.com/tr#s/1d76oq
zor zamanlar geçirdiğimden bahsetmiştim sanırım?* evet..ciddi anlamda dibe vurduğum, sahip
olduğum maneviyatın çok büyük bir kısmını yitirdiğim zamanlar..
uçurumun kıyısından nasıl oldu da öyle dönebildim bilmiyorum, harbi harbi delirmiştim oysa
ki..hani ölümden dönenler derler ya, "ışığı gördüm" diye..işte ben de "karanlığı" görmüştüm
beyler..zihinsel, düşsel ve sonsuz bir karanlık..
intihar edenleri, delirenleri artık anlayabiliyordum..tek farkımız, onların genelde dış kaynaklı
sorunlar nedeniyle bu hale gelmesiyken, benim ise, dış bir kaynağın tetiklediği iç bir mihrak
tarafından bu hale getirilmemdi.
sanıyorum ki o karanlık dönemleri atlatmamda, en az şansım kadar, aile temelinde aldığım sevgi
ve eğitimin de rolü olmalı..eğer bir de sevgisiz bir ailede büyümüş olsaydım, bugün belki de
çoktan bir otel odasında alkol, ya da bir bar tuvaletinde uyuşturucu komasından geberip gitmiş
olurdum -
491.
+1velhasıl, aile önemli şey dostlar... aile önemli şey..sırtınızı dönmeyin sakın ola..ihtiyacım kalmadı
deyip, bırakıp gitmeyin..çünkü gün gelir hayatınızda, "herkes gider"..ama onlar hep oradadır..siz
onların biricik oğulları ve kızlarısınız, bu gerçeği ve aradaki sevgi bağını ise ne değiştirebilecek,
ne de koparabilecek bir güç yok..
aile önemlidir... hala bir aileniz varken, gidin sarılın, annenizin yanaklarından öpün, babanızın
elinden..kardeşlerinizi gözlerinden..bayramı, seyranı beklemeyin, henüz vakit varken, paylaşın
sevgilerini..
gecemize, hikayemizin kaldığımız kısmından devam etmeden önce, behçet necatigil üstadın, beni
her daim etkilemiş ve yönlendirmiş olan şu şiirini de sizlerle paylaşmak isterim,
...
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı...
http://fizy.com/tr#s/1d76kh
"selam, nabersin * ?"
ne edebiyat yapacak, ne de kastıracak halim vardı beyler..insan gibi hal hatır soran cinste, aha
işte sadece o iki kelimeyi yazıp yolladım.. -
492.
0fazla geçmeden cevap geldi,
"iyidir seni sormalı * haberini alan cennetlik?"
"sınavlar filan işte biliyorsun, bizim bölümü okumak kolay değil :p"
"vay vay mühendis beye bakın siz, havasını da atarmış, nasıl bari iyi miydi sınavların?"
"fena sayılmaz. sen naaptın? okulda mısın şu an?"
"iyi bende, okuldayım bir şey mi oldu?"
"derste değilsen takılalım diyecektim * "
"10-15 dakikaya bitirir herhalde ya, bizim kantine gelir misin gene?"
"olur, görüşürüz o zaman * "
"tamam ;)"
kızla 2-3 haftadır en ufak bir temasım olmamış, ama mesajlaşmamız sanki daha dün
berabermişiz gibiydi, yani tabi, tuhaf biraz.. fazla basit.. gerçi diyorum ya, bu işlerin hepsi aslında
fazla basit, onu zorlaştıran biraz da bizim gururumuz, işi yokuşa sürmelerimiz ve burundan kıl
aldırmayışlarımız..her iki cins için de geçerli bu, bu derece kasan erkeklerde var yani *, hatta
benim o anki halimi bile örnek gösterebilirdik buna.. gururlu, kırılgan, naif şey..
oysa erkek dediğin yer yer yavşak, girişken, yılışkan ama tüm bunların ötesinde her hangi bir
alanda lider gözükmeliydi...
ozan ı düşümdüm..lan herif 2 ayda 4 tane kıza yavşamıştı be..hemde kendi sınıfından, dıbına
koduğumun, somalililerin ekmeğe olan muhtaçlığı, bu pekekentin ama olan muhtaçlığı kadar
değildir herhalde..
nitekim, en sonunda da benim ilk görüşte kapıldığım, yere göğe koyamadığım, kategoriye
sokamadığım, hint kumaşı, türk ipeği sandığım biricik sevdiğimi, hunharca elimden alıvermişti...
yavşağın, naif e karşı olan sayısız zaferlerinden sadece biri...
ve pek tabii "hatunların efendi adam yerine bin tercihi"... -
493.
+2iki sevimlinin büyük aşkları (!) dolu dizgin devam ediyordu..kıkırdaşmalar, öpüşmeler,
koklaşmalar..eğer sadece tanık olduğum cıvıldaşma sahnelerini yazmaya kalksaydım, bugün hala
okulun ilk 3 ayını anlatıyor olurdum... gözümün önünde..her gün..her sabah... her öğlen... bazen
okul yollarında, sarmaş dolaş... bazen minibüslerde diz dize..
ama hep gözlerimin önünde..hep..
ozanın hangi alanda lider olduğunu bilmiyorum, o konuda yorum sizin..
ama ben yetenekli bir adamdım..ağzım iyi laf yapardı (eğer o ilk ısınma aşamasını atlatabilirsem
tabi), iyi basket oynardım, sesim fena sayılmazdı... iyi de bir adamdım... yani kalifiye özelliklerim
daha çoktu benim...
ama kaybettim.
iyi oynayana değil, golü atana veriyorlar 3 puanı..
geldiler, gördüler ve yendiler..bu kadar basit.
şimdi ise artık bambaşka maçlar, bambaşka yarışlar vardı önümde..rakibim herhangi biri değil,
sadece kendimdim artık.
..
tuvalete gittim, elimi yüzümü bir kez daha yıkadım..incin saçlarıma biraz şekil vermeye
çalıştım..o az önceki tecavüze uğramış halimden sıyrılmaya çalıştım..lan zaten kızın yanına zor
yakışıyoruz, bir de böyle salaş berduş yarak gibi gidersek hepten bin oluruz hatunun yanında..
20 dakika sonra, besyo kantininde ayşenle masanın birine oturmuş gazozlarımızı *
yudumluyorduk ..
http://fizy.com/tr#s/1dl8q3
"bir daha görüşmeyiz diye düşünmüştüm valla" deyip güldü,
"gidiyim istemiyorsan? * "
"ya ordan onu mu anladın * ..ee..nasıl gidiyor hayat..dersler..basket masket işte.."
sormaya çalıştığı şeylerin bunlar olmadığını biliyordum, başka mevzulara geçiş öncesi, "hava-su"
muhabbetleri işte.. karşımdaki güzelliğe bir kez daha baktım -
494.
+3kim kimi kullanıyordu bilmiyorum, ama ikimizin de menfaati olduğu açıktı..o kendince okulun
gözde ve yetenekli bir çocuğuyla aynı masayı paylaşarak hava atıyordu, benim menfaatimin ne
olduğunu siz biliyorsunuz ;)
o gün 3-4 kere konuşmamız bölündü, ben besyo bölgesinde onunla takıldığım süre boyunca en
az 8-10 kişiyle selamlaşmak zorunda kaldım.. hıh..bir taraf çiçek bahçesi..bir taraf çöl... kendi
fakültemdeki, hatta onu geçtim, kendi sınıfımdaki durumumu düşününce içim acıdı..
kendi vatanında hor görülüp, gurbet elinde yere göğe sığdırılamayan düşünürler gibi
hissettim.. benimle konuşmaya çalışan, selamımı kovalayan bu çocuklar ve kızlar (ki sebebi çok
belli işte, "biz bu çocuğu tanıyoruz bakın, litfeeen") benim kendi içimdeki ve kendi bölgemdeki
yalnızlığımı, ezikliğimi biliyor olsalar ne düşünürlerdi allah bilir... elimi sıkıp "babacım bir maçta
bizle ayarlayın ya" "abi nerelerde takılıyorsunuz, irtibatı koparmayalım" diyen yakışıklı ve ortamcı
gençler benim için ben cool bir playboy, ama kendim ve beni gerçekten bilenler içinse gerizekalı
bir loserdan farksız.. dahası yalnız bir adamdım.. yapayalnız.
ayşenle tüm öğleden sonramızı beraber geçirdik, kantinde, yolarda, banklarda... kapalıya "sanki
oradan geçiyormuş" gibi sızıp 3-5 atış bile yaptık potaya, benim üzerimde kot-kaban..
"ya ben seni de engelledim ayşen, dersin filan yok muydu?" demiştim, kibarlığı ve ters pgibolojiyi
asla elden bırakmıyordum, hani şu içten içe "lan bi gibtirip gidemediler" diye düşünen, ama
konuları tam kalkarken de " aaa daha erken nereye? otursaydınız?" diyen ev sahipleri gibi..
önemsiz bilmem ne deyip geçiştirmişti..ben, neredeyse, onunla yürürken komplekse girmeme
rağmen, o benle takılmaktan ve okulun mümkün olanca çok yerinde birlikte görünmemizden epey
memnundu.. evet biraz salak bir kız, ben de fark ettim *
onu kaldığı ilçenin servisine bindirmeye zütürürken sordum, "hafta sonu bir planın var mı?"
"hımm..bi ajandama bakmam lazım * " diye gır gır yapmaya çalıştı, -
495.
+3"iyi madem.." deyip susunca züt gibi kaldı, sonra,
"neden sordun?" dedi, sanki bilmiyormuş gibi..pff..lan para verip gibtiğin huurnun bile naz
yaptığı bir ülkede, hangi kızdan ne girişkenlik bekliyorsun aq..ben de kaybedecek bir şeyim
olmadığı için son derece rahat bir şekilde,
"ya bir gün oturur bir şeyler içeriz, diye düşünmüştüm..ama,sen yoğunsan.."
öyle züte böyle yarak, top bir kere daha ondaydı,
"olabilir, neden olmasın, bana uyar yani" dedi peşi sıra.. heyecanlandırmayı başarmıştım, güzel..
"tamam, haberleşiriz gene akşam o zaman? sen ajandana bakarsın o ara ;)"
"tamam tamam * "
minibüse bindirip uğurladım,
normal şartlarda yan yana bile gelemeyeceğim bir hatunla, bir takım ince hesapların ve özel
koşulların sayesinde bir buluşma ayarlamıştım *..
ve işin garibi, kızın olanca güzelliği, benim olanca şanslılığıma rağmen, ne kalbimin bir kıpırtısı,
ne de midemi hoplatan bir heyecan vardı üzerimde... resmen, sanki hissizleşmiş gibiydim... lan
kız bile benden daha heyecanlı göründü, bütün o takılma, konuşma ve sözleşme süreleri
boyunca..
benim bu kadar sakin olmamın sebeplerinde biri de " lan olum aman hatunu kaçırma lan fıstık
gibi, aman ne dediğine, ne yaptığına dikkat et, karizmanı çizdirme" pgibolojisinin yerine, "lan işte
normalde senin donunda sallayacak hatunla yan yana dolaşıyorsun amk.. salak salak kendini
kasacağına her anın tadını çıkar, giderse gider, olmazsa olmaz, sanki evlenecen aq.."
pgibolojisinin almış olmasıydı
-
sözlüğün serverlarını kevgire çevirdiler
-
annenizi ablanizi dusunup 31 cekiyolar
-
çghb 2 gereksizliği
-
cayda liptonun kafası güzel
-
59 yasinda kadin 23 yasinda erkek birlikteligi
-
dogru 31 nasil cekilir
-
24 kasım öretmenler gününüz kutlu
-
boyu mu kalinligimi onemli sorusu
-
560 bin tl verip dul komşuma kaydım
-
hoşgeldin kafkas man
-
yarın son vizem var ondan sonra
-
trafik kazasında cebimden çalınan para
-
560 bin lirayı servet sanmak
-
tom babandan birşey öğrenmemişsin
-
ideal penis boyutunu anlatmis
-
kayra incel midir
-
tom kadar cahil yazar yok
-
selam dostlar kaybedenler kulubu burasi
-
mematiyi iyi eğitememişler
-
olum dışarı bir yere gidiyorsun herkesin
-
560 bin liradan fazlası var bende
-
tom pm folloş oldu
-
memati sözlüğün adına kurduğu şirketle
-
6 aydır düzenli yüzüyorum vücuttaki değişimler
-
penis boyu nasil olculur
-
mematiden inci sözlüğe yüklü bi tazminat
-
fotoyu montajladım aslında
-
açık öğretimliyiz
-
başlık açın başlık aloo
-
keşke türkiyede de kızlar kolay verseydi
- / 2