/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +148 -30
    yıllardır bu sözlükte aranızdayım. eskiden beri üye olanlar bilir beni, küfür kuralından sonra nickim değişmişti tabii ama 2010 yılından beri sözlükte olan yerim hiç değişmedi. pek çoğunuza ana avrat sövdüm. pek çoğunuzla gereksiz polemiklere girip her başlıkta eksi bastım. ama hepinizi çok sevdim ve bin kuruları.

    artık yaş aldı yürüdü derken üniversitede yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak ve görüşlerinizi almak istedim. bu yüzden bu uzun sürecek yazıyı yazmaya koyuldum. izmirliler gavat olur derler, öyledirde pek çoğu. ben de öyle sayılırdım esasına bakacak olursak. ama üniversite yaşantısında öyle şeyler yaşamış oldum ki gavat, züppe denecek bir izmirliyken nasıl yıkık bir insana dönüştüm buna tanıklık edeceksiniz.

    hikayeyi yazmaya başlamamdaki en büyük etki tsigalko reyizdir. saygıyla anmışta olalım buradan. biliyorum, pek takip eden olmayacaktır. ama edenlerle mutlu olurum ben. başlayalım mı..?
    ···
  1. 2.
    +12
    kesin yaşanmıştır
    ···
    1. 1.
      +1
      resimdeki hatun: Polina Dubkova
      ···
      1. 1.
        0
        Bu guzel bilgi için Tesekkur ederiz.
        ···
    2. 2.
      0
      Adammmm
      ···
  2. 3.
    +13
    Nik entri xd
    ···
  3. 4.
    +1
    Anlat amk, dinliyorum
    ···
  4. 5.
    +2
    Nick için okuyacam rez
    ···
  5. 6.
    +1
    Sıkıcı
    ···
  6. 7.
    -1
    başla pnp okuyayım
    ···
  7. 8.
    +37
    üniversite hayatım çok karmaşık geçti. yatay olsun dikey olsun her türlü geçişi yapıp 4 farklı üniversitede okudum. son geldiğim yer sakarya üniversitesiydi ve önümdeki 3 sene (muaf tutulduklarım oldu) burada geçecekti. aslında soruyodum kendime; izmirden gelen birisi burada yapabilir miydi diye ? ama izmirden ve izmirde yaşadıklarımdan öylesine sıkılmıştım ki bu şehirden neresi olursa olsun başımı alıp bi yerlere gitmem lazımdı. sakarya da güzel bi tercihti dgs tercihlerim sonucunda.

    okulun açılmasından 3-4 gün önce ayarladığımız yurda yerleşmek için erkenden gitmiştim. yurt müdürü fena değildi, babacan tavırlar sergileyen birisiydi. fakat sonrasında araştırdığımda öğrenmiştim ki sakarya (ve bağlı olarak karadeniz) bölgesinde adı geçen bi müteahhit ailesinin dışlanmış olan çocuğuydu. nedeniyse elde ettiği paraları boş işlere harcamak ve kumarda yemek olduğu söylenmişti bana. ilerleyen zamanlarda da bu duruma fazlasıyla tanık olmuştuk zaten, oralara da sonradan gelicez.

    ilk geldiğim gün yurtta tünekledim. 4 kişilik geniş bi odayı bulabilmiştim kalabilmek için. çünkü 3-4 gün öncesinden ayarlayabildiğim için ancak böyle bi oda kalmıştı ellerinde. yurtta merkezi ve okula çokta uzak olmayan mavi durakta olduğu için seve seve kabul etmiştim. oda fazlasıyla geniş, ferah, ışık alır haldeydi. tüm yataklar sahiplendirilmişken kapıya en yakın olan yatak bana kalmıştı. kimselerde yoktu odada. yerleşmeyi sağladıktan sonra yurdu gezinme fırsatım olmuştu biraz. yurdun esası 3 katlı bi apartmanın alınıp katlardaki her 2 dairenin birer bölüme çevrilmiş olmasıydı. bizimki en üstte, 3. katta olan A dairesiydi. Dairede toplam 5 oda vardı. 2 tane tek, 2 tane çift ve 1 tane de 4 kişilik odası vardı. 2 tuvalet ve 1 banyonun olması biraz can sıkıcıydı, henüz tanımadığın o kadar kişiyle aynı yerleri nasıl kullanabilirdim kafama takılıyodu ama tanıştıkça çözülürdü elbet
    ···
    1. 1.
      0
      60. Entry
      ···
    2. 2.
      0
      64.entry
      ···
    3. 3.
      0
      Önümde 3 senem var ders saydırdım diyorsun dgs ile geçiş yaptım diyorsun giberim atacağın yalanı, mantıklı anlat oç
      ···
    4. diğerleri 1
  8. 9.
    +3 -1
    resimdeki kızın adını ver knkaaaaa
    ···
    1. 1.
      0
      Polina dubkova
      ···
  9. 10.
    +27 -3
    2 gün bomboş bir şekilde odamda pineklemekle ve kimseyi tanıyamamakla geçmişken pazartesi günü geldi çattı. çok üniversite gezdim, yeni bi sınıfa ya da ortama girilince nasıl davranılacağını, kendini o ortama nasıl sevdireceğini bilen birisiydim aslında. ama izmirden ilk kez bu kadar uzakta bi yerde okuyo olmam mıydı üzerimdeki stres ? ya da nasıl geçecek bu 3 sene bunun düşüncesi mi vardı üzerimde ? bilinmez

    sabah erkenden hazırlanıp yurttan çıkarken kapımın önünde 2 çocukla karşılaştım. konuşmaları garip olan bu tipleri başta kürt zannetmiştim (anti kürdüm ulan). çünkü tipleri, giyimleri falan farklıydı bizden. sonra biraz kulak verdikten ve selamladıktan sonra farkettim ki bunların konuşması azericeydi. ufak boylu ulan "salam qaqaş" diye selamımı alırken uzun ve asık suratlı olan başını sallamayı tercih etmişti. okula ders için ilk gidişimdi, birileriyle birlikte gidip laflasam fena olmazdı aslında. birlikte gitmeyi sorduğumda ufak boylu olan azericeyi bir kenara bırakıp ağdalı bi dille "olur tabii kardeşim, tanırız birbirimizi" diye yanıt verdi. uzun olan benden pek hoşlanmamıştı sanki, çok sinirliydi. ya da yüz ifadesi her zaman öyleydi, bilemiyorum.

    yol boyunca konuşup lafladıktan sonra kısa boylu olanın adının eşqin, uzun boylu olanınsa javid olduğunu öğrendim. esqin baküden javid ise sabirabad'dan gelmişlerdi. bölümleri bilgisayar mühendisliği olan bu azerilere "olm azerbaycanda eğitim kötü durumdamı ki buralara kadar geldiniz" diye sorduğumda "uzun hikaye qaqaş, yurda gelelim konuştukça anlarsın" dedi eşqin. tamam dedim dıbına koyim, en az 1 sene birlikteyiz zaten. konuşuruz uzun uzun. javid memnuniyetsiz tavırlarla azerice bişeyler söyleyip eşqin'i darlarken okula gelmiş olduk.

    "hadi yurtta görüşürüz kardeşim" diye selamlaştıktan sonra fakültelerimize dağılırken javid'in neden öyle davrandığı kafama takılmıştı. olsun be, çözeriz. fakültemin yolunu tutarken içime biraz daha heyecan dolmuştu. ergen çocuklar gibiydim amk; yeni sınıflar, yeni insanlar, yeni hocalar, yeni kızlar, belkide yeni aşklar. aşkı düşünmem yersiz olmuştu aslında, çünkü izmirde büyük bi yara alarak kaçmıştım buraya. önce onunla boğuşmam lazımdı ki yeni birilerine bakabilelim.

    uzunca olan merdivenlerden indikten sonra fakültemin önüne gelmiştim. izmirde okuduğum seneler öğrencilerin nasıl olduğunu az çok anlamıştım. onca çabadan sonra ege ya da dokuz eylül'e gelen tipler ego kasan, burnu havada olmaya çalışan kız ve erkek müsveddelerinden geçilmezdi. ulan başka şehirlerden geliyosunuz, neyin havası bu.
    ama burada o yoktu, lise bahçesi gibiydi aslında; cıvıl cıvıl, konuşkan tipler. sevmiştim burayı, sevebileceğimi sanmıştım aslında...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 11.
    +1
    Arsamı alayım
    ···
  11. 12.
    0
    Rezervasyon devam
    ···
  12. 13.
    +27
    bu neşeli kalabalığa atılmadan önce yapmam gereken ders seçimlerim vardı tabii. çömez gibi davrancaklardı ya bana, ders seç, sen şunu almışsın, bunu baştan almalısın falan. gittim fakültedeki öğrenci işleri böllümüne. bilirsiniz beyler çok geyiği döner aslında öğrenci işlerindeki kadınların. ama aksine bizimkilerin yüzünde güller açıyodu amk. ulan böyle bi yer miydi sakarya ? oysaki çokta önyargıyla gelmiştim buraya. izmirdeki rahatlıkla büyüyüp yetiştikten sonra buradaki tutucu kesim beni rahatsız eder miydi ? ya da benim hareket, hal ve tavırlarım onları rahatsız eder miydi ? hep bunları düşünerek geçmişti buraya gelene kadar süren yolculuğum. gidip ders seçimi ve intibaklarımı hallettikten sonra işlerimi halleden öğretim görevlisi "istersen derslere girmeye başlayabilirsin, yoksa haftaya gelmek zorundasın" diye ekledikten sonra yurtta oturmaktan sıkıldığım için koşa koşa derse girdim. dersi veren adam aynı zamanda ders seçimlerimde onayı veren bölüm başkanıydı. "ooo gel bakalım şöyle diye" kapıda karşıladı beni. boş bi yere oturttuktan sonra "bakın bu delikanlı izmirden gelmiş buralara, dgs ile aranızda. aslında hiçte sevmem sizin gibi geçişle gelenleri ama katlanıcaz bakalım" diye söylenmeye başladı. ama şaka olduğunun elbette farkındayım. çünkü hem bölüm başkanı olup hem de gelen öğrencilere böyle şeyler söyleyecek birisi olduğunu hiç zannetmiyorum. bide hoca bunları anlatırken tüm sınıfın dönüp bana bakması üzerimde hafif bi kasıntı da oluşturmadı değil. girer girmez mi lan, hemen olmasaydı bari.

    dersi dinledim, ama etrafımdakilerin dönüp bana baktığınında gayet farkındayım. sınıfa girdiğim anda da etrafa bakınmamla iyi, samimi bi sınıf olacağını hissetmiştim. sınıf mevcudu kalabalıktı, çoğunluğu kızlar oluşturuyodu. desene, bölümle ilgili anılarım güzel olacaktı. dgs ile geldiğim ve muaf tutulduğum için direk 2. sınıftan derslere başlamam söylenmişti. ama girdiğim sınıfın bölümümün 1. sınıfı olduğunu farketmem zaman almıştı. lan yanlış sınıfaydım ve yanlış sınıfa takdim etmiştim kendimi. hoca dersi bitirdikten sonra daha fazla ders ve yanlış sınıfa girme stresi çekmek istemediğimden dolayı yurda gitmeye koyuldum. elimde henüz bi ders programıda olmadığından gibtiret dedim, bu hafta da yat yurdunda gelenlerle tanışırsın.

    sakarya'ya hiç gittiniz mi beyler ? ya da yaşayanınız var mı bilemiyorum. ama her yer o kadar huzur verici, o kadar güzel ki. izmir, istanbul, ankara gibi beton yığını büyük şehirlerden çıkıp böyle yere gelenler için ilginç gelecektir burası. çünkü her yer yeşillik, her yer orman ulan. çok hoşuma gitti bu durum. bi de fakültenin karşısında sapanca gölünün o rahatlatıcı manzarası yok mu, daha ilk günlerimden sevmiştim buraları. izmir'de her kafası attığında ya da canı sıkıldığında bostanlı'ya giden birisi olarak bi deniz görüntüsü olmasa da sapanca baktıkça kafamı dağıtmayı sağlayan güzel bi yerdi aslında.

    sakarya'da okuyanlar bilir, bilmeyenlerde şimdi öğrenmiş olur; sizin öğrenci kartınız tüm şehirdeki imkanlardan faydalanmanızı sağlayan bi araçtır. otobüslere, uzun yol araçlarına, minibüslere, yemekhanelere hatta bazı spor salonlarına kartlarınızla diledğiniz gibi girebilirsiniz. ayrıca bir paso çıkartmanıza gerek kalmaz yani. ama kartı aktifleştirmeniz lazım, o da hiç uğraşılmayacak bi dertti şu günlerde benim için. dolmuşla mavi durağa geldikten bu sefer sığır gibi yurda gitmek yerine yalnızca olsam 3 sene yaşayacağım bu şehri tanımaya başlamak istedim. mavi durağı gezindim biraz. izmirdeki bostanlı, istanbuldaki beşiktaş gibi bi yerdi temel olarak. etrafa öğrenciler adına açılmış kafeler, restaurantlar, eğlence mekanları, nargile yerleri gibi pek çok şey yayılmış. gezdiğim kadarıyla beğenmiştim. saçma bi kriter olabilir aslında, ama burger king'in de yurdumuzun yanında olması beni ayrıca mutlu etmişti amk.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Spor şube başkanı amcam olur. Tanırmısın ?
      ···
    2. 2.
      0
      Bende bi ara kafam esince bostanlıya giderdim kokoreççinin taraf bizim mekandı ahh mazii
      ···
  13. 14.
    0
    Okurum nickin tanidik geldi yalniz
    ···
  14. 15.
    +30
    gezip dolandıktan sonra yurda gidecekken odaya üç beş bişey alayım dedim, lazım olur yerim falan. çünkü yurt yemekli olsa da ilk 3 gün tüm öğrenciler gelip yerleşene kadar yemek verilmeyecekmiş. neden mi ? kalanlar huur çocuğu da ondan. kahvaltı ve akşam yemeği olarak açık büfeyle verilecek yemek ilgimi çekmiyo değildi aslında. 70 kişilik bi erkek yurdu ve herkese yetebilecek şekilde ayarlanmış bi açık büfe ? pek mümkün değil gibiydi aslında, ama görücez bakalım.

    alışverişimi yapıp odaya geldikten sonra odaya hala gidip gelen olmadığını gördüm. e okul başladı amk, ne zaman gelip yerleşecek bunlar. ya da ben mi sazandım 1 hafta erkenden gelerek ? odamız genişçeydi aslında. 4 kişisel dolap, odanın 4 köşesine koyulmuş 4 yatak, 1 büyük buzdolabı, 2 büyük masa ve duvarda asılı orta halli bi televizyon vardı. diğer odalara bakılacak olursa fazlasıyla geniş ve ferahtı. üstelik tek balkonu olan oda da bizimkiydi. yaşadık amk.

    odaya geldikten bi kaç dakika sonra kapım çaldı, kapıdaki isim eşqin. gel dedim qaqaş, bi tanışalım seninle. javid yine aynı yüz ifadesiyle "iyi günler aga" diyip odasına çekildi. gider gitmez eşqin'e onu sordum;

    "aga, bu javid benden hoşlanmadı heralde. neden böyle davranyo lan ?"
    "yok kardeşim seninle alakası yok, pasaportunu kaybetti o salak dünden beri onu arıyoruz. uykusuzdu sabahta erken kalkınca sana denk geldi. şimdi de yatmaya gitti zaten, uyanınca tanışırsınız"

    ulan çocuk bülbül gibi türkçe konuşuyodu, en ufak aksama yok. azerbaycandan türkiyeye okumaya gelmek için türkçe eğitimi almaları gerektiğini, tömer sınavından geçemezse ülkesine geri gönderileceğini anlattı. 100 üzerinden 60-70 aldığınız bi yabancı öğrenci sınavıyla buraya gelip rahata ereceğiniz sanıyosunuz ama hazırlık okutur gibi dil öğretiyolar size. yazık lan, ama olsun. türkçe azerice yakın amk, öğrenirler elbet. bunu duyduğum anda o klagib geyiği sormadan geçemedim;

    "pekekent sizde iş adamı demek mi lan, burda sakın demeyin öyle şeyler sakarya'da linç ederler sizi"
    sinirlendi muallak, "hay blyet" falan diyerek söylendikten sonra "neden herkes bunu soruyo dıbına koyim" diye açıklamaya başladı. ulan sıkılmış çocuk, herkes bunu soruyomuş amk.
    pekekent iş adamı değil büyük adam, iri adam demekmiş. cüsse olarak yani. sinirle bunu açıkladı bana dakikalarca. neyse dedim, güldük geçiştirdik. cebinden sigara paketini çıkarıp bana tuttu "içer misin kardeşim" diye. geri çevirdim.

    beyler şu yaşıma kadar ağzıma bir kere bile sigara vurmadım, vurmakta istemedim. sigara içenlere de hala anlam veremem. ne anlıyosunuz lan şu sigaradan ? ne faydası var size ? hem sağlığa zarar hem de cebe, ama içeni kadarda çok olan başka bişey yok. hala içmedim, ölene kadar da içmicem ulan.

    "sizin balkonda varmış, gelir burda içeriz artık" diye güldü, yok dedim olmaz. hadi bu seferlik sonrasını bekleme. balkonda bizden önceki kalanların kültablasıda duruyodu, verdim odana zütür diye. yata kalka da dua ediyorum "ulan odadaki 3 kişiden birisi kullanırsa ne tak yicez, rahatsız olurum ben" diye. ister abartı diyin ister artislik, kokusundan dahi rahatsz olan ben odada içilmesine hatta dumanının içeri süzülmesine tahammül edemezdim. balkona geçtik, sigarasını içerken sordum sabah sorduğum soruyu tekrardan. "neden azerbaycanda değil de burada okumak için geldiniz, orası daha kolay olmaz mıydı sizin için ?" başladı anlatmaya;
    Tümünü Göster
    ···
  15. 16.
    +1
    izmirli başka bir yıkık olarak reserved.
    ···
  16. 17.
    +1
    Rezervered
    ···
  17. 18.
    +19 -1
    "azerbaycan çok farklı bi memleket aslında. hala rusya kültürüyle devam edip gelişmeye çalışan bi yer. ama imkanları o kadar zor ki kardeşim herkes bi yerlere gitmek ister. mesela babam, kalp cerrahı, çok yoğun ameliyatlar yapan ve başarı oranı yüksek bi doktor kendisi. türkiye'de aynı görevdeki doktorlar 8.000 - 9.000 TL alabilirken babamın aldığı ücret sabit olarak sizin asgari ücretinizden biraz daha yüksek sadece ? neden ? çünkü devletin bir denetimi olmadığı için her yerde rüşvet döner. ameliyatın başarılı geçmesini mi istersin ? hasta yakınına rüşvet teklif edersin. adliyede işinin görülmesini mi istersin ? rüşvet teklif edersin. polislik oldun, sürecin uzamasını mı hemence hallolmasını mı istersin ? oraya dahi rüşvet teklif edersin. iş böyle olunca meslek sahibi olsan bile aldığın maaşlarla değil elde ettiğin rüşvetlerle geçimini sağlarsın. babam adil birisi, rüşveti tercih etmez. biz orada okusaydık her ne olursak olalım sonumuz rüşvetle çalışmak olacaktı. biz de burada okuyup yaşamaya karar verdik. o yüzden baküyü bırakıp buraya geldik"

    azerbaycanı yalnızca "aybalam", "hemişe buraya gelmişem" gibi geyik ve söylemlerden bildiğim ve hiiç ilgimi çekmediği için araştırma gereği duymadığımdan bunları duymak beni şaşırtmıştı. garibime gitmişti. sağlığın dahi rüşvetle işlediği bi memlekette yaşamı sürdürmek ne kadar mümkün olabilirdi ki ? rüşvet verecebilecek durumda olmayan ama durumları (sağlık, hukuk ya da hangi dalda olursa olsun) acil olan insanlar ne yaparlardı acaba. Eşqin dediğim adamın babası doktordu, saygın birisiydi. Ama aldığı maaş, geçim hali garip geliyodu bana. Ülkemizde olan doktor ya da doktor adaylarının durumuysa zaten ortada. işini hakkıyla yapan insanlarda çok steteskopuyla TikTok videosu çekenlerde. Bunlar geldi buraya, bilgisayar mühendisliği okuyacaklar. Ama Türkiye'de ne kadar tutunabilecekler ? Ya da aldılar diplomayı gittiler, orada ne iş yapabilecekler ? Azerbaycan'ı Türkiye'den daha düşük bi yer sanırdım beyler yalan yok, ama öyle gösterip öyle anlattılar ki bana (ki pek çok kısmı sallama da olabilir) Türkiye'den daha iyi oldukları konular çok fazla. En basitinden otomotiv, ucuz kullanışlı ve herkesin erişebileceği arabaları var. Hele ki bi Lada serisi anlattılar bana fenaydı.

    Bir saat kadar bunları konuştuktan sonra odanın kapısı açıldı, Javid girdi içeri. iyi çocukları vesselam, iyi anlaşabilirdik bu tiplerle. Javid'de birazcık toparlarsa kendini şu tripli hallerinden iyi çocuk aslında...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    +17 -1
    "Ne yicez ya, acıkmadınız mı siz" diyerek geldi yanımıza. Uykudan yeni uyanmış, gözleri şiş şiş yanıma gelince "Aga sanada biraz sert davranmış oldum kusura bakma, başımda bi ton şey var onlarla uğraşıyorum" diye tokalaştı tekrardan. Javid'in konuşması azericeye daha çok kayıyodu, tömer'e fazla hazırlanmamış ve whatsapp'tan arkadaşlarıyla hala azerice konuşmaya devam etmiş birisi olarak sakarya'da kalması zor gibi. ama belli gözlerden, aslında zehir gibi çocuklar.

    "Ee dışarı çıkalım, hem dolaşır hem bişeyler yeriz" diye bi fikir attım. Benden daha önce bu şehre yerleşmiş kişiler olarak nerelere gidilir, nerelerde gezilir onlardan öğreneceğim şeyler olabilirdi. Ama pek çıkmaya niyetli gibi bi halleride yoktu. Odaya bişeyler söyledik yedik, o akşam sohbet muhabbet ederek geçti öyle. Yarın evrak işlerimi son kez halletmek için okula uğramam gerekiyodu. Sabaha bizim azeri balalarıyla birlikte çıkıp gitmek üzere anlaştık. Saatte geç olmuştu, odalara dağıldık.

    Sakarya'ya tahmin ettiğimden çabuk ısınmıştım aslında beyler. Gündüz fakülte yolunda hissettiğim tedirginlik her geçen saat kaybolmuş yerini güzel şeylerin yaşayacağını hissettiren ümitler almıştı. Güzel bi öğrencilik olacaktı benim için, güzel geçecek bi 3 sene...
    ···
    1. 1.
      0
      reis cok guzel ve akıcı
      ···
  19. 20.
    +27
    Bu gecelik kısa bi giriş olsun beyler. Biliyorum, çok tempolü ya da sürükleyici bi giriş değil elbet. Fakat ilerleyen zamanlarda toparlarız elbet.

    Şimdiden bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler, tekrardan görüşmek üzere...
    ···
    1. 1.
      -1
      Güzel de çok mu uzatıyon acaba
      ···