Kamaraya geri dönüp bi küp şarap açtım. Uzun bi gece olmuştu. Şarabın dibine vurdum. Hafif cakırkeyf olmuştum. Bundan yüz bularak iki miçoya kerkindim. Oralı olmadılar. Bende geminin dümenine geçip yeni rotamız olan amerikaya doğru yol almaya başladım. Sabaha karşı bizimkilerle tayfa uyandı. Onlara kaptanı sardalya sürüsünün kaçırdığını uzun zamandır kanlı olduklarını ve engel olmaya çalışsamda işe ahtapotlar katılınca başarısız olduğumu uygun bi dille anlattım. Hepsi de lnandı amk salakları. Miçoları fransız koylarından birinde indirip biz yola devam ettik. Bekle bizi Amerika.. Biz geliyorduk

işler durumunda haritayı inceleyebilme fırsatım oldu. Rotamızı hesaplarken de düştüğümüz adanın bize ait olduğu gözüme çarptı. Ulan dede şu düştüğümüz durumlara bak. Ada hayata kalmamıza sebeb oldu.. Bu an beni çok duygulandırmıştı. Hatta erekte bile olmuştum dedemin ruhunu bi posta fatiha okuduktan sonra maria ve sebonun yanına gittim. Sebo 2 sıçış seansı atlattıktan sonra kilere inip. Bize yemek hazırlamaya durmuştu.. Maria ise son derece derin bi şekilde ufka bakıyordu. Ufka bakarken mastürbasyon yapmıyor oluşu beni derinden yaralasa da sineye çekip yanına gittim

Normalde birisi ağlıyosa ve yanına birisi geldiyse ağlayan şahıs gözyaşlarını silip ağladığı hakkında söylenen lakırdıları bertaraf etmek için dönemin yalanı olan gözüme kıymık kaçtı yalanını söyler ama maria hanım odun olduğu için bana aldırış etmeyip sümüğünü çeke çeke ağlamaya devam etti. Elimi hafifçe omzuna koyup boğazımı temizledikten sonra ince bir sesle nooldu kız yosma karadenizde gemilerin mi battı dedim yüzyılın latifesini yapmış olmama rağmen ağlamaya devam edince durumun cidd olduğunu anladım

Ben daha söze girmeden çatlak bi sesle babam diyebildi. Sahi ya babası tom emmi kim bilir şimdi ne durumdaydı gül gibi kızı biri şizofreni biri avel iki salak tarafından ebesinin fizanına kaçırılmıştı.. Onu anlıyordum. Yavaşça elimi beline koyup mariayı kendime çektim. Gözlerimiz bi anda kavuşuvermişti.. Tam dudaklarımız da bu buluşmaya iştrak edecekken sebo küfürler eşliğinde yukarıya çıktı. Gene saadetimizin içine sıçmıştı. Yanına gidip 'ne var lan sebo' dedim. Sebo korku dol gözlerle 'aşağıda bi kafes adam var dedi'

Vay amk dedim kendi kendime.. Demek tonton kaptan göründüğü kadar masum değilmiş.. Sardalyalarla olan husumetinden anlamalıydım. Tüh ulan sardalyalara da haksızlık etmişiz. Neyse dedim.. Hızlı adımlarla hep beraber kilere indik. Bi grup insan kafeste bitap şekilde duruyordu. Ulan biz 3 kişi zor bela amerikaya girecekken bunca insan planlarımızı bozmuştu. Hayır dildo da kaptanda kaldı. Ne tak yiyecektim şimdi

Bu kadar sitrese daha fazla tahammül edemezdim derhal geminin kıç bölümüne çıkıp batan güneşle birlikte ahtapotları düşünüp asıldım. ilk defa. Güneşe gelmiş olmanın verdiği hazla birlikte tekrar kilere döndüm kafestekilerden konuşabilecek durumda olana sorular sordum. Dediğine göre bu kaptan tarihin ilk mülteci kaptanıymış. Bazı ülkelere bazı kişileri kaçak sokarmış. Bu adamların gidecekleri ülke de amerikaymış iyi o zamana siz de gelirsiniz dedim. Ama kafesten çıkmalarına müsaade etmedim. Şımarmalarını istemezdim.

Bi sigara daha gömeyim geliyorum beyler

Şöyle böyle biz 2 günün sonunda amerikaya çıktık. Gemideki yolcularla vedalaştıktan sonra kendi yolumuza geçtik. Şimdi en büyük sıkıntımız burada ne tak yiyeceğimizi düşünmekti. Bütün dünyanın başına geçecek dedikleri Amerika çorak araziden başka bi tak değildi. Haniydi lan salonlar malonlar köpük partileri..

Kimse okumuyor..

Ben sıkıldım beyler. Yarın devam ederim. Okuyan uğrar herhalde

Hikayeye devam edemiyorum maalesef