bilmiyorum ama şu ana kadar hiç o tarz düşüncelerim olmadı dedim. "züt bana sonsuzluğu çağrıştırıyor. senin benim kıçımı sıkman beni daha çok istediğine inandırıyor beni." dedim. algılayamadı.

ayrıca beni ilkay gibi de dinleyip anlamıyordu betül. bunu ona yılbaşı hediyesi almam gerektiği zaman farkettim. ne alacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. kitap film albüm gibi şeyler alamayacağımı hissediyordum. daha sonra üşüdüğü o gün geldi aklıma. hırka almaya karar verdim. aldım işte bir şeyler. yılbaşında memleketine gidecekti. ben o gitmeden bir mektupla beraber ona hediyesini verdim. daha sonra onu hava alanına kadar zütürdüm. eve döndüm. ertesi gün 31 aralıktı. ben yine abim ve arkadaşlarıyla takıldım. hayatımda ilk defa hap attım. vosvostu...

okuduklarımı, izlediklerimi, yaşadıklarımı, ailemi, sıkıntılarımı herşeyimi anlatıyordum ona. onun ailesi örnek aile gibi bir şeydi. babası müteahhit annesi eczacıydı. kendinden 5 yaş küçük bir kız kardeşi vardı.

zaman geçti bir şekilde. kubar, şeker, nisa, okul bir şekilde yaşıyordum. aylardan nisandı. nisa bu arada beni fazlasıyla sıkmaya başlamıştı. bir akşam 6-7 kez aradı beni. uyuyorum ayağına açmayacaktım. öyle de yaptım. o akşam cem yılmazın şovuna gidecekti zaten arkadaşlarıyla. neden beni aramaya ihtiyaç duyduğunu bilmiyordum ve bu durum beni sinir ediyordu.

açmadım telefonu ve bilgisayarla takıldım. facebooktan eski bir lise arkadaşımla falan konuştum. ertesi gün aradı ve uyandım.

o beni arkasın dönerek öldürmüştü. yalnızdım en az herkes kadar. tak gibi günlerin başlangıcıydı bu olay. sevgisizlikten bir ağaç gibi yaprak döktüm o kış. ruhum eridi. her şey anlamsızlaştı. bir iki kez ailemin yanına filan gittim. kör gibi içmeye ve nisayla anlamsızlığımı paylaşmaya devam ettim. final döneminde geldi yine benim eve.

sürekli yanımdan ayrılmadan beni bunaltacak kadar üstüme düşen kadın. haftasonu görüşemeyiz işim var dediğimde ağzıma sıçıp bırakan kadın... ben sensiz bir ay deliririm dedi diye yaz okuluna kaldığım kadın... onca parasızlığın içinde onca nazını çektiğim kadın. her sevişmemizde boşaldıktan sonra erkek olmama rağmen sırf üzülmesin diye 5 dakika ona sarılıp kaldığım kadın... bana boşalıp zütünü dönmüştü o kadın...

ben hala ilkayın masumiyetine inanıyordum ve o lanet günü tamamen aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. senenin ilk dersinde sınıf öğretmenimiz yerlerimizi değiştirmişti. ilkay bana ben önde oturmak istemiyorum varoluş senle yer değiştirelim mi demişti. olur demiştim. sonuçta yine bir arka sıramda oturacaktı. daha sonra sınıf öğretmenimiz yer değiştirdiğimizi gördü ve kızgın bir sesle neden yer değiştirdiğimizi sordu. ilkay hiç bir şey demeden astigmatım var hocam o yüzden ben istedim ilkaydan dedim. ilkay bana öyle bir baktı ki o an dünyanın en büyük kahramanı olduğumu hissettim.

baktım yüzüne ve gibtir git lan diye bağırdım. bir sigara yaktım kıyafetlerini topladım suratına fırlattım ve gibtir git lan diye bağırdım tekrar. baktı bana sen gibtir git dıbına koyduğumun çocuğu diye bağırdı. öfkeden kuduracaktım bunu dediğini duyduğum anda. baktım suratına ve elimdeki sigarayı suratına atmaya hazırlandım.

zaman aktı ve 6. sınıfa geldim. artık masturbasyon yapmaya başlamıştım. annem bizden şüphelendiği içinse berfuyla takılmayı bırakmıştık. masturbasyon yaparken aklımdaki tek şey yine ayaklardı. daha sonra ilk ferremu da izledim. cinsel birleşmeye tanık olmak bana haz vermişti. ferre dünyası benim için apayrı bir boyuttu. eskilerden ünlü bir hatunun ferresindaki baygın halleri ve ferrenun tecavüze yakın atmosferi beni çok çekmişti mesela.

bunun doğum günü geldi çattı. o güne kadar yazdıklarımın yanına "eyes wide shut" filmini aldım ona. hepsini verdim. izlemiş miydin bu filmi dedim. hayır dedi. "çok güzeldir." dedim. "izleriz beraber" dedi. "nerede" diye sordum ona. cumartesi bize gelirsin dedi. ben de olur neden olmasın dedim.

okul başladı. ben de okula farklı bir yerde başladım. hangi okula geçtiğimden sadece 2 arkadaşımın haberi vardı. yeni okulda kimseyle tanışmamıştım. derslerde en arkaya oturup sadece ders dinliyordum. okuldaki 4. günümde öğle arası olmuştu. kantine gittim. birden onu gördüm. ilkayı. oturmuş birini bekliyordu. o biri bendim. koşarak yanıma geldi. "bu kadar saçmaladığın yeter yarın okula geri dön varoluş" dedi. tartıştık yarım saat kadar. eski okuluma dönmeye ikna olmuştum. annemlere söylediğimde sevinçten havalara uçtular. hemen ertesi gün eski okuluma kaydımı aldırdılar.

hikayeyi anlatmayı bitirdiğimde gözlerim dolmuştu. o halimi gördü ve sanırım bana acıdığından beni öpmeye başladı. öpüştük barda 1 saat kadar. bardan çıkınca ailemin evinde yaşamasaydım ot içmeye çağırırdım şimdi seni dedim.

ruhsal bir arayıştaydım ve insan olmaya dair çok şey öğrendim bu süreçte. yalnızlık iyidir kendini tanrı sanmadığın sürece. dağlara bakarsın. 2500 metrelik ılgaz tüm heybetiyle karşında uzanırken ne kadar küçük olduğunu anlarsın bir anda.

bir gün yine kurstan çıkmış otobüs durağına doğru yürüyorduk pelinle. içmeye gidelim mi diye sordum buna. normalde alkol hiç adetim değildir. gittik bara oturduk. konuşmaya başladık. bana eski sevgilisini anlattı. ben de ona nisayı anlattım. inanılmaz şaşırdı ve resmen nefesini tutarak dinledi.

nisayı bu kadar umursamıyor olmak bana onu sevmediğimi anlatıyordu. o sadece bir alışkanlıktı.

o yaz tatili tak gibiydi. bizimkilerden xbox 360 istedim daha yeni çıkmıştı. normalde öyle zengin bini değilimdir ama ailem karnem çok iyi olduğu için almanyadaki kuzenime getirtmişti. evin salonundan çıkmadan günlerce xboxla oynadım. iyice kafayı kırmıştım sürekli ferre izliyor oyun oynuyor, tuvalete bile çıkmadan annemin menekşelerine işeyerek yaşıyordum. hiç bu kadar kopmamıştım hayattan. annemler okul değiştirmek istediğimi söyledim. haftalarca kavga ettik bu konuda. sonunda ikna oldular. tatilin sonlarında ilk kez evden okuldan kaydımı almak için çıktım. başka bir okula nakil olmuştum.

3 ay öylece geçiverdi. sadece el ele tutuşup utangaç öpücükler veriyorduk birbirimize. bu seferki öpücüklerin utangaç olmasının sebebi nisa değil bendim. çekiniyordum tuhaf bir şekilde. dokunmak midemi bulandırıyordu. dehumanization yani insanlıktan çıkarma yeni saplantım olmuştu. onların güçsüz karakterleriyle öpüşüp sevişmek değil onların değersiz bedenlerini tokatlamak kızartmak gibmek üzerine boşalmak istiyordum.

reflex olarak bağırmaya başladım. babam pat diye çat kapı daldı odaya. ben bayılmak üzereydim ve o boynumdan kemeri çıkardı. öksürmeye başladım. vücudumdaki tüm kan beynime hücum ediyordu. pantolonum inikti ve babam kafamı okşuyordu. bense ağlıyordum hıçkırıklar içinde. bu olaydan sonra 3 saat hiç bir şey konuşmadan annem babam ben karşılıklı sigara içtik.

sessizce çıktık evden. beni nereye zütürdüklerini iyi biliyordum. hiç itiraz etmedim. arabadan indim. babam koluma girmişti. annemse iki adım arkamızdan ağlayarak geliyordu. binanın kapısından girdik hep beraber.