-
76.
+17sınavlar bitti,
bayram için evlere dağılıyoruz artık, o ara ayşen le mesajlaşmalara devam, o gün gidemedim tabi yanına, masadaki olaylar yüzünden aklım birbirine girmiş.
şeker bayramıydı herhalde.. öyle olması lazım çünkü bana,
"şeker topla benim için, ben de senin için toplayacağım" demişti.. dünyanın bütün şekerlerini toplasam onun yanında tatsız kalırdı oysa ki..ben de aynen böyle demiştim zaten..
"olsun, onları da yiyelim ki bizim farkımız daha çok çıksın ortaya" yazdı.. bizim farkımız..biz, artık biz mi olmuştuk?
eve gidince annemler gerek telefonun vızırdaması gerekse benim sıfatımın halinde, kısa sürede bir şeyler olduğunu anladılar tabi,
ben de mevzuyu aynen anlattım valideye, dedim anne böyle böyle, durum ciddi, bak bundan öncekilerden haberin yok çünkü söylemeye değer bulmadım, bunun için de erken diyor olabilirsin ama ben cidden seviyorum, o da öyle diye düşünüyorum.. lisede her gün farklı kızla geliyordum mahalleye sen de biliyorsun, insan böyle duyguları kolay kolay bulamıyor, bulunca da sıkı sıkı sarılmak lazım..
yaşımdan büyük mü konuşuyordum ne?
yine de bizimkiler tipik anlayışlı aile yapısında olduğundan ötürü, ya gerçekten beni ciddiye alarak, ya da "amaan çocuk işte, he diyelim, nasılsa geçer" diye düşünerek beni epey dinlediler ve olumsuz bir şey de demediler açıkcası.
dedim, şeker-çikolata filan da toplayacağım, öyle anlaştık. annem, "alışverişe çıkınca alırız, güzel de bir kutu beğeniriz sen merak etme" dedi.
beyler böyle sırf şeker satan dükkanlar var, 1000lerce çeşit şeker var-çikolata var, onlardan birinden alacaktık işte. gerçi ben misafirliklerden, doğal yollarla toplamayı tercih ederdim ama, böylesi çok daha klas olurdu açıkcası.. madem kız benden bir şey istemişti, ona en layık olacak şekilde vermeliydim hediyesini.
tatil boyunca, gecelerce sürdü mesajlaşmalarımız.. aynı filmleri izledik gece yarıları, aramızda yorumladık, tahmin yürütmeye çalıştık, gülmekten karnımın ağrıdığı anlar oldu, o derece eğlendik,
aynı şarkıları dinledik.. şarkılar paylaştık birbirimizle.. resim yolladı.. annemlere gösterdim.. beğendiler.. -
77.
+16 -1bir gün istemeden kırar gibi oldum bunu, yanlış anlaşılma oldu..Tümünü Göster
h.ı.m diye bir grup var, çok seviyordu bu. en sevdiği şarkısının lyriclerini buldum (öyle kolay değil o zamanlar adslmiz yok aq)..içlerinden tek tek harfler seçip sağına soluna yıldız koyarak "seni kırdığım için özür dilerim" yazdım mesajla.
bir gece erken dönecekti o, sabaha kadar mesajlaştım.. uyumadım, otobüste canı sıkmasın diye.. gece 11 den sabahın 9 una kadar, gözümü bile kırpmadan bekledim attığı her mesajı.. neredeyse bayılacakmışım uykusuzluktan.
güzel küçük bir kutu şekerleme yaptırdık annemle. turuncu renk (en sevdiği renk) kalp şeklinde, dokusu böyle pütürlü, peluş oyunca yüzeyi gibi, çok güzel bir kutuydu, içinde en az 30-40 çeşit çikolata-şeker...
dönüş otobüsüne bindiğimde yanıma aldığım tek şey, eşyalarım değildi beyler.. umutlarımı, yarınlarımı, aşkımı, geleceğimi, hayatımının kadınının hayalini de almıştım yanıma.. kutunun yanında bir demet de papatya verecek, "kız istemeye geldik" espirisiyle karışık, hayatımın en ciddiyetli sınavını verecektim.. yüz yüze, baş başa ve bu kez kesin olarak söyleyecektim ona, onu sevdiğimi
inanın kutuyu valizlere bile koydurmadım, zarar görmesin diye, bütün yol kucağımda gitti.. yol boyunca sarıldım temsili kalbime, onun sıcak hayaline..
takip eden panpalarıma iyi geceler,
sıkıntı olmazsa yarın gece gene devam ederiz,
nihayet dananın kuyruğu kopacak artık..
iyi geceler panpalar,
@30-@75 hemşom entrylere geri dönmedim diye giblemediğimi düşünme sakın, hikaye bölünmesin diye bir şey yazamadım, bursa 1050 konutlardanım bu arada.
gecemize güzel bir parçayla açılışı verelim bakalım,
http://fizy.com/tr#s/10128y
okuduğum şehre varmıştım yine,
yurda geldim, oda boştu, valizleri yerleştiriyorum. okanla haberleşmiştik, 10 dakikaya bu da geldi, zaten dediğim gibi çocuk şehrin yerlisi ama okulla evinin mesafesi epeyce olduğundan mecbur yurtta kalıyor.
oturduk bununla, bir yandan eşyaları yerleştiriyoruz ufak ufak bir yandan muhabbet,
anlattım işte şöyle yaptık böyle konuştuk falan diye,
bu tabi gene moral pompalamaya devam ediyor, "abi artık bazı şeyleri aşmışsınız ya, evet bence de yarın sen bu işi bitir, harbi kız isteme gibi olacak, çiçekle çikolatayla filan * "
o gece bilerek erken yattım,ama uyumadım, karalığın içinde tavana bakarak yarını düşündüm,
defalarca ama defalarca neler söyleyebileceğimi aklımdan geçirdim, tekrarladım.. farklı farklı senaryolar üzerinde denedim.. kendi kendime prova ettim.. allahtan oda boştu çünkü ara ara salak salak güldüğüm de oldu fısıltılı şekilde, deli sanabilirlerdi beni.
hoşuma giden açılış cümlelerini-işime gelen senaryolar aklında döne dursun, ben de o ara uykuya dalıverdim.
ertesi sabah saat 6 da uyandım gene, 7-8 çeşit kıyafet kombinasyonu denedim.. nihayet kahverengi oduncu gömleğim ve polo tarzı gri hırka, altına da koyu gri kot kombinasyonunda karar kıldım. ayna karşısında hiç yoksa yarım saat saç düzeltmişimdir. atkımı tiki tarz da boynuma doladım, kiremit rengi botlarımı ayağıma çektim, en üstte de kaban var. parfüme deodoranta da abandım aq..neyse,
resmen karı gibi süslendim o sabah,
kutuyu aldım, güzel bir poşede sardım, kıza okuldan sonra buluşma teklif edeceğim, (zaten yarım gündü o gün) sonra da yanına giderken çiçeği de yaptırıp öyle gideceğim.. -
78.
+15uçarcasına bindim yurt servisine, tatilin bitişinden ve pazartesi sendromundan yakınan arkadaşlarım bendeki bu enerjiye epey şaşırmış gözüktüler, 1-2 tanesi hariç tabi ;)..Tümünü Göster
okula vardık ben bir yandan da inşallah bugün gelir diyorum içimden, zira dün hiç mesajlaşmamıştık.
bu arada mesajlaşmak demişken, ceren de 3-5 kere mesaj attı bayram boyunca, hepsinde kısa kesmeye çalıştım ama bir şekilde tehlike yaratacak kadar samimi olmuştu benle. ebru ise sadece bayram mesajı attı.
sınıfa girdim, duvar kenarındaki klagib yerlerimden birine oturdum, normalde çantayı filan koyar derse 1-2 dakika kala gelirdim ama bugün canım dışarı çıkmak istemedi, midem bulanır gibiydi, soluk borumdan yukarıya doğru anlam veremediğim bir basınç, bir üşüme.. ellerim buz gibi olmuştu ama yüzüm filan yanıyor.. arada ürperiyorum..lan böyle bir duygu yok aq beyler.. aşk-neredeyse elle tutulabilir, gözle görülebilir bir şekilde etkisine almıştı beni. böyle sanki aldığım nefes yetmiyor, daha fazla alasım var, boynum ensem ateş gibi, ciğerlerim gıdıklanıyor resmen.. dayanılır gibi değil.
tabi bunlara ek olarak da sebepsiz bir mutluluk, gülümseme hissi, hani sanki ayağa kalksam ayaklarım havada yüzecek o derece bir his, ha uçtum ha uçacağım.
ben böyle heyecandan geberedururken, sınıf da dolmaya başladı. bizim tayfa filan geldiler, onlardan bir süre sonra ebruyla okan geldi, hafif garipsedim bu durumu ama hoşuma da gitti, lan dedim okan şu hatunu ayartsa da başımdan alsa, hem yakışırlar birbirlerine ne güzel, ikisi de güzel tipler sonuçta.
ben bizimkine gel yanıma gibisinden işaret ediyordum ki ebru geldi çat diye oturdu bile yanıma aq..benim el havada kaldı o an..neyse dedim içimden,
"okan mı gelcekti?" dedi ebru,
"yo ya tamam önemli değil" diye geçiştirdim..
o ara ayşen de geldi, sırasına oturana kadar bunu izledim, baktığımı görünce gülümseyip el salladı, ben de göz kırptım. ebru önce ondan tarafa sonra bana tip tip bakıp "allah allah??" dercesine ağız büktü. "ne var?" dedim. "hiiç, bu kızla mı şeysin sen?"
-"seni ilgilendirmez" diye postayı koydum anında. kaşını gözünü oynattı sustu kaldı ondan sonra da..
ben kızın yanına gideyim mi gitmeyeyim mi diye düşünürken, tam gitmeye yeltenmiştim ki hoca hazretleri teşrif etti.. kaldım sıramda.
öyle gider gibi yapıp züt gibi kalınca, ebrunun ince ince güldüğünü gördüm göz ucuyla..dur dedim.. dıbına koyucam ben şimdi senin..
o ara sınıf hala uğultulu, hoca bayram mayram mevzusunu açtı.. hafif bir kargaşa var, her yerden biri atlıyor filan.
ben de hem biraz makara yapayım, keyfim yerine gelsin, hem de az önceki kıllıklarının acısını çıkarayım diye,
ebruya doğru hafifce eğilip,
"sahi ozan nerde ya bugün? yanına oturamamış?" deyip gevrek gevrek sırıttım. kız böyle 2-3 saniye yüzüme baktıktan sonra, yine ifadesiz moduna girip,
"bak bugün orda" diye cam kenarını işaret etti. -
79.
+12anaaa, lan hiç görmemişim, ozi bugün de gitmiş ayşen in arkasına oturmuş.. biraz izledim o tarafı, sınıfta zaten bayram muhabbetine epey kaynaşık, bu salak da bir şey söyleyip duruyor, etrafındakileri filan güldürmeye çabalıyor işte, bilirsiniz tipik durumlar bunlar işte.Tümünü Göster
bir baktık orada harbiden bir kaynaşma, muhabbet var, ayşen le filan da gülüşüyorlar, bu omzuna dokunup bir şey dedi bir ara, benimki koptu..
herhalde 5 dakika izledim onları robot gibi..ama inanın etrafımda başka ne oluyor farkında değilim, o ara beni izleyen bir başkası varsa "oha lan çocuğa inme indi galiba" filan demiş olabilir -ki yanıbaşımda bir adet izleyici mevcuttu zaten-
sonra hoca dedi, tamam çocuklar derse geçiyoruz, ebru da bana "hadi bak hoca tahtaya yazıyo" deyip dürttü hafifçe..
ben gene sinirlendim buna, sanane amk? ama bir şey demeden önüme döndüm, bu sefer de deftere kaleme bakarken dalıp gitmişim... ne oluyordu lan orda öyle? benim hatunla 2 aydır olayım var, ben bu kadar samimiyet gösteri yapmıyorum.. ozan bini sen ne ayaksın lan?
ders arası oldu,
ben benim kızın yanına doğru gittim direkt, etrafta kim var, kim dinliyor diye hiç umursamadan,
"nabersin, nasıldı bayram? şekerlerimi göremiyorum?" falan gibisinden muhabbete girdim..ne utanıcam aq, kim ne diyebilir?
bu sefer bu da, "iyi ya işte, bildiğin gibi" deyip sırıttı. "yaa ben şekerleri unuttum bugün yalnız, dün yerleşme telaşıydı filan derken yorgunluktan uyuya kalmışım kusura bakmaa" deyip dudak büzdü..
ben bu şirinlikler karşısında erirken, beynimin ücra köşelerinden bir ses "oğlum bu kız bir gün erken gelmemiş miydi? (cumartesiden)" diye bir soru yönetti bana, hatta soru da tam benim ağzıma geldi ama vazgeçtim sormaktan.
dedim, "olsun, ya ben seninkileri getirdim, ama bugün işin yoksa bir yerlere gideriz diyecektim, sen de o ara yurda uğrar alırsın madem" diyip göz kırptım. güya kibarca buluşma bahanesi filan yaratmaya çalışıyorum hala,
bu demesin mi, "tsigalko ben bugün gelemicem ya, biraz yatıp dinlenmem lazım, sen şimdi de verebilirsin istersen, ben yarın getiririm"
haydaa... ee hani bütün kurduğum planlar? yazdığım senaryolar? gelemeyeceğim diyor? kutuyu da istediğim gibi veremeyeceğim? hey anasını satayım yaa...
boşuna dememişler, "insan plan yapar, tanrı gülermiş" diye..
epey moralim bozuldu tabi, bu farketti,
"ya ertesi gün buluşuruz söz, cidden bugün gelirsem beni yurda kucağında zütürmek zorunda kalabilirsin" diyip yine sevimli sevimli dudak büzdü..lan tam bir pokemon, tam bir pikaçu yemin ediyorum..bu kadar masumiyet, sevimlilik.. aynı zamanda da böyle bir ciksapalite.. nasıl bir arada olabilir aklım almıyor aq..yanaklarını mıncırasım, burnunu ısırasım geliyor böyle benle gözlerini büyüte büyüte, heyecanlı ses tonuyla cıvıldayarak konuşunca..
"tamam madem ya, aslında kucağında taşıma mevzusu iyiymiş ama, seni yormayalım" diyip sırıttım. bu da güldü, "alemsin" gibisinden hafiften utandırdım da..*
"sen getirdiysen şimdi verebilirsin" dedi tekrar... farkında olmadan, benim planımı iyice tak etmeye, güzel bir buluşma ve teklif bahanemi elimden almaya çalışıyor gibiydi.
"şey, burda değil de, servislere binerken vereyim madem" dedim o kadar ısrarcı olunca, "yok sonra buluşunca vercem" diyemedim aq.
"tamam olur", dedi gene cıvıldayarak. "biz dışarı çıkıcaz gelir misin sen de?" dedi.
"yok" dedim "ben de yorgunum bugün biraz" deyip anlamlı anlamlı güldüm.. ısrar edecek, ya da imaya ortak olacak diye beklerken,
"pekii o zamann" dedi, göz kırpıp sıradan kalktı,ben de sırama doğru köskös ilerliyordum.
tam yerime ilerlerken son anda, kapıdan çıkmalarından önce, buna ve çengel burun kankasına iştirak eden bir adet huur çocuğu daha gördüm..kim olduğunu söylememe gerek var mı dersiniz? -
-
1.
+1rezerved
-
1.
-
80.
+14niye gitmiyorsun lan işte, kız çağırmış..sen gitmezsen elin bini gider.. köpek gibi aşık olan sensin, o olsa olsa hoşlanıyor en fazla... salak herif, sen kime trip yapıyorsun? kimle polemiğe giriyorsun??Tümünü Göster
gittim sıraya oturdum, burnumdan soluyorum.
biraz zaman geçti, baktım sol tarafımda bir karaltı, "naaberr?" dedi, döndüm, kaşar ceren..hah bir sen ekgibsin..
"nasıldı bayraaam?"
o an "sana ne yarrrrraaam!" diye haykırabilmek için pek çok şey verebilirdim..ama öyle olmuyor tabi.
"iyi, gittik geldik işte" dedim en duygusuz ses tonumla.
"oturiyim mii?" dedi, kafa salladım "farketmez" gibisinden,
oturdu bu, "bana sözün var biliyorsun demi, ne zaman çıkıyoruz?"
benim kan beynime sıçradı, "hatırlamıyorum öyle bir söz ben?"
-"aaa ta ne zaman konuştuk? yan çizmek yok baak, hiç bi yer bilmiyorum benn, bu akşam bir turlayalım?"
-"ya ceren dün geldim ben, ölüyorum yorgunluktan, tamam bir ara gezeriz ama bu gece biraz dinlenmem lazım"
-"haa doğru yaa, sen dün geldin demiğğ, ben cumartesiden geldim de*, son güne bırakınca böyle yorgun olmiyim diye"
-"iyi yapmışın bak ben o kadar zekice düşünemedim işte" diye taşağa vurdum,
-"hadi bee, çok fenasın" diye kısa bir kahkaha atıp yalandan ittirir gibi yaptı..
sinirli sinirli gülmekle yetindim bende... elin oç u dışarda ayşenle gezerken ben de burda ortalık mallarıyla fingirdeşiyordum.. harbi bravo sana be.. valla bravo tsigalko.. altıpastan nasıl taça vurulur, birebir gösteriyorsun.. ibretliksin aq..
biraz daha lak lak ettikten sonra ceren i şaka görünümlü ama aslında gerçek bir şekilde kovdum yanımda "hadi kızım senin sıran yok mu, arkadaşlarım ayakta bekliyor bak" filan deyip. harbiden de o ara ebru gelmiş, tahtanın orda tebeşirlerle oynuyordu.
bunu gibtir edince, ebru geldi oturdu,
"çok şeker bir kız bu, ben de bayramdan önce tanışmıştım" dedi..lan sana fikrini soran oldu mu?
-"yaa evet, bal damlıyor" dedim bozuk bozuk..
-"ne var bee, sen de kimseyi beğenmiyorsun haa" deyip güldü.
-"her güne senle başlayınca diğer kızlar çirkin kalıyor" ya da buna benzer bir şey dedim. beyler bu kısmı not alın bir yere.. ibret olsun. diyen ağzıma sıçmak istiyorum çünkü.
bu sefer bu, hayretle karışık bir kahkaha koyup "hadi yaa, vay be ben neymişim" diye şımarmış taklidi yaptı. ama benim aklım hala az önce sarfettiğim salak cümlede,
o zaman epey kızmıştım kendime çünkü daha bunun gibi çok halt yedim beyler, ama şimdi düşününce anlıyorum ki, diğer kızlara karşı ağzından kaçan iltifatlar vb. sözler, aslında ayşen e demek istediğim ama bir türlü anına denk getiremediğim cümlelermiş.
ona diyemediklerimi, ya da diyeceklerimi diğer hatunların üzerinde bir nevi prova ediyormuşum.
bunları utanmadan ve sizden laf yiyeceğimi bile bile yazıyorum çünkü, örnek ve ibret olsun istiyorum. benim düştüğüm hatalara düşmeyin, benim değerlendirdiğim fırsatları siz de değerlendirin diye.
bu arada 5-6 parttır aynı günü anlattığımı farkettim,
ama önemli bir gündü o gün, dönüm noktası denebilir, -
81.
+18neyse, öğlen oldu, bizim ders bitti, ben de atlayıp yurda gidicem ama öncesinde kıza kutusunu vericem işte. yalnız o kadar allak bullak olmuşum ki..yani neler düşünüp, nelere hazırlanıp geliyorsunuz ve neler yaşıyorsunuz aq düşünün..ama daha göreceklerim bitmemişti. kara pazartesi bu kadarla kalmayacaktı benim için.Tümünü Göster
sınıftan çıktık, bu sefer direkt ayşen in yanına gittim, yapıştım.. artık babam gelse tanımam yani o derece güdümlenmişim.
konuşa konuşa yürüdük servislere kadar.. dedi sen napıcan peki bugün? yurda gider yatarım ben de napayım dedim.
işte tam yolcu ederken de çantadan çıkardım poşede koyulu kutuyu, verdim.
aldı bu hemen poşetten filan çıkarttı, baktı, zaten görür görmez gözler faltaşı gibi oldu..bir kaç saniye baktı kutuya, ama çok güzeldi beyler harbiden aq..anne eli değmesi böyle bir şey işte, o yüzden size tavsiyem, ciddi düşündüğünüz kız meselelerini annenizle paylaşın, kendinizi kasmayın, zira eğer validenizin de içine sinerse (kızı filan da beğenirse hele) kesinlikle çok yardımcı oluyor ilişkiniz konusunda.
neyse, sonra bana doğru kaldırdı gözlerini, "tsigalko, çok teşekkür ederim yaa, çok iyisin * sen" deyip sarıldı, ben de sarıldım.. o an kendi kendime dedim ki, "lan ha öyle vermişsin, ha böyle vermişsin, ne gerek var ki kasmaya? önemli olan bu duyguyu alabilmek değil mi?".
harbiden de beyler, o sarılışla beraber gün boyunca yakamı bırakmayan tüm negatif enerji silkinmişti üzerimden.
minibüsüne bindirdim bunu, ben okanı bekliyorum gitmek için, bekle demişti.
bunu yolcu ettikten sonra 15 dakka filan soğukta benim hıyarı bekledim, geldi nihayet,
"nerdesin olm sen ya?"
-"kanka, fizik notuma itiraz ettim aq, hocanın yanındaydım..2,5 sayfa kağıt verdim 50 vermiş amın evladı"
-"hadi ya, çok kırıyor demişlerdi zaten onun için, finalde kurtarırsın gibtir et"
-"öyle yapıcaz artık, sen kaç aldın?"
-"90"
-"vaaay dıbına koyayıım, adama bakın ya, hem aşık hem çalışkan.. olum bunlardan sadece birinin olması gerekiyor mu aynı anda?"
-"maşallah de lan, ben çalıştırırım seni sınava, ne bileyim seninde iyi diye biliyordum *"
-"tamam tamam, kesin beraber bakıyoz bak, sonradan kıvırmak yok?"
-"tamam kardeşim ayıpsın ya"
konuşa konuşa bindik biz arabaya, gidiyoruz. binler o ara hakketen notlarım da çok iyiydi, 6 tane sınav olduk, 70 in altında not yoktu yani, aşk bana yarıyor anlayacağınız.
neyse ben yurda gidicez diye beklerken bu,
"aga gel geçen gittiğimiz yere gidelim mi gene? nasılsa öğlen çıktık bugün vakit bol"
"yurda gitmicez o olm?"
"ya ne yapcan yurtta bu saatte bea, gel işte bir şey anlatcam sana, havadisler var * "
bunu söylediği an gerisi teferruattı beyler, bütün süreç boyunca bana destek vermiş olan kankamın bu teklifini gibseler reddedemezdim.
indik çarşıda,
daha önce gittiğimiz bir kafeye doğru gidiyoruz.
10 dakka filan yürüdük,
tam kafenin sokağa doğru sapıyorduk ki, karşı kaldırımda, atm nin önünde onu gördüm, sırtı bana doğru dönüktü..o an bütün vücudum kaskatı kesilmişti.. derin nefes almaya çalıştım,
beynime bütün iyi ve kötü düşünceler aynı anda hücum etmiş, galip gelmek için birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyorlardı.. okan öyle felç olduğumu görünce,
"ne oldu lan?" dedi,
bi muz yeyip geliyorum hemen
kafamla karşıyı gösterdim,
-"ee ayşen değil mi bu?"
evet anlamında kafa salladım gene, konuşamıyordum.
-"tamam aga ne olmuş, sahi sen kutuyu verdin demi? ne oldu ne dedi?"
-"oğlum" dedim.."bu kızın şu an yurtta yatıyor olması gerekiyordu."
bu da bir an duraksadı "ne..nasıl?"
-"bu kızın şu an yurtta yatıyor olması gerekiyor.. bana öyle deyip buluşmaya gelemeceğini söyledi sabah!"
bizimkinin bakışları bir anda değişti, sanki, endişe verici bir kaza mahalline ya da eli silahlı bir banka soyguncusuna bakıyormuşçasına, koyu bir endişe yerleşti suratına, artık benim tipim ne hale geldiyse o an siz düşünün işte.
-"tamam kardeşim.. sakin ol..gidip bir selam verelim bizde o halde ha?" dedi.
-"yok".."yok" dedim.."benim başka bir fikrim var.."
yolun aşağısına doğru yürüttüm bunu, arada dönüm atm ye doğru bakıyorum hala.
orta küçük, park gibi bir yer var, banklardan birine oturduk.. çıkardım telefonu, ayşene mesaj..
"selam, naber, vardın mı yurda?"
bir kaç dakika cevap gelmedi.. sonra,
"selam, evet ya, tam yatıyordum bende, biraz daha eşyam vardı onları da tıktım zorlukla dolaba, tam banyodayken de sen mesaj atmışsın * "
beyler.. ciddi anlamda felç geçiriyordum. harbi diyorum nefes alamıyorum, resmen tıkandım.. dizlerim titriyor oturduğum yerde.. okan aldı telefonu elimden, okudu, -
82.
0Rezerved
-
83.
+11bu da kaldı resmen.."abi.. nasıl iş bu yahu?"Tümünü Göster
cevap veremedim.. hiç bir şey söyleyemedim.. elini omzuma attı.."tsigalko, kardeşim hadi gel yurda gidelim"
-"dur kanka" dedim, telefonu tekrar aldım, buna bir mesaj daha,
"hadi ya, atmlerin önünde mi uyuyorsun artık?"
resmen nevrim dönmüştü.. işte benim de tersim böyleydi beyler.. sevgi ve nefret, sakinlilik ve öfke arasındaki çizgim çok incedir..
gene hemen gelmedi mesaj, 5 dakika sonra, ki o ara okan beni endişe ile izliyor,
-"ya anlayamadım ben ne demek istediğini, kafam durmuş resmen, eski bir muhabbetle ilgili bir espiri filan mıydı, cidden hatırlayamadım?"
off! diye bağırdım.. okan, "ne demiş lan?" dedi, baktı mesaja.. sonra bir iki saniye durup, "olum onu gördüğümüzden emin miyiz lan?" dedi,
"okan" dedim, "ben onu 100 metreden, 100 kişi arasında tanırım.. kaldı ki sen de söyledin o olduğunu, hadi ben hayal gördüm, sen de mi yanıldın??"
-"yok ne bileyim yani aşırı salağa yatmış yani de, sanki hiç haberi yok gibi?"
beyler, oydu.. bundan 100 de 1000 eminim..
-"yok kanka" dedim
dur daha ben yazıcam buna,
-"seni az önce ziraat atm sinin önünde gördüm?!"
gene geç gelen bir cevap,
-"aa ne alaka ya, ben yurtta uyumaya çalışıyorum? hatta artık uyusam diyorum, yoksa gene yalan olucak benim okul"
http://fizy.com/tr#s/1ai60h
biraz daha mesajlaştık bununla, ben ısrar ettim, bu inkar etti..en sonunda,
"tamam ya kavgamıza sonra devam ederiz artık" deyip noktayı koydu, züt gibi kaldım bir kez daha..
tabi bu anlara şahit kankam da son derece şaşkın durumda, "hadi madem gel yurda dönelim" filan diyor,
"yok kanka buraya kadar geldik, oturalım artık" dedim sakin olmaya çalışarak..yukarıya kafeye çıktık. tahmin edebileceğiniz gibi çocuğun mevzu yalan oldu..oturup saatlerce benim durumu konuştuk,
bayram sürecini anlattım, sonra bugünkü olanları anlattım..
epey dinledikten ve kritik yaptıktan sonra, bu, benim için son derece rahatsız edici olan bazı gerçekleri adeta gözüme soktu,
"şimdi kardeşim, tamam güzel yani bu kızla siz epey şey yaşadınız, epey zaman geçirdiniz filan ama, şöyle dışardan tarafsız bir gözle bakınca, sizin hikayenizde hep böyle açıklar, ekgib noktalar var sanki. hani bütüne bakınca çok göze çarpmıyor, hatta ihmal edilebilir düzeyde ama, bir puzzle düşün mesela, 1000 parçalı bir puzzle de atıyorum 5 tane insan var, senin puzzlenın parçalarının 995 tanesi tamam ama tam da o insanların yüzüne denk gelecek 5 tanesi ekgib, bilmem anlatabiliyor muyum? sizin olay, şahane görünümlü ama tuzu ekgib bir yemek gibi, ama tabi sen olayın içinde ve körkütük aşık olduğun için bunun ne derece farkındasın? orası tartışılır.."
bir kez daha okanla neden bu kadar iyi anlaştığımızı anlıyordum..adam delikanlı, önce dinledi, sonra düşündü, sonra da çatır çatır döktü dıbına koyayım..benim bile aslında içten içe hissedip, kendime itiraf edemediklerimi, o resmen kafama çarptı..ee boşuna dememişler, dost acı söyler diye..
bu arada bilmiyoruz sizler farkettiniz mi benim hikayemdeki ekgib kısımları? ben şimdi yazarken çok daha iyi görebiliyorum yediğim çalımları, acaba siz de başından beri yakaladınız mı tüm ip uçlarını merak ettim.
takip eden panpalarım bu konuda biraz yorum yapabilirse sevinirim zira, artık hikayenin acılı kısmı epey ilerledi, olgunlaştı, züte girecek kazığın ucu da göründü..o nedenle sizden de tahminler bekliyorum.
son iki part girip bu geceyi noktalayalım,
epey hararetli konuşmalardan ve ikimizin de içindekiler masaya boşaldıktan sonra nihayet yurda dönmüştük.. başım zonkluyordu beyler.. bütün vücudum yanıyordu..ama bu ateşin, sabahki ile uzaktan yakından alakası yok keza bu bana enerji değil, uyuşukluk veriyordu.. bitkinlik bedenimi tamamen ele geçirmişti..
erkeden yatağa girdim gene, dönüp durdum..oda arkadaşlarım duruma saygı duyup ışığı filan söndürmüşlerdi, biri zaten gene başka kata kaçmıştı, tolga da karanlığın içinde, yattığı yerden telefonla oynuyordu.
biraz onla konuştuk, hatta epey konuştuk.. beyler, sizinle kafa dengi olan, ya da ortak mevzulara sahip biriyle karanlıkta yattığınız yerden konuşmak insana çok iyi geliyor. bunu da dip not olarak belirteyim.
hatta uzmanların ciks sonrasında filan çiftlerin konuşmasının bu yüzden önemli ve faydalı olduğunu söylüyorlar. hakkaten, karınız olsun, sevgiliniz olsun, arkadaşınız olsun, karanlıkta yatar haldeyken muhabbet etmenin tadı ve etkisi çok başkadır.
dediğim gibi epey zaman geçirdik konuşarak, bu tolga da çok iyi çocuktur, zaten genelde okan, tolga, necati ve ben takılırız, batak matak atıyoruz, maçlara gidiyoruz vs.
öbür oda arkadaşım pek odaya uğramazdı zaten, tayfanın 4. elemanı serhat da apayrı bir huur çocuğu, daha onunla da meselelerimiz gelecek, bu ilk sene harbiden de dram filmi konusu olmaya aday yani.. bazen diyorum ki ulan ne kadar çok şey yaşamışım be..acaba bunların hepsini ben mi yaşadım yoksa izlediğim filmler, okuduğum kitaplar filan beynimi kemirip beni şizofrenik bir hayal dünyasına mı mahkum ettiler?.. -
84.
+17gece saat epey ilerlemişti, ben bitkinlikten geberiyorum hala, vücudum kendini koyvermiş, ama bilirsiniz aşırı yorgunken de uyumak zordur, halı saha maçlarından sonra filan özellikle, eğer vücut hamsa bütün gece her yanınız sızlar, yorgun olduğunuz halde sizi uyutmaz..
telefondan saate baktım, 1 küsür.. sonra öyle boş boş, telefonun ekranına bakarken..bir den aklıma bir şeytan dürtüsü yerleşti... bir şeyler yapmam gerekiyordu evet..bu günün finali böyle olmamalıydı.. çünkü kötü biten günler, her zaman kötü başlayacak olanların da habercisiydi.. böyle bitmeyecekti evet..
telefonun sönen ışığını tekrardan yakıp, mesaj bölümüne girdim.. parmaklarım konuşmaya başlamıştı..
http://fizy.com/tr#s/1agmjm
şimdi, burada normal ve aşık bir erkeğin, bu gün tartıştığı ve pek de iyi bitiremediği bir yazışmanın ardında, sevdiceğine yapıcı hatta özür içerikli bir mesaj atması gerekir.
ama söz konusu olan gib kafalı bir post-ergen ise *, o mesajın içeriği de, atıldığı kişi de farklı olacaktı elbette..
hem ceren e, hem de ebruya aynı mesajı attım, ebru için biraz manidar olacaktı bu,
"uyudun mu?"
eh, biraz eğlenmek ve oyalanmak benim de hakkımdı, öyle değil mi? herhalde kendimi, böyle yaparak ayşen e acı verdiğime ya da kıskandırdığıma inandırmış olmalıydım, ama gelin görün ki haberi bile yoktu malum ve asla olmadı da, bir nevi tavşan-dağ meselesi.
fazla geçmeden telefon titredi,
ceren yazmış,
"yok canım yaa, kızlarla takılıyoruz hala, seni de uyku tutmadı galibaa, öyle yorgunum diye gelmezsen tabi uyuyamazsın sonra * "
yöh aq..bir yaz bin dinle,
tam ben de buna yavşakça bir mesaj yazmaya başlamıştım ki, telefon bir daha titredi, ebru diye düşündüm. mesajımı bitirip dönmeye karar verdim,
bir şey daha saçmaladım işte, evet aslında çıkabilirmişiz falan filan diye, ama dalga amaçlı yani, hani yalandan "keşke" der gibi.
sonra gelen mesaja baktım, ebru yazmış tahmin ettiğim gibi, -
85.
+11"hayırdır sevgilinle kavga mı ettin?"Tümünü Göster
bu kız nasıl beceriyordu bilmiyorum ama resmen küfür kullanmadan küfredebiliyordu bana, aslında haksız da sayılmazdı, defalarca itin zütüne soktuğum düşünülürse, az bile yapıyordu. hiç cevap bile atmayıp uyumuş ayağına yatsa yeriydi..
ben de oyunu kurallarına göre oynamaya karar verip buna,
"sen kavga mı etmiştin o zaman?" yazdım, kendi mesajını hatırlatma maksadıyla.
aradan biraz daha zaman geçti, telefon titredi, ebru,
"tsigalko bey, gecenin bir yarısında bana mesaj atıyor..vay be, bu günleri de görecek miydik?"
acayip sinir olmuştum, gene ayarı vermek farz olmuştu,
tam o ara telefon bir daha titredi, amk cereni resmen emoca roman yazmıştı gene, 3-4 mesaj uzunluğunda vardı sanırım, sadece başında bir sürü gülücük koyup "pishhllqqq" yazdığını hatırlayabilirim, valla şu an onu hatırlamak için beynimi kastıramayacağım.
ama olay şu ki, her zaman olduğu gibi, tipik insan pgibolojisi devreye girmiş ve benim üzeme düşene değil, umursamaz görünene yönlenmemi sağlamıştı, yani 2 cümleme karşılık paragraf yazan ceren yerine, tek cümleyle ayar veren ebruya..
ceren den önce buna yazacaktım zira, laflarımı hazırlamıştım,
"kızım bak, derdin ne bilmiyorum ama son zamanlarda hele ki bugün, inanılmaz şekilde itici hareketlere girdin bunu söyleyeyim sana,
zaten bu konuda konuşalım diye mesaj atmıştım ama gene nerenle yorumladıysan artık, olayı abuks ubuk bir havaya sokmayı başardın. ama kabahat bende, konuya kibarca, adam gibi mesajlarla girmeye çalışıyorum, direkt yazmıyorum ""aklını başına al"" diye. öylesini hak ediyorsun sen, hak ettiğini vereyim,
ebru çok sinirime dokunmaya başladın haberin olsun, erkek değilsin, senle kavga edecek halim yok, ama bir daha selamımı bile alamazsın bunu net söyleyeyim böyle devam edersen. haa "çok da umrumda sanki" diyorsan, aynen devam edebilirsin ama ben hiç bir şey kaybetmem güzelim, bir kaybın kazancın var mı yok mu sen düşün, taşın ondan sonra da hareketlerine çeki düzen var..bu benden sana son bir "arkadaş" tavsiyesi..
ben bunu yazarken o kadar kasmışım ki, artık 10 dakka damı yazdım 15 dakkada mı, o ara iki kere daha telefon titredi,
biri cerenden, biri ebrudan olmak üzere iki mesaj daha gelmiş,
ceren, "ne oldu işine gelmedi gene demiiğğ"
ebru, "uyudun her halde?"
yazmış.
ben de yukardaki yollayıp beklemeye başladım... aslında tamamen yavşaklık niyetiyle yazışmaya başlamıştım ama içimdekileri kusmama bahane oldu resmen, daha iyi oldu böylesi..
o mesajdan sonra bir de cerene laf yetiştirecek gücüm kalmadığı için onu gibtir etmeye karar verdim. okulda, "uyuya kalmışım sorryy" derdim anlayacağı dilden, olur biterdi.
neyse mesajdan sonra bi kez daha telefon titredi, ebru olamazdı zira o uzun mesaja da tek cümle cevap verecek züt yoktu onda, ceren diye düşündüm, amma da arsızdı bu amk kızı bee..
mesajı açtım,
ayşen.. -
86.
+13 -1bir de şunu söyleme gereği hissettim, daha önce yazmıştım sanırım ama bir daha diyelim, ebruyla olan mesajlaşmalarımızın büyük kısmı hala eski sim de kayıtlıdır, 2. sınıfta hattımı değiştirdim..2. sınıfın ortasından itibaren de günlüğe benzer bir şey tutmaya başladım, epey düzensiz ama oldukça faydası dokunacak bana hikayenin devamında. zaten beni yazmaya teşvik eden de, bayram için geldiğim ailemin evindeki odamda tesadüfen o günlüğü bulmam oldu,Tümünü Göster
başka bir kitabı ararken (kitap okumayı çok severim, başka bir hikayemde bahsetmiştim bundan da-özellikle pgibolojik gerilim okuyorum-), onu da buldum, umuyorum ki bizimkiler okumamışlardır zira içinde olmayan tak yok..
ebruyla olan mesajları saklama meselesine gelince,
eh, onu da öğreneceksiniz sırası geldiğinde ;) aklıma düşeni buraya yazmaktan çekinmeyeceğim aq..
@151, harbi ha..ataevler filan oluyor demi orası? ben liseyi de oralarda okudum, eğer yaşlar müsaitse belki denk bile gelmiş olabiliriz kim bilir,
ama son 7-8 senedir izmirdeyim, artık yarı izmirli sayılırım *
@153 eyw panpa, öyle düşünmediğine sevindim. evet ifşa olmasam iyi olur tabi * neticede artık yaşımı-mesleğimi almış bir adamım, hoş olmaz. ünili olsam bilerek bile ifşa edebilirdim kendimi, güvenim tamdır *
bu arada yorum yapan panpalarıma da teşekkür ediyorum, bu olayı yakın olduğum 5-6 kişiye tamamen anlatmışımdır, dışardan bir gözün ve aklın yorumlamasını hep merak ederim ve dikkate alırım zira bu olayda nerde hata yaptığımı hala net olarak bulamadım.
tabi sizle bu acıdan fazlasını da paylaşmayı düşünüyorum inş. malum, hayat hep acılardan ibaret değil, bu öykü de bir dram değil, "acı hayat" ı yeniden çekmeyeceğim yani. bunun için konu başlığına bakmanız yeterli zaten,
unutmayın,
"yeterince yükseğe çıkmak için, bazen önce dibe vurmanız gerekir, suyun altına zorla bastırılan bir deniz topu gibi.. sizi tutan ellerden kurtulduğunuzda tahmin edemeyeceğiniz yüksekliklere fırlarsınız.."
tekrardan iyi geceler,
takip eden kardeşlerimle yarın gece görüşmek üzere
iyi geceler arkadaşlar, başlıyorum
http://fizy.com/tr#s/1ai0hb
mesajın ondan geldiğini görünce, kalp atışlarımın arttığını hissettim..oha, baya baya heyecanlanmıştım beyler, saat gecenin 2 sini geçmiş, ertesi gün okul var ve ayşen den mesaj geliyor??
bunlar önemli detaylardı benim için, resmen ellerim titreyerek açtık mesajı, az önceki konuşmalar, sinirli halim, yorgunluğum, hepsi yalan olmuştu.
"bugün öyle kestirip attığım için kusura bakma. ama dediklerimin arkasındayım, ben yurtta yatıyordum yaa sen beni nasıl orda gördün ki??"
3-4 kere okudum mesajı.. göz göre göre yalan söylüyordu bana..ama şu da var ki, sonuçta yine de gecenin köründe, belli ki uyuyamamış, içinde tutamamış ve benden çok daha cesaretli, çok daha karakterli davranarak elini uzatmıştı..
ben de ne olursa olsun daha fazla kasmak istemeyerek, adeta artık yenilgiyi kabullenmiş bir şövalye gibi, kalkınımı, kılıcımı, zırhımı bir kenarıya fırlatım aynen şu satırları yazdım;
"bilmem.. haklı olabilirsin, yanlış görmüş olabilirim.. insanlık hali.. belki de,baktığım her yerde seni gördüğümdendir. özür dilerim.."
mesajı gönderdim, nihayetinde inceldiğim yerden kopmuş, ilk defa bu kadar net, bariz bir şekilde ona olan hislerimi paylaşmıştım onunla. tamam belki samimiydik, takılıyorduk filan ama, hiç bu şekilde söyleme cesaretinde bulunamamıştım düşündüklerimi, hep ince bir ima ile, ufak laf oyunlarıyla bir şeyler yapmaya çalışmış, ancak %90 görmezlikten gelinmiştim.
ama bu kez öyle olmadı, diyorum ya, silahımı da, zırhımı da, gururumu da bir kenarıya fırlatmış, dimdirekt, hesapsızca, plansızca söylemiştim işte.. vücudumun rahatladığını hissediyordum.. gevşeyen kollarımı yatağın iki yanına açtım, artık ben üzerime düşeni yapmıştım beyler.. keşke demeyecektim, ne olursa olsun..
eğer bu iş olursa, çok da iyi olacaktı, dünyanın en mutlu adamı olacaktım,
ama olmazsa da, çekeceğim acıya rağmen içimde ukte kalmayacaktı.. geriye dönüp baktığımda, içimi kemiren "ah vah" larım olmayacaktı..
şimdi ateşten top onun ellerindeydi ve o güzel elleriyle, yazgımı belirleyecekti.. bilmiyorum başka ne denebilirdi? ben seni seviyorum demeyi pek beceremezdim zaten..en yakın o sözcükler çıktı ağzımdan..
gülümsediğimi hissettim.. hafiflemiştim..karanlığın içinde, onun, belki de birlikte geçirdiğimiz tüm zamanlara bedel o cevap mesaıjı beklerken telefonum titredi,
içimden güzel şeyler telkin ederek, pozitif düşünmeye çalışarak mesaj kutumu açtım,
ebrunun cevabı gelmişti..ilk bakışta bir paragrafla karşı karşıya olduğumu gördüm, bu iyiydi zira ciddiye aldığını gösterirdi,
ayşenin cevabını beklerken, öylesine göz gezdirme ve muhtemelen cevaplamamak üzere açtığım mesajda, ebrunun elinden, beni oldukça utandıran şu satırları okudum,
" kızdırdım seni değil mi? özür dilerim, ben de farkındayım yaptıklarımın, hatta bilerek yapıyorum bile denebilir. kızdırdım seni evet, ama peki ya benim kızgınlıklarım? benim üzüntülerime ne olacak? bana ne yaptığının farkında mısın tsigalko? benimle nasıl konuştuğunun, bana nasıl davrandığının? bizim ne olduğumuzun farkın mısın? neyiz biz seninle?
bütün ders gizlice izlediğin kız mıyım? yoksa kafana esince, yanına bile uğramasını istemediğin mi?
gözlerinin içine baka baka iltifat ettiğin kız mıyım? yoksa az önceki gibi ağzına geleni söylediğin mi?
benimle bir şeyler paylaş, konuş diye üstüne geldiğin kız mıyım? yoksa bir iki espirili cümlesine bile tahammül edemediğin mi?
neyiz biz seninle? buna bir karar verelim önce..ya da vermeyelim, sen böyle mutluysan, oynamaktan, oynatmaktan zevk alıyorsan ona da saygı duyarım. çünkü benim ne düşündüğüm de, ne hissettiğim de en aptal adamın bile anlayacağı kadar net ortada, bir de seni çözebilsek? neyse ya, ben gene abuk subuk konuşuyorum..en iyisi sadece sen konuş, ben de dinleyeyim, bana bizi anlat biraz, ben de bileyim."
tahmin ettiğim üzere, bazı şeyleri yanlış anlamıştı evet..ve tıpkı benim az önceki itirafım gibi, o da küçük çaplı, ironiyle karışık bir şekilde duygularını dışa vurmuştu.
ve bunda benim de kabahatim epey fazlaydı, sen kızla 3 ay boyunca gez, buna itiraz edeme, arada salak salak laflar et (beğeni içeren laflar, ki 1-2 örneğini de paylaştım. o söz gibi kaç tane var kim bilir de, aklıma gelmiyor işte..), yüzüne gül..e zaten başlangıçta da bir şeyler varsa, bunlar da üzerine bildiğin ballı kaymak olmuş olmalıydı.
pişmanlık ve utanç duyguları, az önceki güzel duyguların yerini almaya başlamıştı..ben onu kırmayayım derken, iyice kendime yaklaştırmıştım ve ayşen le aramız olursa, ebrunun kalbini de tamamen parçalamış olacaktım.. diyorum ya, ne geliyorsa iyi niyetten, ince düşünceden geliyor..
bu arada bu benim ayşen le olan muhabbetimi nasıl anlamamış hayret.. derste "o kızla mı şeysin?" diye küçümser eda ile sorması ve bu gecenin başında attığı "ne o sevgilinle mi tartıştın?" tarzı mesajı demek ki sadece beni yoklamaya yönelikti.. muhtemelen ayşen i, onu kıskandırma ve sinir etme aracı olarak kullandığımı düşünüyordu (hele ki şu ozanla yaşadığı durumdan sonra, ben de misilleme yapıyordum aklı sıra). durumun tam tersi olduğunu düşünememişti, ya da düşünmek istememişti, zira dediğim gibi, bu kız kendine çok güveniyordu ve ısrarla tiki ve cool olduğunu benimsetme çabasındaydı (başta kendi kendisine)..
neyse,
ben salak salak ne desem diye düşünürken, telefon bir kez daha titreyip nihayet beni gerçek dünyaya, dünyama döndürdü, -
87.
+11ayşen in mesajını açtım, kalbim yeniden gümbürdemeye başlamıştı, o an kendi kendime, nasıl bu kadar kısa sürede böyle değişken ruh hallerine bürünebiliyorum diye çattım bir anlığına, ayşen şöyle yazmıştı,Tümünü Göster
"eh o halde sorun kalmamış demektirr * . bir daha böyle tartışmayalım tamam mı? üzülüyorum :(. yarın görüşürüz, iyi geceler * "
bir kez daha ağzıma sıçılmıştı..
tamam hadi mesajlarda, ve ya yüz yüze konuşurken kullandığım imaları giblemiyorsun, göz ardı edip konunun diğer tarafına tutunuyorsun anladık da, ben az önce sana resmen "baktığım her yerde sen varsın" dedim?? bu "seni seviyorum" un az biraz dolambaçlısından o kadar da farklı bir şey değildi ki? bunu nasıl umursamazdın?
küfrede küfrede doğruldum yatağımdan..avuçlarımı gözlerime bastırdım..öyle kaldım bir kaç dakika..
geri kalan her şey aklımdan çıkmıştı ki, ebrunun mesajını hatırladım,
"ben de üzgünüm ebru, yarın oturup yüz yüze konuşup bazı şeyleri netleştirelim madem, iyi geceler" yazdım. telefonu resmen valizin üzerine fırlatarak attıktan sonra kendimi yastığa yorgana gömdüm,
lanet olsun du, allah kahretsin di..nefes bile almadan, nefes alışımı bile hissetmeden uyumak, sadece uyumak istedim, kolay olmadı..yatakta dönmekten yorulup sızdığım gecenin sabahına tolga tarafından dürtülerek uyandırıldım,
"olm sen çok geç kalmışsın bugün ya, saat 7.30, kalk hade, yarım saate servis kalkacak" deyip kahkahayı koyuverdi, e tabi adam da biliyor benim her sabah 6 da topu diktiğimi,
güç bela çıktım yataktan, yüzüme soğuk suyu olanca gücüyle çarptım, hatta kafamı da kısmen musluğun altına soktum..elime ilk geçen kıyafetleri giydim, kahvaltı etmedim, çanta hazırlamadım, parfüm sıkmadım..onun yerine deodorantı şöyle bir gezdirdim üzerime..herhalde 3 aylık okul dönemimin en özensiz günüydü o gün, doğru dürüst uyanamamıştım bile ki kendimi okul bahçesinde, minibüsten inerken buldum..
taka sarmaya başlıyoruz beyler..bu gece pek güzel bitmeyecek,
http://fizy.com/tr#s/1aht4w
sınıfa girdim, ama ruh gibiyim..gözlerimi bile açamıyorum. beni dinamik tutan aşk ateşim, yalanların, hayal kırıklıklarının, ertelenmişliklerin, yanlış anlaşılmışlıkların gölgesinde, artık eskisi kadar ayık tutamıyordu beni..sonunda o 2 saatlik uykuyla oradan oraya zıpladığım günler bitmiş, bünyem iflas etmişti anlaşılan..
ebrunun ayırdığı sıraya, yanına çöktüm. cam kenarına göz bile atamamıştım..o derece kendimden yoksunum.
oturur oturma bu,
"günaydın? uzun bir gece oldu galiba?" deyip gülümsedi, ama bu sefer iğnelercesine değil, bildiğin anlayışla.
gözlerimi açmaya çalışarak,
"hiç sorma" dedim, sıraya devirdim kendimi..yattığım yerde gözlerim yarı açık öyle duruyorum, tamamen koyverirsem biliyorumki uyuyakalacağım.
ebru,
"arada sana bir çay ısmarlıyim de biraz kendine gel" dedi, hala o sıcak gülümsemesini ve anlayışlı tavrını devam ettiriyordu.
"tamam içelim, saol" dedim.
korktuğum başıma geldi, ilk iki ders uyuyarak geçti beyler..hatta hoca benim üzerimden espiri filan bile yapmış, millet gülmüş etmiş, ama uyandırmamışlar..ben farkında değilim. tenefüste okan -necati, eski tayfadan kızlar filan başıma dikilmişler, gülüşe gülüşe, "hoop kaptaan geldik artık, uyan tsigalko, vardıkk" filan diye taşak yapıyorlar.
güç bela kendime geldim, ebruya, "gidip bi yüzüme su çarpıyim çıkalım" dedim.
tuvalette, aynaya bakarken gördüğüm yüz bana epey yabancı geldi beyler..göz altlarım, hatta üstleri de şişmiş,kıpkırmızı, sulu..yüzüm filan ısılık gibi olmuş böyle, kafamı montun üstüne koydum ondan olsa gerek, ağzım yüzüm kaymış, burnum büyümüş..bildiğin cin çarpmışa dönmüşüm aq..saçımı başımı hiç sormayın zaten, amatör küme futbol sahalarının kale arkası çimleri gibi..
biraz çeki düzen vermeye çalıştım kendime,
tuvaletten çıktım, ebru koridorda bekliyor, geldi yanıma, destek olur gibi yaptı şakadan "yürüyebilcen mi?" deyip güldü.
kantine indik, çayları aldık..kız acayip güzel olmuştu bugün beyler..resmen ışıldıyor, düne kadar gibime takmadığım kızın yanında kendimi ezik hissettim resmen aq..hatta belki millet demiştir "taş gibi hatunun yanındaki gibkoya bak aq, amk pokemonu şu sıfata bak, özensizliğe bahhh!" gibisinden..
"kıssadan hisse:uzun süre uykusuz kalmayın beyler"
neyse oturduk masaya, ben hala gözlerimi kırpıştırıyorum, bu da her zaman ki gibi gözlerini yüzüme dikmiş, koyun modunda gene..bir şeyler söylemesi gerekenin ben olduğumu ve bir şeyler söylemem gerektiğini idrak etmem 1-2 dakikamı aldı,
gerindim, iç çektim, ağzımdan ne çıkacağını tasarlamadan konuşmaya başladım.. -
88.
0Trexxnfszvjibv
-
89.
+1Okumadim
-
90.
0Rezervasyon
-
91.
0Pdf si varsa direk pdf dosyası olarak atsan olur mu
-
-
1.
+4Öyle prim yapamam panpa, olmaz :/
-
2.
0Özelden at kardeş o kadar aradım bulamadım
-
1.
-
92.
0bunu kaçırmışım lan
bunuda okuyayım -
-
1.
+2vay amk bir yıl önce girdiğim entrye denk geldim
oha -
2.
0S.a orda mısın?
-
-
1.
0evet buradayım
-
2.
0Yaşamana sevindim orti
-
3.
0teşekkür ederim, aynı şekilde, iyi keyifler
diğerleri 1 -
1.
-
1.
-
93.
0Rezervasyon
-
94.
+11-"nasıl gidiyor?"Tümünü Göster
kısa bir kahkaha attı,
-"iyi diyelim iyi olsun?"
şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya devam etti, sanki "ya şimdi bırak geyik muhabbeti yapmak için mi oturduk böyle yani?" der gibiydi.
gene iç çektim ben, lan bir yandan uykusuzlukla mücadele ediyorum, bir yandan ne sıçsam diye düşünüyorum, harbi işlemci kastı yani, neredeyse mavi ekran vericem..
"aramız iyi mi?" dedim..
-"valla bilmem ki, dün akşam söven sendin?" deyip güldü gene,
"dün akşam sen de bir şeyler söyledin?" dedim. gene biraz öküzce bir girişti evet kabul ediyorum. zaten bunun gülmesi anında kesildi, yanaklar iyice pembeleşti.
"evet, bir şeyler konuşmamız lazım dedin sende?" diyip yeniden topu bana attı,
"konuşuyoruz işte?" dedim, güldüm istemsizce,
bu pek tepki vermeyince biraz düşündüm,
"ya bana sormuşsun da hep, peki sence biz neyiz?" dedim, yüzüme de arkadaştan başka ne olabiliriz ki? tarzında bir ifade vererek, yani bildiğin ukalaca bir ifade.. öyle duygusal bir atmosfer filan yarattırmayacak bir ifade.
yine yüzüme bakmaya başladı bu, az önceki neşesi ve heyecanı sönmüştü, şimdi o da benim gibi, uykulu görünüyordu. benden daha fazlasını beklemişti her halde, bense gene kaçak dövüşüyor, yavşaklık yapıyordum.
biraz daha durdum..bu konuşmayınca, sarhoş gibi çıktı ağzımdan kelimeler,
"ayşen den hoşlanıyorum ben..".."yardımcı olabilir misin bana?" dedim.
yüzü hala tamamen ifadesiz olduğu halde,
"ben pek anlamam o işlerden" dedi.."kelin merhemi olsa kendine sürer"
biz gene aptal aptal birbirimizin yüzüne bakmaya devam ediyoruz böyle, yani o masadaki durumu, atmosferi, saçmalığı, salaklığı anlatamam size, ben tamamen mala bağlamış durumdayım, behzat ç. gibi böyle düşünmeden, hesaplamadan, gibip atarcasına konuşuyorum..
ebru da iyice robotlaştı..
ben, fazlasıyla laubali, o fazlasıyla poker face...
ders saati yaklaşınca masadan kalktık, ben yalpalaya yalpalaya yürüyorum.. bunun varlığı yokluğu belirsiz..
bizim kata çıktık, bu bir şey demeden tuvalete daldı, ben de dosdoğru sınıfa gittim,
walking dead deki zombiler misali, bunla oturduğumuz sıradaki çantayı aldım,
önde yalnız oturan sakin görünümlü bir hatun un yanına geçtim,
"boş mu bura" *
tabi tabi, deyip refleks olarak gülümsedi..ben de sıraya yığdım kendimi..
o ders gene hiç bir şeyi hatırlamıyorum.. dönem boyunca ebruyla bir daha selamlaşmadık bile..
öğle arası, ayşen yanıma geldi, çikolatalarımı vermek için,
bir tane buzdolabı poşedine 8-10 tane çikolata şeker koymuş, aldım.
"çok güzeldi senin çikolatalar ya, yarısını bitirdik kızlarla, ben gittiğimiz yerlerden topladım, biraz mahcubum kusura bakmaa" deyip sırıttı.
"düşünmen yeter" dedim..ama inanın ölü gibi böyle, ağzından çıkan sesin tonundan ben korktum aq..
sonra bu biraz durdu, "iyi misin sen?" dedi. cevap vermedim.."ya ne oldu neden böyle yapıyorsun?" dedi..
"bir şey yok ya.." dedim, gözlerim hala öne eğikti.
"peki madem, görüşürüz gene" dedi, sınıf kapısına doğru yürüdü, çengel burun ve ozanla beraber sınıftan çıktılar.. bense kendimi yine sıranın üzerine yığıp kaldım.. -
95.
+13o gün, tüm bu olanlardan sonra, yarı uykulu düşüncelerimin arasında sadece tek bir sabit şey vardı..evet..bu akşam, ona öyle bir mesaj atacaktım ki, bu defa ne kıvıracak, ne görmezden gelecek bir yanı kalmayacaktı.Tümünü Göster
olumlu ya da olumsuz, bir cevap alacaktım bu akşam.
yurda gittim, uyudum..akşam 7 küsürde uyanmışım. hiç unutmam. yemek salonuna indim, yemek yedim, salon boş, biraz önde tanımadığım iki çocuk haberleri izliyor.
telefonu çıkardım, yazmaya başladım,
"ayşen, selam. son zamanlarda pek görüşemiyoruz, şu dünkü tartışma da olmasaydı hiç konuşamayacaktık neredeyse. ben bu 2 haftalık bayram süresince epey düşündüm, geceleri kendi kendimle muhakeme yaptım, bu tarz şeyleri böyle dobra dobra söylemek, bizim yaşımızdaki insanlar için ne kadar doğru bilemiyorum, ama içimde sana karşı artık daha fazla sınırlandıramadığım hisler taşıyorum. bunları sana yüz yüze söylemek isterdim ama sanki kader bir araya gelmemizi istemiyor gibi, daha fazla içimde tutamıyorum, artık bana zarar vermeye başladı..senden hoşlanıyorum, ilk gördüğüm günden beri."
mesaj daha uzundu ama bilinç altım o anıları iyice kararttığı için bu kadarını güç bela yazabiliyorum. eğer ebrunun mesajlar kayıtlı olmasa emin olun onların da hiç birinin 2 satırını bile yazamazdım.
insan beynim garip vesselam..
artık söylenebilecek ne varsa, gururum ve edebi yeteneğim elverdiği kadar söylemiştim işte, "köpek gibi seviyorum, deliler gibi seviyorum, ayaklarının tabanını yalayayım" diyemezdim ya? evet belki durumum tam da öyleydi ama diyemezdim beyler..hanginiz diyebilir ki? kim diyebilmiş ki?
mesajı gönderip, hayatımın en kritik dakikaları için geri sayıma başlamıştım,
pot çok büyüktü beyler,
ya hep..
ya hiç..
ya aşk..
ya ızdırap..
beklediğim mesaj geldi,
tuhaf, ama sanki açmadan biliyordum cevabı..ön sezi filan değil, bariz belli olanın yansıması,
böyle olmazdı ilişkiler, böyle olmamalıydı flört, böyle mi olurdu karşılıklı sevgi?
evet, güzel başlamıştı, ama biz hep girişte kaldık bu hikayede.. onun vaadine ve verdiği heyecana kapıldık,
gelişme bölümüne varamadık, mutlu sonu göremedik..
mesajı açtım, fazla uzun değildi..
kibarca reddetmişti beni, benim gibi edebiyat parçalama gereği bile duymamıştı.."olamayız biz" diyordu.." yapamam" diyordu sadece..
arkadaştık biz, sıradan arkadaş, iyi çocuktum ben, iyi çocuk tsigalko..ve tabi ki sorun ben de değil, ondaydı her zaman ki gibi, ben de daha iyilerine layıktım..
neden?
yapmamış mıydık? yaşamamış mıydık? onca şey paylaşmamış mıydık?
sıradan arkadaşlar, yapar mıydı böyle şeyler?
gülümserler miydi, birbirlerinin gözlerinin içine baka baka saatlerce?
aynı şarkılarla hüzünlenir, aynı şarkılarla çoşarlar mıydı bu kadar içten bir şekilde?
kol kola dolaşırlar mıydı şehrin sokaklarında?
sabahlarlar mıydı, "acaba ne yazacak, ben ne yazsam ki?" düşünceleriyle kendilerini ayık tutarak,
gün batımında dolaşırlar mıydı aşıklar yolunun ışıltıları altında?
üşüdüklerinde birbirlerine sokulurlar mıydı, ağaç altındaki o köhne banklarda?
sıradan arkadaşlar, yapar mıydı bunları? sahi, siz yaptınız mı arkadaşlarınızla (!) böyle şeyler? belki de ben abartıyordum, kör olmuştu gözüm aşktan, sarhoş olmuştum saçlarının kokusundan...
ruhuna değercesine sarılır mıydı birbirine,
sıradan arkadaşlar..
http://fizy.com/tr#s/3pkyx4
masadan kalktım..odama, yatağıma kavuşmalıydım bir an önce, acı acı gülümsüyordum,
"al sana aşk!".."al sana sevgi! nasıl hoşuna gitti mi?" diyordu beynimin derinliklerinden bir ses... "buldun mu aradığın mutluluğu, peri masalın gerçek oldu mu?"
odaya gittim,
epey kalabalık..
benim yataktakileri kaldırıp kendim yattım, neredeyse hiç konuşmadan..
"noldu lan, hişşt".."bir şey olmuş buna" .."tsigalko, kaldır lan kafanı, kızla mı bozuştun?" tolga, bir yandan necati bir yandan laf atıyorlar,
öbür oda arkadaşımın gevrek sesisin duydum
"abiie valla zor işler bunlar yea.."
kafamı kaldırdım, "yorgunum abi yatayım az" dedim,
"daha yeni uyandın olm nereye yatıyon, counter yapıcaz gene bu gece, ama bu sefer internete gidelim diyorlar, yukardaki pclerde ödev yapıyomuş yavşaklar... "
herkes kendi havasında aq..
başlık yok! burası bom boş!