"evde tek başına"dan milyon dolarlar gelince; harcayacak yer bulamamış !
bu sözlükteki ergenlere de bu yaşlarda o kadar para versen sonucu aynı olur mu ? Sanmam ! Bizim ergenlerin elinden parayı; babasıydı, amcasıydı, dedesiydi derken akrabaları alır... Sonra akça-pakça bir kızla da evlendirirler, bir de iş kurarlar; öküz öküz iş yerinde patronluk taslayıp, akşamları şarap eşliğinde ülke meselelerinde arkadaşlarıyla milliyetçilik taslarlar. Karısı evde çocuk bakar bizimki escorta gider. Arada yeni aldığı arabasını kayınçosuna gösterir, araba muhabbeti yaparlar. Ankara'ya gidip "yeni iş" için bürokrasiden bir memura, vekile, bakana rüşvet verir; onunla ocakbaşında yemek yerken "ülkeye hizmeti" konuşurlar ! Mahalledeki kahveye oturdu mu etrafındakilerine çay ısmarlar; yancısı çok olur, bizimki de kendini bir matah sanar; kuruldukça kurulur oturduğu sandalyeye. Senede bir yaz çoluk çocuk tatile gidilir; işadamı oldu ya mutlaka oteli olan birini de tanıyodur; "bizim mehmet'in abdullah'ın oteline gidelim" der, odayı ucuza tuttuğu için sevinir. Kumsalda karısı çocukları beslerken, o etraftaki turist kızlarını keser. Belki de bir yazlık alır, yazları anası babası, kayınpederi, iş yerinden komşusu yan dükkanın sahibi Sabri abinin ailesi hep birlikte eğlenirler. Karpuzlar kesilir, çaylar içilir. eee hadi o kadar öküz değil akşam yazlığın balkonunda rakı da açılır... Muhabbetin arasında çocucuğun biri "babbaa" diye yanına gelir çocuk zırlayınca karıya bağırır; "Kezbaaannn" gel al çocuğu. Kezban dolgun memelerini kaplayan bady bluz giymiştir eee yazlıktadır o kadar da olsun dekoltesi yok sonuçta. Kolları hala düğününde takılan altın bileziklerle kaplıdır. Akça-pakça güzel birşeydir de Kezban. Çocucuğu alır anasının, kayınvalidesinin yanına gider; muhabbet evdeki perdelerdir, komşusu Neriman'ın değiştirdiği mobilyalardır. Çocuk orda da zırlar, azarlanır... Bizimkinin kafası güzel olmuştur, odalara çekilirler. Kezban zütü devirmiş yatıyordur usulca yanaşır zütünü avuçlar "gıızzz" der. Kezban rakı kokan nefesin altında kendini sıka sıka verir yiğidine, kocasına...
Çocukların geleceği önemli değildir. babalarının bir işi vardır. Okuyup ne yarak yiyecekler. Okursa okuturlar okumazsa işin başına geçerler... Böyle gider zenginlik... Yani fakirken ne ise zenginken de odur. Elindeki parayı eğitime, başka ülkelerin başka toplumlarının kültürünü öğrenmeye harcamaz. Bir gelecek yaratmaktansa aynı zaman diliminin içine sıkışıp yaşarlar. Ama zengindir; evi, yazlığı, yemekte eti vardır...
Yani bu melketin yeni yetme zenginini mi Allah çarpıyor yoksa ecnebinin zenginini mi varın siz düşünün ?